BURDUR HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
Akdeniz Bölgesi’nin batısında, Göller Yöresi olarak bilinen bölgede yer alan Burdur, geçmiş dönemlerde Ege Bölgesi’nden Akdeniz kıyılarına kadar uzanan yollar üzerinde önemli bir konaklama merkezi olmuştur. Cumhuriyet dönemi ile birlikte karayollarının düzelmesi ve demiryolu bağlantısının sağlanmasıyla günümüzde de bu işlevini sürdürmektedir. Kentin bugünkü adının, Antik çağlarda yöreye verilen “Polydorion” adından geldiği tahmin edilmektedir.
Şeker ve gülyağı fabrikaları Burdur ekonomisinde önemli yer tutar. Ayrıca üretilen el dokuması halılar, geleneksel el sanatları dericilik, bakırcılık ve göl turizmi de kentin önemli gelir kaynaklarındandır. Cilalı Taş devrinden bu yana yerleşimin bulunduğu Burdur ve yöresi, günümüze ulaşan buluntu ve kalıntılar yanında, daha geç yüzyıllara ilişkin yapılarla Türkiye’nin önde gelen arkeoloji ve sanat tarihi alanlarından biridir.
Burdur’a karayolu, demiryolu ve havayolu ile ulaşım mümkündür. İstanbul – Ankara – Antalya karayolu üzerinde yer alan Burdur’a; Marmara, Ege, İç Anadolu ve Akdeniz bölgelerinden karayolu ile ulaşabilirsiniz.
Burdur; İstanbul, İzmit, Eskişehir, Ankara, Kütahya, Balıkesir, İzmir, Manisa, Denizli ve Konya illerine demiryolu ile bağlıdır. Yaz ve kış aylarında sürekli olarak tren seferleri düzenlenmektedir. Burdur’a hava ulaşımı ise şehre yaklaşık 25 kilometre uzaklıkta bulunan Isparta Süleyman Demirel Havalimanı’ndan gerçekleşmektedir.
Burdur Tarihi Eserleri
Ulu Cami
Şehir merkezinde Pazar mahallesinde bir tepe üzerinde yer alan Ulu Cami Felekküddin Dündar Bey tarafından 1294 yılında yaptırılmıştır.
İncirhan
Bucak ilçesinin 7 km. batısına düşen İncirdere köyündedir. Anadolu Selçuklu sultanlarından Gıyaseddin Keyhüsrev bin Keykubad tarafından 13. yy.da yaptırılmıştır. Hanın en dikkat çeken tarafı oldukça büyük ve sade olan kitabeli giriş kapısıdır.
Susuz Kervansaray
Bucak ilçesi Susuz köyündedir. Anadolu Selçuklu devri 13. yy. kervansaraylarındandır. İpek Yolu üzerinde bulunur. Kareye yakın dikdörtgen planlı hanı en çok göze batan yeri batı cephesindeki giriş kapısındadır.
Burdur Konakları
İl merkezindeki sivil Osmanlı mimarisini yansıtan Taşoda, Çelikbaş, Baki Bey ve Mısırlı konakları görülmeye değer güzelliktedir.
Taş Oda
Burdur Merkez Pazar mahallesindedir. 17.yy.dan kalma Osmanlı sivil mimari örneklerinden biridir. Kınalı Aşiretinden Emin Bey tarafından yaptırılmıştır.Kültür Bakanlığınca 1978 yılında restorasyon çalışmaları başlatılmış ve 1988 yılında da bitirilmiştir. Bina iki katlıdır. Birinci kat taş, ikinci kat kerpiç ve ahşap yapı malzemesi ile inşa edilmiştir.
Bakibey Konağı ( Koca Oda )
Burdur merkez Değirmenler Mahallesi Divanbaba caddesindedir. 17.yy. Osmanlı sivil mimarisinin en güzel örneklerindendir. Kültür Bakanlığı tarafından kamulaştırıldıktan sonra 1988 yılında restorasyonu tamamlanmıştır. Bakibey Konağı, Koca Oda adıyla da bilinir. Bilinen en eski tapu kaydı 1830 yıllarında Reşit Bey üzerinedir. Ancak konağın Reşit Beyin dedesi Ahmet Paşa veya onun babası Çelik Mehmet Paşa zamanında yapılmış olması kuvvetle muhtemeldir.
Mısırlılar Evi
Burdur Merkez Oluklar altı Caddesinde yer almaktadır. Hinnaplı ev olarak adlandırılmıştır. Kültür Bakanlığı tarafından kamulaştırılmıştır. 19.yy. yapısıdır. İki katlı, taş temel üzerine bağdadi olarak yapılmış olup, çatısı alaturka kiremit ile örtülmüştür. Alt katta kışlık odalar ve kiler, üst katta ise ortadaki ince uzun sofaya açılan dört oda yer almaktadır. Tavanlar ahşap işlemelidir. Bol sayıda pencereler ışıklandırmayı sağlarlar ve ahşap kepenklidirler.
Burdur Milli Parkları
Burdur – Sütçüler Sığla Ormanı Tabiatı Koruma Alanı
Akdeniz bölgesinde, Burdur ili, Bucak ilçesi,Kızıllı köyü sınırları içerisinde bulunmaktadır. Saha 88.5 Ha.dır. Sütçüler ilçesine 59 km. mesafededir. Nadir ve tehlikeye maruz bir tür olan sığla ağacının en elit ve izole yayılışı bu sahada görülmektedir. Bilim ve eğitim amaçlı kullanımlarla gelecek nesillerin istifadesine sunulması düşünülmüştür. Sığla (Liquidambar orientalis),kızılçam (Pinus brutia),sığ saçlı meşe(Quercus callis), kızılağaç (Almus glutinosa), çınar(pilanatus orientalis) bitki türlerini oluşturmaktadır. Sahada dağ keçisi(cagra aegagrus), sincap(Sciurus vulgaris) çeşitli sürüngen ve amfil türleriyle çok sayıda yengeç bulunmaktadır.
Burdur Mağaraları
Sefer Yitiği Mağarası
Bucak İlçesi İncirdere Köyü İncirhan Kervansarayının hemen yakınındadır. Yeni keşfedilen mağarada eşsiz sarkıt ve dikitler bulunmaktadır.
İnsuyu Mağarası
Burdur-Antalya karayolunun 13 kilometresinde yoldan 900 m. doğuda, Mandıra köyündedir. Toplam 597 m. uzunluğunda yatay ve kuru bir mağaradır. Uygun ulaşımı bulunduğu için Türkiye’de turizme açılan ilk mağaralardan biridir. Kalker tortulanmalarından türlü şekil ve yapıda meydana gelen sarkıt ve dikitlerin teşekkül tarzları dikkate alınarak mağaranın binlerce yıl evvel teşekkül ettiği tahmin edilmektedir. Mağara içinde girintili-çıkıntılı muhtelif istikametlere açılan dehlizlerde yer alan irili ufaklı 9 göl mevcuttur. Mağara içinde serin ve temiz bir hava cereyanı vardır. Bir kısım mağara sularının şeker ve mide hastalıklarına şifalı olduğuna inanılmaktadır. Mağara civarında İl Özel İdaresince kurulmuş bir konaklama tesisi vardır.
Burdur Gölleri ve Barajları
Burdur Gölü
Şehir merkezine 4 km. uzaklıktadır. Burdur Gölü tektonik bir göldür. Dünyada nesli tükenmekte olan “dikkuyruk” ördeklerinin % 70’ine ev sahipliği yapmaktadır. Endemik kuş türlerinin barınma alanı olan Burdur Gölü uluslararası öneme sahip bir sulak alandır. 85 kuş türü yaşar.
Salda Gölü
Türkiye’nin en temiz ve derin gölüdür. Suyunun temizliği ve berraklığı ile Burdur’un en güzel mesire yeridir.
Karacaören Barajı
Aksu çayı üzerindeki baraj Bucak ilçesine 35 km uzaklıktadır. Bölgenin enerji ve sulama ihtiyacını karşılamanın ötesinde doğal güzellikleri ile mesire yeri olarak ilgi görmektedir.
Burdur Müzeleri ve Örenyerleri
Keraitae Örenyeri
Burdur’un Bucak İlçesinde bulunan Keraitae, antik bir kenttir. Bucak ilçesinde bulunan Belören Köyü’ndeki Keraitae diğer antik kentlere de yakındır. Sagalaasos Antik Kenti’ne 11 kilometre, Kremana Antik Kenti’ne 8-9 kilometre uzaklıktadır. Ulaşımı da oldukça kolaydır. Bucak’tan asfalt yolla ulaşabilirsiniz. Keraitae Antik Kenti’nde yapılan arkeolojik kazılar sonucunda Roma ve Helenistik döneme ait kalıntılar bulunmuştur. Burdur tatilinizde görmeniz gereken yerler arasında olmaya devam eden Keraitae’nin ardından Salda Gölü’nü de ziyaret etmeyi unutmayın.
Burdur Arkeoloji Müzesi
Ziyaretçilerine kapılarını ilk kez 12 Haziran 1969 yılında açan Burdur Arkeoloji Müzesi, zengin kalıntıların bir araya toplandığı görülmeye değer bir müze konumundadır. 60 binden fazla koleksiyonuyla Türkiye’nin sayılı müzelerinden biri olan Burdur Arkeoloji Müzesi, Sagalassos Antik Kenti ve Hacılar Höyük’ten gelen kalıntıların yanı sıra heykeltıraşlık eserleriyle sadece Türkiye’nin değil dünyanında ilgisini çekmiştir. Aynı zamanda Kremna Antik Kenti’nden çıkarılan çoğu eser de Burdur Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir. Büyük ve Küçük Athena, Hygeis, Apollon, Herakles, Nemessis ve Aphrodite heykelleri en çok dikkat çeken eserlerindendir. Burdur Arkeoloji Müzesi, tarihi araştırma yapanların ve tarihi kalıntılara özel ilgi duyanların uğrak yeri olmakla birlikte zengin bir tarihi tanıtan önemli bir müzedir. Uzun ve keyifli, bir o kadarda bilgi dolu bir yolculuğa çıkmak ve farklı zamanların kalıntılarına şahit olmak sizi fazlasıyla mutlu edecek.
Burdur Antik Kentleri
Sagalassos Antik Kenti
Burdur’a 30 km. Ağlasun 7 km. uzaklıktadır. Bugün kalıntıları hala ayakta olan ve Belçikalı bir ekiptarafından kazısı yapılan antik şehir, M.S II. yy.da en parlak dönemini yaşamıştır.
Cremna Antik Kenti
Burdur’a 45 km. uzaklıkta bulunan Bucak ilçesinin 25 km. doğusundaki Çamlık Köyü’ndedir. En parlak dönemini M.S. II yy.da yaşayan Cremna Antik Kenti bir Psidya şehridir. Roma Çağı’na ait eserler hala ayaktadır. Akropol (yukarı şehir) kısmında forum (meydan), bazilika (mahkeme salonu) kilise Elsodra (Kemerli yapısı) ve kütüphane yapısı vardır. Bu binada yapılan kazılar sonunda içinden 9 adet mermer tanrı heykeli ortaya çıkarılmıştır. Bunlar Burdur Müzesinde sergilenmektedir.
Kibyra Antik Kenti
İl merkezine 108 km. uzaklıkta bulunan Gölhisar ilçesinin batısında bulunan üç tepe kurulu olan Cibyra Antik kenti Oineanda Balbura, Bubon (İbecik) antik şehirlerinin birleşerek meydana getirdikleri Tedropolis’in başkentidir. Cibyra’da ayakta kalan başlıca yapılar; stadyum, aşağı ve yukarı agora, Belediye meclis salonu, tiyatro, mezarlılar ve anıtsal su yoludur.
Kuruçay Höyüğü
Burdura 15 km. uzaklıkta Kuruçay köyü sınırları içinde prehistorik bir höyüktür.
Rivayet edilir ki Burdur’un adı Yunan Mitolojisi’nden kopup gelen, ardından bölgeye göçen Türkmenlerin de sıkça söylediği “Cennet buradadır, burada dur” sözünden gelir. Zamanla “burada dur” sözü şehre adını verir ve Burdur, tüm güzelliğiyle ortaya çıkıverir.
Tahmin edeceğiniz üzere tarihi de çok eskilere dayanıyor bu güzelim şehrin. Öyle ki attığınız her adımda yepyeni tarihi bilgiler öğrenebiliyor, İnsuyu Mağarası, Kibyra Antik Kenti ya da Burdur Müzesi’nde dünyada tek ya da nadir bulunan birçok eserle yüz yüze geliyorsunuz. Köklü kültüründen, doğal güzelliklerinden hiç bahsetmiyoruz bile.
Emek ister: Gazel (Kazel) böreği
Un ve nişastanın başrolleri paylaştığı hamuru özenle hazırlanıp açılan gazel böreğinin iç harcı ise rendelenmiş soğan, patates ve kıymadan oluşuyor. İçinden maydanoz, tuz ve biber de eksik edilmiyor. Bol malzemeli iç harcıyla buluşan ve yağlanan yufkalar, tepsi ya da sinideki yerlerini alınca fırındaki nefis yolculuklarına uğurlanıyor.
Eski zamanlarda yapıldığı gibi mangal ateşinde ya da büyük yer ocaklarında odun ateşinde pişirilince daha da bir enfes oluyor.
Baharatlardan uzak: Burdur şiş
Burdur şiş, diğer şiş kebaplardan kendini sade güzelliği ile ayırıyor. Çünkü içine tuzdan başka bir baharat girmiyor. Kuyruk yağıyla anlamını bulan burdur şiş, bolca pideyle afiyetle yeniyor.
Denemeden dönmemeli: Burdur usulü testi kebabı
Farklı yörelere ait testi kebapları olduğunu bilsek de Burdur’unkini de bir denemeden olmaz dedik. Dar ağızlı testilerin içine konan koyun etinden yağlı kaburgaların kömür ateşinde ağır ağır pişmesi fikrini çok sevdik.
Dileyenler et yalnız kalmasın diye yanına patatesten patlıcana çeşit çeşit sebzeler de koyabiliyor üstelik. Daha ne olsundu ki?
Başlı başına bir ziyafet: Çekme
Kuzu eti ile hazırlanan ve Burdur’da en alası yapılan çekme, tam bir ziyafet yemeği aslında. Eskiden daha çok düğün gibi özel günlerde hazırlanan bu nefis yemek, kuzu etinin salça ile buluşup bir güzel kızartılması, et suyu ve bolca tereyağı ile yapılan pilavın üzerine yerleşmesiyle oluşuyor. Daha doyurucusu zor bulunuyor.
Doymayan kalmasın: Kömbe (Çanak ekmeği)
Burdur usulü kömbe, yörede çanak ekmeği olarak da bilinen nefis bir hamur işi yemeğidir aslında. Özene bezene hazırlanan hamurun içine tahin, ceviz, pekmez ya da haşhaş konarak hazırlanır. Hamurun ağzı kapatılıp her yanı kızarana kadar pişmesiyle tamam olur. Mis gibi yükselen kokusuyla lezzetini kanıtlar nitelikte çıkar sofralara.
Peyniri özel: Burdur usulü peynirli pide
Özel bir peynir çeşidi olan kelle peyniriyle yapılmasıyla farkını ortaya koyuyor bu pide. Nefis pide hamurunun üzerine peynir ve maydanoz konarak hazırlanıyor. Dileyenler farklı malzemelerle pideyi zenginleştirebiliyor. Burdur’a yolunuz düşünce her yerde karşınıza çıkabilecek bu pideyi mutlaka yemeniz gerekiyor. Öyle lezzetli bir pide ki yiyenler ne demek istediğimizi anladı bile. 🙂
Kabağı hiç böyle görmediniz: Kabak helvası
Daha çok dolmalık olarak bildiğimiz sarı kabaklar, bu helvada karşımıza tatlı olarak çıkıyor. Şaşırtıcı olsa da rendelenmiş kabakların şeker ve limon suyu ile bir araya gelip pişmesi sonucu enfes bir tatlı çıkıyor ortaya.
Üzeri de bademlerle süslendi mi, tadına doyum olmuyor. Kahvaltılarda reçel niyetine bile yeniyor.
Bildiğiniz tüm muhallebileri unutturur: Burdur muhallebisi
Burdur muhallebisi, daha anlatırken bile ağzımızı sulandıran tarifler arasında yerini çoktan aldı. Pirinç unu ve nişasta ile hazırlanan muhallebi, dövülmüş damla sakızıyla buluştuğunda tam anlamıyla seviye atlıyor.
Tabaklara dizilip soğuduktan sonra da hemen yenmiyor, başka bir tabağa baş aşağı boşaltılıp üzerine şeker ve suyla hazırlanmış bir şerbet dökülüyor. İsteyenler üzerini reçelle de taçlandırabiliyor bu nefis muhallebinin. Kaşıklar dolusu yemek şart oluyor.
Cevize güzelleme: Ceviz ezmesi
Ceviz içleri ve irmik buluşuyor bu nefis helvanın yapımında. Birlikte daha bir güzel hale gelen ikili, şeker ve suyun yardımıyla bir güzel harman oluyor. Pudra şekeri de tarife dahil olunca ortaya baklava dilimleri şeklinde sunulan bu nefis tat çıkıyor.
Bu da pekmezlisi: Ceviz helvası
Ceviz ezmesinin irmik yerine un, şeker ve su yerine de pekmez kullanılarak yapılmasıyla oluşuyor ceviz helvası. Cevizi kullanırken eli korkak alıştırmamak, bol malzemeli nefis bir helva yapmak makbul oluyor. Ceviz ezmesi gibi baklava dilimleri şeklinde sunulması da şart olmayan bu nefis tatlı, yeni favorilerinizden olacağa benziyor. 🙂
Az malzeme ustalık gerektirir: Kuymak (Guymak) tatlısı
Şeker, su, nişasta ve tereyağı ile hazırlanan, içinden bademlerin de eksik edilmediği bir tatlı kuymak. Az malzemeyle yemek yapmanın daha büyük bir ustalık gerektirdiğinin en tatlı kanıtlarından kendisi.
Kışa bambaşka bir hazırlık peşinde olanlara: Patlıcan reçeli
Kış hazırlıklarına ara vermeden devam ettiğimiz, bir yanda salça kaynatırken bir yanda son güneşlerde kurutulan erişteleri özenle serdiğimiz bugünlerde, Burdur’dan da destek gecikmedi uzun ve soğuk kış günlerine. Patlıcandan yapılan nefis reçelin tadına bayılacak, bugüne dek yemediyseniz tadına bakar bakmaz bağımlısı olacaksınız.
Burdur İli Tarihi
Eski bir tarihe sahip olan Burdur ile Türkiye’nin Akdeniz Bölgesinin Göller Yöresinde yer alan ilerimizden birisidir. Bir çok medeniyete ev sahipliği yapan Burdur özellikle kavimlerin geçişlerine şahit olmuştur.
Malazgirt Savaşından sonra Türklerin geldiği Burdur, Gred Çağında Psidya diye adlandırılırdır. Anadolu Selçuklu Devleti toprakları himayesine giren Burdur, Anadolu Selçuklu Devleti’nden sonra Hamitoğulları Beyliğine geçmiştir. Yıldırım Beyazıt, 1391 tarihinde Burdur’u Osmanlı topraklarına katmış ve Cumhuriyet’in ilanından sonra da günümüze kadar gelmiştir.
Burdur Tarihçesi
Burdur’un tarihi Neolotik Çağa kadar inmektedir.1957-1960 yılları arasında Prof.J.Mellaart tarafından Hacılar’da yapılan kazılarda Neolitik kültürün bütün ayrıntılarını ortaya çıkarmıştır. Bu bulgular M.Ö.7000 yıllarına inmektedir. Yine 1978-1988 yılları arasında Kuruçay Höyükte ve 1989-1992 yılları arasında Bucak Höyücek Höyükte Prof.Dr.Refik DURU tarafından yapılan kazılarda da Neolitik çağın kültürüne rastlanılmıştır. Bu çağın en önemli özelliği: İnsanların,hayvanları evcilleştirmesi,çanak-çömlek yapımını öğrenmiş bulunmasıdır.
Anadolu’nun ilk heykelcikleri olarak bilinen ANA İLAHE’yi temsil eden pişmiş toprak figürünler ve süs eşyaları Neolitik Çağda Hacıların en önemli eserleridir. Kalkolitik Çağ;Neolitik çağdan sonra gelen M:Ö.5400-3000 yılları arasındaki çağdır. Bu çağda taş,kemik ve ağaç aletlerin yanısıra,madenin de kullanılmaya başlamış olması en önemli özelliğidir. Kuruçay Höyükte bulunan madeni keskiler,ok uçları gibi aletler çağın özelliğini yansıtırlar. Ayrıca Uğurlu Höyük,Kızılkaya Höyük,Karamanlı Çamur Höyük,Tefenni Beyköy Höyükte bu çağı destekleyen malzemeler elde edilmiştir. MÖ. 3000-2000 yılları arasına tarihlenen Eski Tunç Çağında,medeniyet daha gelişmiş,taş aletlerin yerini tunçtan yapılan aletler almıştır.
Çağın özelliklerini yansıtan bir başka grup da,pişmiş toprak ve mermerden yapılmış keman tipi idollerdir. İlimizde Yassıgüme Höyük,Burdur Höyük,İncirdere Höyük,Tepecik Höyük gibi yerleşim yerlerinde eski tunç çağı malzemesi yaygın olarak tespit edilmiştir.İlimiz,Antik çağlarda. bugünkü sınırları ile Isparta ve Antalya illerini de içine alan antik PİSİDİA bölgesinde kalmaktadır. Bu bölge Pers döneminin ortalarına kadar karanlıkta kalmış,henüz aydınlatılamamıştır. Bölge, MÖ. 2000 yıllarında ARZAVA konfederasyonunun siyasi merkezi olmuştur.
Bu durum MÖ. 1000 yılına kadar çeşitli toplumların yerleşmesiyle devam eder. MÖ. 8.yy’da Pisidia’nın batı bölgesi Friglerin hakimiyetine girmiştir. Yarışlı Gölü’ndeki yerleşim yerinde Frig keramiklerinin bulunması bu tezi desteklemektedir. MÖ. 696-676 Frig devletini yıkan Lidyalıların bölgeye hakim olduğunu görüyoruz.M.Ö. 546 yılında Lidyalıları yenen Persler,bölgeyi ele geçirmişlerdir.MÖ. 334’te Büyük İskender,Biga Çayı kenarında Persleri mağlup eder ve Anadolu’ya yönelir. Önce Bodrum,Milet ve Phaselis’i alır. Daha sonra Perge,Side,Aspendos’u alır ve MÖ.333’te de Sagalassos ve Kremna’yı da zapteder.Büyük İskenderin M.Ö. 323 yılında ölümü,imparatorluğun paylaşılmasına sebep olur.
Bölgeye, M.Ö. 321 yılında komutan Antigonos hakim olur.Fakat MÖ.301 yılında İpsos Savaşında Selefkoslulara yenilince ülkesini kaybeder. Selefkoslardan sonra bölge,Bergama krallığına ve daha sonra da Roma’ya bağlanır. Bu durum, M.S. 395 yılına kadar devam eder. Bu yıl Roma İmparatorluğu ikiye bölünür;bölge Doğu Roma(Bizans) idaresine girer. Bu durum M.S. Xl yy sonlarına kadar devam eder ve bu tarihten itibaren Türk hakimiyeti başlar. Roma çağında Psidia’nın her tarafında kesif bir yerleşme vardır. Bir çok yeni şehir kurulmuş, eski merkezler yeniden onarılmıştır. Burdur ve çevresinde antik devirde kurulmuş olan ve bilinen şehirlerin isimleri şunlardır:
Milias (Melli), Kremna(Çamlık), Sagalassos(Ağlasun), Kreitai (Belören), Kretepolis (Kızılkaya), Kodrula (Kestel),Komama(Ürkütlü),Paleipolis (Akören), Lysinia (Karakent), Mallos (Karacaören), Olbasa (Belenli), Muatra (Bereket),Tymbrianosus (Düğer),Kıbyra (Gölhisar), Boubon (İbecik), Panematrikhos (Boğazköy), Sia(Karaot), Balboura (Altınyayla).
Bütün İlimizde bulunan harabelerin hemen hepsinde bu çağa ait mimari kalıntılar görünmektedir. Bu çağa ait çeşitli heykeltıraşlık eserleri de Burdur Müzesinde teşhir edilmektedir.
Burdur’a Türklerin Gelişi ve Sonrası Dönem
1071 Malazgirt Meydan Muharebesinden sonra ise bölge; sırasıyla Selçuklular, Hamitoğulları ve Osmanlıların hakimiyeti altına girmiştir. Anadolu’ya yayılan Oğuz boyları muhtemelen 1075’lerde o zaman Psidia diye adlandırılan bölgeye ve Polidia denen Burdur’a yerleşmeye başladılar. İlk yerleşim yerleri Şekerpınarı-Hamam bendi mevkii olmuştur. Çoğunluğu Kınalı aşiretinden olan Türkmenler , en az 2000 çadırdan meydana gelen bir toplulukla yerleşim yerleri kurmaya başladılar. Başlangıçta kendi başlarına hiçbir devlete bağlı olmadan ve komşuları olan Bizanslılarla mücadele ederek varlıklarını sürdürdüler.
Bu mücadelelerin en önemlisi Dinar yakınlarında Bizanslı Manüel Kommenos komutasındaki orduyu yenmeleridir. Bilhassa Haçlı Seferleri döneminde Selçuklu Hükümdarı l.Mesut ve ll.Kılıçarslan’ın Erle Ovasında bu orduyu yenilgiye uğratması Selçuklu Hakimiyetini bu bölgede kolaylaştırdı. Selçuklu hükümdarı ll.İzzeddin Kılıçarslan Denizli, Uluborlu, Burdur ve Antalya’ya kadar olan bölgeyi ve Türkmen aşiretlerini idaresi altına aldı. Fakat Türkmen aşiretleri üzerinde tam bir otorite sağlayamadı. Bölge; 1219 ve 1236 yıllarında tekrar l.Keykavus ve Alaaddin Keykubat tarafından alındı. Böylece Bölge kesinlikle Selçuklu hakimiyetine girmiş oldu.. 1257 yılında Selçuklu Devleti üç kardeş arasında pay edildi.
Fakat ll.Alaaddin Keykubat ölünce, ll.İzzeddin ve lV. Rukneddin Kılıçarslan arasında paylaşıldı. Ama iki kardeş arasında çıkan savaşta Rukneddin yenildi ve Burdur kalesine hapsedildi.1259 tarihinde hapisten çıkarak Selçuklu tahtına oturdu. Rukneddin Kılıçarslan hapis dönemi olaylarının intikamını almaya başladı. Bu yüzden huzursuzluk arttı. Bu arada Baba İlyas ve Baba İshak isyanları da devletin otoritesini sarstı. Ve nihayet Selçuklu Devleti 1303 yılında tamamen ortadan kalktı. Bu otorite boşluğundan istifade eden Selçukluya bağlı aşiret ve oymakların “Uç” Beyleri de kendi başlarına hükümet kurmaya başladılar. Antalya ve Denizli’nin Türk hakimiyetine girmesinden sonra akın akın gelen aşiret ve oymaklar, bilhassa Kayı, Avşar, Bayındır, Büğdüz, Yazır, Yiva ve diğerlerinin toplamı 200 bin çadıra ulaşmıştı.
Bu Türkmen nüfusunun merkezi de Burdur olmuştur. Celaleddin Harzemşah’ın komutanlarından ve Yomut kabilesinden olan Hamit Bey, Selçukluların döneminde Burdur ve Çığralı’ya kadar olan bölgenin sınır beyiydi. Selçuklunun yıkılma dönemine denk gelen Hamitoğulları beyliğinin esas kurucusu Hamit Bey’in torunu olan Felekeddin Dündar Beydir. Bir “Uç” beyi olan Dündar Bey, beyliğini Burdur’da ilan ederek beyliğinin adını dedesinin adına hürmeten “Hamitoğulları” olarak duyurdu. Hamitoğullarının en parlak dönemi Dündar Beyin zamanıdır. Beyliğin sınırları genişlemiş, Antalya, Gölhisar ve Korkuteli Beyliğe katılmıştır. Burdur İli, döneminin en önemli merkezi olmuştur. Sanat, ticaret ve nakliye gelişmiştir. İlhanlılar Anadolu’ya geldiğinde diğer beylikler gibi Hamitoğulları da bağlılıklarını Başvezir Emirçoban’a bildirerek, İlhanlı fırtınasını kazasız atlatma yoluna gitmiştir.
Emirçobanoğlu Timurtaş’ı (Demirtaş), Anadolu Valisi olarak atamıştır. Timurtaş Anadolu’daki beylikleri tek tek ortadan kaldırmaya başlamıştır. Hamitoğullarının da üzerine yürüdü. Dündar Beyi 1323 yılında Antalya’da öldürdü ve Hamitoğullarının toprağını ilhak etti. Bu durum karşısında Dündar Beyin oğulları memleketten kaçtılar. Bu hakimiyet 1327 yılına kadar devam etti. Oğlunun yaptıklarını tasvip etmeyen Emirçoban, Anadolu’ya gelerek oğlunu ortadan kaldırmak istedi. Timurtaş Mısır’a kaçtı, fakat orada öldürüldü.
Dündar Beyin oğlu Hızır Bey Eğirdir’e gelerek Hamitoğullarının topraklarının bir kısmında hakimiyet kurdu.Hızır Beyin ölümünden sonra yerine, Dündar Beyin diğer oğlu İshak Bey geçti. İshak Beyin Beyşehir ve Akşehir’e kadar beyliğin sınırlarını genişlettiğini görüyoruz. İshak Beyin 1335’te ölümünden sonra yerine oğlu Muzafereddin Mustafa Bey geçti. Onun da yerine oğlu Hüsameddin İlyas Bey 1349’da başa geçti. İlyas Bey Karamanoğullarıyla savaştı fakat, topraklarını kaybetti. Germiyanoğullarının yardımıyla topraklarını geri aldı. Yerine geçen Kemaleddin Hüseyin Bey, Karamanoğulları’nın saldırısına uğradı. Ama Osmanlılar ve Germiyanoğulları’nın yardımıyla kurtuldu. Bu sırada Anadolu’nun Söğüt Bölgesinde gittikçe büyüyen ve kuvvetlenen ve Osmanoğulları tarafından kurulan Osmanlı Devleti dikkat çekiyordu. Osmanlı padişahı Murat Hüdavendigar Kosova’da şehit olunca yerine oğlu Yıldırım Beyazıt geçmişti. Yıldırım Beyazıt’ın hükümdarlığını başta Karamanoğulları olmak üzere diğer beylikler de tanımadılar. Yıldırım Beyazıt Anadolu’ya geçerek bu beylikleri teker teker ortadan kaldırdı.
Hamitoğulları Beyliğini de ortadan kaldırarak Anadolu Beylerbeyliğinin merkezi olan Kütahya’ya bağladı. Böylece Hamitoğulları ve diğer beylikler ortadan kalkmış ve Anadolu’da Türk Birliği sağlanmıştır. Hamitoğullarının son beyi Kemaleddin Hüseyin Beyin oğlu Mustafa Bey, Osmanlı komutanı olarak görev almıştır. Böylece Burdur’un Osmanlı Dönemi başlamıştır.Osmanlı Şehzadelerinden l. Beyazıt ve ll. Selim Kütahya’da Beylerbeyi olarak bulundular. ll. Beyazıt zamanında Şah kulu ayaklanması ortaya çıkmıştır. Şah kulu Şehzade Korkut’un Antalya’dan Manisa’ya giden hazinesini yağmalamış, Antalya, İstanos, Almalı, Burdur ve Keçiborlu’yu basarak, buraların kadılarını ve bir çok insanı öldürmüştür. Şah kulu sonunda İran’a sığınmış ve böylece tehlike ortadan kalkmıştır.
XVl. yy.a kadar Burdur ‘da önemli olaylar olmamıştır. 1522’de de Burdur Tirkemiş İlçesi merkezi durumdadır. Bu dönemde şehir eskiye nazaran daha gelişmiştir.XVl.yy.ın sonuna doğru şehir biraz daha büyümüştür. Ekonomi canlanmıştır. Bu bakımdan verilen vergiler fazlalaşmıştır. 1839 Tanzimat hareketinden sonra Burdur, Kütahya ilinden ayrılarak Konya ilinin Isparta kaymakamlığına bağlandı. 1850 yılına kadar bu bağımlılık sürdü. Daha sonra başta Saden oğlu Hacı İsmail Ağa olmak üzere Burdur’un Sancak olması için uğraşmışlar ve 1872 yılında Burdur sancak olmuştur.
Burdur’un ilk sancakbeyi Mehmet İzzet Paşadır. Osmanlı Devleti 1914’te 1. Dünya Savaşına katılınca bütün yurtta seferberlik ilan edilmiş ve aynı yıl Burdur’da şiddetli bir deprem olmuş, yaklaşık 1500 kişi ölmüş ve şehrin önemli dini yapıları bu depremde yıkılmıştır. Her iki felaket birleşmiş ve Burdurlular birkaç yıl bu kötü şartlar altında yaşamışlardır.1920 yılında müstakil mutasarrıflık olan Burdur, doğrudan hükümet merkezi olan İstanbul’a bağlanmıştır. 1.Dünya Savaşının yenilgi ile neticelenmesinden sonra İtalyanlarAntalya’ya asker çıkardılar. Burdur’a gelerek merkez komutanlığı kurdular. Burdur düşmanın yurttan atılmasından sonra kurulan yeni Türkiye Cumhuriyetinde 1923 yılında İl olarak yerini almıştır.
Kuva-i Milliye
Mondros Mütarekesinin ilk günlerinde, 57.Tümenin önemli bir topçu ve piyade cephaneliği Antalya’nın Badem ağacı köyünde bulunmaktadır. İtalyanların Antalya’yı işgal ettikten sonra Burdur’a doğru ilerleyeceği anlaşılınca 57.Tümen Komutanı Albay Şefik Bey (AKER) 7 Nisan 1919’da Badem ağacına giderek cephaneliği boşalttırmıştır. Buradaki cephane ve silahlar, daha içerilere, Burdur’un Çeltikçi Köyüne götürülmüştür. Bu silahlardan, Nazilli cephesindeki direniş sırasında ve daha sonraki savaşlarda çok yararlanılmıştır. Burdurlu Kuva-yi Milliyecilerin Demirci Mehmet Efenin Yunanlılara karşı Nazilli Cephesinde verdiği direnişe büyük yardımları olmuştur. Cepheye çok sayıda gönüllünün yanı sıra silah, cephane, yiyecek ve giyecek göndermişlerdir. Nazilli Cephesinde 400’e yakın Burdurlu gönüllü hayatını kaybetmiştir.
Burdur Kuva-yi Milliye Teşkilatı çalışmalarını uzun süre bağımsız yürüttüyse de Sivas Kongresi’nden sonra Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyetine bağlanmıştır. 1920’de toplanan Büyük Millet Meclisine Burdur’dan ünlü kişiler katılmıştır. Bu Milletvekillerinin en ünlüsü İstiklal Marşımızın yazarı milli şair Mehmet Akif ERSOY’ dur.
Burdur’a Atatürk’ün Gelişi
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu büyük Türk Atatürk, ilk olarak 6 Mart 1930 tarihinde Isparta gezisinden sonra Burdur’a teşrif etmiştir.Atatürk 6 Mart 1930 sabahı Burdur’un ileri gelenleri tarafından Baladız’da karşılanmış, yanlarında Prof. Afet İNAN, Burdur, Isparta ve Antalya Milletvekilleri olduğu halde otomobille Burdur’a gelmiştir. Şehrin o tarihte giriş yeri olan Çatal pınar Mevkiinde tüm Burdur halkı coşkulu bir tezahüratla karşılamıştır. Aynı gün Atatürk yanındaki zevatla beraber saat 16.00’ya doğru Antalya’ya varmıştır. Üç gün sonra 9 Mart 1930 tarihinde aynı yolla tekrar Burdur’a gelmiş, yine halk coşkulu tezahüratla karşılamışlar ve kendisini bir gün misafir etmişlerdir.
1. Dünya Savaşında Burdur’da Deprem
Osmanlı Devleti 1914’de 1. Dünya Savaşına katılınca bütün yurtta seferberlik ilan edilmiş ve aynı yıl Burdur’da şiddetli bir deprem olmuş, yaklaşık 4000 kişi ölmüş ve şehrin önemli dini yapıları bu depremde yıkılmıştır.
Burdur İlinin Adı Nereden Gelmiştir?
Burdur, Akdeniz Bölgesinin batı kesiminde, Göller Belgesinde yer almaktadır. Burdur adının nereden geldiği hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Birinci görüş, Burdur adının “Polydorion” kelimesinin daha sonra, “Polydor” şekline dönüştüğü, oradan da Burdur şekline dönüştüğüdür. İkinci görüş ise Burdur yöresinin eski adı Limobrama “Göl Kenti” anlamına gelen Limobria kelimesinden türemiştir. Sonradan da değişerek Burdur olmuştur. Fakat Antik Çağlarda Burdur’un yerinde herhangi bir şehir bulunup bulunmadığı bilinmemektedir. Bunun için bu iki adın kesin olarak ne zaman kullanıldığı bilinmemektedir. Üçüncü görüş ve en akla yatkın olanı da; Burdur şehrini kuran Türkmen boylarından Kınalı Oymağı mensupları, konaklama yeri ararken, burayı buluyorlar ve bölgenin güzelliği karşısında “Cennet Buradadır” demişler ve “Burada Dur” sözü zamanla hece düşmesine uğramış ve Burdur’a dönüşmüştür.
• Ağlasun
• Altınyayla(Dirmil)
• Bucak
• Çavdır
• Çeltikçi
• Gölhisar
• Karamanlı
• Kemer
• Merkez
• Tefenni
• Yeşilova
Burdur’un ekonomisi tarıma dayanır. Faal nüfûsun % 75’i tarım, hayvancılık, ormancılık ve balıkçılıkla geçinir.
Tarım: Burdur ilinde en çok tahıl üretilir. Ayrıca Burdur merkez ilçesinde ve Ağlasun’da gül yetişir. Türkiye’nin gülyağı üretimin % 85’i Isparta ve % 15’i Burdur’dan elde edilir. Meyvecilik, üzüm bağları, bostan ve sebzecilik oldukça ileridir. Diğer tarım ürünleri buğday, arpa, çavdar, mısır, şekerpancarı, nohut, anason, soğan, patates ve haşhaştır. Türkiye’de en çok anason Burdur’da yetişir, üzümleri meşhurdur.Modern tarım araçları kullanılmakta, sulama, sun’î gübreleme ve ilâçlama yapılmaktadır. İlde bulunan Şeker Fabrikası, şekerpancarı üretimini artırmaktadır.
Hayvancılık: Çayır ve mer’aların çokluğu sebebiyle hayvancılığa çok müsâittir. İlde beslenilen başlıca hayvanlar kıl keçisi, koyun ve sığırdır. At, eşek, deve, katır gibi yük hayvanlarının sayısı gittikçe azalmaktadır. Tavukçuluk, arıcılık ve balıkçılık ekonomik açıdan önemli olabilecek oranda gelişmemiştir.
Ormancılık: Burdur’un % 35’e yakını ormanlıktır. Bu ormanlar Türkiye’nin inşaat ve îmâlat sanâyiinin mühim ihtiyâcını karşılar. Orman içinde ve sınırında yaklaşık 100 köy geçimini orman ürünlerinden temin eder. Ormanlar ayrıca Burdur’a güzellik veren ve onu süsleyen bir hazînedir.
Mâdenler: Burdur mâden bakımından zengin ise de mâden işletmeleri azdır. Tefenni ve Yeşilova’da krom, diğer bölgelerde linyit, manganez yatakları vardır.
Sanâyi: Burdur’da sanâyi hızla gelişmektedir. Başlıca sanâyi kuruluşları Burdur Şeker Fabrikası (1958), Et-Balık Kurumu kombinası, Süt Endüstri Kurumunun Süt Fabrikası, Burdur Traktör ve Önyükleyici Fabrikası (Burtrak) senede 20.000 traktör îmâl edecek kapasitededir. Gülyağı sanâyii Isparta’dan sonra gelir. Çiçek ve nebâtât esansları fabrikasında 500 ton gül işlenir. Mobilya sanâyii oldukça gelişmiştir.
El sanatları: El sanatlarından halıcılık, dokumacılık, tabakçılık, dericilik, keçecilik ve bakırcılık çok gelişmiştir. Halı ve dokuma tezgah sayısı 10.000 civârındadır. Evlerin % 70’inde el tezgahı vardır. Alaca denilen el dokumaları meşhurdur. Halıları Isparta halısı kadar değerlidir. Türkiye’nin en meşhur, heybe, torba, sofra altı örtüsü ve çobanların koyun ve keçi yavrularını tuzlamak için kullandığı torbalar Burdur’da yapılır.Heybe ve torbalardaki süsler ve motifler 5000 sene öncesine dayanır. Heybe ve torbalardaki süslemelerin Amerika’daki Kızılderili kabîlelerin süslemeleri ile tamâmen aynı ve eski Türk kavimleri ile pekçok benzerliklerin olması bâzı ilim adamlarının dikkatini çekmiş ve Kızılderililerin Orta Asya’dan Bering Boğazı ile Amerika kıtasına geldikleri tezini ileri sürmüşlerdir.
Ulaşım: Burdur, komşu illeri Denizli, Antalya, Isparta ve Afyon’a vasıflı bir karayolu ile bağlıdır. Karayolu ulaşımı ile Türkiye’nin her bölgesi ile irtibatlıdır. 1936 yılında Baladız istasyonundan ayrılan bir hatla Karakuyu-Eğridir demiryoluna bağlanmıştır. Böylece Ege bölgesine (İzmir’e) olduğu gibi Ankara ve İstanbul’a da demiryolu bağlantısı sağlanmıştır.
Kaynak:http://www.cografya.gen.tr/tr/burdur/ekonomi.html
Burdur Halk Müziği Örnekleri
- Onikidir Şu Burdur’un Dermeni
- Şu Çavdır’ın Hanları
- Tekelioğlu
- Şişedeki Gülyağı
- Serenler
- Haymanalı
- Ispanaktan Evvel Çıkar Gerdeme
- Kezban Yenge
- Dolan Gel Sevdiğim
- Gaz Amat
- Eklemelidir Şu Burdur’un Dağları
- Dirmilcikten Gider Yaylanın Yolu
- Ali Bey
- Denizin Dibinde Hatcam
- Ya da Geceleri Kalkar Ağlarım
- Sarı Zeybek
- Kahpe Gençlik de Geldi Geçti
- Anne Buralar Nere
- Şu Dirmil’in Çalgısı
- Koca Çamın Gürlemesi Dal İlen
- Tahtalıkta Galbır Var
- Çömlek Kırdıran Boğazı
Burdur Manileri
Ayna koydum çayıra,
Şavkı vurmuş bayıra,
Göğde Allah’ın yazdığına,
Yerde kimler ayıra.
*****************************
Esmerim cizim cizim,
Süngüsü boydan uzun,
Selam söylen yüzbaşıya,
Yarim versin izin.
*****************************
Dambırımın ucu pekmez,
Çaların çanların ötmez,
Bekar gıza gücüm yetmez,
Ah bi dul garı dul garı.
*****************************
Ak kapı kara kapı,
Aktır bıllurun sapı,
Beni senden ayıran,
Sürünsün kapı kapı.
*****************************
Kır atıma bindim geldim,
Çayırlarda indim geldim,
Ne zamandır görmedim,
Yarimi görmeye geldim.
*****************************
Entarisi sarı aklı,
Deli gönül çok meraklı,
Ayşe gelin sorarsan,
Yeni gelmiş de, duvaklı.
*****************************
Ak taşı kaldır da gel,
Yılanı öldür de gel,
Sen beni seviyorsun,
Cüzdanı doldur da gel.