Zonguldak

ZONGULDAK HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
Zonguldak Gezi Rehberi ile sizlere Karadeniz'in taşkömürü madenleri ile ünlü şehri Zonguldak'ı tanıtmaya çalışacağız. Zonguldak ili; Alaplı, Çaycuma, Devrek, Ereğli, Gökçebey, Kilimli, Kozlu ve Merkez olmak üzere toplamda 8 ilçeye sahiptir. Zonguldak'ın Antik Çağ'da kullanılan ilk adı Sandrake'dir. Türklerin bölgeye yerleşmesi ile Zonguldak için "bataklık", "sazlık" anlamlarına gelen "zongalık" adı kullanılmaya başlanmıştır. "Zongalık" adının zamanla "Zonguldak"a dönüştüğü, ilin adının buradan ileri geldiği düşünülmektedir.

Tarihi M.Ö. 2500'li yıllara dayanan Zonguldak'ta, Hattiler, Hititler, Persler, Selçuklular, Cenevizliler ve Osmanlılar gibi pek çok uygarlık yaşamıştır. Zonguldak'ta M.Ö 7. yy'dan itibaren limanlar kurulmuş, 1829 yılında ise bölgedeki ilk kömür bulunmuş ve 1848 yılıyla birlikte kömür ocakları açılmaya başlanmıştır.

Batı Karadeniz’de yer alan Zonguldak iline, Türkiye’nin her yerinden ulaşım sağlamak mümkündür. “Zonguldak’a Nasıl Gidilir” diye merak edenler için şehre ulaşmanın alternatiflerini açıklamaya çalışacağız.

Zonguldak’a özel aracıyla gitmeyi düşünenler için;

  • İstanbul – Zonguldak arası 331 kilometre
  • İzmir – Zonguldak arası 664 kilometre
  • Ankara – Zonguldak arası 275 kilometredir.

Zonguldak’a otobüsle gitmeyi düşünenler için ise; yaklaşık 25 adet şehirlerarası otobüs firmasının, Türkiye’nin hemen her şehrinden Zonguldak’a gün aşırı seferleri bulunmaktadır.

Zonguldak’a hava yolu ile ulaşım sağlamak da mümkündür. 2007 yılında açılan Zonguldak Havalimanı, Zonguldak’ın Çaycuma ilçesinde bulunmaktadır. Türkiye’nin birçok şehrinden Zonguldak’a uçuş seferleri mevcuttur.

Zonguldak ile bazı iller arasındaki uçuş süresi şşekildedir:

  • Adana – Zonguldak: 1 saat
  • Ankara – Zonguldak: 50 dk
  • Antalya – Zonguldak: 1 saat
  • Bodrum – Zonguldak: 1 saat 10 dk
  • Gaziantep – Zonguldak: 1 saat 20 dk
  • Istanbul – Zonguldak: 50 dk
  • Izmir – Zonguldak: 1 saat

Karadeniz’in en güzel kentlerinden biri olan Zonguldak, eşsiz doğal güzellikleri ve tarihsel değerleri ile görülmeye değer

Zonguldak, Batı Karadeniz’in en gelişmiş ve güzel şehirlerinden biri. Turizm anlamında büyük potansiyele sahip olan Zonguldak’ın doğal ve tarihi güzelliklerini keşfetmeye başladığınızda buraya hayran kalacak ve yeniden gelmek için plan yapacaksınız.

Halil Paşa Konağı: Ereğli Müze Müdürlüğü’ne ev sahipliği yapan tarihi Halil Paşa Konağı, Zonguldak’ın önemli ve görülmeye değer tarihi yapılarından. 19. yy. sonlarına doğru yapılan bu tarihi bina günümüzde müze olarak ziyarete açık. Müzede Grek, Roma, Bizans, Abbasi, Emevi, Artuklu, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait arkeolojik buluntular sergileniyor.

Köprülü Camii: Zonguldak’ın merkezinde, çarşıda yer alan Köprülü Camii, Osmanlı döneminden kalma tarihi yapılardan biri. Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa tarafından yaptırılan cami, şehrin görülmeye değer yapılarından.

Mağaralar: Zonguldak, Karadeniz’de mağara turizminin geliştiği, bu anlamda bölgede en çok ilgi gören şehirlerden biri. Ülkemizin en önemli mağaralarından olan, mitolojiye de konu olmuş Cehennemağzı Mağaraları’na ev sahipliği yapıyor Zonguldak. Gökgöl Mağarası, Cumayanı Mağarası, Çayır Köyü Su Mağarası, Kızılelma Mağarası ve İnağzı Mağarası da Zonguldak’ın ilgi gören mağaralarından.

Plajlar: Zonguldak, Karadeniz’in en güzel plajlarından bazılarına ev sahipliği yapıyor. Özellikle yaz aylarında Zonguldak’ta bulunuyorsanız bu plajları ve sahilleri gezmenizi, masmavi ve tertemiz denizin keyfini çıkarmanızı öneriyoruz. Filyos, Göbü, Karakum, Kapuz, Türkali, Sazköy, Ilıksu, Kireçlik, Uzunkum, Hisarkarası en bilinen plajları Zonguldak’ın.

Doğal Güzellikler ve Mesire Yerleri: Zonguldak gezilecek yerler listenizde mutlaka bulunması gereken eşsiz bir doğa güzelliği deÇitdere Tabiat Koruma Alanı. Istranca meşesinin yalnızca burada görebileceğiniz türleri bu ormanı özel kılan özelliklerden biri. Çitdere Tabiat Koruma Alanı Yenice ilçesinde bulunuyor. Bunun yanı sıra Zonguldak’ta doğa ile iç içe vakit geçireceğiniz pek çok mesire yeri de var. Gülüç Baraj Gölü, Kızılcapınar Baraj Gölü, Ulutan Baraj Gölü, Çobanoğlu Göleti, Güneşli Şelaleleri bu mesire yerleri arasında en çok ilgi göre yerler.

Zonguldak Gezilecek Yerler – Tarihi Yerler

Cumayanı Mağarası

Cumayanı Mağarası
Cumayanı Mağarası

İlk kez 1976 yılında incelenen Cumayanı Mağarası,Zonguldak’ın Cumayanı Mahallesi’ne oldukça yakındır. Mahalle ile mağara arası yaklaşık 1 kilometredir.

Mağarada ilk incelemeler Chris Baue, Dündar Çetin ve Arda Çalı tarafından gerçekleştirilmiştir. Mağara 1976 ve 1978 yıllarında da incelenmeye devam edilmiştir; bu defa farklı arkeologlar tarafından…

Mağaraya ait üç giriş vardır ve mağaranın toplam uzunluğu 10 kilometredir. Ülkemizin önemli mağaraları arasında olsa da çok da ünlü bir yer sayılmaz. Fakat yine de yıl içerisindeki ziyaretçi potansiyeli çok da düşük değildir. Cumayanı Mağarası’ndaki galeriler ve odacıklar arasında botlarla gezinti yapabilirsiniz. Fakat mağarayı çok yağışlı dönemlerde ziyaret etmemenizi öneririz.

Çayır Köyü Su Mağarası

Çayır Köyü Su Mağarası
Çayır Köyü Su Mağarası

Zonguldak’ın Çaycuma İlçesi’ne bağlı Çayır Köyü’ndeki meşhur Su Mağarası muhteşem bir doğal güzellik.

Mağara, içindeki sarkıt ve dikitlerin yapısı nedeniyle kendi kategorisinde dünyanın önemli mağaralarından biri.

1300 metre uzunluğundaki mağara botla gezilebilecek genişlikte bir yeraltı nehrine sahip. Mağaranın ağız kısmında oluşmuş gölcüklerde ise alabalık yetiştiriliyor. Bir rivayete göre ise bu alabalıklar bazı hastalıklara iyi geliyormuş.

Aynı zamanda mağaranın önünde bir de piknik alanı bulunuyor. Bu nedenle bölgenin adı Çayır Köyü Mesire Yeri olarak da biliniyor.

İlçe merkezine 12 km mesafede bulunan Çayır Köyü Su Mağarası, Çaycuma’nın mutlaka görülmesi gereken doğal güzelliklerinden biri.

Kaynak: http://www.gezilebilecekyerler.com/zonguldakta-gezilecek-yerler/

Uğmaç çorbası

Çeşitli yörelerde de ovmaç, oğmaç gibi benzer ama farklılıklar gösteren isimlerle anılan uğmaç çorbası, Zonguldak mutfağının da en meşhur çorbalarından.

Un, süt ve su gibi her evde olan malzemelerle hazırlanan çorba, özellikle soğuk günlerde sofraların olmazsa olmazlarından sayılır. İçine bir de nane eklendi mi, mis olur.

 

En özel sofralara: Tirit

Özel günlerde Zonguldak sofraları ayrı bir enfes oluyor. Özellikle Kurban Bayramı’nda sıklıkla yapılan tirit, yufka ve etlerin bir araya gelmesiyle hem görsel bir şölen hem de damaklara ziyafet oluyor. Görüntüsü bile lezzetini anlamaya yetiyor.
 

Deneyen herkesin gözdesi olur: Malay

Şehrin en ünlü yöresel lezzetlerinden olan malay, Karadeniz’de sıkça kullanılan malzemelerden mısır unuyla hazırlanıyor.

Bulamaç haline getirilen mısır unu karışımının üzerine isteğe göre toz şeker, dövülmüş ceviz içi gibi tatlar eklenerek tatlı malay ya da tereyağı, kaymak, soğan ve kaz ciğeri gibi tuzlu lezzetler eklenerek tuzlu malay yapılabiliyor. Yanına da yoğurt gelince tadına doyulmayan malayın her hali, ayrı bir efsane oluyor.

 
 
 

Ana yemeğe yer bırakmaz: Pumpum çorbası

Zonguldak ve Bartın civarında çokça yapılan çorbalardan biri pumpum. Yine Karadeniz mutfağının olmazsa olmazlarından mısır unuyla hazırlanan bir tarife sahip kendisi.

İçine pastırma, kıyma ya da sucuk gibi et ürünleri de dahil oluyor. Çorba deyip geçilmeyecek, doyuruculuğu ve lezzeti ana yemeğe yer bırakmayacak güçte oluyor. Bize de afiyetle kaşıklamak düşüyor.

 

Dört mevsim yensin diye: Kabuklu fasulye

Yazın çıkan taze fasulyeler, kışın da yenebilsin diye özenle kurutuluyor. Sonrasında dört mevsimlik enfes bir yemeğe dönüşüyor. Kabuklu fasulye olarak anılan yemekte fasulyelere bir de mısır taneleri eşlik ediyor. Bu lezzet, Zonguldak’ta denenmeyi bekliyor.
 

Adına festivaller düzenlenesi lezzet: Tenekede tavuk

Evet, bir bütün tavuğun tenekede pişirilmesinden söz ediyoruz ve evet, çok ciddiyiz. Zonguldak mutfağının en güzel, en özel tariflerinden birine sahip tenekede tavuğu tadar tatmaz ne demek istediğimizi anlayacaksınız.

Öyle bir lezzet ki adına festivaller bile düzenleniyor. Çünkü o bunu sonuna kadar hak ediyor.

 
 
 

Zonguldak Ereğli’ye uğramadan dönmek olmaz: Ereğli pidesi

Türk mutfağının en sevilen lezzetlerinden olan pide, Zonguldak Ereğli’de mutlaka denenmesi gerekenlerin başında geliyor.

Genel olarak kapalı pide şeklinde yapılan bu nefis pideler, kıymalı iç harcın bolluğuyla yiyen herkesi mest ediyor. Yanına da misler gibi bir ayran geldi mi, insan başka ne ister ki?

 

Pırasayı sevdirir: Pırasalı mancar

Pırasa, barbunya ve bulgur gibi doyurucu ve besleyici malzemelerin birlikteliğinden doğan pırasalı mancar, et yemeden doyamayanları bile bir tabağıyla doyuracak güçte.
 

Akıtmadan güzel, krepten lezzetli: Cizleme

Görünce size de çok tanıdık geldi cizleme, biliyoruz. İster akıtma deyin ona ister krep, biz buralarda cizleme diyoruz.

Hamurunda maya ve azıcık bir miktar şeker kullanmayı ihmal etmiyoruz, bir de imkanlar uygunsa sacın üzerinde yapılanı mutlaka deniyoruz. Çünkü böyle lezzeti başka yerde bulamazsınız.

 
 
 

Damağınızda izi kalır: Cevizli kömeç

Zonguldak mutfağında en çok kullanılan malzemelerden olan ceviz, bu tarifte de iş başında.

Özenle, büyük emeklerle hazırlanan, uzun uzun dinlendirilen hamurun ceviz içiyle buluşması, ardından üzerine çörek otu eklenerek üzeri nar gibi kızarana kadar pişirilmesiyle oluşuyor. Tadı damaklardan uzun süre silinmiyor.

 

Bu börek, bildiğiniz gibi değil: Kabaklı börek

Börek deyince aklınıza hemen peynirli, patatesli ya da kıymalı börekler geliyor olabilir. Ancak Zonguldak’ın kabaklı böreği size tüm bildiklerinizi unutturacak türden. Çünkü bal kabağının tatlılığı saklı onda.

Dövülmüş ceviz, toz şeker ve bal kabağı ile hazırlanan iç harcıyla buluşan yufkalar, rulo haline getirilip pişirildikten sonra bir de üzerine şerbet gezdiriliyor ve pudra şekeri serpiliyor ki, sormayın gitsin. Bakması bile acıkmaya yetiyor.

 

Geç karşısına, uzun uzun izle: Beyaz baklava

Baklava zaten hepimiz için yeri apayrı olan tatlılardan. Ama söz konusu Zonguldak’ın meşhur beyaz baklavası olunca daha da bir seviye atlıyor baklava sevgimiz.

Arasına o çok sevdiğimiz cevizin bolca konulduğu baklavalar, fırından üzeri kızarmadan çıkarılıyor. Tadı da görüntüsü de şahane oluyor.

Küçük bir not: Zonguldak’ın zengin mutfağında sadece bu yemekler yok tabii. Bu yüzden yolunuz düşerse şehre özgü lezzetlerden cevizli dolma, patates ve yoğurdun muhteşem uyumuna sahip çöpele, çeşit çeşit otun güzelliğinin birleştiği beddam mancar yemeği, kara lahana sarması ve sütlü armut gibi tatları da denemeden dönmeyin deriz. Zonguldak’ta yapılan çilek reçelleri de pek güzel olur hani, aklınızda bulunsun. 🙂

Kaynak: https://yemek.com/zonguldak-yemekleri/sayfa/12

Zonguldak ve çevresinin târihi Hititlerle başlar. Anadolu’da ilk siyâsî birliği kuran Hitit İmparatorluğu bu bölgeyi sınırları içine dâhil etti. Bu devirde bu bölgeye verilen isim “Palla”dır. Hitit İmparatorluğu iç savaşlar ve iktidar kavgaları ile zayıfladı ve nihâyet yıkıldı. 

Hititlerden sonra Anadolu’ya ve dolayısıyla bu bölgeye Firigya Krallığı hâkim oldu. Frigya Krallığının yıkılışı ileAnadolu’ya ve bu bölgeye Lidya Krallığı hâkim oldu. M.Ö. 6. asırda Pers İmparatorluğu Lidya ordusunu yenerek topraklarını kendisine kattı. Bu sıralarda Dorlu Rumları Ereğli’de (Herakleis) ve Amasra’da (Amastris) ticârî koloniler kurdular. M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralı İskender, Pers İmparatorluğunu yenerek Anadolu ve İran’ı Makedonya Krallığına kattı. 

Makedonya Kralı İskender’in ölümü üzerine bu bölge Pers asıllı, fakat Rumlaşmış, Pontus Krallığı tarafından alındı. Karadeniz’in kuzeyi (Kırım) ve güneyi(Kuzey Anadolu sâhilleri) Pontus Krallığının elinde olup, batısında Bitinya Krallığı ve güneyinde Galata Krallığı bulunuyordu. 

M.Ö. 1. asırda Roma İmparatorluğu Anadolu’da bulunan Pontus, Bitinya, Galata, Bergama, Kapadokya ve diğer krallıklara son vererek bütün Anadolu’yu Roma İmparatorluğu sınırları içine kattı. M.S. 395 senesinde Roma İmparatorluğu ikiye bölününce Anadolu gibi bu bölge de Doğu Roma (Bizans)nın payına düştü. Bizanslılar devrinde Bizans topraklarına İslâm orduları ve İranlı Sâsânîler pekçok akınlar yapmışsa da bu bölge akınlardan uzak kalabilen nâdir bölgelerden biridir. 

1071 Malazgirt Zaferinden sonra bütün Anadolu gibi bu ölgeyi de AnadoluFâtihi ve Anadolu Türk Devletinin kurucusu Selçuklu Oğuzlarından Kutalmışoğlu Birinci Süleyman Şah fethetmiştir. Bunun üzerine Hıristiyan dünyâsı, Bizans’ın dâveti ve papalığın teşviki ile Haçlı Seferlerini başlatmışlardır. Yirmi beş sene Haçlı Seferleri sebebiyle Anadolu içlerine çekilen Selçuklulardan Batı, bilhassa sâhil şehirlerinden çoğunu Bizans yeniden işgal etmiştir. Zonguldak bölgesi de Bizans’ın geri aldığı yerlerden biriydi. 1204’te Dördüncü Haçlı Seferinden sonra Cenevizliler Karadeniz ticâretine hâkim oldular. Amasra, Ereğli ve Filyos’ta Ceneviz siteleri kurdular. 

On üçüncü asırda bu bölge (Amasra hâriç) tamâmen Türkler tarafından yeniden fethedilmiştir. 1291’de Candaroğulları Beyliği başşehrini Eflani’de kurmuştur. Daha sonra başşehir Kastamonu’ya taşındı. (Eflani Zonguldak’a bağlı bir kaza merkezidir). Candaroğulları sonraki isimleri (İsfendiyaroğulları) 1326’da Safranbolu’yu fethettiler. 

Candaroğulları 1309 senesine kadar Selçuklu Devletine (Konya’ya) bağlı oldular. 1309’dan sonra İlhanlılara tâbi oldular. 1392’de Yıldırım Bâyezîd Han, Zonguldak ve Kastamonu bölgesini ele geçirdi. Bu sırada Osmanlı Devletiyle Cenevizliler arasında dostluk devam ettiğinden Ereğli ve Amasra Cenevizlilerin elinde kaldı. 

Yıldırım Bâyezîd Han 1402 Ankara Savaşında Tîmûr Hana yenilince, Osmanlı Devleti “Fetret Devri” denilen bir devre içinde sıkıntılı günler geçirdi. Osmanlı Devleti taht kavgaları ile parçalanma durumuna geldi. Osmanlı Devletini yeniden şahsında birleştiren Çelebi Sultan Mehmed Han bu bölgeye hâkim oldu. Fetret Devrinden sonra Osmanlı Devleti yeniden eski gücüne ulaştı ve seferler ve genişleme başladı. 

Fâtih Sultan Mehmed Han 1459’da Amasra’yı Cenevizlilerden alarak fethetti. Bu sefer Fatih’in Güney Karadeniz’i (Anadolu’nun kuzey sâhillerini) Osmanlı Devletine katan üç seferinden ilki idi. Zonguldak’ın toprakları içinde Osmanlı devrinde hiçbir sancak (vilâyet) yoktu, hepsi Anadolu Beylerbeyliğine bağlı 14 sancaktan biri olan Bolu’ya bağlı idiler. 

Tanzimattan sonra bu kazâlar Kastamonu vilâyeti (eyâletine) bağlandılar. 

Osmanlı devrinde her türlü istilâ ve savaştan uzak kalan bu topraklar üstünde insanlar sükûnet içinde yaşamıştır. Târihî hiçbir mühim vak’aya sahne olmamıştır. On dokuzuncu asır başlarında gemilerde buhar gücü kullanıldığı için kömür büyük önem kazandı. Ticâret gemileri gibi savaş gemileride buharla çalışıyor ve buhar da kömürle temin ediliyordu. Henüz Osmanlı topraklarında kömür bulunamamıştı. Sultan İkinci Mahmûd Han, Osmanlı toprakları içinde mâden kömürü bulacaklara mükâfat vereceğini bir fermanla îlân etti. Orduda da askerlere mâden kömürü tanıtılarak terhislerinde memleketlerinde bu mâdeni aramaları ders olarak anlatıldı. 

1829 senesinde Ereğli ilçesinin Kestanelik Köyünde oturan Uzun Mehmed bir gün deniz kenarına inmişti. Bir fırtına sebebiyle “limancık” isimli kuytu bir köşeye sığındı. Isınmak için ateş yaktı. Az sonra ateş etrafındaki siyah taşların yanarak kor hâline geldiğini görünce “Buldum, kömürü buldum” diye bağırdı. Çünkü askerlikte deniz eri iken öğretilenlere çok benziyordu. Bu yerden bir küfe dolusu kömürü sırtına yükleyip “Alaplı” yolundan İstanbul’a geldi. İstanbul’daki ilgililere başvurdu. Yapılan incelemelerde bunun kömür olduğu anlaşılarak Pâdişâhın fermanı ile Uzun Mehmed’e 30 altın mükâfat ve ölünceye kadar 6 altın maaş bağlandı. “Kara elmas” denilen kömür yatağını bulan ve ülkeye önemli bir yeraltı zenginliğinin kazandırılmasında yer alan Uzun Mehmed’in hâtırası için Zonguldak’ta bir anıt dikilidir. 

Kömür mâdeni sebebiyle Zonguldak gittikçe gelişti. Cumhûriyet devrinde ise en çok gelişen birkaç şehirden biridir. Ereğli Demir ve Çelik Tesisleri ile Zonguldak daha büyük hızla kalkınmıştır. Cumhûriyet devrinde il olan Zonguldak demiryolu ile Ankara’ya bağlanmış ve liman tesisleri yapılmıştır.

Kaynak: http://www.cografya.gen.tr/tr/zonguldak/tarihce.html

• Alaplı
• Çaycuma
• Devrek
• Gökçebey
• Karadenizereğli
• Merkez

Zonguldak ilinin ekonomisi mâdenciliğe ve sanâyiye dayanır. Ormancılık, hayvancılık ve tarla tarımı ikinci önemli bir kaynaktır. İl sınırları içinde zengin kömür (kara elmas) yatakları bulunur. Bunlara dayalı demir-çelik fabrikaları ve bunlara bağlı yan sanâyii ekonominin belkemiğidir. Zonguldak bir nevi işçi şehridir. 

Tarım: Zonguldak il ekonomisi büyük ölçüde mâdenciliğe ve sanâyiye dayanmasına rağmen, faal nüfûsun yarısı tarım sektöründe (tarım, ormancılık, avcılık ve hayvancılıkta) çalışır. 

Ormanlar geniş bir bölgeyi kaplamasına rağmen ekili alan azdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, yulaf, mısır, bakla ve fasulyedir. Sebze ve meyvecilik gelişmiş olup, en çok karalahana, hıyar, sakızkabağı, pırasa, ıspanak, armut, fındık, erik, dut, ceviz, kestâne, kızılcık ve kiraz yetiştirilir. 

Ekime müsâit alanlar az ve engebeli olduğu için tarım araçlarının kullanılmasına izin vermez fakat tarımda sulama gübreleme ve modern araçlar kullanılır. 

Hayvancılık: Zonguldak ilinde çayır ve mer’a çok az olmasına rağmen hayvancılık (besi hayvancılığı) oldukça gelişmiştir. “Jersey” ırkı inekleri ile sığır cinsi ıslah edilmiştir. Sığır sayısı daha fazladır. Ayrıca koyun, kılkeçisi ve tiftik keçisi beslenir. Tavukçuluk ve arıcılık gelişmiştir. 

Zonguldak ilinde balıkçılık da önemli yer tutar. Zonguldak ve Bartın kıyılarının açıkları hamsi sürülerinin yuvalandığı yerlerdir. Ereğli ve Amasra’da balıkçı barınakları vardır. Bu ilde hamsinin yanında kalkan, istavrit, palamut, mezgit, lüfer ve torik de avlanır. 

Ormancılık: Zonguldak ili orman varlığı bakımından çok zengin sayılır. 540.000 hektara yakın orman ve 30.000 hektara yakın fundalık alanı vardır. Orman içinde 254 ve orman kenarında 269 köy vardır. İl genelinde bol miktarda sanâyi odunu ve yakacak odunu elde edilir. 

Mâdenler: Zonguldak ili mâden kömürü bakımından Türkiye’nin en zengin ilidir. Mâden kömürü Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumunun Ereğli Kömür İşletmesi tarafından çıkarılır. Faal nüfûsun % 15’i ve 50.000’e yakın kişi mâden çıkarma işlerinde çalışır. Mâden kömürü çıkarılan üretim havzasında 14 milyar ton kömür rezervi vardır. Zonguldak ilinde zengin mâden kömürü yanında demir, manganez, barit, kalker, dolamit, kuvarsit, alüminyum ve kil de bulunmaktadır. 

Kömür yatakları Ereğli’nin doğusunda Köseağzı yakınından başlar, Kozlu, Zonguldak, Kilimli arasında büyük damarlar hâlinde bulunur. Çatalağzı bölgesinde yer yer kaybolur. Kömür havzasının boyu 180 km, eni 50 km’dir. 1829’da bulunan kömür 20 sene sonra işletilmeye başlanmıştır. Bu bölgedeki kömürün enerjisi bol, kalitesi üstün ve dünyânın en iyi cins taşkömürleri arasında yer alır. Senelik istihsal 10 milyon tona yakındır. Devrek’te bakır ve Çaycuma’da volfram çıkarılır. 

Zonguldak’ta bir kısmı yer üstünde çalışırken, çok sayıda kişi de yerin çok derinliklerinde mâden kömürünü yer üstüne çıkarmak için çalışır. 

Enerji: Zonguldak ilinde kömür artıkları ile çalışan Çatalağzı Termik Santrali vardır. Üretilen elektrik enerjisi Marmara bölgesine ve Batı ve İç Anadolu’ya verilir. Termik Santral, Etibank tarafından işletilir. 

Sanâyi: Zonguldak ili sanâyi bakımından İstanbul, Kocaeli ve İzmir’den sonra gelir. Zengin mâden kömürü, enerji santrali, liman şehri oluşu, gür orman varlığı, başta demir-çelik tesisleri olmak üzere pekçok sanâyi tesisinin kurulmasına ve ilin ileri bir sanâyi bölgesi hâline gelmesinin başta gelen sebebi olmuştur. Zonguldak limanı 1893’te yapılmıştır. Karabük Demir-Çelik Fabrikasının yapımına 1937’de başlandı. 1948’de Karadeniz Ereğlisi limanı yapıldı. 1949’da Filyos Ateş Tuğla Fabrikası açıldı. Eskiden beri Ereğli ve Bartın’da bulunan büyük tekne tersâneleri geliştirildi. Çok sayıda, mobilya fabrikaları, kireç, kâğıt ve bisküvi fabrikaları; 1970’ten sonra artan özel sektöre âit fabrikalar önemli sanâyi kuruluşlarıdır. 

Çaycuma’da Türkiye’nin üçüncü büyük kâğıt fabrikası, yem fabrikası, deri ve kösele atölyeleri, CDK Demir Sanâyi Koll, Şti., Devrektaş, Çaytaş, Dokap Orman Ürünleri işleten fabrikalar bulunmaktadır. 

İlin en önemli sanâyi kuruluşları Karabük Demir-Çelik İşletmeleri (KDÇİ) ile Ereğli Demir Çelik İşletmeleri (Erdemir)’dir. Türkiye’de ağır sanâyiinin kalbi Ereğli ve Karabük’te atar. Ereğli’deki tesisler Ortadoğu’nun en büyük tesisleridir. Karabük’teki fabrika genel olarak inşaat demiri, pik boru benzeri yuvarlak maddeler, Ereğli saç levhalar, teneke gibi yassı maddeler îmâl eder. 

Ulaşım: Karayolu: Milletlerarası E-5 karayolunun İstanbul-İzmit-Bolu-Ankara bölümü Gerede yakınından ayrılan Devrek-Çaycuma ile Zonguldak’a ulaşır. Karasu’dan îtibâren Karadeniz’e (kıyıya) paralel olarak uzanan yol Adapazarı’ndan ayrılan bir yol ile birleşerek E-5 karayoluna bağlanır. Gerede yakınından ayrılan diğer bir yol Karabük-Safranbolu-Bartın-Kurucaş’a ulaşır. Bu hat üzerindeki yerleşim merkezleri de Gerede vâsıtasıyla E-5 karayoluna bağlanır. 

İl sınırları içinde devlet yolları uzunluğu 1003, il yolları 490 km olup, bu yollar oldukça iyi kalitededir. 3000 km yol vardır (1994). 

Demiryolu: Ankara-Kayseri hattından ayrılan Çankırı ilinin güneydoğu ve güneybatı doğrultusundan geçerek Eskipazar’ın kuzeyinde Zonguldak il topraklarına giren hat; Karabük-Çaycuma-Bartın ilçelerinden sonra kıyıya paralel giderek Zonguldak’a ulaşır. Ankara-Zonguldak arasında hergün Kara Elmas Ekspresi karşılıklı olarak çalışır. Ayrıca Zonguldak-Karabük, Zonguldak-Çaycuma ve Zonguldak-Gökçebey arasında karşılıklı olarak günde 3 posta treni sefer yapar. 

Denizyolu: 1953’te işletmeye açılan Zonguldak limanı 460 m uzunlukta ve 25 m genişlikte kuzey mendireği ile 412 m uzunlukta ve 12 m genişlikte güney mendireği vardır. Aynı anda 7 gemi doldurma ve boşaltma yapabilmektedir. Rıhtımlarda havzada üretilen kömür yüklenir ve ocaklarda kullanılacak direkler boşaltılır. Yolcu gemileri ve feribotlar 300 m uzunluktaki rıhtıma yanaşırlar. 

Ereğli’de iki ayrı liman vardır. Ayrıca Deniz Kuvvetlerinin 8640 m’lik kapalı ambarı ile Ereğli Kömür İşletmesinin açık kömür depoları da bulunur. Bartın limanında da 1500 m’lik bir kapalı ambar ile yükleme boşaltma kapasitesi 800 ton olan bir liman bulunmaktadır (1994).

Kaynak: http://www.cografya.gen.tr/tr/zonguldak/ekonomi.html

ZONGULDAK MERKEZ GELENEKSEL EL SANATLARI

Madencilik dokumacılık ve ağaç işlemeciliği yöreye özgü iş kollarıdır.Kdz.Ereğli’de “elpek” Çaycuma’da “pelemet” diğer yerleşim birimlerinde de “çözme bez” olarak bilinen yerel dokuma, “düzen” adlı el tezgahlarında keten ve pamuk ipliği ile dokunurdu. Kız çeyizi, yağlık, kuşak peşkir gibi dokumalarda görülen Zonguldak yöresi nakışları (18. Ve 19. Yüzyıl), nakış bezi (ham ipek, keten), nakış türü (Türk işi, hesap işi), nakış tekniği (Muşabak, düz ve verev iğne, pesent, güzeme, kesme ajur, tel kırma altın simle yapılan balık sırtı verev) kullanılan renk, boya (kök boya, kadın saçı) ve motif yönünden üstün özellikler taşır. Zonguldak, Bartın, Karabük (Safranbolu, Eflani, Ulus) İlleri yöresinin karakteristik bir nakış tekniği olan “tel kırma” işi günümüzde de sürdürülmektedir. Herhangi bir bez üzerine “kırma teli” adı verilen malzeme ve özel aletle işlenir. Başörtüsü ve kadın üst dış giyiminde süsleme olarak kullanılır. Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü (TTK) atölyelerinde madenci heykeli ve rölyefi, madenci feneri, masa üstü isimlik, maket kömür vagonu gibi üretim kültürünü yansıtan hediyelik eşyalar, gemi modelistlerinin maket gemileri yörenin el sanatları ürünlerindendir.

Merkezimizde kanaviçe üzerine işleme ve tel kırma yapılmaktadır.

Kanaviçe işinin yapılışı çok eski zamanlara kadar uzanır. Kolay, renkli ve gösterişli bir iş olduğu için daima tercih edilmiştir. Köylerimizdeki kadınlar kırmızı ve lacivert renkleri kendi dokudukları köy bezlerine işlemişlerdir. Kendi iç kıyafetlerinde de (göynek) kullanmışlardır.

Tel kırma işi çok eskiye dayanan değişik ve güzel bir  işleme tekniğidir. İşleme yaparken madensel tel ve yassı bir iğne kullanılır. Önceden evliliğe aday her genç kız bu işlemeyi kedisi çalışırdı. Günümüzde bu düşünce değişse de işlemelere devam edilmektedir.

Nermin AKSOY 100 yıl önce gelinliğin üzerine şal olarak Tel Kırma işini çalışmıştır.

 

ALAPLI GELENEKSEL EL SANATLARI

            Alaplı ilçesinde ÇEKMEN BEZİ olarak bilinen yöresel kumaş kalın, ince ve ala bez olarak bilinen türlerden oluşmaktadır. Düzen adlı el tezgâhlarında dokunan bu bez genelde kadınlar tarafından üretildiği bilinmektedir. Keten bitkisinin halk tarafından üretilip sonra çeşitli aşamalar sonucunda lif haline getirilmesi ve ardından iplik haline dönüştürülüp dokunmaya hazır hale getirilmesiyle başlayan uzun ve meşakkatli bir üretim sürecinden oluşmaktadır.

            Keten ipinin içerisine bir miktar pamuk lifi karıştırılarak daha yumuşak lif özelliği kazandırılıp dokunulan beze ince çekmen bezi denmektedir.

İçerisine dokuma esnasında bordo ya da mavi renge boyanmış keten iplikleri iplikleri karıştırılarak elde edilen bez türüne de ala bez denilmektedir.

            Üretilen çekmen bezleri giyim alanında göynek, şalvar, ve daha çeşitli kıyafet yapımında kullanılmaktadır. Ayrıca peşkir (havlu) ve diğer süs eşyalarında da kullanılmaktadır.

ÇEKMEN BEZİ

 

ÇAYCUMA GELENEKSEL EL SANATLARI

Çaycuma merkez ve yörelerinde yapılan sepetçilik mesleği köylerde halen yapılmaya devam etmektedir.

SEPETÇİLİK

 

DEVREK GELENEKSEL EL SANATLARI

Yapılan araştırmalarda Devrek Beldesinde Demircilik, Kalaycılık, Süpürgecilik ve Bastonculuk geleneksel el sanatlarının günümüzde halen varlığını sürdürdüğü görülmektedir.  Aynı zamanda yapılan bu işler yöre halkının da geçim kaynağı olmamaya devam etmektedir.

Rıza Usta – 47 yaşında Demircilik

«Mesleğimi bir zamanlar ustam olan Siyami AKDEMİR’den öğrendim.

1977’den bu yana mesleğimi icra etmekteyim. »

Selahattin Usta  Demircilik

 

«1980’den beri bu işi yapmaktayım. Mesleğimi Siyami AKDEMİR ustamdan öğrendim. »

Macit ÇEKENİCİ – 57 Yaşında Kalaycılık

«1973 yılından bu yana baba mesleğim olan kalaycılık mesleğini yapmaktayım.

 Kalaycı Mehmet adı ile tanınan kişi benim dedemin amcası idi. Abimde kalaycı, Kalaycılık aile ZANAATIMIZ. »

Tansel IŞIK – BASTON USTASI

KDZ EREĞLİ GELENEKSEL EL SANATLARI

            Dokumacılık, Anadolu’nun kültürel zenginlikleri arasında önemli yeri olan ve yöresel özellikler gösteren özgün bir el sanatıdır.

            Karadeniz Ereğli’nin ünlü Elpek Bezi de bu sanatın en naif örneklerinden biri olarak keten dokumaları kategorisinde önemli bir yere sahiptir.

            Elpek Bezi, Batı Karadeniz Bölgesi’nde bir zamanların tarım ürünü olan keten’in liflerinden yüzlerce hatta binlerce yıldır üretilegelmiştir. Antikçağlarda ketenden ürettiği yelken bezi ve dokumalarıyla ünlenen Karadeniz Ereğli’de, Karadeniz kıyısında dağlarla çevrili bir bölge olduğundan, yıllık nem oranı ülkenin diğer bölgelerine göre daha yüksektir. Bu nedenle, insan vücudunun nemden etkilenmesini önlediği bilinen ketenden elde edilen Elpek Bezi yüzyıllardır giyim malzemesi olarak kullanılmıştır.

            Antikçağ yazarları, Karadeniz Ereğli halkının günlük yaşamını anlatırken; ketenden dokunmuş, vücudun tamamını kaplayan, bol ve bükümlü elbiseler giydiklerini ve bu durumun kenti şiirsel bir atmosfere büründürdüğünü anlatırlar.

Elpek Bezi, yörede sanayi gelişip, dokumacılıktan ve buna paralel olarak keten tarımından vazgeçilinceye kadar önemini korumuştur. Keten ipliğinin, elde edilinceye kadar geçirdiği uzun ve zahmetli yolculuk, üreticiyi bu bitkiden ve dokumasından vazgeçiren bir diğer faktör olmuş, Türkiye’de gelişen tekstil teknolojisi ve ürünleri ile rekabet edemeyen Elpek Bezi tarih sayfaları arasında kaybolmaya yüz tutmuştur.

 

1940-1950 yıllarında kaybolma sürecine giren Elpek Bezi, yaklaşık 50 yıl aradan sonra yeniden canlandırılıp yaşatılmaya başlanmıştır. Karadeniz Ereğli’de 1960’lı yıllar öncesi köylünün geçim kaynağı ve giyim malzemesi olan keten ve Elpek dokuma ürünleri, 1995 yılından sonra Karadeniz Ereğli Belediyesi ve Karadeniz  Ereğli Halk Eğitim Merkezi girişim ve destekleriyle yeniden canlanmaya başlamıştır.

 

Karadeniz Ereğli’ye bağlı Kandilli Beldesi’nde bulunan dokuma tezgahları, yıllar önce kullanılan orijinal şekillerine sadık kalınarak yeniden hazırlanmıştır. Yörede yaşayan kadınların hem aile ekonomilerine hem de yöresel kültüre destek veren el emekleri ile dokunan Elpek Bezi, Türkiye’nin seçkin giyim firmalarına hammadde olarak satılmaktadır. Ayrıca ilçeye gelen ziyaretçiler için bu özel dokumadan üretilmiş örnekler, ilçe merkezinde sahil bandı üzerinde yer alan Elpek Evinde, sergilenerek satışa sunulmaktadır. Ayrıca dış ülkelere (Japonya öncelikli olmak üzere) ihracatı yapılmaktadır.

ELPEK BEZİ

 

ÇEMBER



Niyazi KARAKUŞ  88 yaşında Ağaç İşleri Ustası  “DAVUL TOKMAĞI”
 

GÖKÇEBEY GELENEKSEL EL SANATLARI

Bölge insanımızın giydiği kıyafetler ve Geleneksel el sanatlarından Pelement bezinden  yapılmış işlemeli ve sade gömlekler, pijama, üç etek (kollu, kolsuz, yelek), işlemeli gecelikler, kınalık, gelin başı, kuşak, fes, masa ve sehpa örtüleri gibi geleneksel el sanatları ürünleri yapılmaktadır. Ancak günümüzde  bu malzeme kullanılmaktadır. Ayrıca demircilik mesleği de devam edilen meslek türlerinden biridir. 

     

                  
   
Hüseyin ÇOBAN Demircilik


Zonguldak Mutfak Kültürü

Bir yörenin mutfak kültürü denildiğinde akla mutfağın evdeki konumu ve önemi, o yöreye has  mutfak araç-gereçleri , yiyecek-içecek adları ve yapılışları,sofra adabı,yemek öğünleri , yiyecek saklama ve kışlık hazırlama yöntemleri ve özel günlerde yapılan yöreye özgü yemekler gelmektedir. Bir bütün olarak düşünüldüğünde mutfak kültürünü etkileyen ve şekillendiren önemli unsurlar vardır. Bu unsurlar;başta yörenin baskın olan üretim ilişkileri  olmak üzere,ilin coğrafi konumu ve özelliği, yetiştirilen tarım ürünleri,sosyo-ekonomik durumu,iç ve dış göçler’dir.

 

Zonguldak yöresinin coğrafi özelliği göz önünde bulundurulduğunda , ilin çok engebeli bir yapıya sahip oluşu ekili-dikili tarım alanlarının parçalı ve dar olmasına neden olmuştur.Buna rağmen yetiştirilen ürün çeşidi fazladır .İlin başlıca tarım ürünlerini;buğday,arpa,çavdar,yulaf,mısır,bakla,fasulye oluşturmaktadır.Sebze ve meyvecilik gelişmiş olup en çok kara lahana ,pırasa,ıspanak,armut, fındık,elma,erik,dut,ceviz,kestane,kızılcık ve kiraz yetiştirilir.Bu tarım ürünleri yörenin yemek kültürünü şekillendirmiş ve sebze ağırlıklı bir yemek kültürünün oluşmasını sağlamıştır.Bunun yanı sıra il topraklarının             % 52’si  ormanlık alan olup, bunun % 88’i koru, % 12’si baltalık orman niteliğindedir. Ülkemiz ormanları içerisinde zengin bir tür çeşitliliği ile doğal arboretum konumunda olan yöre ormanlarında kayın, meşe, gürgen, kestane, çınar, ıhlamur ve kızılağaç başta olmak üzere   % 70’i yapraklı;  % 30’u ibreli ormanlardır. Bu ana yeşil dokuyu orman gülü, pırnal meşesi, çoban püskülü, defne, kocayemiş, kızılcık, kiraz, funda, ayı üzümü, kuşburnu, böğürtlen, dağ çileği, eğrelti otu gibi orman altı bitki örtüsü tamamlamaktadır. Orman altı bitki örtüsünden olan yöreye mahsus zılbıt otu yöre halkının yemek kültüründe önemli bir yere sahiptir.


Yörenin yemek kültürünü etkileyen diğer unsur;toplumun sosyo-ekonomik yapısıdır Osmanlı’nın son dönemlerinde sazlık bir alanda,küçük bir derenin kenarında çok az nüfusu bulunan bir köy iken [1]taşkömürünün bulunması sonucu ilerleyen zamanlarda yerleşim yeri halini almış ve zamanla kent haline gelmiş bir il olan Zonguldak’ta kendine özgü yanları bulunan bir maden işçisi sınıfı doğmuştur.[2] Avrupa işçi sınıfından  farklılık gösteren bu işçi sınıfı bir ay madende ,bir ay köylerinde çalışarak yarı köylü yarı sanayi işçisi olma özelliğini göstermiştir.Bu özellik yöre halkının yaşam tarzını etkilemiş ,kültürün şekillenmesinde önemli bir pay sahibi olmuştur.Zonguldak kültürünü oluşturan , yöresel mutfak kültürü de bu yönde şekillenmiş ve bu paydan nasibini almıştır.

               

Nüfusun büyük çoğunluğu maden ocaklarında ,demir-çelik fabrikalarında ,inşaatlarda çalışarak geçimini sağlamıştır.Yöre insanının zamanının önemli bir bölümünü çalışarak geçirmesi ve ekonomik durumunun kötü oluşu  bazı öğünlerini geçiştirmesine  ve fazla masrafı olmayan, pratik yapılabilen yemeklerin oluşmasına neden olmuştur.Bu yemeklere örnek verecek olursak ;uğmaç adı verilen undan yapılan çorba,malay vb. gibi yemeklerden bazılarıdır.

             

Zonguldak ilinde iç ve dış göçler nedeniyle kültürel yapıda değişiklikler ve ögelerde kaybolmalar ortaya çıkmıştır.1970-1980’li yıllarda Doğu Anadolu ,Doğu Karadeniz gibi çeşitli bölgelerden  göçler sonucu gelen insanların kendi yöresine has kültürel özellikleriyle yöre kültürünün etkileşimi, genel anlamda kültüründe faklılıklar yaratmış ve bu farklılıklar yemek kültüründe de kendisini göstermiştir.Yöre;sebze ve tahıl ağırlıklı bir yemek kültürüne sahip iken, Doğu mutfağına has olan et ağırlıklı yemek kültürü bir yandan yöre yemeklerine çeşitlilik kazandırırken diğer taraftan yoğun sebze tüketimini azaltmış keşkek,kabuklu bakla gibi yiyecekler unutulmaya yüz tutmuştur.

Kaynak: http://www.zonguldakkulturturizm.gov.tr