AKSARAY HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
İç Anadolu Bölgesi'nde Niğde'nin kuzeybatısında, Konya'nın doğusunda ve Ankara'nın güneydoğusunda yer alan Aksaray, 7.626 kilometrekare yüz ölçümüne sahiptir.
Şehrin adı, Hitit tabletlerinde Kurşura, İlk Çağ'da ise Garsaura olarak geçmektedir. Şehir, Kapadokya Kralı Archeleos zamanında yeniden inşa edilerek Archeleos'un şehri anlamına gelen, Archelais adını almıştır (Caesar- Kayseri, Heraklius-Ereğli gibi).
Türklerin Anadolu'ya gelişiyle birlikte, adı Türk diline uyarlanarak Aksaray şeklinde anılmaya başlamıştır. Bazı Osmanlı arşivlerinde Aksara olarak da geçmektedir. Yaklaşık bin yıldır tarihi adını muhafaza eden ender şehirlerdendir. Halk arasında ve Evliya Çelebi’nin “Seyahatnâme”sinde adını II. Kılıçarslan'ın yaptırdığı Beyaz Saray'dan aldığı şeklinde bir bilgi dolaşsa da, bunun resmi ve tarihi bir dayanağı yoktur.
Şehrin adı, Hitit tabletlerinde Kurşura, İlk Çağ'da ise Garsaura olarak geçmektedir. Şehir, Kapadokya Kralı Archeleos zamanında yeniden inşa edilerek Archeleos'un şehri anlamına gelen, Archelais adını almıştır (Caesar- Kayseri, Heraklius-Ereğli gibi).
Türklerin Anadolu'ya gelişiyle birlikte, adı Türk diline uyarlanarak Aksaray şeklinde anılmaya başlamıştır. Bazı Osmanlı arşivlerinde Aksara olarak da geçmektedir. Yaklaşık bin yıldır tarihi adını muhafaza eden ender şehirlerdendir. Halk arasında ve Evliya Çelebi’nin “Seyahatnâme”sinde adını II. Kılıçarslan'ın yaptırdığı Beyaz Saray'dan aldığı şeklinde bir bilgi dolaşsa da, bunun resmi ve tarihi bir dayanağı yoktur.
Aksaray’a Türkiye’nin her yerinden karayolu ile ulaşmak mümkündür. Aksaray’a en yaygın ulaşım şekli otobüstür. Başta büyük şehirler olmak üzere, çevre illerden de Aksaray’a çok sayıda otobüs seferi yapılmaktadır.
Havayoluyla gitmek isteyenler, en yakın havalimanının olduğu Nevşehir Kapadokya ya da biraz daha uzak olan Kayseri Havalimanı’nı kullanabilirler. Her iki havalimanından da Aksaray’a servis hizmeti, taksi ve otobüs seferleri bulunmaktadır.
Aksaray’a kendi aracı ile gitmek isteyenler, harita yardımıyla en doğru güzergâhı bulabilirler. İstanbul’dan çıkacak olanlar, İstanbul-Gebze-Sakarya-Düzce-Bolu-Ankara-Aksaray hattını kullanmalılar. Ankara’dan ulaşım çok kolay ve kısa. Ankara merkezden çıkıldığında, Gölbaşı-Şereflikoçhisar-Aksaray hattını takip etmek gerekiyor. İzmir yönünden gidecek olanlar, İzmir-Uşak-Afyonkarahisar-Konya-Aksaray hattını kullanmalılar. Kayseri yönünden gitmek isteyenler, Kayseri-Avanos-Nevşehir-Aksaray güzergâhını takip etmeliler. Antalya yönünden gitmek isteyenler ise Antalya-Side(Kızılağaç)-Akseki-Yarpuz-Seydişehir-Konya-Aksaray hattını kullanabilirler.
Bazı illerin Aksaray ile uzaklık mesafeleri şöyledir:
* İstanbul- Aksaray: 690 km’dir ve yaklaşık 7,5 saat sürmektedir.
* Ankara- Aksaray: 242 km’dir ve yaklaşık 3 saat sürmektedir.
* İzmir- Aksaray: 686 km’dir ve yaklaşık 8 saat sürmektedir.
* Kayseri-Aksaray: 158 km’dir ve yaklaşık 2 saat sürmektedir.
* Antalya-Aksaray: 458 km’dir ve yaklaşık 5 saat 40 dakika sürmektedir.
Aksaray’da görülecek pek çok cami, türbe, kaplıca ve kilise mevcuttur. Bunlardan başlıcaları:
Sultan Hanı, Çatalhöyük, Ulu Cami (Karamanoğlu Cami-Merkez), Eğri Minare (Kızıl Minare-Merkez), Şeyh Hamid-i Veli (Somuncu Baba), Kaya Cami (Güzelyurt), Selime Sultan Türbesi (Selime Köyü), Kilise Camii (Aziz Gregorius Kilisesi) (Güzelyurt), Aziz Anargiros Kilisesi (Güzelyurt), Sivişli Kilise (Güzelyurt), Selime Katedrali (Selime), Kale Manastırı Kilisesi (Selime), Yüksek Kilise (Merkez), Kızıl Kilise (Sivrihisar), Pürenli Seki Kilisesi (Ihlara), Kokar Kilise (Ihlara), Eğritas Kilisesi (Ihlara), Sümbüllü Kilise (Ihlara), Yılanlı Kilise (Ihlara), Saint Georges Kilisesi (Kırkdamaltı Kilisesi-Belisırma), Bahattin Samanlığı Kilisesi (Belisırma), Direkli Kilise (Belisırma), Ala Kilise (Belisırma), Karagedik Kilisesi (Belisırma), Ziga Kaplıcaları (Güzelyurt)
Aksaray Selime Katedrali ve Peribacaları
Aksaray Ziga Kaplıcaları
Aksaray Aziz Gregorius Kilisesi
Aksaray Kırkdamaltı Kilisesi
Aksaray Aşıklı Höyük
Aşıklı Höyük’ü ziyaret ettiğiniz günlere, bölgeye yakın olan Ihlara Vadisi’ndeki manastırları, kiliseleri, mağaraları da dahil edip, uzun ama bir o kadar keyifli zamanlar geçirebilirsiniz.
Aksaray Karagedik Kilisesi
Aksaray Çanlı Kilise
Aksaray Ağaçaltı Kilisesi
Aksaray Sümbüllü Kilise
Aksaray Acemhöyük
Aksaray’ın tarihi alanlarından biri olan Acemhöyük, şehir merkezine yakınlığıyla ve kolay ulaşım imkanıyla keşfedebileceğiniz yerler arasındadır.
Bölge, Yeşilova Köyü’nde bulunup il merkezine 18 kilometre uzaklıktadır ve ilk yerleşim Erken Tunç Çağı’nda görülmektedir. Acemhöyük’te yapıla arkeolojik kazılar sonucunda; damgalar, boncuklar, altın süs eşyaları, çanaklar, çömlekler, fildişi yapıtlar, heykelcikler ve evler bulunmuştur.
Günümüzdeki kazılar ise; Ankara Üniversitesi tarafında yürütülmektedir. Acemhöyük, Aksaray’a gelen turistlerin ziyaret ettiği noktalardan biridir.
Pürenli Seki Kilisesi, Eğri Minare, Ala Kilise, Aksaray Zinciriye Medresesi ve Çatalhöyük sayfalarımızdan şehrin diğer gezi alanları hakkında bilgi edinebilirsiniz.
Aksaray Pürenli Seki Kilisesi
Aksaray Eğri Minare
Aksaray Ala Kilise
Aksaray Zinciriye Medresesi
Aksaray Bahattin Samanlığı Kilisesi
Aksaray Güvercin Kayası
Kalkolitik dönemden günümüze kadar gelen Güvercinkayası, Aksaray ilinde bulunup, Çatalsu Köyü sınırları içerisindedir. Kapadokya bölgesine gelen turistlerin ziyaret ettiği noktalardan biridir ve Anadolu tarihine ışık tutan önemli bir höyük olma özelliği taşımaktadır.
Güvercinkayası, Mamasın Baraj Gölü ‘nde yüksek bir kaya kütlesinin üzerine kurulmuştur. Bölgede arkeolojik kazı çalışmaları gerçekleşmiş olup, araştırmalarda bölgenin kale kent olarak adlandırılan en eski ve ilk yerleşim yeri olduğu bilgisi ele geçirilmiştir. Yapılan kazılarda; hayvan kemikleri gün yüzüne çıkarılmıştır. Aksarayı keşfetmek için yapacağınız gezinize Güvercinkayası’nı dahil edip, köklü bir tarihin izlerine şahit olmayı unutmayın.
Şehrin gezilecek yerleri hakkında kısa bilgiler edinmek istiyorsanız; Güzelyurt Evleri, Nora Antik Kenti,Çatalhöyük ve Manastır Vadisi sayfalarımızı tıklayabilirsiniz.
Aksaray Güzelyurt Evleri
Aksaray Müzesi
Aksaray Nora Antik Kenti
Aksaray Sultan Hanı
Aksaray Çatalhöyük
Burada Hasandağı’na ve Aksaray’a ait vesikalara rastlanır. Aksaray’da bulunur. Konya’dan da ulaşım mümkündür.
MÖ. 7000-6000 yıllarında Neolitik devirde Anadolu medeniyetinin yaşam tarzına izlere burada rastlamamız mümkün. En ilgi çekici tarihi eserlerin başında Hasandağı’nın lav püskürttüğünü tasvir eden bir kazıntı resim gelmektedir.
Neolotik dönemde Aksaray ve çevresindeki yerleşim birimleri iskan görmüştür. Bu nedenle çevre köylerde (Böget ve Koçaş) bu döneme ait seramiklere rastlanmaktadır. Aksaray’a gelmişken mutlaka görülmesi gereken hem tarihi hem de doğal güzelliklerin başında gelir.
Aksaray Manastır Vadisi
Tek başına günü kurtaracak güçte: Sıkma
Farklı yörelerde de sıklıkla yapılan lezzetlerden olan sıkma, Aksaray mutfağının da demirbaşlarından aslında. Misler gibi el açması lavaşların içine temel olarak tereyağı, taze çökelek ve peynir konularak hazırlanan sıkmanın içine koyacağınız malzemeleri zenginleştirmek de elinizde üstelik. Özellikle biber, maydanoz gibi tatlar pek bir yakışıyor, bizden söylemesi.Bir çorbadan çok daha fazlası: Bamya çorbası
Çorba dediğin iç ısıtan bir başlangıçtır sadece diye düşünenleri doyuruculuğuyla, besleyiciliğiyle şaşırtacak bir çorba bamya çorbası.Çünkü içinde sadece bamyanın o kendine has tadı değil, kuşbaşı doğranmış misler gibi kuzu etinin de lezzeti var. Bu çorbadan sadece bir kase içtikten sonra gözünüz de mideniz de ana yemek aramaz.
Et yemeği sevenlere: Aksaray tava
Şehrin adını taşıyan bu lezzet, et yemeği sevenlerin yeni gözdelerinden olacak. Çünkü içinde bolca kuzu eti ve bu eti lezzetlendiren domates, biber, sarımsak ve defne yaprağı gibi tatlar var.Vazgeçilmeziyse içinde kullanılan kuyruk. En makbulü, toprak çanakta ve meşe odununda pişirileni. Anlatırken bile insanın ağzını sulandıran, iştahını açan bir lezzet anlayacağınız.
Pilavsız olur mu hiç: Mantarlı bulgur pilavı
Bizim için mutfakta en olmazsa olmaz lezzetlerden biri pilav. Aksaray mutfağında da durum farklı değil haliyle. Farklı ve nefis bir bulgur pilavı var mesela, lezzeti dillere destan.Eğer bugüne kadar bulgur ve mantarı bir araya getirmeyi düşünmediyseniz bir an önce denemelisiniz. Çünkü Aksaray mutfağının bu alametifarikası, en sevdiğiniz tatlar arasına girmeye hazır.
Bayat ekmekler değerlensin: Papara
Papara, bayat, kurumuş ekmekleri değerlendirmenin en lezzetli ve pratik yolu. Soğan ve salçanın yağda kavrulmasıyla oluşan, içine çökelek ya da peynir ilave edilerek lezzeti taçlanan özel sosla buluşan ekmeklerin enfes tadı, damaklarda uzun süre iz bırakır, öyle de iddialıyız.Kaymağın en güzel hali: Çiğleme
Un, su, taze kaymak ve tuz gibi dört basit malzemeyle hazırlanan bu yöresel Aksaray lezzeti, un ve suyla hazırlanan hamurun hem içinin hem de dışının kaymakla doldurulmasıyla oluşuyor aslında. Yapımı öyle pek zor olmasa da en güzelini yemek için Aksaray’a bir uğramak gerekiyor. 🙂Menemen sevenler buna bayıldı: Karıştırma
Kavrulan soğan; salça, domates, yeşil biberle buluşuyor, tuz ve karabiberle lezzetleniyor. İyice pişen bu karışım, içinde iki kaşık kadar un olan çırpılmış yumurtayla harmanlanınca tadına doyum olmuyor. Sonunda bir de kuru ekmeklerin üzerine bir güzel yayıldı mı, insan yemekle birlikte parmaklarını da yemek istiyor.
Mantının her hali ayrı bir nefisti zaten: Dolma mantı
En sevdiğimiz lezzetlerden olan mantı, Aksaray mutfağının da vazgeçilmezlerinden. Özenle açılan yufkalar baklava dilimi şeklinde büyükçe kesiliyor, iç harcıyla buluştuktan sonra katlanıp suda haşlanarak pişiriliyor. Sarımsaklı yoğurt ve sosla da buluşunca tabaklar dolusu yeniyor.
Sen ne güzelsin: Sarığı burma (katmer)
El açması misler gibi yufkalarıyla ünlü olan Aksaray’da bu güzeller güzeli yufkaların değeri de iyi biliniyor tabii. Tıpkı sarığı burma ya da katmer olarak anılan bu lezzette olduğu gibi, nar gibi kızararak karşımıza çıkan yufkalar kestirme denilen şerbetiyle de buluşunca efsane bir tat olup çıkıyor mesela.Un helvasının seviye atlamış hali: Dolaz
Un helvasına benzerliğiyle dikkat çeken dolaz, unun sararana kadar kavrulması, ardından sütle bir araya gelip muhallebi kıvamını alıp pürüzsüz olana kadar pişirilmesiyle başlıyor yolculuğuna. Servis edilmeden önce üzerine dökülen mis kokulu tereyağıyla seviye atlıyor.Aksaray mutfağının bir diğer lezzeti pelte de yine dolaza benzer bir şekilde hazırlanıyor ancak içindeki pekmezle bambaşka bir tada kavuşuyor, söz etmeden geçmek olmaz.
Kaynak: https://yemek.com/aksaray-yemekleri/sayfa/10
Aksaray, çok eski devirlerden beri bir yerleşim merkeziydi. Önemli bir ticaret merkezi olan şehir, sırası ile Asur, Hitit, Kapadokya Krallığı ve Roma İmparatorluğunun egemenliği altına girmiştir. 666’da İslam orduları tarafından fethedildi. Bir süre Bizans ve İslam hakimiyeti arasında el değiştiren Aksaray, 1076’ta Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından Selçuklu topraklarına katıldı. 1318’de Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılması ile yöre Karamanoğullarının hakimiyeti altına girdi. İlk defa 1398’de Yıldırım Bayezid tarafından Osmanlı topraklarına katılan şehir, on beşinci asırda kesin olarak Osmanlı yönetimi altına girdi. Fatih Sultan Mehmed Han, İstanbul’u fethedince, Aksaray halkının bir bölümü İstanbul’a yerleşti ve bu yere Aksaray semti adı verildi.
Aksaray, Osmanlı Devleti zamanında Konya vilayeti Niğde sancağına bağlı kaza merkeziydi. 1924’te il merkezi yapılan Aksaray, 1933’te ilçe merkezi olarak Niğde’ye bağlandı. 15 Haziran 1989’da tekrar il merkezi haline getirildi.
Kaynak: http://www.cografya.gen.tr/tr/aksaray/tarihce.html
• Ağaçören
• Eskil
• Gülağaç
• Güzelyurt
• Merkez
• Ortaköy
• Sarıyahşi
Aksaray ilinin ekonomisi tarıma ve hayvancılığa dayalıdır. Başta buğday olmak üzere arpa, şeker pancarı, burçak, mısır, patates, soğan, fasülye, keten, kenevir, üzüm ve elma yetiştirilir.
Platolardaki geniş otlaklarda çok sayıda koyun beslenir. Koçaş Devlet Üretme Çiftliği il merkezine 25 km uzaklıktadır.
Tarımsal üretim yanında, bazı yörelerde halı ve kilim dokumacılığı yapılır. Taşpınar köyünün halıları çok meşhurdur.
Aksaray’da un, süt, yem gibi gıda sanayi tesisleri yanında, madenlere dayalı sanayi ve metal eşya, makina imalatı da gelişmiştir. İlin tek ağır sanayi kuruluşu Otomarsan’ın dizel motor fabrikasıdır. Seramik sanayiinde kullanılan kaolin belli başlı madenidir.
Ulaşım: Aksaray ili ulaşım açısından bir kavşak noktası olan Konya- Kayseri ve Ankara-Adana karayollarının kesiştiği yerdedir. Niğde’ye 115 km, Ankara’ya 226 km, İstanbul’a 684 km, Adana’ya 292 km uzaklıktadır.
Kaynak: http://www.cografya.gen.tr/tr/aksaray/ekonomi.html
HALAY
Halaylar daha çok köy düğünlerinde oynanan oyunlardır. Davul ve zurna eşliğinde çekildiği gibi saz ve darbuka eşliğinde de çekilir.
Aksarayımızda bilinen halaylar şunlardır;
a) Üç ayak
b) Karşılama
c) Zonklama
En yaygın halaylarımız (üç ayak halaylar);
– Allılar
– Selime Sektirmesi
– Yılan Akmış Kamışa
– Osman Abim Evde mi
Kaşık Oyunlarından;
– Karabiberim
– Kesik Çayır (İnce Çayır)
– Tombili
– Kaynanalar
– Yaban elleri
Bunlardan kadınların karşılıklı oynadıkları “Kaynanalar” oyunu şöyle yapılır;
Kadınlar eşit olarak ikiye ayrılır. İki adım aralık bırakılır. Müzik çalar (def veya kaşıkla ritim tutulur) karşı karşıya gelen gelin veya kızlar ritimle beraber söyler türküyü, kaşıklar elde, eller belde-çarşıda hedik kaynana- sağ kol omuz hizası yukarı kalkar –Dişleri gedik kaynana –sol kol omuz hizası yukarı kalkar Oğlun çerez getirmiş sensiz yedik kaynana- denir. Kollar tekrar edilir
Al sana nispet kaynana
Yas mı tuttun sen bana
Ettiğinden sen utan
Yar mı bulunmaz bana
Sözleriyle sol ayak üzerinde kaşık ritimleriyle soldan dönüş yapılır. Tekrar edilir. İkinci kıtaya geçilirken eski duruş hali alınır ve yeni kıta figürleri aynen tekrar edilir.
KÖKEKÇE
Daha ziyade köy düğünlerinde para karşılığı belli yerlerden getirtilen (abdal) tabir edilen sanatçı grubu ile kadın kıyafetine girip, zil takarak göbek atan ve karşılıklı figürler çizen insanların oyunudur. Bu oyunu oynayanlara da köçek denir.
Bu oyun, düğün, nişan, gına (Kına) gecesi, zamak ve oturak alemlerinde oynanan oyunlardır. Yörenin sazları (saz, cümbüş, ud, kaşık, dümbelek, maşa, def, güğüm vb.) Türkü ile ritmin uyumu, kaşıkla figürün birleşimi demektir.
Bu kaşık oyunlarında figürler kadın ve erkeğe göre, zaman zaman yöre ve ortama göre değişebilir.
Örneğin;
Eski düğünlerde; kadınlar ayrı toplanır ve eğlenir, erkekler ayrı yerde toplanır ve eğlenirlerdi. Erkeklerin eğlenmesi zamak damı, hamam ve oturak alemi gibi yerlerde olur.
Kadınların eğlencesi düğün damı, gına yakma yerlerinde olur. Bunların içerikleri de ayrı ayrıdır.
Erkekler düğün günü öğleden sonra Güveybaşının davetiyle şehrin hamamına giderler. Orada mahalli çalgılar eşliğinde göbek taşına oturularak, rakı ikram edilir. Çalgılar çalar, bilinen oyunlar oynanır. Yıkanılır çıkılır. Ter atma yerinde çalgı ve içkiler devam eder. Ter atılır giyinilir. Hep birlikte Zamak Damına gelinir.
İşte esas davet, ikram ve hizmet burada başlar. Zamanın en iyi meze yapan usta kadınları meze hazırlarlar.
Tepsilere ve masalara sıralarlar. İçki şişeleri her tepsi ve masada yeteri kadar olur. Çalgılar ve çalgıcılar masası ayrı olur. Çalınır, söylenir, oynanır.
Bu oyunlardan seçilenler. En çok oynananlar;
– Yaban elleri
– Şerif Hanım
– Saffet Efendi
– Kesik Çayır (İnce Çayır)
– Karabiber
– Konyalı
– Süpürgesi Yoncadan
– Kara Kara Kazanlar (Sıra Sıra Kazanlar)
– Çek deveci develerin engine
– Lamba da şişesiz yanmaz mı?
– İlimon yar Amman
GENÇ OSMAN DESTANI
Yiğitlere Serdar Olan Aksaray’lı Genç Osman
”Bağdat’ın kapısın Genç Osman açtı,
Gören kâfirlerin tebdili şaştı.
Kelle koltuğunda üç gün savaştı,
Şehitlere serdar oldu Genç Osman.”
Böyle diyor, Âşık Kul Mustafa. Genç Osman’la birlikte savaşa girmiş onu oğlu gibi bağrına basmış, onun kılıç hocalığını yapmış yiğit Kul Mustafa.
Yıl 1621, Aksaray’ın Dorikini Köyü’nde bir yiğit doğar. Adını Osman koyarlar. Daha on yaşına girmeden babasını kaybeder ve onu dul anası büyütür. Aksaray’lı güreşi sever, Osman da akranları ile güreş tutar, ok atar, kılıç sallar, mermere yumruk atar, atar ki, çivi gibi genç olup çıkar. Akranları onunla güreşmekten çekinmektedirler artık.
Yıl 1638, kendi gibi yiğit olan padişah 4. Murat Han, Orduyu Hümayunla Aksaray’a gelir ve Cuma namazını kendisi kıldırır. Aksaraylılara ilan eder ki Orduyu Hümayuna katılmak isteyenler varsa gelsin yazılsın! Gençler çığ gibi orduya katılmaktadır. 4. Murat Han bu manzaraya çok sevinir ve Aksaraylılara teşekkür eder.
Bu arada, Genç Osman da orduya yazılmak için müracaat eder, fakat yaşının küçüklüğü dolayısıyla orduya alınmaz. Kısa zamanda toplanan ordu Bağdat’a doğru yol alır.
Genç Osman gizlice orduya karışır. Bağdat’a yaklaşıldığı sırada padişah orduyu denetlemek ister, bakar ki; bıyıkları terlememiş bir genç de orduda bulunmaktadır.
—Adın ne senin?
—Osman Efendim.
—Niçin katıldın orduya, bıyıkların bile yok. Bizde bıyıklarında tarak durmayan kişi orduya alınmaz, duydun mu?
—Duydum efendim.
—Pekiyi, öyleyse niçin katıldın orduya, git! Ananın koynuna çocuk.
İşte bu lafa alınmıştı Aksaraylı Genç Osman. Padişaha dönerek;
—Tarağınızı verir misiniz ?
—Padişah kızgınlıkla, tarağını verdi.
Osman tarağı aldı iki eliyle dudağının üzerine bastırdı. Kan yürümüştü ve padişaha dönerek;
—İşte benim bıyığımda da tarak duruyor. Şimdi orduya girebilirmiyim dedi.
4. Murat o sert denen kişi oturdu hüngür hüngür ağladı ve Osman’a dedi ki:
—Senin adın Genç Osman olacak ve seni öncü gazilere Serdar eyledim. Var git lalaya ismini yazdır ve tarağı da bana ver, ömrüm boyu saklayacağım. Haydi gazan geçmiş olsun benim yiğit oğlum.
Bir hafta sonra, bir Cuma sabahı, Genç Osman öncülerin başında şimşek gibi kılıç kollamakta idi ve Bağdat Kalesine süzüldü. Ha bire koman yiğitlerim. Yiğitler vurdukça kırar, kırdıkça kırar düşmanı. Bağdat kapıları dayanamaz bunca savaşa. Açar kapıları Türk Ordusuna. Genç Osman, Sancağı Şerifi kaptığı gibi Bağdat Kalesi’nin en ince noktasına diker. Diker ki beş altı ok yer ve olduğu yere yığılır kalır, kelime-i şahadet getirir ve olduğu yerde can verir. Kayıkçı Kul Mustafa koşarak gelir ki ne görsün, Genç Osman’ın hain düşman tarafından parçalanmış körpe başını görürler. Oturur, Kayıkçı Kul Mustafa; Meşhur Genç Osman destanını yazar. Murat Han, Genç Osman’ın öldüğünü duyunca üzülür ve tarihe geçecek sözü söyler, “Keşke Bağdat gibi kaleyi fethetmeseydim de Genç Osman’ım ölmeseydi”.
Böyle bir yiğit Aksaray’da doğmuş, Bağdat’ta şehit olmuş, o nedenle; Destan türküsü de Aksaray’da yaşamıştır. 700 yıl sonra TRT’ye Aksaraylı birisinin vermesi elbette doğrudur.
İptida (evvela) Bağdad’a sefer olanda
Atladı hendeği geçti geçti Genç Osman
Vuruldu sancaktar kaptı sancağı
İletti bedene dikti Genç Osman
Eğerleyin kıratımın ikisin
Fethedeyim düşmanların hepisin
Sabah namazında Bağdat Kapısın
Allah Allah deyip açtı Genç Osman
Sultan Murat eydür gelsin göreyim
Nasıl yiğitmiş ben de bileyim
Vezirlik isterse üç tuğ vereyim
Kılıcından al kan saçtı Genç Osman
Kul Mustafa karakolda gezerken
Gülle kurşun yağmur gibi yağarken
Yıkılası Bağdat seni döğerken
Şehitlere serdar oldu Genç Osman