ŞANLIURFA HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
Peygamberler diyarı olarak bilinen ve Türkiye’nin en büyük yedinci şehri kabul edilen Şanlıurfa, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer almaktadır. Eski ve halk arasındaki kısa adıyla Urfa olarak da bilinmektedir. Kurtuluş Savaşı’nda halkının gösterdiği başarının hatırasından dolayı 1984 yılında "Şanlı" unvanını almıştır. Doğuda Mardin, batıda Gaziantep, kuzeyde Adıyaman, kuzeydoğuda Diyarbakır illeri ve güneyde Suriye ile sınırı vardır.
Peygamberler diyarı dediğimiz Şanlıurfa aynı zamanda efsanelerin şehridir. Bu efsanelerden biri Hz. İbrahim’in putları kırması üzerine Nemrut tarafından ateşe atılma emrinin verilmesi ve ardından anlatılan olaylardır. Hikayeye göre yakılan büyükçe bir ateşe atılan Hz. İbrahim 7 gün boyunca bu ateşte kalır ve sonra sağ olarak ateşin içinden çıkar. Bu yüzden olayın yaşandığı yer olan Urfa Balıklı Göl ve göl içindeki balıklar kutsal kabul edilir.
İnsanlık tarihinde önemli bir yer tutan Şanlıurfa, ilk buğday tarımının yapıldığı yer kabul edilir. Buğdayın toprak ve insan gücüyle buluştuğu Harran Ovası oldukça verimli bir arazidir. Konik Harran Evleri ve islamiyetin ilk camilerinden biri olan Ulu Cami de burada yer alır.
Şanlıurfa'nın kadim tarihini betimlemek için Nuh Tufanından sonra kurulan ilk şehirlerden biri olduğu söylenir. Dünyanın en eski heykeli ve tapınağı Göbeklitepe'de bulunmuştur. Urfa en çok arkeolojik kazı yapılan şehirlerden olup şehir merkezi ve iki ilçe merkezi kentsel sit alanı ilan edilmiştir. Bu nedenle "müze şehir" olarak da adlandırılır.
Şanlıurfa ve çevresinde Cilalı Taş Devri’nden bu yana yerleşim olduğuna inanılmaktadır. MÖ 11000 yılı civarında kullanılan ve dünyanın en eski mabedinin bulunduğu yerdedir. Kur'an, İncil ve Torah’ta (Eski Ahit/Tevrat) adı geçen İbrahim peygamberin, doğum yeri olarak kabul edilir ve anısına cami de bulunmaktadır. Ayrıca Eyüp Peygamber'in de (İncil ve Eski Ahit'te Job) doğum yeri olarak kabul edilir. Urfa kent merkezinin altında bugünkü Balıklıgöl'ün kuzeyinde yapılan araştırmalar sonucunda, Urfa kent merkezi tarihinin MÖ 9500'e Çanak-Çömleksiz Neolitik Dönem’e kadar uzandığı görülmüştür. Hz. Musa'nın da hayatının bir döneminde Urfa'da bulunduğu anlatılır. Hz. Şuayip peygamber ile Hz. Musa'nın burada görüştükleri söylenen bir antik kent vardır.
Çok tanrılı dinlerin yanısıra pek çok peygamberin yaşadığı yer olan Urfa, peygamberler diyarı olarak nitelendirilir. Hz. İbrahim, Hz. Lut, Hz. İshak, Hz. Yakup, Hz. Eyüp, Hz. Yusuf, Hz. Şuayip ve Hz. Musa bu bölgede yaşamışlardır. Hz. İsa'nın ise kenti kutsadığı söylenir. Tüm dinlere kucak açan bu kadim kentte dil, din ve kültürlerin buluştuğu bir hoşgörü hakimdir.
Tarihi boyunca Ebla, Akkad, Sümer, Babil, Hitit, Hurri-Mitanni, Arami, Asur, Pers, Makedon (Hellenistik Dönem), Roma, Bizans gibi uygarlıkların egemenlikleri altında kalmıştır. 1516'da Osmanlı sınırları içine katılmıştır. I. Dünya Savaşı'na kadar Osmanlıların elinde olan Şanlıurfa, 1919’da önce İngilizler, ardından Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. 11 Nisan 1920'de düşman işgalinden kurtarılmıştır. Cumhuriyet sonrasında 1924'te il olmuştur.
Peygamberler diyarı dediğimiz Şanlıurfa aynı zamanda efsanelerin şehridir. Bu efsanelerden biri Hz. İbrahim’in putları kırması üzerine Nemrut tarafından ateşe atılma emrinin verilmesi ve ardından anlatılan olaylardır. Hikayeye göre yakılan büyükçe bir ateşe atılan Hz. İbrahim 7 gün boyunca bu ateşte kalır ve sonra sağ olarak ateşin içinden çıkar. Bu yüzden olayın yaşandığı yer olan Urfa Balıklı Göl ve göl içindeki balıklar kutsal kabul edilir. İnsanlık tarihinde önemli bir yer tutan Şanlıurfa, ilk buğday tarımının yapıldığı yer kabul edilir. Buğdayın toprak ve insan gücüyle buluştuğu Harran Ovası oldukça verimli bir arazidir. Konik Harran Evleri ve islamiyetin ilk camilerinden biri olan Ulu Cami de burada yer alır. Şanlıurfa'nın kadim tarihini betimlemek için Nuh Tufanından sonra kurulan ilk şehirlerden biri olduğu söylenir. Dünyanın en eski heykeli ve tapınağı Göbeklitepe'de bulunmuştur. Urfa en çok arkeolojik kazı yapılan şehirlerden olup şehir merkezi ve iki ilçe merkezi kentsel sit alanı ilan edilmiştir. Bu nedenle "müze şehir" olarak da adlandırılır.
Şanlıurfa ve çevresinde Cilalı Taş Devri’nden bu yana yerleşim olduğuna inanılmaktadır. MÖ 11000 yılı civarında kullanılan ve dünyanın en eski mabedinin bulunduğu yerdedir. Kur'an, İncil ve Torah’ta (Eski Ahit/Tevrat) adı geçen İbrahim peygamberin, doğum yeri olarak kabul edilir ve anısına cami de bulunmaktadır. Ayrıca Eyüp Peygamber'in de (İncil ve Eski Ahit'te Job) doğum yeri olarak kabul edilir. Urfa kent merkezinin altında bugünkü Balıklıgöl'ün kuzeyinde yapılan araştırmalar sonucunda, Urfa kent merkezi tarihinin MÖ 9500'e Çanak-Çömleksiz Neolitik Dönem’e kadar uzandığı görülmüştür. Hz. Musa'nın da hayatının bir döneminde Urfa'da bulunduğu anlatılır. Hz. Şuayip peygamber ile Hz. Musa'nın burada görüştükleri söylenen bir antik kent vardır.
Çok tanrılı dinlerin yanısıra pek çok peygamberin yaşadığı yer olan Urfa, peygamberler diyarı olarak nitelendirilir. Hz. İbrahim, Hz. Lut, Hz. İshak, Hz. Yakup, Hz. Eyüp, Hz. Yusuf, Hz. Şuayip ve Hz. Musa bu bölgede yaşamışlardır. Hz. İsa'nın ise kenti kutsadığı söylenir. Tüm dinlere kucak açan bu kadim kentte dil, din ve kültürlerin buluştuğu bir hoşgörü hakimdir.
Tarihi boyunca Ebla, Akkad, Sümer, Babil, Hitit, Hurri-Mitanni, Arami, Asur, Pers, Makedon (Hellenistik Dönem), Roma, Bizans gibi uygarlıkların egemenlikleri altında kalmıştır. 1516'da Osmanlı sınırları içine katılmıştır. I. Dünya Savaşı'na kadar Osmanlıların elinde olan Şanlıurfa, 1919’da önce İngilizler, ardından Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. 11 Nisan 1920'de düşman işgalinden kurtarılmıştır. Cumhuriyet sonrasında 1924'te il olmuştur.
Şanlıurfa’ya ulaşım imkanı Türkiye içi otobüs, tren veya özel araçla sağlanabilirken uçakla yolculuk etmek isteyenler Şanlıurfa GAP Havaalanı’na direkt ya da aktarmalı seferler bulunmaktadır. Ayrıca Gaziantep Havalimanı’na gittikten sonra buradan araç kiralanarak da Şanlıurfa’ya ulaşım imkânı mevcuttur.
Peygamberler şehri olarak bilinen Şanlıurfa, Güneydoğu Anadolu’nun mistik ve gizemli atmosferini yakından hissedebileceğiniz bir şehir.
Güneydoğu’yu keşfe çıkan gezginlerin vazgeçilmez duraklarından olan Şanlıurfa, özellikle efsaneleri ile ilgi çeken bir şehir. Peygamberler şehri olarak bilinen Şanlıurfa’da bu efsanelere kaynaklık eden mekanları görmek istiyorsanız aşağıdaki listemize göz atın…
Şanlıurfa Kalesi:Şehir merkezinde yer alan Urfa Kalesi, tahminen 812 yılında şehir surları yenilenirken inşa edilmiştir. Sarp kayalıklar üzerine kurulu olan Şanlıurfa Kalesi Bizans dönemine ait kaya mezarları üzerine yapılmıştır. Kalede aynı zamanda çeşitli kitabeler ve yazıtlar da bulunur.
Balıklı Göl: Şanlıurfa’nın simgelerinden olan Balıklı Göl, şehirde görülecek ilk yerlerden biridir. Büyük bir havuz olan Balıklı Göl’de binlerce balık yaşar ve bu balıkların kutsal olduğuna inanılır. Hz. İbrahim’in efsanesinde çok önemli yere sahiptir Balıklıgöl.
Göbekli Tepe: Bir örenyeri olan Göbekli Tepe Örencik Köyü yakınlarında bulunur. Dünya tarihinin en eski tapınağı olan Göbekli Tepe’de kazı çalışmaları devam etmekle birlikte ziyarete de açılmıştır. Bir adı da Dua Tepe olan örenyeri şehre 20 km mesafede yer alıyor.
Kızlar Sarayı: Viranşehir yolu üzerinde bulunan Kızlar Sarayı Şanlıurfa’da görülmeye değer tarihi yapılar arasında. Kayalardan oluşan bir tepe üzerine kurulu olan Kızlar Sarayı’nın görmeniz gereken en önemli iki bölümü yeraltı çarşısı ve kalıntıların kuzeyinde yer alan mağaralar.
Şanlıurfa Müzesi: 73 binden fazla arkeolojik parçanın sergilendiği Şanlıurfa Müzesi gezinizin en keyifli duraklarından biri olacak. Şehrin ve bölgenin tarihinde sizi yolculuğa çıkaracak Şanlıurfa Müzesi’ni gezmeden Urfa’dan ayrılmayın.
Mağaralar: Şanlıurfa’da meraklılar için gezilecek eşsiz güzellikte mağaralar yer alıyor. Bazda Mağaraları, Yücelen Mağaraları, Akese Mağaraları görmenizi önerdiğimiz Şanlıurfa mağaralarından.
Peygamberler Şehri olarak bilinen Şanlıurfa’da Eyüp Nebi mevkindeki Hz. Eyyüp Peygamber Türbesi’ni, Eyyüp Mağarası’nı, yine şehirde bulunan ve Hz. İbrahim’in doğduğuna inanılan Hz. İbrahim Mağarası’nı, Viranşehir yolu üzerindeki II. Kılıç Aslan Türbesi’ni, siyah gülü ile ünlü tarihi kent Halfeti’yi, koni biçimindeki Harran Evleri’ni ve Harran Ovası’nı gezebilirsiniz.
Şanlıurfa Gezilecek Yerler – Tarihi Yerler
Sipahi Pazarı
Şanlıurfa Balıklıgöl platosu içerisinde yer alan Sipahi Pazarı, halıcılar ve kilimciler çarşısı olarak bilinir. Dar bir han olup içerisinde sağlı sollu olarak toplam 30 kadar taş dükkan vardır. Dükkanlar nahit taşı ile yapılmış olup, hanın içi ve dükkanlar kışın sıcak yazın ise serin bir havası vardır.
Sipahi Pazarı içerisinde yer alan esnaflar yoğunlukla; el işi halı, el işi kilim, hakiki deri yelek, şark köşesi gibi ürünleri uygun fiyata satmaktadırlar.
Sipahi Pazarı’nın bir özelliği ise 400 yıldır her sabah saat 10’da dua ile açılmasıdır. Hanın en yaşlı büyüğü elini Allaha açıp günün hayırlı ve kazançlı geçmesi için dualar eder, El Fatiha demesinin ardından herkes Fatiha okur.
Şanlıurfa’ya gelirseniz mutlaka tarihi halıcılar çarşısı Sipahi Pazarı’nı ziyaret etmenizi, bir Urfalı olarak tavsiye ederiz.
Harran Evleri
Harran evleri, diğer tarihi evlere göre daha farklı bir mimariye sahip.
Şehre gelen yerli ve yabancı turistlerin çok fazla ilgi gösterdiği Harran evlerinin bindirme tekniğiyle yapılmış külah kubbeleri vardır. Kubbeli ev geleneğini günümüze kadar devam ettirmiş nadir yapılardır.
Aynı özelliklere sahip olduğu evlerin bir kısmı iseŞanlıurfa – Birecik arasında kalan bölgededir. Harran’daki evlerin tek farkı kubbelerinde kerpiçle birlikte tuğla da kullanılmış olmasıdır. Harran evlerinin kerpiçle yapılmış olmasının en büyük sebebi, bölgenin çöl olmasıdır. Fakat evler, yazın serin ve kışın sıcak olur. Bu değerli ev yapıları 1979 yılında sit alanı olarak ilan edilip koruma altına almıştır.
Şanlurfa’ya yakın bir zamanda gideceklere, önerilebilecek önemli yapılardır Harran evleri.
Harran Ovası
Şanlıurfa’nın güneydoğusunda kalan Harran Ovası, günümüze taşıdığı tarihi değerleriyle bilgi veriyor ve coğrafyasıyla eşsiz bir güzellik sunuyor.
Harran Ovası, ülkemizin tarihi açısından önemli bir yere sahip. Toprağın en verimli halini gördüğümüz ova, Şanlıurfa il merkezine 44 kilometrelik bir mesafede yer alıyor ve her yıl binlerce turist tarafından ziyaret ediliyor. Hz. İbrahim’in kenti olarak adlandırılan bölgede günümüze kadar birçok arkeolojik kazılar yapıldı. Bölgenin ismi tam 4000 yıldan beri değişmemiş olup, bugün de Harran olarak adlandırılmakta.
Önemli ticaret yollarının kesiştiği bir nokta olması birçok dönemde dikkatleri üzerine çekmiş ve özellikle eski Mezopotamya putperestliğinin önemli bir merkezi olmuş. Çok kapsamlı bir gezi sunan Harran Ovası, Şanlıurfa’ya geleceklerin gezi listesinde mutlaka olması gereken önemli bir bölgedir.
Yücelen Mağaraları
Şanlıurfa’nın mistik atmosferini yansıtan noktalar arasındaki Yücelen Mağaraları, Viranşehir-Urfa karayolunun 66. kilometresinde bulunmaktadır.
Yücelen Mağaraları’nin diğer mağaralardan ayıran en önemli özelliği, daire biçimindeki bölmelerden oluşmasıdır. Yani her mağaranın birbirlerine geçişleri engellenmiştir. Roma dönemiyle tarihlendirilen mağaraların o dönemlerde gizli ibadet yeri olarak kullanıldığı bilinmektedir. Gizli bir ibadet mekanı olmasından dolayı yüksek kayalıkların oyulmasıyla yapılmıştır.
Şanlıurfa’nın ilginç yapılarından biri olan Yücelen Mağaraları, maalesef ki çok tanıtılmadığı için pek fazla bilinmiyor.
Kızlar Sarayı
Şanlıurfa’nın Binekli Köyü’ne 3 kilometrelik bir uzaklıkta bulunan Kızlar Sarayı, her ne kadar yapım yılı bilinmese de mimari açıdan ve çevresinde bulunan diğer tarihi değerlerden dolayı şehrin en gezilesi noktaları arasında…
Kasr-ul Benat olara da adlandırılan Kızlar Sarayı’na ilk inceleme 1905 yılında İngiliz asıllı Gertrude Bell tarafından gerçekleştirilmiştir. Bayan Bell, o dönemlerde bulunan anıtsal yapıları fotoğraflamış olup, bu yapılar günümüze kadar gelememiştir.
Kızlar Sarayı’nda Şehrin Soğmatar Örenyeri’ndekine benzer yazıtlar bulunuyor. Bu yazıtlar Süryanice olup, bulunduğu bölge Yazıtlar Tepesi olarak adlandırılıyor.
Şanlıurfa’nın Binekli Köyü’ndeki bu tarihi alanın tanıtımı çok fazla yapılmadığı için pek bilinmemektedir.
Tektek Dağları Milli Parkı
Şanlıurfa sınırları içerisinde bulunan Tektek Dağları Milli Parkı, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.
1516 yılında Osmanlı topraklarına katılan Tektek Dağları çevresinde Memlukler, Eyyubiler, Timur Devleri, Safeviler, Akkoyunlular, Dulkadiroğulları ve Türkmen aşiretlerinin himayesi altına girmiştir. Tektek Dağları Milli Parkı’nda görülmeye değer birçok tarihi kalıntı bulunmaktadır. Senem Mağarası, Suayip Şehri Harabeleri, Soğmatar Harabeleri gezilecek kalıntılar arasındadır.
Tektek Dağları Milli Parkı hem doğal bir güzellik hem de tarihin izlerini taşıyan kalıntılar arasında etkileyici bir yolculuk olacak sizler için.
Fırfırlı Camii
Şanlıurfa’nın tarihi yapılarından biridir Fırfırlı Camii. Vali Fuat Bey Caddesi üzerinde bulunan cami, ilk yapıldığı dönemde Oniki Havari Kilisesi olarak inşa edilmişti.
1956 yılında ise camiye çevrilmiştir. Fırfırlı Camii’nin hangi yıl yapıldığı tam olarak bilinmemektedir. Fırfırlı Camii’nin üç nefli bazilika plan düzeni vardır.
Yapımında kesme taş kullanılmış olup, dikkat çekici bir taş işçiliği vardır. Şanlıurfa’nın en eski yapılarından biri olan Fırfırlı Camii (Oniki Havari Kilisesi) şehir geziniz sırasında ziyaret edebilirsiniz.
Urfa Kalesi, Bazda Mağaraları ve Balıklı Göl gezi listenize dahil etmenizi önerdiğimiz yerler arasındadır.
Bazda Mağaraları
Tarihi taş ocakları özelliği taşıyan Bazda MağaralarıŞanlıurfa’nın tarihi turistik gezi alanlarından biridir.
Harran-Han el-Ba’rür yolunun 16 kilometre sonrasında yolun sağ ve sol kısmında hemen göreceksiniz Bazda Mağaraları’nı.
Urfa, tarihini en iyi anlatan şehirlerden biridir ve Balıklı Göl’ü, Fırat Nehri, Urfa Kalesi, Göbekli Tepe’si en çok turist çeken noktalarındadır. Tabii Bazda Mağaraları da görülmeye değer özelliklere sahiptir. Mağaraların içinde tüneller, meydanlar ve galeriler bulunmaktadır. Bir rehber eşliğinde bu mağaraları ziyaret edebilirsiniz. Urfa’nın yöresel yemeklerini de mutlaka tatmalısınız.
Urfa Kalesi
Şanlıurfa’nın merkezinde bulunan Urfa Kalesi, güneyde kalmakta olup Damlacık Dağının kuzeyinde konumlanmıştır.
Sarp kayalar üzerinde yer edinen Urfa Kalesi’nin girişi ise batı tarafından yapılmaktadır. Aynı zamanda kale, 25 burçtan oluşmaktadır ve çevresi surlarla çevrili durumdadır. Tam olarak hangi tarihte yapıldığı hakkında bir bilgi olmayan Urfa Kalesi, 812-814 yılları arasında yapıldığı düşünülmektedir.
Urfa Kalesi’nde Bizans ve İslam dönemlerinden birçok yapı mevcuttur. Onarımlarını ise daha çok Selçuklular, Akkoyunlular, Memlüklüler ve Osmanlı dönemlerinde görmüştür. Peygamberler şehri Şanlıurfa’da tarihi açıdan görmek isteyeceğiniz çok yer var. Balıklı Göl bu yerlerin başında gelir. Sizi bekleyen Urfa Kalesi gezinizden sonra diğer tarihi alanları da ziyaret edebilirsiniz. Urfa’nın manevi havasını muhakkak içinize çekmelisiniz.
Fırat Nehri
Fırat Nehri’nin başlangıcı Anadolu’da olup Türkiye sınırlarından çıkarak Irak ve Suriye’den geçerek Basra Körfezinde denize ulaşmaktadır.
Nehri ilk besleyen akarsu ise Dumlu Dağı’nın sularıdır. Muhteşem bir coğrafyaya ihtişamlı bir görsellik katan Fırat Nehri’nin uzunluğu toplamda 2 bin 800 kilometredir. Bu uzunluğun 970 kilometresi Türkiye sınırları içerisindedir. Birçok uygarlığın can damarı olmayı başarmıştır ve suları bereketli olarak nitelendirilmiştir.
Kimi zaman felaket de getiren nehirde yüzmek kesinlikle tehlikelidir. Yüksek kesimlerinde saklamış olduğu güzellikleri görülmeye değer. Malatya’daki Kayaarası Kanyonu, Levent Vadisi; Erzincan’daki Kemaliye Kanyonu ve Elazığ’da bulunan Hazar Gölü bu güzelliklerden sadece birkaçıdır. Görülmeye değer bir yeri daha vardır ki; Munzur Vadisi Milli Parkı, oluşturduğu faunayla en önemli doğal değerleri arasındadır.
Halfeti Antik Kenti
Türkiye’de siyah gülün tek yetiştiği yer olan Halfeti, M.Ö. 855 yılından bugüne yaşam alanı olmaya devam etmektedir.
Birçok medeniyeti barındıran Halfeti, Yunanlılar tarafından Urima, Süryaniler tarafından Kala Rhumeyta, Araplar tarafından Kalatül Rum olarak anılmış olup; Bizanslılar tarafından Halfeti adını almıştır. Şanlıurfa il sınırları içerisinde bulunmaktadır ve il merkezine uzaklığı 120 kilometredir. Halfeti ilçesinin bir kısmı Birecik Barajı’nın göl suları altında kalmıştır. Bu nedenle bu yerleşim yeri Karaotlak mevkiinde açılmıştır. Karaotlak ise il merkezine 7 kilometre uzaklıktadır. İlk dönemlerinden bugüne yaşamın tüm renklerini hala üzerinde taşımaktadır.
Urfa Balıklı Göl
Şanlıurfa’da doğduğu rivayet edilen Hz. İbrahim’in hikayesiyle kutsanmış bir göldür. Özellikte Urfa’da en çok anlatılan bir efsane olan Balıklı Göl, Kral Nemrut ve Hz. İbrahim arasında geçmiştir.
Hz. İbrahim, Kral Nemrut’un savunduğu putperstliği ortana kaldırmak için savaş açmıştır. Fakat aynı zamanda Nemrut’un kızına da aşık olmuştur. Bu durum üzerine Nemrut Hz. İbrahim’in yakılmasını emreder. Bunu üzerine Balıklı Göl’ün bulunduğu yere büyük bir ateş yakılır ve Hz. İbrahim ateşe atılır. Ateşe atıldığı sırada ateşler bir anda göle dönmüş ve ateşte yanan odunlarda balık olmuştur. Nerut’un kızı Zeliha o kadar ağlamış ki gölün kenarında küçük bir göl daha meydana gelmiştir. İşte o zamandan beri bu göl kutsanmış ve içindeki balıklara dokunulmamıştır. Her zaman ziyaretçilerini sıcak bir gülümsemeyle karşılayan Balıklı Göl’ü ve dinleyenleri etkileyen efsanesini yerinde görüp yaşamak için mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Şehrin diğer turistik alanları arasındaki Göbekli Tepe’yi, Bazda Mağaraları’nı, Urfa Kalesi’ni ve Fırat Nehri’ni de gezinize dahil edebilirsiniz.
Göbekli Tepe
Güneydoğu Anadulu bölgesi, Şanlıurfa ili sınırları içerisinde bulunan Örencik Köyü yakınlarında bulunan Cilalı Taş devrinden kalma mabetin bulunduğu yer.Şanlıurfa’ya 20 km mesafededir. Yapılan araştırmalar sonucu tarihi M.Ö. 11 bin yıllarına kadar uzandığı tespit edilmiştir. Günyüzüne çıkartılan dünyadaki en eski ve en büyük tapınma alanı olmasıyla da ünlüdür.
Şanlıurfa Müzesi
1969 yılında ziyarete açılan Şanlıurfa Müzesi, 1988 yılında şu anki binasına taşınmıştır. 73.800 arkeolojik ve etnografik eser müzede sergilenmektedir.
Kaynak: http://www.gezilebilecekyerler.com/sanliurfada-gezilecek-yerler/
Başrolde patlıcan: Söğürme
Patlıcan, kıyma (isteğe bağlı parça et) yemeğin ana malzemeleri. Ama sanmayın ki bunlardan ibaret. Domates, kuru soğan, Urfa biberini de unutmayalım!
Adına bakıp sipariş vermekten korkmayın: Şıllık tatlısı
Şanlıurfa’nın bir yiyenin bir daha bırakamadığı, şerbeti yakmayan lezzetli tatlısı. Eğer bir gün yolunuz Urfa’ya düşerse muhakkak yemeden dönmeyin.
Lezzet patlaması: Ağzı açık
Afyon yöresinde de bulunan bu yemekte diğer yörelerin aksine sirke kullanılmadan yapılıyor. Çay saatlerin vazgeçilmez lezzeti olan ağzı açık sıcak sıcak servis yapılıyor.
Çiğ börek gibi: Semsek
Adıyaman mutfağında da başrolde olan bu hamur işi Urfalıların da elinden hatta dilinden düşürmedikleri bir yiyecek. Önerileri ise yaz kış fark etmeden buz gibi ayranla birlikte yenilmesi.
Yoğurdun en lezzetli hali: Lebeni
Diyarbakır’ın en güzel çorbalarından biri olan Lebeni, Urfa’da da karşımıza çıkıyor. Özellikle yaz aylarında tabiri caizse kazan kazan yapılan çorbanın içimine doyum olmuyor.
Nohut sevdirir: Şehriyeli nohutlu bulgur pilavı
Urfa mutfağının en temel pilavlarından olan bu pilav yakın yörelerde de mevcut ancak deneyimlediğimiz için de rahatlıkla söyleyebiliriz, Urfalılarda yeri bir başka. Onsuz bir masa kurulmuyor neredeyse. Kesinlikle yolunuz Urfa’ya düşmese bile yemelisiniz.
Urfa’da kebap denilince akla o gelir: Ciğer kebabı
Haberlere konu olan “Urfa’da günde 5 ton ciğer kebabı tüketiliyor” haberinden sonra listeye almazsak olmayan bir yemektir kendisi. Evet, kebabı ünlü olan her şehirde var ciğer kebabı farkındayız. Ama Urfa’da olduğu kadar tüketilmiyor.
Bildiğimiz borani değil: Boranı
Borani diyen de var ama orijinalinin boranı olduğunu duyduk. “Bildiğimiz borani yemeğiyle karıştırmayın” diyor Urfalılar onun için. İri kesim kuzu etlerinin, nohutla buluştuğu bir lezzetten söz ediyoruz. Yanında dilim dilim ekmek yemek serbest!
Buz gibi bir salata: Bostana
Buz ile hazırlanıp dolapta bekletilen bu salata tahmin edeceğiniz gibi yaz aylarının vazgeçilmez lezzeti olsa da, kışın da yemeden duramayan Urfalılar yok değil.
Bildiğiniz tüm köfteleri unutun: Aya köftesi
Bulgurun en güzel hali diyebiliriz, avuç içinde özenle şekil verilir çıtır çıtır kızartılır. Yapmamız gereken tek şey afiyetle yemek.
Hem doyurucu hem leziz: Yuvalak
Bir yemek düşünün ki içinde hem bulgur, hem pirinç, hem de et olsun. Çorba mı desek sulu yemek mi desek bilemedik. Ama siz suyuna banmak için ekmekleri önünüzde hazır ediniz.
Pişsin diye beklersiniz: Sini taraklığı
Et, domates, biber ve sarımsak ile yapılan bu yemek kalabalık davetlerin ve bayramların olmazsa olmazıdır. Urfa ağzında “sini daraklığı” şeklinde de söylenir. Sini, farsça büyük tepsi demektir. Taraklık ise etin pirzola kısmını ifade eder.
Ve final onundur: Çiğ köfte
Çiğ köfte Şanlıurfa deyince akla gelen ilk lezzettir çünkü. Yavaş yavaş sabırla yoğurulur. Yumurtalı olanını yaparlar ki o da tadından yenmez. Umarız bir gün bu lezzeti yerinde yeme şansınız olur.
Kaynak: https://yemek.com/sanliurfa-yemekleri/
Peygamberler şehri diye anılan Urfa’nın 8000 yıl öncesine kadar uzanan zengin bir târihi vardır. Hatta hazret-i Âdem ile Havva’nın bir müddet Urfa’da kaldığı rivâyet edilir. Arap târihçilerine göre “Tufan”dan sonra hazret-i Nûh tarafından kurulan 18 şehirden biri de Urfa’dır. Böylece Urfa ilk yerleşim merkezlerinden biridir. Kuruluşundan bu yanaUrfa, yüzlerce efsâne ve hikâyeye konu olmuştur.
Urfa bağrında kurulan dünyânın ilk üniversitesi olarak bilinen Harran Üniversitesi ile ilk çağların kültür merkezi olmuştur. Urfa her köşesinde ve her taşın altında (târihi eser) efsâne yatan Efsâneler şehridir. Urfa Sümerler ve eski Babillilerin nüfûzu altında kalmıştır. Anadolu’da ilk siyâsî birliği kuran Hitit İmparatorluğu bu bölgeyi sınırları içine almıştır. Hititlerden sonra Âsurlular, onlardan sonra da Babilliler tekrar Urfa bölgesini ele geçirdiler. Medler Babilleri yenice bu bölge ve Bâbil topraklarını Medler ele geçirdiler. Medlerin yerine geçen Persler bu bölgedeki hâkimiyetlerini devam ettirdiler. M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralı İskender, İran Pers Devletini yenerek ortadan kaldırınca bu bölgeyi Makedonya İmparatorluğu topraklarına katmıştır. Makedonya Kralı İskender ölünce, imparatorluk komutanları arasında paylaşıldı. Bölge, Asya İmparatorluğu Salevkosların payına düştü.
Hurrilerin yaşadıkları Murri-Mitanni Devleti bu bölgede kuruldu. Krallığın başşehri “Vaşşugar” bugün Suriye sınırı üzerinde Habur Nehri doğusunda Resûleyn kasabasıdır. M.S. 1. asırda Romalılar bölgeye erişmişlerse de Urfa şehri Roma ile Patlar ve bunların yerine geçen Sasaniler arasında mücâdele konusu oldu. Pat ve Sasaniler bölgeyi daha çok ellerinde tuttular. M.S. 395’teRoma İmparatorluğu bölününce, Fırat ve Torosların ötesi olan Doğu Anadolu bölümü bütün Anadolu gibi Doğu Roma (Bizans)nın payına düştü ve bu bölge Bizans ile İran arasında jeopolitik mücâdele konusu oldu. Bizans devrinde Urfa’ya Edessa dendi ve bu şehirde Arâmi kültürü ve Sâmiler hâkim oldu. Arâmi kralları Bizans ve İran’a harac vermek sûretiyle varlığını devam ettirdiler.
Asr-ı Saadette, hazret-i Ömer’in halifeliği zamânında Urfa, Müslümanlar tarafından fethedilerek İslâm devletine katıldı. Abbâsîler devrindeyse Urfa ve Harran, iki mühim yerleşim ve kültür merkeziydi.
1086’da Selçuklu Türkleri bölgeyi Emir Bozan Bey emrindeki Türk ordusuyla Bizans’tan alarak fethetti. Birinci Haçlı Seferinde Urfa, Lâtinlerin eline geçti. Burada bir Haçlı Devleti kuruldu. 1098-1146 arasında 48 sene içinde Fransız asıllı 4 kont, Haçlı Devletini idâre etti. Zengilerin başkumandanlığındaki Türk orduları bu kontları yenerek esir aldılar ve nihâyet Nûreddîn Zengi Urfa’yı geri alarak kontluğa (Haçlı Devletine) son verdi. Urfa topraklarında Beyteginler isimli bir Türk hanedanı 1144’ten 1233’e kadar 89 yıl beylik kurdu ve bu devlet Zengilere, Artukoğullarına, Eyyûbilere ve Anadolu Selçuklu Devletine tâbi olarak varlığını devam ettirdi.
On üçüncü asır ikinci çeyreğinden sonra İlhanlılar, Türkleşmiş İran Moğolları ve Mısır-Suriye Türk Memlûk İmparatorluğu bölgeye hâkim oldular. Akkoyunlular ve Karakoyunlular Mısır-Suriye Türk Memlûk Devletine tâbi olarak bu bölgeyi ele geçirdiler.
Yavuz Sultan Selim Han 1516’da Urfa ve civârını Osmanlı Devleti sınırları içine kattı. Urfa, Osmanlı Devrinde 8 sancaklı “Rakka” beylerbeyliğinin (eyâletinin) çok defâ merkezi oldu. Osmanlı Devrinde “Ruhâ” veya “Urfa” ismiyle anıldı. Kânûnî Sultan Süleymân Han Irakeyn Seferine giderken iki gün Urfa’da kaldı. Osmanlılar zamânında Urfa önemli bir şehir olmak sıfatını muhâfaza etti ve mühim şahsiyetler yetiştirdi. Urfalı meşhurların sonuna Ruhâvî, Rehâvî veya Urfalı lakabı eklenmiştir. Şâir Nâbi Urfalıdır.
Tanzimattan sonra Urfa, Halep vilâyetinin (eyâletinin) 5 sancağından (vilâyetinden) birine merkez oldu. Sancağın 5 kazâsı bulunuyordu. Bilâhare Halep’ten ayrılarak müstakil sancak oldu.
Birinci Dünyâ Harbinden sonra 7 Mart 1919’da İngilizler tarafından işgal edildi ve 1 Kasım 1919’da Urfa’yı Fransız işgal kuvvetlerine devrettiler. Fransızlar Urfa’da bulunan Ermeni azınlığını silahlandırarak, Ermenilere aşırı imtiyazlar tanıdılar. Türklere âit malları Ermenilere devretmeye başladılar. 29 Aralık 1919’da Urfa’ya tâyin olan hemşehrileri Jandarma Komutanı Yüzbaşı Ali Saip (Ursavaş) Beyin liderliği altında Fransızları kovmak için teşkilât kurdular. Siverek’ten Said Bey idâresinde Badıllı Aşiretiyle güneyde Aneze Aşireti Reisleri düşmanı kovmak için gönüllülerini bu teşkilâta verdiler. 15 Ocak 1920’de başlaması düşünülen savaş ikmal zorlukları ile 8/9 Şubat 1920’ye tehir edildi. Millî Kuvvetler Fransız işgal birlik komutanına ültimatom vererek yirmi dört saat içinde Urfa’yı terk etmesini istediler. Fransızlar reddedince 9 Şubatta Millî Kuvvetler Urfa’nın yarısını ele geçirdiler. Urfa köylüleriyse Suruç ve Birecik’teki Fransız birliklerini kuşattılar. 12 Şubat’ta şiddetli çarpışmalar oldu. Urfa Müdâfaası 60 gün sürdü. Fransız askerleri atlarını kesip yemeye başladılar ve cephaneleri tükendi. Paris Gazetelerinde asker âilelerinin yazdığı:
“Haçlı Seferlerinde yüzbinlerce Hıristiyana mezar olan Türk Yurdu Anadolu’ya, evlatlarımızı bile bile ölüme göndermeye râzı değiliz. Hükümet istifâ etsin!” şeklinde mektuplar çıktı. Bir Fransız teğmenin:
“Marsilya’dan ayrılıyoruz. Bile bile Türkiye’ye kendi mezbahamıza sürükleniyoruz.” şeklinde başlayan hâtıra defteri Fransız kamuoyunda tesirler meydana getirdi.
Nihâyet Fransız işgal birlikleri müzakereyi kabul etiler. Urfalıların verdiği 60 deve, 20 katır ve Türk askerinin himâyesinde gece karanlığında Urfa’yı terk ederek, Suruç’a gittiler. 11 Nisan 1920 günü duâ, tekbir, gözyaşlarıyla Urfa Kalesine Türk Bayrağı kıyâmete kadar burada kalsın duâlarıyla çekildi. Urfalılar Fransız askerleriyle kahramanca savaşarak Urfayı düşman istilâsından kurtardılar. Cumhûriyet Devrinde bütün sancaklar gibi Urfa da kendi ismini taşıyan ilin merkezi oldu.
Kaynak: http://www.cografya.gen.tr/tr/sanliurfa/tarihce.html
• Akçakale
• Birecik
• Bozova
• Ceylanpınar
• Halfeti
• Harran
• Hilvan
• Merkez
• Siverek
• Suruç
• Viranşehir
Şanlıurfa ekonomisi geniş ölçüde tarıma dayanır. Sanâyi yeterli ölçüde gelişmemiştir. Faal nüfusun % 70’i tarımla uğraşır. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) bittiğinde bu ilimiz Türkiye’nin tarım ambarı olacak ve tarıma dayalı sanâyiyle diğer sanâyi kolları gelişerek, sanâyi merkezi hâline gelecektir.
Tarım: Şanlıurfa ilinin hâlen ekonomisinin % 60’ı bitki üretimi ve % 40’ı hayvancılığa dayanır. Yağışı az ve sulama imkânı sınırlı olan ilde verim düşüktür. Fakat Güneydoğu Anadolu Projesi gerçekleştiğinde bu bölgenin çehresi değişecektir. Harran, Ceylânpınar ve Mardin ovalarında sulu tarıma geçilerek verim artacaktır. Ceylanpınar hâlen dünyânın sayılı çiftliklerindendir. GAP tamamlandığında da Harran Ovası bir çiftlik hâline gelecektir.
Başlıca tarım ürünleri mercimek, burçak, pamuk ve kenevirdir. Bu il Türkiye’nin mercimek ambarıdır.
Sebzecilik sulama imkânı az olduğu için gelişmemiştir. Meyvecilik önemlidir. Tektek Dağlarında yabânî fıstık ağaçları aşılanmaktadır. Antep fıstığı üretimi artmaktadır. 80 bin hektarlık bağlardan yaklaşık 100 bin ton üzüm elde edilir. Halfeti ve Birecik ilçelerinde zeytincilik yapılır. Gün geçtikçe zeytinin yerini daha kârlı olan fıstık ağaçları almaktadır.
Hayvancılık: Bitki tarımından sonra en önemli gelir kaynağı hayvancılıktır. 60 köyde hayvancılık birinci derecede gelir kaynağıdır. 375 köyde ise ikinci derecede gelir kaynağıdır. İlde sığır, koyun, kılkeçisi ve hindi beslenir. Arıcılık gelişmektedir. Urfa’nın tereyağı çok meşhurdur. Siverek’te yağcılık bir sanâyi koludur. Türkiye’nin en iyi yarış atları bu ilde yetiştirilir.
Ormancılık: İlde orman yok denecek kadar azdır. Tektek Dağlarında yabânî fıstık ormanları, Karacadağ’da yer yer meşe, iğde, palamut korulukları bulunur.
Mâdenleri: Şanlıurfa mâdencilik bakımından zengin sayılmaz. Başlıca mâdenler asfaltit, fosfor tuzu, kurşun ve mermerdir. Bu yataklar zengin sayılmaz.
Sanâyi: Şanlıurfa’da sanâyi az gelişmiştir. Fakat GAP ile kurulacak hidroelektrik santralının devreye girmesiyle sanâyinin hızla gelişerek bu ilin bir sanâyi merkezi hâline geleceği tahmin edilmektedir. Başlıca sanâyi kuruluşları: Un fabrikaları, tuğla-kiremit fabrikaları, Urfa Pamuk İpliği Sanyii A.Ş., Çimento Fabrikası, Hilvan Yem Fabrikası, Siverek Tereyağ Fabrikası, Tarım Âletleri ve Makinası Fabrikası, Et ve Balık Kurumu Et Kombinası ve Yapağı Yıkama ve Yün İpliği Fabrikası.
Ulaşım: Şanlıurfa, karayolu ağının önemli kavşaklarından biridir. Gaziantep-Şanlıurfa-Nusaybin-Cizre-Habur yoluyla ülkenin güneydoğu ve güneybatısına bağlandığı gibi Gaziantep’ten ayrılan kollarla Batı ve İç Anadolu’ya da bağlanır. Adıyaman ve Diyarbakır yönlerinden gelerek Hilvan’ın kuzeydoğusunda birleşen yol Urfa’dan geçer ve güneye, sınır kapısına inerek Suriye’ye ulaşır. Bu yol transit taşımacılık açısından çok önemlidir.
İl dâhilinde devlet yolları 510 km ve il yolları 400 km’dir. Demiryolu hattıSuriye sınırına paralel geçer. Şanlıurfa’da demiryolu ilin güneyindedir. İl dâhilinde 11 istasyon vardır.
Kaynak: http://www.cografya.gen.tr/tr/sanliurfa/ekonomi.html
İlkçağdan Günümüze Urfa’da Sanat ve Edebiyat
Dünya haritasına baktığımız zaman coğrafik olarak belli yerlerde bulunan özel şehirler vardır. Bu şehirler, aynı zamanda merkez şehirlerdir. Tarihin nabzını tutmuş, insanlığa yol göstermişlerdir. Bir Akdeniz Kültürü, bir Anadolu Kültürü, bir Greko-Romen Kültürü dahası bir İslâm Kültürü, bu dünya haritasında yer alan birkaç merkez şehirden hareketle oluşmuştur. Atina, Roma, İskenderiye, Mekke, Medine, Kudüs, Bağdat, Şam, Halep, İstanbul ve Urfa…. Medeniyet dediğimiz gerçek, işte bu şehirlerden çıkmış, dönüşümlü olarak yer değiştirmişlerdir. Peygamberler şehri olarak bilinen Urfa’nın, yukarıda anlattığımız manada bir konumu vardır ki, din ve medeniyetlerin çıkış ve uğrak yeri olmuştur. Bu yüzden tarihin her safhasında ilgi odağı olmuş, sanat, edebiyat, düşünce ve tarihte çok önemli işlevler görmüştür.
Özellikle kültür tarihinde oldukça önemli bir yere sahip olan Urfa, dün olduğu gibi bugün de sanat ve edebiyatı nesilden nesile devam ettiren bir geleneğin temsilcisidir. Geçmişi çok eskilere dayanan bu şehrin, 2000 yıllık yazılı tarihi hatırlanırsa, buradaki sanat ve edebiyat ortamının ne kadar köklü ve sağlam temellere oturduğu daha iyi anlaşılır. Tarih boyunca Urfa’da, farklı din ve ırklar bir arada yaşandığından birçok kültür ve medeniyetin izlerini buralarda bulmak mümkündür. Çoğulcu bir yapıya sahip olan Urfa, oluşturduğu kültürel kaynaşma ile dünyanın ilgisini çekmiş ve halen de çekmeye devam etmektedir. Özellikle tarih boyunca çeşitli milletlerin istilasına uğrayan Urfa, kendine mahsus özelliklerinden hiçbir şey kaybetmeden, gelen kültürleri içinde eritmiş, bugün yüksek sesle seslendirilen çoğulculuğun örneğini yüzyıllar önce vermiştir. Urfa’nın halim selim dediğimiz güzel huylu insanının candan ve samimi davranışı, tarihten gelen bir özellik olup sanat ve edebiyattan beslenmiştir. Çünkü sanat ve edebiyat, kabalığı ve sivriliği kabul etmeyen, ruha ve gönüllere hitap eden bir dal olduğundan Urfa’ya gelen kültürler, kaba ve sivri yanlarını atmış, zaman içersinde şehrin kültürel yapısına uyarak, sanat ve edebiyat açısından çok önemli eserler bırakmışlardır.
Yine bu şehir medeniyeti, Hıristiyanlığın doğuşu açısından önemli olduğu kadar, bu dinin kültürel birikimini oluşturması bakımından da üzerinde durulmaya değer bir öneme sahiptir. Ayrıca İslâm’ın fethiyle Müslümanlaşan bu toprak, dünya kültür tarihi için bir dönüm noktası olmuştur. Yahudi, Hıristiyan, Müslüman ve Sabii alimlerin bir arada ders verdiği Harran Üniversitesi, şöhretini işte bu çoğulcu dönemde yakalamıştır. Urfa ve Harran Okulu dediğimiz felsefi ekollerin çıkışı, tercüme hareketleri, kültürel bir canlılık getirerek Urfa’nın sanat ve edebiyat açısından en parlak dönemini oluşturmuştur. Bugün gözle görülen bu kültürel zenginlik ve edebi gelenek, ilhamını bu tarihi birikimden almış ve günümüze kadar taşımıştır.
Urfa’daki sanat ve edebiyat ortamını kesin çizgilerle ayırmak mümkün değildir. Zira, yukarıda da belirttiğimiz gibi, çok dinli, çok kültürlü yapısından olsa gerek, edebiyat ortamı farklı din ve medeniyetlerden devamlı etkilenmiş ve beslenmiştir. Ayrıca sanat ve edebiyat ulusal çizgiler taşısa da, evrensele hitap ettiklerinden onları yeryüzünün ortak paydası olarak kabul etmeliyiz. Zira Yahudi, Hıristiyan ve Müslümanların birlikte yaşadığı bir toplumda edebiyat ve sanatın beslendiği damarın, coğrafyadan ve gelenekten kopuk olması mümkün değildir. Bu anlamda Urfa, yüzyıllar boyu büyük sanat, edebiyat ve düşünce adamı yetiştirmiş bir şehirdir. Bu şehrin yetiştirdiği büyük insanları herşeyden önce din ve mezhep taassubunun üstünde görmeliyiz. Ancak Urfa’daki sanat ve edebiyat ortamının daha iyi anlaşılabilmesi için dört ayrı başlık altında incelememiz gerekmektedir.
Kaynak: http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/TR,80730/ilkcagdan-gunumuze-urfada-sanat-ve-edebiyat.html