ANKARA HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
Türkiye’nin başkenti olan Ankara, ülkemizin en önemli şehirlerinden birisidir. Aynı zamanda Türkiye’nin en büyük illerinden birisi de olan Ankara coğrafi bakımdan da Türkiye’nin neredeyse tam merkezinde yer alır. Ankara 30.715 km²’lik bir yüz ölçümüne sahiptir. İl alan kodu 312 ve plaka kodu ise 06’dır.
Ankara, Batı Karadeniz Bölgesi’nde kalan kuzey kesimleri hariç, büyük bölümü İç Anadolu Bölgesi’nde yer alır. Yüzölçümü olarak ülkenin üçüncü büyük ilidir. Bolu, Çankırı, Kırıkkale, Kırşehir, Aksaray, Konya, Eskişehir illeri ile çevrilidir.
Ankara’nın başkent ilan edilmesinin ardından şehir hızla gelişmiş ve buna paralel olarak il de günümüzde Türkiye’nin ikinci en kalabalık ili olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanan ilin topraklarının yarısı hâlâ tarım amaçlı kullanılmasına rağmen, nüfusunun sadece %3’ü köylerde, %70’i ise il merkezinde yaşar. Ekonomik etkinlik büyük oranda ticaret ve sanayiye dayalıdır, tarım ve hayvancılığın ağırlığı ise giderek azalmaktadır. Ankara ve civarındaki gerek kamu sektörü gerek özel sektör yatırımları, başka illerden büyük bir nüfus göçünü teşvik etmiştir.
Cumhuriyetin kuruluşundangünümüze, nüfusu ülke nüfusunun iki katı hızda artmıştır. Nüfusun yaklaşık dörtte üçü hizmet sektörü olarak tanımlanabilecek memuriyet, ulaşım-haberleşme ve ticaret benzeri işlerde, dörtte biri sanayide, %2’si ise tarım alanında çalışır. Sanayi, özellikletekstil, gıda ve inşaat sektörlerinde yoğunlaşmıştır. Günümüzde ise en çok savunma, metal ve motor sektörlerinde yatırım yapılmaktadır. Türkiye’nin en çok sayıda üniversiteye sahip ili olan Ankara’da ayrıca, üniversite diplomalı kişi oranı ülke ortalamasının iki katıdır. Bu eğitimli nüfus, teknoloji ağırlıklı yatırımların gereksinim duyduğu iş gücünü oluşturur. İlin ulaşım altyapısı başkent eksenlidir; buradan otoyollar, demiryolu ve hava yoluyla Türkiye’nin diğer şehirlerine ulaşılır.
Ankara il sahası tarih öncesinden günümüze dek pek çok medeniyeti barındırmıştır. Hititler, Frigyalılar, Lidyalılar, Persler,Galatlar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Osmanlılar ve nihayet Türkiye Cumhuriyeti, il topraklarını kontrolleri altında tutmuştur. Tektosagların ve Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olan Ankara şehri ve Frigyalıların başkenti Gordion, il sınırları içinde yer alır. Yıldırım Bayezid’in Timurlenk’e yenik düştüğü Ankara Muharebesi Çubuk yakınlarında ve Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktası olan Sakarya Muharebesi Polatlı yakınlarında yapılmıştır.
İlin Batı Karadeniz Bölgesi’nde yer alan kuzey kesimleri haricindeki büyük kısmı İç Anadolu Bölgesi’nde yer alır ve kara iklimine sahiptir. Şehirler dışındaki il topraklarının büyük kısmı tahıl tarlalarıyla kaplı platolardan oluşur. İlin çeşitli yerlerindeki doğal güzellikler korumaya alınmış, dinlenme ve eğlence amaçlı kullanıma sunulmuştur. İlin adını taşıyan tavşanı, keçisi vekedisi dünya çapında bilinir, armudu, çiğdemi, yerel yemeklerden Ankara tavası ve Kızılcahamam’ın maden suları ise ülke çapında tanınır.
Ankara, Batı Karadeniz Bölgesi’nde kalan kuzey kesimleri hariç, büyük bölümü İç Anadolu Bölgesi’nde yer alır. Yüzölçümü olarak ülkenin üçüncü büyük ilidir. Bolu, Çankırı, Kırıkkale, Kırşehir, Aksaray, Konya, Eskişehir illeri ile çevrilidir.
Ankara’nın başkent ilan edilmesinin ardından şehir hızla gelişmiş ve buna paralel olarak il de günümüzde Türkiye’nin ikinci en kalabalık ili olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanan ilin topraklarının yarısı hâlâ tarım amaçlı kullanılmasına rağmen, nüfusunun sadece %3’ü köylerde, %70’i ise il merkezinde yaşar. Ekonomik etkinlik büyük oranda ticaret ve sanayiye dayalıdır, tarım ve hayvancılığın ağırlığı ise giderek azalmaktadır. Ankara ve civarındaki gerek kamu sektörü gerek özel sektör yatırımları, başka illerden büyük bir nüfus göçünü teşvik etmiştir.
Cumhuriyetin kuruluşundangünümüze, nüfusu ülke nüfusunun iki katı hızda artmıştır. Nüfusun yaklaşık dörtte üçü hizmet sektörü olarak tanımlanabilecek memuriyet, ulaşım-haberleşme ve ticaret benzeri işlerde, dörtte biri sanayide, %2’si ise tarım alanında çalışır. Sanayi, özellikletekstil, gıda ve inşaat sektörlerinde yoğunlaşmıştır. Günümüzde ise en çok savunma, metal ve motor sektörlerinde yatırım yapılmaktadır. Türkiye’nin en çok sayıda üniversiteye sahip ili olan Ankara’da ayrıca, üniversite diplomalı kişi oranı ülke ortalamasının iki katıdır. Bu eğitimli nüfus, teknoloji ağırlıklı yatırımların gereksinim duyduğu iş gücünü oluşturur. İlin ulaşım altyapısı başkent eksenlidir; buradan otoyollar, demiryolu ve hava yoluyla Türkiye’nin diğer şehirlerine ulaşılır.
Ankara il sahası tarih öncesinden günümüze dek pek çok medeniyeti barındırmıştır. Hititler, Frigyalılar, Lidyalılar, Persler,Galatlar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Osmanlılar ve nihayet Türkiye Cumhuriyeti, il topraklarını kontrolleri altında tutmuştur. Tektosagların ve Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olan Ankara şehri ve Frigyalıların başkenti Gordion, il sınırları içinde yer alır. Yıldırım Bayezid’in Timurlenk’e yenik düştüğü Ankara Muharebesi Çubuk yakınlarında ve Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktası olan Sakarya Muharebesi Polatlı yakınlarında yapılmıştır. İlin Batı Karadeniz Bölgesi’nde yer alan kuzey kesimleri haricindeki büyük kısmı İç Anadolu Bölgesi’nde yer alır ve kara iklimine sahiptir. Şehirler dışındaki il topraklarının büyük kısmı tahıl tarlalarıyla kaplı platolardan oluşur. İlin çeşitli yerlerindeki doğal güzellikler korumaya alınmış, dinlenme ve eğlence amaçlı kullanıma sunulmuştur. İlin adını taşıyan tavşanı, keçisi vekedisi dünya çapında bilinir, armudu, çiğdemi, yerel yemeklerden Ankara tavası ve Kızılcahamam’ın maden suları ise ülke çapında tanınır.
Ankara’ya gitmek için tercih edeceğiniz ulaşım aracı Türkiye’nin hangi şehrinden gideceğinize göre değişir. İç Anadolu Bölgesi’ndeyseniz özel aracınızla veya şehirlerarası otobüs ile kısa sürede Ankara’ya varabilirsiniz. Özel araç ile 5,5 saat süren İstanbul-Ankara arası yolculuk, Pendik Tren İstasyonu’ndan kalkan yüksek hızlı tren ile 4 saate inmiştir. Eskişehir’den yine YHT ile 1,5 saatte Ankara’ya varmak mümkündür. Türkiye’nin başka bölgelerinden Ankara’ya gelecek olanlar için uçak ile seyahat süre bakımından en iyi seçenektir. Yurtdışından gelen turistlerin ise bulundukları şehre göre İstanbul aktarmalı uçuş yapmaları gerekebilmektedir.
ANADOLU MEDENİYETLERİ MÜZESİ
Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye’den önce Anadolu’da kurulan devletlere verdiği önemin işareti olarak 1921’de bu müze kurulmuştur. 1938-1968 ve 2010-2014 yılları arasındaki geniş çaplı restorasyon çalışmalarından sonra müze ziyaretçilerine kapılarını yeniden açmıştır. Bugün kendine özgü koleksiyonları ile dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alan Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde, Anadolu Arkeolojisi, Paleolitik Çağ’dan başlayarak günümüze kadar kronolojik bir sırayla sergilenmektedir. Müze Ankara Kalesi’nin güneyindeki Altındağ’da bulunmaktadır. 1997’de “Avrupa Yılın Müzesi” ödülüne layık görülen Anadolu Medeniyetleri Müzesinde MÖ 6200 yılında çizildiği düşünülen Çatalhöyük kent planı sergilenmektedir. Bu harita insanlık tarihinde çizilmiş en eski harita olma özelliğini hala korur. Müze, haftanın her günü 08.30-16.00 saatleri arasında açıktır.
1920 MECLİSİ / KURTULUŞ SAVAŞI MÜZESİ
19 Mayıs 1919 itibariyle Mustafa Kemal önderliğinde başlayan milli mücadelenin yönetimi için Ankara’da açılan meclis, modern Türkiye’yi kuran meclistir. İki meclisli sistemden tek meclisli sisteme geçiş sebebiyle 1981 yılından bu yana kullanılmamaktadır. Ancak dini bayramların ilk günü dışında yılın her günü ziyaret edilebilir. Cumhuriyet Müzesi’nde Kurtuluş Savaşı’nı ve Türkiye’nin ilk üç cumhurbaşkanı dönemini yansıtan fotoğraflar, cumhurbaşkanlarının özel eşyaları ile o dönemde mecliste alınan kararlar ve kanunlar sergilenir. Yapı, Selçuklu ve Osmanlı bezeme motiflerinin yer aldığı ahşap tavan süslemesi, kemerler, saçaklar ve çinilerin yer aldığı bölümlerle döneminin mimari özelliklerini yansıtır. Giriş ücreti 5 lira olan müze 15 Nisan-2 Ekim tarihleri arasında 08.45-19.00 ve 3 Ekim- 14 Nisan tarihleri arasında 08.45-17.00 saatlerinde açıktır. Yerli veya yabancı her turistin edinebileceği Müzekart ile müze ziyaret edilebilmektedir.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
Türkiye Cumhuriyeti’nin bugünkü meclisi cumhuriyet tarihindeki üçüncü meclis binasında görev yapmaktadır ve 1981’den beri sadece bu bina meclis binası olarak kullanılır. Diğer binalar artık sadece müze olarak ziyaret edilmektedir. 1938 yılında dünyaca ünlü Avusturyalı mimar Clemens Holzmeister tarafından inşasına başlanan meclis binası yaklaşık 500 bin m2 lik alanda yer alır. 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı’nda, Türkiye’nin bağımsızlığını ve milletin egemenliğini kutlamak amacıyla her yıl bu mecliste Meclis Başkanı’nın ev sahipliğinde resepsiyon verilir. Turist grupları rehber eşliğinde ve haftanın sadece Pazartesi, Cuma ve Cumartesi günlerinde 10.00-16.00 saatleri arasında meclisi ziyaret edebilirler. Ziyaretin en erken iki gün önceden bildirilmesi zorunludur. Normalde her cumartesi olarak belirlenen “halk günü”, 15 Temmuz 2016’daki ağır hasar alan “kabul salonu”ndaki restorasyon bitene kadar iptal edilmiştir.
ATAKULE
Atakule, Çankaya ilçesinde bulunan ve 125 m yüksekliğe sahip bir gözlem kulesidir. En tepesindeki terastan tüm şehri 360 derece izleyebileceğiniz gibi aynı yerde bulunan restoranda yemek de yiyebilirsiniz. Ankara’nın simgesel yapılarından biri olan Atakule’nin altında bir alışveriş merkezi de bulunmaktadır. Ankara’nın ilk alışveriş merkezi olmasına rağmen Türkiye’de son zamanlarda çok fazla popüler alışveriş merkezi açılması nedeniyle burası artık kullanılmamaktadır. Cumhuriyet’in 66. kuruluş yıldönümü için inşa edilen ve 1989 yılının ekim ayında ziyaretçilerine kapılarını açan Atakule Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e ithaf edilmiştir. Seyir terası her gün 09.30-22.00 saatleri arasında açıktır.
ANKARA KALESİ
MS 7. yüzyılda Persler tarafından yapıldığı sanılan Ankara Kalesi sırayla Romalıların, Bizans’ın, Anadolu’ya girdikten sonra Selçukluların, Haçlı Ordusu’nun ve Osmanlıların eline geçmiştir. 1832’de Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’nın yenileme ve genişletme çabaları sonucunda kale şimdiki halini almıştır. 16 metre boyundaki duvarlarla çevrili olan kaleden tüm Ankara manzarası izlenebilir. Toplam 42 kulesi olan Ankara Kalesi’nin kuzeybatı kısmını Selçuklularca yapıldığı, üzerindeki yazıdan anlaşılmaktadır. 1640 yılında Ankara’ ya gelen Evliya Çelebi, seyahat kitabında Ankara kentini ve kentteki yaşamı ayrıntılı biçimde anlatmaktadır ancak önceliği Ankara Kalesi’ne vermiştir.
ETNOGRAFYA MÜZESİ
Etnografya Müzesi 1938-1953 yılları arasında Mustafa Kemal Atatürk’ün na’şının muhafaza edildiği yer olmasıyla bilinir. Müze, Ankara’daki Namazgâh Tepesi’nin üzerine inşa edilmiştir. Selçuklu Devleti döneminde bu tepede bayram namazı ve yağmur duasına çıkıldığı bilinir. 1200’den fazla eser bu müzede sergilenerek Anadolu’daki Türk varlığının geçmişi taze tutulmaktadır. 854 m2’lik alana inşa edilen müze Anadolu tarihi hakkında uzmanlığı da olan Cumhuriyet Dönemi mimarı Arif Hikmet Koyunoğlu tarafından yapılmıştır. Dini bayramların ilk günü dışında yılın her günü ziyaret edilebilen Etnografya Müzesi 31 Ekim-14 Nisan tarihleri arasında 08.30-17.00 ve 13 Nisan-30 Ekim tarihleri arasında 08.30-19.00 saatlerinde ziyaret edilebilir.
ANITKABİR
Kurtuluş Savaşı’nın önderi ve modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün mezarının bulunduğu Anıtkabir’in inşası 1953’te tamamlanmıştır. Atatürk’ün 1938’deki ölümünden sonra Anıtkabir’in inşasına başlanmıştır ve bitene kadar naaş Etnografya Müzesi’nde muhafaza edilmiştir. 1953’ten itibaren Anıtkabir, Atatürk’ün mezarını ziyaret etmek isteyen yerli ve yabancı herkese her gün ücretsiz olarak açıktır. Anıtkabir’in avlusunda ana binanın boyuyla orantısız şekilde hazırlanmış küçük bir mezar daha bulunur. Bu mezar, Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci Cumhurbaşkanı ve Atatürk’ün silah arkadaşı olan İsmet İnönü’ye aittir. Anıtkabir’e gittiğinizde ayrıca Kurtuluş Savaşı Müzesi’ni ücretsiz ziyaret edebilir ve dilerseniz orada bulunan anı defterine duygu ve düşüncelerinizi kaleme alabilirsiniz. Müzeden sonra göreceğiniz anı dükkânından alışveriş yapabilirsiniz. Atatürk’ün asıl mezarı Anıtkabir’in içindeki özel bir odadadır ve giriş yasaktır.
HACI BAYRAM CAMİİ VE AUGUSTUS TAPINAĞI
Ankara’nın Ulus semtindeki Hacı Bayram Camii ve Augustus (Ogüst) Tapınağı yan yana bulunmaları sebebiyle şehir için büyük önem arz eder. Çünkü her türlü inancın arasındaki dostluğu temsil etmelerinin dışında Ankara’nın uzun geçmişinin bir özeti gibidirler ve tarihe tanıklık etmişlerdir. Hacı Bayram Camii’nin 1427 yılında yapıldığı düşünülmektedir. Avlusu dahil olmak üzere camiinin tüm alanında toplam 6 bin kişinin aynı anda ibadet etmesi mümkündür. Ogüst Tapınağı’nın ise MÖ 25 yılında Frigler tarafından Tanrı Men’e ithafen yapıldığı sanılmaktadır. Ancak daha sonra anıt Romalılarca yenilenerek Roma İmparatoru Augustus’a ithaf edilir. 1930 yılında Dr. Hamit Zübeyr Koşay tarafından gerçekleştirilen kazılarda, tapınağın tüm mimari yapısı ortaya konmuştur.
ANKARA EVLERİ
Kentin eski yerleşim bölgelerinde, özellikle de Altındağ’daki Kaleiçi bölgesinde görülen evlerdir. Sayılı örnekleri 17, 18 ve 19. yüzyıllardan kalmış olan Ankara Evleri daha çok ahşap ve kerpiçten yapılmış, çoğunlukla iki katlı yapılardır. Bu evlerin alt kat avlusunda hizmetlilerin odaları, birinci katta ev sahibinin oturduğu odalar bulunur. Genellikle evin dışında ve bir yanı acık merdivenden, “seyregah” denilen sütunlu, dört bir yanı acık, ustu kapalı bir taraçaya çıkılır. Odalar sokağa seyregah ve pencerelerle açılır. Konuk, toplantı ve yatak odaları ikinci katta yer alır. Evlerin tavanlarında tavan göbeklerinde, kapılarda ve diğer bölümlerinde geometrik, rumi ve hatai motifli süslemeler görülür. Günümüzde bazı evler turistik amaçlı olarak kullanılmaktadır.
ANKARA RESİM VE HEYKEL MÜZESİ
Müze binası, Arif Hikmet Koyunoğlu tarafından Namazgâh Tepesi’nde 1927 yılında inşa edilmiştir. 1980’de restore edilerek hizmete giren müzede Osman Hamdi Bey’in Silah Taciri, V. Vereshchaing’in Timur’un Mezarı Başında, Fausto Zonaro’nın Genç Kız Portresi tabloları bulunur. Cumhuriyet Dönemi’nde plastik sanatların halk arasında yaygınlaşması ve sanatçıların desteklenmesi amacıyla 1939 yılından itibaren yapılmaya başlanan Devlet Resim ve Heykel Sergileri’ne katılan sanatçıların eserlerinin bazıları müze koleksiyonuna alınmıştır. Müze bünyesinde Güzel Sanatlar Galerileri, bir restorasyon atölyesi, Şark Salonu ve konser- tiyatro salonu yer alır. Orkestra çukuru bulunan sahnesi operet temsillerine uygundur.
Ankara tava
Ankara yemekleri denildiğinde ilk akla gelen yemektir. Ankaralılar bile nasıl yapıldığı konusunda ikiye bölünmüş durumdadır. Bazı bölgelerde pilavı pirinçten bazı bölgelerde arpa şehriyeden yapılır. Bir diğer husus ise etin kemikli kaburga eti ya da kuşbaşı et olup olmadığı konusundadır.
Öllüğün körü
Erişte üzerine kavrulmuş kıyma konarak hazırlanır. Yanına bir de yoğurt açtınız mı değmeyin keyfinize.
Beypazarı güveci
Ankara simidi
İzmirliler ona gevrek desin dursun, Ankara’nın simidi bambaşkadır. Sabah sıcacık yediğinizde o kavrulmuş tadı alırsınız. İstanbul ya da İzmir’deki simitler gibi sarı değil bildiğiniz kahverengidir çünkü gerçek pekmezle yapılır, gerçek pekmeze batırılır. Yanına da çay. Oh mis.
Çubuk turşusu
Bildiğiniz kornişon turşu değil. Buradaki salatalıklar daha farklıdır. Tombul sosis gibi duran kornişon turşulara nazaran çubuk turşusu sondan başa incelen bir yapıya sahip farklı cinste salatalıkla hazırlanır. Neredeyse her yemeğin yanında yenebilir.
Beypazarı kurusu
Oldukça sert hale gelene kadar pişirilen hamurun içinde bol tereyağ ve biraz da tarçın vardır. Çaya kahveye batırılır, üzerine Nutella sürülüp yenilir, yanına peynir koyulsa gider, tazeyken kıtır kıtır her daim tercih sebebidir.
İnceğiz çorbası
Haşlanmış nohut, buğday ve kuzu etinin hüküm sürdüğü, bir içtiğinizde bir daha içmek isteyeceğiniz bir çorba: inceğiz çorbası. Üzerine yağ kızdırmanız şiddetle tavsiye edilir. Ekmeği kırıp banarak yiyiniz ya da kaşık kaşık bir kase bitirip yenisini isteyiniz.
Kuru köfte
Anne köftesinin en güzel halidir. Yanında patates olursa tadından yenmeyendir. Ekmek arası yapılıp yanınıza alabilir, dostu düşmanı acıktırabilirsiniz. Öyle güzeldir.
Entekke böreği
Ankara’nın kıymalı böreği diyebiliriz kendisine. Mayayla hazırlanan hamurun içine kıyma eklenir, Kavala kurabiyesi şeklinde kapatılır. Kızgın yağda altın gibi kızaran entekke börekleri piştikçe önce tabağa sonra mideye gider.
Yemlik cacığı
Yabani ot familyasında olan ama aslında bize hiç yaban olmayan bir ottan yapılır yemlik cacığı. Yemlik otu tarlalara dalmayı gerektirir bazen. Tuza banıp da yiyebilirsiniz ancak en güzeli cacık şeklinde yoğurtla karıştırıldığında olur.
Tamtak tiridi
İçinde çemen olan ve bir kez yediğinizde bir daha vazgeçemeyeceğiniz bir lezzettir tamtak tiridi. En büyük özelliği dilimlenip yağda kızartılan ekmeklerin üzerine çemenli ve kıymalı karışımın eklenmesidir. Mini kebap görünümünde olduğunu söyleyebiliriz.
Şibit tatlısı
İnce yufka gibi açılan hamurların sac üzerinde pişirilmesi, baklava şeklinde kesilmesi ve şerbetle buluşmasıyla oluşur. Şebit tatlısı da denir. Şebit, yufka demektir. Aslında böyle sade ve güzeldir.
Efelek sarması
Labada olarak bildiğimiz otun Ankaraca’sıdır. İç harcıyla doldurulan efelekler itinayla tencereye yerleştirilir. Yanına yemlik cacığını unutmamak gerekir. Bir de efelekten çorba yaparlar. Tek otla sülaleyi doyurmak böylece mümkün hale gelir.
Bazlama kebabı
Tombul tombul hazırlanan bazlamaların içine giren etli harcı, bazlamanın etin suyunu çekmesi, yumuşacık bazlamaları ısırdığınız anda hissettiğiniz afiyet. İşte lezzet Ankara’da böyle bir şey.
Bilindiği gibi Ankara, aynı ismi taşıyan Ankara çayının etrafında kurulan bir şehirdir. İncesu, Bent deresi ve Çubuk Su gibi akarsu ve nehirlerin şehir yakınlarında birleşmekteler. Yani oldukça sulak olan bu bölge yaşanmaya (tarıma, hayvancılığa) uygun bir bölge. Söz konusu ova, öbür Anadolu kentlerinin kurulduğu ovalardan küçük olmakla birlikte, korunmaya elverişli bir yerde olduğu için, çok erken tarihlerde yerleşmeye açılmıştır. Ankara’nın yüzey şekillerinde, yükseltileri 1000 m-1200 m arasında değişen ve vadilerle derin bir biçimde yarılmış yaylalar ile üstlerindeki birkaç yüz metre yükseklikte sırtlar ve tepeler ağır basar.
Bent deresinin dar vadisi, günümüzde Ankara kalesinin bulunduğu tepeyi, yaylanın ovaya egemen dik kenarından ayırarak, korunmaya elverişli bir yer hazırlamış, Hititler, Frigyalılar ve Galatlar döneminde hep aynı yerde olan kent, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde de yerini değiştirmemiştir. Geçmiş dönemlerde hep bir kale kenti rolü oynayan Ankara’nın günümüzdeki görünümünde de, ova zemininde yükselen kale hemen dikkati çeker. Ankara ve çevresinde yapılan arkeoloji kazıları sonucunda Yontmataş devrinden kalma araç-gereçlerin ortaya çıkarılmış olması, kentin geçmişinin yazılı tarihten çok öncelere uzandığını gösterir. Yöredeki ilk yerleşme merkezinin Anadolu’da ilk siyasal birliği sağlayan Hititler döneminde kurulduğu sanılmaktadır. İ.Ö. VIII. yy’da Ankara ve çevresi Frigyalıların eline geçmiş, İ.Ö. VIII. yy’da Frigyalılar Lidyalılara bağımlı hale gelmişler, İ.Ö.547’de Lidya kralının Perslere yenilmesinden sonra da Pers eğemenliği başlamıştır.
Batı Anadolu’daki Sardeis (Sardes) ile İran’daki Susa kentleri arasında uzanan Kral yolu üstünde yer alan Ankara, Persler döneminde önemli bir konaklama ve ticaret merkezi haline gelmiş, Anadolu’da Perslerin egemenliğine son veren İskender, büyük Doğu Seferi’ne giderken, Ankara’da konaklamıştır. İ.Ö.III.yy’dan başlayarak Galatların merkezi olan Ankara, İ.Ö.II.yy’da Roma İmparatorluğu’na katılmış ve önemli bir askeri merkez haline gelmiş, Galatlar zamanında tepeden ovaya doğru yayılmaya başlayan gelişmesi Romalılar döneminde surların onarılan, tapınaklar, hamamlar ve hipodrom yapılan (günümüze bu yapıtlardan Augustus tapınağı ile Roma hamamının bir bölümü kalmıştır) kent, Bizans döneminde, (395-1073) etekten kaleye doğru çekilerek, kalın bir dış surla çevrildi ve tam bir Ortaçağ kenti görünümü aldı. 1071’de Selçukluların Malazgirt zaferini kazanarak Anadolu’ya girmelerinden sonraki yıllarda Ankara, Bizanslılar ve Selçuklular arasında birkaç kez el değiştirdi. Selçuklular döneminde Ankara kenti, kalın surlarla çevriliydi ve askeri önemini korumaktaydı; ama ana ulaşım yollarına göre sapa kaldığından ticari önemini yitirmişti. (Ankara’daki Selçuklu yapıtları, Konya, Sivas, Kayseri’dekiler kadar çok ve önemli değildir: o dönemden kalma başlıca yapıtlar arasında Alaaddin camii ve Çubuk çayı üstündeki Akköprü sayılabilir.)
1304 yılında İlhanlıların eline geçen Ankara, 40 yıl süreyle onların yönetiminde kaldı. (Selçuklu ve Osmanlı dönemleri arasında kentin, Anadolu’da geniş toprakları ve yetkileri olan Ahiler tarafından yönetildiği söylenir.) Osmanlılara ilk olarak Orhan Bey zamanında geçti. (1356) kısa bir süre için el değiştirdikten sonra Murat I tarafından yeniden (1360) alındı. 1402’de Çubuk ovasında Yıldırım Beyazıd ve Timur arasında yapılan savaş, Osmanlıların yenilmesiyle sonuçlanınca Osmanlı şehzadeleri arasındaki taht kavgaları arasında Ankara da bir süre şehzadeler arasında el değiştirdi; sonuçta Çelebi Mehmet’in Osmanlı tahtına çıkmasıyla (1413) Ankara, Anadolu eyaletlerinin bir sancağı haline geldi. XVIII.yy’daki Celali isyanları sırasında İstanbul üstüne yürüyen bütün isyancılar önce Ankara kalesini almak istedikleri için, sınırdan uzakta bulunmasına karşın, Ankara kalesi sürekli sağlam tutuldu. XVII ve XVIII.yy’larda Ankara, çevresindeki ovalarda iyi cins tahıl ve meyve yetiştirilen, otlaklarında iyi cins hayvan (koyun, keçi, at) beslenen, yerel sanayisi gelişmiş bir kentti.
Ankara keçilerinin tüyünün Ankara’da ve çevre kasabalarda işlenerek tiftik haline getirilmesiyle yapılan dokumalar, İstanbul ve İzmir üstünde Mısır’a, Avrupa’ya satılırdı. Ama XIX.yy’ın başlarında Avrupa’da sanayinin gelişmesi yüzünden Ankara’da tiftik sanayisi gerilemeye başladı; el tezgahları azaldı; tiftik keçileri bakımsızlık yüzünden eski değerini yitirdi. İktisadında tiftik sanayisinin önemli rol oynadığı Ankara XIX.yy’da bir yandan bir gerilemelerden ötürü, bir yandan da sıtma hastalığının yaygınlaşması ve yangınlar yüzünden iyice gerileyip bir kasabaya dönüştü. Balkan savaşından sonra Rumeli ülkelerinin yitirilmesiyle ülkenin batı sınırlarının İstanbul’a iyice yaklaşması üstüne, devlet merkezinin Orta Anadolu’ya taşınması söz konusu edildiyse de, bu konuda Ankara kenti düşünülmedi. Buna karşılık Kurtuluş savaşını Ankara’dan yöneten Atatürk, savaşın en kötü günlerinde kendisine destek olan kenti, 13 Ekim 1923’te başkent haline getirdi.
Türkiye Cumhuriyetinin Kurulmasından Sonra Ankara
1923’te Türkiye Cumhuriyetinin başkenti olan Ankara, hızla gelişti. Eski semtlerdeki boş yerler yapılarla dolarken, yeni semtler de kuruldu. Bataklıklar kurutularak sıtma tehlikesi ortadan kaldırıldı. Kentin su gereksinimini karşılamak için Çubuk barajı yapıldı. Cadde kenarları, eski yangın yerleri, parklar ağaçlandırılarak kentin görünüşü değiştirildi. 1926’da yapılan sayım denemesinde 57.800 olarak saptanan nüfus, 1927 genel nüfus sayımında 74.553’e yükseldi. 1945’te 200.000’i aştı (227.000 nüfus) Nüfustaki bu artış kentin alanını da genişletti ve kuruluş yıllarında kalenin bulunduğu tepede yer alan, XIX.yy’da bir surla kuşatılan kent, ovaya yayılıp, ovayı sınırlayan karşı tepelere ulaştı. Devlet merkezi olması nedeniyle aşırı nüfus yığılmasının sonucu, kent çevresi de hızla gecekondularla doldu. Günümüzde Ankara kenti eski yerleşme alanını her yönden aşmış ve geniş bir alana yayılmıştır. Eski kesimi iki bölümden oluşur. Hisar tepesinde yer alan Kaleiçi; bu tepenin ortasından ovaya doğru yayılan ve günümüzde ortadan kalkmış bulunan ova surları içindeki mahalleler. Eski Ankara’da son yıllardaaçılan caddeler boyunca dizilmiş çok katlı yapılar ve alanlar bulunmasına karşılık, küçük kerpiç yapılı evlerin yer aldığı dar ve dolambaçlı yollara da rastlanır.
Tarihsel yapılar da kentin bu eski kesiminde yer alır. (Augustus tapınağı; Roma hamamı kalıntıları; Osmanlı döneminden kalma camiler) Ankara kalesi, tepenin yüksek bölümünü kaplayan bir iç kale ile çevresini kuşatan dış kaleden oluşur. Dış ve iç kale surları arasındaki alan ile iç kalenin kuşattığı alan, dar sokaklar boyunca dizilmiş eski evlerle kaplıdır. (Ankara’ya özel bir görünüm kazandıran bu evler, kurulan ahşap iskelet boşlukların kerpiçle doldurulmasıyla yapılmıştır; duvarları, kireçle badanalıdır.) Ama son yıllarda bunların çoğu yıkılmış, kale dışındaki mahalleler hızla gelişmiş, genişletilen ya da yeni açılan yollar ve alanlar boyunca çok katlı yapılar yükselmiştir. Cumhuriyetten önce yalnızca Kaletepe çevresinde yayılan Ankara, cumhuriyetle birlikte gelişmeye başladı. O zamanlar kentin iş merkezini oluşturan günümüzün Ulus alanına açılan caddeler boyunca, yeni yapılar kuruldu. (eski Türkiye Büyük Millet Meclisi; Ankara Palas) 1930-1940 arasındaki dönem, Ankara’nın genişleme dönemi oldu. H.Jansen’in yaptığı plana göre kent Kaletepe çevresinde yeşil şeridin (bağlar, bahçeler) dışına taştı. Ankara’nın kale dışındaki mahalleleri, caddeler açılarak genişletilirken, güneyde de Yenişehir kuruldu.
Kent kısa sürede Cebeci ve Maltepe yönünde genişledi. Çankaya’ya doğru uzanan kesimlerde bakanlıklar ve elçilikler kuruldu. 1940’ta yapılan sayımda nüfusu 157.000 olan kentin gelişmesi, İkinci Dünya savaşının bunalımlı yıllarında yavaşladıysa da kentin çevresinde ikinci bir şerit Gazi Eğitim Enstitüsü, Atatürk Orman Çiftliği, Harp Okulu üstünden Dikmen ve Çankaya’ya uzanan bu ikinci şerit üstünde sonradan Anıtkabir yapıldı) 1950’de nüfusu 288.000’e yükselen Ankara’da iş merkezi Ulus’tan Yenişehir’e kaydı; kent, Maltepe yönünde genişledi ve Bahçelievler’in ilk bölümleri kuruldu. 1950-1960 döneminde ikinci yeşil şerit de atlanarak, kentin alanı daha da genişletildi. Yeni semtler kuruldu (Yenimahalle, Aydınlıkevler, Gazi Mahallesi, Anıttepe); ayrıca eski bağların yerine sürekli yerleşmeler yapıldı. 1960-1970 yılları arasında yoğun bir yapı çalışmasına girişilerek Kavaklıdere, Çankaya ve Ayrancı kalabalıklaştı. Yenimahalle’ye, Karşıyaka, Demetevler gibi yeni semtler eklendi ve bu kesim ile Atatürk Orman Çiftliği arasındaki boşluklar hızla doldu.1965’te 902.000’e yükselen kent nüfusu, 1970’te ilk kez 1 milyonu aştı (1.236.000 nüfus) 1980’de 1.877.755, 1985’te 2.235.035 oldu.
Ankara İlinin Adı Nereden Gelmiştir?
Kentin adı, eski dönemlerden günümüze kadar çok az değişiklik geçirmiştir. Hititler döneminde kentin hangi adla kurulduğu bilinmemektedir (Hititlerin Ankuva adlı kentinin yerinde kurulduğu ileri sürülmüşse de, bu konudaki bulgular yeterli değildir) Buna karşılık Frigyalılar döneminde adının Ankyra olduğu bilinmektedir. Bu adın “gemi çapası” anlamına gelen “anker” den türediği, Frigya kralı Midas’ın bir gemi çapası bulduğu yerde kenti kurarak bu adı verdiği ileri sürülmektedir. Ama bazı tarihçilerde kenti Galatların kurduğunu ve Mısırlılarla yaptıkları savaşta, ellerine geçirdikleri Mısır gemilerinin çapalarını zafer ganimeti olarak yanlarına aldıklarını, bundan esinlenerek kentlerine de Ankyra adını verdiklerini ileri sürmektedirler. Romalılar döneminde gemi çapası Ankara kentinin arması olarak kullanılmış ve sikkelerin, madalyaların üstüne çapa simgesi basılmıştır. Daha yakın dönemlere ilişkin bazı Türk-İslam kaynaklarındaysa kentin adının Engürü olduğu, bunun da farsça engür (üzüm) sözcüğünden geldiği belirtilmektedir. Ankara kalesinin halka “angarya”yla yaptırılmasından kente Angara adının verildiğini ileri sürenler de vardır. Günümüzdeki Ankara adı, çok eski dönemlerden bu yana kullanılan çeşitli adların, az çok değişikliğe uğramış biçimidir.
Ankara’nın Kronolojisi
- İ.Ö. VIII-VII.yy Frigler
- İ.Ö.VII-547 Lidyalılar
- İ.Ö.547-331 Persler
- İ.Ö.331-278 Helenistik dönem
- İ.Ö.278-189 Galatlar
- İ.Ö.189-İ.S.395 Romalılar
- 395-1073 Bizans Dönemi
- 1073 Selçuklular’ın Ankara’yı ele geçirmesi
- 1101 Haçlı orduları’nın Ankara’ya girişi
- ? Selçukluların kenti ikinci kez ele geçirmesi
- 1127 Danişmendoğullarının kenti Selçukluların elinden alması
- 1143 Kentin üçüncü kez Selçukluların eline geçmesi
- 1202 Muhiddin Mesud’un egemenlik kurması
- 1204 Rükneddin Süleyman’ın kenti ele geçirmesi
- 1304 Kentin İlhanlıların eline geçmesi
- 1344 Ahi yönetiminin kurulması
- 1354 Süleyman Paşa’nın kenti Osmanlı topraklarına katması
- 1362 Ankara’nın sınırlı bağımsızlığının sona ermesi
- 1402 Ankara Savaşı
- 1413 Ankara’nın Anadolu Eyaleti’nin bir sancağı olması
- 1595 Ankara Celali İsyanlar’ndan etkilenmeye başlaması
- 1832 Mehmed Ali Paşa’nın Ankara’ya işgali
- 1864 Ankara’nın vilayet merkezi olması
- 1873 Kıtlık
- 1892 Demiryolunun Ankara’ya ulaşması
- 1919 Mondoros Mütarekesi sonrası Fransız ve İngiliz işgal kuvvetlerine bağlı bir müfrezenin Ankara’ya gelmesi
- 27 Aralık 1919 Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Ankara’ya gelişi
- 6 Nisan 1920 Anadolu Ajansı’nın kurulması
- 23 Nisan 1920 Büyük Millet Meclisi’nin açılması
- 7 Ekim 1920 Resmi Gazete’nin (Ceride-i Resmiye) yayına başlaması
- 20 Ocak 1921 İlk Anayasa’nın (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu) Meclis’te kabulü
- 12 Mart 1921 İstiklal Marşı’nın kabul edilmesi
- 31 Temmuz 1922 İstiklal Mahkemelerinin kurulması
- 1 Kasım 1922 Hilafet ve Saltanatın birbirinden ayrılarak saltanatın kaldırılması
- 13 Ekim 1923 Ankara’nın başkent olması
- 29 Ekim 1923 Cumhuriyetin ilan edilmesi, Mustafa Kemal’in ilk Cumhurbaşkanı seçilmesi
- 16 Şubat 1924 Hilafetin kaldırılması
- 20 Nisan 1924 1924 Anayasa’nın kabülü
- 26 Ağustos 1924 İş Bankası’nın kurulması
- 16 Şubat 1925 Tayyare Cemiyeti’nin (THK) kurulması
- 5 Mayıs 1925 Atatürk Orman Çiftliği’nin kurulmaya başlanması
- 1 Eylül 1925 I.Tıp Kongresi’nin toplanması
- 19 Ekim 1925 Ankara Tıp Fakültesi’nin açılması
- 5 Kasım 1925 Ankara Hukuk Mektebi’nin (1931’de fakülte oluyor) açılması
- 11 Eylül 1926 Ankara otomatik telefon santralının açılması
- 24 Kasım 1927 Ulus Meydanı’ndaki Zafer Anıtı’nın açılması
- 18 Temmuz 1930 Etnografya Müzesi’nin açılması
- 10 Nisan 1931 Türk Ocakları’nın kapatılması
- 12 Nisan 1931 Türk Tarih Tetkik Cemiyeti’nin kurulması
- 3 Ekim 1931 Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın açılması
- 19 Şubat 1932 Halkevi’nin açılması
- 2 Temmuz 1932 I.Türk Tarih Kongresi’nin toplanması
- 12 Temmuz 1932 Türk Dil Tetkik Cemiyeti’nin kurulması
- 30 Ekim 1933 Yüksek Ziraat Enstitüsü’nün açılması
- 4 Mart 1934 Ankara Radyosu’nun yayına başlaması
- 1 Kasım 1934 Güvenlik Anıtı’nın açılması
- 25 Mayıs 1935 I.Türk Basın Kongresi’nin toplanması
- 23 Ekim 1935 Etibank’ın açılması
- 24 Ekim 1935 I.Belediyeler Kongresi’nin toplanması
- 9 Ocak 1936 Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nin açılması
- 3 Kasım 1936 Çubuk barajı’nın açılması
- 15 Aralık 1936 Ankara Stadyumu’nun hizmete girmesi
- 29 Ekim 1937 Ankara Garı’nın açılması
- 20 Kasım 1938 Atatürk’ün naaşının Ankara’ya getirilmesi
- 21 Kasım 1938 Atatürk’ün naaşının Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrine konması
- 19 Mayıs 1943 Gençlik Parkı’nın açılması
- 9 Ekim 1944 Anıtkabir’in temelinin atılması
- 7 Ocak 1946 Demokrat Parti’nin kurulması
- 15 Ağustos 1948 Milli Kütüphane’nin açılması
- 30 Ekim 1951 Arkeoloji Müzesi Hitit Eserleri Salonu’nun açılması
- 10 Kasım 1953 Atatürk’ün naaşının Anıtkabir’e konması
- 27 Mayıs 1960 Ordunun yönetime el koyması
- 9 Temmuz 1961 Anayasasının halk oylaması sonucunda kabulü
- 12 Mart 1971 Ordunun yönetime el koyması
- 12 Eylül 1980 Ordunun yönetime el koyması
- 1983 Ankara’nın Metropol Şehir olması
- 1987 Kocatepe Camii’nin açılması
- 16 Eylül 1988 Doğalgazın Ankara’da kullanılmaya başlaması
- 16 Şubat 1989 Buz Pateni Sarayı’nın açılışı
- Kasım 1989 Atakule açılışı
- 27 Aralık 1992 Altınpark açılışı
- 10 Eylül 1994 Aşti’nin açılışı
- 30 Ağustos 1996 Ankaray’ın faaliyete geçişi
- 13 Eylül 1996 Dikmen Vadisi açılışı
- 27 Eylül 1997 Tatlar Atıksu Arıtma Tesisleri’nin faaliyete geçişi
- 28 Aralık 1997 Ankara Metrosu’nun hizmete girmesi
- 29 Ekim 1998 Aski Kapalı Spor Salonu’nun açılışı
- 5 Temmuz 2003 Göksu Parkı’nın açılışı
- 30 Ağustos 2003 Harikalar Diyar’nın açılması
Ankara’nın ilçeleri;
1-Akyurt
2-Altındağ
3- Ayaş
4-Bala
5-Beypazarı
6-Çamlıdere
7-Çankaya
8-Çubuk
9-Elmadağ
10-Etimesgut
11-Evren
12-Gölbaşı
13-Güdül
14-Haymana
15- Kalecik
16-Kazan
17- Keçiören
18-Kızılcahamam
19-Mamak
20- Nallıhan
21- Polatlı
22-Pursaklar
23- Sincan
24- Şereflikoçhisar
25-Yenimahalle
Ankara nüfusunun dörtte üçü hizmet sektöründe çalışır ve bu sektör ilin gayrisafi hasılasında en büyük paya sahiptir. Sektörün bu kadar gelişmesinin nedeni, göçle gelen nüfusa istihdam sağlayacak kadar büyük sanayinin bulunmamasıdır.
İl, Türkiye gayrisafi millî hasıla’sının %9’una sahiptir. Ülkenin toplam vergi gelirlerinin %12’si, bütçe gelirlerinin %12.3’ü buradan toplanır; buna karşılık ilin ülke bütçesinden aldığı pay %6.4’tür. 2006 yılında Ankara bütçe vergi gelirlerine 16,5 milyar TL, toplam bütçe gelirlerine de 21,1 milyar TL katkıda bulunmuş, bütçeden ise 11,3 milyar TL pay almıştır. 2001 yılı itibariyle gayrisafi yurtiçi hasıla’sının Ankara’ya düşen kısmının %45’i ticaretten, %23’ü ulaştırma ve haberleşmeden, %14’ü devlet hizmetinden kaynaklanmaktaydı.
Sanayi
Ankara ilinde özel sektörün katma değer içindeki payı %85’in üzerindedir. İlin sanayisi başlıca küçük ve orta boy işletmelerden oluşur. Bunların %40’ı, savunma ve taşıt üretimi yapan büyük kuruluşların talep gösterdiği makine ve metal alanında üretim yapmaktadır, bunun ardından gıda ve tekstil sanayileri gelir. Üretim açısından en önemli sektörler, gıda (şeker, un, makarna, süt, içki), taşıt, makine (tarım araçları, taşıt, traktör), savaş, çimento ve dokumadır. (yünlü dokuma, trikotaj, konfeksiyon) Ayrıca tarım ilaçları, mobilya, şekercilik ve matbaacılık da önemlidir. Savunma sanayii, yazılım ve elektronik sektörlerinde Ankara Türkiye’de başta gelir.
Ankara Sanayi Odası’na (ASO) kayıtlı yaklaşık 3500 şirket vardır. Türkiye’nin en büyük 500 şirketinin 48’inin ASO’ya bağlı olmasıyla Ankara, 2009 yılında İstanbul’dan sonra Türkiye’nin 2. sanayi merkezi sayılmaktadır.
Ankara’daki sanayi üretimin büyük kısmı Sincan, Akyurt, Çubuk ve il merkezine yakın olan İvedik ile Ortadoğu Sanayi ve Ticaret Merkezi (OSTİM) Organize Sanayi bölgelerinde gerçekleşmektedir. OSTİM, Türkiye’nin en büyük küçük ve orta boy sanayi üretim alanıdır.
2009’da Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi tarafından hazırlanan bir çalışmaya göre, en rekabetçi il Ankara’dır. Ankara, “rekabetçilik” endeksini oluşturan alt endeksler arasında insanî sermaye, yaratıcı sermaye ve sosyal sermaye endekslerinde ilk sırada yer almıştır. Üniversite ve öğretim üyesi sayısının yüksekliği, patent ve benzeri başvurular gibi faktörler Ankara’yı özellikle yaratıcı sermaye endeksinde Türkiye’de birinci yapmaktadır.
Tarım, hayvancılık ve ormancılık
Ankara il genelinde toprakların %60’ı tarım alanı olarak kullanılır ve bu oran Türkiye ortalamasının oldukça üzerindedir.[45] En önemli tarla ürünleri buğday, arpa ve şeker pancarıdır. Diğer önemli ürünler kavun, karpuz, domates, havuç, armut, elma, vişne ve üzümdür. Tarla arazilerinin yaklaşık %24’ünde buğday, %23’ünde arpa, kalanında ise diğer ürünler yetiştirilmektedir. Polatlı, Türkiye’nin ikinci büyük “tahıl ambarı” olması dolayısıyla en aktif tahıl borsalarından birine sahiptir.
Ankara rakım ve mera özellikleri açısından, küçükbaş hayvancılığa daha elverişlidir. Hayvancılık il ekonomisinde önceleri önemli olan yerini giderek kaybetmektedir. İlde koyun (ak ve karaman cinsi) ve sığır beslenir. Tavuk yetiştiriciliği de önemli boyuttadır. Ankara keçisi olarak bilinen tiftik keçisi sayısı 1970’lerdeki sayılarının onda birinin altındadır ve korunması amacıyla, günümüzde yetiştiricilerine ücret verilmektedir.
Ankara orman varlığı bakımından pek zengin değildir. 2007 verilerine göre ilin %13’ü ormanlarla kaplı olup, yüzölçümünün %7’sini bozuk ormanlar, %6’sını ise normal ormanlar oluşturmaktadır. Kayda değer bir ormancılık üretimi yoktur. Ancak, Türkiye çapında mobilyacılık, döşemecilik gibi alanları kapsayan önemli düzeyde bir ağaç işleri sektörü gelişmiştir.
Enerji
Nallıhan’da Çayırhan Termik Santrali linyit (634 MW güçlü), Esenboğa termik santrali ise fuel oil (54 MW) yakarak enerji üretir. Ayrıca, Sarıyar Barajı (160 MW), Hirfanlı Barajı(Evren) (128 MW) ve Kesikköprü Barajı (76 MW) hidrolelektrik enerji üretir.
Madencilik
Ankara, Türkiye’nin madencilik potansiyeli fazla olan illerindendir. İlin Beypazarı ve Nallıhan ilçelerinde Türkiye’nin en önemli linyit yataklarından bazıları bulunur. Ayrıca Tuz Gölü ve çevresinde tuz çıkarılır. Türkiye İzmir’deki Çamaltı Tuzlası’ndan sonra en fazla tuz çıkarılan yer, Tuz Gölü ve çevresidir.
İlde ayrıca, Beypazarı ve Kızılcahamam çevresinde sodacılık gelişmiştir.
Su kaynakları
Hidroelektrik enerji sağlayan barajların yanı sıra, Ankara’da içme suyu ve sulama suyu sağlayan barajlar da bulunmaktadır. Bunlardan Çubuk-1 Barajı, Çubuk-2 Barajı, Bayındır Barajı,Kesikköprü Barajı ve Çamlıdere Barajı içme suyu sağlar, Asartepe Barajı sulama suyu sağlar, Kurtboğazı Barajı ise hem içme hem sulama suyu sağlar. Bu su kaynakları büyüyen şehrin ihtiyacını karşılamaya yetmediği için, 2008’de Kızılırmak’tan da başkente su getirilmeye başlanmıştır. Yeni baraj inşaat projeleri görüşülmektedir.
Turizm
Ankara, Türkiye dışından turistlerin çok tercih ettiği bir il değildir. Türkiye’ye gelen yabancıların sadece %1.5’u (2007’de 383 bin kişi) AnkaraEsenboğa Havaalanı’dan giriş yapar. Bunların çoğu mayıs-eylül döneminde gelir ve %38’i Alman vatandaşıdır.
Ankara ilinde arkeolojik sitlere ilgi duyanlar için yabancı gezi rehberlerinde öncelikle görülmesi önerilen yer Anadolu Medeniyetleri Müzesi’dir. Başkent’in Ulus semtinde Ankara Kalesi, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Etnoğrafya Müzesi, Roma harabeleri (Augustus Tapınağı ve Julian Sütunu) gibi pek çok turistik yer bulunur. Modern Türkiye’nin tarihi ile ilgilenenler için Anıtkabir ve eski TBMM binası turist kitaplarında sık önerilen yerlerdir. Başkent dışındaki başlıca turistik yerler Beypazarı’nın geleneksel evleri ve Gordion’dur
Yurtiçi turizmi bakımından, başta kültür turizmi olmak üzere, kent merkezi ve çevresinde kongre turizmi, Elmadağ çevresinde kış turizmi,Kızılcahamam, Ayaş, Çubuk ve Haymana çevresinde kaplıca turizmi ile Güdül’deki Tuluntaş Mağarası’da mağara turizmi gerçekleştirilmektedir.Anıtkabir başta olmak üzere birçok müze ve anıt ile Beypazarı ve Kızılcahamam’daki tarihi evler yurtiçi turizmine katkıda bulunmaktadır.Ayrıca Evren İlçesi Hirfanlı Baraj Gölü kıyısında sahip olduğu sahille Ankara ve çevre illere alternatif bir su ve doğa tatili imkânı sunmaktadır.
2008’de Anıtkabir 6 milyon kişi tarafından (%7’si yabancı), Anadolu Medeniyetleri Müzesi de 290 bin kişi (%60’ı yabancı) tarafından ziyaret edilmiştir.
Müzeler
Ankara ilindeki müzelerin büyük çoğunluğu Ankara şehir merkezi sınırları içerisinde kalır. İlde çeşitli kurumlarca işletilen 53 müze bulunmaktadır.
Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına ait önemli eşyaları Ankara’daki müzelerde bulmak mümkündür. I. Türkiye Büyük Millet Meclisi binası’nda bulunan Kurtuluş Savaşı Müzesi, Anitkabir’deki Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi, II. TBMM Binası’ndaki Cumhuriyet Müzesi, Devlet Mezarlığı Müzesi bu tarihî müzelerin başlıcalarıdır. Bunların yanı sıra İsmet İnönü ve Mehmet Akif Ersoy’un evleri de birer müze olmuştur. Ankara’nın başkent olmasından dolayı doğal olarak Türkiye’nin ilk belli başlı müzeleri (Etnografya Müzesi, Devlet Resim ve Heykel Müzesi gibi) Ankara’da oluşturulmuştur. Çeşitli devlet kuruluşları da başkentte bulunmaları nedeniyle müzelerini burada kurmuşlardır, Ziraat Bankası Müzesi,Türk Hava Kurumu Müzesi gibi. Yakın yıllarda kurulan ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi, Feza Gürsey Bilim Merkezi, Çengelhan Rahmi Koç Müzesigibi yeni müzelerle Ankara’nın müze seçenekleri zenginleşmektedir.
1997’de “Avrupa’da Yılın Müzesi” seçilen Anadolu Medeniyetleri Müzesi, ziyaretçi sayısı bakımından Türkiye’de onuncu, Ankara’da birincidir. Müzede Paleolitik Çağ’dan günümüze Anadolu’nun arkeolojik hazineleri sergilenir.
Ankara şehri dışındaki en önemli müze, Kral Midas’ın tümülüsünün de bulunduğu Polatlı’daki Gordion Müzesi’dir. Bu müzede bölgede keşfedilmiş, Tunç Çağı ve Frigya döneminden kalma arkeolojik eserler sergilenmektedir.
Arkeolojik alanlar ve tarihî kalıntılar
İlde birçok arkeolojik alan vardır. Buralarda keşfedilmiş kıymetli eserler Anadolu Medeniyetleri Müzesi ve ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi’nde sergilenmekte, yapılar da ziyarete açık tutulmaktadır.
Ahlatlıbel, Etiyokuşu, Karaoğlan ve Kocumbeli höyüklerinde taş ve bronz çağlarından yapıtlar bulunur. Hititlerden kalan çeşitli kalıntılar arasında Balıkhisar, Ballıkuyumcu, Bitik, Karaoğlan, ve Külhöyük höyükleri ve Gâvurkale taş oymaları sayılabilir.
Ankara Kalesi, Galatlar zamanında inşa edilmiş ve sonraki yüzyıllar boyunca çeşitli medeniyetlerce kullanılmıştır.
Başkentte Roma döneminden kalan önemli kalıntılar vardır. Roma Hamamı 3. yüzyılda Septimius Severus’un oğlu Roma İmparatoruCaracalla tarafından Sağlık Tanrısı Asklepios adına yapılmıştır. MÖ 2. yüzyılda Frigya tanrısı Men adına yapılmış olanAugustus Tapınağı zamanla yıkılmıştır. Bugün kalıntıları bulunan tapınak ise son Galatya hükümdarı Amintos’un oğlu kral Pilamenes tarafından Roma İmparatoru Caesar Divi Filius Augustus adına bir bağlılık nişanesi olarak yaptırılmıştır. Jülian Sütunu, 362 yılında Roma İmparatorluğu İmparatoru Julian’ın Ankara ziyareti onuruna dikilmiştir. Başkent dışında, Kalecik’teki Kalecik Kalesi Romalılardan kalmadır. Bir dağın içine oyulan Güdül’deki mağaralar ise ilk Hristiyanların Romalılardan saklandığı çok katlı bir yerleşim yeridir.
Ankara ilinde Selçuklular ve Osmanlılardan kalma pek çok eser vardır. Yenimahalle ilçesindeki Selçuklu yapısı Akköprü, Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad zamanında yaptırılmıştır. Alaaddin Camii, Ankara Kalesi içinde yer alır ve 1178 tarihlidir. Samanpazarı’nda bulunan Arslanhane (Ahi Şerafettin) Camii 13. yüzyılın başında yapılmıştır.
Osmanlı dönemine ait önemli eserler arasında 15. yüzyıldan kalma Hacı Bayram Camii, Karacabey Camii ve Kurşunlu Han kervansarayı sayılabilir. Osmanlı son dönem mimari özelliklerini taşıyan Ankara Kaleiçi, Beypazarı, Ayaş, Güdül’deki tarihi evler korumaya alınmıştır.
Müzik
Ankara yöresinin geleneksel halk müziğinin başlıca telli çalgısı bağlama, başlıca nefesli çalgıları çeşitli düdük ve kaval tipleri, başlıca vurmalı çalgıları da davul ve defdir.
Sosyal ortama bağlı olarak çeşitli halk müziği gelenekleri vardır:
Divan. Divan sazı adı verilen yaylı bir sazla çalınır, başka çalgı olmaz. “Efe başı” denen yaşlı ve iyi saz çalan kişi ortaya oturur, daha az tecrübeli olanlar onun etrafında bir halka oluştururlar. Efe başı grubu idare eder, onu ardından herkes sırayla çalardı. Divanların özelliği tasavuffi bir hava içinde çalınır, terbiye edici, ibret verici türküler söylenir, oyunlar oynanırdı. Bunun ardından Kırat, Muhabbet havaları, Zil Havaları, Oyun Havaları ve Bozlak ve Ağıtlar gelirdi. Divanların sonunda bir Cezayir havası olurdu. Bunlardan Kırat, kahraman bir atın hikâyesini işleyen türkülerdir. Bozlaklar içli ve ince duygulu şarkılardır. Aşk, ölüm, isyan, üzüntü gibi duygular, doğaçlama olarak, vezinsiz söylenir. Ağıtlar ise üzüntülü ve acılı konuları işler. Topluluğun cinsine göre Muhabbet veya Oturaklar da olurdu. Muhabbet, yaşlı kimselerin oluşturduğu içkili topluluklarda çalınırdı. Saz parçaları rasında topluğun en yaşlısı konuçur, geçmiş öyküler ve fıkralar anlatır. Oturaklar, daha çok delikanlılar ve bekâr erkekler tarafından yapılır. Para ile tutulan kadınlar içki ve meze servisi yapar, oyun havaları başlayınca kadınlar ortaya çıkıp oynarlar.
Dans
Zeybekler, yiğitlik ve mertlik teması üzerine kurulu oyunlardır. Sazla oynanır ve ağır bir melodisi vardır. En az iki kişi tarafından oynanır. Zeybek oyunlarında dikkat edilecek husus, oyunun vermiş olduğu karakteristik hava ve melodiye göre jest ve figürleri ayarlamaktır. Yani duruş, kasılış ve poz zeybek oyununun gösterişini ortaya koyar. Zeybek oyunlarının başlıcaları, Ankara zeybeği,mendil zeybeği, Karaşar zeybeği, Seymen zeybeği, Seymen alayı ve Yağcıoğlu zeybeğidir.Ankara halk oyunları zeybekler ve düz oyunlar olmak üzere iki bölümde incelenir:
Oyun havaları eşliğinde oynanan Ankara düz oyunlarının ahengi farklı, ritmi yumuşaktır. Sazın sesi bazen hareketli, bazen duygulu, bazen de coşkuludur. Düz oyunların figürleri ayak oyunlarıyla süslenmiştir ve birbirine çok benzer. Hepsi saz eşliğinde ve grup halinde oynanır. Bu oyunların en meşhurları, misket, fidayda (hüdayda), mor koyun, yandım şeker, name gelin, sabahî, yıldız, çarşamba ve Arap oyunudur.
Mutfak
Eski Ankara evlerinde aşhane veya ayşene de denilen mutfak, evin en büyük kısmını meydana getirirdi. Mutfakta çork denilen bir ocak ve tandırın yanı sıra, iki katlı, müsandere denilen bir kiler bulunurdu. Mutfağın bir köşesine yakmak üzere odun istif edilirdi. Yemek genellikle mutfakta yere serilen sofralarda yenirdi. Mutfak eşyaları da yöreye has isimlerle adlandırılırdı. Örneğin fıçıya bodu, sofra bezine boğ, bıçağa eğri, oklavaya oklağaç, rafa terek, tepsiye tıngır denirdi.
Günümüzde çağdaş mutfaklar ve adlar yaygınlaşmakla birlikte, eski Ankara mutfağına has birçok yemek ve tatlı hâlâ yaşatılmaktadır. 2008’de yapılan bir araştırmaya göre, 93 çeşit yöresel yemek, tatlı ve içecekleri ile Ankara ili, Gaziantep ve Elâzığ’dan sonra üçüncü en zengin mutfağa sahiptir. Bunların arasında, dutmaç ve miyane gibi çorbalar; Ankara tavası, alabörtme, calla, ilişkik, sızgıç, siyel, siyer, bici, pıtpıt pilavı, mucirim köftesi, tohma, şirden dolması, papaç, yalkı, carcıran, göter, kaile, topaç, cızlama, öllüğün körü gibi yemek ve hamur işleri; karga beyni, köyter, omaç, perçem, tiltil helvası, zerdali boranası ve Beypazarı yöresine ait 80 katlı baklava gibi tatlılar ile bazlamacın, gizleme, çerpit, kartalaç, kömbe, kete, saçkıran, şerit ve yarımca gibi ekmekler sayılabilir.
Şenlikler
İlde geleneksel hale getirilen birçok şenlik vardır. Bunlar içinde en önemlisi Beypazarı Festivali’dir. Bu şenliğin tam adı Uluslararası Tarihi Evler, El Sanatları, Havuç ve Güveç Festivali’dir. Bu şenliğe Türkiye’den ve dünyadan birkaç kent katılır. Şenlik her yıl ekim ayında gerçekleştirilir.
İldeki bir başka şenlik, Kızılcahamam ilçesinde düzenlenen Kültür ve Su Festivali’dir. Geleneksel hale getirilen bu şenlik, her yıl ağustosayında gerçekleştirilir.
Futbol
İlin Süper Lig’de bulunan 2 spor takımı vardır. Bunlar, MKE Ankaragücü ve Gençlerbirliği’dir. Ankara bu sayıyla İstanbul’un ardından Süper Lig’de en çok takımı bulunan ildir. 2010-2011 sezonunu bu takımlardan MKE Ankaragücü 13., Gençlerbirliği 14. sırada tamamladı. . İlin takımlarından MKE Ankaragücü, Gençlerbirliği ve Hacettepespor, 19.209 kişilik Ankara 19 Mayıs Stadyumu’nu, Ankaraspor 19.626 kişilik Yenikent ASAŞ Stadyumu’nu kullanmaktadır.
Basketbol
İl merkezi, İstanbul’da düzenlenen 1959 Avrupa Basketbol Şampiyonası’ndan sonra Türkiye’de düzenlenen ikinci Avrupa Basketbol Şampiyonası’na 2001 yılında ev sahipliği yapmıştır. Bu şampiyonada Türkiye Millî Basketbol Takımı, Yugoslavya’nın ardından ikinci olmuştur. İlde bulunan basketbol takımları, Beko Basketbol Ligi’nde TED Ankara Kolejliler ve Türk Telekom Basketbol Takımı, Türkiye Bayanlar Basketbol Ligi’nde Çankaya Üniversitesi Spor Klübü’dür. Bu takımlardan Türk Telekom Basketbol Takımı, üç kez Cumhurbaşkanlığı Kupasını, iki Kez Türkiye Kupasını kazanmıştır. 2010 yılında inşa edilen Ankara Arena Çok Amaçlı Basketbol Kompleksi 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası’na ev sahipliği yapmıştır.
Diğer sporlar
Ankara Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, il çapında çeşitli amatör spor faaliyetleri düzenler. Atletizm, cimnastik, bisiklet, buz pateni, eskrim, judo, tekvando, karate, hentbol, binicilik,güreş, bisiklet, yüzme gibi dallar için çeşitli tesisler il merkezinde mevcuttur. Elmadağ’da kayak tesisleri, diğer ilçelerde de çeşitli spor salonları ve tesisleri bulunmaktadır.
Uluslararası Yaşar Doğu Güreş Şampiyonası her yıl Ankara’da düzenlenir.