Erzurum

ERZURUM HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
Evliyalar Beldesi ve Dadaşlar Diyarı olarak anılan Erzurum, 761.174 nüfusuyla Doğu Anadolu Bölgesi’nin en kalabalık 2. şehridir. Yüzölçümü bakımından da Türkiye’nin en büyük 19. şehridir. Nüfusun % 49,99’u kadınlardan, %50,01’i ise erkeklerden oluşarak bu eşitlikle nüfus bakımından ilgi çeken bir şehrimizdir. Tarih öncesi çağlarda birtakım siyasî olaylara şahitlik etmiştir. Nedeni ise coğrafi yapısı gereği önemli bir kavşak noktasında bulunmasıdır. Doğal güzellikleri arasında yer alan akarsuları ve ovaları sayesinde tarım ve hayvancılık önemli geçim kaynaklarıdır.

İlk olarak Doğu Roma İmparatorluğu sınırlarına içerisine kurulan Erzurum, zamanla Sasaniler, Kimmerler, İskitler, Medler, Bizanslılar, Persler, Urartular, Romalılar, Araplar, Moğollar, İlhanlılar, Safaviler ve Selçuklular gibi çeşitli topluluklara ev sahipliği yapmıştır. Farklı kavimleri bir arada barındırdığı için farklı kültürleri bir arada yaşamış ve benimsemiş nadir şehirlerimizden birisidir.

Erzurum’a Türkiye’nin neredeyse her şehrinden otobüs seferleri rahatça bulunmaktadır. İstanbul Anadolu Yakası’ndan Samandıra ve Dudullu tesislerinden, Avrupa Yakası’nda ise Esenler Otogarı’ndan birçok firmaya ait olan otobüslerle yolculuk edebilirsiniz. D-100 Karayolu üzerinden özel aracınızla yaklaşık 13 saatte geleceğiniz Erzurum, şehirlerarası otobüsle yaklaşık olarak 18 saat sürmektedir. Zamandan tasarruf ederek biran önce Erzurum’a varmaya sabırsızlananlar içinse uçak iyi bir seçenek olacaktır. İstanbul-Erzurum arası uçakla yaklaşık 2 saattir. İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya ve Bursa’dan direkt olarak uçuş Erzurum’a uçuş bulunmaktadır. Geziniz öncesinde doğa güzelliklerinin eşsiz manzaralarıyla karşı karşıya bir yolculuk yapmak istiyorsanız Doğu Ekspresi ile de tren yolcuğu yapabilirsiniz.

Erzurum Ulu Camii

Diğer adı Atabey Cami olan bu cami şehrin en büyük ibadet alanı. İbadete hala açık olan cami 1179 yılında Saltuklu Melik Nasirüddün Muhammed Bey döneminde yapıldı. Selçuklu mimarisini çok iyi yansıtmaktadır ve 6000 kişilik bir kapasiteye sahiptir. Caminin toplamda 5 kapısı var ama hiçbir kapının mimarisi diğerine benzemiyor. Şimdiye kadar 5 defa onarım geçiren cami IV. Murad döneminde erzak deposu olarak kullanılmıştır.

Erzurum Rüstempaşa Bedesteni

Osmanlı mimarisine sahip caminin halk arasındaki adı Taşhan’dır. Bu bedesten 1561 yılında sadrazam Rüstem Paşa tarafından yaptırılmıştır. Rüstem Paşa, Kanuni Sultan Süleyman’ın hem sadrazamı hemde damadıdır. Burada şuan da dükkanlar bulunmaktadır. Bedesten 2 katlıdır ve ziyaretçilerin uğrak yerlerindendir.

Erzurum Öşvank Kilisesi

Şehrin simgelerinden birisi olan bu kilise, 961 ila 966 yılları arasında yapılmıştır. Uzundere ilçesinde bulunmaktadır ve en fazla Hristiyan Gürcüler tarafından ziyaret edilmektedir. Bu kilisenin mimarı ise Öşklü Grigor’dur.

Erzurum Ilıca Kaplıcası

Her yıl bir çok turist tarafından ziyaret edilen bu kaplıca bir çok rahatsızlığa iyi gelmektedir. Ulaşımı ise oldukça basittir. Aziziye ilçesindeki bu kaplıcanın bulunduğu bölge deniz seviyesinden 1812 metre yüksekliktedir. Başta romatizma, mide ve bağırsak rahatsızlıkları gibi bir çok rahatsızlığa iyi geldiği belirtilmektedir.

Erzurum Pasinler Kaplıcası

Şehrin bir diğer doğal şifa kaynağı Pasinler Kaplıcasıdır. ŞEhir merkezine olan mesafesi 43 km olan bu kaplıca, Erzurum’a gelen bir çok turist tarafından ziyaret edilmekte. Bu bölgede konaklayabileceğiniz bir kaç termal otel bulunmaktadır. Başta romatizma, ortopedik rahatsızlıklar, eklem ve kireçlenme gibi bir çok rahatsızlıklara iyi geldiği belirtilmektedir.

Erzurum Arkeoloji Müzesi

Her şehrin tarihini en iyi öğrenebileceğiniz en iyi yer şüphesiz müzelerdir. Şehirde çıkarılan eserler 1942 yılında Çifte Minerali Medrese’de toplanırdı. Eserlerin çoğalmasından sonra yeni bina yapılmıştır. Bu müzede başta Urartu yazıtları, madeni kaplar, adak steller, silahlar, mühürler, heykeller, pişmiş lahitler, cam şişeler, sikkeler olmak üzere bir çok eser bulunmaktadır.

Erzurum Kalesi

Bu kalenin kim tarafından yaptırıldığı tam olarak bilinmiyor ama Bizanslılar tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Kale duvarlarının bir çoğu maalesef yıkılmıştır. Kale, iç kale ve dış kale olarak ikiye ayrılmıştır. İç kalenin surları ise oldukça etkileyici. Bu kale, ziyaretçilerin yoğun olarak uğradıkları bir yer.

Erzurum Narman Peribacaları

Adı gibi Narman ilçesindeki bu peri bacalarının ömrü 3 milyon yıla kadar uzanmaktadır. Şehrin en çok merak edilen noktalarından olan bu bölgeye ulaşımda kolaydır. Özellikle turistlerin yoğun olarak uğradığı bir bölgedir. Burada bulunan vadinin ABD’deki Colorado Kanyonuna benzemesi de ayrı bir dikkat çekici özellik. Bu bacaların toplam alanı yaklaşık 6300 hektar.

Erzurum Tortum Gölü

Hem şehrin hemde Doğu Anadolu Bölgesinin doğal güzelliklerinden olan bu göl, Tortum ilçesinde bulunmaktadır. İlçe merkezine olan mesafesi ise 35 km’dir. Bu gölün genişliği 100 metre ile 1 km arasında değişmektedir. Bu bölgeye 1960 yılında hidroelektrik santrali kurulmuştur. Bu gölün oluşmasını sağlayan ise Kemerlidağ’dan gelen bir heyelan olmuştur.

Erzurum Nene Hatun Milli Parkı

SONY DSC

İsmini Nene Hatun’dan alan bu milli park, Merkez ilçede bulunmaktadır. Bu milli park, Mecidiye ve Aziziye Tabyalarının bulunduğu yerlerdir. Aynı zamanda bu parkta Aziziye şehitleri anıtı da bulunmaktadır. Nene Hatun şehrin simgelerindendir.

Erzurum Çoruh Nehri

Bir çok şehirden ve ilçeden geçen bu nehrin uğrak yerlerinden birisi de Erzurum’dur. Son derece etkileyici bir güzelliği olan bu nehir, şehirde bulunan Mescit Dağından doğar. Aynı zamanda ülkemiz içinde çok önemli olan bu nehrin 442 km’si ülke sınırları içerisinde yer almaktadır. Ülkemizin en hızlı akan nehirlerinden birisi olduğu için tahmin edebileceğiniz gibi rafting yapmak için çok uygun. Aynı zamanda trekking, kamp, ve dağcılık sporları da yapılmaktadır.

Erzurum Atatürk Evi

1984 yılında ziyarete açılan bu bina, 1890 yılında yaptırılmıştır. Ev, tip olarak eski Erzurum evlerine benziyor. 1915 ila 1916 yılında Alman Konsolosluğu, 1918 yılında sonra ise Vali Konağı olarak kullanılmıştır. Atatürk’ün zaman zaman konakladığı bu evde şu anda Cumhuriyet’in kurulması yıllarında evin tanık olduğu eşyalar sergilenmektedir.

Erzurum Palandöken Kayak Merkezi

Erzurum denince hiç şüphesiz akla kış ve soğuk gelmektedir. Kış mevsiminde hem yerli hemde yabancı turistlerin yoğun ziyaret ettiği bu kayak merkez, yılın 6 ayında karla kaplıdır. Sezon Kasım ayında başlar ve Nisan ayında biter. Sadece Erzurum’un değil ülkemizinde önemli noktalarından birisidir. İsteyenler özel kayak dersleri de alabilirler.

Erzurum Tortum Şelalesi

Tortum Gölü içinde bulunan bu şelale son derece gösterişli ve güzel. Tortum Çayında oluşan bu şelalenin genişliği 20 metre ve yüksekliği 50 metredir. Çok yüksek debiye sahiptir. İnsanı kendine hayran bırakan bir güzelliğe sahip.

Erzurum’da Gezilip Görülecek Diğer Yerler

  • Erzurum İbrahim Paşa Camii

  • Erzurum Murat Paşa Camii

  • Erzurum Lalapaşa Camii

  • Erzurum Saat Kulesi

  • Erzurum Üç Kümbetler

  • Erzurum Çobandede Köprüsü

  • Erzurum Aziziye Tabyası
  • Erzurum Yakutiye Medresesi
  • Erzurum İstanbulkapı
  • Erzurum Çifte Minareli Medrese

Herkes tanır onu: Cağ kebabı

instagram/sekizerzurumcagkebap

Oltu kebabı olarak da bilinen cağ kebabı, Erzurum’un en bilinen yemeklerinden bir tanesidir. Keçi veya kuzu etinden hazırlanır. Özel bir karışımla yaklaşık 24 saat bekletilen et ardından yatay bir şekilde pişirilir.

Aşotu çorbası

instagram/asliozylmz

Ayran aşına benzeyen, aşotundan hazırlanan bir çorbadır. Kıymalı olarak da hazırlanabilir. Soğuk Erzurum akşamlarında Erzurum ketesiyle birlikte afiyetle yenir.

Kadayıf dolması

instagram

Erzurum’un en meşhur tatlısıdır. Tel kadayıfın içine ceviz ya da fıstık konulur, dolma şeklinde sarılır ve son olarak kızgın yağda kızartılır. Ardından şerbetlenir. Dillere destan sıcacık bir tatlı olur.

Şalgam dolmasışalgam dolması ile ilgili görsel sonucu

İki şekilde hazırlanır. Bir tanesi ince şalgam dilimleri arasına iç karışımının konulmasıyla, bir diğeri ise salgamın içinin çıkarılıp iç karışımın ortasına doldurulmasıyla. İki şekilde de afiyet dolu bir yemektir. Medar-ı iftahardır.

Lalanga

Leylanga olarak da bilinen, pancake’lerin kreplerin atası sayılan hamur işidir. Üzerine şeker ya da şerbet dökülerek servis edilir. Minik parçalar halinde dökülüp pişirilir.

Hasuta

instagram

Hem kahvaltılık hem de tatlı olarak servis edilebilen bir lezzettir hasuta. İçindeki un ve şeker helva kıvamına gelene kadar karıştırılır. Bazı bölgelerde pekmezle servis edilir. Pek lezizdir. Kan yapar.

Çiriş yemeği

Sağlık boyutunda vücudunuza katkıda bulunan, bunların yanı sıra bir de çok lezzetli olan çiriş otundan Erzurum’da hem yemek, hem börek, hem de turşu yaparlar. Günün herhangi bir öğününde yemeye açıktır.

Dut çullaması

bakirtencerem.blogspot.com.tr

 

Adeta bir dutlu omlettir. Hemen yüzleri buruşturmayın, gerçek Erzurumlu dut çullamasının lezzetini iyi bilir. Dutların kuru olması önemlidir.

Lor dolması

Pazıyla hazırlanan ve yumuşaklığıyla akıllara durgunluk veren lor dolması, içindeki bulgurla da lezzet doludur. Bayburt yöresinin de en sevilen yemeklerinden bir tanesidir. Bu yemeğin hangi yöreye ait olduğunu söylemeyi sizlere bırakıyoruz.

Çaşır

Şifalı olduğuna inanılan ve bir Erzurumlunun her yıl en az 1 kere yediği çaşır, farklı yemeklere konuk olabilen bir bitkidir. Kızartması bile yapılabilir.

Su böreği

Erzurum’un emarelerinden bir tanesi olan ve lezzetiyle herkesi kendine aşık eden bir diğer yemek de su böreğidir. Su böreğini Erzurum yemekleri listemize almamızın en önemli nedeni tamamen kendine has bir yöntemi olmasıdır. Tel peynirle pişirilir, her hamur katına 1 yumurta gelecek şekilde hazırlanır.

Erzurum ketesi

instagram

Erzurum’a gittiğinizde mutlaka yemeniz gereken yemeklerden bir tanesidir. İş yerinize taşımalık, akşam yemelik, çayla ıslatmalıktır. Erzurum’un güzel kızıdır.

Kaynak: https://yemek.com/erzurum-yemekleri/

ERZURUM ADI

 

Erzurum’un bilinen ilk adı Doğu Roma (Bizans) İmparatoru II.Theodosios’ a (408-450) izafe edilen Theodosiopolis’ ti, şimdiki Erzurum’ un yerinde kurulmuştu. IV. asır sonuna doğru Roma imparatorluğu sınırları içine alınmış ve 415 tarihinde Theodosios’ un emriyle Şark Orduları Kumandanı Anatolius tarafından kurulmuştur. Urfalı Mateos’ a göre bu şehir Garin mıntıkasında Fırat’ın kaynağına yakın bir yerde bulunuyordu. Belazurî. bölgeye hakim olan Ermenyakos’ un ölümü üzerine yerine geçen Kali adlı karısı tarafından kurulduğu için Araplarda Kalikala (Kali’ nin ihsanı) adını vermişlerdir. Belazuri Kalîkala’ yı dördüncü Ermeniyye şehirleri arasında sayar ve Ermeniyye şehirlerinden biri olarak kabul eder. X. asır İslam coğrafyacıları Kalikala şehri hakkında bize malumat vererek, doğuda ev eşyasının en önemlisi sayılan Kali (halı)nın burada yapıldığını ve adını bu şehirden almış olduğunu kaydetmektedirler. Hudud alalam’ ın yazarı bu şehrin müstahkem bir kalesi bulunduğunu ve her taraftan gelen gazilerin burayı nöbet tutarak koruduklarını  ve şehirde tüccarların çok olduğunu bildirmektedir. Bugünkü Erzurum adı ise, Erzen’ in Selçuklular tarafından fethedilmesi üzerine ahalisinin Theodosiopolis’ e (Kalikala=Karin) göç etmelerine müteakip bu şehre Erzen ve Türk hâkimiyetinin ilk safhalarında bu adın sonuna, Meyyafarikin (Silvan) ile Siirt arasındaki Erzen’ den ayırmak ve Anadolu’ya ait olduğunu belirtmek üzere Rum kelimesi ilave edilerek, Erzen al-Rum denilmesinden kaynaklanmıştır. Selçuklular tarafından Erzurum’da basılmış paraların üzerinde şehrin adı Arzan al-Rum şeklinde yazılmıştır.

Tarih Öncesi Çağlar

Erzurum ve çevresi özellikle son Kalkolitik ve Eski Tunç çağından itibaren yoğun iskana ve siyasi olaylara tanık olmuştur. Bunun sebebi en eski çağlardan beri önemli ticari ve askeri yolların kavşak noktasında yer alması, zengin akarsu kaynaklarını bünyesinde bulundurması ve doğal savunma zeminine sahip olmasıdır. Çevredeki sert iklim şartlarına rağmen dağ silsileleri ve akarsu boylarındaki verimli ovalar tarıma ve bilhassa hayvancılığa uygun bir ortam oluşturmuştur. Karaz, Pulur ve Güzelova kazılarının tanıklığında, yaklaşık altı bin yıldan beri çevredeki yaşama biçiminin devam ettiği söylenebilir. Bölgede M.Ö. IV. binden itibaren çok kuvvetli bir kültür birliğinin olduğu da ortaya çıkmıştır.

MUSTAFA KEMAL PAŞA ERZURUM’DA

İstanbul Hükümeti, İtilaf Devletleri’nin baskıları sonucu, Anadolu’da asayişi sağlamak amacıyla ordu müfettişlikleri teşkil etti. Bu tasarı gereğince. Doğu Anadolu’ da ki 9. Ordu Müfettişliğine Mustafa Kemal Paşa tayin edildi. Mustafa Kemal Paşa’ ya verilen talimata göre, Trabzon, Erzurum, Sivas, Van Vilayetleriyle Erzincan ve Canik müstakil livalarına gereken emirleri verebileceklerdir. Mustafa Kemal Paşa’ ya verilen bu geniş talimattan da anlaşılacağı üzere, O’ nun görevi yalnızca Samsun ve havalisindeki asayişsizliğe son vermenin ötesinde idi. Anadolu’ ya ayak basar basmaz yapmaya başladığı işlerde bunu ortaya koymaktadır.

Mustafa Kemal Paşa 3 Temmuz 1919’da Erzurum’a geldi, ilk karşılama merasimi Erzurum’un batısında on yedi kilometre uzaklıktaki Ilıca’ da yapıldı.

Mustafa Kemal Paşa Erzurum’a gelişinin ertesi günü 4 Temmuz’da Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni ziyaret etti.

Mustafa Kemal Paşa, 5 Temmuz 1919’da yakın arkadaşları ile bir toplantı yaptı. Toplantıya Karabekir Paşa, Rauf Bey, Eski Vali Münir, Süreyya, Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanı Kazım, Kurmay Binbaşı Hüsrev, Binbaşı Refik, M.Müfit Beyler katılmışlardı. Toplantıda bulunanlar, Mustafa Kemal Paşa’ ya sonuna kadar yardım edeceklerine, onu lider olarak kabul ettiklerine dair söz verdiler.

ERZURUM KONGRESİ 

Erzurum Kongresi, 23 Temmuz – 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum’da toplanan kurultaydır. Kongreye çoğunluğu işgal altındaki 5 doğu ili Trabzon, Erzurum, Sivas, Bitlis ve Van’dan gelen 62 delege katılmış; 2 hafta süren kongrede alınan kararlar Kurtuluş Mücadelesi’nde izlenen çizgide önemli ölçüde belirleyici olmuştur.

Erzurum kongresi bölgesel bir kongre olmasına rağmen tüm ulusu etkileyecek kararlar alınmıştır. Kongreyi geçici başkan olarak Erzurum delegelerinden Hoca Raif Efendi açmış; yoklamanın ardından yapılan oylamada Mustafa Kemal Paşa kongre başkanlığına getirilmiştir. Aslında 10 Temmuz’da başlaması öngörüldü. Fakat delegelerin bir bölümünün gelememesinden ötürü 23 Temmuz’a ertelendi. 

Erzurum Kongresi’nde alınan kararlar:
Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, parçalanamaz.
Her türlü yabancı işgaline ve müdahalesine karşı millet hep birlikte direniş ve savunmaya geçecektir.
İstanbul Hükümeti vatanın bağımsızlığını sağlayamazsa geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümet milli kongre tarafından seçilecektir. Kongre toplanmamış ise, bu seçimi Temsilciler Kurulu yapacaktır.
Kuva-yi Milliye’yi etkili, milli iradeyi hakim kılmak esastır.
Azınlıklara siyasi hakimiyetimizi ve sosyal dengemizi bozacak ayrıcalıklar verilemez. Ancak bu vatandaşların canları, malları ve ırzları her türlü saldırıdan korunacaktır.
Manda ve himaye kabul olunamaz.
Milli irade ve toplanan ulusal güçler padişahlık ve halifelik makamını kurtaracaktır.
Mebuslar Meclisi’nin derhal toplanmasına ve hükümetin yaptığı işlerin milletçe kontrolüne çalışılacaktır.
Sömürgecilik amacı taşımayan devletlerden teknik, sanayi ve ekonomik yardım kabul edilebilir.

Kaynak: http://www.erzurum.gov.tr/tarih

• Aşkale
• Aziziye(Ilıca)
• Çat
• Hınıs
• Horasan
• İspir
• Karaçoban
• Karayazı
• Köprüköy
• Narman
• Oltu
• Olur
• Palandöken
• Pasinler
• Pazaryolu
• Şenkaya
• Tekman
• Tortum
• Uzundere
• Yakutiye

Ekonomisi tarıma dayanır. Sanâyi yeni gelişmektedir. Faal nüfûsun % 80’i tarım, hayvancılık, ormancılıkla uğraşır. 1969’dan beri açılan “Doğu Fuarı” bölgenin ekonomik gelişmesini dünyâya duyurmakta, turizme hizmet etmektedir. 650 bin m2lik sahada kurulan fuara genellikle 300’den fazla kuruluş katılıp, 500 binden fazla kişi ziyâret etmektedir. 23 Temmuz-23 Ağustos târihleri arasında açılmaktadır. 

Tarım: Erzurum tarımında hayvancılık tarla ürünlerinden önce gelir. İklim çok sert olduğu için yetişen ürünler sayılıdır. Buğday, arpa, çavdar, fiğ (hayvan yemi), mercimek, pancar, ayçiçeği, korunga yetişir. Yetişen sebze yeterli olmayıp, ihtiyacının mühim kısmı güney illerden gelir. Meyve olarak, elma, armut, erik, vişne, kiraz, ceviz, ayva, kayısı ve kızılcık yetişir. Erzurum ve Pasinler ovasında sulama tesisleri yapılmıştır. Sulu tarım ile verim artmıştır. 

Hayvancılık: Hayvancılık Erzurum ekonomisinin bel kemiğidir. Nüfûsun büyük kısmı hayvancılıkla uğraşır. Çayır, mer’a ve yaylalar hayvancılığa müsâittir. Koyun, sığır ve kıl keçisi beslenir. Arıcılık da çok gelişmiştir. Kovan sayısı 60 bine yakındır. Ilıca’da modern at harası vardır. 

Ormancılık: Orman varlığı zengin değildir; 200 bin hektardır. Ormanları verimsizdir. 107 köy orman içinde ve kenarındadır. Her sene 42 bin m3 sanâyi odunu ile 22 bin ster yakacak odun elde edilir. Ağaçlandırma faâliyeti devâm etmektedir. 1984-88 târihleri arasında şehir içinde 650.000’e yakın ağaç dikilmiş olup, yeşil alanlar gitikçe çoğaltılmaktadır.

Mâdenleri: Mâden bakımından zengin değildir. Linyit, bakır, civa, mâden kömürü, kurşun, çinko, perlit, krom, mangenez ve alçıtaşı rezervleri mevcuttur. Şark linyitleri işletmesinde 60 bin ton linyit ile az miktarda krom ve alçıtaşı istihsal edilir. Kömürü bölgeye yetecek kapasiteye gelmiştir.

Sanâyi: Erzurum soğuk iklimi sebebiyle sanâyi bakımından az gelişmiş illerimizdendir. Başlıca sanâyi kuruluşları şunlardır: Et Kombinası, Şeker Fabrikası, Pasinler Tuğla ve Kiremit Fabrikası, Erzurum Yün İşletmesi, Yem Fabrikası, Aşkale Çimento Fabrikası, Süt Fabrikası, Nebâtî Yağ Fabrikası, Deri ve Ayakkabı Fabrikası, Bütangaz Dolum Tesisleri, Sümerbank Yünlü Sanâyi ve Yapağı Yıkama Tesisleri, İspir Ayakkabı Fabrikası ve Tekele âit Tuzlalar. Son yıllarda alınan kararlarla doğuda yatırımlar teşvik edilmiştir. Erzurum-Ilıca yolu üzerinde 75 parsellik organize sanâyi bölgesinin alt yapı tesis ve hizmetleri bitirilmiştir. Erzurum’un Oltutaşı, kürkleri, halı ve bıçakları meşhurdur. 1983-88 târihleri arasında, döküm, un, lastik-kauçuk, ham deri işleme, yem, boya, et ve et mâmulleri üretimi, yünlü ve sentetik iplik, oto ve iş makinaları lastik kaplama ve rejinere kauçuk fabrikaları kurulmuştur.

Ulaşımı: Erzurum kara, hava ve demiryolu ile yurdun her tarafına bağlanmış bulunmaktadır. Sivas-Erzincan-Erzurum-Kars yolu Horasan’dan Ağrı-Doğubeyazîd- Gürbulak sınır kapısına bağlanır. Aşkale’den ayrılan bir yol E-390 karayolu ile Trabzon’a ulaşır. Her türlü uçakların inebileceği modern bir hava pisti ve havaalanı tesisleri vardır. Her gün Ankara-İstanbul istikâmetine yolcu uçağı kalkar. Ayrıca, İzmir, Adana, Diyarbakır, Elazığ, Van, Malatya, Dalaman, Antalya, Sivas, Trabzon, Kayseri ve Gaziantep’e yurt içi seferler yapılmaktadır. Haydarpaşa-Erzurum-Kars, Kars-Mersin, Kars-İzmir arasında sefer yapan yolcu trenleri ile altı doğuya, altı batı istikâmetine giden yük trenleri ile demiryolu güzergâhında kesif bir trafik vardır. Horasan ile Karasu’ya banliyö trenleri çalışır. Otobüs terminali Türkiye’nin en geniş terminallerinden biridir.

Kaynak: http://www.cografya.gen.tr/tr/erzurum/ekonomi.html

ERZURUM BARLARI

Erzurum halk oyunlarına “bar” adı verilir. “Bar” kelimesi “birliktelik”, “topluluk” , “el ele tutuşmak”, “bağlamak” ve “beraberce oynamak” gibi anlamlar taşımaktadır. Bar, çok eski ve köklü bir geçmişe dayanmaktadır. Barın oluşumunda; iklimin, coğrafyanın ve tarihi olayların etkisi olmakla birlikte antropologlara göre bar, Türklerin Asya’dan getirdikleri milli oyunlardan biridir. Erzurum, halk oyunları açısından oldukça zengin bir bölgedir. Bu zenginlik günümüzde de bütün güzellikleriyle ve orijinaline uygun olarak yaşatılmaktadır. Erzurum Halk oyunları ve türküleri derneği halk oyunları ekiplerinin gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında düzenlenen yarışmalarda onur verici başarıları vardır. Erzurum barları kadın ve erkek barları olmak üzere iki bölüm halinde oynanır. Oltu ilçesinden Oltu köyünde yalnız erkeklerce Bar tutulur ve davul zurnayla oynanır. Aynı köyde Şeyh Şamil oyunu da vardır. Davul zurna veya mey eşliğiyle yürütülür, tek erkek oyunudur. 

BAR TERİMLERİ
Ağırlama: barın ilk bölümü, ağır, yavaş ve titizce oynanan bölümü.
Bar oyunu: Eğlenmeyi temel amaç edinen oyunlara denir.
Kolluk: Dizilişe göre, barbaşının hemen solunda olan oyuncuya denir. 
Koltukaltı: Koltuk. 
Pöççük: Bar dizisinin en sonundaki oyuncuya verilen ad. 
Daldaş: Dadaş. 
Kelleler: Koltukaltı ile kolluk altı arasında kalan oyuncuların tümüne denir.
Sıra oyuncular: Kelleler. 
Sekme: Bar oyununun çabuk ve çevik hareketlerle oynanan bölümü. 
Yelleme: İki kısımlı barlarda ikinci kısma verilen ad. sekme ile ağırlama arasında oynanır 
Bar sırası: Barların birbiri peşi sıra oynanması gerektiğinde izlenecek geleneksel yol. 
Bar havası: Bar oyunlarının ezgi ve müziğini anlatan bir deyimdir. 
Bar tutmak: Bar topluluğunu para karşılığı kiralamaktır. 
Bar tutuşmak: Bar oynayacak oyuncuların ortaya çıkmaları. 
Bar çeken: Barbaşı.

Bar Çeşitleri :

A- Erkek Barları: Baş Bar, İkinci Bar (1.aşırma), Sekme, İkinci Aşırma, Nari, Dello, Koçeri, Temirağa, Tamzara, Tavuk Bari, Felek, Çingeneler, Uzun Dere, Daldalar, Yayvan, Hançer Bari,
B-Kadın Barları: Kavak, Çiftbeyaz Güvercin, Çember, Döne, Nari, Çarşıda Üzüm Kara, Sallama, Mendilimde kişmiş ile Badem Var, Tortumun Eymeleri, Aşşahtan Gelirem, Köylü Kızı, Delikız

ERKEK KIYAFETLERİ

Cistik: Bar oynarken ayağa giyilen ayakkabıdır. Derisinin çok yumuşak olması en büyük özelliğidir. Bu özelliğe istinaden ayak figürleri daha kolay gerçekleştirilir. Yaşlılar tarafından giyilene markop, gençlerin giydiğine yemeni denir.
Zığva: Uçkurlu, beli bol lacivert kumaştan yapılan arkası torba şeklinde pileli giysidir.Bunun üzerine siyah ipek kaytansüs olarak işlenir.Zığvanın bol olmasını sağlayan pile sayısının 32 olmasına özen gösterilir.
Yelek: Lacivert kumaştan yapılmıştır. İki tarafa kapanabilen kaytanlı ilikleri vardır, kenarları ve cep ağızları kaytanla işlenmiştir.
Gömlek: Gömlekler beyaz olup dik yakalıdır. Düğmeleri beyaz veya siyah olabilir. Uzun olan kol ağızlarında 4-5 düğme bulunur.
Kazeki: Uzun kollu kısa bir cekettir. Kolları geniş kol etrafları siyah kaytanla, ön tarafı ve cep ağızları motifli kaytanla süslüdür.
Kuşak: Eskiden Acem, Trablus veya Tosya şalı diye adlandırılan renkli iplerle örülmüş-dokunmuş, bar oynayanın belini sıcak tuttuğu gibi aynı zamanda cep vazifesi gören kumaştır.
Gümüş köstek: Gümüşten yapılmış, yelek üzerine asılan daha önceleri saat taşımada kullanılan ince zincirden aksesuardır.
Bazubent: Ekseriyetle boncukla örülür. Gümüş olanlarıda vardır. Kola takılan içerisine karınca duası, ayet-ül-kürsi duaları konulur.
Mendil: Erzurum barlarında mendil kullanmak bir maharet işidir. Mendil her barın ritmine ve psikolojisine göre kullanılır.

KADIN KIYAFETLERİ

Bindallı: Kadife üzerine simle Türk motifleri işlenmiş giysidir. Göğüs ve boyun kısımları dantelle süslenebilir. Aynı danteller kol ağzınada eklenir. Kol, beden ve bel kısmı vücuda oturur, tek kısmı ise rahat hareket maksadıyla geniş yapılır.
Leçek(yazma): Başa örtülen, pullarla ve boncuklarla oyalanarak süslenen pamuktan yapılmış başörtüsüdür. Bu isim halen kullanılmaktadır.
Gümüş kemer: Bar oynayan Erzurumlu kadının belinde bulunur. Muhtelif parçalar halkalarla birbirine tutturularak kemer oluşturulur. İşlemelidir, kaşı daha süslüdür. Bazılarında sedef kakmalar bulunur. Şimdi kakmalı kemerler yapılmadığından antika değeri taşımaktadırlar. 
Pabuç: Pabuçlar siyah ve önden bağlıdır. Yumuşak deriden yapılmış olup hafiftir. Kolay hareket olanağı sağlar.
Dizleme: Beyaz yünden örülmüş, diz kapaklarına kadar uzanan çoraplardır.
Mendil ve diğer aksesuarlar: Erkek barlarında olduğu gibi, kadın barlarında da barbaşı ve pöççükte mendil bulunur, ayrıca boyuna beşi birlik, Oltu taşı kolyeler, kollara burma bilezik parmaklara da yüzük takılır.

ESKİ ERZURUM EVLERİ

Erzurum evlerindeki yapı sanatı kuşaktan kuşağa gelişerek sürdürülmüştür. Evlerin iklim koşullarının olumsuzluklarına göre biçimlenişi bu yöre mimarlığına ayrı bir özellik kazandırmıştır. Büyük boyutlu olan evler kalın kesme taş duvarlarla inşa edilirken belli aralıklarla yatay ahşap hatıllarla birbirine bağlanmıştır. Bu uygulama ağır taş yapımının deprem yüklerini karşılayabilmesi için yapılmıştır.

Yapılarda çeşitli taş cinsleri uygulanmıştır. Bunlardan koyu renkli bazalt türü Karataş temellerde ve su basmalarında, hafif kalker cinsi olan boztaş ise binanın dış yüzeylerini oluşturan duvarlarda kullanılmaktaydı. Kırmızı ve pembeye çalan kamber taşına bazı varlıklı ailelerin evlerinde rastlanmaktadır.
Ara duvarlarda tuğla malzemelerden yararlanılmıştır. Ancak taş ve ahşap kadar kullanım alanı yoktur. Ahşap ise taştan sonra en çok kullanılan yapı malzemesidir. Söğüt, kavak ve çam türlerinden başka ağaç cinslerine pek rastlanılmaz. Çıralı çam dayanıklı olduğundan taşıyıcı kirişlemelerde, pencere ve kapılarda, taş duvar içindeki ahşap hatıllarda kullanılmıştır.
Taş duvarlar pencere ve kapı yanları dahil köşelerde kesme, orta kısımlarda ise moloz yığma sistemiyle inşa edilmişti. Bu genel uygulama dışında ayrıca zengin evlerinde tüm yüzeylerin kesme taşla oluşturulduğu örnekler vardır. İç duvarlar tuğlayla örüldüğünden bağlayıcı olarak kireç harç kullanılır. Bağdadi sistemle ara bölmeler yapıldığında ise iki bağdadi çıtaları arasında izolasyonu sağlamak üzere ot ya da saman doldurulur.

Damları genellikle düz olarak kurulur. Bu tür damlar oda ve avlu üstündeki örtü için uygulanır. Tandırevi üstü örtülürken, çatıda kare biçiminde bırakılan boşluk üzerine diyogenal bindirmelerle üst üste daralarak yerleştirilen ahşap kirişler yükseldikçe daralarak bir sekizgen piramit oluşturur. Bu örtü Erzurum evlerine özgü bir detaylamadır. Bir de Pasin örtü denen ve alınların örtülmesinde kullanılan iki yana eğimli basit bir örtü sistemi vardır. Bu örtülerin tümünde geçerli olmak üzere önce kirişleme üzerine söğüt dalları, sonra bunun üzerine toprak serilerek çatı tamamlanmış olur.

Erzurum evlerinin cephelerinde en önemli öğe ise çıkmalarıdır. Bazı örneklerde zemin kata tavan olan üst kat döşemesi, 40 ile 90 santimetre kadar dışarıya taşırarak verev çıkmalar yapılmıştır. Diğer bazı örneklerde ise tüm kat değil odaların bazıları sokağa taşırılmıştır.
Plan şemasındaki Erzurum evi karakterini zemin kattaki avluya Tandırevi çözümleri belirler. Giriş kapısından içeri geçildiğinde önce avluya ulaşılır. Buradan yandaki mekanlara, tandır evine ve üst katta divanhaneye geçilir.
Tandır evinin plan şeması kare, dikdörtgen ya da uzun
dikdörtgen olabilir. 

Bu sonuncu tandır evinin arkada olduğu durumlarda meydana gelir.
Tandırevi, oturma, dinlenme, yemek yeme gerekirse yatma gibi işlevlerin sürdürüldüğü çok amaçlı kullanılan bir mekandır. En küçükleri 5×6 metre boyutlarında olan bu mekanın genellikle kare ya da kareye yakın dikdörtgen olması, üzerine oluşturulacak kırlangıç çatı için kolaylık sağlamaktadır.
Odalar, dolap, sedir ve ocaklarıyla Anadolu’nun diğer yörelerindeki ilkelerin geçerli olduğu mekanlardır.
Sofa ise karasal iklimin oldukça küçülmüş ve işlevinin önemli bir bölümünü yitirmiş yalnızca geçit mekanı haline dönüşmüştür. Sofadaki günlük yaşamla ilgili işlev tandır evinde sürdürülmektedir. 

Yapı Malzemesi

Erzurum evlerinin ana özelliklerini belirleyen önemli bir etkende yapı malzemesidir. Ana yapı malzemesi taş,ahşap,toprak,tuğla ve maden olarak ele alınır. 

1- Taş : Köşe ve cephelerde yontu taş,diğer kısımlarda moloz taş duvarlar kullanılmıştır. Karataş, Boztaş ve Kamber taşı gibi türleri vardır. Karataş, Hasankale civarından ve Nene hatun (Sivişli) Köyü; Boztaş, Ağzı açık tabya ve Ağveren Köyü; Kamber taşı ise aynı adlı köyün ocaklarından temin edilmiştir.

2- Ahşap : Erzurum evlerinde taştan sonra en çok kullanılan yapı elemanıdır. Duvarları bağlayan hatıllar,toprak örtüyü taşıyan kirişler,döşeme ,tavan ve bütün doğramalar ahşap olarak yapılmıştır. Çam,kavak ve söğüt en çok kullanılan ağaç çeşitleridir. Saz ve kamış da damın örtülmesinde yardımcı malzeme olarak kullanılmıştır.

3- Toprak : Erzurum evlerinin ana örtü malzemesi,taş duvarların bağlayıcı elemanıdır. Toprak malzeme şehir çevresinden tabyalardan kolaylıkla temin edilirdi.

4- Tuğla : Toprak elverişli olduğu için yapılan tuğlalar kalitelidir. Tuğla, ara bölmelerde 1.katın cephesinde ve baca yapımında kullanılmıştır.

5- Maden : Sıcak demir işleri olarak kullanılmıştır. Kapı ve pencere menteşeleri,kuşakları,çiviler,pencere parmakları,kapı tokmakları demirden yapılmıştır. Bronz döküm kapı tokmakları da kullanılmıştır.

YÖRESEL EFSANELER

ÇOBAN DEDE EFSANESİ

Çoban dede Köprüköy de bulunmaktadır. Çoban dede efsanesinin anlatıldığı yerde bulunana taşlar bir çobana ve koyunlarına ve birde ejderhaya benzetilmektedir. Efsaneye göre çok eskilerde bir çoban yaşarmış. Bir Ejderha çobanın sürüsüne musallat olmuş ve her geldiğinde bir koyunu alıp götürüyormuş günler sonra azalan sürüsüne üzülen çoban Allah’a yalvararak ejderi taş etmesini ve buna mukabil kendisinin bir koç kurban edeceğini söyler. Allah duasını kabul eder fakat çoban kurbanını kesmez bu nedenle de Allah çobanı ve koyunları taş eder.

GELİN GELDİ EFSANESİ

Bu efsane Ilıca ilçemizde bulunan istasyon mevkiinde ki Gelin Geldi gölü ile ilgilidir.

Erzurum’a giderken gerek karayolu gerekse tren yolu ile içinden geçtiğimiz çok şirin ve turistik bir ilçemiz olan Ilıca çermikleri yani kaplıcaları ile meşhurdur. İlçenin hemen her yerinden mutlaka bir sıcak su kaynağı çıkmaktadır. Bu anlatacağımız hikâyede böyle bir kaynağın bulunduğu Ilıca istasyonundaki Gelin Geldi gölünün ismi ile ilgilidir.

Ilıca istasyonun bu günkü yerinde vaktiyle bir göl varmış. Zamanla kaybolan bu gölün yerine şu anki istasyon inşa edilmiş. Göl de kaybolmamış fakat eskisine göre nispeten küçük bir göl halindedir.

İşte bu gölün adı ile ilgili çok güzel efsaneler anlatılır. Onlardan biri şöyledir;

Çevredeki köylerden birinde güzel bir kız varmış. Bu kıza komşu köylerden bir delikanlı âşık olur. Kızında gönlü delikanlıda. Durumlarını ailelerine açarlar. Bu iki gencin evlendirilmesine karar verilir. Fakat araya delikanlının askerliği girer. Kız ile delikanlı murat alıp vermeden ayrı düşerler. Kız baba evinde delikanlı asker ocağında kavuşacakları günü beklemeye başlarlar.

Bir gün köye delikanlının şehit olduğuna dair bir haber gelir. Gelinlik giymeyi bekleyen genç kız bu haber karşısında sarsılır. Ama elden ne gelir ki. Artık sevgilisi ölmüştür. Ağlamanın sızlamanın bir faydası yoktur.

Kızın yeni taliplileri olur. Babası bunlardan birine kızını verir. Düğün dernek kurulur. Davullar vurulup zurnalar çalmaya başlar. Gelin alayı vakti gelince gelinin atını çeker ve yola çıkarlar. Alay yolda bir gölünü kıyısına gelince bir müddet dinlenmeye karar verilir. Atından inip gölün berrak sularına dalgın dalgın bakan genç kızın aklı hep eski sevgilisindedir. Onu düşünmektedir. Gölün pırıl pırıl sularına bakarken onu sanki suyun içindeymiş gibi görüverir. Hemen doğrulur. Suya doğru koşmaya başlar. Suların sakin güzelliğini boza boza ilerler ve düğün alayındakilerinin şaşkın bakışları altında gözden kaybolur. Kafiledekiler her an gelinin sudan çıkacağını ümitle beklemeye başlarlar. Gölde görülen her hangi bir değişiklik gelinin geldiğine yorulur ve bekleyenler “gelin geldi!” “gelin geldi!” diye söylemeye başlarlar. Gölde meydana gelen su hareketleri bu; “gelin geldi!” “gelin geldi!” diye söylenen sözlerle daha çok hareketlenir. Günümüzde de bu hareketlenme yani gölde ki dalgalanmalar halen daha bu sözler üzerine devam etmektedir. Gölün adı da (Gelin Geldi Gölü) olarak anılmaktadır.

ILICA SÖĞÜTLÜ KÖYÜ BALIKLI GÖLÜ EFSANESİ

Erzurum Ilıca ilçesi güneyinde ilçeye yakın 5-6 km uzaklıkta Söğütlü Köy’ünde Balıklı bir göl vardır.

Bu gölde Anadolu’nun fethi sırasında buradaki Türk Akıncılarının savaşta su içerken arkalarından vurularak şehit oldukları ve Allah tarafından balık oldukları söylenmektedir.

Bir gün, köyden bir adam gölde tuttuğu balıkları eve getirir ve karısına balıkları kızartmasını söyler. Söyler ama bu balıklar balık değil balık gibi görünseler bile her biri Allah tarafından balığa çevrilen şehit akıncılar. Kadın balıkları tavaya koyar ve kızarmaya başladığında, kızaran balıklar tavadan kaybolur. Adam ve karısı gördükleri durum karşısında hayrete düşerler ve kendilerini korkudan dışarıya atarlar ve göle kadar giderler.

Kızartmaya çalıştıkları balıklar sırtları kızarık şekilde gölde yüzmektedirler. O günden sonra bu balıklar kutsal sayılır ve hiç kimse bu gölden balık tutmaz. Göldeki balıkların her birinin muhtelif yerleri yanık gibidir. Bunun tavadaki kızarıklıktan ileri geldiği söylenir.

KÜLHANCI BABA EFSANESİ

Hamam sahibi, hamamında tellaklık yapan genç delikanlı Külhancı babayla dertleşmiş.

Ben şimdi nereden külhancı bulacağım. Zor durumdayım, diye yakınmış.

Külhancı babada ustasını çok severmiş.

Hiç üzülme. Git sende dinlen. Kırk gün bu hamamın sorumluluğu bana ait. Yalnız gözünün arkada kalmayacağına söz ver. Giderken dönüp arkana bakma bile. Kırk gün sonra çık gel. Ama sakın şaşırıp ta kırk günden önce gelme, sözünde durmazsan tüm çabam boşa gider, diye hamam sahibine tembihlemiş

Hamam sahibi de:

– Bu deli oğlan bir şeyler kuruyor ama hadi hayırlısı. Dediğini bir yapalım bakalım, diye düşünmüş.

Gidip evine kapanmış. Yalnız her akşamüzeri hamama gelir hâsılatı Külhancı Baba’dan alırmış. Verdiği sözü tutar külhanı hiç dolaşmazmış.

Günler günleri kovalamış. Eskiden eşeklerle katar katır odunlar her gün hamam taşınırken; artık hamama kimsenin odun getirmez olduğu hamamcının ilgisini çekmiş.

— Yav, bu deli oğlan külhanı neyle yakar acep? İşin başına geçtiğinden beri hamama ne bir oduncu uğradı, nede bir eşeğin sırtında odun yüküne rastladım. Bu oğlan külhanı neyle ısıtır acep? Diye meraklanır dururmuş.

Hamamcının merakı her gün biraz daha artmış. Günlerde 39’a dayanmış. Otuz dokuz da bir, kırkta bir diyerek artık dayanamıyorum gidip bakacağım demiş. Doğru külhana yollanmış.

Bir de ne görsün Su haznesinin altında bir tek mum yanmakta. Koca hamam bu mum ile ısınmakta.

Tam bu sırada içeriye Külhancı Baba girmiş:

– 39 gün bekledin de, bir gün bekleyemedin mi? Bir gün daha bekleseydin hamamı gaipten ısıtacaktım, demiş.

Yani hamamcı bir gün daha bekleseymiş yeraltında sıcak su fışkıracakmış ve hamam öyle çalışacakmış. Hamamcının aceleciliği ve merakı yüzünden Külhancı Baba’nın kerameti bozulmuş. Hamamcı çok pişman olmuş ama iş işten geçmiş. Hamamı mumla ısıttığını gelip görmeseymiş Allah’ta ona kudretten sıcak su gönderecekmiş.

TORTUM GÖLÜ EFSANESİ

Erzurum Tortum ilçesinde bulunan Tortum Gölünün güzel bir efsanesi halk arasında şöyle anlatılır..

Tortuma bağlı Uzundere Hars (Uludağ) köyünden bir çoban sürüsünü otlatırken, kulağına gaipten bir ses gelir…

— Geliremmmmmm …

Çoban şaşırır, sağına soluna bakar, hiç kimseyi göremez. Kendi kendine vehimlendiğini sanır. Akşama kadar bekler ve köyüne döner. Çoban ertesi gün yine aynı yerde aynı sesi bir kere daha işitir. Yine kimsecikler yoktur. Bu hadise üçüncü günde aynen tekrarlanınca çoban köyün büyüklerine konuyu açmak ister, konuşur. İçlerinden güngörmüş bir yaşlı köylü çobana derki:

— Evladım, yarın da aynı sesi yine işitirsen, “Gel bakalım ne yapacaksın!” de bakalım ne olacak…

Dördüncü gün çoban ihtiyar köylünün dediğini yapar. Sesi işitir işitmez başlar bağırmaya:

-“Gel bakalım gel bakalım ne yapacaksın…”

Çoban bu sözleri söyler söylemez eteklerinde sürüsünü otardığı dağın yarısı kopar ve aşağıdan akmakta olan Tortum Çayının önünü kapatır. Böylece bir tarafta göl meydana gelir, diğer tarafta da kayalardan taşan su Tortum Şelalesini meydana getirir.

Kaynak: http://www.erzurum.gov.tr

Coğrafyasının  yüzde  64’ünü dağların oluşturduğu Erzurum, 3000 metreyi aşan yükseltileri, vadileri, nehirleri, gölleri, jeolojik oluşumları, sarp kayalıkları, sıradağları ve yaylalarıyla çok sayıda doğa sporu için elverişli şartlara  sahiptir. Erzurum, doğa yürüyüşü, dağcılık, dağ  bisikleti, jeep safari, rafting, kano, olta balıkçılığı, avcılık ve yamaç  paraşütü gibi birçok aktivite için eşsiz bir potansiyele sahiptir. Bölge, ilginç peyzaj formları ile de doğa sporcularına bir görsel şölen sunmaktadır.

doga-yuruyusleriDoğa yürüyüşü, Erzurum’da, giderek  önem  kazanan  bir doğa sporudur. Şehirde eşsiz manzaralar  sunan  patikaların geçtiği, doğal  çeşitliliğe sahip birçok dağ, tepe, yayla ve vadi vardır. Özellikle Palandöken zirvelerinde, Uzundere  ve İspir ilçelerinde bu tip faaliyetler için uygun  parkurlar bulunmaktadır.

Uzundere  Vadisi’nde, derin vadi ve yayla oluşumlarıyla farklı morfolojik özelliklere sahip, bazen  tırmanmayı gerektiren,  sarıçam ormanları, göl ve şelaleler arasından geçilen pek çok doğa yürüyüşü  koridoru bulunmaktadır. DATUR projesi kapsamında Uzundere  Vadisi çevresinde 9, İspir ilçesinde ise 8 rota tespit  edilmiştir. Bu rotaların uzunluk (u), zorluk (z) ve yükseklik (y) verileri belirlenmiştir.

dagcilikDağlar ve vadiler şehri Erzurum’da amatör ve profesyonel dağcılar için çok sayıda parkur bulunmaktadır. İlin en yüksek noktalarından biri olan İspir – Erzurum arasında yer alan 323 metre  rakımlı “Mescit Dağları” şehrin doğa turizmi potansiyeli açısından bir “Alpin Bölge” olarak, uluslararası düzeyde markalaşmasına katkı sağlayacak niteliktedir. Aynı zamanda jeoloji laboratuarı görünümündeki Tortum Gölü ve çevresi, dağcılık konusunda giderek önemini artırmaktadır. Kaya tırmanışı ve iple iniş için belirlenen parkurlar Engüzek  Kalesiçevresinde ve Pehlivanlı Beldesi’nde yer almaktadır. Burada yer alan parkurların zorluk derecesi 5+, 6+, 7- şeklindedir.

Erdag-bisikletizurum coğrafyası için ideal doğa sporlarından biri olan dağ  bisikleti için İspir, Tortum ve Uzundere’de çeşitli zorluk derecelerinde rotalar bulunmaktadır. Bunlar;Ahlatlı-Zarnıç (zor), Uzundere  Yaylası (zor), Serdarlı – Pehlivanlı (orta), Derinpınar Yaylası – Serdarlı (zor),Engüzek  Kalesi (orta)  ve Yıkıklar (orta)  rotalarıdır.

jeep-safariDoğal güzellikleri ve ilginç yeryüzü şekilleriyle dikkat çeken  Erzurum’da jeep safari için ilgi çekici rotalar bulunmaktadır.

Bunlar; Uzundere  – Zuğar BoğazıSerdarlı Yaylası – Uzunkavak Yedigöller – KalavanYaylası, Ahlatlı – Zarnıçİspir – Moryayla – YedigöllerYoldere – Narman dağ  yolu rotasıdır.

rafting-kanoDünyada rafting sporunun en iyi yapılabildiği akarsulardan biri olan Çoruh Nehri, İspir ilçesinden  geçmektedir. Dünyanın en hızlı akan nehirlerinden  biri olan Çoruh, 1993 yılındaDünya Rafting Şampiyonası’na  ev sahipliği yapmıştır. Çoruh Nehri’nde ileri seviyedeki  parkurlar; Uzundere  ilçesinde bulunan Tortum Çayı’nda ise her yaştan yeni başlayanların kullanabileceği  parkurlar bulunmaktadır. Bu nehirlerde  rafting yapmak  için en uygun aylar Mayıs ve Haziran aylarıdır.

Çoruh Nehri ve Tortum Çayı kano sporu  için ideal koşullar sunarken, durgun  su kanosu  için Tortum Gölü tercih edilmektedir. Tortum Gölü kıyısında, kano, kürek ve sandalla  gezinti için gerekli iskele ve rampalar  bulunmaktadır.

olta-balikciligiErzurum, sahip olduğu  akarsuları, geniş ve derin su yüzeyleri ile olta balıkçılığı konusunda geniş olanaklar sağlamaktadır. Çoruh Nehri, Tortum Çayı, Ödük Çayı, Sırakonaklar Deresi, Tortum Gölü ve İspir Yedigöller’de alabalık, sazan  ve aynalı sazan türleri bulunmaktadır. Çoruh Havzası’ndaki bazı göl ve akarsularda kırmızı benekli alabalık, yasadışı avcılık ve kirlenmeden  dolayı azalmıştır. Olta balıkçılığı için, Tortum Gölü’nde bulunan, aynı zamanda bir mesire yeri olan, Bozburun  Yarımadası önerilmektedir. İspir Yedigöller, Kuzgun Barajı ve Yıkıklar sahasında kamp olanağı vardır.

avcilikÇok sayıda avlağın bulunduğu Erzurum av potansiyeli  yüksek bir şehirdir. Burada, yaban  keçisi, çengel  boynuzlu  dağ keçisi, yaban  tavşanı  ve yaban  domuzu gibi memeli türleri ile kınalı keklik, çil keklik, kaya kekliği, bıldırcın gibi kuşlar avlak sahalarında görülmektedir. Aşkale Karasu, Güney Pasinler, Kuzey Pasinler, Horasan  Tahirhoca, Köprüköy Yağan ve Pazaryolu  Çatakbahçe genel avlaklarında avcılık yapılabilmektedir. Güncel av yasakları için Erzurum İl Çevre ve Orman Müdürlüğü’nden  bilgi alınabilir.

Engebeli ve yüksek dağlık-tepelik  bir arazi yapısına sahip olan Erzurum, yamaç paraşütçülüğü için de elverişlidir. Palandöken Dağları ve Tortum Gölü çevresi başta olmak üzere il genelinde yamaç  paraşütü için uygun noktalar bulunmaktadır.

yamac-parasutu

Kaynak: http://www.goerzurum.net/erzurum-da-turizm/erzurumda-doga-sporlari/