Bayburt

BAYBURT HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
Doğu Anadolu’yu Karadeniz’e bağlayan Erzurum-Trabzon yolunda bulunan Bayburt, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde 3.652 kilometrekarelik alana kurulmuş bir şehirdir. Bayburt; kuzeyde Trabzon, kuzeydoğuda Rize, doğu ve güneydoğuda Erzurum, güneyde Erzincan, batıda da Gümüşhane illeriyle çevrilidir. Halkının hatırı sayılı bir kısmının Türkmen-Çepniler olan şehir, tarihî İpek Yolu üzerinde bulunmaktadır. Bu nedenle tarihinde birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.

Bayburt şehrinin adı eski Kafkas dillerden birini konuşan Urartu/Khaldiler'in bölgeye egemen olduğu dönemlerde, Khalt (Halti) halkı arasında gerçekleşen Hint-Avrupa dilli Mitanni göçmenlerinin sızmaları sonucunda verilmiştir. Bayburt'un bir müddet Roma İmparatorluğu hakimiyetine girdiği ve bu imparatorluğun ikiye ayrılması üzerine Doğu Roma toprakları içinde kaldığı bilinmektedir. Başka bir tarih sahnesinde ise Bayburt'un Türkmenlerin ilk yerleşim yeri olduğu söylenmektedir.

Bayburt'ta Doğu Karadeniz iklimiyle Doğu Anadolu’da hakim olan karasal iklim arasında bir geçiş iklimi hüküm sürmektedir. Bu sebeple yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı geçmektedir.

Ekonomisinin önemli bir bölümünü tarım ve hayvancılık oluşturur. Tarım ürünü olarak hububat çeşitleri, yem bitkileri, şeker pancarı ve az da olsa meyve sebze üretimi yapılır. Bulunduğu bölgenin büyük bir kısmı kıraç olup Çoruh Vadisi'nde, Aydıntepe ve Sünür Ovalarında sulu tarım yapılmaktadır. Rafting yapabileceğiniz Çoruh Nehri de Bayburt sınırları içindedir.

Bayburt'ta halk için el sanatları çok önemlidir. Bakır işlemeciliği, taş işlemeciliği, ehram ve kilim dokumacılığı oldukça yaygındır. Hediyelik eşya olarak bu el sanatı ürünlerinden alabilrisiniz. Özellikle tamamı ile koyun yününden yapılan ehram bu yöreye özgü kadınların giydiği bir giysidir.

Bayburt el değmemiş doğasıyla adeta huzur şehridir. Ulu dağların, kar suyunun biriktirdiği dağ göllerinin, yüce çam ormanlarının yanında kamp ve piknik yapmak daha önce edinmediğiniz bir tecrübe olabilir. Bayburt'ta bu saklı cennetleri doya doya keşfetmek için birkaç haftaya ihtiyacınız olabilir. Yakupabdal Göleti ve Doğa Parkı, Aslandağı Vilayet Ormanı, Kavakyanı Şelaleleri, Kaçkar Dağları Balıklı Göl ve Aygır Gölü Bayburt'taki bakir doğal alanlardır.

Bayburt ulaşım seçenekleri arasında karayolu ve havayolu bulunmaktadır. Türkiye’nin her yerinden otobüs firmaları sefer düzenlemektedir. Havayolunu seçecekler için Erzurum Uluslararası Havalimanı ile Bayburt merkez arası 50 kilometre mesafededir. Otomobil ile seyahat edecekler için İstanbul 1.124 kilometre, İzmir 1.374 kilometre, Antalya 1.151 kilometre, Ankara 778 kilometre, Gaziantep 715 kilometre mesafededir.

Sırakayalar Şelaleleri

Sırakayalar Şelaleleri
Sırakayalar Şelaleleri
Bayburt il merkezine bağlı olan Sırakayalar Köyü’ndeki şelaleler, yeşilin her tonunu görebileceğiniz büyüleyici bir doğanın içerisinde bulunmakta.Sırakayalar Şelaleleri, hem köyün girişinde hem de içinde olmak üzere toplam iki tanedir. Sırakayalar Şelaleleri’nin çevresi özellikle yaz aylarında mesire yeri olarak kullanılıyor. Yöre halkının sürekli gidip zaman geçirdiği bölge yapılan pikniklerle kalabalıklaşır sıcak havalarda.Şehrin tarihi değerleri olan Bayburt Kalesi, Bayburt Saat Kulesi, Korgan Köprüsü’nü ziyaret ettiğiniz günlerde Sırakayalar Şelaleleri’ne uğrayıp hem dinlenebilir hem de doğanın içinde keyifli bir piknik yapabilirsiniz.
 

Aydıntepe Yeraltı Şehri

Aydıntepe Yeraltı Şehri
Aydıntepe Yeraltı Şehri

Tarihi zenginliklerini, doğanın eşsiz parçalarını ilçelerine, köylerine, küçük mahallelerinde saklayan Bayburt, başlı başına keşfedilmesi gereken bir şehir…

Bayburt’un tarihi izlerine tanıklık ederken aynı zamanda farklı yaşam izlerine rastlayacağınız Aydıntepe Yeraltı Şehri, gezeceğiniz ilk noktalardan biri olabilir. Aydıntepe Yeraltı Şehri, şehir merkezine 25 kilometre uzaklıkta bulunmakta… Bölgenin en eski yerleşim alanlarından biri olan yeraltı şehri esasında birkaç yıl önce keşfedilmiştir. Yeraltı şehrinde başlatılan kazılar sonucunda birçok tarihi değer de gün yüzüne çıkarılmış durumda. Tabii bu durum şehrin turizmini hareketlendirecek önemli bir adım olmuştur.

Birçok kollara ayrılan ve her adımda heyecanlı bir yolculuk olduğunu hissettirecek olan Aydıntepe Yeraltı Şehri sizin de keşifleriniz arasında mutlaka olmalı.

Helva Köyü Buz Mağarası

Helva Köyü Buz Mağarası
Helva Köyü Buz Mağarası

Bayburt’un en güzel mağara oluşumlarından biri olan Buz Mağarası, il merkezine yaklaşık 33 kilometre uzaklıkta bulunan Helva Köyü’nde yer alıyor.

Helva Köyü Buz Mağarası’nı gezmek, keşfetmek, buradaki sarkıt ve dikitlere şahit olmak farklı bir dünyada soluk aldığınızı hissettirecek. Buz Mağarası, yöre halkı tarafından soğuk hava deposu olarak kullanılmış zaman zaman.

Bayburt her ne kadar turizm açısından gelişmemiş olsa da sahip olduğu gezi alanlarıyla keşfedilmeye değer bir şehir… Çımağıl Mağarası’nın gizemi, Bayburt Kalesi’nin veBayburt Saat Kulesi’nin tarihi değeri ve daha birçok noktası gerçekten görülmeye değer kılıyor bu şehri.

Çımağıl Mağarası

Çımağıl Mağarası
Çımağıl Mağarası

Bayburt’un gizli kalmış yeraltı dünyasına keşif yapma imkanı sunan Çımağıl Mağarası, il merkezine 35 kilometrelik bir mesafede yer alan Aşağı Çımağıl Köyü’nde bulunmakta.

Mağara, çok fazla bilinmiyor olsa da, gerçekten gizemli ve mistik bir atmosfere sahip. Uzunluğu 110 metre olup, tavan yüksekliği bazı bölümlerde 30 metreyi buluyor. Çımağıl Mağarası’nın içerisindeki sarkıtlar ve dikitlerin yanı her mağarada göremeyeceğiniz traverten basamakları, org desenli duvarlar, mağara çiçekleri, mağara incileri ve fil kulakları vardır. Esasında önemli bir gezi alanı olan mağaraya pek turist uğramıyor. Bunun sebebi, mağaranın tanıtımının çok fazla tanıtımının yapılmamış olmasıdır.

Çımağıl Mağarası’na Aşağı Çımağıl Köyü’ndeki Taşındibi Mahallesi’nden başlanıyor. Fakat zorlu bir yola sahip. Sarp kayalıklar eşliğin yaklaşık 1 saat sürüyor mağaraya gitmek. Yine de mağaranın güzelliğini gördükten sonra bu yolculuğun tüm zorluklara değdiğini hissedeceksiniz.

Dede Korkut Kümbeti

Dede Korkut Kümbeti
Dede Korkut Kümbeti

Bayburt il merkezine yaklaşık 39 kilometrelik uzaklıkta bulunan Masat Köyü’ndeki Dede Korkut Kümbeti, şehrin en gezilesi noktalarının başında geliyor.

Halk arasında Ali Baba Kümbeti olarak adlandırılan türbenin Dede Korkut’a ait olduğu düşünülmektedir. Kümbetin mimarisi incelendiğinde çok eski bir yapı olduğu anlaşılmakta. Öyle ki, 9. yüzyılla tarihlendiriliyoru. Fakat 1994 yılında geçirdiği onarımın ardından orijinalliğinden uzaklaşmıştır. Kümbet, şehrin turizmi hareketlendiren yapılar arasındadır.

Korgan Köprüsü

Korgan Köprüsü
Korgan Köprüsü

Halk arasında Meliğin olarak bilinen, tarihi kaynaklarda Korgan olarak geçen köprü, İpek Yolu’nun üzerinde bulunduğu için tarih boyunca önemli bir yere sahip olmuştur.

Bayburt- Akşar beldesinde yer alan Korgan Köprüsü’nün yapım tarihi kesin olarak bilinmese de 13. veya 14. yüzyılda Selçuklu döneminde yapıldığı tahmin edilmekte. Köprü uzunluğu 43,20 metre olup, genişliği 4 metreyi bulunuyor. Yapımı sırasında moloz taş ve ince yontulmuş sarı taş kullanılmıştır.

Bayburt Saat Kulesi

Bayburt Saat Kulesi
Bayburt Saat Kulesi

Bayburt Kalesi’nin hemen önünde yükselen Saat Kulesi, heybetli mimarisiyle şehir merkezinin hemen hemen her noktasından görülmektedir.

Bayburt Saat Kulesi’nin yapımı 1923’e dayanmakta… Cumhuriyetin ilan edilmesiyle yapımına başlanan kulenin inşaatı tam 1 yıl sürmüştür. Muhittin Usta adında bir taş ustası tarafından yapımına başlanmış, Rizeli İbrahim Usta tarafından tamamlanmıştır. Kulenin uzunluğu 21 metreyi bulmakta. Aynı zamanda şerefesi de mevcut. Kulenin saati ise İsviçre’den getirilmiş olup, sağlamlığını hala kurmaktadır.

Bayburt Kalesi

Bayburt Kalesi
Bayburt Kalesi

Bayburt Kalesi, şehrin yüksek tepelerinden birinde yalçın kayalar üzerinde inşa edilmiştir. Kale şehrin simgelerinden biridir.

Kim veya kimler tarafından yapılmış olduğu hakkında kesin bilgiler yok. Buna rağmen yapılar araştırmalar sonucunda, kaledeki ilk yapının Ermenilere ait olduğu düşünülmekte ve Bagrad Sülalesi zamanından çok önce kalenin yapılmış olduğu tahmin edilmektedir. Bayburt Kalesi, tarih boyunca birçok medeniyetin dikkatini çekmiştir. Roma, Bizans, Ermeni, Arap, Komnenos… Her medeniyetten küçük izlere taşır. Kale halk tarafından Çinimaçin Kalesi olarak da adlandırılıyor.

Bayburt Kalesi’nin dönem dönem birçok onarımdan geçtiği, hemen fark ediliyor. Kalenin içerisindeki kilise kalıntısı ve Yağlı Mağara da göreceğiniz tarihi değerler arasında.

Kop Şehitliği

Kop Şehitliği
Kop Şehitliği

Bayburt il merkezine yakın bir konumda bulunan ve Bayburt-Erzurum karayolunun yaklaşık 40 kilometresinde yer alan Kop Şehitliği, gerek yöre halkı tarafından gerekse şehre turistik amaçlı gelen ziyaretçiler tarafından gezilip görülen yerlerin ilk sıralarında yer alıyor.

Kop Şehitliği, 1916 yılında Çoruh Havzası’nda Rus kuvvetlerine direnen ve şehit olan askerlerimizin anısına yapılmıştır. Yapım yılı 1963’tür.

Şehitlik, Maden beldesindeki Kop mevkiinde bulunmakta ve kolay bir ulaşım yoluna sahip… Bu sebepten dolayı Bayburt’a gelen turistlerin gezi noktaları arasındadır.

Baksı Müzesi

Baksı Müzesi
Baksı Müzesi

Doğu Karadeniz’in sınırları içerisinde bulunan Bayburt, turistlerin çok fazla dikkatini çekmese de gezilecek, görülecek birçok noktaya sahiptir.

Bayburt’un ilk gezi durakları arasında Baksı Müzesi yer alıyor. Şehrin 45 kilometre dışında kalan, Çoruh Vadisi’ne bakan yüksek bir tepe üzerindeki Bayraktar Köyü sınırlarında bulunuyor Baksı Müzesi. Müze binası oldukça ilginç bir mimariye sahip… Müzenin açılışı 2010 yılının Haziran ayında yapılmış olupİçerisinde atölyeler, kütüphane, sergi salonları ve konuk evleri mevcut.

Baksı Müzesi’nin açılmasının en büyük sebebi, yoğun göç veren şehre sanatı yeniden kazandırmaktır. Aynı zamanda bölgenin de ekonomik hayatını hareketlendirmektedir.

Kaynak: https://www.gezilebilecekyerler.com/bayburtta-gezilecek-yerler/

KARA PANCAR

İnce kıyılmış soğanları yağda kavurun. Salça ve etleri ilave edin tekrar kavurun. Etleri suyunu çekinceye kadar sürekli karıştırın.Bir su bardağı su ekleyip etler yumuşayıncaya kadar pişirin. Haşlanmış yeşil mercimeği, bulguru, haşlanmış evelikleri, pişmiş etlerin üzerine dökün, kavurun. Suyunu ayarlayın yemeği kısık ateşte pişirin. Yemeğinizi ateşten alıp, beş on dakika dinlendirin, servis yapın.

 

 

SU BÖREĞİ

6 yumurtayı kırın. içine tuzu sütü ekleyin çırpın. 1 kaşık yagıda ekleyin. üzerine unu yavaş yavaş ekleyin. katı hamur elde etmek için iyice bir yogurun. sonra küçük küçük parçalara ayırın 12 parça halinde olcak. 2 saat dinlendirin. Eettt geldik zor kısmına alın oklavaları belinize elinize kuvvet açmaya başlayın. kıymayı biraz sıvı yagla kavurun. dargun ve karabiberde ekleyin tuzuda unutmayın. Bir tencerede bol su kaynatın. kaynayan suya yufkaları atmaya başlayın sonra soguk suya batırın çıkarın. hepsini tek tek haşlayıp aralarına tereyag sürün. ortaya gelince harcıda dökün ve katları tamamlayın. Önceden 200 derecede ısıttığınız fırında böreğin altı-üstü kızarana kadar pişirin.

 

 

EKŞİ LAHANA

Su ile et yaklaşık 20 dk. haşlanır. Önce üzerine bulgur ilave edilerek bir taşım kaynaması sağlanır, sonra küçük küçük doğranmış ekşi lahana ilave edilir. Bir başka kapta soğanlar pembeleşinceye kadar yağ, kırmızıbiber, salça karıştırılarak pişirilir. Bu karışım ekşi lahananın içine konulur, kavurma ile pişiriliyorsa bu aşamada ilave edilir ve yaklaşık 45 dakika pişirilir. Bir müddet dinlendirildikten sonra servis yapılır.

 

 

GALACOŞ

Mercimek , et , soğan , salça ve yağ ile birlikte mercimek suyu çekinceye kadar pişirilir . Diğer taraftan gurut veya yoğurt süzmesi sulu bir kıvama gelinceye kadar sıcak suyla ezilerek kaynama noktasına kadar ısıtılır. Kaynamamasına özen gösterilir, kaynama olursa çökelek haline gelir ve kullanılmaz, hazırlanan bu eriyik önceden tabağa doğranan bayat ekmekler üzerine dökülür. Üzerine de bol yağlı mercimek ilave edilerek servise sunulur.

 

 

KESME ÇORBASI

Un içerisine su , tuz , yumurta konularak bir hamur yorulur , biraz bekledikten sonra hamur açılır , makarna gibi ince ince kesilir . Diğer taraftan mercimek iyice pişirilip doğranan soğan yağla pembeleştirilir. Dargın, salça, su katılır üzerine mercimek ilave edilir kaynatılır, üzerine kesilen çorbalık hamurlar karıştırılır. Birkaç taşım kaynatıldıktan sonra servis yapılır.

 

 

LOR DOLMASI

Yapraklar yumuşaması için kaynar suda bir taşım haşlanır . Taze lor içerisine yumurta, süt kaynağı, haşlanmış bulgur , ince doğranmış taze soğan , sıkılarak yaprağa sarılır . Yağlanmış tepsiye düzgün bir şekilde dizilir üzerine yarım su bardağı su veya süt ilave edilerek orta sıcaklıktaki fırında pişirilir. Servis yaparken üzerine eritilmiş tereyağı dökülür.

 

 

SÜT BÖREĞİ

Yumurta , bir su bardağı süt veya yoğurt , su , karbonat ve tereyağı karıştırılır . Üzerine un ilave edilerek baklava hamuru gibi bir hamur yapılır . 14 – 15 parçaya ayrılıp 15 dakika kadar dinlendirilir, ince olarak açılan yufkalar yağlanmış tepsiye teker teker dizilir. Her üç dört yufka arasına dövülmüş fındık serpilir. Bu şekilde bütün hamur bitinceye kadar yufkalar açılıp tepsiye serilir. Yufkanın açılması tamamlandıktan sonra istenilen şekilde kesilerek üzerine biraz tereyağı dökülür ve orta sıcaklıkta bir fırında hamur pembeleşinceye kadar pişirilir. Kızarmış börek fırından çıktıktan sonra, pişirilmiş süt üzerine ilave edilerek tadı ayarlandıktan sonra elde edilen süt şerbeti ılık olarak üzerine dökülür. Sunum : Süt şerbeti döküldükten sonra bekletilmeden ılık olarak servis yapılır .

 

 

TATLI ÇORBA

Kuşburnu iyice pişirilerek ezilir önce süzgeçten sonra elekten geçirilerek süzülür . Başka bir kapta iyice pişirilen yarma ve önceden pişirilen fasulye süzülen suya katılır, un su ile karıştırılarak bulamaç halinde üzerine ilave edilir bir taşım kaynatılır. Başka kapta diğer malzemeler (kayısı, üzüm, erik, incir) pişirilerek şekerle birlikte karışıma ilave edilir ve bir taşım kaynadıktan sonra, soğumaya bırakılır. İyice soğutulan tatlı çorba üzerine fındık serpilerek servis yapılır.

 

 

TEL HELVA

1 kg. şekere , 2 su bardağı su konulup kaynatılır . Üzerine bir miktar limon sıkılır. Şeker hafif kırmızı renge gelince bir kaşık kadar bu şekerli sudan soğuk su içine dökülür, katı hale (ağda) gelirse helvanın ağdası olmuş demektir. 250 gram yağla kavrulan un büyükçe bir tepsi içinde soğutulur, soğutulan ağda beyaz bir renk alıncaya kadar yoğrulur sonra iki ucu birleştirilerek simit şekline getirilir tepsideki soğutulmuş, kavrulmuş un içersine konulur üzerine kavrulmuş un dökülür ve 3 – 4 kişi tarafından kenarlara doğru çekilerek halka büyütülür. Bu halka ikiye katlanarak tekrar aynı işlem yapılır, katlar incelinceye kadar çekilir, tel tel olan katlar kopartılarak servis yapılır.

 

 

YALANCI DOLMA

Önce bulgur , pilav gibi pişirilir , lahana yaprakları ise sıcak su ile haşlanır , pişirilmiş bulgur içerisine 2 çorba kaşığı un karıştırılır , dolma iç hazırlanarak yapraklara sarılır . Başka bir kapta soğan pembeleşinceye kadar kızartılır üzerine parça etler eklenerek pişirilir, sonra dolmalar eklenir, kavurma ile pişiriliyorsa dolma ile birlikte kavurmalar konulur, 2 bardak su konularak birkaç taşım pişirilir.

 

 

HERSE

Yarmayı ayıklayın. Bir kabın içerisine koyun, üzerini kaplayacak şekilde su dökün. Tuzunu ekleyip, suyunu çekinceye kadar yarmayı pişirin.Haşlanmış tavuğun kemiklerini ayıklayın, etlerini didin. Haşlanmış yarmaya ayıklanmış, didilmiş tavuğu ilave edin. Herseniz telleninceye, tavuk ile yarma bir birine yedirilinceye kadar sürekli karıştırın. Küçük bir tavada, yağı kızdırın, tuz ve kırmızıbiberi ekleyin. Kızdırdığınız yağı, ateşten aldığınız yemeğin üzerine gezdirin ve hemen servis yapın.

Kaynak: http://www.bayburt.gov.tr/bayburt-yemekleri

Mevcut kaynaklara göre Bayburt Şehrinin tarihi M.Ö. 3000’ li yıllara kadar uzanmaktadır.

 

Şehir Azziler tarafından kurulmuştur. Bayburt M.Ö. 770-665 yılları arasında Kimmer ve İskitlerin akınlarına uğramıştır. Daha sonra bölgeye Haldiler hakim olmuştur. Kısa bir süre Med’lerin eline geçen bölge daha sonra Pers hakimiyetine girmiştir.

 

Şehir Azziler tarafından kurulmuştur. Bayburt M.Ö. 770-665 yılları arasında Kimmer ve İskitlerin akınlarına uğramıştır. Daha sonra bölgeye Haldiler hakim olmuştur. Kısa bir süre Med’lerin eline geçen bölge daha sonra Pers hakimiyetine girmiştir.

 

Xenophan, Anabasis adlı eserinde Bayburt’tan büyük, kalabalık ve zengin bir şehir olarak bahsetmektedir. O zamanki adı Gymnias olan Bayburt bir İskit şehridir. İskitler bizim saka olarak tanımladığımız Türklerdir. Bayburt yaklaşık olarak 5000 yıllık bir Türk şehridir.

 

M.Ö.2 Y.Y. dan itibaren Pontus krallığına bağlı olan Bayburt M.Ö. 40’lı yıllarda Roma hakimiyetine girmiştir. Urartular tarafından yapılan Bayburt Kalesi Roma İmparatoru Justinianus döneminde onarım görmüştür. M.S. 705 yılında Emevilerin eline geçen Bayburt 715 yılında Bizanslılar tarafından geri alınmıştır. 850 yılından sonra Türklerle Bizanslılar arasında sürekli savaşlara sahne olan Bayburt, artık Müslüman Türklerin yerleşmeye başladıkları bir yer olmuştur.1048 yılına gelindiğinde bölge artık yoğun Türk nüfusuyla meskundur. 1054 yılında Bayburt Selçuklular tarafından fethedilmiştir. 1081 yılında Bayburt Selçuklu Devletine bağlı olan Saltuk oğullarının ve ardından Mengücek oğullarının egemenliğine girmiştir. Daha sonra Danişmentlilerin , ondan sonra da Bizanslıların eline geçen Bayburt’u Trabzon Valisi Teodor Gabras geri alarak kendi egemenliğini ilan etmiştir. Bayburt Moğol istilasıyla büyük bir yıkıma uğramıştır. 60.000 kadar Türkmen kitlesinin yerleştiği Bayburt Bölgesinden , 1000 kadar Türkmen bölgeye zarar veriyor gerekçesiyle Denizli taraflarına gönderilmişlerdir. Anadolu Selçuklu Sultanı Süleyman Şah’ ın kardeşi Mugusiddin Tuğrul Şah 1200 – 1230 yılları arasında Bayburt kalesini yeniden yaptırırcasına tahkim ettirmiştir.

 

Bayburt Kalesine Çin-ü Maçün kalesi de denilmektedir. Bunun sebebi kalenin Batı ve Güney dış yüzeylerinde tezyinat olarak mor firüze çinilerin kullanılmış olmasıdır.

 

Bayburt 14. Y.Y. da Akkoyunlu Devletinin kuruluş ve tarih sahnesine çıkış yeri olmuştur. Akkoyunlu İdaresi 17 Ekim 1514’ te Yavuz Sultan Selim’ in veziri Bıyıklı Mehmet paşa’nın Bayburt’ un fethiyle görevlendirilmesine ve fethin gerçekleşmesine kadar sürmüştür. Fetihten sonra Osmanlılarca Sancak Merkezi yapılmış Erzurum, Tekman ve İspir Bayburt’a bağlanmıştır.Bayburt’ ziyaret eden Evliya Çelebi Fatih’in 3000 Tireliyi Bayburt’ta iskana mecbur ettiğini yazmaktadır.

 

1828 yılında Ruslarca işgal edilen Bayburt Serasker Osman Paşanın topladığı kuvvetlerle Rusları Aydıntepe’ de büyük bir bozguna uğratmıştır. Ancak daha sonra takviye kuvvetlerle geri dönen Ruslar , Serasker Osman Paşayı Kelkite kadar geri çekilmek zorunda bırakmışlardır. Ruslar Aydıntepe’ de yenilmenin etkisiyle Bayburt’u yakıp yıkmışlardır. Fransız gezgin Texie Rusların bu tahribatını anlatmaktadır. Bu işgalin acısı Bayburt’lu Zihni’ nin ünlü koşmasında dile getirilmektedir.

 

Vardım ki yurdumdan ayağ göçürmüş,

Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı,

Camlar sikeşt olmuş, meyler dökülmüş,

Sakiler meclisten çekmiş ayağı.

 

Rus işgali Ekim 1829 yılına kadar devam etmiştir. Kale içindeki mahalle bir daha onarılamayacak ve içinde yaşanamayacak şekilde tahrip edilmiştir. 1. dünya savaşında Rus kuvvetleri 2 Mart 1916 tarihinde Kop’ a varmışlar, burada Türk Askeri ve Bayburt halkı büyük bir direnme göstermiş ve bu savunma tarihe “2.Plevne Savunması” olarak geçmiştir.

 

16 Temmuz 1916 da Bayburt’a giren Rus Kuvvetleri ve onların işbirlikçisi Ermeniler halka pek çok zulüm yapmışlardır. Ermeniler 1918 yılının Şubat ayında yüzlerce Bayburtluyu Taş mağazalara doldurmuşlar ve diri , diri yakmışlardır. Bayburt bu işgalden 21 Şubat 1918 tarihinde kurtulmuştur. Bu işgal esnasında muhacir olarak Anadolu’nun iç kesimlerine giden Bayburtlular kurtuluşla birlikte yurtlarına geri dönmüşlerdir.

 

Çorumdan dönenler Çorumda gördükleri Saat Kulesinin bir örneğini de Bayburt’ta yaparak Türkiye Cumhuriyetinin 1. kuruluş yıl dönümü olan 29 Ekim 1924 yılında hizmete sokmuşlardır. 1927’ ye kadar Erzurum’ a bağlı olan Bayburt bu tarihte Gümüşhane’ye bağlandı. 21.06.1989 tarihinden itibaren 3578 sayılı yasa ile il statüsüne kavuştu. BAYBURT ADININ KAYNAĞI

 

Şehrin bu gün bilinen isminin Ortaçağ Ermeni kaynaklarında; Payberd, Bizans kaynaklarında ; Payper , Baberd, Paypert. XII. Yüzyıl sonlarında bu bölgeden geçen Marko Polo’ nun seyahâtname’ sinde ; Painpurth, Baiburt. Arap kaynaklarında ; Bâbirt, II. Mesud adına 1291’ de basılan bir parada Baypırt. Akkoyunlu tarihinden bahseden çağdaş eserlerde Pâpirt şeklinde geçen kelimenin son hecesi Berd’ in “yüksek kale” anlamına geldiği bilinmekteyse de ilk hecesine bir mana verilememektedir. 1647 yılında şehri ziyaret eden Evliya Çelebi Bayburt adının zengin manasına gelen “Bay” belde manasına gelen “yurt” gibi iki kelime ile izah eder. Osmanlı dönemine ait kaynaklar ise ismi bu günkü söylenişine uygun olarak Bayburt şeklinde kaydederler.

 

Kaynak: http://www.bayburt.gov.tr/tarihce

 

• Aydıntepe
• Demirözü
• Merkez

Bayburt’un ekonomisi tarıma dayalıdır. Tarım faaliyetlerinde Hart ve Sünür ovaları önemli yer tutar. Ovalar sulamaya tam olarak açılmadığı için yeteri kadar faydalanılamamaktadır. En çok buğday ve arpa üretilir. Mercimek, fiğ, şekerpancarı, patates yetiştirilen diğer ürünlerdir. 

İl ekonomisinde hayvancılık önemli yer tutar. İl, doğu illerimizde olduğu gibi, hayvan yetiştiriciliğine çok elverişlidir. Daha çok mer’a hayvancılığı yapılmakta olup, sığır ve koyun beslenmektedir. Arıcılıkta son yıllarda önemli gelişmeler olmuştur. 

İl sanayisi tarım ve hayvancılığa bağlı olarak gelişmiştir. Peynir-tereyağ fabrikası, tuğla, kiremit, un fabrikaları, et kombinası belli başlı sanayi kuruluşlarıdır. El dokuma tezgahları, gelişen teknoloji karşısında kaybolmaktadır.

Kaynak: http://www.cografya.gen.tr/tr/bayburt/ekonomi.html

BAYBURT GELENEKLERİ

 

KIZ İSTEME

Evlenme çağına gelen oğullarını evlendirmeye karar veren ailede , oğlanın annesi akrabalarından birkaç kişiyi de yanına alarak evlenme çağında kızı olan evlere veya tavsiye edilen kız evlerine giderek kızlarına bakarlar . Baktıkları kızlarda güzellik , güzel ahlak , el becerisi ve benzeri meziyetler ararlar . Özellikle kız bakmaya sabah erken gidilir , kızın tertip , düzenine ve çalışkanlığına bakılır . Kız beğenilirse ayrıca yakınlarıyla birkaç defa gidip baktıktan sonra istemeye gidilir . Oğlanın annesi ve yakınları kızı annesi ve yakınlarından isterler . Eğer kızın ailesi verme taraftarı değilse , kızımız küçük diyerek işi geçiştirirler . Kızı verme taraftarı iseler kızın annesi birkaç gün müsaade isteyerek babasına ve büyüklerine soracağını bildirir . Oğlan tarafı birkaç gün sonra tekrar giderek kızı ailesinden bir kez daha isterler . Kızın annesi “Allah yazmışsa ne diyelim” diyerek işi erkeklere bırakır . Bu durum kızın verildiğine işarettir . Oğlan tarafından bir gurup erkek kızın babasını ziyarete giderek bir de kızı babasından ister . Babası da kız verecekse “Allah yazmışsa ne diyelim , her iki taraf içinde hayırlı uğurlu olsun” der . Bunun üzere kız istemeye giden erkekler kızın babasından pusula ( kız için oğlan tarafından isteklerini belirten liste ) isteyerek , kızın babasının yanından ayrılırlar . ( Bu pusulaya aynı zamanda kesirde denir ) Kız tarafı altın , mobilya ,en (elbiselik kumaş) ve varsa diğer isteklerde bulunur . Oğlan tarafı pusulayı fazla bulursa , istekler üzerinde anlaşmaya çalışır , anlaşamazlarsa bu iş biter . Anlaşılır veya direk kabul edilirse , kahve içme günü tespit edilir . Kahve günü sabahı oğlan tarafı şeker , kolonya , lokum ve kahve gönderir . Kız tarafının tespit ettiği mahalle odasında kahve içmek için erkekler toplanır . (Buna aynı zamanda tatlı kahve denir) Burada oğlan tarafı yaşlı temsilcileri kızı tekrar isterler , kız tarafı da verdiklerini belirttikten sonra kahve içilir . Şeker , lokum ikram edilir . Sonra bir tepsinin içerisinde oğlanın babasına veya ailenin büyüğüne bir kahve daha gelir. Oğlanın babası veya ailenin büyüğü kahveyi içtikten sonra ikram yapan gençlere verilmek üzere tepsiye bahşiş bırakır . Dua edilir ve topluluk dağılır .

 

NİŞAN

 

Nişan günü tespit edildikten sonra oğlan tarafından birkaç kişi kızı ve yanına bir yakınını da alarak çarşıya çıkarlar . Nişan için gerekli olan malzemeler , nişan ve nikah kıyafetleri , hamam takımı , ayakkabı , çanta , terlik , kızın yakınlarına hediye vs alınır . Alınan bu eşyalara nişan selesi denir . Bu nişan selesi oğlan evinde serilir komşu ve yakınlarına gösterildikten sonra kız evine gönderilir . Gelen sele kız evinde tekrar serilerek komşulara ve yakınlara gösterilir . Nişan günü oğlan tarafı kız tarafına gider önce yemek yenir , sonra kızın yüzüğü ve takıları takılır eğlenilir ve topluluk dağılır . Kız tarafı oğlanın yakınlarına tatlılık olsun diye nişana gelenlerle bir tepsi baklava gönderirler . Nişandan sonra kız tarafı gelen nişan selesinin karşılığı olarak damat ve yakınlarına hediye gönderirler . Buna , nişan selesinin geri dönmesi denir . Bir müddet sonra oğlan tarafı peştimbal hamamı yapar . Hamama gelen davetlilere kız tarafından çörek , oğlan tarafından meyve dağıtılır , eğlenilir ve oynanılır. Nişanlık süresi içinde tespit edilen bir gün , kız evine nikah memuru götürülerek kız , oğlan ve her ikisinin şahitleri huzurunda sade bir törenle resmi nikah yapılır . Tatlı kahve ile düğün arasına ramazan rast gelirse ramazanın on beşinci gecesi oğlan tarafından bir grup , kız tarafına gider altın ve hediyeler götürür , eğlenilir ve sahur yemeği yenilerek geri dönülür . Buna on beşi denilir . Ramazan bayramında altın , hediye vs gönderilir . Kurban bayramında ise koç süslenir , koçun boynuna lira , bilezik veya beşlik takılır ,diğer hediyelerle birlikte kız tarafına gönderilir.

 

DÜGÜN

 

Düğün günü kararlaştırıldıktan sonara , kız ve bir yakını alınarak çarşıya çıkılır . Gelinlik , çeşitli kıyafetler , ayakkabı , terlik kızın annesine “süt hakkı” adı altında bir hediye ve ayrıca yakınlarına da değişik hediyeler alınır . Alınan bu eşyalara ayrıca çeşitli enler (elbiselik kumaş) , çerez , kına ve pusuladaki altınlar önce oğlan tarafında gösterilir , sonra sandığa konularak kız tarafına gönderilir . Kıza giden çerez küçük paketler halinde hazırlanarak kız evi etrafından sandığa bakmaya gelenlere verilir . Düğünden 15 gün öncesinden başlayarak kız , yakınları tarafından yemeğe alınır ve bu yemeklerde çeşitli eğlenceler yapılır , buna “kınaya çıkma” denir . Düğünden birkaç gün önce kızın çeyizleri arkadaşları ve yakınları tarafından yıkanır , ütülenir ve serilir . Sonra çeyiz yakınlara ve komşulara gösterilir , toplamada önce oğlan tarafının büyükleri , mahallenin muhtarı , hocası kız evine giderek bütün eşyaların fiyatlarını tespit ederek bir liste çıkarırlar , buna çeyiz yazma denir . Giden guruba şerbet ikram edilir . Yazılan çeyiz toplanır , sandığa yerleştirilir ve eşyalarla birlikte sandıkta olan eve götürülür . (Sandık evden çıkarılmadan kız tarafında bir çocuk sandığın üzerine oturarak bahşiş alır ) Gelen çeyiz kız tarafından gelen hanımlarca kızın geleceği eve serilir, yerleştirilir.

Düğünden iki gün önce gelin hamamı yapılır . Hamamdan sonra gelin kız sağdıcının evine gider o gece sağdıcın evinde yatar, eğlenir oyunlar oynanır . Ertesi gün kızın evine gidilir ve o gece kızın evinde baş örme (kına gecesi) yapılır. Yemekler yenir, oyunlar oynanır, eğlenilir.

Bu arada gelin içeriye girer yengelerden biri gelinin ayağına ayak eni serer , gelin ve sağdıçlar ellerinde mumlar , büyüklerle ve oğlan evinden gelenlerle görüşür ve kenara çıkar Ayak eni toplanır baş sağdıca sağdıç eni asılır . Kaynana ve oğlan evinden birkaç kişi geline para ve pul serperler , takılar takılır . Bitince takan kişi arkaya geçerek gelinin başını tutar ve kaynana baş parası verir . Oğlan tarafından gelenlerden , baş sağdıca el parası toplanır oyunlar onanır eğlenilir . Oğlan evi izin ister gider . Oğlan evinin genç kızlarından birkaç tanesi kalır . Eğlenceye başlanır . Geç saatte gelin kızın eline , sağdıcı tarafından kına yakılır, kına yakımı sırasında gelinin ağlaması gelenektir . Türküler söylenerek özellikle gelin ağlatılır . Kına gecesi türkülerinden örnekler :

Atladım, atladım çıktım eşiği

Kırılsın , kırılsın kızlar beşiği

Kaldırın sofradan kızın kaşığı

Sen anam , sen babam , kınam kutlu olsun

Hem orda , hem burada , dilim tatlı olsun

Yeşil kınam bakır tasta yoğrulsun

Benim elim ak mendile sarılsın

Güleç yüzüm , tatlı dilim sorulsun

Sen anam , sen babam , kınam kutlu olsun

Hem orda , hem burda , dilim tatlı olsun

Gelin arkadaşlar kınam ezilsin

Anam bacım baş ucuma dizilsin

İlk ayrılık gözümden yaşlar süzülsün

Sen anam , sen babam , kınam kutlu olsun

Hem orda , hem burda , dilim tatlı olsun

Diye devam eden türküler söylenir , oyunlar oynanır .Kız evinde kına gecesi olurken , oğlanın baş sağdıcının evinde de sağdıç gecesi yapılır . Sağdıç yemeği yenir , oyunlar oynanır , eğlenilir . Sabah namazından sonra hamama gidilir , hamam çıkışı yan sağdıcın evinde kahvaltı yapılır ve eve gelen berber , damadı ve sağdıçları tıraş eder . Tıraştan sonra kız tarafından gelen bohçadaki kıyafetler giyilir , düğün için hazırlanan yere sağdıçlar tarafından damat götürülür , düğün yemeği yenir , barlar oynanır ve eğlenilir.

Mahallenin ileri gelenleri , tanıdıklar ve akrabalar , gelini almak için arabalara dünürcü giderler . Giden dünürcülere kız tarafında şerbet ikram edilir . Dünürcülerden gençlere şerbet parası toplanır . Kızı evinden çıkarırken kardeşi kapıyı tutar ve ona kapı parası verilir . Topluca Allahaısmarladık denir ve gelin arabaya bindirilir . Gelin eve girerken ayağının altına bardak konularak kırdırılır , yüzüne ayna tutulur , kolunun altına kurân verilir , başına damat tarafından para ve çerez serpilir.

Gelin içeri alındıktan sonra damat arkadaşları ve sağdıçlar tarafından davul zurna eşliğinde getirilir . Kapının önünde bir süre oynandıktan sonra damat içeri atılır , dışarıda kalan arkadaşlarına kız tarafından gelen kurabiyeler dağıtılır , daha sonra topluluk dağılır .

 

MAHALLE VE KÖY ODALARI

 

BAYBURT ODALARININ TARİHİ:Bayburt’u diğer illerden ayıran en büyük özellik; köylerde köy odaları, merkezde de mahalle odalarıdır. Bu adet Türkiye ‘de yalnız Bayburt’ta geçmişten geleceğe bir kültür mirası olarak devam etmektedir.

Odalar ilk kuruluş yıllarında; varlıklı, durumu yerinde olan ailelerin çevrelerindeki ailelerin olabilecek cenaze, nikâh, düğün, kahve içme, boş zamanlarda toplantı-eğlence gibi amaçlarda kullanılmak üzere yaptırmış oldukları, insanların ihtiyaçlarını karşılayabilen sade büyük odalar olarak görev yaptıkları görülür.

Tarihi akışı içerisinde kültüründen, örf ve adetlerinden ödün vermemiş ender illerimizden birisi olan Bayburt ‘un eskilerdeki odalarını, bu odaların işlevlerini ve yöre kültüründeki önemini şöyledir.

Odaların eski Bayburt tarihinde birer kültür merkezi olduğunu söylenmektedir. Buralarda yapılan etkinlikler (cenaze, kahve içme vb.) yıl boyu özellikle de kış mevsimi ile ramazan aylarında yapılırdı. Buda yöre insanının kış aylarında boş zamanlarının daha çok bulunmasından kaynaklanırdı.

Geçmiş dönemlerde insanlar; yolculukları esnasında vasıta olarak Kış aylarında atlı kızak, yaz aylarında atlı araba veya sade binek atı kullanırdı. Yolcular gittikleri köylerde misafir kalacaklar ise ağırlamak için hazırlıklar yapılırdı. Misafir gittiği hanenin odası yok ise başka bir komşunun odası açılırdı. Konuk ve binek hayvanı en iyi şekilde rahat ettirilerek memnuniyetleri sağlanır, misafirin her türlü ihtiyaçları oda sahibi tarafından karşılanırdı. Bu gelenek şehir merkezinde gerçekleşse de daha ziyade köylerde uygulanırdı. Köylerde otel gibi konaklama yerlerinin bulunmaması böyle bir geleneği zorunlu kılmıştır.

ODALARIN MİMARİ ÖZELLİKLERİ:Odalar genellikle, 100-150 m2. ‘lik olarak tasarlanıp inşa edilir. Geçmişten günümüze intikal eden odalar ise bugünkü odalardan daha ziyade küçüktürler. Odanın dört çevresi yerden yaklaşık 50 cm. yükseklikte, 60-70 cm. genişliğinde tahtadan yapılmış, üzeri halı ile örtülü, halının üzerinde de içi yünden doldurulmuş şilteler bulunan ve sırt kısmında ise üzeri halı kaplı ve içi otla doldurulmuş yastıkla çevrili Makat ‘la (oturma yeri) çevrilidir.

Oda duvarları genellikle sade veya birkaç ayet yazılı çerçeve ile kaplıdırlar. Odaların tavanları ahşap ters tavan kaplamalı olup, taban yörede kış aylarının ağır geçmesi nedeniyle ahşap üzeride halı ile örtülüdür. Tamamında olmasa da bazı odalarda giriş kapısının yanlarında duvara gömülü şömineler bulunurdu. Buralarda semaver çayı ve kahve pişirilir.

Odada oturanların zamanı takip edebilmeleri için kurmalı saat genellikle her odada bulunurdu. Konak odasının kapısı karşısındaki makatın karşısına genellikle misafir oturtulur bu şekilde onurlandırılırdı. Diğer insanlar ise toplumun yaşlı insanlarından başlamak üzere kapıya doğru sıralanırdı. En gençler ise giriş kapısının yakınında otururlardı. Hizmetleri konak sahibinin görevlendirdiği kişiler veya gençler yaparlardı.

ODALAR DÖNEMİN KÜLTÜR MERKEZLERİDİR:Odaları geçmişte birer kültür merkeziydiler. Çünkü yöre insanı; bu odalarda bir araya gelerek sevincini, kederini paylaşırdı. Ozanlar türkülerini, koşmalarını, taşlamalarını buralarda sergiler, beyitlerini buralarda dinleyenleriyle paylaşırdı.

İnsanlar uzun kış gecelerinde vakitlerini geçirmek için; Köroğlu ‘nun, Battal Gazi ‘nin, Kerem ile Aslı ‘nın, Tahir ile Zühre ‘nin, Ferhat ile Şirin ‘in destanlarını buralarda okur, buralarda dinlerdi. Gençler toplumda nasıl oturulup-kalkılacağını, nasıl konuşulacağını, büyüklerin yanında nasıl hareket edileceğini buralarda öğrenirdi.

Halkın sanayi toplumu yerine tarımcılıkla uğraşması ve günümüzde olduğu gibi kitle iletişim araçlarının olmaması; o günün insanını kendi aralarında düzenledikleri kültür ağırlıklı bazı etkinliklere yöneltmiştir. Bu etkinlikleri şöyle sıralayabiliriz.

Masalcılar, Dini kitap Okuyucuları, Kahramanlık Kitabı Okuyucuları, Meddahlar, Şairler, Aşık Atışmaları (Sazlı, Sözlü) Mani Atışmaları yapılırdı. Bu etkinlikler izlenirken yenilir, içilir, hoşça vakit geçirilirdi.

Odalarda genellikle kış aylarında fincan altında yüzük, tukara, gurup ateş, kabak, herkes benim gibi olsun gibi oyunlar oynanılarak boş zamanlar değerlendirilirdi.

Ayrıca köylerde erkek sağdıç geceleri de bu odalarda düzenlenir. Köy gençleri damatın başında çeşitli oyunlar oynayarak eğlenilerdi.

GÜNÜMÜZDE BAYBURT ODALARI:Bayburt’u diğer illerden ayıran en büyük özellik; köylerde köy odaları, merkezde de mahalle odaları olduğunu ve bu geleneğin Türkiye ‘de yalnız Bayburt’ta devam ettiği bir gerçektir.

Günümüzde Bayburt Odaları; eskilerde olduğu gibi boş zamanların değerlendirildiği, hikayelerin, masalların okunduğu faaliyetleri sürdürüyor olmasa da, amaç itibariyle daha teferruatlı bir şekilde hizmetlerine devam etmektedir. Günümüzdeki odaların mimari yapısı eskiye nazaran daha farklı bir boyut almıştır.

Bir Bayburt Odası; oturma salonu, cenaze yıkama (Gasil Odası) odası, Mutfak, Yemekhane, Çay Ocağı, Kütüphane, Yatakhane, İdare odası ve Kur-an okuma eğitiminin verildiği oda gibi bölümlerden oluşmaktadır.

Bayburt Odaları çok ihtişamlı ve bakımlı odalardır.” demek abartı olmaz. Tabanı halı, duvarları uygun çerçevelerle ancak sade bir şekilde döşeli, dört bir çevresi üstte de anlattığımız makat ‘la çevrili, makatın üzeri ve sırt kısmı kadifeden döşenmiştir. Odanın uygun köşesinde kütüphane bulunur. Isınma kaloriferli olup, bu sistem camiyi de kapsamaktadır. Sobalı odalarda hala bulunmakla birlikte Bayburt Odalarına modern odalar diyebiliriz.

KAHVE İÇME TÖRENLERİ:Buralarda nişan öncesi sözü kesilen gençlerin mahalleye duyuru, ilan özelliği taşıyan ve yöresel tabirle kahve içme diye adlandırılan törendir. Bu toplantıya bütün mahalle davet edilir. Toplantı kız tarafının oturduğu mahalle odasında gerçekleşir. Ancak, erkek tarafı da kendi ikamet ettiği yörenin insanlarını da bu merasime davet eder. Bu merasimdeki bütün masraflar erkek tarafına aittir. Kahve içme merasimi şu şekilde gerçekleşmektedir.

Gerek erkek ve gerekse kız taraflarının aileleri davetiye ile duyuruda bulunularak kahve içme merasimine davet edilirler. Davetiyelere kız ve erkek babalarının adları, mahalle odasının adı, tarih ve saat yazılır. Erkek tarafı farklı mahalleden ise otobüsler tutarak davetlilerini misafir olacağı mahalle odasına kadar götürmek üzere kendi mahalle odasında toplanılır. Buradan kahve içmenin olacağı mahalle odasına varılır. Bu merasimlerde odalar büyük katılımlara sahne olur. Deyim yerinde ise odada iğne atsan yere düşmez. Günümüzde mahalle odaları 150-200 m2. olarak inşa edildiğini göz önüne alırsak katılımcı sayısını varın siz hesaplayın.

Davetliler tamamlandığında ev sahibi mahallenin muhtarı misafir mahallenin muhtarına;

Misafir gelmişsiniz. Hoş geldiğiniz sefalar getirdiniz. Başımızın üstünde yeriniz var. Ama sebebi ziyaretinizi de öğrenmek isteriz. Der ve misafir mahallenin muhtarı da;

Ziyaretimizin sebebi hayırlı bir iş içindir.

Komşunuz Ali efendinin kızını komşumuz Hasan efendinin oğluna Allah(cc) ‘ın emri Peygamber Efendimizin kavliyle istemeye geldik der. Ev sahibi mahallenin muhtarı da;

Allah(cc) yazmışsa ne diyelim, nasip ise olur tabi.

Kahve içme merasiminin tamamlanmasının ardından gençlerin dini nikahları kıyılır ve dualar okunur. Davetlilere; şeker, çikolata, lokum gibi çeşitli tatlılar ikram edilir. Yenilir-içilir sohbetler yapılır. Erkek babasına tepside şerbet gelir. Bu kahve içmenin son noktasıdır artık. Erkek babası şerbeti içer ve peçetenin altına bir miktar para koyarak tepsiyi iade eder. Yapılan bu maddi yardım mahalle odası derneğine bağış olarak kaydedilir.

ODALARIN SEVK VE İDARESİ:Mahalle odaları genellikle mahalle camisinin en yakınına inşa edilmektedir. Her mahalle odasının kendi adını taşıyan bir de derneği mevcuttur. Dernek yönetimleri yalnız odanın değil mahalle camisinin de masraflarını, tamir tadilatını üstlenir. Dernek yöneticileri mahallede tapulu evi olup ikamet eden her hane reisini üye olarak kaydeder. Her haneden sadece hane reisi derneğe üye olur. Babadan ayrılmış evlatlar yeni bir hane ise o ayrı bir hane olarak üye olur. Her üye dernekçe belirlenen yıllık aidatını ödediği gibi isterse aidat dışı bağışta da bulunabilir. Şuan Bayburt ‘ta yıllık en az 25 TL. en fazla 50 TL. yıllık aidat verilmektedir. Bu aidatların dışında önceden de belirttiğimiz gibi düğün gibi etkinliklerden de derneğe gelir gelmektedir. Birde hayırseverlerin bağışlarıyla bütün bu çalışmalarını dernekler sürdürmektedir.

CENAZE TÖRENLERİ:Bayburt Odalarının belki de en önemli işlevlerinden birisi, ebediyete intikal eden merhum ve merhumelerin cenaze törenlerinin yapıldığı mekanlar olarak kullanılmasıdır. Bayburt Odalarının Türkiye ‘de benzeri bulunmadığı gibi cenaze merasimleri de Ülkemizde yalnızca Bayburt ‘ta Bayburt Odalarında yapılmaktadır. Bayburt ‘lu bu kültürüyle ne kadar övünse yinede azdır.

Mahalle sakinlerinden birisinin ebediyete intikal etmesiyle mahalle derneğinin görevi başlar. Bayburt göç veren bir il olduğu için her ailenin yarıdan çoğu il dışında ikamet etmektedir. Öncelikle merhumun yakınlarına haber verilir. Aile bireylerinden cenazenin intikal edeceği mezarlık tespitinden sonra mezarın kazdırılması başlatılır. Oda açılarak gerek cenaze yakınları ve gerekse mahalle halkının odaya toplanması sağlanır. Diğer yandan Belediye hoparlörlerinden anons yaptırılarak cenaze namazının kılınacağı cami ve defnedileceği mezarlık duyurulur.

Odanın mutfağında da çıkacak yemeklerin menüleri hazırlanır ve mutfağın aşçısı hazırlıklara başlar. Tüm bu çalışmalar oda yetkililerince ve mahalle muhtarlığınca yapılır.

Artık mahalle odası; cenaze sahipleri, mahalle eşrafı ve şehir halkıyla dolup taşmıştır. Merhumun yıkanması, kefenlenmesi mahalle odasının cenaze yıkama bölümünde gerçekleştirilir. Bu bölüm bu iş için tasarlanmış, şofbeniyle, mermer yıkama masasıyla kısacası her türlü imkâna sahiptir. Cenaze namazı kılınıp defin işlemi(Bayburt’ta önceden cenazeler mezara kadar tamamen omuzlarda taşınırdı. Ancak, günümüzde bu cenaze aracıyla yapılmaktadır.) gerçekleştirildikten sonra cemaat tekrar odaya gelir. Odalar bu andan itibaren kalabalık ziyaretlere sahne olur.

AHRETE İNTİKAL DEFTERİ:Mahalle odalarında 1980 ‘li yıllardan sonra ahrete intikal edenlerin listesinin bulunduğu defterler tutulmaktadır. Bu defterde ölen kişinin adı, soyadı, çocuklarının isimleri, ölüm tarihi ve sebebi gibi bilgiler yer almaktadır.

TAZİYE ZİYARETLERİ:Bayburt Odalarında taziye ziyaretleri genellikle kısa olur. İnsanlar genelde bu ziyaretleri 3-5 kişilik guruplar halinde yaptıkları gibi münferit olarak ta yaparlar. Gurupta genellikle kuran okumasını, dua etmesini bilen bir kişinin bulunmasına dikkat edilir.

Taziye ziyaretleri nedeniyle hizmete açılan oda iki gün açık kalır. Bu iki gün boyunca sabah başlar saat 23.00 ‘lere kadar sürer gider…

Her günün sonunda kapanış merasimi yapılır. Bu o mahallenin camii hocası tarafından önce Kur’an-ı Kerim ‘den ayetler okunur, ardından da dua edilerek yapılır. İmam, o günkü cenaze merasiminin tamamlandığını, sabah merasime kalındığı yerden devam edileceğini söyler.

Ülkemizde yalnız Bayburt yöresine has inşa edilen bu odaların en büyük işlevinin insanları birlik ve beraberlik içerisinde tutmalarıdır. Dini Bayramlarda Devlet ve vatandaş kaynaşmasının en güzel örneği yine bu odalarda yaşanır.

ODALARDA BAYRAMLAŞMA MERASİMİ:Bayramlarda Bayburt merkezinde ise bu odaların işlevi, önceden ilan edildiği üzere her bayram bir mahallenin odası açılarak bayramlaşma için hazırlanır.

Bayramlaşmaya kimler katılır diye sorarsanız. Ben kısaca herkes diye cevap verebilirim. Bayburt’un valisi, Belediye Başkanı, Garnizon Komutanı, Jandarma Alay komutanı, Milletvekilleri, Kurum amirleri, Siyasi parti temsilcileri, Sivil toplum kuruluşları, Muhtarlar, ilde görev yapan basın kuruluşlarının temsilcileri, vatandaşlar kısacası herkes katılır diyebiliriz. Burada protokol uygulanmaz. Odalardaki bayramlaşma yörenin kültür ve adetleri üzerine yapılır.

Odaya her giren önce selam verir ve odanın sağından sırasıyla bayramlaşarak en sona oturur. Misafirlere kolonya, şeker ikram edilir. Koyu sohbetlerin sürdüğü bu bayramlaşmada çaylar içilir, tatlılar yenilir. Burada o anda bayram sohbeti hariç hiçbir konu konuşulmaz. Sadece insanlar bayramın güzelliğini, manevi havasını doya doya yaşarlar. Burada küskünler barışırlar, yıllarca birbirlerini görmemiş insanların, birbirlerine kavuştuğunu, özlem-hasret giderdiklerini görmek mümkündür.

Kaynak: http://www.bayburt.gov.tr/bayburt-gelenekleri