TUNCELİ HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
Doğu Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Fırat bölümünde yer alan Tunceli İli, kuzeyde ve batıda Munzur Dağları ile Karasu Irmağı, doğuda Bingöl Dağları ve Peri Suyu, güneyde Keban Baraj Gölü ile çevrilidir. Belirgin doğal sınırlarla kuşatılmış olan il toprakları, doğuda Bingöl ve Elazığ, güneyde Elazığ, batı ve kuzeyde Erzincan illeriyle komşudur. 2000 Yılı Nüfus Sayımı sonuçlarına göre toplam 93548 kişilik nüfusa sahip olan Tunceli ili, aynı zamanda Türkiye’nin en az nüfusa sahip ilidir. İlde 12 kişi/Km2 olan nüfus yoğunluğu, Türkiye ortalamasına göre (73 kişi/Km2) çok düşüktür. Dağınık bir yerleşim düzenine sahip Tunceli’de, İl nüfusunun % 42’si köylerde, % 58’i il ve ilçe merkezlerinde yaşamaktadır.
Tunceli, 7774 Km2 yüzölçümü ile Türkiye topraklarının % 1’ini kaplamaktadır.
Tunceli iline ulaşım sadece karayolu ile yapılmaktadır. Erzincan’ı Erzurum’a bağlayan kara ve demiryolları, ilin kuzey ve batısında doğal sınır oluşturan Karasu Irmağı Vadisi’nden geçmektedir. İl topraklarında kuzey-güney yönünde uzanan ve Erzincan’ı Elazığ’a bağlayan karayolu ise Tunceli kentinin içinden geçmektedir.
Güneyden kuzeye ve batıdan doğuya doğru yükselen il topraklarının %70’ini dağlar, % 25’ini platolar, % 5’ini ise ovalar ve düzlükler oluşturmaktadır.
Dağlık ve engebeli alanlardan oluşan il topraklarının kuzeybatı, kuzey ve kuzeydoğu kesimini Doğu Torosların uzantısı olan Munzur (Mercan) Dağları engebelendirir. İlin en yüksek noktası, Munzur Dağları’nın doğusunda 3463 metre yükseklikteki Akbaba Tepesi’dir. Munzur Dağlarının yüksek kesimleri, İlin kuzey ve kuzeybatısında doğal sınır oluşturur.
Tunceli’de il topraklarından kaynaklanan pek çok suyu Karasu ve Murat Irmakları toplar. Karasu Irmağı kuzeybatısında, Peri Suyu’da güneydoğuda doğal sınır oluşturur. Bu ırmaklar ile il sınırları içerisinde akan Munzur Suyu, Pülümür Çayı ve Tahar Çayı, güneyde Keban Baraj Gölüne dökülür.
İlde dağların yüksek kesimlerinde yer alan çok sayıda küçük krater göllerinden başka önemli bir doğal göl yoktur. İlin güney sınırında Keban Baraj Gölü, çok büyük bir su yüzeyi oluşturmaktadır.
İldeki başlıca düzlükler, Ovacık ve Pülümür çöküntü alanları ile akarsu vadilerinin genişlediği kesimlerde yer alan küçük ovalardır. Eskiden tarım alanı olarak değerlendirilen bazı geniş düzlükler, Keban Baraj Gölü’nün suları altında kalmıştır.
İl topraklarının kuzeydoğu kesimi, Kuzey Anadolu fayının oluşturduğu deprem kuşağı üzerinde yer almaktadır.
İlde karasal iklim hüküm sürmektedir. Kısa süren yaz ayları sıcak ve kurak geçmekte, kışlar ise soğuk ve yağışlı olup, uzun sürmektedir. Gece-gündüz arasında ısı farkları ile aylara göre ısı farkları çok yüksektir.
Tunceli ilinde fiziki coğrafya özelliklerine, iklim farklılıklarına ve çok zengin olan su kaynaklarına bağlı olarak ortaya çıkan bio-çeşitlilik, bitki örtüsü ve doğal peyzaj bakımından da zengin görüntülerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Doğu Anadolu Orman Kuşağı içinde kalan il topraklarının % 27’sini kaplayan ve genelde bodur ve baltalık meşe ağaçlarından oluşan ormanlar, ilin orta ve kuzey kesimlerinde yoğunlaşmaktadır. İlin kuzeyinde sıralanan dağların sarp ve dik yamaçları tamamen çıplak olup güney yamaçlarının alçak kesimlerinde yer yer meşe ve ardıç topluluklarına rastlanmaktadır. Dağların güneye doğru alçalan orta ve güney kesimlerinde, tek tek yükselen dağlarla, bu dağları birbirinden ayıran sırtlar genelde meşe ormanlarıyla kaplıdır.
Tunceli, yaban hayatı bakımından oldukça zengindir. Özellikle Munzur Vadisi ve çevresi yaban hayvanları için elverişli bir ortam sunmaktadır. Çengel Boynuzlu Keçi ve Bezuvar isimli iki tür dağ keçisi ile av kuşlarından Ur Kekliği, bu yöreye özgü ilginç ve nadir yaban hayvanı türleridir.
Munzur Suyu, kırmızı benekli alabalık türlerinin yetişmesine çok elverişli olup, özellikle yukarı çığırında bol alabalık yaşamaktadır. Ovacık İlçesinin doğusunda Munzur Suyunu oluşturan gözelerin 1-2 km. güneyinden başlayarak, başta Munzur Suyu ve Mercan Deresi olmak üzere Tunceli’ye kadar 80 km. alana yayılmış bulunan alabalık türleri, bu yöreye özgü nadir türlerdir.
İl nüfusunun % 42’sinin kırsal kesimde yaşadığı Tunceli’de temel ekonomik etkinlik tarım ve hayvancılıktır. Buna karşın ilde tarıma elverişli alanlar oldukça kısıtlıdır. Geleneksel el sanatları arasında bugün için kaybolmaya yüz tutmakla birlikte dokumacılık, çömlekçilik ve dericilik yapılmaktadır. Tunceli 1968 yılından beridir kalkınmada öncelikli il kapsamına alınmıştır. İlde bulunan sanayi kuruluşları un ve unlu ürünler, yem ve yün ipliği üretimi alanında faaliyet göstermekle birlikte sayılar da oldukça sınırlıdır.
Çeşitli kesimlerinde Jips içeren cevher yataklarına rastlanan Tunceli, yer altı kaynakları bakımından da yoksuldur. Pülümür yöresindeki tuzlalarda Haziran-Ekim ayları arasında tuz üretimi yapılmaktadır.
Tunceli, 7774 Km2 yüzölçümü ile Türkiye topraklarının % 1’ini kaplamaktadır. Tunceli iline ulaşım sadece karayolu ile yapılmaktadır. Erzincan’ı Erzurum’a bağlayan kara ve demiryolları, ilin kuzey ve batısında doğal sınır oluşturan Karasu Irmağı Vadisi’nden geçmektedir. İl topraklarında kuzey-güney yönünde uzanan ve Erzincan’ı Elazığ’a bağlayan karayolu ise Tunceli kentinin içinden geçmektedir.
Güneyden kuzeye ve batıdan doğuya doğru yükselen il topraklarının %70’ini dağlar, % 25’ini platolar, % 5’ini ise ovalar ve düzlükler oluşturmaktadır.
Dağlık ve engebeli alanlardan oluşan il topraklarının kuzeybatı, kuzey ve kuzeydoğu kesimini Doğu Torosların uzantısı olan Munzur (Mercan) Dağları engebelendirir. İlin en yüksek noktası, Munzur Dağları’nın doğusunda 3463 metre yükseklikteki Akbaba Tepesi’dir. Munzur Dağlarının yüksek kesimleri, İlin kuzey ve kuzeybatısında doğal sınır oluşturur.
Tunceli’de il topraklarından kaynaklanan pek çok suyu Karasu ve Murat Irmakları toplar. Karasu Irmağı kuzeybatısında, Peri Suyu’da güneydoğuda doğal sınır oluşturur. Bu ırmaklar ile il sınırları içerisinde akan Munzur Suyu, Pülümür Çayı ve Tahar Çayı, güneyde Keban Baraj Gölüne dökülür.
İlde dağların yüksek kesimlerinde yer alan çok sayıda küçük krater göllerinden başka önemli bir doğal göl yoktur. İlin güney sınırında Keban Baraj Gölü, çok büyük bir su yüzeyi oluşturmaktadır.
İldeki başlıca düzlükler, Ovacık ve Pülümür çöküntü alanları ile akarsu vadilerinin genişlediği kesimlerde yer alan küçük ovalardır. Eskiden tarım alanı olarak değerlendirilen bazı geniş düzlükler, Keban Baraj Gölü’nün suları altında kalmıştır.
İl topraklarının kuzeydoğu kesimi, Kuzey Anadolu fayının oluşturduğu deprem kuşağı üzerinde yer almaktadır.
İlde karasal iklim hüküm sürmektedir. Kısa süren yaz ayları sıcak ve kurak geçmekte, kışlar ise soğuk ve yağışlı olup, uzun sürmektedir. Gece-gündüz arasında ısı farkları ile aylara göre ısı farkları çok yüksektir.
Tunceli ilinde fiziki coğrafya özelliklerine, iklim farklılıklarına ve çok zengin olan su kaynaklarına bağlı olarak ortaya çıkan bio-çeşitlilik, bitki örtüsü ve doğal peyzaj bakımından da zengin görüntülerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Doğu Anadolu Orman Kuşağı içinde kalan il topraklarının % 27’sini kaplayan ve genelde bodur ve baltalık meşe ağaçlarından oluşan ormanlar, ilin orta ve kuzey kesimlerinde yoğunlaşmaktadır. İlin kuzeyinde sıralanan dağların sarp ve dik yamaçları tamamen çıplak olup güney yamaçlarının alçak kesimlerinde yer yer meşe ve ardıç topluluklarına rastlanmaktadır. Dağların güneye doğru alçalan orta ve güney kesimlerinde, tek tek yükselen dağlarla, bu dağları birbirinden ayıran sırtlar genelde meşe ormanlarıyla kaplıdır.
Tunceli, yaban hayatı bakımından oldukça zengindir. Özellikle Munzur Vadisi ve çevresi yaban hayvanları için elverişli bir ortam sunmaktadır. Çengel Boynuzlu Keçi ve Bezuvar isimli iki tür dağ keçisi ile av kuşlarından Ur Kekliği, bu yöreye özgü ilginç ve nadir yaban hayvanı türleridir.
Munzur Suyu, kırmızı benekli alabalık türlerinin yetişmesine çok elverişli olup, özellikle yukarı çığırında bol alabalık yaşamaktadır. Ovacık İlçesinin doğusunda Munzur Suyunu oluşturan gözelerin 1-2 km. güneyinden başlayarak, başta Munzur Suyu ve Mercan Deresi olmak üzere Tunceli’ye kadar 80 km. alana yayılmış bulunan alabalık türleri, bu yöreye özgü nadir türlerdir.
İl nüfusunun % 42’sinin kırsal kesimde yaşadığı Tunceli’de temel ekonomik etkinlik tarım ve hayvancılıktır. Buna karşın ilde tarıma elverişli alanlar oldukça kısıtlıdır. Geleneksel el sanatları arasında bugün için kaybolmaya yüz tutmakla birlikte dokumacılık, çömlekçilik ve dericilik yapılmaktadır. Tunceli 1968 yılından beridir kalkınmada öncelikli il kapsamına alınmıştır. İlde bulunan sanayi kuruluşları un ve unlu ürünler, yem ve yün ipliği üretimi alanında faaliyet göstermekle birlikte sayılar da oldukça sınırlıdır.
Çeşitli kesimlerinde Jips içeren cevher yataklarına rastlanan Tunceli, yer altı kaynakları bakımından da yoksuldur. Pülümür yöresindeki tuzlalarda Haziran-Ekim ayları arasında tuz üretimi yapılmaktadır.
Karayolu
Tunceli, güneyden Elazığ, kuzeyden Erzincan ve Erzurum illerine bağlayan devlet karayolu üzerindedir.
Havayolu
Tunceli’ ye en yakın havaalanı, kent merkezine yaklaşık olarak 120 km uzaklıkta yer alan ve iç hatlara hizmet veren Elazığ Havaalanıdır.
Tunceli’nin, Çemişgezek ilçesinin güneyinde yer alan Keban Baraj Gölü altında kalan Pulur (Sakyol) Höyüğünde 1968-1970 yılları arasında yapılan kazılarda elde edilen bulgular, yöreye Kalkolitik Çağda (İ.Ö. 5500-3500) yerleşildiğini göstermektedir. Pulur’da bulunan Höyükte yapılan kazılarda kale görünümünde evlere, ocaklara, dibeklere, çeşitli öğütme araçlarına, çeşitli hayvan resimlerine, tunçtan yapılmış iğne ve kazma gibi çeşitli madeni eşyalara rastlanmıştır.
Munzur Vadisi Milli Parkını gezmeden, dertlere deva doğal ortamında kendiliğinden yetişen yaban dağ sarımsağını alıp yemeden, Kutudere mesire yerinde kavurma yemeden, yaz aylarında Pülümür Suyu’nda yüzüp serinlemeden, Munzur Suyu’nun çıkış yeri olan Ovacık ilçesinde bulunan 40 Gözeleri görmeden ve orada piknik yapmadan dönmeyin.
Ülkemizde tanınan meşhur Şavak tulum peynirini almadan, Munzur Vadisi Milli Parkı’ndaki ve Pülümür Vadisi’ndeki yabanıl yaşamı fotoğraflarla belgelemeden dönmeyin.
Arıların Pülümür Vadisi’nde bulunan yüzlerce çeşit çiçeklerden ürettiği doğal ve eşsiz lezzetteki her derde deva Pülümür balını almadan, Nazımiye Dereova Şelalesi’nin eşsiz güzelliği altında dinlenmeden ve güler yüzlü, hoşgörülü, konuksever Tunceli insanıyla tanışmadan dönmeyin.
Tunceli Gezilecek Yerler – Tarihi Yerler
Sivdin Köprüsü
Çemişgezek Kalesi, Ulukale Camii, Ferruh Şad Bey Türbesi ve Yelmaniye Camii gibi kıyıda köşede kalmış tarihi değerlere sahip olsa da, keşfedilmeyi hak eden şehirlerimizden biridir Tunceli.
Hiç bilinmeyen dönemlere götüren yapıtlarıyla yeniz ziyaretçilerini bekleyen şehrin gezi noktalarından biri olabilecek Sivdin Köprüsü’nden bahsedeceğiz bu sayfamızda.
Hakkında pek fazla bilgi bulunmayan Sivdin Köprüsü Çemişgezek ilçesinde yer almakta. Karar Deresi üstünde olup, tek bir kemerden oluşmaktadır köprü. Korkuluk duvarlarının moloz taştan yapıldığı görülmektedir ve tahminlere göre 12. veya 13. yüzyılda yapılmıştır. Çok fazla bir özelliği bulunmasa da şehre gelenlerin gezi durakları arasında yerini alabilir.
Tahar Köprüsü
Yusuf Ziya Paşa Köprüsü olarak da bilinen Tahar Köprüsü, Tunceli’nin tarihi değerlerinden biridir.
Tahar Çayı üzerinde bulunan köprü, 1807 yılında inşa edilmiş olup, banisi Yusuf Ziya Paşa’dır. Köprünün toplam uzunluğu, 55 metre olup, yüksekliği 9 metreyi bulmaktadır. Tahar Köprüsü, 1856 yılında Diyarbakır’da Vali olan Akif Paşa tarafından onarılıp yenilenmiştir.
Göktepe Höyüğü
Tunceli-Mazgir’te bulunan Göktepe Höyüğü, aynı ismi taşıdığı köyde bulunmakta.
Göktepe Köyü’nün 500 metre güneyinden bulunan höyükte kapsamlı bir araştırma ve inceleme yapılmamıştır. Bu sebepten dolayı, hakkında çok fazla bilgi yoktur. Höyüğe toprak bir yolla ulaşılmaktadır.
Til Höyüğü, Bağın Kalesi ve Mazgirt Kalesi bölgedeki gezilebilecek diğer yerler arasındadır.
Çemişgezek Kalesi
Tunceli’nin Çemişgezek ilçesinde bulunan kale, günümüze harap bir şekilde gelmiştir.
Kalenin sadece duvarından küçük bir kısım kalmış olup, yapım tarihi ve kim tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmiyor. Tahar Çayı kenarındaki bir tepede bulunan kalenin yapımı sırasında moloz ve kesme taş kullanılmış olduğu görülmektedir.
Mahsume Hatun Türbesi
Tunceli’nin Pertek ilçesindeki tarihi yapılardan biri olan Mahsume Hatun Türbesi, kitabesinin bulunmamasından dolayı kim tarafından ve hangi yıl yapıldığı hakkında kesin bilgiler yoktur.
Çevresinde bulunan diğer türbelerle aynı mimari yapıya sahiptir. Bu sebepten dolayı diğer türbeler incelendiğinde Mahsume Hatun Türbesi’nin XV. veya XVI. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir.
Günümüze harap bir şekilde gelen türbe, halk tarafından Besime Hatun Türbesi olarak da adlandırılmaktadır.
Ulukale Camii
Tunceli’nin ibadet mekanları arasındaki Ulukale Camii, tarihi değerini günümüzde de korumaya devam etmektedir. Cami, 1793 yılından bu yana önemini yitirmemiştir.
Ulukale Camii, Çemişgezek ilçesinde yer alan ve aynı ismi taşıdığı Ulukale Köyü’nde bulunuyor. Yapımı sırasında kesme taş kullanıldığı görülmekle birlikte, tüm pencereleri batı duvarlarına yapılmıştır. Sebebi ise caminin eğimli bir arazi üzerine kurulmuş olması. Doğudaki tek bir penceresi ise yukarıya taşınmıştır. Tek şerefeli minaresi ise daha geç bir dönemde eklenmiştir.
Caminin iç mekanı ise oldukça dikkat çekici.
Til Höyüğü
Tunceli’nin tarih kokan köşeleri arasındaki Til Höyüğü, Mazgirt ilçesinde yer alan Kuşçu Köyü’nde bulunmaktadır. Til Höyüğü, köyün 1 kilometre kadar uzaklığındadır. Ulaşım açısından kolay bir yola sahiptir.
1996 yılında I. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak kabul edilmiştir. Fakat bugüne kadar herhangi bir arkeolojik kazı çalışması yapılmamıştır. Tunceli’nin tarihi noktaları arasındaki Til Höyüğü’nden sonra, şehirde gezilecek alanlar arasında Bağın Kalesi, Uzun Hasan Türbesi veFerruh Şad Bey Türbesi yer alıyor.
Bağın Kalesi
Tunceli’nin Mazgirt ilçesinde bulunan Bağın Kalesi’nin tarihi M.Ö.’ye kadar dayanmaktadır.
Dedebağ Köyü’ne oldukça yakın olan kalenin Urartu Kralı Menuas tarafından yaptırıldığına dair bilgiler vardır. Kalenin kitabesi günümüzde Harput Müzesi’nde bulunuyor.
Bağın Kalesi’nin yapımında moloz taş kullanıldığı göze çarpmaktadır. Kalenin içerisine merdivenle çıkılıyor.
Bağın Kalesi, günümüzde Tunceli’ye gelen misafirlerin ilk gezi duraklarından biri. Bu heybetli kalenin ardından Uzun Hasan Türbesi , Mazgirt Kalesi ve Ferruh Şad Bey Türbesi gezilebilir.
Ferruh Şad Bey Türbesi
Tunceli’nin mistik mekanları arasındaki Ferruh Şad Bey Türbesi, Çemişgezek ilçesinde bulunuyor. Kitabesindeki bilgiye göre 1550-1551 yılları arasında yapılmış olan türbe, Emir Ferruh Şad Bey adına inşa edilmiştir.
Türbe sekizgen bir mimariye sahip olup, yapımı sırasında kesme taş kullanılmıştır. Mimarisi Selçuklu türbe geleneğine oldukça uygundur. Tunceli’nin gezilmesi gereken yerleri arasında; Uzun Hasan Türbesi ve Mazgirt Kalesi de yer alıyor.
Uzun Hasan Türbesi
Tunceli, çoğu insana uzak bir şehir olsa da tarihi mekanlarıyla gezilecek yerler arasında mutlaka olmalı. Eğer Tunceli’ye gitme planları yapıyorsanız, sizlere Uzun Hasan Türbesi’ni gezmenizi tavsiye ederiz.
Uzun Hasan Türbesi, Çemişgezek ilçesinde bulunmaktadır. İlçenin hemen girişinde yer alan bir kayanın üzerinde yer alır. Ulaşım açısından kolay bir noktadadır ve stabilize bir yola sahiptir. Türbede yatan kişinin Akkoyunlu Uzun Hasan’a ait olduğu söylenmiş olsa da, buradaki yatan kişi farklıdır. Kitabesindeki bilgiye göre türbe iki kişiye aittir, fakat tek sandukadır. Türbenin mimarisi sekizgen olup, yapımında kesme taş kullanıldığı görülmektedir.
Tunceli gezinize Mazgirt Kalesi’ni, Munzur Vadisi Milli Parkı’nı veÇelebi Ali Camii’ni dahil edebilirsini
Yelmaniye Camii
Tunceli’nin tarihi yapılarından biridir Yelmaniye Camii. Çemişgezek ilçesinde bulunan caminin mimarisi hakkında kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte; kitabesine göre Timur devrinde Taceddin Yalman tarafından inşa ettirilmiştir.
Yelmaniye Camii, halk tarafından Eski Camii olarak anılmaktadır. Dönem dönem onarımlardan geçen cami kısmen de olsa orijinalliğini koruyamamıştır. Yelmaniye Camii’nin güneyinde bulunan bazı kalıntılar, ilk dönemlerde bir külliye özelliği taşıdığının göstergesidir. Aynı zamanda süslemeleriyle de önemli bir yere sahiptir Yelmaniye Camii. Tunceli gezinizde rotanızı Yelmaniye Camii’ne çevirmeyi unutmayın. Şehrin tarihine ışık tutan yapıları arasındaki Baysungur Camii, Mazgirt Kalesi, Eltihatun Camii ve Çelebi Ali Camii’ni ziyaret edebilirsiniz.
Çelebi Ali Camii
Doğu Anadolu’nun şehirlerinden biri olan Tunceli’ye yakın bir zamanda gitmeyi planlıyorsanız, Çelebi Ali Camii’ni gezi listenize dahil etmenizi öneririz.
Mimari açıdan Baysungur Camii’ne benzeyen Çelebi Ali Camii, Pertek ilçesinde bulunmaktadır ve 1570 yılında Çelebi Ali tarafından inşa ettirilmiştir. Caminin yapımında taş ve moloz taşı kullanılmış olup kareye yakın dikdörtgen planlıdır. İbadet mekanının üzeri içten kubbeli olup, dıştan kasnaklı külahla örtülüdür. Aynı zamanda ibadet mekanı, sivri kemerli pencerelerle aydınlatılmıştır. Çelebi Ali Camii’nde dikkat çekici bir bezeme bulunmasa da sade mimarisiyle görülmeye değerdir. Tunceli’nin tarihi mekanlarını gezerken; Eltihatun Camii’ni, Baysungur Camii’ni ve Mazgirt Kalesi’ni ziyaret etmeyi unutmayın.
Mazgirt Kalesi
Tunceli’nin tarihi bir kalesi olan Mazgirt Kalesi’nin geçmişi Urartu dönemine kadar inmektedir.
Mazgirt ilçesinde bulunan kale, M.Ö. IX. yüzyılda inşa edilmiştir. Kalenin içinde bulunan Urartu kitabesine göre, Urartu Kralı II. Rusas zamanında yapılmıştır. Mazgirt Kalesi’nin yapımı sırasında kayalardan ve moloz taşlardan yararlanıldığı görülmektedir. Kalenin girişi bir mağaradan oluşmaktadır ve girişe bir merdivenle çıkılmaktadır. Mazgirt Kalesi’nin içine girdiğiniz zaman geç devirlere ait yel değirmenlerinin kalıntılarını göreceksiniz.
Tunceli’nin tarihi yapıları arasındaki Mazgirt Kalesi’ni ziyaret duraklarınıza ekleyebilirsiniz. Kaleyi gezdikten sonra rotanızı; Eltihatun Camii’ne, Munzur Vadisi Milli Parkı’na ve Baysungur Camii’ne çevirmeyi unutmayın.
Eltihatun Camii
Tarihi hakkında çok fazla bilgi olmayan Eltihatun Camii, Tunceli’nin Mazgirt ilçesinde bulunmaktadır.
Eltihatun Camii’nin kitabesinin günümüze kadar gelememiş olmasından dolayı hakkında bilinenler tahminlerin ötesine geçemiyor. Caminin yapısı incelendiğinde Akkoyunlu dönemine ait olduğu düşünülmüştür. Son cemaat yerinin kuzeyinde bulunan çeşmenin kitabesi 1252 yılında yapıldığı bilgisini verdiği için, caminin de aynı dönemlerde inşa edildiği bilinmektedir. Eltihatun Camii, kesme taştan yapılmıştır. İbadet mekanı dörtgen planlıdır ve mekan sütunlarla üç sahna ayrılmıştır.
Tunceli’nin geçmişine tanıklık eden cami, rotanızı çevireceğiniz yerler arasındadır. Tunceli’nin tarihi kalıntılarından biri olan Eltihatun Camii’nin ardından; Baysungur Camii’ni ve Munzur Vadisi Milli Parkı’nı keşfetmek için yola koyulabilirsiniz.
Baysungur Camii
Eğer Tunceli’yi keşfetmek için planlar yapıyorsanız ve kendinize bir gezi listesi hazırlığı içerisindeyseniz Baysungur Camii’ni listenize dahil etmeyi unutmayın.
Pertek ilçesinde bulunan Baysungur Camii, 1572 yılında bu yana ayakta kalmayı başarmış yapılardan biridir. Cami,Çelebi Ali Camii’ne mimari açıdan benzemektedir. Şehrin tarihini yansıtan cami, kesme taştan inşa edilmiştir. Son cemaat yeri üç bölümlü ve üç kubbelidir. Aynı zamanda son cemaat yerinde ibadet mekanının giriş kapısının taş işçiliği görülmeye değer detaylar arasındadır. Tunceli’nin bilinmeyen yerlerini keşfedeceğiniz yolculuğunuzaMunzur Vadisi Milli Parkı’nı da eklemelisiniz.
Munzur Vadisi Milli Parkı
Doğu Anadolu’nun doğal güzellikleri arasında bulunan Munzur Vadisi, 1971 yılında milli park olarak ilan edilmiştir.
42.000 hektarlık bir alanı kapsayan Munzur Vadisi Milli Parkı, akarsu kaynakları, endemik bitki türleri, hayvan türleri ve bitki örtüsü bakımından oldukça zengindir.Tunceli-Ovacık arasında uzanan milli parkta dağ keçileri, av kuşlarından ur kekliği diğer hayvan türlerine göre sayıda fazladır. Bunun yanı sıra 1518 bitki örtüsü 227 çeşit endemik bitkisi bulunmaktadır. Endemik bitkilerinin bazılarını ise; çan çiçeği, Erzincan kirazı, bindebirdelik otu, Munzur kekliği, Munzur düğün çiçeği ve dağ çayı oluşturmaktadır.
Tunceli’ye yolunuz düşerse Munzur Vadisi Milli Parkı’nı mutlaka ziyaret etmenizi öneririz. Özellikle haziran ve eylül aylarında gitmenizi öneririz bölgeye. Milli parkta balık tutabilir, spor yapabilir ve piknik düzenleyebilirsiniz. Tabii bu muhteşem doğa kamp kurmanıza da izin veriyor. Munzur Vadisi Milli Parkı sizlere bol oksijenli bir havada eğlenceli vakitler sunacak.
Kaynak: http://www.gezilebilecekyerler.com/tuncelide-gezilecek-yerler/
Dövme Çorbası
Döğme ya da dövme çorbası her ne kadar Gaziantep yöresi olarak bilinse de Tunceli’de de sıkça yapılan bir çorba türü. Genellikle Ramazan aylarında yapılan çorbanın ana malzemesi buğdaydır. Buğdaydan yapılan çorba, isteğe göre biberli kızdırılmış yağda yoğurtlu şekilde servis edilir.
Dövme pilavı
Çorbada olduğu gibi ‘döğme’ olarak da bilinen dövme pilavının ana malzemesi yine buğday. Bu tarif Tunceli dışında Kahramanmaraş ve Erzincan gibi şehirlerde de oldukça meşhur! Buğdaylı pilavı daha da zenginleştirmek isteyenler ise nohut, tavuk ya da et ekleyebiliyor.
Gulik
Çiriş sebzesinden yapılan yemeğin adı da sanı da ülkemizde pek fazla bilinmiyor. Tam adı çiriş haşıla olan yemeğin ayrıca pilavı, çorbası ve böreği de yapılıyor. Şifalı olduğuna inanılan yemeğin içine ek olarak pancar, havuç ve pirinç gibi malzemeler de giriyor. Yemek biraz da sulu oluyor…
Şir
Şir, çok fazla malzemeye gereksinim duymadan sadece hamurla yapılan bir yemek… Babuko olarak da biliniyor. Un, tuz ve karbonatla hazırlanan hamur, fırında yüksek derecede pişirildikten sonra içleri güzelce oyulur. Pişen hamurun üstünde gezdirilen kızgın tereyağının ardından biraz bekledikten sonra sarımsaklı yoğurt ilave edilir ve afiyetle yenir!
Mantar Yemeği
Mantar, Tunceli’de sıkça tüketilen bir başka sebze olarak dikkat çekiyor. Genelde sulu olarak yapılan mantar yemeği, içine et konularak da soteleniyor. Hatta bazı kesimlerde mantar çorbası yapanlara rastlamak da mümkün. Doğranan ya da tüm yemeklerin içine atılan mantarlar sebzeli olduğu zaman sulu, sebze yokken sote olarak tercih ediliyor.
Mumbar Dolması
Siirt yöresiyle ünü bilinen mumbar dolması, Tunceli’de bumbar olarak da geçiyor. Sakatatların en fazla tercih edileni koyun bağırsağından yapılan mumbar dolmasının içine pirinç, az yağlı kıyma (bazı kesimler etsiz tercih ediyor) kuru soğan ve maydanoz giriyor. Uçları makara ipliğiyle kapatılan dolmalar, yüksek ateşte ya da düdüklüde pişirilmeye başlanıyor. Uzun süren bekleyiş sonrası sıcak şekilde yenilen bumbar, Tunceli’nin olmazsa olmazlarından.
Kabak Tatlısı
Dut, ayva gibi meyvelerden reçel yapan Tuncelililer ülkemizin neredeyse her kesiminde yenilen kabak tatlısını en iyi yapan yörelerden biri. Dış kabukları soyulup çekirdekleri ayıklanan kabak, bir güzel doğrandıktan sonra üzerlerine toz şekeri dökülür ve şeker emilinceye kadar bir müddet beklenir. Ardından yumuşayıncaya kadar pişirilmeye başlanılan kabaklara şerbeti eklenir. Genelde Aydın ve Sakarya’da sık tüketilen kabak tatlısı, Tunceli’de de yaygın şekilde yapılıp yeniyor.
Kaynak: https://yemek.mynet.com/turkiyenin-zeka-kupu-ili-tunceliden-8-yoresel-yemek-1154399
Doğu Anadolu’nun batısında çok sarp ve dağlık bir bölgede bulunan Tunceli’nin târihi çok eski çağlara dayanır. Tunceli’nin ilk sâkinleri Orta Asya’dan gelen Türk kavimleridir. Tunceli’nin târihi Orta Asya asıllı Türk kavimleriyle başlar. Daha sonra da Anadolu’da ilk siyâsî birliği kuran Hitit Türkleri bu bölgeyi kendi sınırları içine dâhil ettiler. Hititler iktidar ve iç savaşlarla zayıflayınca sırasıyla Hurriler, Babiller ve Asurlar bu toprakları hâkimiyetleri altına aldılar. M.Ö. 6 ve 4. asırda Medler ve onların yerine geçen Persler bu bölgeyi ele geçirdiler. M.Ö. 4. asırdaMakedonya Kralı İskender, Anadolu’nun büyük kısmı gibi bu bölgeyi de imparatorluğuna kattı. İskender’in ölümü üzerine bu bölge zaman zaman İran asıllı Ermeni derebeylerinin işgâline uğradı. Bilâhare Roma İmparatorluğu Anadolu’nun büyük kısmını ve bu bölgeyi Romaİmparatorluğuna bağladı. Tunceli, Partlar ile Romalılar arasında zaman zaman el değiştirdi.
M.S. 395 senesinde Roma İmparatorluğu ikiye bölününce Anadolu gibi bu bölge de Doğu Roma (Bizans)nın payına düştü. Bizanslılar, doğudan gelecek akınlara karşı çok sarp dağlık ve tabiî bir kale durumu arz eden Tunceli bölgesine büyük önem verdi. Bizans İmparatorlarından Leon Çimişkes, bu bölgede doğdu ve gençliğini burada geçirdi. Bizans İmparatoru olunca doğduğu köyü îmar edip büyük bir şehir hâline getirerek, “Çimişkesopolis” ismini verdi. Bugün bu şehir “Çemişgezek” ismiyle anılır. Sâsânîler birkaç defâ bölgeyi ele geçirdilerse de Bizans bu bölgeyi Sâsânîlerden geri aldı. İslâm orduları, 7. asır ortalarında bölgeyi fethettiler ve Çemişgezek’i îmar ettiler. İslâm devletlerindeki iç karışıklıkları fırsat bilen Bizanslılar bölgeyi yeniden ele geçirdiler. 26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Alparslan’ın komutanlarından Saltık bin Ali Kasım tarafından fethedilerek merkezî Erzurum’da bulunan Saltıkoğulları Türk Beyliğine katıldı.
1201’de Saltıkoğulları Türk Beyliği, Anadolu Selçuklu Devleti tarafından kaldırılınca Tunceli, 1252 yılına kadar merkezi Erzincan’da bulunan Türkmen Mengücükoğulları Türk Beyliğine ve bir ara Artukoğulları Türk Beyliğine dâhil oldu. Mengücükoğulları Türk Beyliğine son verilince bu bölge Türkiye Selçuklu Devletine ve başşehir Konya’ya bağlandı.
Moğol istilâsında tahrip ve yıkımdan, arâzinin sarplığı sebebiyle kurtulunca bâzı Türk boyları bu emniyetli bölgeye göç ettiler. Esâsen Dersim halkının aslı Horasan’dan gelen Türk boylarıydı. Buradaki Türk boyları Çemişgezek Beylerinin sesini duyurmaya başladılar. Celâleddîn Harezmşah bu bölgede bir şaki tarafından öldürüldü.
On üçüncü asır sonlarında İlhanlılar, sonra da Celâyirliler, Tîmûrlular, Karakoyunlular ve Akkoyunlular bu bölgeye hâkim oldular.
İran Safevî Şahı İsmâil, bölgeyi ele geçirmek için bu havâlide yoğun bir Şiî propagandası başlattı ve bu bölgeyi Hacı Rüstem Bey, Şah İsmâil’in temsilcisi, Nur Ali’ye teslim etti. İsmâil’in Anadolu’yu ele geçirme plânını daha Trabzon Vâliliği esnâsında müşâhade eden Yavuz Sultan Selim Han, Şah İsmâil’e karşı sefere çıktı ve Çaldıran Zaferini kazanarak bu bölgeyi 1514’te Osmanlı Devletine dâhil etti. Hacı Rüstem Bey îdâm edildi ve oğlu Pir Hüseyin Beyin cesâret ve dînine bağlılığını takdir ederek kendisine Çemişgezek Beyliği verildi. Pir Hüseyin Bey derhal Nur Ali ile mücâdele ederek Nur Ali’yi ve kuvvetlerini yendi. Pir HüseyinBeyin ölümünden sonra Çemişgezek 4 sancak ve 14 zeamete ayrılarak oğulları arasında Kânûnî Sultan Süleymân Han tarafından taksim edildi. Bu dört sancak Çemişgezek, Pertek, Sağman ve Mazgirt’tir.
Çemişgezek ile Pertek, Diyarbakır Beylerbeyliğine bağlı iki sancaktı. Tanzimatta Çemişgezek ve Pertek sancakları birleştirilerek Dersim Sancağı ismini aldı ve Elazığ’a bağlandı. Merkez Hozat’a nakledildi. Birinci Dünyâ Harbine kadar bu şekilde idâre edildi. Birinci DünyâHarbinde Ruslar, Pülümür’e kadar ilerlemişlerse de Türklerin kahramanca direnişi karşısında çok zâyiat verdiler. Bu çarpışmalarda Rus ölüleriyle dolan dereye “Leş Deresi” denir. Rus birlikleri Tunceli halkının kahramanca mücâdele ve direnişi karşısında geri çekilmek zorunda kaldılar.
Cumhûriyet devrinde bu bölge önce “Dersim” sonra da “Tunceli” ismiyle il oldu. Tunceli ili 30 Aralık 1946’da kurulmuştur.
Kaynak: http://www.cografya.gen.tr/tr/tunceli/tarihce.html
• Çemişgezek
• Hozat
• Mazgirt
• Merkez
• Nazımiye
• Ovacık
• Pertek
• Pülümür
Tunceli ekonomisi tarıma ve hayvancılığa dayanır. Faal nüfûsun % 80’i tarım ve hayvancılıkla uğraşır.
Tarım: Tunceli ilinde en çok yetişen tarım ürünü buğday olmasına rağmen miktarı azdır. Ayrıca, arpa, şekerpancarı, fasulye, soğan ve az miktarda pamuk ve iyi cins kokulu tütün yetiştirilir. Güney kısmında vâdilerde sebze ve meyve yetiştirilir. Başlıca meyveleri ceviz, dut ve bâdemdir. Tarıma müsâit arâzi Keban Barajı altında kalmıştır.
Hayvancılık: Tunceli’de hayvancılık halkın temel geçim kaynağını teşkil eder. Besi hayvancılığı gelişmemiştir. Mer’a hayvancılığı yapılır. Sığır, koyun ve kıl keçisi beslenir. Arıcılık gelişmiştir.
Ormancılık: Tunceli ilinde 210 bin hektar orman ve 50 bin hektar fundalık saha bulunmaktadır. Orman içinde 219 köy ve kenarında 69 köy yer alır. Bu ormanlardan yılda yaklaşık 420 bin ster (315 m3) yakacak odun elde edilir.
Mâdencilik: Tunceli ili mâden bakımından zengin olmasına rağmen iklim şartları ve ulaşım güçlüğü sebebiyle sâdece tuz elde edilir. Tuz istihsaliyse, tuzlu sulu kuyulardan çekilen su güneşte buharlaştırılarak temin edilir. Tekel Genel Müdürlüğü tarafından işletilen Ağa, Göreli ve Hıvır tuzlalarından 600 ton civârında tuz elde edilir. İl toprakları bakır, kurşun, manganez, mâden kömürü, pirit mâdenleri bakımından zengindir. Pülümür-Karagöl’de iki krom mâden ocağı ve Ovacık-Yarımkaya mâden kömürü özel sektör tarafından işletilir.
Sanâyi: Tunceli ili sanâyi bakımından en az gelişmiş illerimizden biridir. İlin çok dağlık ve yerleşim yerlerinin çok dağınık ve toprağın 5-6 ay karla örtülü olması pek az kısmının ekime elverişli olması ekonomi ve sanâyinin gelişmesini menfi olarak etkilemektedir. Başlıca fabrikalar Yem Fabrikası, Türkiye Süt Endüstrisi Kurumu Süt Fabrikası, Sümerbank Halı İpliği Fabrikası ve özel sektöre âit İşbir-Çarsancak Gıdâ Sanâyi A.Ş’dir.
1-9 arasında işçi çalıştıran 150 sanâyi iş yeri ve 500 ticârî kuruluş vardır.
Ulaşım: Tunceli ulaşım imkânı az olan bir ildir. Erzurum-Erzincan yolundan ayrılan bir yol Tunceli’ye ulaşır. Tunceli-Erzurum-Erzincan yolu ile kuzeyde Ankara-Sivas-Erzincan-Erzurum-Kars hattıyla; güneyde ise Kayseri-Malatya-Elazığ-Muş-Van hattıyla birleşir. İlde devlet yollarının uzunluğu 150 km, il yollarının uzunluğu 510 km’dir. En önemli yolu Elazığ-Tunceli-Erzincan yoludur. Barajda feribot seferleri yapılır. İlçelere yol vardır. Demir ve havayolu yoktur.
Kaynak: http://www.cografya.gen.tr/tr/tunceli/ekonomi.html
Tunceli’de geleneksel el sanatları arasında en yaygın olanlar halı, kilim, cicim ve palaz dokumacılığı,dericilik ve çanak-çömlek yapımıdır. Günümüzde halı ve kilim dokumacılığı ilçe merkezlerinde; çanak-çömlek yapımı ise daha çok köylerde yaygındır.
Dokumacılık
İlde temel ekonomik faaliyetin hayvancılık olması, geleneksel el sanatları arasında dokumacılığın ön plana çıkmasını sağlamıştır. Yörede yünden yapılan halı, kilim, çanta, heybe, çorap ve keçi kılından çuval, palaz, harar, örken gibi el dokumaları yapılmaktadır. Pamuk ipliğinden çizgili olarak dokunan ve çoğunlukla kadın şalvarlarında kullanılan manusa (arap dudağı), günümüzde yaygın değildir. Yöreye özgü el sanatları arasında önemli bir yeri olan cicim dokumacılığı, Hozat’ın Dervişcemal Köyünde halen sürdürülmektedir.
Yörede günümüzde de bitki köklerinden elde edilen doğal boya kullanımı yaygındır. Süslemelerde geometrik biçimlerle oluşturulmuş kompozisyonlar yaygındır. Bitki ve hayvan motiflerine daha çok aşiret dokumalarında rastlanır.
Halı dokumacılığı Mazgirt, Çemişgezek, Pülümür ve Ovacık ilçelerinde gelişmiştir. Özellikle Ovacık ilçesinin Yeşilyazı Bucağında dokunan Kemaliye türü ince halılar ünlüdür. Yöre halılarının ortak özellikleri, ilmek iplerinin uzun kesilmesi, kök boya ve doğal renk kullanımıdır. Yaygın olarak lacivert, kırmızı, tuğla kırmızısı, yeşil, pembe, sarı ve turuncu renkleri kullanılır.
Yörede ‘mazman’ denilen göçebe tezgahlarında küçük boyutlu olarak dokunan kilimlerde motiflerde küçüktür. Motifler, çözgü yönüne göre aynı renk dikey veya yatay sular halinde sıralanır. Kumaş dokumacılığı daha çok aşiretlerde yaygındır. Bunlar yünden iki iplik tekniğinde dokunur. Beyaz ve siyah renkli kumaşlara yörede ‘barason’ kumaşı denir.
Çanak-Çömlekçilik
Çemişgezek ilçesinin Karahisar Köyündeki yaygın çanak-çömlek yapımcılığı, günümüzde kaybolmaya başlamıştır. Kadınlar kırmızı killi topraktan başta güveç, kazan kapağı, ibrik, ayran leğeni, yayık ve pekmez küpü gibi kaplar yapmaktadırlar.
Tunceli’de günümüzde örnekleri çok az görülmekle birlikte, koyun derisinden namazlık, keçi derisinden tuluk (Sütün yağını çıkarmak için kullanılır), dağarcık, öküz ve inek derisinden de çarık,atların palan kayışları, eğerleri, üzengileri ve dizginleri yapılır.
Ağaç Oyma – Ahşap İşçiliği
İlimiz merkezinde iki adet saz yapım ve onarım atölyesi birer usta ile varlığını sürdürmekte ve sipariş üzerine çalışmaktadırlar.
Mazgirt ilçesine bağlı Akpazar Beldesinde turistik amaçlı çeşitli hayvan figürleri üzerinde çalışan ve işten artan zamanını değerlendiren bir sanatkâr mevcuttur. Çeşitli ağaç köklerini ve dallarını kesip-oyarak akla gelen her türlü hayvan figürünü yapmaktadır.
Yine aynı beldede, çok eski olan semercilik ve nalbantlık meslekleri az sayıda da olsa sipariş almakta ancak, hayvancılığa bağlı olarak yok olma ile yüz yüze bulunmaktadır.
Kaynak: https://www.forumlordx.net/misafir-soru-ve-cevaplari/67718-tunceli-nin-kulturel-ozellikleri.html