











ŞIRNAK HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
Şırnak, Güneydoğu Anadolu bölgesinde Suriye ve Irak sınırlarındadır. Cudi Dağı antik kent ve Mağrası görülmeye değer yerlerdendir.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en doğu ucunda yer alan Şırnak, 18 Mayıs 1990 tarihinde, Siirt’in Şırnak ve Güçlükonak; Mardin’in İdil, Cizre ve Silopi; Hakkari’nin Uludere ve Beytüşşebap yerleşimlerini alarak İl olmuştur. 19800 yıllık bir geçmişi olan Tufan olayı Şırnak ili sınırlarında bulunan Cudi Dağında noktalandığından bütün dünya insanlarının ikinci beşiği Şırnak ve Cizre olmaktadır. Hz. Nuh Peygamberin türbesinin Cizre’de oluşu, Cizre Surlarının gemi şeklinde olması, Ayrıca yüce kitabımız Kur’an-ı kerimin Hud süresinin 44. ayeti açıkça Tufan-Nuh gemisinin Cudi Dağında durduğunu yazmaktadır. Hz. Nuh (AS) tarafından Tufan öncesi kurulduğu söylenen Cizre. ikinci kez Nuh ve oğulları tarafından inşa edilirken Şırnak yazlık ve yayla olarak inşa edilmiştir. Şırnak kelimesi bazı tarihlere göre “ŞEHRİ NUH”tan türetildiği söylenmektedir.
Şırnak ili topraklarının batı kesimi, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin Dicle bölümünde yer alır. Öteki yarısı da Doğu Anadolu Bölgesi sınırları içerisinde kalan ilin toplam alanı 7. 152 Km² dir. İl Batıda Mardin, Kuzeyde Siirt, Kuzeydoğuda Hakkâri illeri, Güneyde de Irak ve Suriye ile çevrelidir.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en doğu ucunda yer alan Şırnak, 18 Mayıs 1990 tarihinde, Siirt’in Şırnak ve Güçlükonak; Mardin’in İdil, Cizre ve Silopi; Hakkari’nin Uludere ve Beytüşşebap yerleşimlerini alarak İl olmuştur. 19800 yıllık bir geçmişi olan Tufan olayı Şırnak ili sınırlarında bulunan Cudi Dağında noktalandığından bütün dünya insanlarının ikinci beşiği Şırnak ve Cizre olmaktadır. Hz. Nuh Peygamberin türbesinin Cizre’de oluşu, Cizre Surlarının gemi şeklinde olması, Ayrıca yüce kitabımız Kur’an-ı kerimin Hud süresinin 44. ayeti açıkça Tufan-Nuh gemisinin Cudi Dağında durduğunu yazmaktadır. Hz. Nuh (AS) tarafından Tufan öncesi kurulduğu söylenen Cizre. ikinci kez Nuh ve oğulları tarafından inşa edilirken Şırnak yazlık ve yayla olarak inşa edilmiştir. Şırnak kelimesi bazı tarihlere göre “ŞEHRİ NUH”tan türetildiği söylenmektedir.
Şırnak ili topraklarının batı kesimi, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin Dicle bölümünde yer alır. Öteki yarısı da Doğu Anadolu Bölgesi sınırları içerisinde kalan ilin toplam alanı 7. 152 Km² dir. İl Batıda Mardin, Kuzeyde Siirt, Kuzeydoğuda Hakkâri illeri, Güneyde de Irak ve Suriye ile çevrelidir.
Türkiye’nin her yerinde karayolu ile ulaşım mümkündür.
Finik Ören Yeri ve Kalesi

Milattan Önce 4000 yılından kalma olan ören yeri Cizre’dedir. Saraylar, kervansaraylar, mağaralara oyularak yapılmış evler ve kadın, erkek kabartmaları görülebilir. Yakın bir bölgede bulunan Finik Kalesi’nde de çeşitli kabartmalar görülmektedir.
Bazebde Ören Yeri

Dicle Nehri kıyısında bulunan ören yeri ilk çağdan kalmadır. Bazebde ören yerinde bulunan taştan köprü de görülmeye değerdir.
Cizre Ulu Cami

Eski bir kiliseden Hz Ömer zamanında dönüştürülmüş olan cami dikdörtgen planlıdır. Bu camideki en önemli eserlerden birisi de Ejderli Kapı Tokmağı’dır. Selçuklu Dönemi’ne ait bu kapı tokmağı İstanbul’da Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde sergileniyor.
Nuh Peygamber Türbesi

Kur’an ve çeşitli tarihçilere göre tufandan sonra Nuh Peygamber’in gemisi Cudi Dağı’na oturmuştur ve yerleşim için tufan sonrası bu bölge seçilmiştir. Nuh Peygamber’in mezarının da bulunduğu türbesi yapılan restorasyonlardan sonra ziyarete açılmıştır.
Kasrik Ören Yeri

Sazirka adıyla anılan ören yeri; su bentleri, köprüler ve şehir kalıntısı bulunmaktadır. Boğaz şeklinde oluşundan ılıman bir iklime sahip olan bölge çeşitli medeniyetler tarafından yazlık olarak da kullanılmıştır. Hala Cizre halkı dinlenmek ve piknik için burayı kullanır.
Kırmızı Medrese

Yapıldığı tuğlaların renginden dolayı kırmızı medrese olarak adlandırılır. Cizre Beyliği tarafından Cizre’nin geri alınmasından sonra 15.yy’da yaptırılmıştır. İçinde külliye, yemekhane, dershane, avlu ve mezarlar vardır.
Abdaliye Medresesi (Mir Abdal)

15. yüzyılda yapılan medrese, Mem u Zin adlı eserde geçen aşkın da yaşandığı yerdir. Hikaye birbirine aşık olup kavuşamayan Mem ve Zîn’in aşkını ve onları engelleyen Bekir karakterini anlatır. Dönemin sosyal ve kültürel hayatından esintiler de eserde görülebilir. Medrese Arap ülkelerinden ve yurt içinden çok sayıda ziyaretçi çekmektedir.
Cudi Dağı
Kutlık
İçlli köftenin çok değişik bir versiyonudur. Şırnak’ a özgü çok lezzetli bir yemektir. Bulgur ve yarma yoğurulup hamur elde edilir. İçine de kıymalı harç konur. Yağda kızartılır. Şırnak’ da sıkça yapılan meşhur lezzetlerden bir tanesidir.
Serbidev
Serbidev çok değişik ve yine Şırnak’ a özgü bir yöresel lezzettir. Çok değişik diyoruz çünkü bu yemek görsel açıdan da çok farklıdır. Ana malzemesi yarmadır. Yarma buğdayının ortası açılıp içine yoğurt, ve baharatlarla, tereyağlı sos hazırlanır. Sıcak sıcak yenmesi tavsiye edilir.
Perde Pilavı
Perde pilavı doğu da yapılan çok lezzetli bir yöresel yemektir. Daha önce de birçok yörede karşımıza çıkan perde pilavına Şırnak’ da da rastlamak mümkün. Perde pilavı Şırnak’ lıların da vazgeçilmez yemeğidir.
Kipe
Kipe bumbarın bir değişik versiyonudur. Şırnak’ a özgü bir meşhur lezzet olan kipe, koyun bağırsaklarından yapılır. Koyun bağırsaklarının içine kıymalı ve pirinçli harç konur ve haşlanır. Şırnaklıların çok sevdiği meşhur lezzetlerden bir tanesidir.
Hekehaşandi
Yine Şırnak’ a özgü çok ama çok değişik bir yöresel yemek. Şırnak’ da yemeklerin adı kadar görüntüleri ve içlerindeki karışımlarda bir o kadar ilginç yapılıyor. Hekehaşandi ise yağsız olarak hazırlanan pilavın kıymayla yoğurularak kızartılmasından oluşuyor.
Şımşipe
Şımşipe Şırnak’ da sadece ismi değişik olan bir yemektir. Aslında bildiğimiz dolmadır. Patlıcan, bibir içine harç hazırlanarak doldurulup pişirilir. Her yerde yediğimiz, bildiğimiz dolmanın adına Şırnak’ da şımşipe deniliyor.
Fıreydin
Gelelim Şırnak’ ın tatlılarına. Şırnak’ on çok meşhur tatlılarından bir tanesi Fıreydin. Açılan hamurun içine ceviz ve şeker konur. Kızartılıp üzerine şıra dökülür ve servis edilir. Şırnak’ da çok yapılan meşhur ve lezzetli bir tatlıdır. Yemenizi tavsiye ederiz.
Suryaz
Suryaz Şırnak’ da bulunan bir ot çeşididir. Şırnak’ lılar bu ottan da çok lezzetli yemekler yapabiliyorlar. İçlerine istedikleri malzemeyi, eti atarak ortaya çok lezzetli Şırnak’ ın meşhur lezzeti suryaz çıkıyor. Değişik tatlara açık olanların denemesini tavsiye ederiz.
Kaynak: https://www.neoldu.com/sirnak-in-meshur-lezzetleri-7176h.htm
Şırnak ili tarihsel olarak çok eski bir geçmişe sahiptir. Şırnak ili Katip Çelebi’nin 17. yüzyılda yazdığı ‘Seyahatname’ ve tarihi rivayetlere göre Nuh Tufanı öncesine dayanır. Bu rivayetlere göre Cizre, tufandan sonra ikinci kez Hz. Nuh (AS) ve oğulları tarafından inşa edilirken Cizre’nin kızgın sıcağından korunmak için, Şırnak yazlık ve yaylak olarak inşa edilmiştir.
Şırnak, Nuh’un Gemisi kalıntılarının olduğu öne sürülen Cudi Dağı’nın Kuzeyinde Şehr-i Nuh adıyla kurulmuş, önceleri Şerneh, daha sonraki yıllarda ise Şırnak adını almıştır. Şırnak ili tarihte bir çok önemli devletin başkentini kendi topraklarında barındırmıştır. Birinci Babil devletinin başkenti BABİL(Kebeli Köyü) Cizre sınırları içindedir. Aynı zamanda Guti (GUDİ) imparatorluğunun başkenti olan BAJARKARD Silopi ilçesi topraklarındadır.
Şırnak; Guti, Babil, Med, Asur, Pers, Sasani, Emevi, Abbasi, Selçuklular ve Osmanlılar dönemlerinde Cizre’ye bağlı bir yerleşim birimi idi. 23 Temmuz 1914 yılında ilçe olmuş ve Siirt iline bağlanmıştır. Bu konumu 1990 yılına kadar sürmüştür. 18.05.1990 tarih ve 20522 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 16.05.1990 tarih ve 3647 sayılı yasa ile il statüsüne kavuşmuştur. İle bağlı altı ilçe bulunmaktadır. Bu ilçeler Beytüşşebap, Cizre, Güçlükonak, İdil, Silopi ve Uludere’dir.
İle bağlı altı ilçenin tarihleri geçmişlerine ilişkin bilgi aşağıda verilmiştir.
Beytüşşebap ilçesi; ilçe oldukça eski bir yerleşim birimidir. Beytüşşebap, Beyt ve Şebap kelimelerinden elde edilmiş Arapça bir birleşik isimdir. Gençlerin evi anlamındadır. Beytüşşebap tarihi eskilere dayanır. TA’NİN Dağlarından M.Ö.1000-7000 yılları arasında Neolitik dönemlere ait kayalara kazınmış resim ve kompozisyonların bulunması, ilçede 12.000 yıl öncesi insanların yaşadığı ve yerleşik bir düzenlerinin olduğunu gösterir.Tarihi süreç içerisinde ilçeye sırasıyla, Hurriler, Mittaniler, Asurlular ve Urartular egemen olmuşlardır. İlçe, 1054 yılında Selçukluların, 1514 yılında ise Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği altına girmiştir. 1855 yılında Erzurum, 1865 yılında Van İline bağlanmıştır. 1887 yılında İlçe olan Beytüşşebap, 1926 yılında Siirt, 1936 yılında Hakkari ve 16.05.1990 tarih ve 3647 sayılı yasa ile Şırnak İline bağlanmıştır.
Cizre ilçesi; Cizre M.Ö.4000 yıllarından itibaren Gerzubakarta adıyla Guti devleti hakimiyeti altındadır. Gutiler döneminde ilk Cizre suru yapılmıştır. Cizre M.Ö.1894 yılında l.Babil Devleti yönetimine girmiştir. Babil Cizre’ye 22 Km mesafededir.
Cizre M.Ö.1595 yılında Babil egemenliğinden Arap egemenliğine geçmiştir. Daha sonra Asurlular, Medler, Persler, Sasaniler, Artuklular, Eyyubbiler, Abbasiler, Selçuklular, Moğollar ve 1627 yılından itibaren de Osmanlı Devleti hakimiyeti altına girmiştir.
Cizre beyliği önceleri Diyarbakır Sancak Beyliğine bağlı iken 1841 yılında Musul’a bağlanmıştır. Milli mücadele döneminde büyük başarılar gösteren Cizre’ye Fransızlar gelip şehri savaşsız teslim almak istemişlerse de, halkın direnişi ve silahlanmayı görerek işgalden vazgeçmişlerdir.
İslamiyet’in Cizre’ye girmesi ile birlikte şehre yarımada anlamına gelen Cezire adı verilmiş, Cumhuriyet döneminde ise küçük bir düzeltmeyle Cizre olarak değiştirilmiştir. Önceleri Mardin iline bağlı bir yerleşim birimi iken 16.05.1990 tarih ve 3647 sayılı yasa ile Şırnak iline bağlanmıştır.
Güçlükonak ilçesi; ilçe daha önce Siirt ilinin Eruh ilçesine bağlı bir köy iken, 09.05.1990 tarih ve 3644 sayılı kanunla ilçe olmuştur. 16.05.1990 tarih ve 3647 sayılı kanun ile idari bağlılığı değiştirilmiş ve Şırnak iline bağlanmıştır.
İdil İlçesinin milattan önceki adının Zarih olduğu söylenir. Zapdey adında bir süryaninin ilçeye hizmetlerinden dolayı da İdil’e, Beyt-Zaptdey (Zapdey’in evi) adı verildiği dolaşan rivayetler arasındadır. Milattan sonra(300-400) yıllarında Farslar burayı istila ettiler. Farslar döneminde buraya (Hazak) ismini vermişlerdir. Hazak farsça bir kelime olup, mert ve cesur anlamındadır.
İdil’de 1393 – 1491 döneminde Türkmenlerin büyük ölçüde nüfuz ettikleri ve 1387 yılında Timur’ un istila ettiği bilinmektedir. Timur’un ölümü ile Karakoyunlu devletinin eline geçen İdil, o günden sonra Türklerin hakimiyeti altına geçmiştir. 1924 yılına kadar köy olan İdil, bu tarihten itibaren Cizre ilçesine bağlı bir bucak, 1937 yılında ise Mardin iline bağlı ilçe olmuştur.
İdil, 18.05.1990 tarih ve 20522 Resmi Gazetede yayınlanan 16.05.1990 tarih ve 3647 sayılı kanunla Şırnak İline bağlanmıştır.
Silopi İlçesi de, M.Ö. çeşitli kavimlerin yaşadıkları bir yerleşim birimidir. Bu durum ilçenin çevresinde bulunan tarihi eserlerden anlaşılmaktadır. Asurlular ve Roma İmparatorluğunun yönetiminde uzun yıllar kaldıktan sonra Selçukluların yönetimine geçmiştir. Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi sırasında Cizre İlçesi ile birlikte Osmanlı İmparatorluğuna bağlanmıştır. 16.05.1990 tarih ve 3647 sayılı kanunla Şırnak İline bağlanmıştır.
Uludere İlçesinin tarihi, millattan önceki yıllara dayanır. Tarihin seyri içinde Urartular Medler, Persler, Romalılar, Arsaklılar ve Sasanilerin egemenliğine girmiştir. 1054 yılından itibaren Türkmenlerin tarih sahnesine çıktığı bilinmektedir. 1142’de İmadettin Zenginin ve 1260 yılında Hulagu’nun Hakkari yöresini ele geçirmesini izleyen yılların kargaşalığı, yöre beylerinin 1349’da Karakoyunlulara bağlanmayı kabul etmeleri ile durur. 1386’da Timur ve 1502’den itibaren Safevi hakimiyeti altında yaşayan Uludere, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı İmparatorluğuna bağlanarak bütün il beyleri gibi içişlerinde serbest bırakılır. Aşiret Beyleri kendi egemenlik haklarını korumak, Osmanlı toprak sisteminin dışında bir sistemle yönetilmek ve seferlere asker yollamak şartıyla İmparatorluğun egemenliğinde Cumhuriyete kadar kalmışlardır.
Cumhuriyetin ilanından sonra bucak haline getirilerek Beytüşşebap İlçesine bağlanan Uludere, 27.06.1957 tarihinde yürürlüğe giren 7033 Sayılı Kanunla ilçe haline getirilmiştir. 16.05.1990 tarihinde çıkarılan 3647 Sayılı Kanunla yeni kurulan Şırnak iline bağlanmıştır.
Kaynak: http://www.sirnak.gov.tr/tarih-ve-cografya
• Beytüşşebap
• Cizre
• Güçlükonak
• İdil
• Merkez
• Silopi
• Uludere
Ekonomisi tarım ve ticârete dayalıdır. Kırsal kesimde başlıca gelir kaynağı hayvancılıktır. Yaylacılık metoduyla çok sayıda küçükbaş hayvan beslenir. Tereyağı, peynir, yün, kıl ve tiftik başlıca hayvanî ürünlerdir. Ekime müsâit arâzi az olduğundan, yetiştirilen tarım ürünlerinin miktarı azdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, mercimek, arpa, üzüm ve pamuktur.
İlde hayvancılığa bağlı olarak kilim, halı, heybe ve şal dokumacılığı gelişmiştir. Şırnak şalı meşhurdur. Beytüşşebab’da dokunan yünlü ve simli kilimler dünyâ çapında meşhurdur. Bâzı bölgelerde gümüş ve bakır işlemeciliği yapılır. İlde sanâyi gelişmemiştir.
Kaynak: http://www.cografya.gen.tr/tr/sirnak/ekonomi.html
ÖRF-ADET-GELENEK-GÖRENEKLERİ
DÜĞÜN
Şırnak taki evlenmelerin çoğunluğu görücü usulü ile yapılır. Ancak bazıları da ya düğünlerde veya bir sokakta birbirlerini görüp beğenenlerde olmaktadır. Erkek beğendiği kızı istemek üzere durumu annesine bildirir. Annede uygun bir zamanını seçip
durumu babaya açıklar. Kızın ailesi kendileri için uygun görürlerse
kızı isteme kararını birlikte alırlar. Genellikle kendileri için zararlı olmayan ihtiyar bir kadını veya erkeği aracı olarak gönderirler. Kadın ise durumu kızın annesine
erkek ise durumu babasına açıklar. Genelde aracı kadın olur. Bu kadın kızı ve ailesini
dilinin döndüğünce ikna etmeye başlar. Kızın annesi durumu beyine anlatır.Bu arada aracıya bir süre verilir.Kız babası da çoğunlukla erkek kardeşlerine danışır
birlikte karar alırlar. İkinci kez gelen aracıya
uygun görülmüşse
Allah nasip etti ise olur
diye söylenir. Eğer uygun görülmediyse
ya
Kızımız daha küçüktür
veya
onu amcasının oğluna verdik
veya
annesi yalnızdır
evde çalışacak başka birimiz yok
ağabeyi de henüz evlenmedi
gibi uygun bahane ile reddedilir.Eğer kızın ailesi erkek evini ve ailesini uygun görmüşlerse aracıya
falan gün gelip istesinler diye cevap verirler.Bundan sonra yol açma safhası başlamıştır.Yol açmada
erkek ailesi
kendilerine yakın buldukları kişileri
kızın evine gitmek için çağırırlar.Kız evine haber verilir ve akşam hep birlikte giderler.
Önce erkeğin annesi durumuna uygun olarak aldığı ya bir çift veya bir tek bileziği veya başka bir takıyı gelini olacakları kızın eline takar
daha sonra erkeğin diğer yakınları beraberlerinde getirdikleri takı ve paraları kıza takarlar.
Bundan sonra getirilen şekerler Fatiha ve salavatlar eşliğinde dağıtılır. Böylece artık kız resmen bağlanmış ve nişanlanmış olur. Bundan sonra başlık kesme safhası başlamıştır. Erkeğin babası en yakın süre içerisinde hazırlığını tamamlayarak kızın babasına haber göndererek
başlık kesme ziyaretine izin alır. Kızın babası bir gece belirler ve bildirir. Başlık kesme gecesi için çoğunlukla 2 çuval şeker
10-15 kg çikolata
10-15 kg lokum alıp hazırlanır. Erkeğin babası
dost ve tanıdıklardan 10-15 kişiye çağırtır. Birini
başlık kesme pazarlığı için tayin eder ve başlık için hazırladığı paraları ona teslim eder. Kızın babası da kendisine yakın bulduğu 5-10 kişiyi çağırır. Kız babası da bir pazarlıkçı tayin eder ve asgari sınırı ona söyler. Bu şekilde erkek tarafı kızın babasının evine gelir.Bir iki latifeden sonra pazarlık başlar.Nihayet ortak bir sınır belinlenir ve Fatiha ile pazarlık biter ve şekerler dağıtılır. Erkek tarafının pazarlıkçısı kendisine teslim edilen parayı karşı tarafa verir. Bu pazarlığın haricinde
erkek tarafı durum ve itibarına uygun bulduğu bir miktar parayı anne sütü karşılığında kızın annesine verilmek üzere karşı tarafa verir.
Bundan sonra çeyiz hazırlama safhası başlar. Genellikle çeyizin tamamını kız tarafı hazırlar. Çeyiz tamamlanıncaerkek tarafı kızın babasından düğün için gün ister. Kız tarafı gün verir. Belirlenen günden bir hafta önce nişan takma merasimi olur. Yine iki torba şeker
çikolata
lokum ve aile yine durumuna uygun bir takıyı götürüp
kıza takarlar. Ertesi hafta belirlenen düğün gününden iki gün önce erkek tarafı bütün dost ve tanıdıklara bir elçi göndererek
düğünün olacağını haber verir ve ertesi gün düğün başlar. Genellikle Cumartesi günü başlar
Pazar gecesi kına götürülüp
gelinin ellerine sürülür. Ve yine bir altın takılır.
Pazar günü ikindi namazına kadar düğün yapılır halaylar çekilir. Halaylarda ve oynanan oyunlarda kadın ve erkekler bir arada oynarlar.İkindi namazından sonra
düğün alayı kızın evinin önüne gider.Gelin süslenmiş bir vaziyette bir odaya kapatılır.Erkek tarafından tespit edilen bir yetkili
Pışder (kapı arkası) pazarlığı yapar.Varlığına uygun düşen bir parayı tekrar kız tarafına verir ve piresar (Tecrübeli mihmandar) gelinin kollarından tutup
ya arabaya veya ata bindirirler.Gelin alayı büyük bir konvoyla büyük cadde ve yollardan geçirilir.Bu arada zılgıtlar çekilir.Erkek tarafı da bu ara hazırlık yapmıştır.Damat damın üzerine çıkar
damadın her yanında sağdıçlar bulunur.Gelin damat hizasına geldiğinde damadın ayakları önünde bulunan para karıştırılmış toprağı gelinin kafasına döker.İlk ders manasına gelir.Ondan sonra
daha önce damat yakını olan bir aile
damadı misafir eder.O gece sabaha kadar o evde çeşitli eğlenceler düzenlenir.Damadın dost ve akrabaları damadın selamlığına gelirler.Yani ilk gece damat kendi evinde yatmaz.Ertesi günün sabahı damat kendi evine getirilir.Öğleye kadar düğün devam eder ve biter.Bundan sonra gelinle damadın dini nikahı kıyılır.Bundan sonraki günlerde
yardım maksadı ile selamlık olur.Damat tarafından dost ve yakınları durumlarına uygun düşen bir parayı gelinin selamlığına getirirler. Böylece damat tarafının üstlendiği yük bir nebze hafifler.
ÖLÜM
Şırnak ve ilçelerinin hepsinde herhangi bir evde ölü olduğu duyulduğu an öncelikle yakın komşular
akraba ve tanıdıklar ile oradan geçen bütün erkekler işlerini bırakıp
ölünün olduğu evin kapısında beklerler. Şırnak ta birçok işte olduğu gibi özellikle ölümlerde iyi bir yardımlaşma ve dayanışma olmaktadır. Herkes kendisine göre bir görev üstlenir. Kimi tabut yaptırmaya koşarken
kimi kefen ve pamuk almaya gider. Kimi imamı çağırmaya gitmektedir.
Kimileri mezarı kazmaya gider kapının önünde bekleyenler veya mezarlıkta bekleyenlerden kur an okumasını bilenlerin her biri bir cüz alarak okurlar. Böylece ölü ruhuna
sevabına bir hatimi-şerif indirilmiş olur. Bu sırada ölü yıkanır ve kefenlenir. Bekleyen cemaatte başka hoca varsa
ki çoğunlukla olur
ölüm ve sabır üzerine vaizler verir. Bunun dışında bekleyenler çok az konuşurlar. Yıkanıp kefenlenen ölü tabuta sağ yanı üzerinde bırakılarak tabutun kapağı kapatılır. Tabut
ya kur an ayetlerinin işlenmiş olduğu bir örtü ile örtülür yada halı ve benzeri bir örtü ile örtülerek omuzlar üzerinde taşınarak
ya mezarlığa götürülür veya en yakın camiye götürülür. Bu arada cenaze götürülürken
daha önce gelmemiş olan insanlarda cenaze merasimine katılırlar. Böylece hem cenazeyi taşıma sevabı kazanılmış
hem de daha fazla insanın cenaze namazı kılması sağlanmıştır. Cenaze namazı kılındıktan sonra
derhal kabrine konulur. Üzerine latih taşı konulduktan sonra
delikler
ince taş parçaları ve çalılar ile kapatılır. Böylece toprağın
toprağın tabut üzerine dökülmesi önlenir. Bu arada bir imam veya bilen bir kişi 7 kez Kadr suresini okuyarak toprağı mezara döker. Mezar kapatma safhası bittikten sonra
imam telkini okumak üzere ölünün başucuna gelir. Bu sırada halk ayağa kalkarak önünde elini bağlar ve bekler. Telkin bittikten sonra hep beraber ölü ruhuna Fatiha okunur. Fatiha bittikten sonra
İmam yüksek sesle
Ey cemaat bu merhum hakkında ne dersiniz
der herkes Allah rahmet eylesin der. Bundan sonra cemaat dağılır
ölüye en yakın olan kişiler
ölünün başucunda 5-10 dakika bekler
daha sonra eve dönerler. Onlar ile birlikte kendilerine en yakın olan kişiler onları yalnız bırakmamak için ve onları teselli etmek için birlikte taziye ziyaretine giderler. eğer ölü varlıklı bir aileye mensup ise
ya mezara çadır kurdurularak veya ölü evinde kendilerine bir oda tahsis edilerek bir grup imama Kur an okutulur. Bundan sonra taziye başlar
genellikle taziye cemaatinde vaiz vermek ve sabır tesellisi vermek üzere bir imam oturur. Taziyeye gelenler Fatiha okurlar ve Allah affetsin
Allah imanınızı kamil etsin
Allah sabırlar versin
kalanların başı sağ olsun gibi dilekler ile teselli ederler. Çoğunlukla taziye üç gün sürer. Ancak taziyeye yetişilmez ise daha sonraki günlerde de taziyeye gidilebilinir.
DİNİ BAYRAMLAR
Şırnak halkının çok önem verdiği değerlerden biridir.Bayrama daha 10 gün kala hazırlıklar yapılarhatta 1.5 ay kala elbiseler diktirilir
evlerde bayram hazırlığına yavaş yavaş başlanır.Bayramdan üç gün önce eğer Ramazan Bayramı ise fitreler verilmeye başlanır
bayramda pişecek yemeğin hazırlığı ve alışveriş yapılar.Bayram sabahı erkeklerin büyük çoğunluğu camiye gider
bayram hutbesini kılarlar.Daha sonra eve geldiklerinde çocuklar önce baba ve anneden başlayarak büyüklerin elini öperek bayramlarını kutlarlar.Sabah kahvaltısında akşamdan beri hazırlığı yapılan yemekler yenir.Bu yemekler pilav
türlü
içli köfte
sarma-dolma
hoşaf
zerde gibi yemeklerdir.Kahvaltı yapıldıktan sonra
önce komşulardan başlamak üzere
bayramlaşmaya başlanır.Daha sonra akrabalar
dost ve tanıdıklara gidilerek bayramları kutlanır.Ancak
bayramlaşma adeta borç gibi kabul edilip
bayram ziyaretleri karşılıklı olur. Bayramlaşma üç gün sürer.Çocuklar için
özellikle Cizre ilçemizde
çarkıfelek
dönme dolap
salıncak ve arabalarla tur eğlenceleri tertiplenmekte ve bu turlar çok eğlenceli geçmektedir.
YÖRESEL YEMEKLER:
1-KUTLIK : Ufak bulgur ve ufak yarma (Çigköftelik) birbirine karıştırılırhamur haline getirilir.Kızartılmış soğanlı kıyma içine doldurulur.Kaynar suya atılıp pişirilir.Sudan çıkarılıp yumurtaya bulandırılır.Yağda kızartılıp servis yapılır.
2-SERBIDEV: Yarma iyice pişirilirbüyük bir tabağa konulur.İçi açıldıktan sonra .bu çukura kurut(Keşk-çortan) suyu ve yağ dökülür.Yarma üzerine kavurma parçaları dizilir ve servis yapılır.
3-PERDEPİLAV: Dibi yuvarlak tencereye yumurta ve yağla yoğrulmuş yufka haline getirilmiş hamur yerleştiririz.Az pişirilen pilava tavuk etibaharat ve badem karıştırılır ve bu hazırlanan yufka haline getirilmiş hamurun içine konulur.Ağzı tekrar yağlı ve yumurtalı ince hamurla kapatılır.Üstü ve altı ateşte veya fırında pişirilir.Sonra servis yapılır.
4-KİPE : Koyunun bağırsakları iyice yıkanırbezleri koparılır.Ters çevrilir yıkanır ve temizlenir.Pirinç ve kıyma pişirilmeden içine doldurulur.Sıcak suya atılıp kaynatılır.Piştikten sonra servis yapılır.
5-HEKEHEŞANDİ: Pilav yağsız olarak yapılır.İçine kıyma katılır ve yoğurulur.Yumurta dibi şekil verilerek yağda yumurtaya bulanmış şekilde kızartılır.Servis yapılır
6-ŞIMŞIPE : Günümüzde dolma diye anılan yemeğin yöremizdeki adıdır.Soğanpatlıcan
domateskabaklar açılır ve oyulur.Pancar veya asma yaprakları hazırlanır.Pirinç ile kıyma yıkanıp karıştırılır
baharatlanır.Adı geçen sebzelere doldurulur.Tencereye dizilip
pişirilir.Servis yapılır.
7-MEYRE(Mehir): Ayran ve dövme ateşe bırakılır.Yumurta çırpılır içine bırakılır.
Devamlı bir şekilde karıştırılır.Kaynayıncaya kadar devam edilir.Parçalanmış kabaklar ve
Pancar yaprakları içine katılır.Bir parça pişince ateşten indirilir.Soğuk servis yapılır.
8-BIRINZER : Şeker ile su karıştırılıp şerbet yapılır.Ateşe konulup kaynatılır.İçine pirinç atılıp pişirilir.Biraz tarçın ve sarı boya katılır.Ateşten indirilip soğuk olarak servis yapılır.
9-MAHMILATIK: İnce bulgur küpe bırakılır.Şalgam kaynadıktan sonrasoğutulur ve süzülerek küpe bırakılır.Biraz su ve biraz hamur üzerine katılır.(Mayalı hamur olmalıdır)Ağzını kapatıp örttükten sonra çamurla kapatılır.Kırk gün bekletildikten sonra açılır ve turşu gibi kullanılır.
10-FIREYDİN: Saç ekmeği ince açılır.Dövülmüş ceviz ile toz şeker karıştırılıp ekmek olacak hamurun üzerine serilir.Güzelce kıvrıldıktan sonrasimit gibi yuvarlak yapılıp
dolanır.Fıreydin kızgın yağda kızartılır ve şıra dökülür.Soğuyunca servis yapılır.
11-SURYAZ : Suryaz otu kıyılır ve yıkanır.Suda kaynatılır.Sonra süzülüp sıkılır.Kızgın yağda ufaltılmış soğan kızdırılır.Üzerine suryaz otu eklenerek karıştırılır.İçine kavurma atılır.Karıştırılıp servis yapılır.
Sirnak clip image001 0000
YÖRESEL GİYİM:
Şırnak ve ilçelerinde genel olarak erkeklerin giysisi Şal-Şepikkadınlarınki ise fistan (Entari) dir.Ancak gün geçtikçe bu giysilerin yerini
takım elbiseler ile diğer kadın giysileri almaktadır.Yaşlı erkekler ile orta yaşlılar daha çok şalvar ve ceket giyerler.Fakat yeni de Şırnaklıların vazgeçemediği giysi Şal-Şepik tir.Şal-Şepik
çok ince tiftik ipliğinden
Şırnak ve çevresindeki ustalarca dokunmakta ve özel bir stilde diktirilip giyilmektedir.Şal-Şepik
yelek ve şelema olmak üzere dört parçadan oluşur.Ancak altta giyilen ve fanila yerine geçen kırasta giyilip bunun kol ucuna iliştirilmiş levendi denilen bir parçası daha bulunmaktadır.
Şalgeniş boru paçalı olup
pantolon yerine giyilir.Gömleğin üstüne şapik denilen parça giyilip
bele şeleme denilen geniş ve kalın bir kuşak bağlanır.Daha sonra yelek giyilerek kıras (Fanila) nın kol ucuna bağlı levendi (Bilek Kuşağı) bilek üzerine sarılır
başa da ya kefi veya şapka giyilir.
Kadının genel giysisi ise fistan (Entari) oluppaçası ayak bileklerine kadar uzanır.Genel olarak kadife
çemçem denilen kumaş veya diğer değerli ithal kumaşlardan dikilir.Göğüs kısmı hafif açık olup
alta giyilen ön kapama kısmı fistolu ve ucu nohut büyüklüğünde bağlanmış rengarenk kumaş parçaları ile bezenmiş bir yelek giyilir.Yine alta giyilen ve kıras denilen uzun alt eteğin koluna iliştirilmiş levendiler
fistan üzerinden kol bileklerine sarılır.Bele ise ince kumaş bağlanır.Kadınlar başlarına kıtan denilen uzunca bir tülbent bağlarlar.Kıtan denilen tülbentte boncuk ve fistolarla süslenir.Bundan başka göğüs üzerine çeşitli altın çerçeveli süs taşları takarlar.Kulaklarına bergahar denilen
boğazdan birbirine bağlı küpeler
tetreme veya semek denilen gerdanlık ve diğer ziynet eşyalarını takarlar.Burunlarına ise hızma takarlar.Kadınların kullandığı hicol
serkezi
hırhal gibi diğer takılar da vardır.
%C5%9E%C4%B1rnak clip image001
HALK OYUNLARI VE FOLKLOR:
Şırnak ve ilçelerinde oynanan oyunlargenellikle davul zurna eşliğinde oynanır.Son yıllarda ise bağlama
cümbüş ve darbuka da çalınıp
eşliğinde yöresel oyunlar oynanmaktadır.
YÖREDE OYNANAN BAŞLICA OYUNLAR:
1- İkiayak
2- Üçayak
3- Yerinde
4- Şıhani
5- Bablekan
6- Sınvan
7- Kulungi
8- Ağır
9- Berite.
1-İKİAYAK: Davul-Zurna eşliğindeeller serçe parmakları ile tutulur.Önce sağ ayak öne vurulup
yana atılır
sol ayak yanında devam eder ve tekrar sağ atılır
sol ayak sağ ayağın yanına gelip birleşir.Sonra sol ayak bir geriye atılıp sağ yapıştırılır.
2-ÜÇAYAK:Eller serçe parmakları ile tutulur.Oyuna sağ ayakla başlanır ve sağ ayak yere vurulur.Üç adımsağ
sol
sağ
sol
sağ adımlar atılır ve sol ayak sağın yanına getirilip yanaştırılır.Sol ayak geriye atılırken.sağ ayak yanına getirilir.
3-YERİNDE: Hareketli bir oyun olupbüyük adımlar atılmadan oynanır.Kollar birbirine geçirilipel parmakları ile arkadan tutulur.Eller kalçaya yakındır.Omuzlar birbirine değmiştir.Sağ kol
daima yandakinin sol kolu üzerine binmiştir.Oyun
yine önce sağ dizin hafif kıvrılması ile başlar
dizler kırılarak müzik ritmine göre sık sık dizlerin kırılması ve omuzların titrek hareketleri ile devam eder.Müzik hareketlendikçe
diz kırılması ve omuz hareketleride hızlandırılır.Adımlar arada bir hafif atılır.
4-ŞİHANİ:Genellikle 8-10 kişi ile oynanır.Kollar el parmaklarının birbirine geçirilmesi ile tutulur.Önce sağ ayak yana atılır.Sağ ayağı sol ayaksağ ve sol olmak üzere üç adım yana atılır.Ani bir hareketle kavis çizilerek öne bakılın ve sol ayak atılarak
ayaklar önde yanaştırılır.Solla önde başlanır.Sağ ve yine sağ ayak atılar.Sonra sol ayak atılarak hep beraber öne doğru eğilirler.
5-BABLEKAN: Önde serçe parmakları tutulur.Önce sol ileri olmak üzeresağ ve sol ayaklar atılır.Tümü öne olmak üzere üç adım atılır.Sonra sol
sağ ve sol ayaklar olmak üzere bu sefer geriye doğru üç ayak atılır.Böylece beraber geriye ve ileriye bu hareketler seri olarak devam eder.Çalgı hızlandıkça bu hareketler daha atak ve seri devam eder.
6-SINVAN: Eller yine serçe parmakları ile tutulur.Sol ayak yana açılır ve üç kere yere vurulur.Ani hareketle sağa dönülür.Sonra sağ açılır ve sağ ayaksol ayak ve sağ ayak olmak üzere üç kere yere vurulur.Bu arada eller ve omuzlar yapışık olur.Sağa dönerken eller yapışık olur
ancak omuzlar oldukça birbirinden ayrılarak açılır.Oyunun önemli bir özelliği şudur;ikinci kez tekrarlandığında eller
belli aralıklarla çırpılır ve tekrar tutuşulur.Diğer bir özelliği de üçüncü tekrarda eller bele dayandırılır ve ani bir hareketle tekrar bele dayandırılır ve ani bir hareketle tekrar eller tutuşulur.Yani
birinci safhada eller
birbirine yapışıkikinci safhada eller çırpılır
üçüncü safhada eller bele tutulur ve biter.
7-KULUNGİ: Şırnak ve ilçelerinde oturan göçebelerin bir oyununur.Bir kişi ortada oynarkenetrafındaki halkı
kollarını turnalar gibi açarak oynarlar.Daha sonra ani bir hareketle
turnalar gibi ötüşerek ortadakini döverler.Bu oyunun verdiği mesaj şudur; sürüden ayrılanın cezalandırılmasıdır.
8-AĞIR: Genellikle yaşlı ve orta yaşlıların oynadığı bir oyundur.Eller omuzlar üzerinde tutulur.Çalgı ağır bir şekilde çalınır.Oyun ritmi çalgıya uyarak.sağ ayak üzerine hafif meyil edilerek yaylanırdaha sonra geriye doğru tekrar doğrularak öne adım atılır.Arada bir nara atılır.
9-BERİTE :Eskiden beylikler arasında çıkan savaşlardan önce ve sonra oynanırdı.Çalgı içli ve ağır çalmaya başladığından eller yanda tutulur ve bir nara ile başlar.Önce geriye doğru gerinilirsonra dizler üzerine yaylanarak hafif bir adım atılır
akabinde birbirlerinin yüzüne bakarak nara atarlar.
NELERİ İLE ÜNLÜ:
Cudi Dağı Kasrik Boğazı
Habur Sınır Kapısı
Mem-u Zin Türbe
İL İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Şırnak Nuh’un Gemisi kalıntılarının olduğu öne sürülen Cudi Dağı’nın Kuzeyinde Şehr-i Nuh adıyla kurulmuş
önceleri Şerneh
daha sonraki yıllarda ise Şırnak adını almıştır.
Kaynak: http://www.bakimliyiz.com/soru-cevap/111852-sirnak-kulturu-sirnak-orf-ve-adetleri.html