Gaziantep

GAZİANTEP HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
Halk arasında “Antep” olarak da anılan Gaziantep şehri, Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu bölgesinde yer alan tarihî bir şehirdir. Bulunduğu bölgeye göre çok gelişmiş ve güzel bir şehir olduğundan kimileri burayı “Doğu’nun Paris'i” olarak da adlandırır.

Geçmiş dönemde şehrin İpek Yolu’nun önemli bir geçiş noktası olması, kente zengin bir kültürel miras bırakmıştır. Sadece tarihî yapıları ile değil, farklı kültürlere ev sahipliği yaptığından farklı ve gelişmiş yemek kültürüyle de öne çıkan bir şehirdir. Tam da bu sebepten Gaziantep’e gurme geziler de düzenlenmektedir.

Gaziantep'in yakınlarında bulunan Dülük, bu yöredeki en eski kenttir. Arkeolojik kazılardan bu kentte Paleolitik dönemden beri insanların yaşadığı bilinmektedir. Romalılar, Dülük yakınlarına “Antiochia ad Taurum” adında yeni bir kent kurar. “Antiochia ad Taurum”, Gaziantep’in bilinen en eski adı olarak kayıtlara geçer. Şehir köklü tarihi boyunca Selçuklular’ın, Memlük Devleti’nin, Dulkadiroğullarının ve Osmanlıların hakimiyetinde kalmıştır.

Gaziantep, Birinci Dünya Savaşı döneminde bir sancak merkezi idi. Mondros Mütarekesi’nin ardından Osmanlı Devleti resmen son bulmuş ve Anadolu’da bir kurtuluş mücadelesi başlamıştı. Bu dönemde önce İngilizler’in ardından Fransızlar’ın işgallerine uğrayan kent, büyük bir mücadeleye sahne oldu. “Çete” adı verilen küçük yapılanmalarla savunmaya geçildi. Tarihin en şanlı direnişlerinden birine sahne olan Antep, kurtuluş mücadelesinin başarıyla sona ermesinin ardından Mustafa Kemal’in övgülerini alarak “Gazi” unvanına layık görüldü. 1987 yılında ise büyükşehir unvanını aldı.

Kuzey ve kuzeybatısında Kahramanmaraş, kuzeydoğusunda Yavuzeli, doğusunda Nizip, güneydoğusunda Oğuzeli, güneyinde Kilis, güneybatısında İslahiye ve batısında Nurdağı ile çevrili olan Gaziantep, 6.887 kilometrekarelik bir yüzölçümüne sahiptir.

2016 yılı itibariyle Gaziantep ülkemizi gastronomi alanında UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı'nda temsil ediyor. 6000 yıllık geçmişiyle Gaziantep Mutfağı, uluslararası çapta değer gören ve koruma altına alınan kültürel bir mirastır. Cilalı Taş Devri'nden bu yana yerleşimin bulunduğu bu verimli topraklar pek çok medeniyetin izini taşımaktadır. Bu nedenle yöresel yemekler ve yemek kültürü oldukça zengindir. Gaziantep’in İpek ve Baharat Yolları gibi önemli kervan yolları üzerinde bulunması Gaziantep mutfağının gittikçe zenginleşmesine sebep olmuştur. Kentteki hanlar, hamamlar, imarethaneler kervanların konaklama yerleridir. Ticari amaçla gelen insanların taşıdıkları gastronomik kültürler zamanla yöreyi zenginleştirmiştir. Özellikle İran’a, Hindistan ve Çin’e kadar uzanan bu kervan yolu üzerindeki yemek kültürüne ait her türlü bilgi ve deneyimler Gaziantep Mutfağı'na dahil olmuştur. Güneydeki Arap kültürü de insanların iç içe yaşamlarından dolayı mutfak kültürüne etkili olan faktörler arasındadır.

Gaziantep’te 1954 yılında hizmete giren tren garı, Gaziantep Oğuzeli Havalimanı şehirden yaklaşık 20 kilometre uzaklıktadır. Her gün İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya’dan direkt ve aktarmalı uçuşlar yapılmaktadır. Ayrıca Almanya’ya direkt uçuşlar mevcuttur.

Gaziantep’te 1954 yılında hizmete giren tren garı, hâlâ ulaşımda önemli bir yere sahiptir. Her gün Adana, Ankara, Bilecik, Elâzığ, İstanbul, Kahramanmaraş, Karkamış, Malatya, Nizip, Nusaybin ve Osmaniye’ye demiryolu seferleri yapılmaktadır.

Medeniyetler beşiği olarak nitelendirebileceğimiz Gaziantep’te çok sayıda ülke ve toplum yaşamıştır. Gaziantep’te bıraktıkları çok sayıda eser de Antep’in önemli noktalarının başında geliyor. 

Baklava

Hadi en bilineniyle başlayalım. Gaziantep deyince aklınıza daima baklava gelir. Ancak başka yerlerde yediğiniz baklavaya benzemez bu baklava. İçinde bol bol Antep fıstığı vardır. Yerken içiniz bayılmaz ama kendisine bayılırsınız. Hissettiğiniz aşkın baklavaya dönüşmüş hali gerçek bir muazzamlıktır.

Simit kebabı

Antep’in kebap diyarı olduğunu göz önünde tutarsak daha çok fazla kebap göreceksiniz demektir. Simit kebabı da Gaziantep’in en bilinen yemeklerinden bir tanesidir. Bulgur ve kıymanın iyice yoğurulması, içine soğan, Antep ve çam fıstığı katılmasıyla oluşur. En güzeli tabii ki Antep’te yenir.

Hedik

Keşkeğe benzetilen ama aslında keşkekle pek de alakası olmayan bir Antep yemeğidir. İçindeki nohut ve buğdaya kuş üzümü eşlik eder. İçine et ya da tavuk konularak da servis edilir ancak siz en iyisi sadesiyle başlayın. Böylece Gaziantep mutfağına giriş yaparken hiç zorlanmazsınız. Hedik gibi akıp gider lezzetler.

Firik pilavı

İnsanoğlunun lezzet peşinde koştuğunun en bariz göstergelerinden bir tanesidir firik pilavı. Buğday başakları olgunlaşmadan kesilir ve kabukları yakılır. Ardından ayıklanarak müthiş bir lezzet bazı elde edilir. Etli servis edilecekse içindeki etin but eti olması gerekmektedir.

Pirpirim aşı

Semizotunun Gaziantep versiyonudur pirpirim. Gaziantep dışında pek çok şehirde yapılır ama en güzelini Gaziantep’te yersiniz. Pirpirim aşının en önemli özelliği kuru semizotlarından hazırlanıyor olmasıdır. Bir tabak yerken diğer tabağa yönelmeniz de işte bu yüzdendir. Öyle lezzetlidir bu meret.

Lebeniye çorbası

“Ye beni ye!” diye bağıran çorbadır. Daha doğrusu “İç beni iç!”. Ana malzemeleri kıyma, nohut, buğday ve süzme yoğurttur. Yayla çorbasına benzetenler olabilir ancak hiç alakası yoktur. Lebeniye çorbası yemeklerden önce içilebilecek en leziz çorbalardan bir tanesidir.

Alinazik ya da alanazik

Yıllardır “alinazik” olarak bildiğimiz o yemeğin “alanazik” olduğunu sizlere anlatmak isteriz. Kelimenin kökeni ise Arapça’dan gelir. Ala kelimesi iyi, güzel; nazik ise yemek anlamına gelir. Böylece iyi yemek, lezzetli yemek şeklinde söyleyebilecek alanazik ortaya çıkar. Hünkarbeğendinin kendini daha çok beğenen halidir.

Şekerli pide

Mis gibi kıtır kıtır pide hamuru üzerine tuzsuz peynir ve şeker. Farklı lezzetleri bir arada yemek isteyenler için on numara bir yemektir. Tatlı olarak da tercih edenler olsa da yemek olma konusunda iddialıdır. Gaziantep’in o leziz mutfağının medar-ı iftiharıdır.

Muhammara

Farklı yörelerde acuka ya da acıka adını alan muhammara, kahvaltılık sos olarak tüketilir. Ancak lezzeti aklınızı başınızdan alırsa kendinizi makarnaya eklerken bulabilirsiniz. Cevizin tadı domates ve biber salçasını taçlandırır, zeytinyağı ve kişniş ise gastronomik bir keyif yaşatır.

Sarımsak kebabı

Kebap demiştik size, doğal olarak Gaziantep’in tek bir kebabından bahsedip kenara çekilemeyiz. Sarımsak kebabı adı üzerinde, bildiğiniz sarımsak kebabıdır. Taze sarımsakların içine yerleştirilen etler şişlere geçirilerek pişirilir. Asıl püf noktası ise üzerindeki nar ekşisidir.

Katmer

İncecik açılmış hamurun içine bol bol bol bol Antep fıstığı, kaymak ve şeker. Verin fırına nar gibi kızarsın. Oldu size katmer. İsteyen üzerine biraz daha kaymak koyar, isteyen Antep fıstığıyla süsler. Yemeklerden sonra yenilir ama yemekten önce dayanamayıp yiyeni de çok olur.

Çağla aşı

Bir yıl boyunca yiyip yiyebileceğiniz en değerli yemeklerden bir tanesidir çünkü çağla her mevsim maalesef ki olmuyor. Bildiğimiz çağladan hazırlanan, etle birleştiğinde efsane bir lezzete kavuşan ve yoğurtla terbiyelenen bu lezzet masaya geldiğinde geri çevirmek büyük ayıp.

Yeni dünya kebabı

Bir kebap da bizden, hem de belki de görüp görebileceğiniz en garip kebap. Ancak en lezzetli kebaplar listesinde ilk üçe oynayacağından adımız gibi eminiz. Malta eriği olarak da bildiğimiz yeni dünya meyvesinden yapılır bu kebap. Çekirdeği çıkarılan yeni dünyaların içine köfteler yerleştirilir. Ardından mangalda pişirilip lavaşla servis edilir. Böyle bir lezzetin önünde düğme iliklenir.

Haytalya

Muhallebiyi bu şekilde görebileceğinizi tahmin etmemişsiniz ancak biz size anlatalım. Küp şeklinde kesilen su muhallebileri gül suyunun içine yavaşça bırakılır. Yenilen yemeklerin üzerine hem ferahlık verir hem lezzet. Sıcak yaz akşamlarında da içine buz atmayı sakın unutmayın.

Malhıtalı köfte

Gaziantep’in mercimek köftesidir ama hemen suratlar buruşmasın, mercimek köftesi dedik diye. Malhıtalının en önemli özelliği bulgur oranının mercimeğe göre daha fazla olmasıdır. Ayrıca kullanılan bulgur da çiğ köftelik ince bulgurdur. 5 çayların en vazgeçilmez ekürisidir.

Cartlak kebabı

Gaziantep yemekleri arasında en bilinen yiyeceklerden bir tanesidir. Minik minik kesilen ciğerler şişe geçirilip mangalda pişirilir. Ardından lavaşın içine konularak afiyetle yenir. Siz şimdiye kadar cartlak kebabı yani ciğer kebabı yedim diyorsanız bir Gaziantep’e gidin deriz.

Kaynak: https://yemek.com/gaziantep-yemekleri/

Türkiye’nin altıncı, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin ise en büyük kenti olan Gaziantep; nüfusu, ekonomik potansiyeli, kültürel zenginlikleri, tarihi dokusu ve büyükşehir statüsüyle metropol bir kenttir.

Anadolu’nun ilk yerleşim merkezlerinden biri olan Mezopotamya ile Akdeniz Bölgesi’nin kesişme noktasında yer alan kent, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve tarihin her döneminde önemini korumuştur.Farklı uygarlıkların, kültürlerin ve dinlerin biraraya gelerek birbirleri içinde sentezlendiği gizemli bir tarihe sahip olan Gaziantep; Paleolitik, Neolitik, Kalkolitik, Tunç, Hitit, Hurri-Mitanni, Asur, Pers, Büyük İskender, Selevkoslar Krallığı, Roma, Bizans, Selçuklu, Memluklar, Dulkadiroğluları ve Osmanlı dönemlerine ait izleri-eserleri günümüze kadar taşımaktadır. Tarihi İpek Yolu’nun buradan geçmiş olmasından dolayı uygarlıkların uğrak yeri olmuş, tarihin her döneminde kültür ve ticaret merkezi olma özelliğini korumuştur. Gaziantep’te bulunan tarihi eserlerin çeşitliliği kentin kültürel zenginliğinin bir göstergesidir. 

Günümüzdeki Gaziantep’in tarihsel bağlantıları eski Dülük ve Kale ile ilişkilidir. Dülük, antik kaynaklarda “Doliche”, Bizans kaynaklarında “Teluck”, Arap kaynaklarında “Duluk” adıyla geçmektedir. Dülük, tarihin en eski çağlarından beri kullanılan bir yol şebekesinin düğüm noktasında yer almış, bölgedeki yerleşim Dülük’ten sonra Gaziantep Kalesi etrafında gelişerek şehirleşme bu alandayoğunlaşmıştır. 

Gaziantep Kalesi, Roma döneminde kuzeyi doğal kaya, güneyi ise höyük olan bir tepe üzerine gözetleme kulesi olarak kurulmuştur. Bizans İmparatoru Iustinianos döneminde günümüzdeki halini almıştır. Memluklar, Dulkadiroğluları ve Osmanlılar döneminde çeşitli onarımlar geçiren kale, anıtsalmimarisiyle varlığını korumaktadır. 

Antep, Bizans kaynaklarında en erken 12.yy. olaraktarihlenmektedir. Haçlı seferleri sırasında iseAntep’ten “Hantap” olarak bahsedildiği görülmektedir. Antep 1151 yılında Sultan I.Mesud zamanında, Anadolu Selçukluların eline geçmiş, Sultan Mesud’un ölümü üzerine Antep, Musul ve Halep Atabek’î Nureddin Zengi tarafından alınmıştır. Bunun üzerine Selçuklu tahtına geçen II.Kılıçarslan, 1157’de Antep’i kuşatmıştır. 1183 yılında Selahaddin Eyyubi, Fırat Nehri’ni geçerek Antep’e girmiştir. 1218’de Selçuklu Sultanı I.İzzettin Keykavus’un ordusu Antep’i tekrar almıştır. 1271 yılında,Moğollar’ın Kuzey Suriye seferleri sırasında Antep işgal edilmiştir. Memluk Sultanı Baybars’ın 1277’de Moğollar’a karşı düzenlediği Anadolu seferi sırasında Antep,Memlukluhakimiyetinegirmiştir. 1390 yılında Dulkadiroğulları ordusu Antep’e gelmiş, şehri yağmalamış fakat kuşatamamıştır. Antep 1400 yılında Besni ile beraber Timur tarafından alınmış, şehir büyük ölçüde yıkıma uğramıştır. Daha sonra Antep, Karakoyunlu sülalesinden Kara Yusuf’un ve Dulkadiroğluları’nın yönetimi altına girmiştir. 1522 yılına kadar bölgede egemenliğini sürdürmüştür. 1480 yılında Alauddevle Bozkurt Bey’in başa geçmesinden sonra Osmanlı ile Dulkadiroğluları Beyliği arasındaki ilişkiler gelişmiş, Antep istikrarlı bir dönem yaşamıştır. Yavuz Sultan Selim’in İran seferi sırasında Alauddevle Bozkurt Bey’den yardım gelmemesinden dolayı, Yavuz Sultan Selim, Çaldıran Seferi sonunda savaş açmış ve Alauddevle öldürülmüştür. Karışıklıktan yararlanan Memluklar, Antep’i ele geçirmişlerdir. Yavuz Sultan Selim’in Mercidabık ve Ridaniye zaferlerinden sonra 1516’te Antep, Osmanlı yönetimi altına girmiştir. 

Osmanlı yönetiminden sonra şehir hızla imar edilmeye başlanmış, yeni yapılar yükselmiş, halk Osmanlı Devleti’nin gerileme dönemine kadar refah içinde yaşamıştır.  Kent, 1818-1819’da geçici olarak Halep’in kazası olmuştur. Bu durum Antep’i sosyal, ekonomik ve ticari yönlerden gelişmesini sağlamıştır. I.DünyaSavaşı’na kadar devam eden bu durum, 1919’da İngilizler’in daha sonra da Fransızlar’ın işgaliyle bozulmuştur. Antep harbinde 10 ay 9 gün boyunca düşmana karşı kadını, erkeği, büyüğü, küçüğü ile mücadele veren şehir, 8 Şubat 1921’de “Gazi” unvanını almıştır. 25 Aralık 1921 yılında, düşman işgalinden kurtulan Gaziantep Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte hızla gelişmeye devam etmiştir. Bugün tarihi, kültürel değerleri, birbirinden lezzetli Antep yemeklerini barındıran mutfağı, beş organize sanayi bölgesi, şehirlerarası ve uluslararası bağlantı yolları ile bölgenin en önemlikentlerinden biriolan Gaziantep, her yıl binlerce turist ağırlamaktadır.

Kaynak: https://gantep.bel.tr/sayfa/gaziantep-tarihi-21

• Araban
• İslahiye
• Karkamış
• Nizip
• Nurdağı
• Oğuzeli
• Şahinbey
• Şehitkamil
• Yavuzeli

Gaziantep, Güneydoğu Anadolu’nun en gelişmiş ilidir. Gelirinin % 40’ı tarımdan, % 25’i sanâyiden sağlanır. Faâl nüfûsun % 60’ı tarımda çalışır Önemli bir ticâret merkezidir. 

Tarım: Gaziantep il toprakları her türlü tarım ürünlerinin yetişmesine müsâittir. Yaylalarda kuru tarım, ovalarda sulu tarım yapılır. Antep fıstığının ve üzümün en çok yetiştiği bir ildir. İl merkezi ve Kilis’te zeytin; il merkezi, Oğuzeli, Nizip, Kilis ve İslâhiye’de üzüm bağları; Araban, Nizip ve Yavuzeli’nde fıstık bahçeleri zengindir. Pirinç, pamuk, susam, tütün yetişir. Meyve ve sebzecilik yaygındır. Antep fıstığı bütün dünyâya buradan yayılmıştır. Şamlı tüccarlarla dünyâya dağıldığı için, Şam fıstığı denmiştir. Fıstık, ağaçlarda yetişir. Menengiç ağaçlarının aşılanması ile elde edilen fıstık ağaçlarının boyu 5-10 metredir. Tüysüz ve seyrek yapraklı bu ağaçta fıstıklar salkım hâlindedir. Üretim bir sene az bir sene çok olur. Yıllık üretim 5-25 bin ton arasında seyreder. Türkiye’nin fıstık istihsâlinin % 50-75’ini karşılar. 80 bin hektarlık bağlarda 20 çeşit üzüm yetişir. Beş milyon zeytin ağacından bol miktarda zeytin istihsal edilir. En çok domates olmak üzere, patlıcan, salatalık, kabak, sivri biber, turp ve diğerleri olarak yaklaşık 250 bin ton sebze yetişir. Ayrıca buğday, arpa, nohut, mercimek, pamuk, susam ve soğan üretilir. Zengin erik, nar, incir, ceviz ve zerdali bahçeleri de vardır. 

Hayvancılık: İlin dağlık ve yaylalık bölgelerinde hayvancılık yapılır. Sığır azalırken küçükbaş hayvan çoğalmaktadır. 

Ormancılık: Gaziantep orman bakımından oldukça fakir sayılır. Orman sâhası % 17 gözükmekteyse de, gerçek mânâda orman azdır. İlin sanâyi ve yakacak odun ihtiyâcını karşılamaktan uzaktır. Erozyonu önlemek için ağaçlandırma faâliyetine hız verilmiştir. 

Mâdenleri: Gâziantep ili mâden bakımından da çok fakir sayılır. Çok az miktarda krom, manganez ve fosfor tuzu çıkarılır. 

Sanâyi: Gaziantep sanâyi bakımından gelişmiş bir ildir. İrili ufaklı 500 sanâyi işletmesi vardır. Dokuma, iplik, un, sabun, deterjan, deri, plastik, çimento, salça, bisküvi ve yağ fabrikaları ön sırada yer alır. Sanâyi merkezi hâline gelen Gaziantep’te 45-200 Watt elektrik motorları, su santrifüjleri, matkap tezgâhları, soğuk hava depoları, akümülatör, kampana, piston, gömlek, cendere, vantilatör, aspiratör, su tesisat araçları, torna tezgâh, levha makinaları, leblebi kavurma makinaları, dondurma makinaları, bisküvi fırınları, iplik kurutma santrifüjleri, çikolata makinaları, şekerleme yapım ve ambalaj makinaları, dokuma ve desen makinaları, elektrik kaynağı makinaları, otomobil hava frenleri, tuz, bulgur ve un değirmenleri, üzüm presleri, otomatik kahve kavurma makinaları, briket makinaları, taş kırma konkasörü, elbise temizleme makinası, sanâyi gaz ocakları, çeşitli oto parçaları ve oto karoserleri yapılmaktadır. Gaziantep’te para kasacılığı da ilerlemektedir. Şifreli, alarmlı, tabancalı para kasalarından sonra, oksijenkaynağının kesemeyeceği kasa îmâline başlanmıştır. 

Ulaşım: Gaziantep, kara, hava ve demiryolu ulaşımı bakımından zengin sayılır. Kuzeydoğu-Güney Suriye istikâmetindeki karayolu ile Akdeniz kıyılarını Güneydoğu Anadolu’ya bağlayan ve Gaziantep’ten geçen E-24 karayolu trafik bakımından çok yoğundur. Diyarbakır’dan Van ve Hakkâri’ye giden 6 nolu devlet yolu üzerindedir. Pozantı-Tarsus-Adana ve Gaziantep arasında yapılan Güney Oto Yolları sistemi; takrîben Gaziantep’e kadar 1995’te tamamlanacaktır. Gaziantep-Şanlıurfa arası kalan oto yol için de 1993 yılı içersinde etüd projesi yapılmış ve 2000’e kadar bitirilmesi planlanmıştır. Yol, üç gidiş üç geliş, toplam 6 şeritten ibârettir. 1995’te yolun bitiminde Adana-Gaziantep arası ulaşım 1,5 saate düşecektir. 

Gaziantep’e 20 km uzaklıktaki hava alanından Ankara ve İstanbul’a devamlı ve düzenli uçak seferleriyle Türkiye’nin her yanına ulaşma imkânı vardır. Gaziantep il sınırları içinde 325 km gibi uzun bir demiryolu ağı bulunur. Adana’dan gelen demiryolu Gaziantep il sınırına girince Fevzipaşa istasyonunda iki kola ayrılır. Bir kol güneye iner. Üzerindeki Meydanekbez’den Suriye topraklarına girer. İkinci kol Maraş’ın Narlı istasyonundan il merkezine, Nizip ve Kargamış istasyonlarından sonra Haydarpaşa-Bağdat demiryolu ile birleşir. Suriye sınırının bir kısmından seyreden bu hattın bir kolu Halep’e, diğeri Bağdat’a ulaşır. Böylece demiryolu Gaziantep ilini üç hatla kat eder.

Kaynak: http://www.cografya.gen.tr/tr/gaziantep/ekonomi.html

EL SANATLARI 
    Gaziantep’te çok çeşitli el sanatları mevcuttur. Geçmişte Gaziantep’teki en yaygın el sanatları dericilik, bakırcılık, yemenicilik, kilimcilik, el işlemeciliği ve kuyumculuktur. Bunlardan el işlemeciliği, bakırcılık ve kilimcilik önemini hala korumaktadır. Özellikle Gaziantep’in kendine özgü motifleri olan kilimleri ve bakır ürünleri çok meşhurdur. Gaziantep’e özgü kilim çeşitleri Baklava çeşitleri, Habbap ayağı, Kuş Kanadı, Zincir Göbek , Dirsek Göbek, Pençe Göbek, Çarkı felek , Parmak Göbek ve Atom Göbek’tir. Ayrıca hanımların hemen her evde yaptığı Antep işi, dantel ve örgü gibi başka el sanatları da mevcuttur.

  
   GAZİANTEP MUTFAĞI 
    Gaziantep’in çok zengin bir mutfağı vardır, toplamda 512 çeşit yemeğe sahiptir. Yemek çeşidi olarak da en çok yemek çeşidi ile Türkiye’de birinci sırayı alır. Bu mutfak seneler boyunca çeşitli geleneklerin harmanlanmasıyla zenginleşmiştir. Antep mutfağı özellikle kebap ve et yemekleri ile meşhurudur. Alaca çorba, altı ezmeli kebap, arap köftesi, baklava, beyti, börk aşı, çağla aşı, cağırtlak kebap, doğrama, ekşili taraklı kebap, erik tavası, firik pilavı, kavurma , kuşbaşı kebap, küşneme, lahmacun, patlıcan kebabı, sarımsak kebabı, simit kebabı, şiveydiz, yuvarlama ve yeni dünya kebabı Gaziantep mutfağına özgün yemek ve tatlıların sadece çok azıdır.




     ANTEP AĞZI 
    Güneydoğudaki bir çok ilde olduğu gibi Gaziantep’in kendine özgü bir şivesi vardır Halk arasında ”Antep ağzı” ya da ”Antepçe” adıyla çağırılan bu konuşma şekli özellikle kırsal kesimde yaşayanlar ve yaşlılar arasında daha çok görülür. En belirgin özellikleri, ”r” ve ”y” harflerinin söylenmemesi, ”h” ve ”k” harflerinin değişime uğraması ve ”-iyor” eki ile bazı şahıs eklerinin yok olmasıdır. Antep ağzının Uygurca ile de benzer özellikler gösterdiği hemen fark edilir. Bazı örnekler yandaki tabloda yer alır. 


     TÜRKÜLER ve HALK OYUNLARI 
     Gaziantep yöresine özgü çok çeşitli türküler vardır. Bu türküler kahramanlık, aşk, göç ve oyun türküleri ve ağıtlar olarak beşe ayrılabilir. Bu türkülerden Karayılan, Şirinnar, Allı Yemeni, Ezo Gelin, Bahçalarda Mor Meni, Evlerinde bir İpekten halı var, Bahçalarda Zerdali, Emmoğlu ve Deriko sadece çok az bir kısmıdır. Gaziantep, halk oyunları yönünden de çok zengindir. Bu oyunlar ise ağır halaylar, oynak halaylar ve mizanseli oyunlar olarak üçe ayrılır.