IĞDIR HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
Türkiye'nin doğu sınırında yer alan Iğdır, efsanevi Ağrı Dağı ile görülmesi gereken bir ildir.
Iğdır, Türkiye’nin doğu sınırında, yüksek platoların ve dağlık kesimlerin geniş yer kapladığı bir bölgede yer almaktadır. Bununla birlikte Iğdır Ovası, jeolojik yapısı ve iklim özellikleri nedeniyle, meyve ve pamuk dahil olmak üzere her türlü tarıma elverişli topraklara sahiptir. Türkiye’nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı’nın büyük bir bölümü de il sınırları içinde kalmaktadır. Ağrı Dağı hakkında pek çok efsane vardır. Bunlardan en bilineni Nuh’un gemisidir. İncil, Tevrat, Kur’an gibi kutsal kitaplarda bahsedilen ve ünlü Sümer destanı “Gılgamış”ta da geçen tufandan sonra Nuh’un gemisinin Ağrı Dağı’nda karaya oturduğu inancı yaygındır. Bir diğer söylence de dağın zulme ve kötülüğe karşı öfkelenmesiyle ilgili halk inancı çerçevesinde gelişen Ağrı Dağı efsanesidir.
Yapılan arkeolojik araştırmalara göre, ilin tarihi Paleolitik Çağ’a kadar uzanmaktadır. Mezolitik, Kalkolitik ve Eski Tunç çağlarında da iskan edilen yörede, M.Ö. 1. binde Urartular, Assurlular, Kimmer ve İskit akınları etkin olmuştur. Daha sonra Pers, Makedon, Seleukos, Roma hâkimiyetine giren bölge, M.S. 7. yüzyılda Arapların eline geçmiştir. Araplarla Doğu Roma İmparatorluğu arasında sürekli çatışma konusu olan ve birçok kez el değiştiren yöreye, 1064’de Selçuklular egemen olmuşlardır. 13. yüzyılda Moğol istilasına uğrayan, 1514’de Çaldıran Savaşı’nın kazanılmasıyla Osmanlı topraklarına katılan Iğdır, 1737-1746 yıllarında İran ve 1878-1918 yılları arasında Rus işgali altında kalmıştır.
İran üzerinden gelip Doğubayazıt, Kars, Erzurum, Erzincan üzerinden İç Anadolu’ya uzanan İpek Yolu Iğdır’dan geçmektedir.
Karayolu: Çevre il, ilçe ve komşu ülkeler ile bağlantısı sadece karayoluyla sağlanmaktadır. Havayolu: Uçakla Kars Havaalanına oradan da Iğdır’a karayoluyla ulaşılır.
Iğdır Gezilecek Yerler – Tarihi Yerler
Soykırım Anıtı: Baharlı Mahallesi Çevre Yolu Kavşağı’ndadır.
Ziyaret Saatleri: 07:30 – 14:15
Ağrı Dağı: Türkiye’nin en yüksek dağı olup, İran ile Iğdır arasında sınır teşkil etmektedir. Yüksekliği 5165 metredir. Eski bir volkanik dağdır.
Harmandöven Kervansarayı: Eski ipek yolu Batum Tebriz Kervanyolu güzergahında, Selçuklular Dönemi’nde Sürmari Emiri Şerafettin Ejder Bey tarafından 12.yüzyılda yapılmıştır.
Koçbaşı Mezarlar: Koçbaşı mezarlar hemen hemen Iğdır Ovası’ndaki bütün mezarlıklarda bulunur. Karakoyunlular Dönemi’nden kalmıştır.
Aras Nehri: Aras Nehri kıyısında yine devletin desteği ve teşvikiyle turistik amaçlı konaklama, yeme-içme dinlenme ve eğlenme amaçlı yerler yapılabilir.
Iğdır’a gittiğiniz zaman görmenizi tavsiye ettiğimiz yerler şu şekildedir;
- Iğdır Kaleleri
- Iğdır Camileri
- Iğdır Kümbetleri
- Iğdır Kervansaraylar, Hanları
- Iğdır Hamamları
- Iğdır Mezarları
- Iğdır Köprüleri
- Iğdır “Soykırım” Anıt-Müzesi
- Iğdır Karakale Ören (Harabe) Yeri
Azerbaycan ve Ermenistan ile sınır konumunda olan Iğdır’da gezilecek tarihi ve turistik yerlerini bu galeride bir araya getirdik. Iğdır ziyaretinizde gezmeniz gereken yerler:
Karakale Harabesi
Iğdır ovasının batısında, Ermenistan sınırında, savunmaya elverişli olarak Urartular zamanında inşa edilmiştir. Bölgenin en eski yerleşim kalesi olup Ortaçağ’a ait bir yerleşim özelliği taşımaktadır.
Meteor (Göktaşı) Çukuru
Korhan Yaylası’ndaki bu çukur 1892 yılında bir göktaşının düşmesiyle meydana gelmiş büyük bir çukurdur. Dünyada büyüklük ve derinlik açısından Arizona’daki Barringer Krateri’nden sonra 2. Sırada gelir. Genişliği 35 metre, derinliği ise yaklaşık 60 metredir. Çukurun etrafında birçok işlenmiş taşa da rastlamak mümkündür. Zengin doğa manzarası ve çiçek zenginliğiyle dikkat çekicidir.
Selçuklu (Harmandöven) Kervansarayı
Asmaköyü yolu üzerinde bulunan kervansaray 12. Yüzyıl Selçuklu taş işlemeciliğinin en güzel eserlerinden biridir. 1986 yılında koruma altına alınmıştır. Ancak hala harabe halindedir.
Ahura Harabeleri
Ahura, Büyük Ağrı Dağı’nın kuzey yamaçları üzerindeki Yakup Vadisi’nde bulunmaktadır. 1,750 metrede bulunan harabe, M.Ö. 2. yüzyılda Artaksiyalı Krallığı zamanında kurulmuş bir yerleşim yeridir.
Tuzluca Tuz Mağaraları
Türkiye’nin 100 yıllık tuz ihtiyacını karşılayacak kapasitede bir yerdir. 55 dönümlük tuzla kaplı bu arazideki tünellerdeki havanın solunum yollarına iyi geldiği bilinmektedir. Günlük 60 ton tuz üretme kapasitesi vardır.
Koç Başlı Mezarlar
Iğdır ovasındaki bütün eski mezarlıklarda bulunan koç başlı mezarlar, Iğdır’da kalıcı bir medeniyet izi bırakan Karakoyunlular döneminden kalmadır. Bu mezar taşları Karakoyunlulara göre yiğit ve kahraman olan kişiler ile genç yaşta ölen gençlerin mezarlarına dikilirdi. Bu gelenek Karakoyunlular’a Orta Asya Türk Kültürü’nden gelmiştir.
Şehit Türkler Anıtı ve Müzesi
1915-1920 yılları arasında bölgede yaşayan Ermeni saldırıları sembolize etmektedir ve ilgili belgeler bulundurulmaktadır. Her ay 4.000 civarında ziyaretçi müzeyi gezmektedir. 350 m² kapalı Müze 2 havuz ve 36 m yüksekliğinde 5 adet kılıçtan oluşmaktadır. Etrafı yeşil alan ve park olarak inşa edilmektedir. Türkiye’nin en yüksek anıtıdır.
Kaynak: http://www.gezilebilecekyerler.com/igdirda-gezilecek-yerler/
Iğdır Yöresel Yemekleri
Iğdır Yöresel Çorbaları
- Gatığaşı
- Kelecoş
- Ayranaşı
- Hörre
- Süt hörresi
- Sabahaşı
- Helise
- Perzana
Iğdır Yöresel Yemekleri
- Taş köfte
- Tavuk şorva
- Tandır şiş
- Ekşili
- İşkembe kavurma
- Cızdık
- Paça
- Bozbaş
- Yağ şorvası
- Etli sarma
- Cılvır
- Salmanca
- Omacaşı
- Ekşili pilav
- Kuru üzümlü pilav
- Keklik etli lepeli pilav
- Sütlü pilav
- Börülceli bulgur
- Evelikli bulgur
- Tereyağlı erişte
- Tapan
Iğdır Yöresel Tatlıları
- Fetir
- Kuymak
- Omaç helvası
- Kavut
- Kaysafa
Iğdır Beğ, dört kardeşin en büyüğüdür. Kabilesi Aras havzası ve Azerbaycan bölgelerine yerleşmiştir. Bunun en büyük delili Yıldırım Beyazıt’ın 1402 yılında yapılan Ankara Savaşında Timur’a yenilmesine sevinen Hıristiyan alemi, tebrik için Timur’a birçok elçi göndermişlerdir. Bu elçilerden biri olan İspanyol Klaviyo’nun anlattığı gibi Iğdır Kalası (Iğdır Korganı) bugün Ağrı Dağı eteklerinde halen harabe halinde bulunmaktadır. Klaviyo, buraya “kayalık üzerinde duran bir kal’a” diyerek, adının da “Iğdır” olduğunu belirtmektedir.
TARİHİ YAPISI :
Prehistorik (Tarih Öncesi), çağlardan bu tarafa önemli bir yerleşim merkezi olmuş Iğdır ve çevresindeki yerleşmelerin ne zaman başladığı kesin olarak bilinmemekle birlikte, yapılan ilmi çalışmaların büyük çoğunluğu Orta Asya’dan geldikleri kabul edilen Hurriler’in bölgenin ilk sakinleri olduklarını göstermektedir.
M.Ö. 5000-4000 yıllarında; bugünkü Azerbaycan, Sürmeli Çukuru ve Doğu Anadolu’da yerleşen Hurrilerden sonra, M.Ö. 3000-2000 yıllarında Mitanniler, Etiler, Asurlular, Kimmerler, Metler, Persler, Sümerliler ve Subailer gibi kavimlerin Orta Asya’dan gelerek Ağrı Dağı yamaçlar, Aras Havzası ve Doğu Anadolu’da ikamet ettikleri sanılmaktadır.,
M.Ö. 1200 tarihlerinde Trakya’dan kalkarak Boğazlar üzerinden Anadolu’ya geçen Trako-Frigler, bölgede hüküm sürdüren Etilerin hakimiyetine son vermişlerdir. Bu sıralarda, Doğu Anadolu’da Hurriler’in soyundan geldiği kabul edilen ve tarihe Urartular olarak geçen küçük bir krallık Asurlulara tabi olarak yaşamakta idi.
Asurluların dahili kavgalarla zayıflamaları güneydeki KASİT kabilesinin idareyi ele geçirmesine sebep olmuştur. Daha sonra çok kuvvetlenen ve Mısır’a kadar ilerleyen Asurlar, bir türlü hakimiyetleri altına alamadıkları Urartuları tanımak zorunda kalmışlardır.
M.Ö. 1100-800 tarihlerinde kraliyet merkezi Van’da bulunan ve bütün Doğu Anadolu’yu idaresi altında tutan Urartu Krallığı, kendisine bağlı küçük beylik ve krallıklar kurmuştur. Bunlardan biri de Sürmeli adıyla bilinen ve halen harabe halinde bulunan “KARAKALE” şehridir.
Iğdır ve Çevresi VII. yüzyıla kadar Urartuların elinde kalmış, bu tarihten sonra M.Ö 665 yıllarında atlı göçebe halinde yaşayan İskit-Saka Türkleri Kafkasları aşarak bölgeye gelmişler ve Urartuların hakimiyetine son vermişlerdir.
Ön Asya ülkelerinde Milli destanlarımızdan sayılan Dede Korkut Oğuznamesi; Sakaların bey ve kumandanlarını anlatmaktadır. Aras, Dicle, Kür ve Çoruh nehirleri kıyılarına yerleşen Sakaların bu mıntıkalardaki eserleri bugüne kadar yaşamaktadır.
M.Ö. 642-226 tarihleri arasında bugünkü İran ve Doğu Anadolu’da hüküm sürdüren Sasaniler, II. Yezdigerd zamanında, o zamanlarda beylik halinde bulunan Kağızman’da Kamsarakanlı, Aras ve Doğubeyazıt’ta Bağratlı, Muş ve Malazgirt bölgelerindeki Oğuzlar’ı hile ile yok etme mücadelesi vermişlerdir.
M.S. 481’de Ağrı dağı yamaçlarında (Arkori-Akuri/Ahura Köyü) yapılan savaşlarda Oğuzlar tarafından ağır bir hezimete uğratılan Sasaniler, bu yenilginin acısıyla 50 yıl kadar Oğuzlar’la savaşmışlardır.
Doğu Anadolu ile yakın alakası bulunan Bizanslılar, Sasanilerle çok savaş yapmışlar, Doğudan Sasaniler’e saldıran Göktürk ve Ak Hunlar’ın da yardımıyla Sasanileri Aras Nehri boylarında ağır bir yenilgiye uğratmışlardır.
M.Ö. 149 yıllarında Bulgar Türkleri olan Arsaklı Türkmen göçebeleri Sakaları yenip Karakale’yi kraliyet merkezi yapmışlardır. 366 yıl Arsaklıların elinde kalan bölge, kısa bir süre Bizanslıların eline geçmişse de Kars’ta kurulan Bargatlı krallığı bölgeyi Bizanslılardan geri alarak M.S. VII. yüzyıla kadar hüküm sürmüşlerdir.
Hurriler’den sonra; Mitanni, Urartu, Met, Pers, Arsaklı, Sasani gibi devletlerin idaresinde kalan bölge, M.S. 638 yılında Hz. Ömer zamanında İslam ordularının, ARARAT eyaleti üzerinden Gökova denilen Doğubeyazıt düzlüğünden geçerek Aras boylarına inmesiyle, Müslüman-Hrıstiyan savaşlarına da sahne olmuştur. Birkaç kez Araplar ile Bizanslılar arasında el değiştiren bölge 1064 yılında Seçuklular (Oğuzlar)’ın hakimiyetine girmiştir. 1074’de Anı ve Kars’ı da Bizanslılardan alan Selçuklular bölgenin kesin hakimi olmuşlardır.
Doğudan bir kasırga gibi önüne ne çıkarsa kasıp kavuran MOĞOL istilası, 1239’da bölgeyi de etkisi altına almıştır. Moğolların zayıflamasından sonra birçok bölgede olduğu gibi bu bölgede de KARAKOYUNLULAR ve AKKOYUNLULAR gibi Türk beyliklerinin idaresini kısa bir süre de olsa görmek mümkündür.
1514 Çaldıran Savaşı ve 1534 Tebriz Seferi ile bölge kesin olarak Osmanlılar’ın eline geçmiş ise de, Osmanlı Devletinin gelişen siyasi olaylar yüzünden zayıflaması Iğdır’ın kaderini de etkilemiştir.
1746-1827 yılları arasında İran idaresinde kalan bölge, 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı (93 harbi) sonunda 42 yıl Rus işgaline maruz kalmıştır. 1917 Ekim devriminden (Bolşevik İhtilali) sonra içine düştüğü siyasi bunalımdan kurtulmak isteyen Rusya, diğer devletlerle Brest-Litovks muahedesini imzalamasıyla bölge tekrar Türklere geçmişse de 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesiyle ordu bölgeden çekilince mıntıka Ermeniler’in mezalimine sahne olmuştur.
Brest-Litovks muahedesiyle bir yandan işgal ettiği Osmanlı topraklarından çekilen Rusya, diğer yandan da devamlı olarak kukla gibi kullandıkları Ermenileri bölgede büyük bir Ermenistan devleti kurabilecekleri yönünde cesaretlendirmiştir.
Ermenilerin “taşnak”, “sutyan” ve “hıncak” adındaki terör örgütleri bölgede bir Ermenistan devleti kurmak için akla gelmedik işkence ve katliam yaparak bölgedeki Türk nüfusunu yok etmeye başlamışlardır. Bu katliamlardan günümüze bir çok toplu mezar kalmıştır. 1986 yılında Prof.Dr. Enver KONUKÇU başkanlığındaki bir ekip merkez ilçeye bağlı Oba Köyünde bulunan bir toplu mezarı açarak Türk ve dünya kamuoyuna göstermiştir. Daha sonraları Hakmehmet Köyü ile Gedikli Köylerindeki toplu mezarlar da açılmış, yetkililer tarafından tescil edilerek kamuoyuna sunulmuştur.
Oba köyünde olduğu gibi Küllük, Hakmehmet, Hakveyis, Kadıkışlak, Alikamerli gibi köylerde de toplu mezarların olduğu olayların canlı şahitleri tarafından yıllardan beridir anlatılmaktadır.
Nihayet, 14 Kasım 1920 tarihinde 15. Kolordu Komutanı Kazım KARABEKİR komutasındaki kahraman Türk ordusunca, Ermenilerin Aras nehrinin kuzeyine püskürtülmesiyle Iğdır ve çevresi kesin olarak Türkiye’nin mukaddes topraklarının ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Nitekim, bölgede 14 Kasım tarihleri İlin düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü olarak her yıl törenlerle kutlanmaktadır.
giren 3806 sayılı kanunla da “İl” yapılmıştır. Aynı kanunla Karakoyunlu beldesi de “İlçe” statüsüne kavuşturularak Aralık ve Tuzluca İlçeleriyle birlikte Iğdır İline bağlanmıştır.
Doğu Anadolu Bölgesinin Erzurum-Kars bölümünde yer alan Iğdır İlinin kuzey ve kuzeydoğu sınırını Aras nehri ve bu nehrin yatağı boyunca geçen Ermenistan sınırı teşkil eder. Bölgenin, doğu ve güneydoğusunda Nahcıvan ve İran, güneyinde Ağrı İli, batısında ve kuzeybatısında ise Kars İli yer almaktadır.
- Iğdır (il merkezi)
- Aralık.
- Karakoyunlu.
- Tuzluca.
Iğdır ilinin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanır. Sanâyi ve turizm sektörü fazla gelişmemiştir.
Tarım: Aras Nehrinin suladığı Iğdır Ovası, önemli tarım alanıdır. İklimin uygun olması yüzünden ovada pamuktan şeftaliye kadar çeşitli bitki yetiştirilir. Başlıca tarım ürünleri şekerpancarı, buğday, arpa, patates ve pamuktur.
Hayvancılık: Geniş yaylalara sâhib olan Iğdır’da hayvancılık önemli gelir kaynağıdır. En çok koyun yetiştirilir ve canlı hayvan ticâreti yapılır. Hayvanlardan elde edilen sütlerden tereyağı ve kaşarpeyniri üretilir.
Sanâyi: Sanâyi oldukça fakir olan Iğdır’da küçük işletme olarak 6 adet çırçır fabrikası ile bir adet pamuklu dokuma tekstil fabrikası vardır. Ayrıca Tuzluca ilçesinde tekel tarafından işletilen tuzlalar vardır.
Ulaşım: Yaygın bir karayolu ağına sâhiptir. Ağrı, Kars, Erzurum, Ermenistan, Nahcıvan ve İran karayolu bağlantılarının merkezidir. Demiryolu bağlantısı ve hava alanı yoktur. Iğdır ilinde bulunan iki sınır kapısından Ermenistan’a açılan Alican sınır kapısı günümüzde kapalıdır. Nahcıvan sınır kapısı ise 1992’de açılmıştır.
Kaynak: http://www.cografya.gen.tr/tr/igdir/ekonomi.html