Van

VAN HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Van, Türkiye’nin nüfus bakımından en kalabalık 19. ilidir. Toplam yüz ölçümü 21.334 km2 olan Van bu özelliği ile Türkiye’nin en büyük 6. şehri olarak bilinmektedir. TÜİK’in 2016 verilerine göre Van’da yaklaşık olarak 1.100.190 kişi yaşamaktadır. Bu bakımdan Doğu Anadolu Bölgesi’nin en kalabalık şehri Van’dır. Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü’nün çevresi volkanik dağlarla çevrilidir ve çöküntü durumundadır. Başkale, Çaldıran, Erciş, Tuşba, Muradiye, Çatak, Gürpınar başta olmak üzere 13 tane ilçesi bulunmaktadır. Türkiye’nin en güzel şehirlerinden biri olan Van tarih, doğa ve kültür turizmi bakımından önemli bir konuma sahiptir. 2014 yılında “Büyükşehir” statüsüne kavuşan Van dünyada yaşanılan en eski kentler arasında yer almaktadır.

Van’a gitmek içintercih edeceğiniz ulaşım aracı Türkiye’nin hangi şehrinden nasıl gideceğinize bağlı olarak değişiklik gösterir. Doğu Anadolu ya da Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden Van’a gidecekseniz mesafeniz yakın olacağı için özel arabanızı ya da şehirlerarası otobüsü tercih edebilirsiniz. Erzurum – Van arası özel araç ile yaklaşık 5 saat sürmektedir. Diyarbakır – Van arası mesafe ise özel araçla 4 saat 45 dakikadır.

Van’a Ankara’dan özel aracınızla gitmek isterseniz yol tahmini olarak 15 saat sürmektedir. İstanbul’dan Van’a aracınız ile gitmek isterseniz mesafe yaklaşık 19 saattir. Eğer yolculuğa kış mevsiminde çıkacaksanız yol şartlarını göz önünde bulundurarak kış lastiği ve zincir olmadan yola çıkmamanızı tavsiye ederiz.

Van’a karayolunun yanı sıra havayolu ve demiryolu ile de ulaşım sağlanabilmektedir. Van Gölü Ekspresi Ankara’dan her salı ve pazar günü hareket ederek yaklaşık 26 saatte Tatvan’a ulaşmaktadır. Tatvan’dan otobüs veya feribot ile Van’a ulaşmak mümkündür. Van’a daha hızlı gitmek için şehir merkezine 8 kilometre uzaklıkta bulunan Van Ferit Melen Havaalanı’nı tercih edebilirsiniz. Van Gölü kıyısına kurulmuş olan Ferit Melen Havaalanı kurulduğu 1943 yılından bu yana Van ile diğer şehirler arasında önemli bir bağlantıdır. İstanbul’dan Van’a her gün düzenlenen uçak seferleri ile 1 saat 30 dakikada ulaşabilirsiniz. Yurt dışından Van’a gelmek isteyenler ise İstanbul aktarmalı olarak Van’a uçuş yapabilirler.

Doğu Anadolu’nun en gelişmiş kentlerinden olan Van’da keşfedilmeyi bekleyen pek çok tarihi ve doğal güzellik var…

Tatil rotanızı Doğu Anadolu’ya çevirdiyseniz ve Van’a yolculuk yapmayı düşünüyorsanız emin olun ki sizi pek çok tarihi ve doğal güzellik bekliyor. Eşsiz hazineleri ve köklü kültürü ile Van ülkemizin görülmeye değer yerlerinden biri. Van’ı keşfetmeye hazırlanan gezginler için hazırladığımız Van gezilecek yerler listesi de yolculuk boyunca size eşlik edecek…

Kaleler: Van’ın en önemli yapılarından biri olan Van Kalesi Van geziniz sırasında mutlaka görmeniz gereken bir yer, turistlerin uğrak noktalarından biri. Urartular’dan kalan ve tarihi M.Ö. 885’e uzanan Van Kalesi’nin yanı sıra Zernek Kalesi, Ayanis Kalesi, Hoşap Kalesive Çavuştepe Kalesi Van’da gezebileceğiniz diğer tarihi kalelerden.

Van Gölü: Türkiye’nin en büyük gölüne ev sahipliği yapan Van’ın simgelerinden biridir Van Gölü. Etrafında sayısız doğal güzellik barıdıran Van Gölü, şehir geziniz sırasındaki en keyifli duraklardan biri olacak. Van Gölü’nün yanı sıra Erçek Gölü de gezebileceğiniz bir diğer göl Van’da.

Akdamar Adası: Van Gölü’nün güneyinde bulunan Akdamar Adası, Van’ın eşsiz güzelliklerinden biri. Van Gölü’nün en büyük adası olan Akdamar Adası doğal güzelliğinin yanı sıra tarihi Akdamar Kilisesi, diğer adıyla Surp Harç Ermeni Kilisesi’ne ev sahipliği yapması nedeniyle de Van gezginlerinin uğrak noktalarından biri.

Kiliseler: Van, tarih boyunca farklı kültür ve dinlerden çok sayıda topluluğa ev sahipliği yapmış bir şehir. Bu nedenle Van’daki geziniz sırasında pek çok kilise ve camiye rastlayacaksınız. Akdamar Kilisesi, St. Bartholomeus Kilisesi, Adır Adası’ndaki Adır Kilisesi, Kaya Çelebi Camii, Hüsrev Paşa Camii, Halime Hatun Kümbeti, Süleyman Bey Kümbeti, İkiz Kümbetler, Galip Paşa Kümbeti, Hasan Bey Kümbeti bu yapılar arasında görülmeye değer olanlardan.

Eski Van Şehri: 1. Dünya Savaşı’na dek Ermeni ve Türkler’in bir arada yaşadığı bir yer olan Eski Van Şehri şu an harabe ve kullanılmaz durumda. Ancak burada halen gezip görebileceğiniz tarihi yapılar mevcut. Eski Van Şehir, Van Kalesi’nin güneyinde yer alıyor.

Kaplıcalar: Van’da hem dinlenip hem şifa bulmak isterseniz Erciş Doğancı Kaplıcası, Çatak Şeyh Cürüh Kaplıcası, Başkale Kelegom Kaplıcası ve Başkale Dereiçi Kaplıcası’nı gezmenizi öneriyoruz.

Peribacaları: Peribacaları denince aklımıza ilk gelen yer Kapadokya olsa da bu doğa oluşumlarını görebileceğimiz tek yer Kapadokya değil. Van’ın Başkale ilçesinde de Van Peribacaları’nı görmek, bu eşsiz doğa oluşumlarını keşfetmek mümkün.

Van Müzesi: Özellikle Urartu uygarlığından kalma çok önemli parçaların sergilendiği Van Müzesi Van gezinizde mutlaka uğramanız gereken yerlerden biri. Arkeolojik kalıntıların yanı sıra el yazmaları ve el sanat ürünleri ile eski savaş aletlerinin de sergilendiği Van Müzesi şehir merkezinde bulunuyor.

Van Kedi Evi: Van’ın simgelerinden bir de Van Kedisi. Van Kedilerinin neslini korumak için kurulmuş olan Van Kedi Evi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin kampüsünde yer alıyor.

Van Gezilecek Yerler – Tarihi Yerler

Van Kedi Evi

Van Kedi Evi
Van Kedi Evi

Nesli azalan Van kedilerinin korumaya alınması için yapılıp işlevsel hale gelen Van Kedisi Evi, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde bulunmakta.

Dünyanın faunası için çok önemli bir yere sahip olan Van kedilerinin, artık korunabildiği ve bilimsel çalışmaların da gerçekleştiği Van Kedi Evi’nde dişi ve erkek kediler ayrı bölümlerde bulunmakta. Yeni doğan kediler için de küçük bir bölüm ayrılmış durumda olup, hasta olan kedilerin tedavileri yapılmakta.

Bahçede oynayan Van kedilerinin çok farklı ve bir o kadar tatlı dünyalarına tanık olmak isteyenlere çok eğlenceli bir gezi noktası oluyor Van Kedi Evi.

Bahçede oynayan kedileri seyrettikçe hepsini kucaklamak isteyeceksiniz.

 

Van Peribacaları

Van Peribacaları
Van Peribacaları

Keşfedilmemiş birçok bölgeye sahip olan Van,Kapadokya’ya rakip çıkabilecek kadar etkileyici peribacalarına sahiptir.

Van Peribacaları, volkanik Yiğit Dağı’nın püskürttüğü kayaçların aşınmasıyla meydana gelmiş durumda. Bölge, Başkale ilçesine bağlı olan Yavuzlar Köyü sınırları içerisinde yer alıyor ve “Vanadokya” olarak da adlandırılıyor.

Kapadokya Peribacaları’nı aratmayan bölgenin çok fazla tanıtımı yapılmadığı için pek bilinmemekte. Fakat buna rağmen geleceğin önemli turizm alanları arasında gösteriliyor.

 

Eski Van Şehri

Eski Van Şehri
Eski Van Şehri

Eski Van Şehri, Van Kalesi’nin güney kısmında bulunmakta olup, tüm kalıntılarıyla yeni kazı çalışmalarına ev sahipliği yapmakta.

Van’ın bu eski yerleşim alanı üç yönden çevreleyen surlarla takviye edilmiş. Şehrin en önemli kalıntılarından ve eski fotoğraflarından buradaki evlerin genellikle tek veya iki katlı olarak inşa edildiği bilinmekte. Eski Van Şehri’nin camileri, kiliseleri ve diğer tüm yapıları Rus işgaline kadar kesintisiz kullanılmış olup, işgalin ardından işlevselliklerini yitirmiş. Günümüzde sadece birkaç yapının harap bir şekilde geldiği bölgede ne yazık ki Van Ulu Camii’nin de sadece minaresinin bir bölümü görülür.

Her ne kadar terk edilmiş bir bölge de olsa, Van’a gelen turistlerin ve araştırmacıların uğrak yeridir. Günümüzde arkeoloji kazıları yapılan Eski Van Şehri’nde her geçen gün yeni kalıntılar gün yüzüne çıkarılıyor.

 

Adır Kilisesi

Adır Kilisesi
Adır Kilisesi

Van Gölü’nün üzerindeki Adır Adası’nda bulunan ve adayla aynı ismi taşıyan kilise, adanın tarihi değerlerinden biridir.

Adır Kilisesi’nin yanı sıra adada manastır ve şapel de bulunmaktadır. Kilisenin yapım tarihi 1621 olarak bilinmektedir. Kilise, adanın güney kısmında yer alır.

Van Gölü’nün güzelliğine eşlik eden Adır Adası, sahip olduğu tarihi kalıntılarıyla ziyaret duraklarınız arasında mutlaka yerini almalı.

 

Adır Adası

Adır Adası
Adır Adası

Van Gölü’nün yüzölçümü büyük adalarından biri olan Adır Adası, Lim Adası olarak da adlandırılmaktadır.

Adır Adası hem içerisindeki tarihi kilise ve manastırıyla hem de doğal güzelliğiyle görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Özellikle bahar aylarında gidip görmenizi önerdiğimiz Adır Adası, çok sayıda martının kuluçka merkezi haline gelmiştir. Adanın doğasına sinen tarihi atmosferi mutlaka yaşamalısınız. Adır Adası’nın ardındanAkdamar Adası’nı da ziyaret etmenizi öneririz.

Akdamar Kilisesi

Akdamar Kilisesi
Akdamar Kilisesi

Van’ın en göz dolduran manzaralarından birini sunarAkdamar Adası. Adanın içerisindeki Surp Haç Kilisesi ise adanın ismiyle anılmaktadır.

Mimari açıdan gözlere hitap eden Akdamar Kilisesi, Kral I. Gagik’in isteği üzerine 915-921 yılları arasında inşa edilmiştir. Mimarı ise Manuel adlı bir kişiye aittir. Akdamar Kilisesi aynı zamanda Ortaçağ Ermeni sanatının en parlak eserleri arasındadır.

Kilisenin dış cephesindeki bitki ve hayvan motifleri dikkat çekici detaylar arasında olup, bu mimari eser günümüzde müze olarak düzenlenmiştir.

Van Gölü gezisinde görülmesi gereken yerlerin ilk sıralarında yer alan Akdamar Kilisesi, müze olarak ziyaretlerinizi bekliyor.

 

St. Bartholomeus Kilisesi

St. Bartholomeus Kilisesi van
St. Bartholomeus Kilisesi

Van-Başkale’nin sınırlarında bulunan Albayrak Köyü’ndeki St Bartholomeus Kilisesi, bölgede ender Hristiyan dini yapılarından biridir.

St. Bartolomeus Kilisesi’nin yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte; 3. Yüzyılda yapıldığına dair görüşler bulunmaktadır. Şehrin göz dolduran yapıları arasında olup; turizme kazandırılması amaçlanarak restorasyon çalışmaları yapılmaya başlanmıştır. Kilisenin duvarlarındaki süslemeleri orijinalliğini günümüze kadar korumuştur ve aynı zamanda şehrin turizm potansiyeli yüksek olan bir yapısıdır. Van gezinizde mutlaka görmenizi önerdiğimiz St. Bartholomeus Kilisesi’nin ardından şehrin diğer önemli yapıtları arasındaki Van Kalesi’ni, Şeytan Köprüsü’nü, Muradiye Şelalesi’ni ve Hüsrev Paşa Camii’ni ziyaret edeceğiniz yerlere dahil edebilirsiniz.

 

Şeytan Köprüsü

Şeytan Köprüsü
Şeytan Köprüsü

Van’da bulunan Bendi Mahi Çayı üzerinde yer alan Şeytan Köprüsü, büyüleyici bir yapıya sahiptir.

Şehrin zengin tarihinin izlerini taşıyan Şeytan Köprüsü’nün ne zaman yapıldığı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Fakat XIII. yüzyılda İlhanlı Hükümdarları tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir. Bunun sebebi ise; İlhanlı Hükümdarlarının bu bölgeyi Tebriz’den gidiş gelişler için kullanıyor olmaları. Muradiye ilçesinde bulunan Şeytan Köprüsü, iki kaya üzerinde kurulmuştur ve hala sağlamlığını korumakta ve kullanılmaktadır. İki taş arasında suların hızlı bir şekilde akması, köprüyü daha bir heybetli hala getirmektedir. Şeytan Köprüsü’nü Van gezinizde mutlaka görmenizi öneririz. Zengin bir tarihe sahip olan Van’ın en görülesi gereken yerleri arasındaki Şeytan Köprüsü’ne gittiğinizde fotoğraf çekmeyi unutmayın. Hurkan Köprüsü de şehrin görülesi köprü yapılarındandır.

 

Hurkan Köprüsü

Hurkan Köprüsü
Hurkan Köprüsü

Zengin tarihi kalıntılara sahip olan ve aynı zamanda doğal güzellikleriyle de dikkatleri üzerine çeken Van, Doğu Anadolu’nun en güzel parçalarından biridir. Kaya Çelebi Camii, Hüsrev Paşa Camii, Akdamar Adası, Muradiye Şelalesi, Erçek Gölü…

Birçok gezilecek yeri olan Van, ziyaretçilerinin ilgisini Hurkan Köprüsü’ne de taşımaktadır. Hurkan Köprüsü’nün XVII-XVIII yüzyılları arasında yaptırıldığı tahmin edilmektedir ve Osmanlı Devleti tarafından yapıldığı düşünülmektedir. Köprünün yapımında moloz taş ve kesme taş kullanılmıştır. 1988 yılında ise büyük bir onarımdan geçmiştir. Hurkan Köprüsü, şehrin tarihine tanıklık etmiş yapıtlar arasında olup; günümüzde Van’ın gezilip görülmesi gereken yerleri arasındadır ve hala kullanılmaktadır. Van’a gezi planı yapıyorsanız, gezi listenize Hurkan Köprüsü’nü de dahil edebilirsiniz. Sağlamlığıyla ve mimari görüntüsüyle göz dolduran Hurkan Köprüsü, Çatak ilçesinin yakınında bulunan Çatak suyu üzerindedir. Hurkan Köprüsü’nü gezdikten diğer tarihi ve doğal alanları ziyaret edebilirsiniz. Şeytan Köprüsü de şehrin tarihi köprüleri arasındadır.

 

Halime Hatun Kümbeti

Halime Hatun Kümbeti
Halime Hatun Kümbeti

Van’ın Gevaş ilçesinde bulunan Halime Hatun Kümbeti, şehrin görülmesi gereken yapıları arasındadır.

Gevaş’ta bulunan Selçuklu mezarlığının yakınında bulunan Halime Hatun Kümbeti’nin tarihi 1335 yılına kadar inmektedir. Melik İzzeddin’in, kızı Halime Hatun için yaptırdığı kümbetin ustası ise Ahlatlı pehlivan oğlu Esed’dir. Onikigen şeklinde yapılan kümbetin üzerinde piramit tarzında külahı vardır. Yapısında ise; düzgün kesme taş kullanılmıştır. Aynı zamanda tüm cephelerde bitkisel, geometrik ve yazılardan oluşan süslemeler bulunur. Van’ın tarihsel değerleri arasındaki Gevaş Halime Sultan Kümbeti’ni gezinize dahil etmenizi öneririz. Diğer taraftan Hüsrev Paşa Camii, Ayanis Kalesi ve Muradiye Şelalesi sizleri bekliyor olacak.

Kaya Çelebi Camii

Kaya Çelebi Camii
Kaya Çelebi Camii

17. yüzyıl eserlerinden biridir Kaya Çelebi Camii. TıpkıHüsrev Paşa Camii gibi eski Van’ın Orta Kapı Mahallesi’nde bulunmaktadır.

Kaya Çelebizade Koçi Bey tarafından 1660 yılında inşa edilmeye başlanan Kaya Çelebi Camii, Koçi Bey’in idamı üzerine Cem Dedemoğlu Mehmet Bey tarafından tamamlanmıştır. Van’ın zengin tarihinde kendine yer edilnen Kaya Çelebi Camii, bölgeye gelen turistler tarafından ilk ziyaret edilen yerlerden biridir. Tabii bu yapının yanı sıra; Zernek Kalesi, Ayanis Kalesi, Hurkan Köprüsü, Van Gölü ve Muradiye Şelalesi de merak edilen yerler arasında. Kaya Çelebi Camii’nin iç ve dış mimarisi sizi etkisi altına alacak. Tek şerefesi bulunan caminin kapı ve pencerelerindeki bitkisel ve geometrik süslemeler hayranlık kazanacak kadar büyüleyici. Van gezisine çıkmayı planlıyorsanız Kaya Çelebi Camii’yi mutlaka görmenizi öneririz.

 

Hüsrev Paşa Camii

Van Hüsrev Paşa Camii
Hüsrev Paşa Camii

Mimar Sinan eserlerinden biri olan Hüsrev Paşa Camii,Van’da bulunan Hüsrev Paşa Külliyesi’nin bir parçasıdır.

Hüsrev Paşa Camii’nin kitabesindeki bilgiye göre; 1567 yılında Van Beylerbeyi olan Köse Hüsrev Paşa tarafından yaptırılmıştır. Mimar Sinan’ın eserlerinden biri olan caminin yapımında; kesme taş, tromp ve tuğla kullanılmıştır.

Aynı zamanda iç mekanda bulunan çiniler hala göz doldurmaya devam etmektedir. İç mekanda dikkat çeken diğer bir detay ise; kıble duvarının ortasında bulunan mihrap. Hüsrev Paşa Camii’nde kazı ve restorasyon çalışmaları da yürütülmektedir.

Van gezinizde ilk görmeniz gereken yerler arasındaki Hüsrev Paşa Camii, Orta Kapı Mahallesi’nde bulunmakta olup; ulaşımı oldukça kolaydır. Hüsrev Paşa Camii’nin ardından Kaya Çelebi Camii, Ayanis Kalesi, Hurkan Köprüsü, Halime Hatun Kümbeti, Zernek Kalesi ve Muradiye Şelalesi görmenizi önerdiğimiz yerler arasında.

 

Zernek Kalesi

Zernek Kalesi
Zernek Kalesi

Türkiye’nin tarihi değerleri arasında bulunan ve günümüze kadar gelmeyi başarmış olan Zernek Kalesi,Van-Gürpınar’da bulunmaktadır. Bir iç kale özelliği taşıyan Zernek Kalesi’nin doğusunda; bir zamanlar Zernek Beyi’nin ikamet ettiği köşk bulunmaktadır.

Kale hakkında kesin bir bilgi bulunmasa da Zernek mirlerinden İbrahim Beyoğlu tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir. Sarp bir kayalık üzerine konuşlanmış olan Zernek Kalesi, Van gezinizde etkileyici duraklarınız arasında olabilir. Kalenin önemli bir kısmı yıkılmış olsa da hala görülmeye değer bir niteliği vardır. Yapımında moloz taş kullanılmış olup; 4 kattan oluşmaktadır. Doğu Anadolu’nun tarihini yansıtan Zernek Kalesi gezinizin ardından şehrin diğer tarihi ve doğal güzelliklerini keşfe çıkabilirsiniz. Erçek Gölü, Akdamar Adası, Hüsrev Paşa Camii, Ayanis Kalesi ve Van Gölü görmenizi tavsiye ettiğimiz yerler arasında.

 

Ayanis Kalesi

Ayanis Kalesi
Ayanis Kalesi

Doğu Anadolu’nun şehirlerinden biri olan Van, tarihi ve doğal güzellikleriyle görenlerin hayranlığını kazanıyor.Akdamar Adası, Hüsrev Paşa Camii, Halime Hatun Kümbeti, Erçek Gölü, Zernek Kalesi ve Hoşap Kalesişehrin en görülesi yerleri arasındadır.

Van’ın tarihine tanıklık etmiş diğer bir yapı ise Ayanis Kalesi’dir. Ayanis Kalesi, şehir merkezine sadece 35 kilometre uzaklıkta olup; Van Gölü’nden 250 metre yükseklikte yer alır. 1989 yılında Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Önasya Arkeoloji Bölümü’nde Prof. Dr. A. Çilingiroğlu’nun başkanlığını yaptığı bir kazı çalışması gerçekleşmiştir. Yapılan arkeolojik kazılarda mimari yapılar ve küçük kalıntılar gün yüzüne çıkarılmıştır. Çıkarılan her yapı kalenin tarihiyle ilgili önemli bilgilere ulaştırmıştır. Bulunan kitabeye göre; kale Argişti’nin oğlu Rusa tarafından yaptırılmıştır.

Tarihi ise M.Ö. 645-643 yıllarına dayanan Ayanıs Kalesi, aynı zamanda Urartu dönemine ait önemli bilgiler de vermektedir. Tarihi gezilere özel bir ilginiz varsa; Ayanis Kalesi’ni ziyaret edebilirsiniz.

 

Akdamar Adası

Akdamar Adası
Akdamar Adası

Van gezinizde ilk görmeniz gereken yerler arasındadır Akdamar Adası. Van Gölü’nün en büyük adası olan Akdamar’da Ermeniler tarafından yapılan bir kilise bulunmaktadır. Adanın yüzölçümü 70.000 metrekaredir. Akdamar Adası’nın güzel bir efsanesi vardır. Adanın ismi de bu efsaneden gelmektedir.

Bir zamanlar Ermeni keşişinin güzeller güzeli bir kızı varmış. Adı Tamara… Adanın yakınlarında çobanlık yapan bir gençle birbirlerine aşık olurlar. Genç çoban her gece Tamara’yla buluşmak için adaya yüzermiş. Tamara ise yerini belli etmek için fener yakarmış. Bir gün kızın babası bu aşkı öğrenmiş ve kızının çobanla nasıl buluştuğunu öğrenmiş. Bir gece yine kızı buluşmaya giderken babası da çıkmış arkasından. Genç çoban yüzerken keşiş elinde fenerle adanın kıyısından sürekli ışık vermiş. Farklı yerlerden ışık vermeye başlayınca genç çoban sürekli yüzerek gücünü yitirmiş. Yorulan çoban dibe çökmeye başlamış. Son sözleri ise Ah Tamara! olmuş. Tamara, sevdiğinin sesini duyunca babasının oyununa geldiklerini anlamış. Kendini atmış göle. İki genç boğularak ölmüş ama bedenleri Van Gölü’nde buluşmuş.

Hikaye böyledir. Ahtamar olarak anılan bölge, Akdamar olmuş zamanlar. Van gezinizde bu güzel efsanenin bahsedildiği Akdamar Adası’na gitmenizi öneririz. Ardında; Hurkan Köprüsü’nü, Ayanis Kalesi’ni, Zernek Kalesi’ni, Erçek Gölü’nü ve Van Kalesi’ni ziyaret edeceğiniz yerlere ekleyebilirsiniz.

Hoşap Kalesi

Hoşap Kalesi
Hoşap Kalesi

Van-Gürpınar ilçesinin tarihi değerleri arasında yer alan Hoşap Kalesi, sarp bir yamaç üzerinde bulunmaktadır.

Van merkezine 60 kilometre uzaklıkta olan Hoşap Kalesi, zengin bir tarihi kalıntıya sahiptir. Kalenin içerisinde cami, eski hamam, medrese, su sarnıcı, zindan ve odalar günümüze kadar ulaşmıştır. Bir Orta Çağ kalesi olan yapının birçok kalıntısı ise Osmanlı Devleti’ne bağlı Mahmudi Beyliği zamanında yapılmıştır. Çavuştepe Kalesigibi tarihi Urartu dönemine uzanan Hoşap Kalesi, İran-Türkiye arasındaki yolda bulunmasından dolayı eski dönemlerde stratejik bir öneme sahipti. Van gezinizde Hoşap Kalesi’ni ziyaret ettikten sonra; Muradiye Şelalesi’ni, Ayanis Kalesi’ni, Van Kalesi’ni ve Erçek Gölü’nü gezmenizi öneririz. Şehrin zengin tarihi ve doğal güzellikleri unutulmaz bir yolculuk yaşatacak sizlere.

 

Çavuştepe Kalesi

çavuştepe kalesi
çavuştepe kalesi

Bol Dağları’nın bir tepesinde konuşlanmış olan ve bir Urartu kalesi olma özelliği taşıyan Çavuştepe Kalesi, Vanilinin sınırları içerisindedir.Gürpınar’a 10 kilometre ve Van’ 25 kilometre uzaklıktaki Çavuştepe Kalesi’nde arkeolojik kazılar ve araştırmalar yapılmıştır. Yapılan araştırmalarda aşağı ve yukarı kale ile ana giriş kapısı ortaya çıkmıştır. Çavuştepe Kalesi’nin Urartuların en parlak döneminde yapıldığı bilinmektedir. Kale, askeri ve ekonomik amaçla yapılmıştır. Kalede keşfedilmeyi bekleyen çok kalıntı vardır. Zengin bir tarihe tanıklık eden Çavuştepe Kalesi, Van gezinizin etkileyici bir durağı olabilir. Şehrin diğer zenginliklerini ziyaret edip keşif yolculuğunuza devam edebilirsiniz. Van Kalesi, Van Gölü, Erçek Gölü ve Muradiye Şelalesi gezi listenizde olması gereken yerler arasındadır.

 

Muradiye Şelalesi

Muradiye Şelalesi
Muradiye Şelalesi

Doğu Anadolu’nun doğal güzelliklerinin önemli bir parçası olan Muradiye Şelalesi, hem dinlenmek hem de eğlenmek için tercih edilen noktalar arasındadır.

Van’da bulunan Muradiye Şelalesi, genellikle yakın şehirlerden yoğun ilgi görmektedir. Bitlis, Muş, Hakkari ve Batman illerindeki halk, yazın piknik yapmak için ve serinlemek için gelmektedir. Van’a yolunuz düşerse mutlaka Muradiye Şelalesi’ni ziyaret etmelisiniz. Van-Muradiye’de bulunan bu tabiat harikası, çevresindeki keşif yerleriyle de sizleri fazlasıyla şaşırtacak. Doğu Anadolu’nun hem tarihine hem de doğal güzelliğine kendinden bir şeyler katan Muradiye Şelalesi, son zamanlarda yabancı turistlerin de yoğun ilgisini görmeye başlamıştır. Türkiye’nin en çekici parçalarından birini oluşturan şelale yakınlarında alabalık tesisleri de bulunmaktadır. Bu arada Halime Hatun Kümbeti’ni, Van Kalesi’ni, Hüsrev Paşa Camii’ni, Çavuştepe Kalesi’ni, Erçek Gölü’nü ve Van Müzesi’ni şehir gezinize dahil edebilirsiniz.

 

Erçek Gölü

Erçek Gölü van
Erçek Gölü

Bir set gölü özelliği taşır Erçek Gölü. Doğu Anadolu’nun güzellikleri arasındaki Erçek Gölü, Van Gölü’nün 30 kilometre doğusunda bulunur.

Bu doğal güzelliğin yüzey alanı 114 km2’dir. Aynı zamanda Van Gölü’nden sonraki en büyük göl özelliği taşımaktadır. Erçek Gölü’nün suyu sodalı ve tuzlu suya sahiptir. Bu doğal güzelliğin bir parçası olan bölge, her yıl Erçek Gölü Flamingo Festivali’ne ev sahipliği yapmaktadır.

Türkiye’de yaklaşık olarak 450 kuş türünün 210’una ev sahipliği yapan Erçek Gölü’nün içinde hiçbir balık türü yaşamamaktadır. Van gezinizde Erçek Gölü’nü ziyaret edeceğiniz yerler arasına dahil edebilirsiniz. Bu arada Van Müzesi, Ayanis Kalesi, Akdamar Adası, Zernek Kalesi, Çavuştepe Kalesi, Muradiye Şelalesi ve Van Kalesi görmeniz gereken yerler arasında.

 

Van Kalesi

Van Kalesi
Van Kalesi

Van Kalesi, Urartu Krallığı tarafından kütle halindeki taştan yaptırılan ve Urartu başşehri Tuşpa’yı kuş bakışı gören bir istihkam yapıdır. Van Gölü kıyısında olup, Van şehrine 5 km uzaklıkta bulunan bu kale sarp bir kayalık üzerine inşa edilmiştir.

Yapı 1800 m uzunluğunda, 120 m genişliğinde ve 80 m yüksekliğindedir. Kale MÖ 9. yüzyılda Lutipri’nin oğlu Sarduri tarafından MÖ 840-MÖ 825 tarihleri arasında kurulmuştur.[1] Çok sayıdaki bu tür istihkamlara şimdiki Ermenistan, Türkiye ve İran’da rastlanır.

Genellikle bu tür yapılar yeryüzüne çıkmış kayalarda ve yamaçların içinde yapılır. Bu tür kaleler genellikle yabancı ordulara karşı koymak için değil, bölge kontrolü için kullanılır. Van şehri eteklerindeki bu yapının harabeleri onun duvarlarının Orta Çağda yapıldığını destekler

Van Gölü

Van Gölü
Van Gölü

Van Deniz olarak adlandırılan Van Gölü, Nemrut Dağı’nın patlaması sonucu oluştuğu varsayılan bir göldür. Tatvan ilçe sınırlarında olup, yüzölçümü 3.713 km2’dir.Suyu tuzlu ve sodalıdır. Su seviyesi mevsime bağlı olarak yükselip alçalmaktadır. Gölde; Akdamar, Çarpanak, Kuş ve Adır adaları vardır. Buradaki adalar turistler tarafından ziyaret edilmektedir. Kapalı bir havza olmakla birlikte suları buharlaşma sonucu kaybolmaktadır. Bu durum gölde tuz birikimine neden olmaktadır.

Soda üretimi için önemli bir göl durumda olup, akarsu ağızlarında bol miktarda balık yaşamaktadır. Sadece dağlarda eriyen karlar gölü beslemektedir. Van gölü doğal yapısıyla ve adalarıyla gezilecek yerler arasında yer almaktadır. Türkiye’nin doğal güzelliklerini görmeyi asla ertelemeyin.

 

Van Müzesi

Van Müzesi
Van Müzesi

Van’ın tarihi sürecini, kültürel değerlerini tanıyabileceğimiz bir gezi alanıdır Van Müzesi. Şerefiye Mahallesi, HAcıosman Sokak’ta bulunan müze, geniş kapsamlı bir koleksiyona sahip.

1972 yılında kurulan müzedeki tüm arkeolojik eserler kronolojik olarak sıralanmıştır. Prehistorik dönemden Urartu dönemine kadar olan tarihi parçaları görebilirsiniz. Tilkitepe, Kızdamı, Van Kalesi, Anzaf Kalesi Toprakkale, Çavuştepe gibi alanlardaki kazı çalışmalarında çıkan eserleri de görmeniz mümkün. Müzenin bahçesi ise açık hava müzesi olarak düzenlenmiş durumda.

Van Müzesi’nin etnografik eserlerin sergilendiği bölümler de bulunuyor. Bu bölümde Van yapımı gümüş kemerler, yöreye ait kilimler, bilezikler, gerdanlıklar ve tütün tabakları gibi parçalar şehrin kültürünü ve geleneğini gözler önüne sermekte.

Kaynak: http://www.gezilebilecekyerler.com/vanda-gezilecek-yerler/

Türkiye’nin hemen her şehrinde olduğu gibi Van ilinin de kendine has yöresel lezzetleri bulunmaktadır. Sebze yemeğinden et yemeğine, salata çeşitlerinden tatlılarına kadar Van, kendini diğer şehirlerden ayırmaktadır. Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan Van ili, bulunduğu coğrafi şartlar itibariyle zengin bir mutfak kültürüne sahiptir.

Van iline özgü birçok meşhur yemek, içecek, hamur işi ve tatlılar vardır. Ama Van denince akla ilk gelen yöresel lezzetler sengeser, ciğer köftesi, eşkili, kürt köftesi, helise v.b. Bu yöresel lezzetlerin dışında Van iline özgü diğer yöresel lezzetleri de anlatmaya çalışacağız. İşte sizlere Van yöresine ait lezzetler…

Van Yöresel Yemekleri

  • KAVURMALI UŞGUN EKŞİLİSİ
  • SENGESER
  • KURUT AŞI
  • KURUT KÖFTESI
  • CİĞER KÖFTESİ
  • TANDIR BALIĞI
  • AYRAN AŞI
  • KÜRT KÖFTESİ
  • EŞKİLİ
  • ÇIRIŞ MIHLASI
  • ÇIRIŞ PILAVI
  • AYVA YEMEĞI
  • HELISE
  • CILBIR
  • BORANI (PEYGAMBER YEMEĞİ)
  • MURTUĞA
  • OTLU PEYNIR
  • CACIK
  • GAVUT
  • ERİK KIZARTMASI
  • KAŞIK TATLISI

Kaynak: http://www.nenedirvikipedi.com/yemek-tarifleri/van-ilinin-meshur-yoresel-yemekleri-10384.html

Van bölgesinin zengin târihi 4000 sene önce Orta Asya’dan göç ederek bu bölgeye yerleşen Hurrilerle başlar. Hurrilerin bir kolu da Mitannilerdir. Hurriler Hititlerle, aynı çağda yaşadılar. Anadolu’da ilk siyâsî birliği kuran Hititler Van bölgesini Hurrilerin elinden alamadılar. Esâsen Hititler de Orta Asya menşeylidir. Asur ve Babiller hâkimiyetlerini Van Gölü güneyine kadar götürmüşlerse de, bu bölgeyi ele geçiremediler. 

Orta Asya’dan gelen Urartular bu bölgeyi Hurrilerin elinden alarak Urartu Krallığını M.Ö. 9. asırda kurdular. M.Ö. 859 ile M.Ö. 612’ye kadar 247 yıl devam eden Urartu Kralığında 12 kral gelip geçti. M.Ö. 713 ile M.Ö. 612 arasında Asur İmparatorluğunun hâkimiyetini kabul ederek krallığı devam ettirdiler. Urartu Krallığının başşehri Van (Tuşba) Asur Dilinde ise (Turuşba) idi. Fakat M.Ö. 830’dan önce Urartu’nun başşehri Van Gölü kuzeynideki “Arzaşkun” idi. M.Ö. 585 senesinde Medler Urartu Krallığına son verdiler. Medlerden sonra onların yerine geçen Persler bu bölgeye hâkim oldular. M.Ö. 331 senesine kadar, Bu bölge Medler ve Perslerin kontrolünde kaldı. M.Ö. 4. asırda (331 senesinde) MakedonyaKralı İskender Pers İmparatorluğunu yenerek sona erdirdi. İskender’in ölümünden sonra Selevkoslar (Asya) İmparatorluğuna dâhil olan bu bölge, sonra Roma İmparatorluğu topraklarına katıldı. Roma İmparatorluğu ile Partlar arasında bu bölge için sık sık savaşlar oldu. Bu bölgedeki Ermeni Derebeyleri bâzan Roma’ya bâzan da Partlara tâbi oldu. Fakat târihin hiçbir devrinde bağımsız bir Ermeni Krallığı kurulamadı. M.Ö. 225’te Partların eline geçen Van, M.S. 226’da Sâsânîlere devredildi. 

Roma İmparatorluğunun M.S. 395’de ikiye bölünmesi üzerine bu bölge Doğu Roma (Bizans)ın payına düştü. Bizans’la Sâsânîler bu bölge için zaman zaman savaştı ve bölge devamlı el değiştirdi. Bu bölgedeki Ermeni Derebeyleri bâzan Sâsânî bâzan da Bizans’a tâbi oldular. 

M.S. 7. asırda hazret-iÖmer, İran’ı fethederek Pers İmparatorluğuna son verdi. M.S. 675’te hazret-i Ömer zamânında Van fethedildi. Bu fetihten sonra İslâm orduları Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu tamâmen, Anadolu’nun bâzı şehirlerini de kısmen fethederek bu toprakları İslâm devleti topraklarına kattılar. Van civârındaki bâzı Ermeni derebeyleri İslâmiyetle şereflendiler. Müslüman olmayanlarsa o târihte İslâm Devletinin başşehri olanBağdat’a ve halifeye bağlı kaldılar. Van civârında gerek Müslüman olan Ermeniler, gerekse bu bölgeye gelerek yerleşen Müslümanlarla Müslüman beylikler kuruldu. 975’te Mervanoğulları bölgeye hâkim oldu. İslâm devletlerinde iç savaş, iktidar kavgaları başlayıp devlet zayıflayınca Bizans fırsattan istifâde ederek bu bölgeyi yeniden işgâl etti. Bizanslılar bu bölgedeki Müslümanlara ve kendi mezheplerine girmeyen Hıristiyan Ermenilere çok zulüm yapıyorlardı. Van bölgesindeki Müslüman ve Ermeniler, Selçuklu Hâkanı Tuğrul Beyle onun yerine geçen yeğeni Sultan Alparslan’dan yardım (imdat) istediler. 

Selçuklu hükümdarı Alparsan 1065 senesinde Van bölgesini fethetti. Bizans İmparatoru Romanus Diogenes büyük bir ordu ile bu bölgeye geldi. 26 Ağustos 1071’de Van Gölünün kuzeyinde Malazgirt’te Bizans ordusu yenildi ve Bizans İmparatoru esir düştü. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra bu bölge Türklerin eline geçti ve Anadolu’nun kapısı açılarak, bütün Anadolu, Türklerin anayurdu oldu. 

Selçuklu Devletiyle Türkleşen Van ve civarı Osmanlı hâkimiyetine kadar çoğunluğu Türk olan çeşitli devlet ve beyliklerin eline geçti. Selçuklu ve bunlara bağlı beyliklerden sonra, Musul Atabegleri (Zengiler) Eyyûbiler 1098’de Artukluların, Ermen Şahların, İlhanlılar (Türkleşmiş İran Moğolları) Celayirliler, 1284’de Karakoyunlular, 1467’de Akkoyunlular, Akkoyunluların yerine geçen İranlı Türk Safevilerin hâkimiyeti altında (1507) yaşadı. 

Osmanlı Devletiyle Safevî Türk Devleti arasında bu bölge ihtilaf konusu oldu. Yavuz Sultan Selim Han bu bölgeyi fethettiyse de Çaldıran seferinden sonra Safevîler tekrar bu bölgeyi ele geçirdiler. Kânûnî Sultan Süleyman Hanın “Irakeyn (iki Irak) Seferi diye anılan İran Seferinde bütün Doğu Anadolu ve Irak ile berâber fethedildi ve 1534’te Van ve Doğu Anadolu çevresi kesin bir şekilde Osmanlı Devletinin toprağı oldu. 

23 Haziran 1534’te Vezir-i âzam Dâmâd Makbul İbrâhim Paşa, Van’ı fethetti ve Suriye Beylerbeyi Hüsrev Paşayı Van Beylerbeyi yaptı. Van Beylerbeyliği Erzurum ve Diyâr-ı Bekr eyâletleri yanında İran’a karşı yapılan seferlerde büyük önem kazandı ve mühim bir sınır eyâleti oldu. Van’da Osmanlılarla Safevîler arasında birçok çarpışmalar (savaşlar) meydana geldi. Bir ara 1535’te Safevîler Van’ı ele geçirince Kânûnî Sultan Süleyman Han on birinci Seferi Hümâyunu sırasında Tebriz dönüşünde Van’ı 1548’de tekrar fethedince İskender Paşa, Van Beylerbeyi oldu. 

Tanzimattan sonra da, eyâlet merkezi olan Van’da birçok değerli ve tanınmış devlet adamı beylerbeyliği (vâlilik) yapmıştır. Birinci Cihan Harbinde 20 Mayıs 1915’te Ruslar Van’ı işgâl ettiler. Rusların yardımıyla Van şehrine hâkim olan Ermeniler Ruslar çekildikten sonra burada yaşayan Müslüman ve Türklere çok zulüm yaptılar. Türkleri şehir dışına sürdüler. 2 yıl 10 ay 13 gün süren bir işgâlden sonra Türk ordusu 2 Nisan 1918’de Van’ı işgâlden kurtardı. Ruslarla işbirliği yaparak silâhlı baskın yapan Ermeniler bu bölgeden çıkarıldılar. Ruslar ve Ermeniler işgâl esnâsındaVan’ı yakıp yıkmış ve harâbe hâline getirmişlerdir. 

Cumhûriyet devrinde Van aynı ismi taşıyan ilin merkezi olmuştur. 1950’den sonra hızla gelişmeye başlamıştır.
Kaynak: http://www.cografya.gen.tr/tr/van/tarihce.html

• Bahçesaray
• Başkale
• Çaldıran
• Çatak
• Edremit(Gümüşdere)
• Erciş
• Gevaş
• Gürpınar
• Merkez
• Muradiye
• Özalp
• Saray

Van ekonomisi tarıma, küçükbaş hayvancılığa ve hayvan ürünlerini işleyen sanâyiye dayanır. Faal nüfûsun % 77’si tarım sektöründe çalışır. 

Tarım: Van il topraklarının engebeli olması, kışın uzun ve sert geçmesi sebebiyle bitki üretimi sınırlıdır. Van Gölü çevresinin iklimi daha az soğuk geçtiği için tahıl ve sebze ekimi burada yapılır. Ekime müsâit alanların ancak % 20’sinde sulama yapılmaktadır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, çavdar, fasulye, şekerpancarı ve patatestir. Van Gölü civârında domates, tâze fasulye, karpuzve kavun yetişir. Van Gölü civârında meyvecilik de yapılır. En çok ceviz yetişir. Elma, armut, kayısı da yetiştirilir. 

Sovyet bilgini Shutavsky’ye göre kavunun ana vatanı Van’dır. Van ve Diyarbakır’da yetişen cep kavunu, külahlı kavun, seyhan kavunu 16. asırda Anadolu’dan İtalya’ya gönderilmiş ve Papa Cantaluppı’nin çiftliğinde yetiştirilmiş bu sebeple “Cantalupp” ismini alan yuvarlak, basık dilimli, kabuğu hafif pürtüklü, turuncu renkte ve ananasa benzeyen kokusu olan bu kavun türü dünyâya Van’dan yayılmıştır. 

Hayvancılık: Van ili en çok hayvan besleyen illerden biridir. Koyun sayısı Konya’dan sonra ikinci sırada yer alır. Mer’a hayvancılığı yapılır. Geniş mer’a ve çayırlara sâhiptir. Türkiye’deki koyun varlığının % 5,5’i Van’dadır. En çok koyun beslenir. Arıcılık gelişmiştir. 

Balıkçılık: Van ilinde büyük göller olmasına rağmen bu göllerin sodalı oluşu sebebiyle balık türleri ve miktarı azdır. Akarsularda sazan, karabalık, kayabalığı ve Van Gölünde inci kefali bulunur. 

Ormancılık: Van ili orman bakımından oldukça fakir sayılır. İl topraklarının ancak % 2’si orman ve fundalıklarla kaplıdır. Sanâyi ve yakacak odunu üretilmez. 

Mâdencilik: Van ilinde çıkarılan mâdenler demir, soda, tuz, perlit, jips, kömür ve kükürttür. Rus işgâli sırasında Ruslar Muradiye ilçesi yakınlarında Korzot köyünde günde 1 ton petrol çıkarmışlardır. 

Van’ın Özalp ve Erçek bölgelerinde hâlen petrol arama çalışmaları devam etmektedir. 

Sanâyi: Sanâyi yeni yeni gelişmeye başlamıştır. Mevcut fabrikalar tarım ve hayvan ürünlerini işleyen tesislerdir. 10 veya daha fazla işçi çalıştıran iş yeri sayısı 40’a ve 2-9 arasında işçi çalıştıran işyeri sayısı 400’e yakındır. Başlıca fabrikaları: Van Çimento Fabrikası, yem fabrikası, et kombinası, Van Peynir Tereyağ Fabrikası, çivi fabrikası, plastik boru fabrikası, Özalp Mandıra İşletmesi, tuğla fabrikası, yün ipliği fabrikası, un fabrikaları ve tuz, linyit işletmeleridir. 

Hayvancılık ve tarımdan sonra en faal sektör ticârettir. İran, Irak, Kuveyt ve BDT’ye et ve canlı hayan ihraç edilir. İran’la sınır ticâreti son dönemlerde önemli gelişmeler göstermiştir. 

Ulaşım: Kara, hava ve demiryolu ulaşımından istifâde eder. Doğu Anadolu Bölgesindeki karayolu ağının kavşak noktasıdır. Türkiye-İran yolu üzerindedir. İran transit ticâretinin önemli bir merkezidir. Karayolu: Van Gölü güneyindeki bir yolla Bitlis-Muş-Bingöl, Elazığ yolu ile İç Anadolu ve Akdenize bağlanır. Van Gölünün doğu kıyısını tâkip eden bir yolla Erzurum-Kars yoluna bağlanır. Böylece Doğu Anadolu, Doğu Karadeniz ve BDT’ye ulaşır. Gürpınar-Başkale üzerinden Hakkari ve İran’a ulaşır. 

Demiryolu: Malatya-Elazığ-Muş-Bitlis demiryolu Tatvan’dan sonra feribotla Van İskelesine buradan da İran’a ulaşır. İl içinde 10 istasyon vardır. Van İskelesi-İran sınırı arası 114 km’dir. 

Havayolları: Van’a 8 km mesâfedeki havaalanının pisti 2600 m’dir. Büyük uçaklar inebilir. Van-İstanbul arasında Ankara üzerinden her gün sefer yapılır.

Kaynak: http://www.cografya.gen.tr/tr/van/ekonomi.html

YÖRESEL HALK OYUNLARI
Van geniş bir coğrafi alan üzerinde bulunmaktadır. Bu geniş alan üzerinde çok değişik oyunlar oynanmaktadır. Hiçbir yörede bu kadar fazla oyun bulmak mümkün değildir. Bu da kültürel zenginliğimizden kaynaklanmaktadır. Bugün oynanan oyun sayımız 30 civarında, ismi bilinen oyun sayımızın 120 civarında olduğu bilinmektedir.

Van halay bölgesi içinde olmakla beraber bar ve bar özelliği taşıyan oyunlarımız mecuttur. Viro ban, Kersi ve Kirsoni gibi insanımızın tabiattaki olaylar karşısında nasıl duygulandığını oyunlarımıza baktığımızda görmekteyiz. Kelekle bir ırmağı geçmiş Kelek’in su üzerindeki hareketinden esinlenerek Kelekvan oyununu, yaralı bir yaban keçisinin acılı hareketlerini görmüş Neri oyununu, Şamran Suyu’nun akışından etkilenmiş Şamran oyununu , sevdiği kızın adına Kersi oyununu ortaya çıkarmıştır.

Halen Oynanmakta Olan Oyunlarımız : Bablekan, Basso, Dıngo, Gülizar, Gerzani, Hedli, Hır-Hır, Havesor, Havcan, Hey-peyda, Gaz-Gaz, Kelekvan, Kersi, Kırsanı, Larilla, Lorke, Lizan, Meyrokı, Mendo, Meş, Nure, Neve, Nare, Papure, Süleymani, Sincani, Sübeyna, Serevan, Şevko, Şerrani, Şakirağa, Toycular, Tekayak, Temi, Teymurağa, Tozoneke, Teşroke, Virobar, Zeyno, Zozan.
  







GELENEKSEL GİYİM

 

ERKEKLERDE;
Evliya Çelebi, Vanlıların çuha, şalvar, serhadin, çekmen ve samur giydiklerini, bellerine alaca kuşak bağladıklarını ve kuşaklarına hançer taktıklarını, başlarına fes giydiklerini kaydetmektedir. Van’da giyimler maddi durum ve içtimai seviyeye göre değişir. Halk, Van’a has şekilde şalvar giyer. Şalvarlar genellikle mavi çuhadan ağzı diz hizasından daha yukarıda olup, paçaları pantolon paçası gibi ne fazla dar ne fazla geniştir. Şalvarın beli bağlı, cep kenarları ve paçaların dışa bakan tarafları işlemelidir. Günlük kullanılan şalvarların rengi bazen koyu gri, kahverengi ve siyahtır, aynı zamanda işlemesizdir. Üstten işlik giyilir. İşlik’in önü ilik düğmeli, kol ağızları ince manşetli yakası işlik yakadır. İşliğin üzerinden sırtı ve önleri işlemeli cepken ya da yelek giyilir. Bele beyaz veya alaca renkli kuşak bağlanır. Gümüş savatlı tütün tabakası kuşağın arasında muhafaza edilir. Köstek de kıyafeti tamamlama unsuru olarak takılır. Başta fes, fesin üzerinde ahmediye (beyaz ipekli şal) bağlanır. Ayağa, elde örülmüş desenli yün çorap ve poçikli papuç giyilir.
KADINLARDA;
Kadınların giydikleri entarileri genellikle kadife ya da canfesten daire kloş, belden büzgülü, etek boyları topuklarına kadar uzanan uzun kollu olup, etek ve kol ağızları ile yaka etrafı işlemelidir. Bu entarinin üzerinde kadifeden önü ve arkası işlemeli yelekleri vardır. Özel günlerde giydikleri yukarıda belirtilen işlemeli kadife entari ve yelekleri ile başlarında tepelik ve tepeliğin üzerinde örttükleri oyalı yazmalar – leçekler bulunur. Bele ise savatlı gümüş kemerler bağlanır. Yazma ve leçeklerdeki oyaların en belirgin özelliği ise renkli boncuklarla yapılan tığ oyalardır. Bayanların saçları kırk örüklü olup örüklerini gümüş saç bağları süsler. Bele bağlanan savatlı gümüş kemerlerin bir tarafından içi kadife kaplı akçe kesesi, diğer taraftan gümüş saplı çakı sarkar. Ayrıca muskalık ve hamayil , gerdanlık bileziklerle kapağı savatlı gümüş işlemeli ayna bayanların en önemli aksesuarlarıdır. Bu da bayanların süslenmeye ve takıya verdikleri önemi sergiliyor. Eskiden altın takıya pek rastlanmazdı. Sadece evli bayanların kullandıkları altın hebler vardı ki bu da yaşlıların en önemli aksesuarlarıydı. Bayanların ayaklarında kendilerinin beş şişle ördükleri renkli motiflerle süslü yün çorapları ve deri galoş potinleri vardı. Bayanların günlük ev işlerinde ve özel günlerinin dışında rengârenk desenli pamuklu kumaşlardan yapılmış belden büzgülü kloş, yine uzun kollu entarilerle başlarında oyalı leçekleri vardır. Oya ve dantelden kanaviçeden hiçbir şekilde vazgeçmeyen bayanlar entarilerinin altından giydikleri boy köyneğinin yaka, kol çevresi ve etek uçlarını oya ya da danteller süsler. Boy köyneğinin üzerinden kaneviçe ile süslenmiş iki ucundan bele bağlama kuşakları olan cepler bağlanır. Bu cepleri genellikle evli bayanlar ve yaşlılar bağlar. Bu da paranın yanısıra anahtar, kibrit ve çakı taşıma alışkanlığındandır. Gençler, bunun yerine daha çok evde örülmüş süslü para keselerini kullanmışlardır.
Bayanlar evde ayaklarına deri şipik (terlik) giyer. Bir iş yaptıklarında entarinin önüne etrafı pırpırlı cepli önlik bağlamayı hiç ihmal etmezler. Yine iş yapmaları sırasında desenli basma şalvar giydikleri de görülür. Eskiden bayanlar sokak kıyafeti olarak entarinin üstünden kadife ceket giyerlerdi. Ancak günümüzde bu kıyafete pek rastlanmamaktadır. Yukarıda belirtilen işlemeli kadife entariler ve tepelikler ancak halk oyunları kıyafeti olarak kullanılıyor. Fakat yaşlılar arasında belden büzgülü kadife entarilerle aynı model desenli kumaşlardan entariler ve boyunlarında altın hebler, oyalı leçekler ve oyalı yazmalar, örgü yelekler ve yün çoraplar hala kullanılmaktadır. Gençlerde günümüzde yeniden canlandırmaya çalıştığımız gümüş takılardan savatlı muskalıklar, bilezikler, gerdanlıklar, gümüş kemerler beğeni ile kullanılmaktadır. Yün çoraplar ile oyalı yazmalar da genç kızların çeyizlerinde önemli bir yer tutmaktadır.
Yukarıda ayrıntılı olarak anlatılan kostümler ilimize bağlı üç ilçede farklılık göstermektedir. Söz konusu ilçeler; Çatak, Başkale ve Bahçesaray ilçeleridir. Bu ilçelerimizde giyilen kadın ve erkek kıyafetleri de aşağıda belirtildiği şekilde özetlenebilir.
Erkeklerde; başa keçe, külah veya takke üzerine epal, cemedani veya poşi sarılır. Bedene yakasız uzun kollu işlik, işliğin üzerine şal – şepik, cemedani giyilir. Onun üzerine kerik (yelek) giyilir. Bunların üzeri lavendi veya alaca kuşakla belden bağlanır. Ayaklara işlemeli veya sade yün çorap, üzerine reşik (çarık) giyilir. Erkeklerde ayrıca hamayil, gümüş tütün tabakası, gümüş veye normal köstek kullanılmaktadır.
Kadınlarda; başa sarılı kofi (ağvan), tepelik ve yer yer alınlık takılır ve üzerine poşi ve kesrevanla bağlanır. Bedene yarım kollu veya kollu atlet, belden uçkurlu ayak bileği uzunluğunda don giyilir. Üzerine fistan, mehmer kadife, kras – entari giyilmektedir. Bunların üzerine yelek, ayrıca yerine göre önlük ve bunların belden bağlanması için kuşak kullanılmaktadır. Ayrıca gerektiğinde kollara kolçak takılmaktadır. Ayaklara işlemeli veya sade yün çorap ve harik, reşik veya “Yemeni” giyilmektedir. Kadınlarda altın ya da savatlı gümüş kemer, kol – gerdan – kulak ve parmaklara altın veya gümüş takılar, altın heb, boncuk v.b. maddelerle süslenmiş takı, işlemeli mücevher kesesi, allık ve sürme kullanılmaktadır. 



  





EVLENME ve DÜĞÜN ADETLERİ

Toplumsal hayatta fertler ve gruplar arasındaki ilişkilerin düzenli bir biçimde sürdürülmesini sağlayan bir takım kalıplaşmış davranışlar, kurallar, kanunlar ve yasaklar vardır. Bu temel kavramlar: âdet, an’ane, gelenek, görenek, inanç, örf, teamül, töre, ve moda’dır.
Doğum, sünnet, askere gitme, evlenme, ölüm gibi hadiseler, İnsan hayatının belli dönüm noktalarıdır. Her biri ayrı ayrı önemli olmakla beraber, evlenme ve evlenmenin törensel yönü olan düğünler, toplumsal hayatın önemli bir unsuru, kişilerin gelecekleri ile ilgili önemli bir kilometre taşıdır.
Evlilik sosyal bir olgudur. Esas itibariyle toplum tarafından onaylanan kadın ve erkek arasındaki bir ilişki türünü karakterize etmektedir. Başka bir deyişle evlenme olgusu aileyi oluşturan toplumsal ilişkileri belirli kalıplar içine yerleştiren bir sözleşmedir. İlişkinin belirli kalıplar içinde gerçekleşmesi, evliliğin sosyal bir kurum olarak ele alınıp incelenmesine imkan vermektedir. Ailenin sürekliliği, evlilik kurumuyla sağlanır.
Her toplum, kimin kiminle, kaç eşle ve hangi şartlarda evlenebileceğine dair bir takım kurallar ortaya koymuştur. Bu kuralların oluşmasında, ekolojik şartların şekillendirdiği yaşama biçimleri, inançlar, adetler önemli rol oynar. Dolayısıyla özü teşkil eden unsurları aynı kalmakla beraber evlenme-düğün adetleri de bölgeden bölgeye, şehirden şehre, hatta köyden köye farklılıklar gösterir. Bu değişim, kırsal kesime göre sanayileşmenin daha hızlı yaşandığı şehir merkezlerinde daha hızlı yaşanır. Şehir merkezlerinde geleneksel evlenme-düğün adetlerinden uzaklaşma, bu değişimin bir sonucudur.
Van’da evlenme-düğün adetleri:
Evlenme Yaşı
Kırsal alanda evlenme, şehir merkezine göre daha erken yaşlarda olmaktadır. Kimi yörelerde evlenmenin gerçekleşmesi için erkeğin askerliğini yapmış olması şartı aranmazken, çoğunlukla bu şartın dikkate alındığı görülür. Özellikle merkezde kız tarafının oğlan tarafına yönelttiği ilk soru, damat adayının askerliğini yapıp yapmadığıdır. Genellikle kızlarla erkeklerin evlenme yaşları birbirine yakın olmaktadır.
İster merkezde, ister kırsal kesimde olsun, evlenme yaşını ve zamanını ekonomik şartların, kimi sosyal olayların, göçlerin, ölümlerin belirlediğini de söylemek gerekir. Van’da görücülük usulünün yaygın olduğu evlilikte evlilik yaşı yukarıdaki şartlar da dikkate alınarak erkeklerde 18-20, kızlarda 16-18 yaş civarındadır.
Evlenme yaşını geçen kız ve erkekler için yakıştırılan birtakım sıfatlar kullanılır. Mesela evde kalan kızlar için “turşamış”, evlenme yaşı geçmiş erkekler için de “kartlamış” denir.
Evde kalan kız ve erkeklerin kısmetlerini açmak için değişik yollara başvurulur. Yatırları ziyaret ederek adakta bulunma, çevrede tanınan hocalara muska yaptırma, Cuma namazından çıkanlara kilit açtırma, gelin ayakkabısının altına isim yazdırma, kısmetin açılması için yapılanlardan sadece birkaçıdır.
Van’da Hıdırellez ve Hıdırnebi törenlerindeki uygulamaların önemli bir kısmı da kısmetin açılması ile ilgilidir. Örneğin, Hıdırellez akşamı, gül dalına asılan yumurta, sabah namazından sonra alınır. Yumurta üzerinde yazıya benzer birtakım işaretler aranır. İşaretlerin bulunması kısmetin açılacağını gösterir. Ayrıca yumurta kimseye gösterilmeden yenirse kısmetin açılacağına inanılır.
Hıdırellez gibi Hıdırnebi törenlerinin önemli kısmı, kısmetin açılması ile ilgilidir. Yedi genç kız, yedi kapıdan, yedi türlü kuru yiyecek (bulgur, pirinç, nohut, fasule gibi) toplarlar. Bunları hiç konuşmadan öğütüp un haline getirirler. İçine bol miktarda tuz katılır. Buna Hıdırnebi Kavudu denir. Uyumadan önce iki rekat namaz kılınır ve tuzlu kavuttan yenir ve niyet tutularak uyunur. Rüyalarında evlenecekleri kişiyi göreceklerine inanırlar.
Evlenme İsteğinin Belirlenmesi
Erkekler bu isteklerini ailelerine genellikle anneleri, arkadaşları veya yakın akrabaları vasıtasıyla bildirirler. Davranışlarda gözlenen birtakım değişiklikler, huysuzluk gösterileri, eve geç gelmeye başlamalar, büyüdüğüne dair imalarda bulunmalar, pilava kaşık saplama, evin damına çıkıp ezan okuma, erkeklerin evlenme istekleri ile ilgili başvurdukları yollardandır.
Kızlar da evlenme isteklerini değişik yollarla belirtirler: Serçe parmağının tırnağını uzatma, anne ve babasının yanında parmaklarını şakırdatma, babasının ayakkabılarını saklamak veya süpürgeyi odada ters bir şekilde bırakma, çeyiz hazırlıklarından sık sık söz etmeler bu isteği belli etme yollarından bazılarıdır.
Kız Arama, Görücülük
Evlenme girişiminde bulunmada erkek tarafı aktif, kız tarafı ise pasif durumdadır. Girişim, genellikle erkekten ve erkek ailesinden gelir. Şehir merkezinde kısmen de olsa tanışıp anlaşarak evlenme görülürken, kırsal kesimde görücülük daha yaygındır.
Evlenmenin ilk adımı kız aramadır. Oğullarını evlendirmek isteyen aileler, önce akrabalarından, komşularından, yakın çevrelerinden başlayarak kız aramaya çıkarlar. Düğün, taziye hamam ziyaretleri, kız arama için en uygun ortamlardır. 
Erkeğin annesi, varsa ablası, yakın akraba ve komşularından seçilen birkaç kadının, beğenilen kızın evine ziyarete gitmeleri, kızı görmeleri, onu incelemeleri ve niyetlerini açığa vurmaları, görücülüğün kız bakma aşamasını oluşturur. Bu tür evlenmede adaylardan çok, onların yakınlarının beğenisi, isteği ve girişimi söz konusudur. Kuşkusuz erkek de bu tercihi genellikle onaylar.
Kız görmeye genellikle habersiz gidilir. Son zamanlarda aracı olarak adlandırılan kişiler kız evinin ağzını aradığı için kız evi aslında haberdardır. Kızın davranışlarına bakılarak istekli olup olmadığı anlaşılır. Gelin adayının ikramda bulunması, yanlarında oturması, istekli olup olmadığının belirtisidir.
Kız evinden olumsuz cevap alınacağı sezilirse başka adaylar üzerinde durulur.
Gelin ve Damat Adaylarını Araştırma, Ağız Arama
Taraflar kesin karara varmadan önce gerek oğlan, gerekse kız ailesi adaylar hakkında bilgi toplamaya çalışırlar. Elde edilen bilgilerin değerlendirilmesi kız için işgüzar, namuslu, terbiyeli, evine ve törelerine bağlı olup olmadığı; oğlan içinse kötü alışkanlıklarının bulunup, bulunmadığını, işine, mesleğine bağlılığı noktalarında toplanmaktadır.
Oğlanın evi (yörede genellikle erkek tarafı için oğlan evi, oğlan tarafı, oğlan babası gibi terimler kullanırlar.), o yörede hatırı sayılır birini kız evine gönderir. Bu kişiye elçi denir. Kızın kesin verileceğine dair söz alır. Eğer kız ve oğlan tarafları karşılıklı olarak bir mutabakata varmışlarsa, kız istemeye, yani dünürcülük aşamasına geçilir.
Kız İsteme – Kesbiç
Oğlan tarafı yakın dost akrabaları ile kızı istemeye kız evine giderler. Hal hatır sormalardan, gündelik konuşmalardan sonra asıl konuya geçilir. Mecliste hazır bulunan Oğlan tarafının en büyüğü gelin adayının babasına, babası yoksa en yakınına hitaben: “Kızınızı Allah’ın emri, Peygamber Efendimizin sünneti ile oğlumuza istiyoruz” diyerek niyetlerini belli eder. Genellikle ilk istenişte kız verilmez. “Kız evi naz evi”dir. Ancak yine de kız evinden bir büyüğün “Allah yazdıysa olur” şeklindeki ifadesi, kızın verileceği şeklinde yorumlanır.
Bu arada kız evinde oğlan evi tarafının getirilen şeker, lokum, çikolata gibi yiyecekler (şirinlik, ağız tadı vs.) yenilir. Bazı yörelerimizde Kur’ân da okunur.
Çaylar içilirken bu arada başlık konuşulur. Başlık genellikle belirli bir miktarda paradır. Bazı aileler başlık parası yerine süt parası isterler.
Kız kaçırma olayı söz konusu olduğunda da başlık istenir. Bu tür durumlarda, kız babasının normal başlık parasının iki katını isteme hakkı vardır.
Başlık parası dışında kız tarafına verilecek hediyeler de konuşulur. Bu hediyeler at, silah, koç, halı, kilim, kumaş, altın ve çeşitli eşyaları olabilir. Erkek tarafının vereceği hediyeler hesaplanır ve tek tek “çeyiz defteri”ne yazılır. Bütün bu düğün hediyelerine Helet denir.
Şerbet
Şerbet, ferahlık ve mutluluk müjdecisi olarak düşünülür. İki taraf birlikte bir tarih belirlerler. Sadece iki tarafın erkekleri kız evinde toplanırlar. Kız evinde hazırlanan şerbet içilir. Erkek tarafının şerbet bardağını saklaması ve çıkışta kız evi önünde kırması uğur sayılır. Yine kız evinden çalınan ufak tefek eşyalar (bardak, tabak, kaşık gibi) uğurlu eşya olarak saklanır.
 
Şeker (Kellebaş)
Şerbetten sonra oğlan evi kız evine en az bir sandık şeker gönderir. Şeker sandığı süslenir bir vasıtanın üzerine konur ve çevrenin görmesi için de şehir turu attırılır. Böylece haberi olanlar olmayanlara filancanın şekeri gidiyor diye haber verirler.
Aynı gün kız evi de oğlan evine KELLEBAŞ gönderir. Bu genellikle kızın çeyizinde bulunan erkek giyecekleridir. Özellikle düğün günü bu giyeceklerden seçilir iç çamaşırı vs. damat tarafından giyilir.
Nişan
Söz kesiminden sonra gelen aşama “nişan”dır. Nişan töreni genellikle kız evi tarafından düzenlenir. Ancak masraflar oğlan evine aittir.
Nişan öncesinde kız ve birkaç yakını nişan alış verişine götürülür. Burada kıza ve akrabalarına nişan için giyecek alınır. Kız evi de oğlana ve yakınlarına giyecek alır. Kıza alınanlar “nişan bohçası” içerisine konularak kız evine gönderilir. Damada da nişan bohçası hazırlandığı olur.
Nişana oğlan ve kız evinin yakın akrabaları, komşular davet edilir. Genellikle oğlan evinde toplanan davetliler topluca kız evine giderler. Nişan elbisesini giyen kıza kayınvalidesi ile oğlanın yakınları tarafından “takı” takılır. Nişan takısı genellikle üç beşibirlik (beşibiryerde), altı bilezik, yüzük ve küpeden ibarettir. Takılar, bir büyük tarafından bu tür törenlerde adet olduğu üzere kalıplaşmış söz ve dileklerle adayların sağ ellerinin nişan parmaklarına takılır.
Geleneksel kesimde nişan töreni, erkeklerin ve kadınların ayrı yerlerde oturdukları bir evde yapılır. Yüzükler takıldıktan sonra gelin ve damat orada bulunanların elini öper.
Son yıllarda nişan töreni için düğün salonu kiralandığı da olur. Nişan daha gösterişli, tantanalı ve kaç-göç adetine uymadan kadın erkek bir arada yapılmakta ve kutlanmaktadır.
Nişanlılık süresi ailelerin durumuna bağlıdır. Özel durumlara bağlı olarak bu süre, uzayıp kısalabilmektedir. Geleneksel kesimde önceleri nişanlıların birbirleri ile görüşmeleri engellenirken, günümüzde görüşme yakın akrabaların da bulunduğu bir ortamda sağlanmaktadır. Nişandan sonra bazı yörelerimizde “dini nikah” yapılmakta, bu durumda çiftler birbiri ile rahatlıkla görüşebilmektedir.
Geleneksel düğünlerde önemsenen nikah, dinî nikahtır. Belli bir zamanı olmamakla birlikte genellikle Kesbiç, Nişan ya da Şerbet töreninde yapılır. Dini nikâh, kızın babası, damat ve onun çok yakınının katılacağı bir törenle genellikle kız evinde bazen de camide kıyılır. Bu nikâh özellikle gizli yapılır. Resmi nikâh ayrı bir tören gerektirmez ve sessiz yapılır.
Oğlan evinin nişandan dönmesi durumunda kıza alınan takılar iade edilmemekte, tersi durumunda takıların iadesi söz konusu olmaktadır.
Nişanla düğün arasına dini bayramların rastlaması durumunda oğlan evi kıza hediye almak durumundadır. Eğer düğün günü uzunsa, ki genellikle pek uzatılmaz; çünkü uğursuzluk sayılır. Ama uzunsa, mesela arada iki dini bayram varsa bu bayramlar arasında düğün yapılmaz. İki bayram arasında düğünün iyi olmayacağına inanılır. Bu süre içinde de oğlan evi kız evine dini bayramlarda duruma göre 1-2 koç süslenir ve bayram sabahı kız evine götürülür.
Düğün Hazırlıkları
Düğün tarihine kız ve oğlan aileleri birlikte karar verirler. Düğünden birkaç gün önce gelin adayı düğün alış-verişine götürülür. Eksik eşyaların tamamlanması, gelinliğin alınması, genelde bu günlerde halledilir. Bu alışverişte de her iki taraf birbirine hediyeler alırlar.
Düğünlerin idaresinde, gelin ve damadın yönlendirilmesinde belli görevleri olan kişiler vardır. Bunlar: Sağdıç, Toy Büyüğü, Yenge’dir.
SAĞDIÇ: Damadın evli arkadaşları arasından seçilir. Damada gerdek gecesi ve bekarlıktan sonraki yaşantısı ile bilgileri sağdıç verir. Damadın, düğünün başlamasından bitimine kadar geçen sürede en yakın yardımcısıdır.
YENGE : Sağdıcın karısıdır. Sağdıc damada karşı ne şekilde sorumluysa, yenge de geline karşı aynı şekilde sorumludur.
TOY BÜYÜĞÜ: Genellikle damadın yakını olan kişilerden seçilir. Toy büyüğü, damadın babası, büyük ağabeyi olabileceği gibi, Çevrede saygınlığı olan paralı kimselerden de seçilebilir. Düğün masraflarının bir kısmı toy büyüğü tarafından yapılır.
Kına Gecesi (Basalya)
Kına geceleri ayrı bir önem ve özellik göstermektedir. Evlenecek olan kızın ailesi, yakınları ve arkadaşları ile kadın kadına geçireceği bu son gece asıl düğün günü olarak da bilinen gelin alma gününden bir gün önceye rastlamaktadır.
Bu gün, hüznün yoğun olarak yaşandığı bir gündür. Geleneksel yapının yoğun yaşadığı bölgelerde hala eski önemini korumaktadır. Büyük kentlerde ise artık ya yapılmamakta ya da sadece eğlenceden ibaret bir gün olma niteliğini taşımaktadır.
Şehir merkezlerinde kına geceleri asıl fonksiyonundan uzaklaşmaya başlamış, daha önceleri kızın evden ayrılışı, son vedalaşması biçimindeyken, günümüzde eğlenceye dönük, nikahla evleniliyorsa düğünün yerini alan bir eğlence durumuna geçmiştir. Bu geceye yörede Ergenlik Gecesi de denir.
Kız evine ne zaman gidileceği önceden bildirilir. Misafirleri kız evine götürecek vasıtalar Toy büyüğü tarafından ayarlanır. Vasıtası olanlar kendi araçlarını kullanırlar. Eğer kız evi yakınsa davul-zurna eşliğinde yürünerek kız evine kına yakmaya gidilir. Oğlan evinin kız evini bu ziyaretine Basalya denir.
Bu geceye adını veren kına yakmak, vazgeçilmez düğün geleneğidir. Kına, önce gelinin, daha sonra da davetlilerin ellerine yakılarak, evliliğin bir anlamda kutsanması sağlanmaktadır. Kına gecelerinde uygulanan adet ve uygulamalar esasta bir olmakla beraber, ayrıntılarda birtakım özellikler gösterir.
Geline yakılacak kına oğlan evi tarafından alınır. Çoğu zaman kız evine gün öncesinde çerezlerle birlikte gönderilir. Kimi zaman da giderken götürülür.
Kına gecesi, kız evinde düzenlenir. Çağrılı kadınlar ve genç kızlar önce oğlan evinde toplanırlar. Bunlara kınacı da denmektedir.
Oğlan evi gelinceye kadar kız evinin yakınları çeşitli eğlenceler düzenlerler. Oğlan evinin gelmesiyle kız evi mahzunlaşır. Artık eğlenme sırası oğlan evindedir. Oğlan evinden gelenler kız evinde karşılanarak ağırlanır.
Oyunlar, eğlenceler bir süre devam ettikten sonra sıra kınanın yakılmasına gelir.
Bazı yörelerde gelin kıyafetini değiştirir. Başına al duvak örtülerek kına için hazırlanır. Gümüş veya bakır tas içerisinde başı bütün yani analı babalı, başından ayrılık geçmemiş bir kadın tarafından kına karıştırılır. Kınanın içine bozuk para, altın da konur. Bu hem bereket dileği, hem de kına yakılan kişiye baht açıklığı sağlamak amacına yöneliktir. Gelin kınasından çıkan para, kurulacak yuvaya bereket getirmesi inancıyla saklanır.
Kına yakıldıktan sonra kalan kına orada bulunanlara dağıtılır. Bu arada damat (Giyev) adayı kendi evinde kalır. Dönüşte damadın sağ serçe parmağına kına yakılır. Bu arada gelen erkek bekar misafirler sağ serçe parmaklarına evliler ise sol serçe parmaklarına, kadın misafirler ise avuç içlerine kına yakarlar. Oğlan evindeki eğlence sabaha kadar sürer ve uyunmaz.
Düğün
Düğün günü sabah namazı ile birlikte damadın yakın çevresi, sağdıç, toy büyüğü ve damat hamama giderler. Burada hem yıkanılır hem de çalgı eşliğinde oyunlar oynanır, çeşitli şakalar yapılır. Hamam bittikten sonra hamamdaki görevlilere toy büyüğü tarafından bahşişler verilir. Dışarı çıkıldığında ise damat belli olsun diye boynuna sırmalı bir kadife şal takılır. Gelin de bir tanıdığının evinde banyo yaptırılır ve evine götürülür.
Damat hamamdan çıktıktan sonra sağdıcın evine gidilir ve burada kahvaltı edilir. Kahvaltıdan sonra düğün evine geçilir ve damat tıraşı başlar. Tıraş esnasında çalan davul zurna eşliğinde halay tutulur. Bu esnada davulcuya şabaş verme yarışı başlar. Tıraşı biten damat oyuna kaldırılır. Özellikle damadın oynatılması sırasında daha çok şabaş dağıtılır. Bazen de göğsüne para takılır bu para berbere verilir. Bu arada sağdıç damadı koruma altına alır ve onun yanından hiç ayrılmaz, çünkü damadın ayakkabısını hatta kendini kaçırmak için çevredekiler sağdıcı kollarlar ki ondan bahşiş alabilsinler.
Öğlen zamanı erkek evinde tüm davetlilere hazırlanan yemekler verilir.
Kırsal kesim düğünlerinde görülen bir adet de para toplamaktır. Köylerde yemekten evvel veya sonra para atma yapılır. Bu oğlan evine bir katkıdır. Ortaya açılan bir örtüye çığırtkan vasıtası ile para atılır. İlk parayı önce toy büyüğü atar en büyük parada ondan gelir. Toy büyüğünden sonra para atma sırası sağdıcındır. Bu para miktarı en çoktan en aza doğru gider. Atılan bir paranın üzerinde para atma ayıp sayıldığından, herkes maddi durumunu o sıraya göre ayarlar. Çığırtkan ise parayı atanların sahiplerini bağırarak tekrar eder ve minnet duygularını belirten sözler sarf eder.
Gelin Getirme
Önceleri gelin için at süslenir ve hazırlanırdı. Ancak günümüzde gelin getirme otomobillerle olur. Düğün sabahı sağdıç ya da sağdıcın görevlendirdiği kişiler tarafından Gelin arabası hazırlanır.
Akşama doğru Gelin arabası ile birlikte kalabalık bir araç konvoyu oluşturularak Toy Büyüğü önderliğinde kız evine hareket edilir. Kız evine gelindiğinde burada davul zurna eşliğinde çeşitli oyunlar oynanır. Kız evi ve erkek evinin oyuncuları oyunlarla birbirlerine üstünlük kurmaya çalışırlar ve birbirlerine hava atarlar.
Gelin, evinden Toy Büyüğü ve karısı tarafından çıkartılır. Bu arada davul zurna eşliğinde geleneksel Gelin Ağlatma çalınır. Toy büyüğü, karısı, gelinin bir yakını ve gelin, gelin arabasına, diğer misafirler de konvoydaki araçlara binerek şehir turu yapılır. Davul zurna sürekli çalar. Bazen konvoyun önü kesilir ve açılması içinde toy büyüğü tarafından bahşişler dağıtılır.
Damat (Giyev) evine gelindiğinde gelini damat ve sağdıç karşılar. İçinde madeni para ve yemiş bulunan bir testi gelinin ayakları dibinde kırılır. Etrafa yayılan para ve yemişlerden murat için almaya çalışılır. Başka biri bir ayna tutar ve toy büyüğü de duvağı kaldırarak gelini aynaya baktırır. Tüm bunlar gelin ve damadın mutlulukları içindir.
Gelin ve damat, kadınların arasında hazırlanmış bir yere otururlar. Gelinin kucağına doğacak çocuğu erkek olsun diye erkek bir bebek oturtulur.
İçeri Verme
Davetliler yavaş yavaş çekildikten sonra düğün evinde hazır bulunan bir hoca çeşitli dualar okur. Sağdıç ve erkek arkadaşları damadı yumruklayarak İçeri verirler. Gerdeğe giren damat hiç konuşmadan iki rekât namaz kılar. Gelin seccadeye bir miktar para atar. Orada bulunan Yenge bu paraları alır. Namazı bitiren damat yenge tarafından gelinle yan yana oturtulur. Birbirlerinin ayaklarına basmaya çalışırlar. Yenge her ikisine de şerbet verir ve dışarı çıkar. Damat geline bir zihnet takarak duvağını açar bu zamana kadar konuşmayan gelin konuşmaya başlar buna Dilbağı denir. Bu aynı zamanda Yüz Görümlüğü’dür.
Ertesi gün Bekaret Bezi Yenge tarafından önce oğlan annesine sonra da kız annesine götürülür ve yenge bundan dolayı ödüllendirilir.
Üç gün sonra damat sağdıç tarafından alınıp hamama götürülür. Eve dönüldüğünde gelinle birlikte el öpmeye gidilir. Önce damat tarafının büyüklerinin elleri öpülür, sonra gelin tarafına gidilir. Bu ziyaretler sırasında gelin ve damada çeşitli takılar takılır.
 
 
 
 
 
 
YEMEKLER ve KAHVALTI

 

 
  KAVURMALI UŞGUN EKŞİLİSİMalzemesi : 1 kg. uşgun, 200gr. Yağ, 0.5 kg. evelik, 2 yemek kaşığı domates salçası, istenilen miktarda kavurma, 2 baş soğan, yumurta (servis sayısına göre birer adet ) kişniş, tuz.
Yapılışı : Uşgunların kabukları soyulur ufak-ufak doğranır, ayıklanıp yıkanmış evelikler de doğranır bir tarafa bırakılır.Bir tencereye ölçüye göre yağ konulur,kıyılmış soğanlar bu yağda öldürülür, uşgunlar üzerine dökülür, eriyinceye kadar pişirilir. Evelikler eklenir, salçası, tuzu, kavurması ilave edilir, bir iki karıştırılır. Suyu ilave edilir, birkaç taşım kaynatılır, evelikler pişince yumurtalar teker teker içine kırılır, ağzı kapatılır, yumurtaları piştikten sonra ocaktan indirilir. Servis yapıldığı zaman tabaklarda üzerine ince kıyılmış kişniş konulur, kişniş yemeğe lezzet ve koku verir. Tandır ekmeği ile yenildiğinde lezzeti bir başka olur.

 

 
 
 

 

 
  SENGESER
Malzemesi : 5-6 baş soğan, 3 yemek kaşığı yağ, 1 tepeli yemek kaşığı salça, 1kg. kurut, 0.5 kg. yeşil mercimek, tuz, 1 su bardağı su.

Yapılışı : Soğanlar incecik kıyılır, yağda hafif pembeleşinceye kadar kavrulur, salçası, tuzu katılır,1 su bardağı su ile soğanlar pişirilir.Önceden pişirilmiş mercimek eklenir, yoğurt kıvamından biraz sıvıca ezilmiş kurut ilave edilir. Birkaç taşım kaynatılır, isteğe göre üzerine salçalı yağ dökülebilir.
Genellikle kış aylarında pişirilen yemek turşu ile yenilirse tadına doyum olmaz.

 

 
  KURUT AŞIMalzemeler : 2 su bardağı et suyu, 1 kaşık salça, tuz, yağ, 1 baş soğan, 1 çorba kâsesi su eriştesi, 3 su bardağı eritilmiş kurut, 1 tutam nane, tarhun ya da birkaç dal maydanoz, 1 su bardağı pişmiş yeşil mercimek, 2 diş sarımsak. 
Yapılışı : Soğan yağda kavrulur, salça, tuz, ekilir, et suyu ilave edilir, bir taşım kaynatılır. Erişte, mercimek, nane, tarhun ya da doğranmış maydanoz ilave edilir, eriştesi pişince kurut eklenir, bir taşım kaynatılarak ocaktan indirilir, servis yapıldığında dövülmüş sarımsak katılır.

 

KURUT KÖFTESI
Malzemeler : 1 kg. köftelik bulgur, 2 baş soğan, tuz, iki tutam reyhan, 2 kaşık un, ezilmiş kurut veya torbada süzülmüş yoğurt, 3 diş sarımsak, kavurma (küçük parçalar halinde doğranmış), 2 kaşık yağ.
Yapılışı : Ufak doğranmış soğanlar tencereye konulur, onun üstüne bulgur, reyhan, tuz, eklenir, üzerine yeterince kaynar su dökülür, hafif ateşte haşlanarak suyu çekilir, bir tepsiye boşaltılır, un katılarak iyice yoğrulur, avuç içinde sıkılarak köfteler hazırlanır. 1 su bardağı kaynar su ile birlikte tencereye köfteler konularak pişirilir. Suyunu çekince ocaktan indirilir, hafifçe torbada suyu alınmış yoğurt çatalla çırpılarak köftelerin üzerine dökülür. Diğer tarafta 2 kaşık yağda kavurma ve bir tatlı kaşığı pul biber (istenirse) ile sos yapılır, yoğurdun üzerine kavurmalı sos dökülür.
CİĞER KÖFTESİ
Malzemeler : 1.5 kg. yarısı kara, yarısı akciğer, 1.5 kg. köftelik bulgur, 1 büyük baş soğan, 1 tatlı kaşığı pul biber, 1 tatlı kaşığı karabiber, 4-5 adet sivri biber, yarım çorba kâsesi kadar ince doğranmış maydanoz, onun yarısı kadar reyhan.
Üstü için ; 200 gr. tereyağı, bir yemek kaşığı pul biber, yeşil soğan ve maydanoz.
Yapılışı : Ciğer ve baş soğan makinede çekilir, ölçüye göre bulgur, pul biber, karabiber, tuz katılır, ince doğranmış yeşil biberler ve doğranmış maydanoz, reyhan katılarak iyice yoğrulur. 5-6 dakika dinlendirilir, avuç içinde yumurta büyüklüğünde yuvarlak köfteler yapılır. Diğer tarafta bir tencerede su kaynatılır. Kaynayan suyun içine köfteler atılır (su köftelerin hemen üstüne çıkacak miktarda olur) ve pişirilir.
Servis tabaklarına alındığında, bir tarafta pul biberli, tereyağı yada sade yağ eritilir, köftelerin üzerine gezdirilir, ince kıyılmış maydanoz ve yeşil soğan köftelerin üzerine dökülerek yenir.

 

 
  TANDIR BALIĞIMalzemesi :
Sade için: Balık , Tuz
Bulamaçlı için: Balık, Un, Ayran, Tuz
Yapılışı :
Sade ve bulamaçlı olmak üzere iki farklı şekilde yapılmaktadır. Van Gölü’nden avlanan inci kefali balığı yıkanıp temizlenir. Sadece kuyruğu tandırın yan taraflarına yapıştırılarak pişirilir. Piştikten sonra isteğe bağlı kafa kısmı kopartılıp oradan içeriye tuzlu su konur (1 litre suyu 250 gram tuz ile hazırlanan doymuş tuzlu su). Pişme süresi 15-20 dakikadır. Bu hemen tüketiliyor.
Bulamaçlı hazırlanan balıkta ise, un ayranla sulandırılarak bir bulamaç hazırlanır. Balık bu bulamaca batırılır ve biraz kurutularak tandıra yapıştırılır (yöredeki tabirle tandıra vurulur). Kafası kopartılıp içine tuzlu su konur ve servis yapılır. (Tuzlu su; 1,5- 2 litre suya yarım kilo tuz şeklinde hazırlanır ve her balığın içine iki kaşık dökülür, süzgeç üzerine konup akan tuz aşağı süzülür).
Van balığının birkaç pişirilme şekli de bulunmaktadır. Bunlar;
Van balığının kılçıkları çıkarılır. Bir kapta da yağlı peynir ve maydanoz karışımı hazırlanır. İki balık iç yüzleri birbirine gelecek şekilde ve arasına bu hazırlanan iç konularak kapatılır ve çırpılmış yumurtaya batırılarak kızartılır.
Temizlenmiş taze balık, un, yumurta ve tuz ilave edilerek hazırlanmış bulamaca batırıldıktan sonra kızgın yağda kızartılır. Kuru tuzlanarak muhafaza edilmiş Van balığı bir müddet sirkeli suda bekletilir ve daha sonra üzerine zeytin yağı ve limon dökülerek servis yapılır.

 

 
  AYRAN AŞIYoğurt bir tencerede çırpılır, bir yumurta ile bir kaşık un ilave edilir, fazla sulu olmamak kaydıyla bir miktar su katılır, koyu kıvamda bir ayran hazırlanarak ocağa bırakılır, sürekli karıştırılarak kaynatılır. Önceden pişirilmiş den (döğme), ince doğranmış evelik kaynayan ayranın içine dökülür, evelikler pişinceye kadar kaynatılır ocaktan indirilir, isteğe göre küçük doğranmış kabak da katılarak pişirilebilir. Servis yapıldığında üstüne ince kıyılmış kişniş dökülür, kişniş güzel bir tat ve koku verir.

 

 
  KÜRT KÖFTESİMalzemesi : Bulgur, Un, Sarımsak, Cacık (veya kurut), Yağ, Reyhan
Yapılışı :
Bir kase bulgurun üzerine kaynamış su koyulup şişirilir. Elle ezilir. İçerisine reyhan otu da konulur. Hafif unla avuç içinde sıkma köfte yapılır. Böylece kaynar suya bırakılır. 25-30 dakika sonra suyu boşaltılır. Tencerede sadece köfte kalır. Bir baş sarımsak dövülüp eritilmiş cacığın (veya kurutun) içine katılır. Kızdırılmış yağ hazırlanır. Köfte, sarımsaklı cacık (veya kurut), kızdırılmış yağ servis edilir.

 

 
  EŞKİLİMalzemesi :
250 gram efelek ya da ıspanak
5 parça kavurma kemikli
1 baş soğan orta boy
4Yumurta
½ yemek kaşığı salça
Tuz, karabiber
Avuç içi kadar erik pestili
Yapılışı :
Yağda iri doğranmış soğan kavrulur. Önce kavurma, salça baharatlar sonra ıspanaklar iri doğranmış olarak ilave edilir. Pestil sıcak suda eritilerek ilave edilir. Üzerine 2 bardak su ilave edilir yemek pişmeye yakın yumurtalar kırılır. Yumurtanın yemeğin içinde bütün olarak dağılmadan pişmesi sağlanır. Mevsimine göre aynı şekilde içerisine uçkun ilave edilerek uçkun ekşilisi de yapılır.
Eşkili, yapılan analiz sonuçlarına göre % 15 kurumadde, % 38.2 yağ, % 2.83 kül ve % 1.31 protein içermektedir.

 

ÇIRIŞ MIHLASI
(Yumurtalı Çiriş)
Malzemesi : Taze çirişotu yaprağı, yağ, tuz, karabiber, yumurta
Yapılışı : Taze çirişotu ayıklanıp yaprak ve sapları kök kısmından kesilerek temizlenir ve doğranır . Iyice yıkandıktan sonra bir tencerede az suda haşlanır.Suyu süzüldükten sonra bir süzgeçte sıkılarak tamamen susuz hale getirilir, diğer tarafta bir tavaya çirişin yağlanmasına kâfi gelecek kadar yağ konur. Hafif kızdırılan yağın içine çirişotu bırakılarak iyice karıştırılır ve tuz, karabiber ilave edilip karıştırıldıktan sonra ateşten alınır.
Ayrı bir kâseye servis sayısına göre yumurta bırakılır, çırpılır, çok az un ilave edilir. Bir tavaya yağ bırakılır ve kızdırılır. Çırpılan bu yumurta yağa akıtılarak boşaltılır, kızgın yağ içinde yumurta, kabararak pişer. Yumurtanın iki tarafı pembeleşinceye kadar piştikten sonra çirişin üzerine alınır, genellikle turşu ile yenir.
ÇIRIŞ PILAVI
Malzemeler : Taze çirişotu yaprağı, sade yağ, soğan, tuz, bulgur.
Yapılış : Tereyağında küçük doğranmış soğanlar pembeleşinceye kadar kavrulur. Yıkanıp doğranmış taze çirişotu yaprakları tencerenin içine konur. Tuz atıp 15 dakika yağda çevrildikten sonra içine bulgur katılarak 1 ile 2 kez karıştırılarak, kısık ateşte pişirilir. Arzuya göre tereyağıyla servis yapılır.
AYVA YEMEĞI
Malzemeler : 3 orta boy ayva, 1 su bardağı haşlanmış yeşil mercimek, 1 adet orta boy soğan, kavurma, tuz, 2 yemek kaşığı salça, 2 yemek kaşığı yağ.
Yapılışı : Yağ tencerede eritilir, doğranmış soğanlar hafif pembeleştirildikten sonra salça ve 2 su bardağı su katılır. Kabukları soyulmuş ayvaların çekirdek yuvalarının sert kısımları çıkarıldıktan sonra ay şeklinde doğranır, mercimeğiyle beraber tenceredeki karışıma katılarak pişirilir, tuzu ilave edilir servise hazır hale gelir.
Not : Ayvalar geç pişen türden ise mercimeği çiğ ilave edilip beraberce pişirilir.
HELISE
Malzemeler : Bir büyük tavuk eti (Hindi etiyle yapılırsa daha nefis olur), 2 komposto kasesi den (döğme), tereyağı, tuz.
Yapılışı : Yıkanmış parçalanmış tavuk eti (kemiklerinden ayrılmadan) ve den büyükçe bakır bir tencereye bırakılır, bunları pişirecek kadar su ilave edilir pişirilir. Pişme süresince devamlı tahta kaşıkla karıştırılır.Tavuk eti kemiklerinden ayrılıp ezilinceye kadar pişirmeye devam edilir, tuz ilave edilir, içinden kemikleri alınır denle tavuk eti karışımı muhallebi kıvamına gelince tabaklara alınır ortasına tereyağı bırakılarak servis yapılır.
CILBIR
Malzemeler : 2 orta boy soğan, 3-4 adet yeşil biber, 3 adet domates (veya salça), bir çay bardağı pirinç, pul biber, tuz, bir yemek kaşığı kuru zeytirun (veya birkaç dal tazesi), 2 yumurta, bir tatlı kaşığı un, yağ, isteğe göre kavurma.
Yapılışı : Soğanlar doğranıp yağda hafif pembeleştirilir, doğranmış yeşil biberler ilave edilir bunlarda hafif kızarınca doğranmış domates, tuz, pul biber katılır, 4-5 bardak kaynar su ilave edilir, bir çay bardağı pirinç bu karışımda pişirilir, zeytirun ilave edilir. Diğer tarafta bir tavaya bir kaşık yağ konur, yağ ısınınca ayrı bir kasede 2 yumurta çırpılır içine 2 çay kaşığı un ilave edilir. Bu karışım tavadaki yağı akıtılarak konur yağda kabaran yumurtanın altı kızarınca çevrilir, pembeleştirilir, kabarmış bir vaziyette pişen yumurtalar pişen yemeğin içine ilave edilir.
Not : Kavurma katıldığı zaman servis sayısına göre yemek pişerken yumurtalar tek tek kırılır karıştırmadan yemeğin içinde lop olarak pişirilir.
Bu yemek tandır ekmeği ile yenir.
BORANI ( Peygamber Yemeği )
Malzemeler : Bir büyük boy kışlık kabak, bir yemek kaşığı yağ, bir su bardağı eritilmiş kurut, bir su bardağı pişmiş mercimek, tuz.
Sos için tereyağı ve salça.
Yapılış : Kabak fırında kabuğu kızarıncaya kadar iyice pişirilir, fırından çıkarılır, kabuğu ve çekirdekleri ayrılır, iyice pişmiş olan kabak çatalla ezilir, bir tavada eritilmiş yağı ilave edilir karıştırılır, içine pişmiş mercimek, eritilmiş kurut ve tuz ilave edilir. Servis tabağına alındığında üzerine yağ ve salçayla hazırlanmış sos gezdirilir.
KAHVALTILIKLAR
Otlu peynir, murtuğa, gül reçeli, bal, kavut, cacık, tereyağı önemli kahvaltılıklardır.

 

 

 
  MURTUĞAMalzemesi : Tereyağı 250gr, yumurta 4 adet, 1 su bardağı un.
Yapılışı : Bakır bir tencerede yağ eritilir. Yağı kızdıktan sonra unu azar azar dökülerek iyice karıştırılır, hafif sarı renkte kavrulur (buna çörek içi denir), diğer tarafta bir kasede çatalla çırpılmış yumurtalar çörek içinin üzerine gezdirilerek dökülür, bu esnada yumurta çörek içine karışır ve kabarır, fazla dağılmamasına dikkat edilerek çatalla çevrilir ve diğer tarafın pişmesi sağlanır.Servis tabağına alınır, genellikle bal yada reçele yenir. 

 

 
 
 OTLU PEYNIR
Otlu peynir yapımında hammadde olarak kullanılan süt, daha ziyade koyun sütüdür. Bazen koyun sütüne inek ve keçi sütleri de karıştırılmaktadır. Sütler çiğ olarak mayalanmakta ve mayalama sıcaklığı elle tespit edilmektedir. Bu sıcaklık tahminen 30 C civarındadır. Yaklaşık 80 litre süte 100 ml olacak şekilde, önceden geleneksel olarak hazırlanmış mayadan ilave edilerek 1-2 saat pıhtılaşmaya terk edilmektedir. Pıhtılaşma işlem tamamlanınca pıhtı bez torbaya aktarılmaktadır. Aktarma işlemi yapılırken bir kat pıhtı bir kat da özel olarak hazırlanmış otlardan (yerel adlarıyla sirmo, heliz, mendo, siyabo, kekik, yabani nane ve sov otu)ilave edilmektedir. Bu iş tamamlanınca torbanın ağzı büzülerek üzerine ağırlık konmakta ve süzülmeye bırakılmaktadır. Süzülme 3-4 saatte tamamlandıktan sonra elde edilen teleme küçük dilimler haline getirilmektedir. Dilimler el büyüklüğünde, farklı şekillerde ve yaklaşık 2-3 cm kalınlığında olmaktadır. Elde edilen peynir dilimleri salamurada veya kuru olmak üzere iki şekilde tuzlanmaktadır.
Salamura usulü tuzlamada, peynir dilimleri salamura suyunda bir müddet bekletilerek teneke ya da plastik kaplara yerleştirilmektedir. Kaplar daha sonra serin bir yere konarak sonbahara kadar bir nevi olgunlaştırılmaya terk edilmektedir. Salamura konsantrasyonu, taze yumurtanın tuzlu suya batırılmasıyla ayarlanmaktadır.
Kuru tuzlamanın yapılışında, dilimler üzerine göz kararı kalın mutfak tuzu serpilmekte ve bu haliyle 3-4 gün kadar bekletilmektedir. Sonra dilimler bol su ile iyice yıkanarak bir kat peynir bir kat cacık olacak şekilde plastik kaplara ya da toprak küplere konulmaktadır. Peynirler kaplara doldurulurken hiç boşluk kalmamasına dikkat edilmekte ve sıkıca yerleştirilmektedir. Doldurma işi bitince kapların ağzına üzüm yaprağı konmakta ve çamurla sıvanmaktadır. Kabın ağzı aşağıya gelecek şekilde kilerde özel yerine (genelde toprak altına) konmakta ve üzeri gevşek bir toprakla veya kumla örtülmektedir. Peynir kabının topraktaki bu pozisyonu peynirdeki nem kaybını hızlandırmaktadır. Peynirler bu şekilde 2-3 ay olgunlaştırılmaya bırakılmakta ve olgunlaşma tamamlandıktan sonra tüketime hazır hale gelmektedir. Bir kısım otlu peynirler taze iken satılmakta, alıcı peyniri kendi arzusuna göre küpe doldurup olgunlaştırmaktadır.

 

 
  CACIK
Süzme yoğurdun içerisine ince doğranmış maydanoz, isteğe göre dere otu, tuz karıştırılır, arzu edilirse acı biber doğranır, kahvaltılarda yenir.
Süzme yoğurt yerine çökelek de katılabilir, içine tereyağı eklenir yada tereyağı yanına bırakılarak servis yapılır.
  GAVUT
Buğdayın kavrularak öğütülmesi sonucu elde edilen bir un çeşididir. Günlük yeneceği zaman yağ ile karıştırılarak sıcak olarak servis edilir. Genellikle sabah kahvaltılarında tüketilir.
Gavut, Urartular zamanında uzun savaşlar sırasında askerlerin beslenmesinde kullanılmış ve günümüze kadar gelmiştir. Hem sabah kahvaltılarında hem de ramazan ayında sahurda yaygın olarak tüketilir.
Gavut, yapılan analiz sonuçlarına göre % 94.2 kurumadde, % 3.32 yağ, % 4.14 kül ve % 13.2 protein içermektedir.

TATLILAR

 
 ERİK KIZARTMASI
Malzemesi :
1 Kâse Çekirdekli kurutulmuş kayısı
3 Yemek kaşığı toz şeker
1 Yemek kaşığı katı yağ
1 Çay bardağı dövülmüş ceviz
Yapılışı :
Kuru kayısılar kısık ateşte 1 çay bardağı su ve şeker ilave edilerek pişirilir suyunu tamamen çekince yağla kavrulur. Servis tabağına alınarak dövülmüş ceviz üzerine serpilir. Genellikle bu tatlı pirinç pilavı ile birlikte yenilir.

KAŞIK TATLISI

Malzemesi:
3 adet yumurta
3 yemek kaşığı yoğurt
Yarım çay bardağı yağ
1 çay kaşığı karbonat ve Un
Yapılışı:
Tüm malzemeler karıştırılarak kıvamlı bir hamur hazırlanır. Kızgın yağ içerisine kaşık yardımıyla tek tek dökülür. Kızardıktan sonra şerbet içerisine alınır ve daha sonra servis yapılır.
 
 
YATIR ve ZİYARET YERLERİ
YATIR NEDİR
Allah katında yüksek mertebelere ulaşmış olduğuna inanılan şahsiyetlerin mezarlarına genel olarak yatır denilmektedir. Ancak yatır kelimesi daha çok mezarda yatan, gömülü olan zata işaret eder. Mezar, kabir gibi manaları zayıftır. Ne var ki, genelde zayıf olan bu ikinci manada kullanılmaktadır.
Araştırmamıza konu olan bölgemizde yatır kelimesinden çok ziyaret kelimesi kullanılmaktadır. Yatır kelimesinin eş anlamlısı olarak kabul edebileceğimiz ziyaret, ziyaretgah kelimeleri de sözcüklerde:
“Ziyaret mahalli, teberrük için varılan türbe ve mabed vesaire” karşılıkları ile tesbit edilmektedir.
Van’da Yatırlar
Bir yatır ile çevre halkı arasında genel olarak manevi bir bağ vardır. Bu bağın oluşmasından ilahi nizamın korunmasına yönelik bir anlayış sezilir. Toplum yatırın manevi kişiliğinde, kurtarıcı bir gücün varlığına inandığından, yatırlara bu anlayış ile yaklaşılır. Van gibi coğrafi şartların zorladığı, dış dünya ile temasın, bilhassa eskiden uzun süre kısıtlandığı bölgelerde, özellikle köylerde yatırlara yaklaşma daha fazladır. Yatırlar ayrı ayrı ele alınırken görülecektir ki, yatırları ziyaret edenlerin istekleri daha çok çocuk sahibi olmak, ev sahibi olmak, evlenmek, borçtan kurtulmak ve özellikle hastalıktan kurtulmaktır. Ancak yatırlara olan bu ilgi değişen şartlar ile beraber nisbeten azalma göstermektedir. Mesela bugün için köylerimizin büyük bir bölümünde okul vardır. Televizyon seyretmeyen, radyo dinlemeyen köylü sayısı oldukça azalmıştır. Ulaşım eskiye göre büyük mesafeler katetmiştir. Hastasına yatırdan şifa bekleyenlerin yanında doktora götürmeyi düşünenler çoğalmıştır. Ancak şartlar ne kadar değişirse değişsin yatır ile insanımız arasındaki manevi bağ yine devam etmektedir.
Van ili, özellikle Van’ın köyleri bu değişimi önceleri uzaktan, günümüzde ağır ağır yaşamakta olduğundan yatır kültü’nün nisbeten daha canlı olarak yaşadığı bir bölgedir. Yukarıda da zikrettiğimiz gibi Van ilinde ismen de olsa iki yüz civarında yatır vardır. Bunlar tesbit edebildiklerimizdir. Kimbilir daha dağ başında ne kadar mezar, dalları paçavralarla süslenmiş ne kadar ağaç, ne kadar kaynak, pınar var¬dır.
YAPILARI İTİBARİYLE VAN’DAKİ YATIRLAR
Van’da tesbit ettiğimiz yatırların büyük bir bölümü sadece bir mezardan ibarettir. Bir bölümünde türbe vardır. Ancak üzerinde toprak dam olanlar, veya dört duvar ile çevrilenler de türbesi olan yatır ola¬rak değerlendirilmiştir. Tespit ettiklerimizin birkaçında mezar da kaybolmuştur. Tek bir ağaçtan ibaret olanlar, taşkaya şeklinde olanlar sadece bir kaynak-pınar olanlar, yahut da yanında kaynak pınar bulunanlar da Van’daki yatırların yapı (mekan) itibariyle bir başka bölümünü teşkil eder.
I- TÜRBESİ BULUNAN YATIRLAR 
1- Beyaz Direk Erciş, Gökoğlan Köyü.
2- Çelebiocağı Erciş, Çelebibağı.
3- Gülhandan Erciş.
4- Haydarbey (Haydar Baba) Erciş, Haydarbey Köyü.
5- Halime Hatun Türbesi Gevaş.
6- Hüsrevpaşa Türbesi Van Merkez.
7- Hacı Zübeyt (Hacı Zivi) Gevaş, Kayaboğaz Köyü.
8- Kara Şeyh Van. Mollakasım Köyü.
9- Mecnun Baba Muradiye.
10-Mahmut Baba Erciş.
11- Nanyemez Baba Van, Merkez.
12- Sarı Süleyman Bey Gürpınar, Güzelsu.
13- Seyyit Mehmet Hanifi Erciş.
14- Sultan-i Yekpay Van, Kavuncu Köyü.
15- Şeyh Abdurrahman Baba Van, Merkez.
16- Şeyh Gazai Baba Van, Merkez
17- Şeyh Hamza (Sultan Hacı Hamza) Van, Bardakçı Köyü.
18- Şeyh İsmail Kutbettin Başkale, Güroluk Köyü.
19- Şeyh Mehmet Hanifi Erciş.
20- Şeyh Muhammed-i Tayyar Çatak, Dilmetaş Köyü.
21 – Şeyh Muhammed Türbesi Erciş. 22- Şeyh Macur Baba Erciş.
II- TEK BİR MEZAR HALİNDE OLAN YATIRLAR1- Ali Paşa Van, Merkez.
2- Arap Baba Van, Merkez.
3- Arikelle Muradiye, Çaldıran.
4- Aslı Hatun Gevaş, Artos Dağı.
5- Aliyar Şah Erciş.
6- Almaağaç Muradiye, Sürüyolu (Pirsolar) Köyü.
7- Babo Van, Edremit.
8- Beşikli Baba Van, Erçek.
9- Beyazıt Baba Gürpınar, Zernek Köyü.
10- Başet-i Mehenda Gürpınar, Güzelsu. 11 – Başşahit Gürpınar, Aşağıkaymaz Köyü.
12- Çomaklı Baba Çomaklı Dağı.
13- Dermeryema (Meryem Ana Kilisesi) Gür¬pınar, Kırkgeçit.
14- Eyüp Ensari Timar, Ağartı Köyü.
15- Faki Tayran Gevaş, Bahçesaray.
16- Hıdır-i Sindi Gevaş.
17- Hıdır Baba Timar, Hıdır Köyü.
18- Hanımzade Gürpınar, Zernek Köyü.
19- Hadili Kabul Başkale, Dereiçi Köyü.
20- Hevat Ziyareti Başkale, Oğulveren Köyü.
21- Hilve Ziyareti Gürpınar, Zernek Köyü.
22- Haki Baba Erciş, Haki Köyü.
23- Hejdeh-kav (Onsekiz ayak) Ziyareti Başkale.
24- İkinci Sofu Baba Van, Merkez.
25- İsmail Baba Muradiye, Çaldıran, İsmailbaba Köyü.
26- İhtiyar Hacı Erciş, Zilan Deresi.
27- Koç Baba Van, Merkez.
28- Kılıçlı Baba Van, Merkez.
29- Küme Söğüt (Söğüt Kümesi) Van, Merkez.
30- Kavgalı İki Bacı Ziyareti Erciş, Tekler Köyü.
31- Karatoğan Ziyareti Karatoğan yaylası.
32- Karavul Baba Timar Meydancık Köyü.
33- Kepeneroş Başkale.
34- Kolasinci Başkale, Atik Köyü.
35- Mollakasım Van, Mollakasım Köyü.
36- Muptedi Arabi Erciş.
37- Mir Hasan-ı Veli Gevaş, Bahçesaray.
38- Molla Ömer Gürpınar, Güzelsu.
39- Molla Hıdır Efendi Başkale, Yavuzlar Köyü.
40- Mehmet Tayyar Başkale.
41- Mir Bahaddin Gevaş, Bahçesaray.
42- Molla Mancar Gevaş, Bahçesaray.
43- Musa Çavuş Erciş.
44- Mir Sura Gevaş.
45- Maruf-i Kerhi Erciş, Köycük Köyü.
46- Mam Ömer Gürpınar, Güzelsu.
47- Mükürk (Başet-i Mehanda’nın kardeşi)
Gürpınar, Güzelsu.
48- Nezir ve Beşir Gürpınar, Güzelsu (Başet Dağı).
49- Ömer Halan (Atı ile gömülü) Başkale.
50-Pir Yakup Gevas.
51- Pir Yusuf Gevas, Pullupınar Köyü.
52- Pir-i Lök Başkale, Uğurveren Köyü.
53- Pir Garip Timar, Pirgarip Köyü.
54- Pir Mehmedi Kangıri Gevaş.
55- Pay Baba Erciş, Pay Köyü.
56- Pekyart Ziyareti Gevaş, Bahçesaray.
57- Sofu Baba Van, Merkez.
58-Sultan Hacı Zübeyt (Hacı Zivi) Gevaş.
59-Sanpanis Ziyareti Çatak.
60- Seyyit İsmil Hakan Gürpınar, Güzelsu.
61- Seyyit İsmil Erçek, Lim Dağı.
62-Sultan Selim Gevaş.
63- Seyyit Muhammet Gürpınar, Zernek Köyü.
64-Sultan Mustafa Gürpınar, Güzelsu.
65- Seyyit Abdulcebbar Özalp, Kutalan Köyü.
66- Şeyh Yusuf Van, Merkez.
67-Şemseddin-i Tebrizi Gevaş.
68- Şeyh Hamza Van, Ayazpınar Köyü.
69-Şeyh Molla Aburrahman Kutub Gevaş, Dokuzağaç Köyü.
70-Şeyh Mahmut Salih Arvasi Gevaş, Dokuz¬ağaç Köyü.
71-Şeyh Abdulmecit Çatak.
72-Şahsi Hani (Şeyh Mustafa) Çatak.
73- Şeyh Bekir Çatak, Sürük Köyü.
74-Şeyh Ayine Şeyhayine Köyü.
75- Şeyh Mille Van, Merkez.
76-Şeyh Mahmut Erdevir Van, Timar.
77-Şeyh Miraz Erçek, Mezruk Dağı.
78-Şeyh Hamza Erciş, Gökoğlan Köyü.
79-Şeyh Süleyman Erciş, Gökoğlan Köyü. 80-Şeyh Yusuf Havari Çatak.
81-Şeyh Evlaniyan Gürpınar.
82- Şeyh Cura Gevaş.
83- Şeyh İlyas Gevaş.
84- Şeyh İbrahim Paşa Gevaş.
85- Şeyh Mustafa Gürpınar.
86- Şeyh Sucu Çaldıran, Şeyhsucu Köyü.
87- Şeyh Abdurrahman Güzelsu, Günbaşı Köyü.
88- Şeyh Fehim Arvasi Gevaş, Bahçesaray, Arvas Köyü.
89- Şeyh Beşir Van, Erçek.
90 – Takuri Hüseyin Bey’in Oğlu-Özalp
III. HERHANGİ BİR MEZARIN BULUNMADIĞI YATIRLAR1 – Acı Toprak Ziyareti Van, Hoşgedik.
2- Cin Magarasi Gürpınar, Topsakal Köyü.
3- Demirev Ziyareti Van, Merkez.
4- Gelin Taşı Gürpınar, Degirmendüzü Köyü.
5- Karacehennem Kuyusu Van, Merkez.
6- Sıtma Köpriisü Van, Merkez.
7- Süt Ziyareti Çatak, Kayaboğaz Köyü.
8- Süt Ziyareti Gürpınar.
9- Süt Ziyareti Derebey Köyü.
10-Sultan Zübeyde Erciş, Yılanlı Köyü.
11- Şeyh Uçtu (Şeyh Rüştü) Van, Özkaynak Köyü.
IV- TEK BİR AĞAÇ YA DA AĞAÇLIK HALİNDE OLAN YATIRLAR
1- Ardıç Ağacı Van, Mollakasım Köyü.
2- Bacı-Kardeş Ziyareti Erciş, Ziyaret Köyü.
3- Bayram Dede Van, Özkaymak Köyü.
4- Siğil Ziyareti Van, Erçek.
5- Sultan Zübeyde Erciş, Yılanlı Köyü.
6- Şeyh Uçtu (Şeyh Rüştü) Van, Özkaymak Köyü.
7- Şeyh Seyyid Van, Eblenganis Köyü.
8- Seyidi Çınar Van, Elmalı Köyü.
V- TAŞ-KAYA HALİNDE OLAN YATIRLAR1- Bayram Dede Van, Bayrak Köyü.
2- Gelin Alayı Erciş, Ernis Köyü.
3- Gelin-Güvey Kayaları Van, Canik, Derebey Köyü.
4- Koç Heykelleri Erciş, Çelebibağı.
5- Koç Baba Van Bayrak Köyü.
6- Koç Baba Van, Özkaynak Köyü.
7- Şeyh Memduh Kilisesi Muradiye.
8- Taçkapı Van, Toprakkale.
9- Yılan Taşları Erciş, Karataşlar.
10- Yazılı Taşlar Erciş, Karataşlar.
VI-SADECE ÇEŞME-KAYNAKTAN İBARET OLAN, YANINDA ÇEŞME KAYNAK BULUNAN YATIRLAR1 – Bayram Dede Van, Özkaynak Köyü.
2- Pir Yusuf Gevaş, İkizlek Köyü.
5- Süt Ziyaret Çatak, Kayaboğaz Köyü.
4- Sarılık Çeşmesi Gürpınar.
5- Yılanlı Pınar Erciş, Sorgun Köyü.
Kaynak: http://van-rehberi.blogspot.com.tr/p/halk-oyunlar-giyim-kusam-gelenek-ve.html