İSTANBUL HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
İstanbul doğası, kültürel ve tarihsel zenginliği bakımından yalnızca Türkiye’nin değil aynı zamanda dünyanın da en önemli şehirlerinden birisidir. Coğrafi olarak Asya ve Avrupa arasında bir köprü olması bir bakıma Doğu ve Batı kültürünü birbiriyle buluşturmaktadır.
İstanbul tarihin iki büyük imparatorluğuna başkentlik etmiştir. Roma İmparatoru I. Konstantin’in başkenti Roma’dan İstanbul’a taşınmasıyla beraber Roma İmparatorluğu, Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılmıştır (MS 330). Bundan önceki süreçte MÖ 680’lerde Yunanistan’dan gelen Megaralılar kentte bulunmaktaydı. Kentin bilinen en eski ismi “Byzantion”, bu dönemde Megaralı Kral Byzantas’ın onuruna verilmiş bir isimdir. Konstantin başkenti buraya taşıdığında “Nova Roma” (Yeni Roma) ismini verse de ölümünün ardından şehir Konstantinopolis (Konstantin’in Şehri) adı ile anılmıştır.
313 yılında ilan edilen Milano Fermanı, Hıristiyanlara yasal bir statü sağladı ancak bu Romalılar tarafından tepki ile karşılandı. Çok tanrılı Pagan dinini benimseyen Roma’nın ikiye ayrılmasının en önemli sebeplerinden biri budur. Hıristiyan, Paganist çatışması. Buna bağlı olarak Konstantin yeni başkentin kurulmasını “Tanrı’nın emri” olduğunu ifade etmiştir. Lakin kendisi ancak ölüm döşeğinde vaftiz olacaktır.
İstanbul yeni bir başkentin tüm özelliklerini karşılıyordu. Konstantin “Yeni Roma” ismini verdiği şehri gerçekten de Roma’nın yeniden inşa edilebileceği bir yer olarak görüyordu. İlginç bir ayrıntı İstanbul’da Roma şehri gibi yedi tepeden oluşmaktadır. Bu bağlamda kentin inşası başlamış oldu. Şüphesiz İstanbul’un inşa edilmesi tarihin en önemli kararlarından biridir. Konstantinopolis tek bir adamın ürünüdür. Bugün tarihi yarımada olarak anılan bölge İstanbul’un Konstantin dönemindeki sınırlarını oluşturmaktadır. Türk hâkimiyeti dâhilindeki dönemlerde del bu sınırların dışarısında kentleşme seyrek olarak gerçekleşmiştir.
İstanbul’a Türkiye’nin tüm havalimanlarından uçuş seferleri ve tüm otobüs terminallerinden otobüs seferleri ve tüm tren garlarından tren seferleri mevcuttur. Aynı şekilde dünyanın önde gelen tüm büyükşehirlerinde karşılıklı olarak doğrudan uçuş seferleri vardır.
Eminönü
Eminönü: “mağazarlar çok pahalı, boşver eminönünden alırız.” dedikleri yer tamda burası. uygun fiyatta aklınıza ne geliyorsa bulabilirsiniz. Önemli bir uyarı yapacağım, geziye eminönünden başlayacaksınız aç gelin ve öğlen yemeğini beyaz et seviyorsanız burada satan yerlerden balık ekmek alarak muazzam bir lezzetle yapabilirsiniz. ikinci resim bunun üzerine olacaktır.
Eminönü – Balıkçılar
Eminönü Balıkçılar: Balıkçıların El lezzeti ve denizin tuz kokusu üstüne mükemmel bir keyif vermekte, yanlız resme aldanıp orayı boş sanmayın, ayakta yiyenler bile var.. oturabilirseniz ne mutlu, şansınıza artık.
Galata Köprüsü
Galata Köprüsü: Galata Köprüsünün Altında Şık restoran’lardan birine oturup hem yemeğinizi yiyebilir hemde denizin keyfini çıkartabilirsiniz.
Galata Kulesi
Galata kulesi: Tarifi olmayan bir manzarası var ve kulenin tepesine ücretli olarak kahvaltı hizmeti alabilirsiniz. Galata Kulesi 2014 ve 2015 yılı güncel giriş ücreti yerli ziyaretçiler için 6,5 TL yabancı ziyaretçiler in ise 13 TL‘dır. Öğrenci indirimi veya müze kart maalesef geçerli değil. 5 yaşından büyük çocuklardan ücret alıyorlar.
Türk Telekom Arena
Türk Telekom Arena: Eğer Galatasaraylı iseniz, onca yolu gelmişsiniz Türk Telekom Arena’ya uğramadan mı döneceksiniz. Türk Telekom Arena, ya da Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena İstanbul’un Sarıyer ilçesinde yer alan çok amaçlı stadyum, Galatasaray’ın iç sahadaki futbol maçlarına ev sahipliği yapmaktadır.
Şükrü Saraçoğlu
Şükrü Saraçoğlu: Aynı şekilde Fenerbahçeli kardeşleriminde Saraçoğlu’na uğramadan dönmezler diye düşünüyorum ben.. Ülker Şükrü Saracoğlu Stadyumu, Ülker Stadyumu ya da resmi adıyla Ülker Stadyumu Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Spor Kompleksi İstanbul, Kadıköy’de bulunan, Fenerbahçe’nin maçlarını oynadığı 50.509 seyirci kapasiteli stadyumdur.
Beşiktaş Vodafone Arena
Beşiktaş Vodafone Arena: Yapımı için Beşiktaşlıların yaklaşık üç yıldır beklediği Vodafone Arena 10 Nisan 2016 Pazar günü Cumhurbaşkanı tarafından açılmıştır. Eğer yolunuz düşerse muhakkak uğrayın.
İstanbul Boğaz Köprüsü
Ortaköy tarafı veya yeniköy tarafından güzel bir akşam yemeğine manzara olarak kullanabilirsiniz
Yavuz Sultan Selim Köprüsü
Yavuz Sultan Selim Köprüsü: Üçüncü Boğaz Köprüsü ya da Yavuz Sultan Selim Köprüsü, İstanbul Boğazı’nın Karadeniz’e bakan kuzey tarafında inşa edilen köprü. İsmi dokuzuncu Osmanlı padişahı ve ilk Osmanlı halifesi I. Selim’e ithafen verilmiştir.
Rumeli Hisarı
Rumeli Hisarı: Osmanlı döneminde, İstanbul Fethi sırasında Anadolu Hisarı’ndan halat çekmek için yapılmış olan etrafı kalelerle kaplı Rumeli Hisarı günümüzün vazgeçilmez mekanları arasında yer alır. Hem turistlerin hem İstanbul’da yaşayanların kesinlikle bir hafta sonu kahvaltısı için aynı zamanda da tarihi yapıyı görmek için gitmesi gereken mekanlardandır.
Çırağan Sarayı
Çırağan Sarayı: Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılan Çırağan Sarayı bir dönem konumu itibariyle “Beşiktaş Sarayı” olarak da anılmaktaydı. Büyük bir ihtişama ve görkeme sahip olan saray, bugün düğün, balo, parti gibi organizasyonların düzenlendiği bir mekan halini almıştır. Böyle bir mimariyi görmek, geçmişten bir hava solumak isteyenlerin çeşitli organizasyonlar için uğrak yeri olmuş, bir çok yerli yabancı turisti ağırlamaktadır.
Kapalı Çarşı
Kapalı Çarşı: Aradığınız bir çok şeyi bulabilir, yeni şeyler keşfedebilirsiniz. ama yine de siz kıymetli eşyalarınızı güvende tutun.
Anadolu Hisarı
Anadolu Hisarı: 14. yüzyılda Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılmış. Avrupa yakasındaki Rumeli Hisarı ve Anadolu Hisarı boğazın en dar yerinde bulunuyorlar. Eskiden küçük bir balıkçı köyü olan Anadolu Hisarı semti, şimdi renkli tarihi evleri ile dikkat çekiyor.
Süleymaniye Camii
Süleymaniye Camii: İstanbul’da aynı isimdeki semtte yer alan, Mimar Sinan tarafından yapılmış olan şehrin en büyük ve görkemli camii’sidir.
Fener Balat Cibali
Fener Balat Cibali gezisinde mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri Cibali Kapı. İstanbul’un Fethi sırasında, Cebe Ali Bey önderliğindeki Osmanlı Yeniçerileri, İstanbul’a ilk defa buradaki sur kapısını kırarak girmişler.
Cihangir
Bir çok dizinin de çekildiği ve merak konusu olan yer işte burası. ziyaret etmeniz gereken yerlere arasında.
Bebek Sahili
Parasız gezilecek olan bebek sahilini, pahalı restoran ve çay bahçelerine uğrayarak gezebilirsiniz.
Emirgan Korusu
Emirgan Korusu: Ölmeden Önce görmeniz gereken çiçek tarlaları arasında listeye giren emirgan korusu, türkiyenin ve dünyanın her yerinden ziyaretçi çekmekte. bir nevi cennetten bir bahçe. ilgili konuya buradan ulaşabilirsiniz.
Ölmeden Önce Görmen Gereken 14 Çiçek Tarlası
Atatürk Arboretumu
Atatürk Arboretumu: İstanbul’un gezilecek yerlerinden en güzel yerlerinden diyebilirim. 2017 Mayıs ayında gittim ve bayıldım diyebilirim.
Kuzguncuk Evleri
Kuzguncuk eski bir semt. İlk Musevi yerleşim yeri olarak bilinir ve Üsküdar-Beylerbeyi arasında kalır. Zamanla Rum’lar ve özellikle Ermeni’lerin bu bölgeye göç etmesi ile bölge 3 dinin buluştuğu yer haline gelmiş. Fakat şu an semtte yaşayan azınlık kesim yok denecek kadar azmış.
Laleli Taşhan
Laleli Taşhan: Televizyonlardan da aşina olduğunuz bu yer, bir çok film ve dizilerin çekildiği mekanlardan önde gelenleri. içerisinde bir çok cafe ve restorant mevcüttur.
Ayasofya Müzesi
Ayasofya Müzesi: Ayasofya müzesi ile Sultanahmet Camii arasında kalan Haseki Hürrem hamamı bir Mimar Sinan eseri. Hürrem Sultan Kanunu’nin Rus asıllı karısı. Bu nedenle Roxelena hamamı diye anılıyor. Bugün halı-kilim satıcılarının sergi alanı olarak kullanılıyor.
Yerebatan Sarnıcı
Yerebatan Sarnıcı, Bizans döneminde bu çevrede geniş bir sahayı kaplayan, imparatorların ikamet ettiği büyük saray ve bölgedeki diğer sakinler için su deposu olarak kullanılmıştır. İstanbul’da bulunan en büyük sarnıç olmakla beraber, mimarisinde Doğu Roma izleri görülür. Gerçek adı Bazilika Sarnıcı’dır. Fakat, sütunların görünüşünden dolayı, halk arasında ”Yerebatan” ismini almıştır.
Gülhane Parkı
İstanbul’un en güzel açık hava merkezlerinden biri olan Gülhane Parkı, Osmanlı döneminde Topkapı Sarayı’nın has bahçelerinden biriydi. Şimdiyse güzel vakit geçirmek ve yürüyüş yapmak isteyen bir çok insan için ideal bir yeşil alan olma görevini sürdürüyor.
Topkapı Sarayı
1478 yılında İstanbul’un fatihi Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan Topkapı Sarayı konumu, ihtişamı ve mimarisiyle büyüleyici bir yapı. Osmanlı Döneminde bir çok padişaha ev sahipliği yapan saray, günümüzde milyonlarca turistin uğrak noktası.
Çırağan Sarayı
Çırağan Sarayı: Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılan Çırağan Sarayı, İstanbul’da görülmesi gereken en önemli yapılardan biridir. Saray günümüzde ise bir çok büyük organizasyonun düzenlendiği büyük ve lüks bir otel olarak kullanılıyor.
Dolmabahçe Sarayı
Osmanlı Kaptan-ı Derya’sının gemilerinin demirlendiği bir alan olarak kullanılan Dolmabahçe Sarayı ardından cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Atatürk’ün İstanbul ziyaretlerinde yaşadığı evi olması ve 10 Kasım 1938 tarihinde hayata gözlerini burada yumması nedeniyle de binlerce insanın akın ettiği büyük bir yapı.
Süleymaniye Hamamı
Kanuni Sultan Süleyman döneminde Mimar Sinan’a yaptırılan Süleymaniye Hamamı, bugün binlerce turistin görmek için uğradığı özel bir yapı.
Cağaloğlu Hamamı
Osmanlı mimarisi ile barok üslubun harmanlandığı bir mimariye sahip olan hamam, Çemberlitaş Hamamı gibi çifte hamam olarak tasarlanmıştır. Yerebatan yakınındaki hamam, I. Mahmut döneminde yaptırılmıştır.(1740/1741). Barok üsluptaki yapının soğukluk ve sıcaklık bölümlerinin düzenlenişinde, klasik osmanlı mimarlığından farklı özellikler görülür.
Adalar – Büyükada
Büyükada, Heybeliada, Burgazada gibi bildiğimiz takım adalar eski dönemlerde Prens Adaları olarak da bilinmekteydi. Bunun nedeni ise Bizans İmparatorluğu döneminde taç giymiş bir çok saray mensubu İstanbul’a uzak olduğu için bu adalara sürgün edilmiş, ve buralarda yaşamak durumunda kalmıştır. Günümüzde ise nostaljik havası, hala kullanılan faytonları ve trafiğin olmaması nedeniyle hafta sonu kaçamaklarının ilk adresleri haline gelmiştir. Adalar, piknik yapmak, bisiklete binmek, nostaljiyi tatmak isteyen yerli yabancı bir çok turistin gözdesi haline gelmiştir.
Yedikule Hisarı
İstanbul’un en eski açık hava müzelerinden biri olan Yedikule Zindanları diğer bir deyişle Yedikule Hisarı günümüzde kültürel etkinliklerin, konserlerin ve çeşitli organizasyonların düzenlendiği tarihi bir mekan halini almıştır. Böyle bir mimarinin içerisinde düzenlenmiş organizasyona katılmak yerli yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir.
Miniatürk
Miniatürk: Bir çok eserin maketlerinin sergilendiği bir mekandır. Topkapı Sarayı, Anıtkabir, Mevlana Türbesi gibi çeşitli yapıtları burada maket olarak toplu halde görmek ve hakkında bilgi sahibi olmak mümkündür. 2003’ten beri turistlerin İstanbul’a adım attıkları andan itibaren ilk gidecekleri ve mutlaka görülmesi gereken mekanlar arasında yer alır.
Hidiv Kasrı
Hidiv Kasrı: Her biri künyeli ve soy kütüğüne sahip ağaçlarla kaplı geniş bir koruluğun ortasındaki Hıdiv Kasrı tam anlamıyla bir saray yavrusu. Ünü Avrupa’ya kadar giden harika bir boğaz manzarasınada sahip.1000 m² alan üzerine yaptırılan Boğaz tepelerinden iki kıtayı birleştiren binanın kuleside İstanbul’un zamanında buharla çalışan ilk asansörlerinden birine sahip. Restarasyonu için İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından hiçbir masraftan kaçınılmayan kasırın tüm salonlarında Restoran t hizmeti verilebilmektedir.
Anadolu Kavağı / Yoros Kalesi
Yoros Kalesi: Yoros kalesi İstanbul’da Anadolukavağı sırtlarındaki Doğu Roma döneminden kalma kaledir. Olağan üstü bir manzaraya sahip oluşu, yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor.
Panorama 1453 Müzesi
Panorama 1453 Müzesi: Panorama 1453 Tarih Müzesi olarak bilinen İstanbul-Topkapı’da bulunan bu müze, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethedişinin, bir odada top sesleri, Mehter Takımı’nın ve Osmanlı atlarının kişnemesinin efekt olarak verildiği panoramik bir müzedir.
Çamlıca Tepesi
Çamlıca Tepesi: Büyük Çamlıca Tepesi İstanbul Anadolu Yakası Üsküdar ilçesi sınırlarında yer alır. Büyük Çamlıca Tepesi denizden 268 m yüksekliktedir ve Nurbaba Tekkesi ve TV verici kuleleri burada yer alır. Meşhur Çamlıca Gazoz da buraya ait diye biliyorum.
Japon Bahçesi
Japon Bahçesi: Liste’ye sonradan eklediğimiz japon bahçesi istanbul’un az bilinen ama gidip görülmesi muhakkak icap eden yerlerinden biridir. detayları bağlantıya tıklayarak inceleyebilirsiniz.
Fatih Korusu
Fatih Korusu: Eski adı Otağtepe, yeni adıyla Fatih Korusu Tema Vehbi Koç Doğa Kültür Merkezi olmuştur. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve Boğaziçi Köprüsünü seyredebilirsiniz. İkinci köprü olan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün Anadolu yakasındaki ayağı çok net görülebilmektedir. Boğaz manzarasının en güzel görüldüğü yerlerdendir. Burada kafe tarzı bir yer bulunmuyor. Koruyu akşam saat 17.30’dan sonra açık bulmak pek mümkün değil. Yazın sıcak günlerinde tepe olduğu için güneş ışınları direkt geliyor, kapalı bir mekân olmadığı içinde bazen rahatsız edebiliyor.
Pierre Loti Tepesi
Pierre Loti Tepesi: Eyüp Sultan Türbesi’ni ziyaret ettikten sonra çıkış kapısının sağından gidin. Duvar bitiminden yine sağa dönüp mezarlığa giden yola girin. 7-8 dakika yürüdükten sonra ikinci sapağının köşesine raptedilen levhanın gösterdiği istikameti takip ederek Eyüp Sultan Tepesi’nin dereye bakan yamacında Zübeyir Gündüzalp, Mustafa Nezihi Polat, Tahiri Mutlu, Sadullah Nutku, Bekir Berk ağabeylerin mezarları bulunmaktadır. Yukarı doğru yine 3-4 dakika çıktığınızda üçüncü sapakta merdivenlerle çıkılan yol Necip Fazıl Kısakürek’in kabrine gider. Yokuşu bitirirken manzarayı temaşa ederek ilerleyin. Piyer Loti’ye ulaştığınızda Eyüp’ten aldığınız sıcak simidin yanına bir bardak çay alabilirsiniz.
Madame Tussauds İstanbul Balmumu Müzesi
Madame Tussauds İstanbul Balmumu Müzesi: 2016 Kasım ayında açılışı gerçekleşen müze, artık İstanbul’da ziyaretçilerini ağırlıyor. 60 ünlü ismin yer alacağı Madame Tussauds İstanbul’da Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde tarihi bir gezinti yapabilir, Türkiye’den birçok ismin yanı sıra çok sayıda uluslararası müzik, spor ve film yıldızıyla da tanışabilirsiniz.
Şile Deniz Fenerli
Şile Feneri, İstanbul’un Şile ilçesinde bulunan ve İstanbul Boğazı ile Karadeniz’e hizmet veren deniz feneridir.
Taksim – Beyoğlu – İstiklal Caddesi
İstiklâl Caddesi, İstanbul’un en eski semtlerinden biri olan Beyoğlu’nda Tünel ile Taksim Meydanı arasında uzanan ve 19. yüzyılın sonlarından beri Türkiye’nin en ünlü caddelerinden biri olma vasfını koruyan cadde.
Kilyos Plajı
Bir sahil köyünde yemek yemek, trafik kargaşasından uzak ve sakin bir ortamda deniz ve doğa içinde hafta sonu tatili ve dinlencesi yaşamak istiyorsanız, İstanbul Sarıyer ilçesinin bu güzel beldesi Kilyos’u ziyaret edebilir, yaz aylarında plaj ve deniz keyfini sürebilirsiniz.
Haydarpaşa Garı
Haydarpaşa Garı, 1908’de İstanbul – Bağdat Demiryolu hattının başlangıç istasyonu olarak inşa edilen tren garıdır. Gar, TCDD’nin ana istasyonudur. İstanbul’un Anadolu yakasında, Kadıköy’de bulunur.
İstanbul Akvaryum
Herkesin gidip görmesi için mükemmel bir yer. çoluk çocuk tombalak toplayıp gidilesi bir yer çünkü. içerisi tam bir görsel şölen gibi.
Vialand – Lünapark
İstanbul‘un En büyük lunaparkı diyebiliriz. içerisinde yok yok. detayları resmi sitesinden inceleyebilir, hem çocuklarınızın hemde eğlendirmek için birebir. çok eğleneceksiniz çok.
Haydarpaşa
Sultanahmet Camii
Kapısında güvercinlere yem vermeyi ihmal etmeyin, ee hazır gitmişsiniz bir akşam namazını kılın diyerek akıl verecek değilim ya
Kız Kulesi
Kız Kulesi, hakkında çeşitli rivayetler anlatılan, efsanelere konu olan, İstanbul Boğazı’nın Marmara Denizi’ne yakın kısmında, Salacak açıklarında yer alan küçük adacık üzerinde inşa edilmiş yapıdır.
Uzun lafın kısası; Son çaylarınızı akşam vakti kız kulesi işliğinde için ve manzara şölenine şahit olun.
Kaynak: https://www.gezilesiyer.com/istanbulda-gezip-gorulecek-yerler.html
Lavaş ya da maruluyla: Çiğ köfte
İstanbul’un neredeyse her caddesine konuşlanmıştır çiğ köfteciler. Gidince dürüm ya da paket alırsınız, adettendir bir tane de hemen orada tadarsınız. Acı sosu gelir, marulu gelir, maydanozu gelir. Dürüm yapıp oracıkta yiyivermek de var tabii, alçak taburelerin üzerinde.
Nerede yenir: İstanbul’da en iyi çiğ köfte Kadıköy’deki Gakkoş Usta’da bir de Çiğköfteci Sait Usta’da yenir.
Tarihe tanıklık eden: Turşu suyu
İstanbul’un milli içeceği ne olsun diye sorarsanız turşu suyu diyebiliriz. Özellikle Eminönü’ndeki tarihi turşucudan bardak bardak turşu suyu içip kanamamak mümkündür.
Nerede içilir: İstanbul’da en iyi turşu suyu Eminönü Tarihi Turşucusu’nda, Beyoğlu’ndaki Arıoğulları Petek Turşucusu’nda ve Cihangir’deki Asri Turşucusu’nda içilir.
Sokağın gerçek sesi: Halka tatlısı
Sokak ağzında adının bambaşka olduğu ancak yediğinizde vazgeçemediğiniz bir lezzettir halka tatlısı. Çıtır çıtırdır, mis gibi kızarmıştır. Şerbetinin ayarı yerindeyse her gün kendini yedirecek kıvama getirir.
Nerede yenir: Özellikle Taksim, Cihangir ve Karaköy’de seyyar bir halka tatlıcısında afiyetle yenir. Ele bulaştırmadan yiyebilmek başarıdır.
Lezzeti içine sığdırmasıyla: İçli köfte
Sokakta içli köfte mi satılır diye düşünüyorsunuz bir daha düşünün. Çünkü kızartılmış içli köfteler öyle güzel yenilir ki yolda, afiyet olur bal şerbet olur. Tadı damağınızda kalır.
Nerede yenir: İstanbul’da en iyi içli köfte Sabırtaşı’nda yani Taksim’de Aznavur Pasajı’nın önünde yenir.
Taze pişmiş haliyle: Balık ekmek
Her Yeşilçam filminde bir kere mutlaka gördüğümüz, kokusunu burunda tüttüren efsane bir lezzettir. Eminönü’nde balık ekmek teknelerinin yerlerinin değiştirilmesine doğan tepki de işte bu yüzden o kadar büyüktür. İnsanlar buna bayılıyor.
Nerede yenir: Tabii ki Eminönü’nde, alçak taburelerde, minik masalarda iki büklüm afiyetle yenir.
Her köşe başında: Midye dolma
Akşam içkiler içildi, arkadaşlarla en güzel şekilde eğlenildi ancak mideler hafiften de kazınıyor. O zaman bir sokak başına bakmanız yeterli çünkü orada sizi bekleyen ve müthiş lezzetli olan midye dolmalar var. Bu arada söylemeden etmeyelim, alıp eve götürünce o kadar lezzetli olmuyor. Kusura bakmayın.
Nerede yenir: İstanbul’da en iyi midye dolma Beşiktaş Çarşı’da, Bostancı sahilde, Taksim’de mideye indirilir.
Efsane ötesi lezzetiyle: Kokoreç
Yıllardır televizyonda görüp dururuz kokoreci. Aman efendim AB sürecinde onaylanmamış, “cağnım” kokoreç gitti gidecekmiş diye. Size soruyoruz, kokoreç gider mi? Kokoreç gitmezse seyyar kokoreççi abilerimiz gider mi? Onlar da gitmez. Biz de ekmek arasına yarım, çeyrek, üç çeyrek derken doyururuz karnımızı.
Nerede yenir: İstanbul’da en iyi kokoreç Çengelköy Kokoreççisi, İstinye Düldül Kokoreç, Ortaköy kokoreççileri ve tabii ki sokak aralarının en seyyar kokoreççilerinden yenir.
Yanında bir de patatesiyle:
Tam olarak sokak diyemeyiz belki de ama en acil kaçış planlarında, iki dakika yiyelim kalkalımda bir numaradır döner. Pisboğazlılık değil mi bizdeki, yarım ekmek + ayran 5 lira olan döner her an çalabilir gönlümüzü. Ancak dikkat etmekte yarar var, etle şaka olmaz.
Nerede yenir: İstanbul’da en iyi döneri Beşiktaş Karadeniz’de, Kavacık’taki Bayramoğlu’nda, Ataşehir’deki Tatar Salim’de yenir.
Bir İstanbul klasiği olarak: Simit peynir
Simit bambaşka bir mesele İstanbul’da. Yanına bir de termostan çay varsa peynirle birlikte keyifler çakırdır. Beşiktaş’ta, Taksim’de, Ortaköy’de… Nerede olursa olun, biraz da deniz görüyorsanız Allah deriz!
Nerede yenir: İstanbul’da en iyi simit, denizi gören bir yerde, Anadolu’da ya da Avrupa’da seyyar satıcılardan bir de Karaköy’deki Galata Simitçisi’nden yenir.
Sabahların en şen hali: Poğaça
Sabah işe giderken eğer sürekli gittiğiniz bir pastane yoksa can simidi olarak imdadınıza simitle birlikte poğaçacılar yetişir. Yumuşacık puf puf poğaçalar çayla yenmek üzere hazırlanır. Lüp lüp mideye indirilir. Sonrası bir mutluluk, bir mutluluk sormayın.
Nerede yenir: İstanbul’da en iyi poğaça; Beşiktaş, Taksim, Moda, Göztepe’de denk geldiğiniz ilk seyyar poğaçacıdan alınır, afiyetle yenir.
Bardakta, haşlanmış ya da közde: Mısır
Yazın geldiğinin en büyük işaretçileridir mısırcılar İstanbul’da. Bardakta farklı soslarla bir araya gelen mısır, közde olursa kokusuyla can çektirir, haşlama olursa of ki ne of. Nerede görürseniz görün alın bir tane. Sokaklar mısırlar içindir. Sokaklar Mısır Cumhuriyeti’dir.
Nerede yenir: İstanbul’da en iyi mısır, görüldüğü ilk yerde yenir. Yer ayrımı yapılmaz çünkü mısırın kendisi zaten yeterince güzeldir.
Yemesi çok sevap: Kestane kebap
Yemesi çok sevap. Uzun uzun ve yavaş yavaş pişen kestaneler biraz cep yaksa da kıyın bir kerelik paranıza, sokaktan kestane alın. Küçük kese kağıdında verilen kestaneleri keyifle çıtırdatın, sevdiklerinizle paylaşın.
Nerede yenir: İstanbul’da en iyi kestane kebap Eminönü ve Taksim’de yenir. Alırsınız elinize kesenizi, arkadaşınızla birlikte yürüye yürüye yersiniz. Bu kadar basit ve lezzetlidir mutluluk.
Bir de Boğaz’a karşı olursa: Kumpir
Kumpir denildi mi akla Ortaköy gelir. Ortaköy’de şöyle bir salınıp hangi kumpirciden kumpir alacağınız size kalmıştır. İçine isterseniz devenin yüküyle malzeme koyun, o kumpirler hep güzel olur. Aman dikkat, döke saça yerken saçlarınıza, ellerinize bulaşmasın.
Nerede yenir: E söyledik ya, kumpir Ortaköy’de yenir.
İçine dondurma da olur: Kağıt helva
Gelsin çocukluk anıları. Fotoğrafı paylaşan Bengi de çocukluğunu hatırlamış yerken kağıt helvayı. Kağıt helvanın İstanbul ve İstanbullular üzerinde işte böyle bir etkisi vardır. Eskileri hatırlatır. Kağıt helvaların eski kağıt helvalar gibi olmadığı konuşulur durur.
Nerede yenir: İstanbul’da en iyi kağıt helva ya Koska’dan alınan ya da Miskos’tan alınan helvalardır. Sokakta satan seyyar amcalardan alırken bu marka ayrımına dikkat edin.
Pilavın en iyisi: Nohut pilav
Beyaz yakalı da olsanız öğle yemeğinde yiyecek bir şey bulamazsınız ya da canınız çektiyse bir kere, o nohut pilavı yer, üzerine bazen tavuk ekler bazen de ketçap mayonez sıkarsınız. Mis gibi gelir o yemek, kan yapar.
Nerede yenir: İstanbul’da en iyi nohut pilav Maslak’ta köprü altında, Taksim’de Büyük Bayram Sokak’la Balo Sokak’ın birleştiği yerde yenir.
Tükürüklüsünden olacak: Köfte
Maç öncesi, maç sonrası, öğle arası derken bir bakmışsınız tükürük köftesi yiyorsunuz. Tükürük köftesinde mesele arkadaşlarınızla birlikte yemektir. Eğlencesi öyle çıkar. İstanbul’un tadını çıkarmak için biraz da arkadaşlarınızla birlikte olmak gerekir yani.
Nerede yenir: İstanbul’da en iyi tükürük köftesi Balmumcu Gazi Umur Paşa Sokak’ta bir de statların çevresinde yenir.
Çift lavaş gerek: Tantuni
Gittikçe acıktınız biliyoruz. Karnınız guruldamaya başladı çünkü mis gibi dana etinden hazırlanan, çift lavaşa sarılıp om nom nom götürülen bir yiyecek var karşınızda. Hayır diyemezsiniz. Tantuni bol yağlı ancak bolun üzerinde ultra lezzetli bir şeydir.
Nerede yenir: İstanbul’da en iyi tantuni Beşiktaş’ta Ayla Tantuni, Kadıköy’deki Kadıköy Tantuni ve Karaköy’deki Beşaltı Kirvem Tantuni’de yenir.
En az üç tane yedirir: Islak hamburger
Arkadaşlarla toplanınca, bir şeyler izlemeye giderken, yemek öncesi, alkol öncesi, alkol sonrası. Yani ıslak hamburgerin her zaman yiyilesi vardır. Bir tane tabii ki yetmez. En az 2 olur, 3 olur. Bazen yarışlar yapılır, gaza gelen arkadaşlar 15 taneyi götürür. İstanbul’un belki de en leziz yemeklerinden bir tanesidir.
Nerede yenir: İstanbul’da en iyi ıslak hamburger Taksim Kızılkayalar’da ve Göztepe’deki Kristal Büfe’de yenir.
Öyle pakette değil, kornet külahta: Dondurma
Dondurma meselesi konuyu kapatıp gitmelik, mideler bu kadar dolmuşken tatlıyla taçlandırmalık bir mesele. İstanbul’da dondurma yiyecekseniz sokaklara bakın, gerçek sütten dondurma yapanlardan dondurma alın. Bir dondurma peşinden gerekirse Şile’ye kadar gidin.
Nerede yenir: İstanbul’da en iyi dondurma Moda’daki Dondurmacı Ali Usta’da, Taksim’de Cremerio Milano’da ve Şile’de Balkanlı Dondurmacı Kurtiş Usta’dan yenir.
Kaynak: https://yemek.com/istanbul-sokak-yemekleri/
Görkemli İstanbul’un, görkemli tarihi
Hiç kimse İstanbul’a kayıtsız kalamaz. 7 tepesi, içinden geçen denizi, doğal liman olan Haliç’iyle tarih boyunca eşsiz, biricik bir şehir olmuştur. İstanbul’un tarihi de şehrin görkemine yakışır zenginliktedir.
Kuruluş
Daha kuruluş efsanelerinden itibaren etkileyicidir hikâyesi: Yunanistan’da, Megara’dan yola çıkan Byzas, yeni bir şehir kurmak istemektedir. Yer konusunda gidip Delfi Kahini’ne danışır. Kahin de, şehrini “Körler Ülkesi’nin karşısına” kuracağını söyler. Byzas kafası karışmış bir şekilde dolanırken, bugünkü Sarayburnu’ndan o günkü Khalkedon’a (Kadıköy) bakarak, “Bu körler niye şehirlerini bu güzelim yer dururken o çorak yere kurmuşlar ki?” diye düşünür. Ve tabii aklına Delfi Kahini’nin sözleri gelir. İstanbul’u nereye kuracağını bulmuştur.
İstanbul adı
İstanbul adı ise, sanıldığı gibi şehre Osmanlılar tarafından konmamıştır. Daha eskidir. 9. yüzyılda Fütuh’üş-Şam adlı eserde bir insan ismi olarak geçer. Rum Meliki Timaoş’un oğlu İstanbul, dört sene süren hükümdarlığı boyunca şehrin inşaası için çalışır. Ama şehri yerine geçen Konstantin tamamlar ve adını koyar. 10. yüzyıl kitabı Tenbih (Mesudi)’de İstinbolin olarak geçer. İstanbul adıyla ilgili bir kısmı birbiriyle çelişen başka birçok bilgi vardır. Ayrıca İstanbul, binlerce yıl boyunca Byzantion, Konstantinopolis, Konstantiniyye, Asitane, Darülhilafe, Dersaadet gibi onlarca isimle anılmıştır.
Tarih öncesi ve Byzantion Dönemi
İstanbul’un tarihi üç yüz bin sene önceye kadar gider. Küçükçekmece Gölü civarında, Neolitik ve Kalkolitik insanların yaşadığı düşünülmektedir. Dudullu yakınlarında Alt Paleolitik Çağ’a, Ağaçlı yakınlarında ise, Orta Paleolitik Çağ ile Üst Paleolitik Çağ’a özgü aletlere rastlanmıştır. 2008’de Marmaray tüp geçidi kazıları sırasında Cilalı Taş Devri’ne (MÖ 6500), Anadolu Yakası’nda Fikirtepe’de yapılan kazılarda Bakır Çağı’na (MÖ 5500–3500), Kadıköy’de ise Fenikelilere ait kalıntılar bulundu.
Yukarıda efsanesini anlattığımız Kral Byzas’ın hüküm sürdüğü MÖ 667 yılında Byzantion kurulur. Kente Roma İmparatorluğu hâkim olunca, kente Septimius Severus tarafından kısa süreliğine oğlunun adı Augusta Antonina konur. İmparator I. Konstantin zamanında kent, Roma İmparatorluğu’nun başkenti ilan edilir. Bu sırada Nova Roma olarak değiştirilen kentin adı benimsenir. Ve 337 yılında İmparator I. Konstantin’in ölümüyle Konstantinopolis’e çevirilir.
Bizans İmparatorluğu dönemi
324 – 1453 yılları arasınındadır. İstanbul bu dönemde Roma’nın doğusunun yönetim merkezi olmuştur. Bu dönemde; yeni bir mimari yapıyla şehir her bakımdan genişlemiş, gelişmiştir. 100.000 kişilik bir hipodromun (Sultanahmet Meydanı) yanı sıra, limanlar ve su tesisleri yapılmıştır. Dünya’nın en büyük katedrali olan Ayasofya’yı 360’da kuran Konstantin; böylece Roma İmparatorluğu’nun dinini de Hıristiyanlık olarak değiştirmiş ve Pagan Roma dinine inanan Batı ile ilk kopuş bu dönemde olmuştur. Bizans İmparatorluğu, I. Theodosius’un ölümü ile başlar. 476’da Batı Roma yıkılınca, Batı Roma İmparatorluğu’ndaki Romalıların büyük bir çoğunluğu buraya göç eder. Ve Bizans İmparatorluğu’nun da başkenti böylece İstanbul olur. 543’teki veba salgını nüfusun yarısını öldürür. İmparator I. Jüstinyen şehri yeni baştan kurar. Defalarca saldırıya uğrayan İstanbul, 1204’te 4. Haçlı Seferi’nde yağmalanır, enkaz haline getirilir. Latinlerin dönemi 1261’de sona erer. Bu dönemden sonra giderek küçülen Bizans; Osmanlı İmparatorluğu tarafından 1391’den sonra kuşatılmaya başlanır.
Osmanlı İmparatorluğu dönemi
Efsane fetih, 29 Mayıs 1453’te gerçekleşti. Bu tarih, ayrıca Ortaçağ’ın sonunu tanımlar. Osmanlı döneminde İstanbul hızla gelişmiştir. Yüzlerce saray, çarşı, cami, okul ve hamam açılmış, İstanbul 50 yıl içinde Yahudilerin, Hıristiyanların ve Müslümanların uyum içinde yaşadığı, dünyanın en büyük şehirlerinden birisi haline gelmiştir.
Haliç’in üzerine köprü, Karaköy’e tünel, demiryolları, kentin içindeki deniz taşımacılığı, belediye örgütlerinin, hastanelerin kurulması gibi birçok yenilikle modern bir şehir halini almıştır. 1918’de İtilaf Devletleri tarafından işgal edilir.
Cumhuriyet dönemi
İstanbul’un 2500 yıllık başkentlik dönemi, Cumhuriyet’le birlikte, 29 Ekim 1923’te sona erer. Ancak bu tarihten itibaren dünyanın en kalabalık, ekonomik ve kültürel açıdan en hareketli şehri olmaya doğru emin adımlarla ilerleyecektir.
Genç nüfusuyla Türkiye’nin modernleşme serüveninden payına düşeni fazlasıyla alan İstanbul, günümüzde dünyaya birçok alanda entegre olmuş bir şehir haline gelmiştir. Nitelikli iş gücü, kültür ve eğlence turizmi dendiğinde akla ilk gelen metropoldür.
Bugün İstanbul’un toplam 39 ilçesi vardır. Bu ilçelerin 25’i Avrupa Yakası’nda, 14’ü ise Anadolu Yakası’ndadır. 14.160.467 kişilik nüfusuyla iktisat ve nüfus açısından da dünyanın en büyük metropollerinden biridir.
Kaynak: http://istshopfest.com/istanbulun-tarihi/
• Adalar
• Arnavutköy
• Ataşehir
• Avcılar
• Bağcılar
• Bahçelievler
• Bakırköy
• Başakşehir
• Bayrampaşa
• Beşiktaş
• Beykoz
• Beylikdüzü
• Beyoğlu
• Büyükçekmece
• Çatalca
• Çekmeköy
• Esenler
• Esenyurt
• Eyüp
• Fatih
• Gaziosmanpaşa
• Güngören
• Kadıköy
• Kağıthane
• Kartal
• Küçükçekmece
• Maltepe
• Pendik
• Sancaktepe
• Sarıyer
• Silivri
• Sultanbeyli
• Sultangazi
• Şile
• Şişli
• Tuzla
• Ümraniye
• Üsküdar
• Zeytinburnu
İstanbul, Türk ekonomisinin en mühim merkezidir. Bir nevi belkemiği, beyni ve kalbidir. Sanâyinin üçte biri, ithâlâtın üçte biri, ihrâcâtın beşte biri İstanbul’dan yapılmaktadır. Türkiye’nin en büyük sanâyi, ticâret, ulaşım, reklam ve iktisâdî kuruluşları İstanbul’dadır. İstanbul’da gayri sâfi hâsılanın % 40’ı sanâyi, % 30’u ticâret ve geri kalanı diğer sektörlerden sağlanır. Tarımın payı sâdece % 1 dir. Türkiye Bütçesinin ana kaynağı İstanbul’dur. Toplam vergilerin yaklaşık % 37’si İstanbul’dan toplanmaktadır. İstanbul’u Ankara, İzmir, Adana, Bursa ve Kocaeli tâkip etmektedir. İstanbul’da her âilede ortalama 2 kişi çalışmaktadır.
Tarım: İstanbul ilinde nüfûsa nazaran ekilen arâzi az olmasına rağmen verimi yüksektir. İl dâhilinde her bakımından modern bir tarım yapılmaktadır. Modern tarım araçları oldukça fazladır.
Buğday, arpa, yulaf, mısır, bakla, ayçiçeği ve soğan en çok ekilen bitkilerdir. Sebze ve meyve ihtiyâcını kendi imkânlarıyla karşılayamaz, dışardan sebze gelir. En çok domates, lahana, patlıcan, tâze soğan, tâze fasulye, kabak, bezelye ve karnıbahar yetişir. İstanbul il dâhilinde elma, armut, üzüm, şeftali, ayva ile az miktarda erik, kiraz, vişne, muşmula, incir, nar yetişir. İstanbul ilinde çiçek yetiştirme oldukça gelişmiştir. Esâsen Türkiye’de en çok çiçek tüketen il de İstanbul’dur. Yalova ile Kanlıkavak-Emirgan arasında modern ve büyük çiçek seraları vardır.
Hayvancılık: Türkiye’de en çok et, süt ve süt ürünleri tüketen ilimiz İstanbul’dur. İstanbul’un hayvan varlığı, İstanbul halkının ihtiyâcını karşılamaktan çok uzaktır. Fakat yine de hayvan potansiyeli küçümsenemez.
Balıkçılık: İstanbul balıkçılık bakımından Türkiye’nin ve Marmara bölgesinin merkezidir.
Marmara’da 200’den fazla balık cinsi vardır. Fakat deniz kirliliği bâzı yerlerde balık cinsini çok azaltmıştır. İstanbul Boğazı çok önemli bir balık avlama sahasıdır. Karadeniz’den Ege Denizine ve Ege Denizinden Karadeniz’e göç eden “göçmen balıklar ile her mevsimde bulunan yerli balıklar çok lezzetlidirler. Başlıcaları lüfer, palamut, kılıç, orkinos, istavrit, izmarit, hamsi, mercan, kırlangıç, barbunya, tekir ve mezgittir.”
Ormancılık: İstanbul’un orman varlığı zengindir. Ormanlık, fundalık ve ağaçlık bölgelerin miktarı arâzinin % 60’ını kaplar. Orman içi ve kenarlarında 160 bin m3 tomruk, mâden ve telgraf direği ile bir milyon stere yakın yakacak odun elde edilir. İstanbul’un yakacak ihtiyâcının çok büyük kısmı kendi imkânı ile karşılanmaktadır.
Mâdenler: İstanbul mâden bakımından zengin sayılmaz. Cam, seramik, tuğla ve çimento sanâyiinde ham madde olarak kullanılan kil, kaolin, kuvarsit ve kalker üretilir. Ayrıca mermer, linyit, perlit ve manganez de çıkarılır. Bunlardan linyit daha çok Şile ve Yalova bölgesinden, kuvars kumu Çatalca ve Şile’den, manganez Çatalca ve Silivri’den, kil ve kaolin de Şile, Ağaçlı ve Arnavutköy’den elde edilir.
Sanâyii: İstanbul, aynı zamanda bir sanâyi şehridir. Türkiye’nin en büyük 100 sanâyi kuruluşunun 42’si ve en büyük 500 kuruluşun 250’si İstanbul’dadır. 1952’de kurulan İstanbul Sanâyi Odası (İSO) Türkiye’nin en büyük sanâyi odasıdır. 40 meslek grubundan yedi bine yakın üyesi vardır. Türkiye’nin en eski kuruluşlarından olan ve 1882’de kurulan İstanbul Ticâret Odası(İTO)’nın üye sayısı 100.000’e yakındır. Atmış binden fazla iş yeri bulunur. Sanâyinin her dalında sanâyi kuruluşları vardır. Îmâlat sanâyiinde metal eşyâ, makina ve techizât çoğunluktadır. İstanbul’un sanâyi ve ticâret hacmi çok büyüktür.
Ulaşım: İstanbul ulaşım bakımından Türkiye’nin en zengin ilidir. Yurt içi, yurt dışı ulaşımın merkezi durumundadır. Türkiye’ye gelen turistlerin üçte biri İstanbul’dan giriş yapmaktadır. İhrâcâtın beşte biri ve ithâlâtın üçte biri İstanbul’dan sağlanır. Kara ve demiryolu ağının merkezi olduğu gibi, Türkiye’nin en büyük deniz limanı ve hava alanı İstanbul’dadır. İstanbul şehir içi ulaşım bakımından da çok faaldir.
Karayolu: Avrupa’yı Anadolu ve Ortadoğu’ya bağlayan milletlerarası E-5 karayolu Boğaziçi ve Fatih Köprüsünden geçer. İstanbul il sınırları içinde devlet yollarının uzunluğu 650 km, il yollarının uzunluğu 326 km’dir. 73 köy bu yollar üzerindedir. Geri kalan köyler ise tâli yollarla ana yollara bağlıdırlar. Türkiye’de kayıtlı motorlu araçların dörtte biri İstanbul’dadır. Hergün Topkapı ve Harem otogarlarından yaklaşık 3000 otobüs ile 150.000’e yakın kişi gidip gelmektedir. Dünyânın en büyük otogarı olan İstanbul Otogarı 29 Ekim 1993 târihinde faaliyete geçecektir. Bayrampaşa’nın Esenler Ferhatpaşa mevkiinde 281.000 m2 açık, 198.000 m2 kapalı alanda kurulan İstanbul Otogarında her gün ortalama 4000 şehirlerarası otobüs ve buna bağlı olarak şehirlerarası ulaşım için 150.000 kişi giriş çıkış yapacaktır. Metro bağlantısı da olan otogarda aynı zamanda alışveriş merkezleri de vardır. Şehir için trafiğini rahatlatmak için İstanbul’un çeşitli semtleri arasında hızlı tramvay sefere konmuştur. Sirkeci-Cevizlibağ ve Aksaray-Esenler arasında hızlı tramvay her gün binlerce kişiyi taşımaktadır. Atatürk Havalimanı ile Aksaray arasındaki bağlantıyı sağlayacak kısmının yapımı devam etmektedir. Ayrıca Taksim-4 Levent arasında çalışacak olan metronun tünel çalışmaları devam etmektedir. Bundan başka Kabataş-Gümüşsuyu arasında çalışan bir teleferik bulunmaktadır. Kavşak, meydan ve caddelerdeki üst geçitler, İstanbul’un târihî güzelliğini gölgelemektedir. Alt geçitler masraflı fakat her bakımdan faydalıdır. Estetiğe de daha uygundur. İstanbul trafiğini rahatlatmak için kat otoparklarının sayısı arttırılmaktadır. Avrupa’nın en büyük kapalı otoparkı Tepebaşına yapılmıştır.
Demiryolu: İstanbul, demiryolu ağının mühim bir kavşak noktasıdır. Anadolu yakasında Haydarpaşa ve Trakya yakasında Sirkeci istasyon ve garları bulunmaktadır. Haydarpaşa-Sirkeci arasında feribot bağlantısı varsa da günlük kapasite 50-60 vagon olmaktadır. Denizaltından geçirilecek tüp geçit ile Avrupa veAsya kıtası birleştirilerek demiryolunun kesintisiz devâmı programlanmaktadır. Haydarpaşa’dan Anadolu’ya Sirkeci’den Trakya’ya hergün târifeli seferler yapılmaktadır. Ayrıca Avrupa’nın çeşitli şehirlerine tren seferleri muhtelif günlerde Sirkeci garından yapılmaktadır. 577 km, uzunluğundaki Haydarpaşa-Ankara hattı Türkiye’nin en yoğun demiryolu hattıdır.
Elektrikli banliyö trenleri, şehiriçi ulaşımında çok önemli bir yer işgâl etmekte ve Anadolu yakasında Adapazarı’na kadar uzanmaktadır. 140 km’lik Haydarpaşa-Adapazarı ve 30 km’lik Sirkeci-Halkalı banliyö hatlarında senede 100 milyona yakın yolcu taşınmaktadır.
Türkiye’nin en büyük tren istasyonu, Söğütlüçeşme’de “Ananadolu Yakası Demiryolu-Karayolu Yolcu Transfer Kompleksi” dir. Bu istasyonda saatte 9.000 kişinin inip çıkabileceği yürüyen merdiven veya 2 asansör vardır.
Denizyolu: Her tarafı denizlerle çevrili olan, Ege ve Marmara denizi ile Karadeniz’i birbirine bağlayan İstanbul Boğazının etrâfında yer alan İstanbul, binlerce senedir dünyânın sayılı liman şehri olmuştur. Türkiye’nin ithâlâtının büyük kısmı, ihrâcâtının ise İzmir’den sonra ikinci limanı İstanbul’dur. Deniz yoluyla gelen ve giden yolcuların çoğu iseİstanbul limanından girer ve çıkar. İstanbul Boğazı çok işlek bir geçit ve su yoludur. Şehir içi ulaşımında denizyollarının çok büyük hizmeti vardır. 4.5 milyon ton/sene kapasiteli Haydarpaşa limanının ancak üçte bir kapasitesi kullanılmaktadır. Salıpazarı limanı ise 600 bin ton/sene kapasitelidir. Denizcilik Bankasının 66 yolcu gemisi ve 25 araba vapuru ile senede 150 milyon kişi taşınmaktadır. İstinye’de yat limanı bulunmaktadır. Kumkapı-Bakırköy arasında hergün 30-60 gemi demirlemektedir. Karaköy-Yalova ve Ataköy-Bostancı arasında belediyeye âit deniz otobüsleri karşılıklı sefer yapmaktadır.
Havayolu: Türkiye’nin en büyük ve en yoğun havaalanı Atatürk (Yeşilköy) Havaalanıdır. Atatürk Havaalanı yurtiçi hava ulaşımında başlangıç ve bitim noktası olduğu gibi, milletlerarası hava ulaşımında da mühim bir transit merkezidir. Yeşilköy Havalimanı 7,5 milyon yolcu kapasitelidir. Yolcu kapasitesini arttırma çalışmaları yapılmaktadır. Türk Havacılığının tohumu 1911’de Yeşilköy’de atılmıştır. Avrupa ile Uzakdoğuyu birbirine bağlayan hava yolu üzerinde çok önemli bir yere sâhip olan İstanbul Havalimanı, ulaşım bakımından Boğaziçi Köprüsünden sonra ikinci sırayı almaktadır.
İstanbul Boğazı: Târihî ve turistik bakımdan dünyânın en güzel köşesi olan Boğaziçi, deniz yolu ulaşımı bakımından da dünyânın sayılı ve en işlek bir boğazıdır. Jeoloji uzmanlarına göre eskiden bir akarsu vâdisi olan Boğaziçi, jeolojik bir hâdise ile sular altında kalarak, Marmara ile Karadeniz’i birleştiren bir su yolu olmuştur. Üsküdar önlerinde bulunan Kızkulesi’nden Anadolu Fenerine kadar orta çizgi (talvek hattı) boyunca uzunluğu 34 km’dir. Sarayburnundan Rumeli Fenerine kadar uzunluğu 56 km’dir. En dar yer Rumeli Hisarı-Anadolu Hisarı arası olup 698 m’dir. En geniş yeri ağız kısımları olup 3600 m’dir.
Boğazın tabanında, bâzı yerlerde genişleyip bâzı yerlerde daralan bir çukur vardır. Her yerde kıyıya paralel olmayan bu oluk, 50 m ve bâzı yerlerde 100 m derinliktedir. Dar olan yerler en derindir. Arnavutköy-Vaniköy arasında derinlik 106 m’dir. Bebek ve Kandilli arası 120 m’dir.
Kaynak: http://www.cografya.gen.tr/tr/istanbul/ekonomi.html
İstanbul, Türkiye’nin en gelişmiş ve en fazla nüfusa sahip şehridir. Artık metropol olmaktan çıkmış ve bir megapol haline gelmiştir. Geçmişten günümüze kadar olan süreçte İstanbul, birçok farklı medeniyete kucak açmış ve pek çok farklı kültürü bünyesinde barındırmıştır. Günümüzde de kültürel bakımdan daha da ileriye gitmekte olan İstanbul çok fazla kültürel özelliğe sahiptir. Bunun en önemli nedeni ise geçmişte ve günümüzde çok farklı medeniyetlerin bu topraklarda yaşamasıdır.
İstanbul’un kültürel özellikleri saymakla bitmez. Camiler, saraylar, müzeler, adalar, plajlar, çarşılar, lokantalar, tavernalar gibi daha bir sürü kültürel açıdan özelliğe sahiptir. Bu özelliklerden bazılarına değinecek olursak; İstanbul’un geleneksel Türk lokantaları çok fazladır. Ancak bu lokantalar haricinde Uzak Doğu ve Avrupa mutfağına da çok sık rastlanılmaktadır. 1876 senesinde açılan Çiçek Pasajı içerisinde oldukça fazla tarihi bar, meyhane ve lokanta bulunmaktadır. Bunun dışında balık lokantaları da İstanbul’un vazgeçilmezleri arasındadır.
Turistlerin yoğun ilgi gösterdiği ve kültürel açıdan çok önemli olan iki çarşı vardır. Bunlar Kapalı Çarşı ve Mısır Çarşısıdır. Ayrıca İstanbul’da Topkapı Sarayı, Yedikule Sarayı,İstanbul Boğazı, Rumeli Hisarı, Gülhane Parkı, Haliç, İstanbul Surları, Dolmabahçe Sarayı gibi pek çok tarihi kültürel özellik bulunmaktadır. Türk hamamları da İstanbul’un vazgeçilmezlerindendir. Bunların haricinde İstanbul’da bulunan tarihi binalar da bu kültürün birer parçasıdır.
Kaynak: http://www.bilgidostum.com/2014/10/23/istanbulun-kulturel-ozellikleri-nelerdir/