Erzincan

ERZİNCAN HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
Doğu Anadolu Bölgesi’nde, Yukarı Fırat bölümünde yer alan ve yüzölçümü 11.903 kilometrekare olan Erzincan’ın toplam nüfusu 316.841 kişidir. Şehir genellikle dağlar ve platolarla kaplıdır. Doğuda Erzurum, batıda Sivas, güneyde Tunceli, güneydoğuda Bingöl, güneybatıda Elazığ-Malatya, kuzeyde Gümüşhane-Bayburt ve kuzeybatıda Giresun ile komşudur. Erzincan’ın ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Merkezdeki şeker, et ve süt fabrikaları sığır besiciliğinin gelişmesini sağlamıştır. Özellikle süt ürünlerinden Erzincan’ın tulum peyniri ünlüdür. Verimli toprakları sayesinde birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Bunlardan bazıları M.Ö. 2000’li yıllarda Hayaşlılar, Hurriler, Hititler, Asurlar, Urartular, İstikler, Medler, Persler ve Ermeniler olmuştur.

Anadolu’nunen eski ve tabi kalelerinden biri olan Kemah Kalesi, Abrenk Kilisesi ve Mamahatun Kervansarayı gibi birçok tarihi zenginlikleri olan Erzincan turizm açısından da çok değerlidir.

Erzincan’a ulaşım demir yolu, kara yolu ve hava yolu ile sağlanmaktadır. Türkiye’nin büyükşehirlerinden uçak seferleri ve otobüs seferleri düzenlenmektedir. Havaalanı şehir merkezi arası 7 kilometredir. Otomobil ile seyahat edecekler için Erzincan İstanbul’dan 1036 kilometre, Ankara’dan 688 kilometre, İzmir’den 1278 kilometre, Adana’dan 742 kilometre, Samsun’dan 445 kilometre uzaklıktadır.

 

Erzincan Kadıgölü

Kemaliye ilçesinde bulunmaktadır ve şehrin en huzur verici yerlerinden birisidir. Yeşilin neredeyse her tonuna sahiptir ve soğuk su kaynakları muazzam. Yüksek dağlardan gelen yeraltı suları ile oluşan bu göl, eski zamanlarda ilçenin elektrik ihtiyacını karşılamakta idi. Bu durumu tekrar faaliyete geçirmek için çalışmalar yapılmaktadır. Burada bir de alabalık tesisi kurulmuştur. Üstelik ilçenin en büyük camisi olan Orta Cami de buradadır. Zaten buraya gelen camiyi de ziyaret etmektedirler.

Erzincan Beytahtı Mesire Yeri

Özellikle havanın güzel olduğu zamanlar yöre halk tarafından kullanılan bu mesire yeri Karasu Nehrinin kenarındadır. Soğuk su kaynaklarına da sahip bu yemyeşil yer, piknik yapmak isteyenlerin ilk tercihi diyebiliriz. Doğa ile iç içe olmak isterseniz Erzincan’a 15 km mesafedeki bu mesire yerine gelin.

Erzincan Mama Hatun Kervansarayı

Tercan ilçesinde bulunan bu kervansaray olduk.a büyük ve kompleks bir yapıdır. Saltuklulara kadar uzanan tarihi ile de ilgi çekmektedir. Ama maalesef yapılan onarımlar orjinalliğini bozmuştur. Kervansarayın yanı sıra Mama Hatun Türbesi ve bir de hamam bulunmaktadır. Ulaşımı kolay olan bu kervansarayın 1192 ila 1202 yılları arasında yapıldığı tahmin edilmektedir. SAhip olduğu kitabe çok yıprandığı için pek bilgi elde edinilememiş. Ama mimarının Ahlatlı Ebun-Nema bin Mufaddal olduğu okunabiliyor. Burası Saltuklu prensesi Mama Hatun adında yapılmıştır.

Erzincan Aygır Gölü

Şehir merkezine 45 km mesafedeki bu göl, Üzümlü ilçesinde bulunmaktadır. Ülkemizinde en büyük krater göllerinden birisi olup turizm bakımından çok önemlidir. İsterseniz kamp yapma, bot gezisi ve traking yapma imkanınız da var. Doğal güzelliği ile cezbeden bir yerdir.

Erzincan Melik Gazi Türbesi

Melikgazi Türbesi | Kemah

Mengücek Beyliğinin kurucu olan Melik Gaziye ait bir türbedir. Kemah ilçesinde bulunan türbe, yüksek bir tepede ve Fırat Nehrinin kenarındadır. Sekizgen yapılı ve iki katlı olan bu türbe maalesef bazı dönemler açıldığı için bozulmuştur. Son onarım yılı ise 1991 yılıdır.

Erzincan Müzesi

1986 yılından beri hizmet veren bu müzede çok önemli eserler sergilenmektedir. Şehirden alınan mineral, taş, toprak, kristal, kayaç gibi örnekler saklanıp sergilenmektedir. Sergilenen diğer kalıntılar ise fosil örnekleri, bir hücreli bitki ve hayvanlar, doğal ortamına uygun ortam sağlanan likenler, omurgasızlar, şehirde yaşayan balık çeşitleri, amfibiler, şehirde yaşayan ve nesli tehdit altında olan hayvanların postları ve iskeletleri ve daha fazlası. Tabi bunların yanı sıra arkeolojik ve etnokgrafik eserlerde sergilenmektedir.

Erzincan Otlukbeli Gölü

İsminden de anlaşılacağı gibi Otlukbeli ilçesinde bulunan göl, şehrin en gözde yerlerindendir. Gerek yöre halkı olsun gerekse yerli, yabancı turistler olsun sık sık mesire yeri olarak kullanılmaktadır. İlçeye mesafesi 6 km olup 6500 metrekare alana sahiptir. Gölün derinliği yakşalık 15 metreden başlayıp 20 metreye kadar çıkıyor. Bu göl, 1994 yılında Doğal Sit Alanı olmuştur.

Erzincan Girlevik Şelalesi

Şehrin doğal güzelliklerinden olan şelalenin şehir merkezine olan mesafesi 30 km’dir. Şelalenin suları kayalar üzerinden parça parça akmaktadır. Tıpkı Kadıgölü gibi şehrin en dinlendirici yerlerindendir. İster piknik yapın isterseniz şelaleye yakın lokantalarda alabalık ya da ızgara yiyin. Bu şelale Merkez ilçeye bağlı Çağlayan beldesinde bulunuyor.

Erzincan Sakaltutan Kayak Merkezi

Soğuk denince akla gelen ilk şehirlerden birisi de her halde Erzincan’dır. Böyle soğuk bir şehirde kayak merkezi olmazsa ülkemizin ayıbı olur. Ki şükür ki var ve kayak yapmak isteyenlerin gözde mekanı diyebiliriz. Şehir merkezine 44 km mesafedeki bu merkez, özellikle kış tatili için ideal. Burada bulunan tesis 60 kişi yatak kapasiteli konaklama yeri, 100 kişilik restoran, spor odaları ve sauna bulunmaktadır. Kayak merkezi 1026 metre uzunluğuda ve 110 askılı teleskiye sahip.

Ergan Kayak Merkezi

Şehrin bir diğer kayak merkezi yine Merkez ilçeye bağlı olan Ergan Kayak Merkezi’dir. Şehir merkezine 12 kilometre mesafedeki bu merkez, ülkemizdeki en uzun liftlerden oluşan teleferik ve telesiyej tesisine sahip. Burası Sakaltutan Kayak Merkezinden daha gelişmiştir. 1800 metre, 2662 metre ve 2455 metre uzunluklarında pistlere sahiptir. 2 etap var. Bunların birisi Ardıçlı Gölünde diğeri ise Yayla Düzü’nde başlıyor. Gelişmiş ve kapsamlı bir kayak merkezi olan Ergan Kayak Merkezi, tercih edilen ilk kayak merkezi olmalıdır.

Erzincan Kemah Kalesi

İsminden de anlaşılacağı gibi Kemah ilçesinde bulunan kale, önemli turizm noktalarından. Bir çok medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Özellikle savaşlarda önemli bir savunma noktası olmuştur. Diğer yandan Evliya Çelebi, Seyahatname isimli eserinde kaleden bahsetmekte ve kale ile ilgili bilgiler vermektedir.

Erzincan’da Gezilip Görülecek Diğer Yerler

  • Erzincan Karanlık Kanyon

  • Erzincan Ilıcası

  • Erzincan Gülabibey Camii

  • Erzincan Köroğlu Mağarası

  • Erzincan Ekşisu Kaplıcası
  • Erzincan Hıdır Abdal Sultan Türbesi
  • Erzincan Abrenk Kilisesi
  • Munzur Dağları
  • Erzincan Altıntepe Ören Yeri

Lezzet festivali: Kelecoş

biryemekfenomeni

İçine fasulye, nohut, mercimek ve buğdayın girdiği bir yemek düşünün. Şimdi bir de bu yemeği kuzu eti ile taçlandırdığınızı. Bu bile yeterli olmuştur sanıyoruz. Kelecoş özel günlerin, davetlerin, bayramların olmazsa olmaz yemeklerindendir. Iğdır, Sivas veya Elazığ’da da aynı özenle karşımıza çıkar.

Hamuru özel, eti yumuşacık: Kemah tiridi

Özenle mayalanan yumuşacık bir hamur, ince ince şeritler halinde kesilerek fotoğraftaki gibi söğüşe uygun etle buluşmaya hazırlanıyor (genellikle kuzu eti). Hamurlar çıtır çıtır, et yumuşacık tam da suyuna ekmek banmalık. Haydi afiyet olsun o zaman.

Bir bayram geleneği : Keşkek

blogspot

Özellikle bayram sabahlarında keşkek yemek bir gelenek haline gelmiştir. Hatta yakın zaman öncesine kadar arefe günlerinde, her mahallede mutlaka odun fırınları yakılır ve mahalle halkı yardımlaşarak önce herkes için ev ekmeği sonra da keşkek yapılırmış.

Ceviz ve kayısının mükemmel uyumu: Gasefe

birtutamtuz

Kayısı deyince aklımıza hemen Malatya geliyor evet ama Erzincanlıların da bir gasefesi var ki… Haşlanan kayısıların üzerine tereyağı gezdirilip isteğe bağlı ceviz, fındık, fıstık ile süsleniyor.

Sabah akşam yersiniz: Kahküllü pilav

blogspot

Orijinalinde kurutulmuş taze fasulyeler ile hazırlanan bu lezzetli pilavı, fasulyeyi kurutmadan da yapmak pek mümkün. Erzincan sofralarında sıklıkla yerini alan bu yemek, tabak tabak yeniyor. Bulgur pilavına bir alternatif olan kahküllü pilav denenmesi gereken lezzetlerden.

Onsuz çay olmaz: Erzincan lokumu

blogspot

Erzincan lokumu çay saatlerinin olmazsa olmaz kahramanıdır. Tereyağı ve sıvı yağ aynı anda kullanılıyor ve ortaya kıyır kıyır bir tat çıkıyor. Pudra şekeriyle de son dokunuş yapıldıktan sonra, beş çaylarında masadaki yerini alıyor. 

Erzincan çorbası ya da kesme çorba diye de bilinir: Erzincan çorbası

Özel yapılan minik minik köfteler haşlanıyor, içine taze fasulye de ekleniyor. Bunlarla yetinmiyor tabii ki; sarımsak, maydanoz, dereotu, karabiber gibi lezzetler de son dokunuş yapıyor. Özellikle Ramazan ayında hemen hemen her evde pişen bu çorba, tok tutan bir yapıya sahip.

Bir de Erzincanlıların elinden yiyin: Yaprak sarma

ulkehaber

Yaprak sarmasını sevmeyen yoktur ancak yapamayan da çoktur.  Her yörenin yemeği sayılabilecek bu lezzetin yeri Erzincanlılarda oldukça ayrı. Özel günlerde, bayramlarda, düğünlerde bir araya gelip tencerelerce sarılır, ertesi güne hazır edilir.

Kahvaltıda bile gözler onu arar: Kete

neyemektarifleri

Açılan hamurun içine kavrulan un konuluyor ve fırına veriliyor. İçine isteğe bağlı kıyma harcı da konuluyormuş ancak Erzincan ketesi kahvaltılarda ekmek niyetine tüketildiği için sade yapılıyor. 

Krep değil, omlet değil, mücver hiç değil: Kaygana

ustadyemekkebap

Hemen hemen her yörenin lezzetle yapıp yediği bir yemektir kaygana. Özellikle bayram kahvaltılarında tepsi tepsi yapılır. Bol yumurtalı, krebe benzeyen bir tarif olsa da tam anlamıyla krep gibi değildir, daha kalındır. İçine de yeşillikler eklenir.

Çökelek salatası da diyen var: Çökelek piyazı

damak

Pratik tariflerin en başında gelir o. Bir çeşit salatadır evet. Dereotu, maydanoz ve yeşil soğanlar incecik kıyılır ve çökelek ile birleşir. Üzerine arzu edilen baharatlar da eklendiğinde her yemeğin yanına yakışır. 

İsminde bir ağırlık var: Sarığı burma

dogandede

Kendisi baklavanın en büyük rakibi olabilir. Bol cevizle yapılan tatlı oklava ile açılıp özel burma şeklini alıyor. Bayram ve özel günlerin aranan lezzetlerinden birisi olan sarığı burma, isteğe bağlı olarak kaymak ile servis yapılıyor.

Kemaliye’den selamlar: Ayva kalyesi

tumayinmutfagii

Erzincan’ın eski adı Eğin şimdi ki adı Kemaliye olan güzel ilçelerinden birinden çıkan lezzetli bir yemeğe geldik şimdi de.  Aslında ayvanın patates niyetine kullanıldığı bir yemek arkadaşlar. Ama ne yemek! Ayvanın hafif ekşi, mayhoş tadından hoşlananlar bu yemeğe de bayılacak.

Kaynak: https://yemek.com/erzincan-yemekleri/

Erzincan’ın İlkçağ tarihi hakkında esaslı bilgiye henüz sahip değiliz. Ne varki tarihçiler ikinci bin yıl da, bu yörede, hurrilerin yaşadığını, ikinci bin yılın ilk yarısı başlarında da Hayaslılarla Azzilerin hüküm sürdüğünü kaydetmektedir.
 
Anadolu’da M.Ö. 1050- 1180 tarihleri arasında Hattuşaş’ı merkez yaparak büyük bir imparatorluk kuran Hititler yakın doğuyu egemenlikleri altına almışlardır. Şüphesiz ki Erzincan’da Hititlerin yönetimi altında idi. Anadolunun çeşitli yerlerinde yapılan kazılarda Hititlere ait çeşitli eserler ortaya çıkarılmıştır. Erzincan ve yöresinde Hititlere ait bir yerleşim merkezine rastlanmamışsa da, bu yörenin Hitit egemenliği altında kaldığından da hiç şüphe yoktur.
 
Doğu Anadolu’da kurulan ilkçağ devletlerinden biri de Urartulardır. M.Ö.900 yıllarında kurulan bu devlet Vanı2 (Tuspa) başkent yapmış, sınırlarını Hazar Denizinden Malatya’ya, kuzeyde Erzurum-Erzincan’dan güneyde Halep-Musul’a kadar genişletmiştir.
 
 
Erzincan yakınlarında Altıntepe’de Prof Dr. Tahsin ÖZGÜÇ tarafından yapılan kazıda (1953) Urartular’a ait bir çok eser çıkarılmış, bu yörenin Urartu egemenliği altında kaldığı kanıtlanmıştır.
 
Çeşitli saldırılara maruz kalan Urartu şehirleri, teker teker tahrip edilirken Medler’in Anadolu’yu istilası sırasında M.Ö. 600 yıllarında tamamen ortadan kaldırılmıştır. Erzincan ve yöresi, Urartular’ı yenerek Anadolu’yu istilaya başlayan Med’lerin (M.Ö. 612) eline geçti. Med Krallığı’nın Kyaksar döneminde Lidyalılar’la yapılan savaşlar, muhtemelen Erzincan ve civarında cereyan etmiştir. Bu yöreler M.Ö.550 tarihlerinde Persler’in eline geçmiştir.
 
Hititler’in Anadolu’yu istila ettikleri sırada, İran yaylasını da Persler ele geçirdiler. Persler’in yükselişi daha çok Ciroz (550-530), Kampis (530-520) dönemlerine raslar. Bu dönemde Erzincan ve çevresinde Persler’in eline geçer. Persler’den sonra Anadolu Makendonyalılar’ın eline geçmiştir.
 
Roma ordusu M.Ö.70 tarihinde Doğu Anadolu’yu ele geçirmeye başlıyarak Elazığ yöresindeki Safen (Harput) Kralığı’nı yıktıktan sonra, Tigran Ordusunu da yenilgiye uğratmıştır. Bu sırada (M.Ö. 68) Pontuslular da Erzincan yörelerinde Roma üstünlüğüne son vermişlerdir. İran ile Bizans arasında sürekli savaşlara sahne olan Erzincan ve yöresi, en son Bizans imparatoru Heraklius tarafından 629 tarihinde yenilgiye uğratılan İran’dan geri alındı.
 
Halife Hz. Osman (644-656) zamanında Habib bin Mesleme 35/655 senesinde Erzincan ve yöresini ele geçirerek, bu bölgeyi tamamen Müslümanların yönetimine kattı. Erzincan ve yöresi Abbasiler döneminde de çeşitli saldırılara maruz kaldı. Halife Mütevekkil Alallah (847-861) döneminde Malatya Valisi Ömer bin Abdullah, Arapgir, Eğin, Kemah, Erzincan ve Trabzon kentlerini Bizanslılar?dan geri aldı. (859) Böylece Erzincan tekrar Arapların hakimiyetine geçti.
 
 
Türklerin Anadolu’ya akınlar yaptığını daha önce belirtmiştik. Fakat, Türklerin Anadolu’yu vatan edinmeleri genel kanaate göre Malazgirt (1071) zaferinden sonradır. Malazgirt zaferi kazanılınca Alparslan, Karasu ve Çatlı nehirleri vadilerinin fethine Mengücek Ahmet Gazi’yi görevlendirmiştir.
 
Alparslan’ın komutanlarından olan Mengücek Ahmet Gazi, Erzincan, Kemah, Divriği ve Şebinkarahisar yörelerini hakimiyeti altına aldı. Kemah’ı merkez yaptı. Ahmet Gazi’nin ölümü üzerine (1114) yerine oğlu İshak Bey geçti. Bu beyliği uzun süre yöneten İshak Bey ölünce (1124) yerine Melih Mahmut geçti. İshak Beyin oğulları onu tanımayınca, Mengücek devleti parçalandı. Kemah Melih Mahmut’a Erzincan Davut Şah’a, Divriği’de Süleyman Şah’a düştü. Davut Şah’ın öldürülmesi üzerine (1151) Erzincan’a 13 yıl Süleyman Şah’a sahip olmuş; Davut Şah’ın oğlu Fahrettin Behram Şah (1165) yılında babasının tahtında oturunca, Mengücek Beyliği tekrar güçlenmiştir. Fahrettin Behram Şah, Kılıçarslan’ın damadı olması da göz önünde bulundurulursa, Mengücek Selçuklu münasebeti daha iyi anlaşılır.
 
Behram Şah zamanında, Erzincan çok ilerlemiş, ticaret ve sanayi gelişmiştir. Zelzeleler sebebi ile o dönem ait eserler maalesef günümüze ulaşmamıştır. Behram Şah 1225 tarihinde Erzincan’da ölmüş, aşağı Urla (Ula) köyünde defnedilmiştir.
 
 
Behram Şah ölünce yerine oğlu Davut Şah geçti. 1228 tarihinde Selçuklu sultanı Alaaddin Keykubat Erzincan ve Kemah’ı işgal ederek Mengücek Beyliğine son verdi. Alaaddin Keykubat ile Celalettin Harzem Şah arasında Erzincan yakınlarında, Yassı-Çemen denilen yerde 1230 tarihinde savaş oldu ve Celalettin Harzem Şah yenildi. Alaattin Keykubat’ın ölümü (1237) üzerine, yerine oğlu II. Gıyasettin Keyhüsrev geçti. Onun zamanında devlet Moğolların istilasına uğradı. 1240 tarihinde Erzurum’u işgal eden Moğollar Erzincan’ı geçerek 1243 tarihinde Kösedağ savaşında Anadolu Selçuklu Devletini hezimete uğrattı. Böylece Erzincan ve yöresi İlhanlıların eline geçti. İlhanlılar yöreyi beylerle (Vali) yönettiler. Timur-Taş Bey Mısır’a kaçarken yerine Alaaddin Eretna’yi bıraktı.
 
Timur-Taş’ın Mısır’a sığınmasından sonra valiliğe gelen Alaaddin Eretna ilhanlı hükümdarı Ebu Sait Bahadır Han’ın ölümü (1335) üzerine İlhanlılarla olan bağını keserek görünüşte Celayırlı Hükümdarı Büyük Şeyh Hasan Han’a bağlı kalarak bağımsızlığını ilan etti.
 
Bir ara Çoban Oğulları Hükümdarı Küçük Şeyh Hasan, Erzincan ve yöresi kendi beyliğine kattıysa da 1338’de Memluk Sultan Nasreddin Muhammed’in yardımı ile Erzincan ve yöresi Küçük Şeyh Hasan’dan kurtuldu. Erzincan bu beylik döneminde de el değişmiştir. Alaaddin Eratna 1352’de öldükten sonra yerine oğlu Gıyasettin Mehmet getirildi. Çıkan anlaşmazlıklar sonunda Erzincan bağımsız olarak, Burak Bey’e bırakıldı. Sırası ile Ahi Ayna Bey (öl. 1362), Pir Hüseyin (öl. 1379), Mutahhareten Bey yönetimi ele aldı. Mutahhareten döneminde, Kadı Burhanettin Erzincan’a ve yöresine birkaç kez saldırı düzenledi. Bu saldırılar Akkoyunlu Hükümdarı Kutlu Bey’in yardımı ile atlatıldı.
 
Bu dönemde Erzincan üzerinde Akkoyunlular’ın etkisini görmekteyiz.
 
Erzincan Emiri Mutahhareten’in Timur’a bağlanması Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt’ı kızdırmıştı. Beyazıt da Erzincan’ı muhasara etti.(1401) Fakat çok geçmeden Ankara Savaşı patlak verince, yöre tekrar Timur’un eline geçti.(1402)
 
Yörede Fatih Sultan Mehmet dönemine kadar Osmanlılar etkili olamadılar. 1419’da 1. Mehmet zamanında Karakoyunlu Beyi Kara Yusuf Erzincan’ı zapt etti Pir Ömer’i vali tayin etti.
 
1455’de de, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan Erzincan’ı aldı. Kaleyi yeniden onardı. Yöre Fatih ile Uzun Hasan arasında çıkan Otlukbeli savaşına kadar (11 Ağustos 1473) Akkoyunların elinden kaldı. Bu savaştan sonra Osmanlıların denetimine geçti.
 
1502 tarihinde Safevi tahtına gecen Şah İsmail Erzincan’ı karargah yapmıştı. Anadolu’yu eline geçirmek isteyen Safeviler’e Yavuz Sultan Selim 23
 
Ağustos 1514’te Çaldıran Savaşıyla dur deyince, Erzincan tekrar Osmanlılar’ın yönetimine geçti.
 
Kanuni Sultan Süleyman 1534’te Tebriz Seferi, 1540’da İran Seferi sırasında Erzincan’a uğramıştır.
 
 
Birinci dünya savaşından 11 Temmuz 1916 tarihinde Ruslar tarafından şehir işgal edilmiş, bunu fırsat bilen ayrılıkçı Ermeniler’de silahlı birlikler oluşturarak faaliyete geçmişlerdir. 18 Aralık 1917 de Sovyet hükümeti ile yapılan Erzincan Mütarekesi ile 11 Ocak 1918 de rus askerleri bölgeden çekilmiş ancak, ermeni çeteleribir çok kanlı olaya neden olmuştur. Kazım Kara Bekir komutasındaki askeri birlikler 13 Şubat 1918 de Erzincan’ı 22 Şubat 1918 de Tercan’ı ermeni silahlı güçlerinden kurtarmışlardır. Kurtuluş savaşında ve hareketli geçen Cumhuriyetin ilk yıllarında Erzincan halkı Büyük Atatürk’ün yanında olmuştur.
 
Kentin adının Eriza veya Aziriz kelimelerinden geldiği, ilk önce Erziricin daha sonrada bugün ifade edildiği şekilde Erzincan’a dönüştüğü rivayet edilmektedir.
 
1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ili olan Erzincan, 1939’da şiddetli depreme maruz kalmış, şehir harabeye dönmüştür. Şehirde taş taş üstünde kalmamış, onbinlerce insan hayatını kaybetmiştir. Depremden sonra demiryolundan yukarı yeni bir şehir inşaatına başlanarak bugünkü Erzincan şehri meydana getirilmiştir.
Kaynak: http://www.erzincan.gov.tr/tarihce

• Çayırlı
• Ilıç(İliç)
• Kemah
• Kemaliye
• Merkez
• Otlukbeli
• Refahiye
• Tercan
• Üzümlü

Erzincan’ın ekonomisi tarıma dayanır. Faal nüfûsun % 70’i tarım sektöründe çalışır. Mâden ve sanâyi sektörü gelişme hâlindedir. Hayvancılık tarımdan sonra en büyük gelir kaynağıdır. 
Tarım: Her çeşit meyve, sebze ve tahılın yetiştiği Erzincan gerçek bir tahıl anbarıdır. Yetiştirdiği sebzenin üçte birini dışarıya satar. Buğday, arpa, çavdar, fasulye, fiğ, patates, domates, lahana ve havuç ilde yetiştirilen belli başlı tarım ürünleridir. Meyvecilik çok ileridir. Bilhassa kayısı, zerdali, dut, elma, armut ve bâdem bol yetişir. Üzümleri lezzetli ve meşhurdur. Eğin’in bâdemi isim yapmıştır. 
Hayvancılık: Hayvancılık oldukça ileridir. Geniş mer’a ve çayırları hayvancılığın gelişmesinde rol oynamıştır. Koyun (çoğu karaman), sığır, kıl keçisi, manda, at ve arı kovanı ile hayvan potansiyeli oldukça zengindir. 
Ormancılık: Erzincan’ın orman varlığı zengin değildir. Yüzölçümün % 9’u ormanlarla kaplıdır. Ormanlar çoğunlukla Kemah ve Refahiye sınırları içindedir. 300’e yakın köy orman içinde veya kenarındadır. Bu ormanlarda senelik ortalama 40 bin ster yakacak odun ve 2500 m3 inşaat kerestesi elde edilir. 
Mâdencilik: Erzincan mâden bakımından zengin sayılmaz. Çoğu krom ve mangenez olmak üzere, demir, linyit, perlit, amyant ve tuz başlıca mâdenleridir. 
Sanâyi: Erzincan sanâyi bakımından az gelişmiş bir ildir. Sanâyi 1950’den sonra gelişmeye başlamıştır. 1954’te İplik Fabrikası, 1960’lı senelerde, süt ve tuğla fabrikaları kurulmuştur. 1958’de Şeker Fabrikası ve 1970’li yıllarda ise Asbest Boru Fabrikası, Etüdaş Yem Fabrikası, Et Balık Kurumu, Salyangoz Fabrikası ve Un Fabrikası kurulmuştur. 1980’li yıllarda bir milyon çift kadın ayakkabısı kapasiteli Sümerbank Tercan Ayakkabı Fabrikası faâliyete geçmiştir.Halıcılık, kilimcilik, orman ürünleri, dokuma ve metal eşyâ sanâyi mevcuttur. Kemâliye’nin “Eğin Halısı” meşhurdur. 
Ulaşım: E-23 Karayolu, İzmir-Ankara-Sivas-Erzincan-Erzurum üzerinden İran’a bağlanır. İl merkezi ve Refahiye ve Tercan ilçeleri bu güzergâhın üzerindedir. Haydarpaşa- Ankara-Erzincan-Erzurum-Kars demiryolu Erzincan’dan geçer. İliç ve Kemah demiryolu güzergâhı üzerindedir. Askerî hava alanı vardır. Sivil hava alanı, Eylül 1988’de işletmeye açılmıştır. Kemâliye’de Karasu üzerinde kelek ile yolcu ve eşyâ taşıma çok azalmıştır. Erzincan kara ve demir yolu bakımından önemli bir kavşak noktasındadır. Modern otobüs terminali 13 Mart 1992 depreminde ağır hasar görerek kullanılmaz duruma gelmiştir.

Kaynak: http://www.cografya.gen.tr/tr/erzincan/ekonomi.html

Bakırcılık
 
Bakırcılığın tarihi Erzincan ilinde çok eskidir.Urartu medeniyetleri eserlerini Altıntepe kazılarından anlaşıldığına göre, Urartu döneminde Erzincan bakır işletmeciliği üretimleri Atina pazarlarında aranan mal olarak değer kazanmıştır.
 
 
Bakır levha işlemesinin yanısıra Erzincan ve yöresinde çok çeşitli türde araç-gereç, mutfak eşyası yada hamam takımları yapımında kullanılmaktaydı. Erzincan’dan ülke dışına satılan bakır eşya büyük miktarlara ulaşmaktaydı. Paris, Viyana ve Philadephia uluslararası fuarlarında sergilenen Erzincan yöresi bakır eşyaları büyük ün kazanmıştır.
 
Günümüzde ise, küçük ve orta ölçekli işletmeler tarafından üretilen mamuller genellikle iç piyasada pazarlanmaktadır. Sektör talep azalması nedeniyle önemli ölçüde zarara uğramış, bir çok işyeri kapanmıştır. Bakırcılığın, Erzincan’da eski bir geçmişi vardır. Dövme bakırcılık çok yaygındı. Tepsiler, kazanlar, kaplar, ibrikler, leğenler yapılırdı. Alüminyum ve plastik eşyanın yaygınlaşmasıyla dövme bakırcılık önemini yitirmiş, yerini bakır el işlemeciliğine bırakmıştır. Günümüzde yapılan semaver, tepsi, biblo, tabak, kaşık, şekerlik, sigaralık, kupa, vazo gibi ürünler daha çok süs eşyası niteliğindedir. Bakırcı ustalarına gelen bakır levhalar türlü gereçlerin yardımıyla tepsi, tabak, vazo vb. biçime sokulur. Dövme, çekme, dökme yöntemleriyle biçimlendirilen bakır eşya yine türlü yöntemlerle işlenir. Bezemede çoğunlukla stilize lale, yaprak, narçiçeği, selvi motifleri; hayvan figürleri, geometrik biçimler kullanılır. Bakır süs eşyaları, nikel kaplanmakta veya boyanarak süslenmekte, el işçiliği ile işlenerek yurt içi ve yurt dışına pazarlanmaktadır.
 
Üretimin yüzde 10’u yurt içinde, özellikle Ege ve Akdeniz Bölgeleri’ne, yüzde 90’ı ise yurt dışında A.B.D., İtalya, Finlandiya, Japonya, Almanya, Fransa gibi ülkelere pazarlanıyordu. Sanat değeri azaldığından önce yurt dışı, daha sonra da yurt içi pazarlar gün geçtikçe zayıfladı. Bu işten gelir sağlayanlar kendi sanatlarına kendileri değer vermeyerek başkalarının değer vermesini beklediler. Bugün bu bilince varan birkaç bakır işletmecisinin sabır ve üstün gayretleriyle Erzincan’da bakır işlemeciliği halen yapılmaktadır.
 
Yapılan araştırmalara göre bu gün Erzincan’da faaliyet gösteren yaklaşık 8-10 mağazada işleme bakır ve turistik bakır eşya satılmaktadır. (Dörtyol Yer Altı Çarşısı) . Bakır işlemeciliğinde çalışan 40-50 civarında işçi bulunmaktadır. Halen tam kapasite ile çalışma imkanı bulunmayan 3 atölyede turistik bakır ürünleri üretilmektedir.
 
Halıcılık
 
 
Kemaliye’de Halıcılık
İlçede bir zamanlar dünyaca tanınan Kemaliye Halıları artık dokunmamaktadır. Birkaç el tezgahında ve ilçedeki Meslek Yüksek Okulunda amatörce bazı küçük parçalar dokunmaktadır.
 
Üzümlü’de Halıcılık
Üzümlü Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü ve Üzümlü Belediyesi tarafından, Belediye Hizmet Binasında yer tahsisi yapılmış ve 30/04/2005 tarihinde halıcılık kursuna başlanmıştır.
 
Yerel Giysiler
 
Toplumsal değişmeye koşut olarak, yerel giysilerin yerini çağdaş giysiler almaktadır. Yerel giysiler, kırsal kesimde günümüzde de az da olsa rastlanmaktadır.
 
 
Köylerde kadınlar astarlı iki entariyi üst üste giyerler. Bu entariler topuğa dek uzanır. Yörede üçeteğe üç peşli entari de denir. Üçetekle birlikte geniş bir şalvar, uzun keten ve bürümcük gömlekler giyilir. Belde şal kuşak, gümüş kemer kadın giyimini tamamlar. Başa peştamal, yazma sarılır, yerli tezgahlarda, ince yünden dokunan ihram (Yörede ehram denilmektedir.) önceleri yaygın bir sokak giysi iken artık Üzümlü yöresindeki birkaç köyde giyilmektedir, ihramı özelliği dikişsiz olmasıdır. Tüm bedeni sarar, yalnızca gözleri açıkta bırakır. Kullanılan kadın kumaşları kadife, kutnu, çitari, alaca, manisa, atlas, pullu sehavidir. Siyah ya da koyu kahverengi, paçaları bol pantolon, yakasız, kenarları işli avcı yeleği yaygın erkek giysileridir.
 
Yünden dokunmuş bel kuşağı geniş, düz biçimde sarılır. Ayaklara geniş ya da sivri uçlu yemeni, türlü renklerde yün çorap vardır.
 
Kullanılan kumaşlar, kadife, çuha kumaş ve tamamen yün olan mahalli kumaşlardır. Ancak, Erzincan’da modern çağın giyim tarzına ayak uydurduğundan geleneksel giysiler yavaş yavaş kaybolmaktadır.
 
Halk Oyunları
 
Kahramanlık, yiğitlik, ağır başlılık ve sabrın sembolü olan “bar” en önemli Erzincan halk oyunudur.
 
Oyunların tümü önce ağır olarak başlar, sonra gitgide hızlanır. En az altı kişi olarak kız ve erkeklerin ayrı ayrı oynadığı oyunlarda çökme, el vurma ve dönmeler ana figürler olup, elde mendil, bıçak, kaşık gibi araçlar bulunur. Barların yarım daire şeklinde oluşması, Erzincan ovasını tanımlamaktadır. Ayrıca çiftetelli, kaşık oyunları, horon, halay, tek oyunlar oynanan diğer halk oyunlandır. Biçimlerine göre oyunlar ise; üçayak, dörtayak, ikiayak, ağırbar, koçeri, sıklama, sarhoş ban, timurağa, hoş bilezik, dello, sarıkız, tamzara, çayırın ten yüzünde, tavuk barıdır. Komedi mahiyetinde oynanan elek oyunu, yılbaşında oynanan arap oyunu orta oyunlardandır.
 
Halk Edebiyatı
Erzincan yöresi halk edebiyatı ürünleri, halkın güç koşullar altındaki yaşamından izler taşır.
 
Şemsi Hayal, Salih Baba, Aşık Davut Sulari, Kemahlı Tabir, Aşık Beybani, Aşık Müslüm Akbaba, İsmail Daimi Erzincan halk ozanlarındandır. Yöre manileri sevgi, gurbet, sıla, özlemi, elem ve ızdırap duygularını dile getirir.
 
Erzincan Efsaneleri
 
Halk kültürü unsurları bakımından zengin bir bölge olan Erzincan ve yöresinde, insanları doğruluğa, iyilice, yardımlaşmaya, manevi değerlere saygıya davet eden çeşitli konularda yazılmış efsaneler bulunmaktadır.
 
Ruhi Kara’nın, Erzincan efsaneleri ile ilgili yapmış olduğu çalışmasında; dini ve dini binalarla ilgili efsaneler, evler ve insanların yaşadığı yerlerle ilgili efsaneler, tabiat, kırlar ve Erzincanlı ünlüler ile ilgili efsaneler olmak üzere toplam 163 efsane incelenmiş ve derlenmiştir. Efsanelerden en bilinenler; Terzibaba, Mama Hatun, Sultan Melik, Kırkgöz, Kalecik, Kızıldağda Kırk Kızlar, Koca Karı Fırtınası vb.
Kaynak: http://www.erzincan.gov.tr/kulturel-degerler2

Erzincan ili Türkiyede doğa sporları açısından neredeyse tek;dünyada ise gereken önem verilirse önümüzdeki yıllarda yerini alacak.Bunu söylememi gerektiren en önemli sebep birçok doğa sporunun Erzincanda çok dar bir alanda yapılabilmesi. 
Gelin görün ki bu elmas işlenemiyor ve dolayısıyla kitlelere hizmet edemeyip şehre de gelir getiremiyor.Birkaç kurum ve rahmetli vali Recep Yazıcıoğlundan başka bu iş için emek harcayan olmadı malesef.Kurumların yanı sıra biz bireylerin de üzerine düşen görevleri yerine getirmesinden hareketle en azından tanıtım işinde katkımızın olabileceğine inanıyorum. 

Erzincanda Yapılabilen Doğa Sporları 

Kış Sporları 
Erzincanda hali hazırda Sivas yolu üzerinde bulunan Yıldırım Akbulut Kayak tesisleri mevcut.Burada kayak yapabilme imkânınız var.Ayrıca şuan hazırlanan projeyle geçen günlerde Erzincana gelen Turizm bakanımız Atilla Koç yakından ilgileneceğini söylediği Ergan Dağı projesi hayata geçirildiği zaman yörenin bu yöndeki birçok eksiği giderilmiş olacak.Projede bu yıl Ergan dağına tırmanma şeridi kurulması planlanmakta,kış aylarında da kayak yapılması hedeflenmektedir. 
Ayrıca Erzincanda EDKİK(Erzincan dağcılık kayak ihtisas kulübü) ve Eğitim fakültesi dağcılık Kulübü kapsamında faaliyet gösteren sporcular Kayak sporunun gelişmesi için çaba harcamaktadır. 

Yamaç Paraşütü 
Erzincan yamaç paraşütü yapılabilmesi için çok zengin imkanlar sunmaktadır.Özellikle Çakırman bölgesi ve Yaylabaşı yamaç paraşütü için çok müsaittir.Erzincan Belediyesi ve Yaylabaşı Belediyesinin profesyonel yamaç paraşütü takımları bulunmaktadır. 

Rafting 
Erzincan sınırları içerisinden geçen Karasu nehrinde yapılmaktadır.Özellikle Sansa ve Kemah boğazı ile Kemaliye, İliç bölgelerinde zorlu parkurlar dikkat çekmektedir.Erzincan Munzur Fırat Doğa Sporları derneği çatısı altında profesyonel eğitimciler eşliğinde öğretilmekte ve her geçen gün ilgilenen sayısı artmaktadır. 

Kano 
Erzincanda Tercan baraj gölü,Mertekli göleti,Göyne baraj gölü üzerinde bu sporu yapma imkânı bulabilirsiniz.Erzincan Munzur Fırat Doğa Sporları derneği çatısı altında eğitimi verilmektedir. 

Su Kayağı 
Hatırlarmısınız bilmem;Sayın Vali Recep Yazıcıoğlu bu bölgeye dikkat çekmek için bu sporların hepsini denemiştir.Özellikle o dönemde akıllardan gitmeyen de bir görüntüsü vardı su kayağı yaparken. 
Kano yapılan göllerin tamamında bu sporuda yapabilirsiniz. 

Arazi Sürüşü-Off Road 
Her ne kadar motor sporları içerisinde olsada arazinin doğal olması nedeniyle buraya da dahil edilebilir.Erzincanda zor arazi şartlarında araç kullanma imkânı veren düz Erzincan ovasıbu sporun meraklılarını bekliyor.Avcılık ve Atıcılık derneği üyeleri arazi araçları ile bu sporu düzenli olarak icra edip şehirdeki doğa sporlarının gelişimine çeşitlilik sunmaktadır. 

Kaya Tırmanışı 
EDKİK bünyesindeki dağcılaar tarafından şehrin muhtelif yerlerinde Özellikle de Kalecik Mevkiinde(Girlevik Çağlayanı civarı) kayalıklarda tırmanma ve iniş etkinlikleri yapmaktadır. 
Ayrıca kışın donan Girlevik Çağlayanında buz ve kaya tırmanışı yapılabilmektedir. 

Doğa Yürüyüşü,Kampçılık 
Erzincan Munzur Fırat Doğa Spaorları derneği ve EDkik ile Eğitim fakültesi dağcılık Kulübü tarafından düzenli olarak yapılan bu etkinliklerde geniş imkanlar sunan Munzur ve Keşiş dağlarında yapılmaktadır.

Kaynak: http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=40936