SAKARYA HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
Sakarya Gezi Rehberi ile her mevsim envai çeşit renklerde görsel şölen sunan Sakarya'nın doğal güzelliklerini ve kültürel zenginliklerini anlatmaya başlıyoruz... Adını Karadeniz'e dökülen Sakarya Nehri'nden alan ilin toplamda 16 ilçesi vardır. 1954 yılında il olan Sakarya, 2000 yılında "büyükşehir" ünvanı almıştır.
Sakarya’ya hava ve kara yolları ile gerçekleştirilen birçok ulaşım alternatifi bulunmaktadır. Sakarya’nın Sapanca ilçesinde bulunanKırkpınar Havalimanı‘na Türkiye’de birçok şehirden gün aşırı uçuş seferleri düzenlenmektedir.
İstanbul’dan Sakarya’ya ulaşmak isteyenler için bir diğer ulaşım alternatifi ise 2015’in ocak ayından beri İstanbul – Adapazarı arası sefer yapan Yüksek Hızlı Tren (YHT)’dir. Yüksek Hızlı Tren ücretleri tam 16 TL, indirimli 13 TL, çocuk ve 65 yaş üzeri yolcular için 8 TL’dir.
Sakarya’ya bir diğer ulaşım alternatifi ise, şehirler arası otobüs firmalarıdır. Türkiye’deki birçok şehirden Sakarya’ya gün aşırı otobüs seferleri düzenlenmektedir.
Kendi araçları ile Sakarya’ya yolculuk yapmak isteyenler için; Ankara – Sakarya arası 305 km, İstanbul – Sakarya arası 148 km, İzmir – Sakarya arası 481 kilometredir.
Her mevsim farklı güzellikler sunan Sakarya’da doğa severler için keşfedilecek pek çok yer var.
Sakarya, Marmara bölgesindeki en zengin doğal güzelliğe sahip şehirlerden biri. Her mevsim farklı güzellikler sunan Sakarya’da doğa severler için keşfedilecek pek çok yer var. İster günübirlik ister kısa konaklamalı gezileriniz için tercih edebileceğiniz Sakarya’da gezilecek yerler ise aşağıda…
Tarihi Yapılar: Sakarya ve çevresinde kültür gezisi yapmak isteyenleri pek çok tarihi yapı bekliyor. Çoğu Osmanlı döneminden kalma bu yapılar arasında Rahime Sultan Camii, Sapanca Rüstempaşa Camii, Hasanfehmipaşa Camii, Şeymuslihiddin Camii, Yunuspaşa Camii, II. Beyazid Köprüsü, Beşköprü, Paşalar Kalesi, Seyifler Kalesi, Harmantepe Kalesi görülmeye değer olanlar.
Müzeler: Sakarya’nın tarihine ilişkin bilgiler edinmek ve bu güzel şehrin geçmişinde yolculuk yapmak isterseniz Sakarya Müzesi,Deprem Müzesi ve Kuvayı Milliye Müzesi gezebileceğiniz Sakarya müzelerinden.
Doğal Güzellikler: Sakarya, Marmara bölgesindeki en zengin doğal güzelliğe sahip şehirlerden biri. Her mevsim farklı güzellikler sunan Sakarya’da doğa severler için keşfedilecek pek çok yer var. İnönü Yaylası, Sapanca Çiğdem Yaylası, Sapanca Yaylaları,Karagöl Yaylası, Sapanca Gölü, Poyrazlar Gölü, Acarlar Longozu, Sakarya Nehri, Maden Deresi bu doğal güzellikler arasında mutlaka görülmesi gerekenlerden.
Kaplıcalar: Termal turizmde de gelişmiş bir şehir olan Sakarya’da hem şifa bulacağınız hem de keyifli bir tatil yapabileceğiniz kaplıca merkezleri bulunuyor. Bunlar arasında ise Sakarya Taraklı Termal Turizm Merkezi ve Akyazı Kuzuluk Kaplıcaları en popüler olanlar.
Yakın Yerler: Sakarya denince akla ilk gelen yerlerden olan Sapanca bu şehirde mutlaka görmeniz gereken yerlerden. Doğal güzellikleri, tertemiz havası ve turistik mekanları ile Sapanca’nın yanı sıra Kırkpınar, İstanbuldere, Maşukiye ve Derbent de güzelliğne hayran kalacağınız yerlerden.
Sakarya Gezilecek Yerler – Tarihi Mekanlar
Kuzuluk Kaplıcaları
Kuzuluk Kaplıcaları Sakarya’nın Akyazı ilçesinde doğanın bize sunduğu şifalı su kaynaklarından biridir.
Dinlenmek, bol bol istirahat etmek için huzurlu bir tatil planları yapıyorsanız eğer, tatilinizi Sakarya’nın bu güzel beldesinde geçirebilir ve Kuzuluk Kaplıcaları’nın termal sularının keyfini çıkarabilirsiniz. Bu kaplıca bölgesi Selçuklular döneminden bu yana şifa dağıtmaya devam etmekte. Bölgede konaklayabileceğiniz tesisler bulunuyor. Otellerde termal tedavi merkezleri bulunmakta olup, kaynak sularından bolca faydalanabiliyorsunuz.
Karagöl Yaylası
Sakarya’yı yeşil bir örtüyle güzelleştiren, şehir hayatının tüm karmaşasını uzaklarda bırakacağını bir yer arıyorsanız eğer, Karagöl Yaylası’nın tabiatını keşfedeceğiniz bir yolculuğa çıkabilirsiniz. Karagöl Yaylası’nı görür görmez, coğrafyanın bu güzel parçasını daha önce keşfetmemiş olmanıza şaşıracaksınız.
Yağmur yağdığı zaman yayladaki çukurların dolup göl gibi görünmesinden dolayı halk tarafından Karagöl olarak adlandırılmış. Sakarya-Taraklı’da bulunan Karagöl Yaylası’na Kemaller Köyü’nden iki saatlik bir tırmanışın ardından yaylaya ulaşabilirsiniz. Biraz zor bir ulaşımı olsa da göreceğiniz manzara sizlere tüm yorgunluğunuzu unutturacak. Yaylanın bitki örtüsünü köknar, çam ve meşe ağaçları oluşturuyor. Toplam alanı 567 hektar…
Karagöl Yaylası’nın evleri ahşap bir mimariye sahip. Her Cuma günleri yaylada pazar kurulur ve şenlikler yapılır. Aynı zamanda kamp için de oldukça ideal bir bölgedir. Sadece doğal bir güzellikle değil, Roma dönemiyle tarihlendirilen kalıntılar da göreceksiniz Karagöl Yaylası’nda.
Deprem Müzesi
Sakarya Adapazarı’nda bulunan Deprem Müzesi’nin yapım çalışmalarına 2000 yılında başlandı. 4 yıllık bir süreç içerisinde tamamlanan müze, 2004 yılında ziyaretçilere kapılarını açtı.
Deprem Müzesi’nin açılmasının en önemli sebebi, 1967-1999 yıllarında Adapazarı’nda meydana gelen depremlerdir. Müzenin önemli görevlerinden biri de deprem olgusunu oluşturmak.
Müzenin iç düzenlemesi resim, tablo ve fotoğraflarla süslenmiş bir sanat galerisi gibi. Şehrin depremden öncesine ait ve depremden sonrasına ait fotoğrafları, titreşimli elektronik bir stand ve depremle ilgili birçok unsur müzede sergilenmekte.
Sakarya’nın Cumhuriyet Mahallesi, Kavaklı Caddesi üzerinde bulunan Deprem Müzesi her ne kadar öğrenciler tarafından ziyaret görse de, tüm yaş grubuna hitap etmektedir.
Maden Deresi
Sakarya-Karasu’da bulunan, yeşil alanlarıyla büyüleyen, deresinin sesiyle doğanın sesini birleştirip hiç duyulmamış bir melodi fısıldayan Maden Deresi, son zamanlarda yerli turistler kadar yabancı turistlerin de en merak ettiği bölgeler arasına girmiştir.
Maden Deresi, yürüyüşler yapmak, fotoğraflar çekmek, dostlarınızla birlikte piknikler gerçekleştirmek için oldukça ideal bir nokta. Üstelik Ekim ve Kasım aylarında giderseniz eğer kestane toplayabilme imkanınız da bulunuyor. Maden Deresi’nin olduğu bölgede bir zamanlar Fransızlar tarafından işletilen madenler varmış. Fakat 1914 yılında Fransızlar bu bölgeyi terk etmiş. Bu sebepten dolayı bu nokta Maden Deresi olarak anılıyor.
İstanbul’a yakın günübirlik bir gezi yapmayı planlıyorsanız aileniz veya dostlarınızla birlikte Maden Deresi’ne gidebilir, doğanın bilinmeyen bu farklı yüzünü keşfedebilirsiniz.
Rahime Sultan Camii
Sapanca’nın tarihi ibadet mekanlarından biridir Rahime Sultan Camii. Adını banisinden alan cami, Albülmecid’in 4. hanımı tarafından inşa edilmiştir.
1892 yılından günümüze kadar gelen caminin 1999 depreminde minaresi zarar görmüştür.
Sapanca otellerinin birinde konaklayacaksanız eğer, Rahime Sultan Camii’ni mutlaka görmenizi öneririz. Sapanca otel fiyatları da sizleri korkutmasın. Otel yetkilileri sezonda yaptığı kampanyalarla ekonomik bir tatil fırsatı sunuyor. Sapanca otel fiyatlarını Neredekal.com üzerinden araştırabilirsiniz.
Sakarya Müzesi
Sakarya’nın gezilecek yerleri arasında bulunan Sakarya Müzesi, Merkez ilçesindedir. 1290 metrekarelik bir alanda kurulmuştur. Semerciler Mahallesi’nde bulunan Sakarya Müzesi’nin zemin katında hizmet büroları bulunurken, birinci katta müdür odası ile bir sergi Salonu bulunmaktadır.
Sakarya tatilinizde müzeyi gezebilir ve tarihi kalıntılar arasında güzel bir yolculuğa çıkabilirsiniz. Bahçesinde; Roma ve Bizans dönemine ait olan kalıntılar sergilenmektedir. Burada sunaklar, mezar taşları, sütun kaideleri vardır. Sakarya Müzesi’nin sergi salonunda ise; yine Roma ve Bizans dönemine ait eserler sergilenmektedir ve bunun yanı sıra Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait etnografya eserleri bulunmaktadır. Sakarya Müzesi şirin binasında sizleri güzel bir yolculuk için bekliyor. Tabii tatiliniz sırasında; Acarlar Longozu’nu ve İnönü Yaylası’nı da mutlaka ziyaret etmelisiniz.
İnönü Yaylası
Hem kamp alanı olan hem de doğa tutkunlarının vazgeçilmez noktalarından biridir İnönü Yaylası. Adapazarı-Pamukova sınırlarında olan İnönü Yaylası, çam, göknar ve meşe ağlarının arasında uzanıp giden bir vadide yer alır.
İstanbul’a yakın olması sebebiyle günübirlik turlarla ziyaret edebilir ya da burada birkaç gününüzü kamp kurarak geçirebilirsiniz. Yeşillikler arasında sadece doğanın tadını çıkarıp bolca keşifler yapmak sizi hem keyiflendirecek hem de dinlendirip huzur verecek. Ulaşımı zor değildir yaylanın. Pamukova üzerinden Hüseyinli Köyü istikametine doğru gidildiğinde önce Ercuva Yaylası daha sonra İnönü Yaylası karşılayacak sizleri.
Yaylanın içinde irili ufaklı mağaraları keşfedebilme imkanına da sahip olacaksınız. Yürüyüş patikalarında geçtiğinizde dikkatinizi çeken çok detay olacak yaylada. Harika bir gezi ve kamp alanı olan İnönü Yaylası’na en kısa zamanda gidip doğanın içinde eğlenceli vakitler geçirebilirsiniz.
Sakarya Nehri
Afyon’da bulunan Bayat Yaylası’ndan doğan Sakarya Nehri, Türkiye’nin üçüncü büyük nehri özelliğini taşımaktadır.
Fırat Nehri ve Kızılırmak Nehri’nden sonra ön plana çıkanSakarya Nehri 824 kilometre uzunluğundadır ve balık sayısı bakımında da oldukça zengindir.
Doğal bir güzellik günümüze kadar gelebilmiş ve çevresindeki yeşillik alanlarla çekiciliğini hala korumaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin en büyük santralleri bu bölgede kurulmuştur. Yeşil bir alanda akan bir nehir manzaralı bir yerde tatil yapmak sizi huzura kavuşturacak. Buradaki Karasu bölgesi önemli tatil merkezlerinden biridir ve Karasu’da tatil yaparak hayatınızın en huzurlu zamanlarını yaşayabilirsiniz.
Poyrazlar Gölü
Huzur dolu bir yolculuk yapmayı istiyorsanız eğer; bir doğa harikası olan Poyrazlar Gölü tam da aradığınız bir yer.
Aynı zamanda kamp imkanı da sunan göl, Adapazarı’nın 10 kilometre uzağında bulunmaktadır. Şehir merkezine yakındır fakat yeşilliklerin arasında kaldığı için, girdiğiniz anda başka bir diyara girmiş gibi hissedersiniz. Sakinliğiyle sizi cezbedecektir ve huzurun adresini bulduğunuzu farkedeceksiniz. Poyrazlar Gölü’ne günübirlik piknik yapmak için de ziyaret etmeniz mümkün. Gölün en derin yeri 12 metredir ve dibi bataklıktır. Bu sebeple gölde yüzmek yasaktır. Göl kıyısında olta atarsanız ve aynı zamanda çok şanslıysanız oltanızın ucuna kızılkanat takılabilir. Yılınızın yorgunluğunu atmak için dostlarınızla veya sevgilinizle bu keyifli zamanlara yolculuk yapabilirsiniz.
Acarlar Longozu
Sakarya ilinde bulunan Acarlar Longozu, dünyadaki en büyük ikinci longozdur. Longoz; su içine batmış orman anlamına gelmektedir ve Acarlar Longozu, içinde fazlasıyla balık türlerini barındırmaktadır.
Tabiatın bir güzelliği olan Longoz; deniz, kumul, orman ve gölü bir arada sunan ender yerlerden biridir. Karasu ilçesinde 1,562 hektarlık bir alanda bulunmaktadır. Cennetten bir parça olan Acarlar Longozu ziyaretçi akınına uğramaktadır.
Bu muhteşem yeri görmek için Sakarya’ya yolunuzun düşmesini beklemeyin. çeşit çeşit hayvanlarıyla, eşsiz görüntüsüyle ve yeşilliğiyle harika bir gezi yeri olacaktır sizlere. Acarlar Longozunun her bir yerinde fotoğraf çektirebilir, keyifli zaman geçirebilirsiniz. Ördekler sülünler ve balıklar sizin arkadaşlığınızı bekliyor.
Sapanca Gölü
Uzunluğu 16 km olan Sapanca Gölü, İzmit Körfezi’nin doğusunda yer almaktadır. Güneyinde en yüksek yer 1606 metreyi bulurken kuzeyindeki en yüksek yer 300 metredir.
Yapılan araştırmalarda aslında Sapanca Gölü’nün İzmit Körfezi’yle önceden bir bağlantısı varmış. Gölde bulunan kabuklu hayvanlar bu bilgiyi güçlendirmektedir. Belki de ilk bakıldığında İzmit Körfezi’nin devamı gibi düşünülmesi eskiden birleşik olmasından kaynaklanmaktadır.
Sakarya’nın Sapanca ilçesinde bulunan bu göl, yaz veya kış mevsiminde seyahat halinde olan insanların uğrak yerlerinden biridir. Gölde bulunan balıklar arasında; sazan, yayın, turna ve alabalık türleri vardır. Ayrıca Sapanca Gölü kaynağını dağlardan gelen kar sularından almaktadır. Coğrafi güzelliklerimizden sadece bir tanesi olan göl gezilip görülmeye değer bir yer. Şehir hayatının streslerinden ve kalabalığından uzaklaşmak istiyorsanız Sapanca Gölü’nü ziyaret etmek size huzur verecektir.
Sapanca Rüstempaşa Cami
Sapanca’nın yapım tarihi en eski olan camisidir. Cami Mimar Sinan’ın kalfalarına, Rüstem Paşa tarafından 1555 yılında yaptırılmıştır.
Halen ibadete açık olan Sapanca’nın tarihi ile en önenmli yapılarındandır.
Sapanca Vecihi Kapısı
Vecihi Kapısı, Mimar Sinan tarafından yaptırılmış, İpekyolu üzerinde yer alan, Sapanca gezinizde görmeniz gereken tarihi bir yapıdır.
Sapanca İstanbul Dere
İstanbuldere, kestane ve kayın ağaçlarının arasından akan dere, dere içinden ve kenarından devam eden yürüyüş parkuru, doğa severleri oldukça memnun etmektedir.
Özellikle yaz aylarında Sapanca’da doğa ile içiçe vakit geçirmek isteyenler için harika bir yerdir. Sapanca’ya gittiğinizde burayı mutlaka görmelisiniz.
Sapanca Aygır Deresi
Sapanca gölüne dökülen derelerden biri olan Aygır Deresi, yürüyüş yapmaya müsait parkurları, yaz aylarında girilebilen küçük gölcükleri ile ilgi görmektedir. SapancaAygır Deresi mutlaka görmeniz gereken yerlerden birisi.
Sapanca Çiğdem Yaylası
Çiğdem Yaylası, Sapanca’ya 20 Km. mesafede yer alan bir yayladır. Yaylada her yıl temmuz ayının ikinci haftası şenlikler düzenlenmektedir.
Sapanca‘da bulunan yayla ülkemizin en güzel 10 yaylası içerisinde yer almaktadır.
Sapanca Yaylaları
Sapanca, alternatif turizm seçenekleri bakımından oldukça zengin bir yerdir. Bölgede yer alan yaylalar şöyledir; Çiğdem, Katırözü, Soğucak, Sultanpınar, Acele ve Karagöl, Kirpiyan, Keremali, Kırca, Sulucaova, Çiçekli, Dikmen, Hamzapınar, İnönü, Belengerme, Güzlek yaylaları.
Bu yaylalarda günübirlik gezi ile birlikte doğa yürüyüşleri, kampçılık ve binicilik yapılabilmektedir.
Sakarya Geyve Ali Fuat Paşa Kuvayı Milliye Müzesi
Sakarya Geyve Ali Fuat Paşa Kuvayı Milliye Müzesi, 1989 yılında hizmete açılmıştır. Müzede Kuvayı Milliye dönemine ait eserler sergilenmektedir.
Kaynak: http://www.gezilebilecekyerler.com/sakaryada-gezilecek-yerler/
Adapazarı Usulü Kuzu But
Sakarya’nın ilçesi olan Adapazarı’nda kuzu but yemelisiniz.
Islama Köftesi
Sakarya’nın ulusal düzeyde tanınmış en önemli yemeği “Islama Köftesi’ dir. XX. yüzyılın başlarında Balkanlardan yöremize göçlerle geldiği sanılan ıslama köftenin, diğer yöre köftelerinden en belirgin farklılığı, yöredeki yaylalarda yetişen hayvanların etlerinden yapılan “köftesi” kadar, “kemik unu ve toz biberli sosa batırılıp kızartılmış” olan enfes ekmeğidir.
Kabak Tatlısı
Sakarya’nın tüm Türkiye’de ünlü olan kabağından yapılan kabak tatlısı.
Dımbıl çorbası
Un, su ve mayasız hamurdan yapılan bir çorbadır.
Hamsili Pilav
Sakarya’nın kuzeyinde bulunan Karadeniz’den dolayı hamsili pilav Sakarya’nın yemekleri arasına girmiştir.
Balkabaklı ekmek
Balkabak ile yapılan ekmek çeşidir. Balkabağı rengini ekmeğe verirken aynı zamanda yumuşacık yaparak ekmeğin bayatlamasını geciktirmektedir.
Çerkez Tavuğu
Kafkasya, Abhazya, Çeçenistan bölgelerinden göç eden bazı toplulukların en önemli yemeklerinden birincisi “Çerkez Tavuğu” dur. Bu yemek bu bölge topluluklarına ait olup özel günlerde, ağır bir konuk geldiği zaman ve düğün yemeklerinde yapılır. Yemesi çok lezzetlidir.
Uhut Tatlısı
Buğday ve sudan yapılan Uhut bir tatlı türüdür. Hiçbir tatlandırıcı kullanılmadan yapılan bu tatlı tadını ve lezzetini kendi kıvamından alır. Yapılması uzun sürdüğü ve yorucu olduğu için özel günlerde yapılır.
Kaynak: https://www.neoldu.com/sakaryanin-meshur-lezzetleri-6399h.htm
Sakarya ilinin bilinen târihi Hititlerle başlar. Anadolu’da ilk siyâsî birliği kuran Hititler, bu bölgeyi sınırları içinde bulundurmuşlardır. Hitit Devleti iç karışıklıklar ve bölünmeler neticesi yıkılınca, bu bölge Friglerin eline geçti. Dış güçlerin tahrikiyle iç karışıklıklar ve bölünmelerden sonra yıkılan Friglerin yerine bölgeye Lidyalılar hâkim oldular. Persler, M.Ö. 6. asırda Lidya Devletini yenerek Anadolu’nun mühim kısmını işgal ettiler. M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralıİskender, Pers Devletini yenerek İran’ı ele geçirdi. İskender’in ölümü üzerine bu bölge, halefleri arasında ihtilaf konusu oldu. Bitinya Krallığı, Makedonya Krallığına karşı İskender’in ölümünden sonra iç bağımsızlığını ilânetti ve bu bölgeye hâkim oldu. M.Ö. 1. asırda Romaimparatorluğu, Bitinya Krallığı ile birlikte bu bölgeyi alarak kendi topraklarına kattı.
M.S. 365’te Roma İmparatorluğu ikiye bölününce Anadolu’nun diğer kısımları gibi Bitinya bölgesi de, Doğu Roma (Bizans)nın payına düştü.
Altıncı asırda Justinianus, Bitinya bölgesine önem verdi. İslâm orduları, zaman zaman ve bilhassa İstanbul’un fethi için, bölgeden geçerken buraları fethetmişlerse de, uzun müddet kalmadılar. Ayrıca Sâsâniler de zaman zaman bölgeye akınlar yaptılar.
1071 Malazgirt Zaferinden sonra, Anadolu Fâtihi Kutalmışoğlu Süleyman Şah emrindeki Türk ordusu, bütün Anadolu gibi Sakarya bölgesini de fethetti. İznik başşehir yapılarak, Büyük Selçuklu Devletine bağlı Türkiye Selçukluları Devleti kuruldu. Bunun üzerine Bizans’ın teşvikiyle Haçlı Seferleri başladı. Birinci Haçlı Seferinde İznik terk edilerek başşehir Konya’ya taşındı. Bu bölge (Sakarya) ve Kocaeli yeniden Bizans’ın eline geçti. On dördüncü asırda Orhan Gâzi devrinde, Kocaeli ve Sakarya bölgesi, ikinci defâ fetholunarak Osmanlı Devletinin sınırları içine alındı ve o târihten bu yana Türk hâkimiyetinde kaldı.
Kânûnî Sultan Süleymân Han, İzmit Körfezini SakaryaNehri vâsıtasıyla Sapanca Gölüne bağlayıp, dünyânın en büyük iç limanını meydana getirmeyi düşünmüştü. Bu işi Mîmar Sinân yapacaktı. Seferler sebebiyle bu plân gerçekleşemedi. Sultan İkinci Mahmûd Han, bu plânı yeniden ele aldı. 30 bin işçi temin edildi. Fakat dış gâileler sebebiyle bu plân gerçekleşemedi.
1921’de Yunan ordusunun işgâline uğrayan Sakarya, Millî Mücâdelede çok önemli rol oynamış olan bir şehirdir. Adapazarı, Karasu, Kandıra ve Geyve çarpışmaları Sakarya ilinin kahraman evlatları sâyesinde zaferle neticelendi. 25 Mart 1921’de başlayan işgal, 21 Haziran 1921’de sona erdi.
Adapazarı; Tanzimattan sonra kurulan, müstakil sancak hâline getirilen Kocaeli sancağına, Cumhûriyet devrinde de 1954’e kadar Kocaeli’ne bağlı kaldı.
1954’te Kocaeli ilinden ayrılan bir bölüm, Adapazarı il merkezi olmak üzere Sakarya ili kuruldu. Kocaeli’nin doğu yarısında kalan ilçeleri Sakarya iline bağlandı.
Kaynak: http://www.cografya.gen.tr/tr/sakarya/tarihce.html
• Adapazarı
• Akyazı
• Arifiye
• Erenler
• Ferizli
• Geyve
• Hendek
• Karapürçek
• Karasu
• Kaynarca
• Kocaali
• Pamukova
• Sapanca
• Serdivan
• Söğütlü
• Taraklı
Sakarya’nın ekonomisi tarım ve sanâyiye dayanır. Faal nüfûsun % 65’i tarım sektöründe % 15’i sanâyi sektöründe, gerisi diğer sektörlerde çalışır. Türkiye’nin hızla gelişen bir ilidir.
Tarım: Sakarya ilindeki ovalar yurdun en verimli tarım alanları arasında yer alır. Modern tarım yapıldığı için verim fazladır. Çok çeşitli tarım ürünleri yetişir. Başlıca tarım ürünleri: Buğday, arpa, mısır, fasulye, şekerpancarı, ayçiçeği, patates, soğan ve tütündür.
Sebze üretimi bol ve çeşitlidir. İstanbul’un sebze ihtiyacının çoğunu bu bölge karşılar. Yazlık, kışlık ve turfanda sebzeleri çoktur. Meyve de bol ve çeşitlidir. Başlıcaları; elma, armut, ayva, erik, kiraz, şeftali, ceviz, fındık, kestâne, çilek, üzümdür. Sapanca’da meyvecilik Geyve’de bağcılık ileridir. Sakarya ili Türkiye tarımında önemli bir yere sâhiptir. Patates ve şekerpancarı iki önemli ürünüdür. Patates denilince akla Adapazarı gelir.
Aşağı Sakarya Havzası bol yağmur alır. Ormanlar bakımından zengin olduğundan bu su depolanır ve akarsular düzenli beslenir. Ortalama su hacmi 4 milyar m3tür. Sakarya havzasında 2 milyon 75 bin hektarlık ovalık alanın, 1 milyon 671 bin 600 hektarı sulanabilir özelliktedir. Şekerpancarında verim yüksektir.
Hayvancılık: Sakarya ili hayvancılık bakımından da oldukça zengindir. Mer’aların azalmasıyla koyun ve keçi miktarı azalmış, fakat sığır sayısı artmıştır. 200 köyde ipekböcekçiliği yapılır. Bu bölgede dut ağacı boldur. Koza yetiştiriciliği Akyazı, Geyve ve Kayalar bölgesinde ikinci bir gelir kaynağıdır. Sakarya ilinin Karadeniz kıyıları balık bakımından çok zengin sayılmaz. Buna rağmen kalkan, palamut, hamsi, mersin ve lüfer balığı avlanır.
Sapanca Gölünde 14 çeşit balık bulunur. Senede 100 tona yakın balık avlanır. Tatlı su levreği, yayın, turna ve sazan balığı başlıcalarıdır. Ayrıca kerevit de avlanır.
Ormancılık: Sakarya ili çok zengin bir orman varlığına sâhiptir. İl topraklarının yarısına yakını (% 45) orman ve fundalıklarla kaplıdır. Ormanlar 200 bin hektar, fundalıklar 20 bin hektardır. Ormanlar gür ve verimlidir. Ormanlarda çam çeşitleri, kayın, gürgen, meşe, dışbudak, kestâne, çınar ağaçları çoğunluktadır. İl ormanlarından senede 300 m3 sanâyi odunu, 240 bin ster yakacak odunu elde edilir.
Mâdenler: Sakarya ilinde çeşitli mâdenler vardır. Ama bunların bir kısmı işletmeye açılmış değildir.
İlin en önemli mâdenlerinden biri olan demir, Karasu ilçesinin Aktaş köyü çevresinde geniş yataklar meydana getirir. Toplam rezervi 110 milyon tona yaklaşan bu yataklar işletmeye açılabilmiş değildir.
İldeki ikinci önemli mâden ise mermerdir. Merkez, Sapanca ve Akyazı ilçelerinde büyük mermer rezervleri vardır. Akyazı-Harmantepe yöresindeki mermer yataklarının rengi, koyu, kırmızıdan menekşeye kadar değişmektedir. Bu yatakların kalınlığı 50-150 m arasındadır. Büyük bloklar hâlinde çıkarılmaya elverişli olan yataklar iç dekorasyon çalışmaları için çok uygundur. Akyazı-Dokurcum yöresindeki siyah mermerler de kalitelidir. Merkez ilçe-Taşkısığı yöresinde işletilen 50 milyon m3 toplam rezervli yataklardan siyah mermer çıkarılır. Sapanca-Erdemli köyü yakınlarındaki mermer yatakları da zaman zaman işletilir. Bu yataklardan gri-siyah renkli iki vasıflı mermer çıkarılmaktadır.
Sakarya’da demir ve mermer dışında, bakır, manganez, asbest, talk ve kil yatakları vardır. Hendek ilçesinin Hüseyinşeyh köyü çevresindeki bakır yataklarının rezerv tespit çalışmaları henüz tamamlanmamıştır. Geyve ilçesindeki manganez yatakları % 40 cevher ihtivâ eder. Bu yataklar için işletme ruhsatı alınmış durumdadır. Sakarya’da geniş alanlar kaplayan kil yatakları ise, tuğla ve kiremit yapımında kullanılmak gâyesiyle işletilmektedir. Merkez, Akyazı, Geyve ve Karasu ilçelerindeki kil yataklarının toplam rezervi 100 milyon ton dolayındadır.
Sanâyi: Adapazarı’nda ekonomik gelişme 19. asır sonlarında Anadolu demiryolunun yapılmasıyle görülür. 1950 başlarında vagon ve şeker fabrikası ile sanâyileşme başlamış; 1960’tan sonra özel sektör yatırımları ile hızını arttırmış; 1970’ten sonra çok faal duruma gelmiştir. Sanâyi daha ziyâde tarım, kereste ve îmâlât sanâyii olarak gelişmiştir. 10 ve daha fazla işçi çalıştıran iş yeri 250’ye ve 2-9 kişi çalıştıran iş yeri sayısı 1500’e yaklaşmıştır. Başlıca sanâyi kuruluşları; Şeker, vagon, nişasta, yağ, lâstik, pipo, vinç ve palanga, tel, dişli, otomobil, yedek parça, metal, gıdâ, hayvan yemi, kimyevî maddeler, kauçuk, orman ürünleri, süt, kiremit, tuğla, mermer, kireç ve ondulin fabrikalarıdır.
Ulaşım: Sakarya, karayolu ağının en önemli transit merkezlerinden biridir. Edirne-İstanbul-İzmit istikâmetinden gelen, Ankara-Adana istikâmetine giden E-5 karayolu buradan geçer. E-5 karayolu ise Türkiye’nin en işlek karayoludur. İstanbul-Şile-Kandıra devlet yolu ile Zonguldak-Akçakoca-Karasu devlet yolu Adapazarı’nda birbirine bağlanır.
Eskişehir-Bilecik hattından gelen devlet yolu Adapazarı’nda E-5 karayolu ile birleşir. Ankara-İstanbul otoyolu Sakarya topraklarından geçer. Şehir merkezi bütün ilçelerine asfalt yolla bağlıdır.
İlin havaalanı ve Karadeniz kıyısında limanı yoktur. İzmit Limanından faydalanır. Haydarpaşa’dan gelen Ankara istikâmetine giden demiryolu hattının üzerindedir. İl sınırlarına Sapanca’dan giren demiryolu Arifiye’den güneye Bilecik-Eskişehir-Ankara’ya doğru ilerler. Arifiye ile Adapazarı 8 km’lik bir hat ile birleştirilmiştir. Haydarpaşa-Adapazarı arasında hergün devamlı karşılıklı seferler vardır.
Kaynak: http://www.cografya.gen.tr/tr/sakarya/ekonomi.html
Sakarya’da evlenme geleneklerinin büyük bir bölümü unutulmakta, hatta yavaş yavaş ortadan kalkmaktadır. Aile biçimi, kuruluşu ve aile içi ilişkilerdeki geleneksel uygulamalar kültürel yapıyı oluşturmaktadır. Günümüz koşullarında geçmişe ait bazı gelenek ve uygulamalar, topluluk üyelerinin bir bölümü tarafından bugün onaylanmasa da, geçmiş dönemin dayanışma, yardımlaşma ve her şeyden önemlisi bir kültüre ait geçiş dönemi uygulamalarını ortaya koyması açısından büyük önem taşımaktadır.
Yaşayış açısından, mütevazı bir anlayışa sahip Manavların (yerli-yerleşik Türklerde) gündelik hayatlarında kullandıkları kılık kıyafetleri abartıdan uzaktır. Daha önceleri erkekler, ketenden yapılan ve paçalarına doğru daralan koyu renkli (siyah/koyu kahverengi) pantolon, yünden örülmüş yine koyu rengin hakim olduğu kazak ve yelek, ayaklarına da lastik ayakkabı, soğuk havalarda aba denilen ceket giyiyorlardı. Erkeklerden bazıları rahat giyimli geniş olan avlu pantolon tercih ederken, Cumhuriyet’in ilânından sonra şapkayı giymeyi benimsediler. Aynı dönemlerde bazı gençler başlarına çevre bağlamakta, bazıları ise yakışıklı görünmek için perçem bırakıp başı açık dolaşırlardı.
Kadınlar ve kızlar ise, başlarına oyalı çember bağlarlar; ancak saçlarını tam kapatmazlar, uzun saçlı olanlar ise saçlarını sırtlarından aşağı örerek omuzlarından aşağısının görünmesini sağlarlardı. Gelinler ise dantelli beyaz örtme örtünürler ve saçlarını göstermezlerdi. Böylece evli kadınla bekar kızlar kıyafetleri ile ayrılmış olurdu. Yaşlı kadınlar ketenden yapılmış çözme örtmeler ve yazma denilen siyah örtüleri kullanırlardı.
Kız isteme ve söz kesme
Görücü usulü evliliklerde, evlenecek gençlerin düşünceleri önemsenmemekte, genelde erkek tarafından kadınlar, isteyecekleri kızı düğün ve bayram gibi cemiyetlerde görür, beğenirlerdi. Evin büyüğü ve reisi olan erkeğe durumu anlatır ve evlenecek olan gence durum söylerlerdi. Bu duruma gencin itirazı söz konusu değildir. Karar verilir ve kız tarafının bir yakınıyla kızın ailesine dünürlüğe gitmek için teklifte bulunulur, kızı ilk isteme işi böylece başlamış olurdu. Gençler birbirlerini çeşitli düğün ve cemiyetlerde uzaktan görme fırsatı bulurlardı. Belirlenen günün akşamı erkeğin anne ve babası kız tarafına yakın bir kişiyi de yanlarına alarak karşı tarafın nabzını yoklamaya giderler. Kahveler içildikten sonra Allah’ın emriyle Peygamberin gavliyle diyerek söze başlanır ve kız istenir. İlk gidişlerde kız misafirlere kesinlikle gösterilmez. Kız tarafının vermeye niyetleri yoksa bir bahane uydurarak “Nasibinizi başka yerden arayın” der ve noktayı koyar. Erkek tarafı da bu kapıdan vazgeçip başka yerden aramaya başlar. Bunun tersi olarak kız verilmek isteniyorsa, “Balta ağacı bir vuruşta kesmez” diyerek “Siz bizi sormuşsunuz; öğrenmiş ve beğenmişsiniz, biz de sizi soralım, öğrenelim” der, açık kapı bırakırlar. İkinci gidiş bir hafta sonradır. Erkek tarafı genelde şalvarlık elbiselik veya havlu gibi bir hediye alır kız evine giderdi. Kahveler içildikten sonra yine aynı ağızla söz açılır. Kız tarafından çevre istenir. Her iki taraf da işe razı olduğu için gelin adayı gelir, misafirlerin elini öper, erkek tarafı hediyeyi verir; çevreyi alır. Buna “Söz Kesme” veya “Küçük Nişan” denir. Artık söz kesilmiş kız verilmiştir. Dünürlüğe gitme ve kız evindeki görüşmeler genelde cuma ve İzmit akşamları yapılırdı. (Eskiden pazartesi günü İzmit ilinin pazar kurulduğu için pazar gününün akşamına “İzmit akşamı” denir. Perşembe gününün akşamına da “Cuma akşamı” denir ve haftanın bu iki akşamı uğurlu sayılır.) Söz kesildikten birkaç ay geçtikten sonra erkek tarafı tekrar bir akşam kız evine giderek kız tarafının şartlarını -genelde alınacak ziynet eşyaları ve çeyizleri- konuşurlar, “Nişan Değişimi” denilen akşamı tespit ederler. Nişan ise günümüzdeki gibi çok kalabalık bir grupla ve salt eğlenceye dayalı yapılmamaktaydı. Nişan için, erkek tarafı birinci derece yakınlarını alıp, belirlenen akşamda kız tarafına gider. Giderken kız tarafına vereceği nişanlık hediyeleri götürürlerdi. O gün için götürülenler: iç çamaşırı, giyecek eşyalar, kıza takılacak yüzük ve küpelerdir. Kız evi de birinci derece yakınlarını toplar, evde erkek tarafını beklerdi. Kız tarafı da hazırladığı nişanlıkları -kızın kendi evinde yaptığı işlemeleri- bohçalarlardı. Kız tarafı ile erkek tarafı bohçaladıkları eşyaları karşılıklı değişmelerine “Nişan Değişimi” veya “Büyük Nişan” denir. Böylece nişanlanma işi bitmiş olur. Nişan değişiminin ertesi akşamı kız tarafından gelen çeyizler, erkek tarafının evinde bir köşede sergilenir. Bunları görmeye gelen kız ve kadınlar aralarında “nişan eğlencesi” yaparlar. Kız tarafında da erkek tarafından gelen çeyizler sergilenir, kadınlar ve kızın kız arkadaşları görmeye gelirler. Ancak orada eğlence yapılmaz. Nişan eğlencesinde bazı kadınlar tef çalıp şarkı ve türkü söylerler. Bazıları da yöresel oyunlar oynarlar. Bu eğenceler de kesinlikle erkek olmaz. Bazı gençler muziplik olsun diye oyun oynayan kızların eğlence yaptıkları yere doğru acı biber yakarak tütsü yaparlar. Nişanlılık dönemi Ramazan Bayramı’na rastlarsa, erkek tarafından kız tarafına bayramlıklar gider. Şayet Kurban Bayramı olursa kız adına kesilecek kurban erkek tarafından götürülür. Kesilecek kurbanı erkek tarafı çok özen göstererek seçer ve kurbanın başına ve sırtına kına yakar, gelin telleri ile süsler.
YÖRESEL YEMEKLER:
Yörede yaşayan halkın yiyecek kültürü; başta kentteki yaşam standartları ve ekonomik alanlarla yakından ilgilidir. Endüstriyel alanlarda çalışanlar -özellikle gelir düzeyi yüksek olanlar- arasında aperatif/hazır yiyeceklerin; tarımsal üretim alanlarında çalışanlarda, hamur işleri ve sebze yemeklerinin; göçer yaşam tarzında hayatlarını sürdüren topluluklarda ise, et ve hayvansal yiyeceklerin yoğun olarak tüketildiği görülmektedir. Ayrıca iklimin ve yörenin coğrafi özelliklerin de etkisiyle yöre yetişen ürün çeşitlilik göstermekte ve yiyecek kültürü de zenginleşmektedir. Sakarya yöresi beslenme alışkanlıklarında temel belirleyici özelliklerden biri de, içinde bulunulan alt kültür gruplarının kültürel yapısıdır. Yani Sakarya mutfağı ya da yemek kültürü denildiğinde, Sakarya’da yaşayan alt kültür gruplarındaki insanların beslenmesini sağlayan yiyecekler-içecekler, bunların hazırlanması, pişirilmesi, korunması; bu işlemler için gerekli araç-gereç ve teknikler ile yemek yeme adabı ve mutfak çevresinde gelişen tüm uygulamalar ve inanışlar anlaşılmalıdır. Ülkemizin birçok yerinde olduğu gibi, Türk Kültürü açısından Sakarya mutfağındaki zenginlik; Orta Asya’dan, Balkanlardan, Kafkaslardan taşınan ve Anadolu topraklarında buluşan ürünlerin çeşitliliği ile uzun bir tarihsel süreç boyunca birbirinden farklı birçok kültürle yaşanan etkileşim sonucunda ortaya çıkmıştır. Geliştirilen yeni tatlar, yöre mutfak kültürünün bugüne gelmesini sağlamıştır. Genel olarak tahıl, çeşitli sebze ve bir miktar etle, sulu olarak hazırlanan yemek türleri, çorbalar, zeytinyağlılar ve hamur işleri ve kendiliğinden yetişen otlarla hazırlanan yemeklerden oluşan Sakarya Mutfağı; pekmez, yoğurt, bulgur vb. gibi kendine özgü sağlıklı yiyecek türlerini de ortaya çıkarmıştır. Yörede alt kültür grupları arasında farklı lezzetleri barındıran yeme-içme biçimleri, özel gün, kutlama, ve törenlere ayrı bir anlam ya da kutsallık taşımaktadır. Sakarya mutfağı, çeşit zenginliği ve damak tadına uygunluk yönünden olduğu kadar birçok yemek ve yiyecek türü ile sağlıklı ve dengeli beslenmeye kaynaklık edebilecek örnekleri barındırmaktadır
YÖRESEL GİYİM:
Erkek Giysileri:
İçe Giyilen Kıyafetler ve Aksesuarlar: Beyaz veya açık mavi ya da boyuna çizgili el dokumasından (Kandıra veya Şile bezinden) yapılan, boyu kalça hizasında olan üzeri işlemesiz, uzun kollu ve kolları düğmesiz, hakim yakalı önünde yukarıdan aşağıya değişik renklerden 40 adet düğmesi bulunan “Kırkdüğme Göynek/Gömlek” içe giyiliyor.
Üste Giyilen Kıyafetler ve Aksesuarlar:
Gömlek üzerine önü kapalı, koyu kahverengi/siyah depme [mevsimine göre “şayak” (Kaba dokunmuş, dayanıklı yünden dövme yoluyla elde edilen kumaş) veya “keçe” (Yapağı ya da keçi kılın dokunmadan, yalnızca dövülmesi ile elde edilen kaba kumaş)] kumaştan yapılan önden 6 düğmeli, üstünde kösteğin ve çevrenin konulduğu cepleri bulunan “Yelek” veyahut yelek yerine bordo ya da mor renkli ince keçe/kadife kumaştan, boyu kuşaktan 4 parmak yukarıda, sim işlemeli önü açık ve kolu omuzdan düz olarak inen “Kartalkanat”/”Cepken”/”Salta” giyiliyor. Boyuna renkli, kenarları “payetli”(İşlemede kullanılan küçük pırıltılı pul) yemeni veya yazmadan “Çember” veya çok bükümlü iplikle dokunmuş ince kumaştan “Krep” ya da “Çevre” bağlanır. Çevreler (sırma işlemeli/yöre motifli mendil) 35 x 35 cm. ya da 40 x 40 cm. ebatlarında olup, yazın sıcakta başa, serin havalarda boyuna bağlanıyor. Yelek üstünde iki adet zincirden oluşan “Köstek” (daha önceleri kısa kılıç, yakın dönemde de saatin takıldığı zincir) takılıyor. Bele ise pamuklu veya yünden turuncu, koyu yeşil, gül kurusu renklerden oluşan çizgili, kare biçiminde el dokuması “Kuşak” sarılıyor. Üçgen şeklinde katlandıktan sonra bir karış genişliğinde kalıncaya kadar katlanan kuşağın ucu sol tarafa sıkıca tutturulup, diğer ucu sağ taraftan çevrilerek bele sarılı kısmın üst tarafına sıkıştırılır. Eskiden dört okka ağırlığında köseleden yapılmış ve yaklaşık 5 kilo ağırlığında “Silahlık” ve üzerinde “Kama” ve “Silah” takıyorlarmış. Kuşağın üzerine, 30 x 90 cm. boyunda dikdörtgen biçiminde Kandıra/Şile bezinden dokunan, üzerine yöre motifleri ve uç kısımlarına ise kanaviçe işlenmiş ve sol ayak üzerinden aşağıya doğru sarkıtılan “Yağlık”; kimi zamanda kuşağın üzerine sağ ayak tarafından veya kuşak ortalanarak ya tek olarak ya da işlemeli “Mendil”/”Çevre” birlikte takılır. Koyu kahverengi/siyah depme kumaştan yapılan, üstü biraz bol, paçaları dizden aşağısı ayağa kadar dar ve alt kısmı düğmeli “Külot Pantolon” giyiliyor. Yöre oyunlarının çoğunda erkekler şimşir ağacından yapılan “Kaşık”lar iki elle çalınıyor.
Başa Giyilenler/Takılanlar ve Aksesuarlar: Baş kısmına ipekli ve saçaklı “Kefiye” ya da basma parçalarından dikilmiş “Takke” (günümüzde “Hacı Kefiyesi” ve “Fes” de) giyiliyor. Eskiden yöre insanları kadifeden ya da keçeden uzun sıfır kalıp “Fes” ve fesin üzerinde yarım arşına yakın (yaklaşık 30-35 cm.) boyunda omuzlarına kadar inen kalın bir püskül takılıyorlarmış. Başa giyilen kefiye ya da fes üzerine renkli ince katlanan “Poşu” veya “Krep” sarılıyor. Sarıldıktan sonra uçları sağa doğru aşağıya gelecek biçimde sarkıtılıyor. Ayağa Giyilenler ve Aksesuarlar: Ayağa yünden el örgüsü beyaz, üzeri ve yanları nakışlı “Yün Çorap” giyiliyor. Yün çorabın üzerine tabaklanmamış küçük baş hayvan derisinden yapılan ve deliklerine geçirilen şeritlerle sıkıca bağlanan ayak giyeceği olarak “Çarık” ya da yüzü yumuşak deriden yapılan, ucu oval ve topukları iki parmak yükseklikte olan çoğunlukla siyah renkli hafif ayakkabı olarak “Yemeni” giyiliyor
Kadın Giysileri: İçe Giyilen Kıyafetler ve Aksesuarlar: Sarı ya da beyaz el dokumasından (Kandıra veya Şile bezinden) veya satenden yapılan, boyu kalça hizasında olan üzeri işlemesiz, uzun kollu ve kolları düğmesiz, dik yakalı yalnızca boyun kısmı yaklaşık beş parmak kadar aşağıya doğru açık düğmesiz “Göynek/Gömlek” içe giyiliyor.
Üste Giyilen Kıyafetler ve Aksesuarlar: Gömlek üzerine önü açık, kolsuz bordo ya da mor renkli kadife kumaştan, boyu kuşağa kadar olan, çoğunlukla minare, alem motiften sim işlemeli “Yelek”/”Cepken”/”Sarka” giyiliyor. Yörede kadınlar üstlerine cepken/yelek yerine, kimi zaman kadifeden yapılan ve üzeri simle işlenen “Üçetek” veya varlıklı ailelerin kadınları/kızları kadife ve ağır işlemeleriyle “Bindallı” giyebiliyorlar.
Boyuna yine kırmızı kurdele üzerine takılı altınlardan oluşan “Gerdanlık” takılıyor. Bele iş yaparken yük taşımada kullanılan ve keçi kılından dokunan, üzeri işlemeli ve uçları püsküllü “Kılkuyruk” bağlanıyor. Üçetek veya entari şeklinde elbiseler giyildiğinde, bele önceleri gümüş, sonraları sarı saçtan yapılan “Kemer” takılıyor. Ancak kılkuyruk kemer görevini de gördüğünden ayrıca bele kemer takmayanlarda olabiliyor. Kemerin veya kılkuyruğun ön yüzü üzerine, 40×90 cm. boyunda dikdörtgen biçiminde Kandıra/Şile bezinden dokunan üzerine yöre motifleri ve uç kısımları ise kanaviçeden işlenmiş “Önlük” ortalanarak takılır. Kemerin veya kılkuyruğun bel tarafına, 40×40 cm. boyunda dikdörtgen biçiminde pamuklu bezden dokunan desenli “Dokuma” ortalanarak takılır. Pamuk veya ipekle karışık pamuktan dokunmuş kutnu kumaştan, geniş, tek ağlı ve ağı aşağıda, paçaları dar bir şalvar olarak yapılan “Zıpka”/”Zıbka” giyiliyor. Yöre oyunlarının çoğunda şimşir ağacından yapılan “Kaşık”lar iki elle çalınıyor. Başa Giyilenler/Takılanlar ve Aksesuarlar: Evli ya da bekar köy kadınları baş kısmına, üstü sargılı ve altınlı fes biçiminde “Kofik/Kofi/Kofu” giyiliyor. Kofinin üzerine arkaya doğru uzanan kırmızı/mavi/beyaz renkte “Grep Örtme” veya kenarları oyalı ve payetli, kırmızı, mavi, beyaz renkte “Yemeni” yüz kısmına sarkmayacak ve uzun kısmı arkaya gelecek biçimde örtülüyor. Gerp örtmeyi/Yemeniyi de fes üzerine bağlamak için, üç parmak kalınlığında, kenarları payetli ve kuşak biçiminde beyaz/mor/kırmızı renkte “Sıktırma”/”Çember” bağlarlar. Kofinin alına gelen kısmı üzerine dizilen küçük 7-9 adet altın para dizisinden oluşan “Tura” dikiliyor. Ayrıca başa şakaklardan sarkan saç lülesi “Zülüf” takılıyor. Ayağa Giyilenler ve Aksesuarlar: Ayağa yünden el örgüsü beyaz, üzeri ve yanları nakışlı, renkli işlemeli “Yün Çorap” giyiliyor. Yün çorabın üzerine tabaklanmamış küçük baş hayvan derisinden yapılan ve deliklerine geçirilen şeritlerle sıkıca bağlanan ayak giyeceği olarak “Çarık” ya da yüzü yumuşak deriden yapılan, ucu oval ve topukları iki parmak yükseklikte olan çoğunlukla kırmızı renkli hafif ayakkabı olarak “Yemeni” giyiliyor. Sakarya’da “Manav, Kafkas” etkisindeki kadın giyimi ve Karadeniz’e özgü çizgilerle bezeli geleneksel halk giysileri yerini çağdaş giysilere bırakmıştır.
HALK OYUNLARI VE FOLKLOR:
Sakarya’ya özellikle 1864 (Rus-Kafkas Savaşları), 1877-1878 (93 Harbi), 1890-1894, 1912-1914, 1923-1924 (Büyük Mübadele), 1928-1930, 1950-1954 ve 1989 yıllarında sekiz kez dışarıdan göçle gelenlere yerleşim alanlarını açmış bir İl’dir. Ayrıca 1950’den sonra başlayan kentleşme sürecinde en fazla Karadeniz illerinden göç alan bir İl olmuştur. Yöreye insanlar değişik yerleşim alanlarından geldiği için, gelenekler ve göreneklerde farklılıklar gözlenmektedir. Bu çoklu yapı, gelenek ve görenekler çeşitliliği de beraberinde getirmektedir. Halk oyunları da bu yapıdan etkilenmiştir. Yörede oynanan halk oyunlarını iki ana grupta incelemek mümkündür: 1. Sakarya yöresi halk oyunları 2. Göçmen halk oyunları ve dansları (Yurt içi ve yurt dışında göçle gelenler nüfus oranları ve etkinliklerine göre sıralanmıştır.) a. Karadeniz Oyunları (Trabzon-Akçaabat, Artvin yöreleri ağırlıklı oynanmaktadır.) b. Kafkas Oyunları ve Dansları (Gürcü, Abhaz ve Çerkes oyunları ve dansları) c. Balkan ve Rumeli Oyunları ile Dansları (Üsküp ile Trakya ağırlıklı) d. Doğu Anadolu Oyunları (Erzurum ve Sivas ağırlıklı) Yörede Manavlar tarafından oynanan oyunlardan Karşılama 9/8’lik, Zeybek 9/4’lük ölçülerde olup, diğer oyunlar 2/4’lük ölçülerdedir.
Oyun adları;
1. Konak Getirme
2. Var Gel (Vama-Geme)
3. Meşeli
4. Genç Osman
5. İnce Hava
6. Geyve-Taraklı Çiftetellisi
7. Öptürmem
8. Geyve-Taraklı Zeybeği
9. Korudere Zeybeği
10. Herayi
11. Geyve-Taraklı Kasabı
12. Taraklı Karşılaması
13. Bilecik Karşılaması
14. Argat Sallaması
15. Allı Yazma
16. Karagözlüm
17. Kocakarı Kocaadam
18. Gelin Bindirme
19. Gelin İndirme
20. Kadın Karşılaması (A Meleğim)
21. Domine/Dominik
22. Nirinam
23. Pamukova Zeybeği’dir.
Yöre oyunlarında kadın ve erkekler birbirlerinden farklı yerlerde ve ayrı olarak oynarlar. “Konak Getirme” ve “Geyve-Taraklı Kasabı” oyunları düz sıralı, “Karşılama” (A Meleğim) oyunu karşı karşıya, “Karagözlüm”, “İnce Hava”, “Geyve-Taraklı Zeybeği”, “Geyve-Taraklı Çiftetellisi”, “Kocakarı Kocaadam” ve “Genç Osman” oyunları daire halinde oynanmaktadır. Ayrıca “Konak Getirme” oyunu el ele tutuşarak; “Karagözlüm” oyunu da daire halinde oynanırken, sözlü kısmına gelindiğinde kollar omuza atılır ve müziğin ritmine uygun olarak sağa-sola ayaklarda yaylanarak sallanma yapılmaktadır. “Geyve-Taraklı Kasabı”nda omuzlardan tutularak tek sıra halinde oynanır. Yörede oynanan oyunlarda komut verilmemekte ve istenilen sayıda kişi ile oyunlar oynanmaktadır. Yöre oyunları, evlenme geleneği ve düğün orijinli bir özellik arz etmektedir. “Karşılama” (A Meleğim), kadınların kendi aralarında kına gecelerinde oynanmaktadır. “Konak Getirme”, düğüne gelen konakların misafir olarak inecekleri eve, oradan da düğün evine gelirken yolda oynadıkları oyundur. “Gelin Bindirme” oyunu seyirlik bir yapıda gerçekleştirilir ve düğün sırasında bir kez çalınan gelinin baba evinden ayrılışını anlatan hüzünlü müziği ve düğün merasimini içermektedir. “Gelin İndirme” oyununda ise, gelinin damat evine geldiğinde getirilen taşıttan inip eve girişine kadar çalınan ve seyirlik bir özellik arz eden yapıda gerçekleştirilmektedir. “Öptürmem” oyunu sözlü ve yörede kadınlar arasında eğlenme ve şakalaşma amacıyla oynanan manili bir oyundur. “İnce Hava” erkekler arasında sarhoş taklidinin yapıldığı bir oyun biçimidir. Bu oyunların dışında kalan halk oyunları yine başta düğün olmak üzere, eğlencelerde istendiği kadar ve değişimli olarak oynanmaktadır. Tüm oyunlarda kaşık kullanılmaktadır. Ancak oyunları kimileri kaşıksız da oynamaktadır.
NELERİ İLE ÜNLÜ:
Sapanca ve Poyrazlar Gölleri, Akyazı Kuzuluk Kaplıcaları, Sakarya Nehri, Patates ve Soğan Üretimi
İL İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Bu ilimize Adapazarlılar kısaca Ada der. Çünkü Sakarya ve Çark suyu arasında yer alan şehir, tıpkı bir adayı andırır. “Pazar sözüne gelince: Burası onyedinci yüzyılda yörenin Pazar yeriydi. İşte Adapazarı bu iki sözcüğün “ada” ve “pazar” sözcüklerinin birleşmesinden oluştu. Adapazarı, Sakarya ilimizin merkezidir.
Kaynak: https://www.kadinlarkulubu.com/forum/threads/sakarya-yoresel-orf-ve-adetleri.738958/