DİYARBAKIR HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
1.635.048 kişilik nüfusuyla Türkiye’nin en kalabalık 12. şehri olan Diyarbakır, Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin orta kısmında yer alır. 15.272 kilometrekarelik yüzölçümüyle doğuda Batman ve Muş, batıda Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya, kuzeyde Elazığ ve Bingöl, güneyde ise Mardin illeriyle komşudur. Türkülerde bile adı geçen ve Elazığ il sınırlarından çıkan ünlü Dicle Nehri, Diyarbakır’dan geçer ve ildeki akarsuların neredeyse tümünü toplar. Yaz aylarında sıcaklığın 46 dereceye kadar çıkması şehrin mimarisini etkilemiş, düz damlı evleriyle farklı bir görüntü oluşmasını sağlamıştır.
17 adet ilçesi bulunan şehrin merkezi yaklaşık 9.000 yıllık bir geçmişe sahiptir. Tarih boyunca pek çok medeniyetin geçiş bölgesinde bulunması, günümüzde halen hem mimarî yapı hem de insan olarak farklı kültürleri içinde barındıran bir şehir olarak anılmasını sağlamıştır. Şehirde yapılan araştırmalar sonucunda Yontma Taş Devri’nden (Paleolitik) başlayıp Cilalı Taş Devri’ne (Neolitik) kadar uzanan tarihî izlere rastlanmaktadır. Bunun en güçlü kanıtı olarak, Silvan yakınındaki Hassuni Mağara Kenti ve Ergani yakınındaki Hilar Mağaraları gösterilir. Dicle Nehri ve kolları üzerindeki Eğil ve Çermik ilçesindeki Sinag Çayı kabartmaları da bu gerçekliği kanıtlamaktadır. Osmanlı dönemi öncesinde Asurlular, Urartular, Persler, Ermeniler, Romalılar, Bizanslılar, Eyyübiler ya da Moğollar gibi onlarca medeniyete ev sahipliği yapan Diyarbakır, Osmanlı döneminde doğuya sefer yapan orduların hareket üssü ve kışlası olmuştur. Cumhuriyet döneminde ise 2 Eylül 1993’te büyükşehir ünvanını kazanmıştır.
Diyarbakır, çağının en gelişmiş uygarlıkları olan Babil, Ninova ve Efes yok olmuşken beş bin yıldır dimdik ayaktadır. Volkanik Karadağ'ın eteğine kurulmuş olan kent 33 kavmin izlerini taşır. Şehre ilk baktığınızda anıt görünümlü şehri çepeçevre saran surlar dikkat çeker. Surlar, Diyarbakır'ı anlamak için oldukça önemli yapılardır. 5,5 km uzunluğunda 82 burç ve 4 kapıdan oluşmaktadır ve MS 4. yüzyılda yapılmıştır. Bu görüntüsüyle şehir Yukarı Mezopotamya'nın kale şehirlerinin simgesel örneğidir. "Kitabeler manzumesi" olarak da adlandırılan Diyarbakır surları, emeğe biçilen değerin de göstergesidir. Kitabelerde, surları yapan ustalar ve dönemin padişahının adı geçer. Abbasi, Eyyübi, Selçuklu, Osmanlı, Artuklu, Roma ve Bizans kitabeleri sur burçlarını oluşturur. Tüm bu kavimlerin izlerini surlarda görmek mümkündür.
Diyarbakır surlarının her yöne açılan dört kapısı mevcuttur. Mardin Kapı; güneye ve doğuya açılan kapıdır. Dışardan gelen konukların ihtiyaç gidermeleri için düşünülmüş olan bu kapı, bütün doğu ile bağ kurar. Urfa Kapı ise Osmanlı'nın gücünü gösteren bir yapı olmuştur. Bugün trafiğe açık olan kapı, ordular sefere giderken açılır, seferden döndükten sonra bir sonraki sefere kadar tekrar örülürmüş. Su Kapısı; şehrin Dicle Vadisi'ndeki bahçelere açılan kapısıdır. Bu bahçeler Dicle'nin debisinin azalmasıyla şehir ve nehir arasında oluşan 100 metrelik alanda oluşturulan Hevsel Bahçeleri'dir. Bir zamanlar, kentin tüm meyve ve sebze ihtiyacını karşılamaktaymış. Son kapı olan Harput Kapı ise günümüzde güzel sanatlar galerisi olarak kullanılmaktadır.
17 adet ilçesi bulunan şehrin merkezi yaklaşık 9.000 yıllık bir geçmişe sahiptir. Tarih boyunca pek çok medeniyetin geçiş bölgesinde bulunması, günümüzde halen hem mimarî yapı hem de insan olarak farklı kültürleri içinde barındıran bir şehir olarak anılmasını sağlamıştır. Şehirde yapılan araştırmalar sonucunda Yontma Taş Devri’nden (Paleolitik) başlayıp Cilalı Taş Devri’ne (Neolitik) kadar uzanan tarihî izlere rastlanmaktadır. Bunun en güçlü kanıtı olarak, Silvan yakınındaki Hassuni Mağara Kenti ve Ergani yakınındaki Hilar Mağaraları gösterilir. Dicle Nehri ve kolları üzerindeki Eğil ve Çermik ilçesindeki Sinag Çayı kabartmaları da bu gerçekliği kanıtlamaktadır. Osmanlı dönemi öncesinde Asurlular, Urartular, Persler, Ermeniler, Romalılar, Bizanslılar, Eyyübiler ya da Moğollar gibi onlarca medeniyete ev sahipliği yapan Diyarbakır, Osmanlı döneminde doğuya sefer yapan orduların hareket üssü ve kışlası olmuştur. Cumhuriyet döneminde ise 2 Eylül 1993’te büyükşehir ünvanını kazanmıştır.
Diyarbakır, çağının en gelişmiş uygarlıkları olan Babil, Ninova ve Efes yok olmuşken beş bin yıldır dimdik ayaktadır. Volkanik Karadağ'ın eteğine kurulmuş olan kent 33 kavmin izlerini taşır. Şehre ilk baktığınızda anıt görünümlü şehri çepeçevre saran surlar dikkat çeker. Surlar, Diyarbakır'ı anlamak için oldukça önemli yapılardır. 5,5 km uzunluğunda 82 burç ve 4 kapıdan oluşmaktadır ve MS 4. yüzyılda yapılmıştır. Bu görüntüsüyle şehir Yukarı Mezopotamya'nın kale şehirlerinin simgesel örneğidir. "Kitabeler manzumesi" olarak da adlandırılan Diyarbakır surları, emeğe biçilen değerin de göstergesidir. Kitabelerde, surları yapan ustalar ve dönemin padişahının adı geçer. Abbasi, Eyyübi, Selçuklu, Osmanlı, Artuklu, Roma ve Bizans kitabeleri sur burçlarını oluşturur. Tüm bu kavimlerin izlerini surlarda görmek mümkündür.
Diyarbakır surlarının her yöne açılan dört kapısı mevcuttur. Mardin Kapı; güneye ve doğuya açılan kapıdır. Dışardan gelen konukların ihtiyaç gidermeleri için düşünülmüş olan bu kapı, bütün doğu ile bağ kurar. Urfa Kapı ise Osmanlı'nın gücünü gösteren bir yapı olmuştur. Bugün trafiğe açık olan kapı, ordular sefere giderken açılır, seferden döndükten sonra bir sonraki sefere kadar tekrar örülürmüş. Su Kapısı; şehrin Dicle Vadisi'ndeki bahçelere açılan kapısıdır. Bu bahçeler Dicle'nin debisinin azalmasıyla şehir ve nehir arasında oluşan 100 metrelik alanda oluşturulan Hevsel Bahçeleri'dir. Bir zamanlar, kentin tüm meyve ve sebze ihtiyacını karşılamaktaymış. Son kapı olan Harput Kapı ise günümüzde güzel sanatlar galerisi olarak kullanılmaktadır.
Diyarbakır’a havayolu, karayolu ve demiryolu ile ulaşım mümkündür. Her gün Ankara, İzmir ve İstanbul’dan, haftanın belirli günlerindeyse Antalya ve Adana’dan uçuşlar bulunmaktadır. Havaalanı şehir merkezine 6 kilometre uzaklıktadır.
Diyarbakır Tren İstasyonu’nda Adana-Elazığ arasında giden Fırat Ekspres durmaktadır. Diyarbakır-Batman, Diyarbakır-Kurtalan veDiyarbakır-Adana tren seferleri de mevcuttur.
Karayolunu tercih edenler için Diyarbakır’a Türkiye’nin her yerinden otobüs seferleri yapılmaktadır. Otogardan şehre ulaşım için 4 kilometre gitmek gerekir. Otomobille gidecekler için Diyarbakır İstanbul’dan 1.381 kilometre, İzmir’den 1.436 kilometre, Adana’dan 536 kilometre, Ankara’dan 1.002 kilometre, Konya’dan 861 kilometre uzaklıktadır.
Diyarbakır Surları
Ülkemizin en önemli şehirlerinden olan Diyarbakır’ın surları şehrin simgelerindendir. Çin Seddinden sonra dünyanın en uzun 2. surlarıdır. 5.5 km uzunluğunda ve yaklaşık 8 metre yüksekliğinde olan bu surların içinde 16 kale ve 5 çıkış kapısı bulunmaktadır. Yapılış tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur. Surlar, M.Ö. 349 yılında Bizanslılar tarafından yenilenmiştir. Bu surlarda Romalıların, Bizanslıların, Selçukluların ve Osmanlıların izlerin görmek mümkün.
Diyarbakır Ulu Cami
Anadolu topraklarının en esi yapılarından birisi olan bu cami şehrin en heybetli camilerindendir. 639 yılında kiliseden camiye çevrilen bu yapı, 1091 yılında Selçuklular zamanında onarılmıştır. 1115 yılında meydana gelen depremle zarar gören cami halk tarafından 1240 yılında tekrar onarılmıştır. Caminin kitabeleri çok önemli tarihi kalıntılardır.
Dicle Nehri
Şehrin doğal güzelliklerinden olan Dicle nehri, binlerce yıldır Fırat nehri ile beraber varlığını sürdürmekte ve Mezopotamya Bölgesini bereketlendirmektedir. 1900 km uzunluğundaki nehrin yaklaşık 550 km’si ülkemiz sınırları içerisindedir. Dicle Nehri üzerinde kahvaltı mekanlarını mutlaka ziyaret edip kahvaltı yapın.
Diyarbakır Hasan Paşa Hanı
Bu han ile ilgili bilgiyi handa yer alan kitabeden öğrenmekteyiz. Kitabeye göre 1572 ila 1575 yılları arasında Osmanlılar tarafından Diyarbakır alınır ve Sokullu Mehmet Paşa’nın oğlu Hasan Paşa bu hanı yaptırır. Sur ilçesinde yer alan bu han bir çok restorasyondan geçmiştir ve tarihi yapısını hala korumaktadır. Hanın ortasında geniş bir avlu bulunmaktadır. Mutlaka görülmesi gereken bir yer.
Diyarbakır Sülüklü Han
Hanilioğlu Mahmut Çelebi ve kız kardeşi Atike Hatun tarafından yaptırılan bu Han, ismini avlusundaki çeşmenin çevresindeki sülüklerden almıştır. Tabi şu anda bunlar yok. 1680 yılında yapılmıştır. 3 katlı olan hanın he katından 18 oda vardır. Ama şu anda sadece 1 katı bugüne gelebilmiştir. Günümüzde cafe olarak varlığını sürdürmektedir. Böylece hem ziyaret edebilir hemde dinlenip bir şeyler içebilirsiniz.
Diyarbakır 14 Gözlü Köprü / Dicle Köprüsü
Adındanda anlaşılacağı üzere bu köprünün 14 gözü vardır. Üzerindeki kitabeye göre bu köprüyü 1065 yılında Mervaniler döneminde Übeyd oğlu Yusuf isminde bir mimar yaptırmıştır. Köprünün diğer isimleri ise Silvan Köprüsü ve Mervani Köprüsüdür. Bu köprü bir çok kez onarılmıştır.
Diyarbakır Hevsel Bahçeleri
30’un üzerinde medeniyetin izlerini taşıyan bu bölge 8.000 yıllık bir geçmişe sahiptir. Diyarbakır Surları ve Dicle Nehri arasında yer alan bu bahçeler bir çok efsane ve türkülere konu olmuştur. Yaklaşık 200 kuş türünün yanı sıra bazı küçük yabani hayvanlarında yuvasıdır. Şehrin simgelerinden birisi olan Hevsel Bahçelerinin görmeden sakın dönmeyin.
Diyarbakır Asur Kalesi
Eğil ilçesinde yer alan bu kalenin Asurlular tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Son derece stratejik bir konumdadır. Kalenin etrafı vadilerle çevrilidir. Kalede bulunan tüneller savaş sırasında kaçış yolu olarak kullanılmakta idi. Şehrin önemli noktalarından birisidir.
Diyarbakır Gazi Köşkü
Bu köşk hem tarihi bir yapı hemde doğal güzelliklerin içinde bulunmaktadır. Dolayısıyla burayı ziyaret edenler hem doğa ile iç içe oluyorlar hemde tarihe küçük bir bakış atıyorlar. Akkoyunlu mimarisine sahip köşk, 15. yüzyılda yapılmıştır. Diğer adı Semanoğlu Köşkü olan bu köşkte 1917 yılında Atatürk ikamet etmiştir. Köşkün bahçesi mesire alanı olduğu için cafe ve restoranlar bulunmaktadır. Bu köşkün manzarasının içinde Dicle Nehri, Hevsel Bahçeleri ve 14 gözlü köprü vardır.
Diyarbakır Cahit Sıtkı Tarancı Evi ( Kültür Müzesi)
Diyarbakır evleri mimarisini en güzel şekilde yansıtan bu ev müze olarak kullanılmaktadır. Müzede şaire ait kişisel eşyalar sergilenmektedir. Ahmet Arif Müzesi ile yan yanadır. Haremlik ve selamlık olarak iki bölümden oluşan evin selamlık bölümü yıkılmıştır. Şair, 1910 yılında bu evde doğmuştur.
Diyarbakır Arkeoloji Müzesi
İlk olarak 1934 yılında açılan müze daha sonra farklı yerlere taşınmıştır. Bugünkü yerine ise 2015 yılında taşınmıştır. 1985 ile 2015 yılları arasında Elazığ caddesinde idi. Şimdi ise Diyarbakır iç kalededir. Müzede bir çok medeniyete ait eserler sergilenmektedir. Neolitik, Kalkolitik, Eski Tunç, Urartu, Assur, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu, Artuklu, Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Osmanlı dönemlerine ait binlerce eseri görebilirsiniz.
Diyarbakır’da Gezilip Görülecek Diğer Yerler
- Diyarbakır Çayönü Antik Kenti
- Diyarbakır Malabadi Köprüsü
- Diyarbakır Behram Paşa Cami
- Diyarbakır Nebi Cami
- Diyarbakır Safa Cami
- Diyarbakır Şeyh Matar Cami
- Diyarbakır Şeyh Mutahhar Camii
- Diyarbakır Hz. Süleyman Camii
- Diyarbakır Meryem Ana Kilisesi
- Diyarbakır Surp Giragos Ermeni Kilisesi
- Diyarbakır Deliller Hanı
- Diyarbakır Çiftehan
- Diyarbakır Yeni Han
- Diyarbakır Behram Paşa Konağı
- Diyarbakır Ziya Gökalp Müzesi
- Diyarbakır Kervansaray
- Diyarbakır Mar Petyum Kilisesi
- Diyarbakır Latifiye Medresesi
- Diyarbakır Mesudiye Medresesi
- Diyarbakır Birkleyn Mağaraları
- Diyarbakır Sipahiler Çarşısı
Meftune
Diyarbakır’ın en bilinen lezzetlerinden bir tanesidir. Tadındaki ekşilik sumaktan gelir. Patlıcanlı ya da kabaklı olarak hazırlanabilir. En makbulü etle hazırlananıdır.
Pıçık
Küçük bulgur toplarından oluşan ve bol yoğurtla servis edilen güzide bir yemektir. Bir diğer adı hılloriktir.
Nardanaşı
Yağsız kıyma, soğan, köftelik bulgur, pul biber, tereyağı, salça, su ve nar ekşisi ile yapılan Diyarbakır yemeğidir. Dilerseniz nar taneleri ile de tat verebilirsiniz.
Duvaklı pilav
Yemesi en lezzetli pilavlardan bir tanesidir. Kıyma ve badem pilavın üzerinde süzülür. Afiyet olur.
Mahlepli Diyarbakır çöreği
Yassı ya da pelik şeklinde hazırlanan, bol mahlepli bol lezzetli bir çörektir. Susamla süslenir.
Kaburga dolması
Koyun kaburgası iç pilavla doldurulur, iç pilavında yenibahar, bol karabiber ve salça vardır.
Serbizer
Bir nevi mercimek çorbasıdır. Ancak yeşil ya da kırmızı değil kara mercimekle hazırlanır.
Elma düzmesi
Biber dolması gibi hazırlanır, ekşi ve tuzlu bir lezzettir. İkiye ayrılıp içi etle doldurulur ve sonra tencerede pişirilir.
Sumak suyu
Diyarbakır mutfağının en lezzetli içeceklerinden bir tanesidir. Yoğunlaştırılmış hali sumak ekşisidir.
Paluze tatlısı
Osmanlı mutfağında da yerini alan paluze tatlısı cevizli üzümlü pekmez tatlısı olarak da bilinir.
Tırşık
Kahramanmaraş mutfağında da rastlanan tırşık, türlü yemeği gibi servis edilir. İçine nohut da konulur.
Kibe mumbar
Mumbar dolmasının Diyarbakır halidir. İçine nane ve bolca baharat konulur.
Habenisk
Bir nevi mercimek köftesidir ama lezzeti dillere destandır.
Karpuz
Tabii ki de Diyarbakır’dan tüm Türkiye’ye yaptığı yolculukla yaz günlerinde herkesi mutlu eden Diyarbakır karpuzudur.
Kaynak: https://yemek.com/diyarbakir-yemekleri/
Diyarbakır ve çevresi tarih öncesi dönemlerden itibaren her devirde nemini korumuş Anadolu ileMezopotamya Avrupa ile Asya arasında doğal bir geçiş yolu bir köprü görevi yapmış bu nedenle de çeşitli uygarlıkların tarihi ve kültürel mirasını günümüze kadar taşımıştır.
Tarih boyunca
Amida Amid Kara-Amid Diyar-Bekr Diyarbekir Diyarbakır adlarını alan kent Güneydoğu Anadolu bölgesinin orta bölümünde Elcezire denilen Mezopotamya’nın kuzey kısmındadır.
Yontma taş ve Mezolitik devirlerde Diyarbakır ve çevresindeki mağaralarda yaşanmış olduğu yapılan arkeolojik araştırmalar ile anlaşılmıştır. Eğil-Silvan yakınlarındaki Hassun Dicle Nehri ve kolları üzerinde Ergani yakınlarında Hilar mağaralarında bu çağdan kalma kalıntılar tespit edilmiştir.
Anadolu’nun en eski köy yerleşmelerinden biri olan tarımcı köy topluluklarının en güzel örneğini veren Ergani yakınlarındaki Çayönü Tepesi günümüzden 10.000 yıl önceye tarihlenmesi ile sadece bölge tarihimize değil Dünya uygarlık tarihine de ışık tutmaktadır. M.Ö. 7.500-5.000 yılları arasında aralıksız olarak daha sonra da aralıklarla iskan edilmiş olan günümüzdeki kent uygarlığının ilk temellerinin atıldığı Çayönü insanların göçebelikten yerleşik köy yaşantısına avcılık ve toplayıcılıktan besin üretimine geçtikleri “Neolitik Devrim” olarak da bilinen teknolojik yaşam biçimi beslenme ekonomisi ve insan doğal çevre ilişkilerinin tümü ile değiştiği kültür tarihi ile ilgili buluşlarda bir çok ilki de içeren Canlı ve ilginç bir yerleşmedir. Yabani Buğdaymercimekgiller gibi bitkilerin tarıma alınması koyun ve keçinin evcilleştirilmesi ile Çayönü bilim dünyasında önem kazanmıştır.
Yine Ergani yakınlarındaki Grikihaciyan Tepesi’nde M.Ö. 5.000 yılları başına tarihlenen “Gelişkin Köy Evresi” ya da Kalkolitik Çağ olarak adlandırılan Halaf Kültürünün sonlarına tarihlenen tek bir kültür evresi görülmüştür. Halaf Kültürü Kuzey Irak Suriye ve Güneydoğu Anadolu’da görülen yuvarlak planlı kubbeli evleri zengin boya bezeli çanak-çömleği ile ünlüdür.
Diyarbakır’ın Bismil İlçesi yakınlarındaki Üçtepe Höyük’te yapılan ve henüz bitirilmemiş olan kazı çalışmalarında ise 2. Bin Yeni Asur Helenistik ve Roma İmparatorluk dönemine tarihlenen önemli bir merkez ortaya çıkarılmıştır.
Öte yandan Lice yakınlarındaki Birkleyn mağaraları ve Eğil’deki Eğil Kalesi ve kayalardaki kitabeler Asurlardan kalan önemli eserler bulunmuştur.
Diyarbakır’ın kent merkezinin tarihine baktığımızda ise M.Ö. 3. Binde kente Hurri-Mitaniler’in egemen olduklarını görüyoruz. M.Ö. 1260’a dek egemenliklerini sürdüren Hurri-Mitaniler’den sonra sırasıyla Asurlular Aramiler Urartular İskitler Medler Persler Makedonyalılar Selevkoslar Partlar Büyük Tigran İdaresi Romalılar Sasaniler Bizanslılar Emeviler Abbasiler Şeyhoğulları Hamdaniler Mervaniler Selçuklular İnaloğulları Nisanoğulları Artuklular Eyyübiler Moğollar Akkoyunlular Safeviler ve Osmanlılar Diyarbakır’a egemen olmuşlardır.
Bu uygarlıklar arasında Diyarbakır’da en fazla tarihi eser yapan ve iz bırakanlar Romalılar Abbasiler Mervaniler Selçuklular Artuklular Hıristiyan ve Osmanlılar olmuştur. Diyarbakır sadece Roma-Bizans değil aynı zamanda Müslüman Pers Arap ve Tür devletlerinin zengin tarihi ve kültürel değerlerini taşıyan ortak bir kültür mirası olarak günümüze kadar gelmiştir. Özellikler surlarda birçok medeniyetlerin izlerini kitabe süsleme figür kapı veya görkemli burç şeklinde en canlı şekilde görebilmekteyiz.
Kaynak: https://www.diyadinnet.com/YararliBilgiler-638&Bilgi=diyarbak%C4%B1r-tarihi-ve-tarih%C3%A7esi-tarihsel-geli%C5%9Fimi
• Bağlar
• Bismil
• Çermik
• Çınar
• Çüngüş
• Dicle
• Eğil
• Ergani
• Hani
• Hazro
• Kayapınar
• Kocaköy
• Kulp
• Lice
• Silvan
• Sur
• Yenişehir
İlin ekonomisi tarıma dayanır. Brüt gelirin % 40’ı tarımdan ve % 10’u sanâyiden temin edilir.
Tarım: Diyarbakır’da 650 bin hektara yakın bir alan ekilmektedir. Tahıl başta gelen ürünüdür. Sebze ve meyvecilik gelişmektedir. Tahıl ürünü 20 sene içinde 3 misli artmıştır. Başlıca tarım ürünleri ise buğday, arpa, darı, pirinç, mercimek, baklagiller, saf pamuk, tütün, susam ve keten tohumudur. Son 10 sene içinde sebzecilik çok gelişmiştir. Hıyar, domates, patlıcan, biber, fasulye, kabak ve tâze soğan yetişir. Diyarbakır karpuzu ve kavunu iri olduğu gibi, çok lezzetlidir. Türkiye’de yetişen karpuzun % 10’a yakını ve kavunun % 5’i Diyarbakır’da yetişir. Meyvecilikte daha çok üzüm, ceviz, bâdem, nar, dut ve armut yetişir. Diğer meyveler azdır. Sun’î gübre kullanımıyla modern tarım araçları kullanımı artmıştır. Dicle, Diyarbakır’ın Nil’i sayılır. Dicle kenarındaki köylerde “Boranhane” denilen güvercinliklerde binlerce güvercin beslenir.
Kumsal arâzide yetişen karpuzların içine küçük bir çocuk sığabilir. 34 çeşit üzüm, 7 çeşit karpuz yetişir. Karpuz çeşitleri; pembe, sürme, ferikpaşa, yafa, kara, alaca ve Mehmed Emir’dir. İri, tatlı ve kokulu kavunlarından beji, tat, mollaköy ve asma tipi meşhurdur.
Hayvancılık: 350 bin hektara yaklaşan çayır ve mer’aları ile hayvancılığa çok elverişlidir. Hayvancılık verimi henüz düşüktür, kalite ıslahıyle üretim artacaktır. Koyun, kılkeçisi, sığır, eşek ve katır beslenmektedir. 7 bini aşan arı kovanı ile arıcılık gün geçtikçe gelişmektedir.
Ormancılık: Orman alanı 500 bin hektar görülmekteyse de, ormanların önemli kısmı fundalıktır. Mevcut olan ormanların da verimi düşüktür. Ağaçlandırma faaliyeti devâm etmektedir. 220 köy orman içinde ve 103 köy orman kenarındadır. Mevcut ormanların ise % 70’i normal baltalıktır.
Mâdencilik: Türkiye’nin hâlihazırda en zengin petrol yatakları Diyarbakır-Siirt sınırında Siirt’in Batman ilçesi ile Diyarbakır’ın Bismil ilçesi sınırları içindedir. Diyarbakır’da ilk petrol kuyusu 1961’de Shell tarafından açılmıştır. TPAO ise 1973’ten beri faaliyettedir. Memleketimizde senede çıkan 2.5 milyon ton ham petrol istihsâlinin yarısı Diyarbakır’dan elde edilir. Hazro ilçesinde de linyit çıkarılır. Ergani’de bakır mâdeni vardır.
Sanâyi: Son senelerde en büyük gelişme inşaat sektöründe olmuştur. Küçük sanâyi, dokumacılık, bakırcılık, demircilik ve kuyumculuk da gelişmiştir. Fabrikaların çoğu devlet sektörüne âittir. Sümerbank Pamuklu Dokuma Fabrikası, Sümerbank Halı ve Yünlü Dokuma Fabrikası, Yem Fabrikası, Süt Endüstrisi Kurumu, Buhar ve Su Türbinleri Fabrikası, Küçük Su Türbini ve Pompa Fabrikası, Tahıl Sigorta Fabrikası ve Ergani Çimento Fabrikası vardır.
Ulaşım: Diyarbakır ulaşım bakımından çok elverişlidir. Bütün komşu illere asfalt yol ile bağlı olduğu gibi, Elazığ-Mardin karayolu ile Urfa-Siirt-Bitlis karayolları Diyarbakır’da kesişir. Yollar düzgün ve bakımlı olup kışın bile devamlı açıktır. İstanbul-Kurtalan demiryolu Diyarbakır’dan geçer. İstanbul-Ankara-Diyarbakır uçak seferleri ise her gün yapılmaktadır. Dicle’nin bir kıyısından diğer kıyısına yolcu, eşyâ ve odunlar “kelek” ismi verilen sallarla yapılır. Motorlu araç sayısı son 10 senede 10 misli artmıştır. Buna paralel olarak da yol yapımı sür’atle artmaktadır.
Kaynak: http://www.cografya.gen.tr/tr/diyarbakir/ekonomi.html
Diyarbakır da güzel ülkemizin her şehri gibi kendine özgü farklı kültürel özelliklere sahiplik yapan güzel şehirlerinden biri. Diyarbakır’ın kültürel özellikleri toprakları içinde yaşayan insanların yaşam biçimidir ve bulunduğu topraklar tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı için birçok kültüre ev sahipliği yapar. Mesela, folklorik özellikleri şehrin büyük bir kültürel zenginliğidir. Halay, Delilo, Çepik, Çaçan, Lorke, Esmer bunlardan bazıları. Diğer kültürel zenginlikleri ise dokunan renk renk, dese desen kilimler, heybeler, kıyafetler genelde çok renklidir ve canfes, diba gibi kumaşlardan yapılır. Erkeklerde şalvar, kuşak ve yelek giyimi yaygındır. Başlarına isse yöreye özgü külah giyilir veya puşu sarılır. Diğer bir kültürel çeşitlilik olarak ise yemekler gösterilebilir. Yöreye ait bazı mahalli yemekler için meftune, çiğ köfte, lebeni, nariye tatlısı örnek gösterilebilir. Ve son olarak da, türküler masallar, ağıtlar diğer kültürel özelliklerdendir.