AMASYA HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
Türkiye’nin 81 ilinden birisi olan Amasya ili Kardeniz bölgesinde yer almaktadır. İlin merkezi Amasya’dır. Amasya ilinde 7 ilçe, 20 belde ve 349 köy bulunmaktadır.
Amasya, komşu illerden Samsun, Çorum ve Tokat’a Devlet yolu ile bağlıdır. Transit karayolu güzergahı 100-17,100-18 ve 100-19 kontrol kesim no’lu devlet yolu (Avrupa – İran Uluslararası Transit Karayolu) üzerinde yer almaktadır. İl genelinde yolu bulunmayan yerleşim merkezi olmadığı gibi köy yollarının da %90’ı asfalttır. Yaz-kış ulaşım sorunu yoktur.
Amasya özellikle doğal güzellikleri ile ön plana çıkmaktadır. Kaplıcaları ve mesire yerleri gezip görmeğe değer özel mekanlardır. Yeşilırmak vadisi Harşena Dağı eteklerine kurulan Amasya, 7 bin yılın üzerindeki eski tarihi boyunca bilim adamları, sanatkârlar, şairler yetiştirmiş, şehzadelerin eğitim gördüğü bir şehir olmuştur. Anadolu’nun en güzel şehirlerinden biri olan Amasya ülkemizin mutlaka görülmesi gereken yerlerinden. Gezginlerin seyahat listelerinde her zaman yer alan Amasya’da gezip görülecek pek çok tarihi ve doğal güzellik var.
Amasya Müzeler: Amasya’nın tarihine ışık tutan Amasya müzeleri geziniz sırasında mutlaka uğramanız gereken yerlerden. Amasya Müzesi, Hazeranlar Konağı Müze Ev, Minyatür Amasya Müzesi gezebileceğiniz Amasya müzeleri arasında.
Amasya Camiler: Amasya’da gezip görebileceğiniz pek çok tarihi yapı var. Bu yapılar arasında camiler önemli bir yere sahip. Yörgüç Paşa Camii, Bayezid Paşa Camii, Gümüşlü Camii, Gökmedrese Camii, Burmalı Minare Camii, Amasya Fethiye Camii, Saraçhane Camii görmenizi tavisye ettiğimiz camiler arasında bulunuyor.
Amasya Medreseler: Osmanlı’nın en önemli şehirlerinden biri olan Amasya’da pek çok medrese yer almaktadır. Bunlardan Çelebi Mehmet Medresesi ve Haliliye Medresesi en çok ziyaret edilen medreseler.
Amasya Kalesi: Harşena Dağı üzerine kurulu olan Amasya Kalesi geziniz sırasında görmenizi önerdiğimiz yapılar arasında yer alıyor. Helenistik dönemden Osmanlı dönemine kadar kullanılan kale şehrin en stratejik konumlarından birinde yer alıyor.
Kral Kaya Mezarları: Amasya Kalesi gibi Harşena Dağı’nda bulunan Kral Kaya Mezarları, Amasya’nın en önemli tarihi varlıklarından biri. Dağın eteklerinde bulunan kral mezarlarından günümüze birkaçı ulaşabilmiş olsa da bu eşsiz güzelliği görmeden Amasya’dan ayrılmayın.
Amasya Doğal Güzellikler: Amasya’nın tarihi güzellikleri kadar doğal güzellikleri de keşfetmeye değer. Anadolu’nun en güzel şehirlerinden biri olan Amasya’da doğa keşfine çıkmak isterseniz Borabay Gölü, Yedi Kuğular Kuş Cenneti, Aynalı Mağara ve Terziköy Kaplıcası ilk duraklarınız arasında olmalı.
Amasya İli Konaklar
Hazeranlar Konağı
Yalı boyu evleri dizisindeki en güzel konak olan Hazeranlar Konağı Osmanlı döneminin en zarif sivil mimari örneklerinden birisidir. Konak Defterdar Hasan Talat Efendi tarafından kız kardeşi Hazeran Hanım adına 1872 yılında yaptırılmıştır. Diğer kapı Hatuniye Cami avlusu ile bağlantılıdır.
Çift kanatlı selamlık kapısından alçak tavanlı bir mekana girilir. Dört köşede birer oda ve odaların arasında orta sofanın uzantıları eyvanlar yer alır. Batı eyvanlarını giriş kata bağlayan sade korkuluklu ahşap merdivenler işgal eder. Katlarda oturma ve yatak odaları, avlu, kahve odası, ocaklı oda, ebeveyn ve selamlık odaları ile hela sofa etrafında yer almaktadır.
Amasya’nın Kaleleri ve Kaya Mezarları
Amasya Kalesi
Şehrin ve Yeşilırmağın kuzeyinde bulunan Harşane Dağı adlı dik kayalıklar üzerindedir. Kalenin Belkıs, Saray, Maydonos ve Meydan adlarına dört kapısı, kale içinde Cilanbolu adlı su kuyusu, sarnıç, zindan bulunmaktadır. Kaleden 70 m. aşağıda Yeşilırmağa ve kral mezarlarına kadar uzanan M.Ö. III. yüzyıla ait merdivenli yer altı yolu, burç ve cami kalıntıları vardır.
Kral Kaya Mezarları
Amasya Kalesi eteklerinde düz bir duvar misali dikine uzanan kalker kayalara oyularak yapılmış olan 5 adet mezar, yapıları ve mevkileri itibariyle ilk bakışta dikkati çekmektedir. Çevreleri oyularak ana blok kayadan tamamen ayrılmışlar ve kaya bloklarına merdivenlerle bağlanmışlardır. Vadi içerisinde irili ufaklı toplam 18 adet kaya mezarı bulunmaktadır. Amasya’da doğan ünlü coğrafyacı Strabon’un (M.Ö. 63-M.S. 5) verdiği bilgiye göre kaya mezarları Pontus krallarına aittir.
Aynalı Mağara (Kaya Mezarı)
Çevre yolunun Samsun güzergahından sağa ayrılan Ziyaret beldesi yolu üzerinde, şehir merkezine yaklaşık üç kilometre uzaklıktadır. Kral Kaya Mezarlarının en iyi işlenmiş ve tamamlanmış olanıdır. Tonoz kısmında 6′sı sağda, 6′sı solda olmak üzere 12 havari tasviri ile kuzey ve güney duvarlarında bir takım kadınlı erkekli figürler, doğu cephesinde ise İsa, Meryem ve Yoannes’ten oluşan bir kompozisyon bulunmaktadır.
Ferhat Su Kanalı
Kentin su ihtiyacını karşılamak için Helenistik dönemde yapılmış olan su kanalı yaklaşık 75 cm. genişliğinde 18 km. uzunluğundadır. Terazi sistemine göre kanallar oyularak, tünel açılarak bazı yerlerinde duvarlar örülerek inşa edilmiştir.
Amasya’nın Medreseleri
Bimarhane (Darüşşifa)
İlhanlı döneminden günümüze ulaşan tek eserdir. İlhanlı Hükümdarı Sultan Mehmet Olcaytu ve hanımı Ilduz Hatun adına 1308 yılında yaptırılmıştır. Yapının özellikle ön cephesi sanat bakımından değerlidir. Sadece Amasya Bimarhanesine mahsus bir özellik olan kapı kilit taşında diz çökmüş vaziyette insan kabartması mevcuttur.
Sultan II. Bayezid Külliyesi
Sultan II. Bayezid adına 1485-86 yılında yaptırılan külliye; cami, medrese, imaret türbe ve şadırvandan oluşmaktadır. Her iki minare hizasında bulunan yaşlı çınar ağaçlarının külliye ile yaşıt olduğu tahmin edilmektedir.
Haliliye Medresesi
Gümüşhacıköy İlçesi Gümüş Beldesi merkezinde bulunan eser, Çelebi Sultan Mehmed’in Beylerbeyi Halil Paşa tarafından 1413 de yaptırılmıştır. Kare planlı kapalı avlulu bir medresedir.
Kapı Ağa Medresesi
Sultan II. Bayezid’in Kapı Ağası Hüseyin Ağa tarafından 1488 yılında yaptırılmıştır. Ön Asya ve Selçuklu mezar anıtlarında görülen sekizgen plan şeması fonksiyon itibariyle ilk defa bu medresede tatbik edilmiştir.
Diğer Medreseler;
- Gökmedrese (1267)
- Çelebi Mehmed Medresesi (1415) Merzifon
- Büyük Ağa Medresesi (1488)
- Küçük Ağa Medresesi (1463- 1464)
- Hakala Yolpınar Köyü Kasım Bey Medresesi (1463- 1464)
Amasya’nın Camileri
Burmalı Minare Cami, Gökmedrese Cami görülmeye değerdir. Amasya’nın diğer önemli camileri Gümüşlü Cami, Bayezid Paşa Cami, Yörgüç Paşa Cami, Sofular Abdullah Paşa Cami,Şirvanlı (Azeriler) Cami, Abide Hatun Cami ve Halifet Gazi Kümbetidir.
Gök Medrese Cami (Merkez)
Selçuklu valilerinden Torumtay’ın (1267) Amasya’da yaptırdığı kabul edilen Gökmedrese Cami, belirli şekilde derinliğine uzanan, kubbe ve tonozlarla örtülü, üç nefli bir yapıdır. Kesme taş mimarisi, olgun nispetleri ve sade süslemeleriyle ağırbaşlı ciddi bir üsluptadır. Caminin çok uzun olan giriş bölümü medrese olarak kullanılmıştır.
Burmalı Minare Cami (Merkez)
Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Vezir Ferruh ve kardeşi Haznedar Yusuf tarafından 1237-1247 yıllarında yaptırılmıştır. Girişin sol tarafındaki cepheye bitişik sekizgen biçimli klasik Selçuklu kümbeti ve sonradan eklenmiş burmalı minaresi caminin belirgin özelliklerindendir.
Sultan II. Bayezıt Külliyesi (Merkez)
Sultan II. Bayezıt adına 1485-86 yılında yaptırılan külliye; cami, medrese, imaret türbe ve şadırvandan oluşmaktadır. XV. yüzyılın son çeyreğinde yapılan, yan mekanlı (L planlı) cami mimarisinin gelişmiş son örneğidir. Caminin iki minaresi vardır. Batıda medrese, doğuda imaret ve konukevi vardır. Her iki minare hizasında bulunan yaşlı çınar ağaçlarının külliye ile yaşıt olduğu tahmin edilmektedir.
Diğer Camileri
- Fethiye Camii (Bizans- Danişmend 11. Yy.)
- Gümüşlü Camii (1326)
- Saraçhane Camii (1372)
- Çilehane Camii (1413)
- Medreseönü Camii (1427) Merzifon (II. Murad Camii)
- Yörgüç Camii (1428)
- Yörgüç Rüstem Paşa Camii (1429) Gümüş
- Hızırpaşa Camii (1466)
- Kilari Süleyman Ağa Camii (1489)
- II. Bayezid Külliyesi (1486)
- Mehmet Paşa Camii (1486)
- Şamlar Ayas Ağa Camii (1495)
- Sofular Abdullah Paşa Camii (1502)
- Hatuniye Camii (1510)
- Pir Mehmet Çelebi Camii (15. Yy.)
- Temenna Mescidi (1567)
- Sofular Camii (15- 16. Yy.) Merzifon
- Bozacı Camii (16- 17. Yy.) Merzifon
- Merzifonlu Kara Mustafa Paşa C. (1666)
- Darphane Camii (18. Yy.) Gümüş
- Maden Camii (1800) Gümüş
- Azeriler Camii (1876- 1895)
Amasya’nın Ahşap Camiler
- Abide Hatun Camii (1680)
- Eyüp Çelebi Camii (1725) Merzifon
- Hacı Hasan Camii (1714) Merzifon
- Çay Camii(1774)
- Eski Kışlacık Köyü Camii (1865)
- Aşağı Baraklı Camii (1870)
- Kaleköy Camii (1870)
- Yukarı Baraklı Camii (1875)
- Ziyaret Camii (19. Yy.)
- Şıhlar Köyü Camii (1924)
- Eliktekke Köyü Camii (1928)
- Müftü Camii (20. Yy.) Gümüşhacıköy
- Kızılca İstasyon Camii (1956)
Amasya’nın Hanları, Hamamları ve Çarşıları
Ezine Han
Amasya – Tokat Karayolunun 35. km.sinde bulunan Ezinepazar beldesi içerisinde yolun sol yanındadır. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad’ın hanımı Mahperi Hatun tarafından yaptırılmıştır.
Taşhan
Merzifon ilçesinde, 17. yüzyıl mimarı üslubunda dikdörtgen planla yapılmıştır.
Bedesten
Merzifon ilçesinde, dikdörtgen planlı, kubbeli dış cephelerde dükkanlarla çevrilidir.
Eski Hamam
Merzifon ilçesindedir. Kitabesine göre 1678 yılında yaptırılmıştır.
Amasya’nın Diğer Hamamları
- Karsavul Hamamı (Roma)
- Yıldız Hamamı (13. Yy.)
- Arkut Bey Hamamı (13. Yy.)
- Çifte Hamam- Merzifon (1388)
- Hızırpaşa Hamamı (15. Yy.)
- Mustafa Bey Hamamı (1436)
- Kumacık Hamamı (15. Yy.)
- Çukur Hamamı (15. Yy.)
- Sinan Paşa Hamamı- Uluköy (15. Yy.)
- Kızlar Sarayı Hamamı (15. Yy.)
- Gediksaray Hamamı (15. Yy.)
- Ziyaret Hamamı (15. Yy.)
- Çayüstü Köyü Hamamı- Suluova (15. Yy.)
- Maarif Hamamı- Merzifon (16. Yy.)
- Maarif Hamamı- G. Hacıköy (16. Yy.)
- Paşa Hamamı- Merzifon (1677)
- Tuz Pazarı Hamamı- Merzifon (1677)
- Ekin Pazarı Hamamı- G. Hacıköy (1658)
- Eski Hamam- Gümüş (19. Yy.)
Amasya’nın Kaplıcaları
Terziköy Kaplıcası ilin önemli kaplıcasıdır. Gözlek Kaplıcası, Hamamözü (Arkut Bey) Kaplıcası ve Ilısu Kaplıcası diğer kaplıcalarıdır.
Terziköy Kaplıcası
Terziköy Kaplıcasının Yeri : Amasya’nın güneyinde belediye ve mücavir saha dışındadır.
Terziköy Kaplıcasına Ulaşım : Amasya il merkezine 30 km. uzaklıktadır
Terziköy Kaplıcasında Suyun Isısı : 37oC
Terziköy Kaplıcasının PH Değeri : 6,6
Terziköy Kaplıcasının Özellikleri : Bikarbonatlı, Kalsiyumlu, kısmen Karbondioksitli bir bileşime sahiptir.
Terziköy Kaplıcasından Yararlanma Şekilleri : İçme ve banyo kürleri
Terziköy Kaplıcasının Tedavi Ettiği Hastalıklar : Romatizma, mide ve bağırsak, böbrek ve idrar yolları, beslenme bozukluğu gibi hastalıklarda olumlu etki yapar.
Terziköy Kaplıcasında Konaklama :90 yataklı bir motel tesisi mevcuttur.
Amasya’nın Mesire Yerleri
Yedi Kuğular Kuş Cenneti (Yedikır Barajı) Amasya -Suluova karayoluna 7 km. uzaklıkta bulunur. Baraj gölü çevresinde yer alan doğal güzelliği, yürüyüş parkuru, DSİ sosyal tesisleri ve balık üretim tesisleri ile amatör balık avcılığı nedeniyle bölgenin çekici piknik alanı durumundadır. Göl; kuğu, yabankazı, yaban ördeği, angut, karabatak ve balıkçıl vb. 34′den fazla kuş türünün barındığı bir kuş cenneti haline gelmiştir.
Borabay Gölü Amasya- Taşova karayolunun 44. km.sinden sola ayrıldıktan sonra Taşova-Samsun karayolunu 14. km.den tekrar sola ayrılarak ulaşılan, doğa harikası Borabay Gölü ve çevresi Turizm merkezi ilan edilmiştir.
Ormanlık alan içerisinde her biri 3 yataklı 9 adet bungalov tipi evler, gazinosu kamp imkanı, piknik alanları, doğa yürüyüşü ve dinlenme imkanları nedeniyle yerli ve yabancı ziyaretçilerin uğrak merkezi durumundadır.
Baraklı Şelalesi Taşova ilçesinde,Taşova İlçesine 30 km. uzaklıkta olan Özbaraklı beldesi sınırları içerisindedir.
- Kuş Gözlem Alanı
- Yedikır Barajı
- Müzeler ve Örenleri
- Hazeranlar Konağı Etnografya Müzesi
- Alpaslan Müzesi
- Örenyerleri
- Kral Kaya Mezarları
Sakala çarpan çorbasının bir parça farklısı: Çatal çorba
Bu nefis çorba karnınızı öyle bir doyurur, damaklarda öyle bir şenlik olur ki ana yemeğe yer kalmaz, bizden söylemesi.Yeşil mercimek, yarma ve kıymanın başrolleri paylaştığı bu çorba, içindeki tüm malzemelerin besleyiciliği ve lezzeti sayesinde bir kasesiyle doyurabilecek güçte.
Sadelikten gelen güzellik: Helle çorbası
Aynı şekilde pirinç yerine mercimek ile de yapılabilen bu çorbanın her hali ayrı bir güzel oluyor. Hele çorbası pirincin lezzetiyle dolu çorbalardan. Tabii yapımında en hasından tereyağı kullanılması da onun lezzetini katlayan en önemli faktörlerden sayılıyor.
Böyle dolma görülmedi: Bakla dolması
Bitti sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Çünkü bu güzelliğin üzerine bir de enfes kaburgalar sıra sıra diziliveriyor. Sonrası mutluluk, sonrası sonsuz bir lezzet oluyor.Özene bezene hazırlanan iç harcın yaprağıyla buluşması yetmiyor bu tarifte. İçine bakla da dahil oluyor.
Gurme damaklara: Mumbar – işkembe
Genellikle koyun işkembesi ve mumbarı kullanılarak hazırlanan bu yemeğin içinde bulgurlu ve maydanozlu bir harç da yerini alır. Uzun ve bol emek isteyen yapımının ardından sofranın baş köşesindeki yerini alır.
Müptelası olunur: Patlıcan çullaması
Patlıcan, biber ve maydanoz gibi birbirine pek yakışan sebzelerin bir arada yer aldığı bu tarif, Amasya’nın yöresel lezzetlerinin en bilinenlerinden. Bir kez tadına bakan bir daha vazgeçemiyor, bu lezzete müptela olunuyor.
Amasya usulü de ayrı bir nefis: Keşkek
Keşkek, küçük farklılıklarla pek çok yörede yapılıyor, biliyoruz. Ama Amasya usulü keşkeği denemeden de olmaz diyoruz. Neden derseniz, bu keşkeğin içinde iri yarmalara eşlik eden koyun budunun yanı sıra bir miktar çemen de bulunuyor. Çemenin o kendine özgü lezzeti işin içine girince bildiğimiz keşkek adeta sınıf atlıyor.
Görür görmez tatmak istersin: Bat yemeği
Adından başlayan ilgi çekiciliği, içindekileri öğrenince yerini iştaha bırakacak. Tokat mutfağında da önemli bir yeri olan bu yemek, dövülmüş ceviz, köftelik bulgur, mercimek, salça ve soğan gibi lezzetlerin bir araya gelmesi, ardından da salamura yapraklarla buluşup afiyetle yenmesiyle insanı mutlu sona kavuşturuyor.
Ayva, bir yemeğe hiç bu kadar yakışmamıştı: Ayva gallesi
Ayva gallesinin temel malzemeleri arasında ayva, nohut ve et bulunuyor. Et, genel olarak koyun etinden tercih ediliyor. Bir kez tadına bakınca insanın tarifini almadan Amasya’dan dönmesi mümkün olmuyor. Tadı öyle bir damağınızda kalır ki inanamazsınız.
Az malzemeli dev lezzet: Hasuda tatlısı
Nişasta, toz şeker, tereyağı, su ve ceviz içinden oluşan bu az malzemeli dev lezzet, Amasya’ya gider gitmez denemeniz gereken lezzetlerin başında geliyor. Hasuda, yeni favori tatlınız olmaya aday.
Pekmezlisi de ayrı bir efsane: Dene hasudası
Onu zaten çok seviyorduk: Kalburabastı
Kalburabastı zaten pek yakından bildiğimiz, çok da sevdiğimiz tatlılardan. Şekliyle kalbimizi ayrıca çalan bu güzelim şerbetli tatlıyı bir de Amasya’da denemeden olmaz. Yolunuz Amasya’dan geçecekse en hasından kalburabastı yemek de aklınızda bulunsun.
Çok şık, çok sevimli: Elma tatlısı
Amasya’nın misler gibi kokusu ve efsane lezzetiyle en ünlü tatlarından olan elmaları kütür kütür yemek zaten yeteri kadar güzeldi. Ama onun cevizle, tarçınla, çeşit çeşit lezzetle bir araya geldiği tatlı halini de denemeden olmazdı. Kısacası, denemeden dönmeyiniz efendim.
Bu lezzete kimse hayır diyemez: Amasya çöreği
Adını Amasya’dan alan, şehrin mutfağına ait en özel, en güzel tatlardan Amasya çöreği. Ceviz ve haşhaşın güçlerini birleştirip özene bezene hazırlanan hamurlarla bir araya gelmesi sonucu oluşuyor. Bir yiyen bir daha vazgeçemiyor.
Not: Amasya’ya yolunuz düşerse şehrin bu yemeklerinin yanı sıra o mis kokulu nefis elmalarından, ciğer sarmasından, göbek dolmasından ve kabak kavuklu pilavından tatmayı unutmayın. Bu şehrin mutfağı öyle zengin ki kilo almadan dönmek imkansız. 🙂
Kaynak: https://yemek.com/amasya-yemekleri/sayfa/12
Amasya İli Tarihi
Eski bir tarihe sahip olan Amasya ile Türkiye’nin Karadeniz Bölgesinde yer alan ilerimizden birisidir. Bir çok medeniyete ev sahipliği yapan Amasya’da bilinen en eski tarih Hititlere aittir. Hititlerden sonra ise Frigler, sonrasında Kimmer, İskitler derken Lidya, Pers imparatorluğu derken, Hellen, Pontus, Roma İmparatorluğu hakimiyeti altına giren Amasya sonrasında ise Bizans, Danişmend, Selçuklu, İlhanlı ve Osmanlı hakimiyetleri altında kalmış ve günümüze bu şekilde gelmiştir.
Amasya Kısa Tarihi
Yapılan arkeolojik araştırma ve bulgulara göre Amasya’da ilk yerleşme M.Ö. 5500 yıllarında başlayıp Hitit, Frig, Kimmer, İskit, Lidya, Pers, Hellen, Pontus, Roma, Bizans, Danişmend, Selçuklu, İlhanlı ve Osmanlı dönemlerinde de kesintisiz olarak devam etmiştir.
Pontuslar (M.Ö.333 – M.Ö.26) tarafından yapılan Kral Kaya Mezarları, günümüze kadar ulaşarak kentin anıt eserleri arasına girmiştir.
700 yıl Bizans egemenliğinde kalan Amasya, Melik Ahmet Danişmend Gazi tarafından 1075 yılında fethedilerek bu kentte ilk Türk – İslam Egemenliği kurulmuştur.
Osmanlı Anadoluda Türklerin ilk şehir hayatına geçiş yaptıkları yerlerden birisi de Amasya olup öz be öz Türk oymaklarının Amasya ve civarında yerleşmiş olması, korunaklı bir yapıya sahip olması nedenleri ile Osmanlı Şehzadelerinin Amasyada yetiştirilmesi uygun bulunmuştur. Bu Sebeplerledir Şehzade Çelebi Mehmet Timur nedeni ile dağılan Anadolu birliğini Amasya ve civarındaki Türkmenlerden sağladığı güçle tekrar sağlamıştır. . Şehzade Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmet, Şehzade Murat (II), Şehzade Ahmet Çelebi, Şehzade Mehmet (II), Şehzade Alâeddin, Şehzade Bayezid (II)), Şehzade Ahmet, Şehzade Murat, Şehzade Mustafa, Şehzade Bayezid ve Şehzade Murad (III) çeşitli tarihlerde Amasya’da Valilik yapmışlardır. Bu dönemde kentte birçok ilim admı yetişip saray, çeşme, medrese, cami, türbe v.b. kalıcı eserlerle, şehir bir kültür merkezi olarak tarihteki yerini almıştır.
Tarihin akışı içerisinde önemli roller üstlenen Amasya, Kurtuluş Savaşı sırasında yine ön plana çıkmış, Kurtuluş mücadelesinin planları bu kentte hazırlanmıştır.
Amasya İlinin Adı Nereden Gelmiştir?
Amasya’nın bilinen ilk adı “Amaseia“‘dır. Bu isim dünyanın ilk coğrafyacısı olarak bilenen Strabon tarafından verilmiştir. “Amaseia” amozonlardaki yaşayan halkın kraliçelerine verdikleri isimdir.
Eskiçağda bir çok Anadolu şehrinin kurucu (KTICIC) tanrısı veya kahramanının olduğu bilinmektedir. Bu mitolojik kuruluş Amasya için de geçerlidir.
Roma İmparatoru Septimius Severus (M.S. 193-211) dönemine ait bir Amasya sikkesi üzerinde yer alan ERMHC KTICAC THN POLIN yazıtından hareketle Hermes’in Amasya kentinin kurucu tanrısı olduğu kabul edilmektedir.
Bu kısa açıklamadan sonra Amasya adının tarihçesine gelecek olursak; Hitit belgelerine göre Amasya’nın bilinen ilk adının Hakmiş [Khakm(p)is] olduğu sanılmaktadır. Bu isimin Perslerin Amasya’yı fethine kadar devam ettiği değerlendirilmektedir.
Amasya’nın Mitridates Krallığı Dönemi’ndeki adı “Amasseia” dır. Özellikle M. Ö. II. yüzyıldan itibaren darp edilen Amasya şehir sikkelerinde AMASSEİA ibaresi açıkça görülmektedir. Zaten coğrafyacı Strabon’da Amasya için Amaseia sözcüğünü kullanmaktadır.
Amaseia sözcüğü, “Ana” anlamına gelen ve özellikle “Ana Tanrıça” yı kasteden ‘Ama’ ve onun çeşitlemesi olan ‘Mâ’ ibaresi ile bağlantılıdır. Bundan hareketle denilebilir ki Amaseia “Ana Tanrıça Mâ’nın şehri” anlamına gelmektedir.Ana Tanrıça Mâ, Perslerin Anadolu’yu fethinden sonra tapımı yaygınlaşan doğu kökenli bir tanrıçadır. Aynı zamanda bu tanrıça Mitridates ve Kapadokya’nın yerel tanrıçasıdır. Amaseia sözcüğü de Persler zamanındaki asıl söyleniş şeklinin Hellen ağzına uydurulmuş biçimidir.
Roma döneminde Amaseia adı fazla bir değişikliğe uğramadan AMACIAC (Amasia) olarak kullanılmıştır. Örneğin, İmparator Septımıus Severus, Caracalla ve Severus Alexander döneminde darp edilmiş Amasya şehir sikkelerinde AMACIAC adını görmekteyiz. Bizans Devri’nde de Amasia adının değişmeden devam ettiği bilinmektedir. Amasya’nın adı Danişmendliler zamanında ise bazen Amasiyye, bazen de Şehr-i Haraşna olarak anılmıştır. Selçuklu, İlhanlı, Beylikler ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde de Amasya adı herhangi bir değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelmiştir.
- Amasya (il merkezi)
- Göynücek.
- Gümüşhacıköy.
- Hamamözü
- Merzifon.
- Suluova.
- Taşova.
Tarım: Irmak ve derelerin meydana getirdiği koridor halindeki vadilerde yapılır. Bu vadiler akarsuların getirdiği alüvyonlu topraklarla zengindir. Taşova ve Suluova en bereketli yerleridir. Tahıllardan en çok buğday ekilir.
Tütünü kalitelidir. Turhal civarında ise bol mikdarda şekerpancarı yetiştirilir. Meyve ve sebzesi çoktur. Bamyası meşhurdur. Sultani cinsi taze iken tüketilir, kara bamya ipe dizilerek kurutulur ve bütün sene kullanılır.
Elması meşhurdur, küçük cinsine “misket” büyük cinsine “kabak” denir. Misket güzel kokuludur. Ayrıca mısır, fasulye, pamuk, nohut, arpa, haşhaş, kenevir, patates yetişir. Üzüm bağları ve bostan bakımından zengindir.
Hayvancılık: Arazinin yarısından fazlası otlaktır. Üçte ikisi ekime elverişlidir. Mer’alar fazladır. 550 bin baş hayvan bu mer’alarda otlar. Ayrıca, arıcılık, ipekböcekçiliği yapılır. Bir zamanların ünlü ipek kozacılığı yerini kiraza terk etmiştir.
26.048 dekarlık bir sahada kurulan, Gökhöyük Devlet Üretme Çiftliğinde meyvacılık ve hayvancılık yapılmaktadır.
Sanayi: Amasya ilinde sanayi gelişmemiştir. Şeker fabrikası, tuğla, kiremit, un, iplik, tekstil ve maya fabrikaları ve Amasya Motor Yenileme Sanayii vardır.
Kaynak: http://www.cografya.gen.tr/tr/amasya/ekonomi.html
Evlenme Adetleri: Yörede evlenme yaşı yirmili yaş civarıdır. Genellikle tek eşliliğin tercih edildiği yörede, akrabalarla evlendirme isteği ön plandadır. Mirasın bölünmemesi amaçlandığından alınacak gelinin veya damadın aynı kültürden, tanıdık bir yerden olması da etkendir. Bir genç evlenme isteğini ailesine hissettirebilmek için, babasının ayakkabısının birisini ters çevirir, bazen de ayakkabıyı kapı eşiğine çivi ile çakar veya baba yanında iken ayakkabısını ters giyer (sağ ayakkabı sola, sol da ayakkabı sağa). Bu; ‘beni evlendirin’ anlamına gelir. Genç kızlar, evlenme isteklerini bazen davranışlarındaki canlılıkla, bazen de aile fertleriyle geçimsizlik olarak dışa vururlar. Evlenemeyen kızların kısmetlerinin bağlı olduğuna inanılır ve açılması için evliyalara gidilip dua edilir, Cuma günleri selâ vakti kilit açılır. (bahtım böyle açılsın diye). Evlenecek çağa gelmiş erkek için, düşünülen kızın evine gidilir. Öncelikle kızdan su istenir, bardağın ve halıların temizliğine, evin düzenine bakılır. İzlenim olumlu ve gençler de birbirini beğenmişse birkaç gün sonra dünür gidilir ve buna ‘dünür düşme’ denir. Erkek tarafının aile büyükleri, oğullarına almayı düşündükleri kız evine giderler. Yapılan sohbet içerisinde en yaşlı kişi konuya girer ve ‘Allah’ın emri Peygamberin kavliyle kızınızı oğlumuza istiyoruz’, kız evi de ‘kısmetse olur’ derler. Ancak, kız hemen verilmez, birkaç kez gidilir. Kız evi, kızı vermeye niyetliyse, erkek tarafını araştırıp soruşturduktan sonra, uygun görülmüşse, gelmeleri için haber gönderir.
Kına Gecesi:Cumartesi akşamı kız evinde kına gecesi yapılır. Kızın annesi tarafından karılan kına, bir tepsi ortasına konulup etrafına mumlar dikilir. Bulunulan mekanın orta kısmına oturan geline kına seti giydirildikten sonra kına türküleri ve ilahilerle gelin ağlatılır. Avucuna altın konularak geline kına yakılır. Davul zurna eşliğinde damatla birlikte kız evine kına almaya gelinir. Karılmış olarak hazır duran kına, etrafında mumlar, çerez, havlu, mendil konulan tepsi içerisinde damadın sağdıcına satılır. Kına alındıktan sonra (köy ise kız evinden bir de tavuk alınarak) oynaya oynaya erkek evine dönülür.
Damat Kınası:Damada kına yakılırken; sağdıç parmağını kınaya banarak elini yukarı kaldırır, bir iki üç diye saydıktan sonra bekar gençler kınalı parmağa ulaşmaya çalışırlar. Kim önce kınayı almışsa ilk onun evleneceğine inanılır. Kalan kına damadın arkadaşlarına dağıtılır (darısı bekarların başına olsun diye). Kına gecesinde gelinin ve damadın yanında arkadaşları kalır, bu gecede gelinin ayakkabısının altına bekar kızların isimleri yazılır, kimin ismi silinirse onun evleneceğine inanılır.
Gelin Alma:Pazar günü, gelin getirmek üzere gelin arabası süslenir. Akraba, arkadaş, komşu, ve ahbaplara ait araçlardan oluşan konvoyla, gelin evine hareket edilir. Kız evince, gelen araçlara yemeni, şifon, havlu gibi hediyelik takılır. Gelin alıcılardan, genç kızlar bahşiş almak için kapıyı açmazlar ve gelin sandığının üstüne de otururlar. Düğün kahyasınca bahşişler verilir, kapılar açılıp gelinin çeyizi taşınır. Gelin çeyizi yüklenirken alınan “müjde yastığı” damat evine getirilip (gelin geliyor anlamındadır) evde bekleyen kaynanaya bahşiş karşılığı verilir. Gelinin beline, erkek kardeşi kırmızı ‘kardeş kuşağı’ nı bağlar. Gelin, yakınları ile vedalaştıktan sonra babası tarafından gelin alıcılara teslim edilip dualar okunur. Gelin gezdirilerek damadın evine getirilir. Kaynata, bahşiş vermeden gelin arabadan inmez. Gelin eve girmeden, damat yüksek bir yerden gelinin üzerine çerez ve bozuk para serper veya kaynana içinde bozuk para bulunan bir çömleği kırar (kötü huylardan kurtulsun, bolluk olsun diye). Gelin; kuzu postuna bastırılır (kuzu gibi olması için). Eline verilen yağı, kapı eşiğine sürer (yağ gibi eriyip evine ısınsın diye). Üzerine basıp geçmesi için ayağının altına demir leğen konulur (demir gibi sağlam olsun diye). Gelin içeriye girdikten sonra, kendi çeyiz sandığının üstüne kıbleye doğru oturtulur, kucağına erkek çocuk verilir. Gelin, kaynanaya, görümcelere ve orada bulunanlara şeker verir (tatlı dilli olalım diye). Çevreden gelin görmeye gelinir.
Düğün:Erkek evinde, davul-zurna ekibi cuma gününden itibaren çalmaya başlar, düğün evinin belli olması için bayrak dikilir, düğün kahyası, yiğitbaşı tespit edilir. Gelin ve damat adayları tarafından sağdıç (gelin ve damadın düğün boyunca her işini takip eden tecrübeli bir kişi) seçilir. Gelen misafirlere yemek ikram edilir. Buna danışık yedirme denir. Cumartesi günü, köyde ise geniş bir mekan, şehirde ise düğün salonunda kız ve erkek tarafları bir araya gelir. Müzik eşliğinde eğlenilir, davetlilere ikramlar yapılır. Düğün, gelin ve damada takı takılması ile son bulur. Bütün masrafları erkek evi karşılar.
Asker Uğurlama:Askere gidecek gençleri; haftalar öncesi akraba, komşu ve ahbaplar sırayla yemeğe davet eder, harçlık, giyecek gibi hediyeler verirler. Gençler askere gidecekleri gün bütün yakınları tarafından davul – zurna eşliğinde halaylarla, dualarla uğurlanır.
Sünnet Düğünü:Sünnet düğünleri genellikle hafta sonları yapılır. Sünnet olacak çocuk hamama götürülür. Sünnet elbisesi giydirilir. Gelen davetlilerle birlikte araç konvoyu oluşturulur, sünnet olacak çocuğa ve arkadaşlarına çevre gezisi yaptırıldıktan sonra eve getirilerek sünneti yapılır. Gelen davetliler, çocuğu ziyaret ederek hediyelerini verirler. Yemekler ikram edilir, sazlı sözlü eğlenceler yapılır. Ayrıca mevlit okutarak sünnet yapanlar da vardır.
Yöresel Halk Oyunları:Genellikle düğünlerde, kına gecelerinde, özel gecelerde ve askere giden geçler uğurlanırken oynanmaktadır.
1-Yelleme :Bu oyun daha çok askere giden gençler tarafından oynanır. Özünde yiğitlik duygusu taşımaktadır.
2-Mahir Çavuş :Mahir Çavuş, Amasya’nın Göynücek İlçesi’nde yaşamış olan bir yiğittir. İlçenin bir köyünde yaşayan bir kıza sevdalıdır. Onların sevgisine ithaf edilen bu oyun, yöre halkı tarafından halen oynanmakta, benimsenip sevilmektedir.
3-Sim Sim :Ateş etrafında dönülerek, bir el arkada, diğeri havaya kaldırılarak davul-zurna eşliğinde oynanır. Diğer oyuncu kendini göstermeden ortada oynayan kişiye vurarak kovmak amacıyla, nara atarak hızlı bir şekilde oyuna girer ve gösterisini yapar. Burada önemli olan, oyuncunun hareketlerinin çabukluğu ve oyunundaki estetiktir. Ayrıca, anlaşan iki oyuncu karşılıklı gösteri yaparlar.
EFSANELER
Amasya’da yüzyıllardır anlatıla gelen efsaneler vardır. Ferhat ile Şirin, Güzelce Kız (Aynalı Mağara), Kurtboğan, İnci Baba, Serçoban, Lokman Hekim ünlü olanlarıdır.
1-Ferhat ile Şirin:Ferhat, nakkaşlık yapan, Şirin’e sevdalı yiğit bir delikanlıdır. Saraylar süsler, fırçasından dökülen zarafetin Şirin’e olan duygularının ifadesi olduğu söylenir. Amasya Sultanı Mehmene Banu’ya, kız kardeşi Şirin için, dünürcü gönderir Ferhat. Sultan; Şirin’i vermek istemediği için olmayacak bir iş ister delikanlıdan. “ Şehir’e suyu getir, Şirin’i vereyim” der, demesine de su, Şahinkayası denen uzak mı uzak bir yerdedir. Ferhat’ın gönlündeki Şirin aşkı bu zorluğu dinler mi? Alır külüngü eline, vurur kayaların böğrüne böğrüne. Kayalar yarılır, yol verir suya. Zaman geçtikçe açılan kayalardan gelen suyun sesi işitilir sanki şehirde. Mehmene Banu, bakar ki kız kardeşi elden gidecek, sinsice planlar kurarak bir cadı buldurur, yollar Ferhat’a. Su kanallarını takip edip, külüngün sesini dinleyerek Ferhat’a ulaşır. Ferhat’ın dağları delen külüngünün sesi cadıyı korkutur korkutmasına da, acı acı güler sonra da. “Ne vurursan kayalara böyle hırsla, Şirin’in öldü. Bak sana helvasını getirdim” der. Ferhat bu sözlerle beyninden vurulmuşa döner. “Şirin yoksa dünyada yaşamak bana haramdır” der. Elindeki külüngü fırlatır havaya, külüng gelir başının üzerine bütün ağırlığıyla oturur. Ferhat’ın başı döner, dünyası yıkılmıştır zaten “ŞİRİN !” seslenişleri yankılanır kayalarda. Ferhat’ın öldüğünü duyan Şirin, koşar kayalıklara bakar ki Ferhat cansız yatıyor. Atar kendini kayalıklardan aşağıya. Cansız vücudu uzanır Ferhat’ın yanına. Su gelmiştir, akar bütün coşkusuyla, ama iki seven genç yoktur artık bu dünyada. İkisini de gömerler yan yana. Her mevsim iki mezarda da birer gül bitermiş, sevenlerin anısına, ama iki mezar arasında bir de kara çalı çıkarmış. iki sevgiliyi, iki gülü ayırmak için.
2-Güzelce Kız (Aynalı Mağara Efsanesi):Güzelce Kız, bir kral kızıdır. Dünyalar güzelidir. O kadar güzeldir ki; görenler dayanamaz, yıldırım düşmüş gibi kendilerinden geçerler. Bu yüzden genç kız, hep peçeli gezer, güzel yüzünü kimseye gösteremez. Artık zamanı gelmiştir diye düşünen babası, dört bir yana haberciler çıkarır kızını evlendirecektir ama kim kızının peçesini açıp güzelliğine dayanır, onu dünya gözüyle seyredebilirse kızını ona verecektir. Bu çağrıya yedi iklim, dört bucaktan şehzadeler, vezir çocukları, dünya zenginleri, yiğitler, bilginler, kısacası gençliğine, bilek gücüne güvenenler dört nala Amasya’ya gelirler. Amasya meydanında kurulan özel bölümde bulunan Güzelce Kız bekleyedursun. Kendine güvenen delikanlılar cesaretlerini toplayamaz, yanına yaklaşan ise peçesini kaldırmak istediğinde eli titrer, dizlerinin bağı çözülür. Bu sahneler günlerce devam eder. Bir gün fakir mi fakir, ama yiğit mi yiğit, gerçekten güzel, alımlı bir delikanlı “Ben de şansımı denemek istiyorum!” diye destur alıp tahtın yanına yaklaşır. Herkesin şaşkın bakışları arasında hiç vakit geçirmeden Güzelce Kız’ın peçesini kaldırır. O an öyle bir elektriklenme olur ki, bir aydınlanma, bir alev, bir ateş sarar etrafı. Kimse ne olduğunu anlayamaz. Meydanda bulunanlar korkudan yerlere kapanır. Sonra, sonsuz bir sessizlik içinden kömür kesilir iki genç, yan yana uzanmış şekilde. İki gencin cesedi, şehre yakın yerdeki bağ ve bahçelikler yanında bulunan kaya mezar içinde iki ayrı odaya gömülür. Bu kaya mezarının dışı güneşle birlikte Güzelce Kız’ın yüzü gibi parlamaya başlar. Bu parlaklığından dolayı da, daha sonra kaya mezarın adı ” Aynalı Mağara” diye ünlenir.
3-İğneci Baba:İğneci Baba ile kardeş olan Serçoban, Amasya merkeze bağlı Karasenir Köyü’ne yerleşir. Çobanlık ile geçimini sağlayan, hal ve hareketleri, ibadetinin sadeliği ile tanınır. Bir gün Amasya’da ayakkabıcılıkla geçimini sağlayan ağabeyi İğneci Baba’yı ziyarete gelir. Beraberinde de koyunlarından sağdığı sütü bir mendiline çıkılayıp hediye olarak getirir. Amacı, kendi mendiline koyduğu sütün, mendilden sızmadığını göstermektir. Serçoban mendilini kunduracı dükkanının duvarındaki bir çiviye asar. Bu sırada İğneci Baba dükkanında bir bayanın ayak ölçünü almaktadır. Serçoban, bayanın topuklarını görünce, “ne kadar da güzel” diye aklından geçirdiğinde çiviye asılan mendilden süt yavaş yavaş damlamaya başlar. İğneci Baba, kardeşinin niyetinde bozulmalar olduğunu sezer ama hiç birşey belli etmez. Bayan ayak ölçünü verip dükkandan ayrılınca, İğneci Baba, kardeşi Serçoban’a “ Keramet dağ başında ermekte değil, keramet burada, çıkındaki sütü damlatmamakta” der. Mezarı bugün özel bir mekan olarak hazırlanmış, Kocacık Çarşısı’ndadır.
Kaynak: http://amasyarehberi.blogspot.com.tr/2007/10/amasyanin-kltrel-zellikleri.html
Amasya’nın futbol, basketbol, voleybol, hentbol gibi farklı branşlarda faaliyet gösteren takımları vardır.