Kahramanmaraş

KAHRAMANMARAŞ HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
Kahramanmaraş, eski adıyla Maraş, Türkiye’nin Akdeniz bölgesinde yer alır ve ülkenin en kalabalık on sekizinci şehridir. Kurtuluş Savaşı'nda işgale direnişi nedeniyle TBMM tarafından 5 Nisan 1925'te şehre İstiklal Madalyası verilmiştir. 7 Şubat 1973 tarihinde ise Maraş olan adı, Kahramanmaraş olarak değiştirilmiştir. 2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı kanunla Kahramanmaraş, büyükşehir statüsüne sahip olmuştur.

Kahramanmaraş’a karayolu, demiryolu ve havayolu ile ulaşım mümkündür. Türkiye’nin her bölgesinden karayoluyla Kahramanmaraş’a ulaşabilirsiniz. Otobüs Terminali kent merkezinde konumlanmaktadır.

Kahramanmaraş; Konya, Karaman, Mersin, Hatay, Adana ve Mardin illerine demiryoluyla bağlıdır. Yılın her döneminde sürekli olarak tren seferleri düzenlenmektedir.

Kahramanmaraş Havalimanı ise şehir merkezine 5 kilometre uzaklıktadır. Havayoluyla Türkiye’nin sayısız ilinden Kahramanmaraş’a uçuşlar düzenlenmektedir.

Kahramanmaraş Tekir Yaylası

Kahramanmaraş Tekir Yaylası
Kahramanmaraş Tekir Yaylası

Tekir Yaylası, Kahramanmaraş’ın Tekir ilçesinde bulunuyor. İçerisinde bir akarsu bulunan Tekir Yaylası’nda, akarsuyun üzerine kurulmuş çardaklar yer alıyor.

Ormanla kaplanmış doğal bir güzelliğe sahip olan Tekir Yaylası’na hayran olmamak elde değil. Havası ve suyu bambaşka Tekir Yaylası’nın. Yaz aylarının serin olması ve kar sularının erimesi sonucunda doğal su kaynaklarının oluşması ise Tekir Yaylası’nı önemli ve özel kılan özelliklerden biri.

Tekir Yaylası yolu boyunca karşılaşabileceğiniz dinlenme tesislerine de uğrayabilirsiniz. Unutmadan, Tekir Yaylası’nın meşhur balını, alabalığını, etini ve yoğurdunu mutlaka denemenizi tavsiye ediyoruz.

Yolunuz Kahramanmaraş’a düşerse, Tekir Yaylası’nı gezi listenize eklemeyi sakın ihmal etmeyin. Şimdiden iyi tatiller dileriz.

Gümüşkaya Mağarası

Gümüşkaya Mağarası
Gümüşkaya Mağarası

Gümüşkaya Mağarası, Paleosen döneminde oluşmuş, günümüzde Kahramanmaraş’ın gezilecek yerlerinden biridir.

Göksun ilçesinde yer alan mağara, İpek Yolu’nun üzerinde bulunması nedeniyle, turistlerin uğrak noktaları arasındadır. Gümüşkaya Mağarası kireç taşından oluşmuştur. İçerisindeki sarkıt ve dikitler görülmeye değer niteliktedir. Mağaranın içerisinde bir de krater gölü var. İlginç bir yolculuk sunan Gümüşkaya Mağarası, Maraş gezinize mutlaka dahil olmalı.

Savruk Mağarası

Savruk Mağarası
Savruk Mağarası

Paleosen döneminde oluşmaya başlayan Savruk Mağarası, Kahramanmaraş ilinin sınırları içerisindedir.

Savruk Mağarası, Karamanlı Köyü ve Hacınınoğlu Köyü arasında bulunmaktadır. Mağaranın içi sarkıt ve dikitlerle süslüdür. İçerisine girdiğinizde Damlataş Mağarası’nda hissedeceksiniz kendinizi. Mağaranın içerisindeki şelale fantastik bir yolculuk yaptığınız hissini verecek sizlere. Savruk Mağarası ziyaretinizde yanınızda getireceğiniz yiyeceklerle piknik yapma fırsatını da yakalayabilirsiniz.

 

Kumaşır Gölü

Kumaşır Gölü
Kumaşır Gölü

Kumaşır Gölü, Kahramanmaraş’ın gezilecek noktalarının ilk sıralarında yerini almaktadır.

Şehre gelen turistlerin merak ettiği noktalardan biri olan Kumaşır Gölü, Malik Ejder Türbesi civarında yer almakla birlikte, şehir merkezine 9 kilometrelik bir mesafede bulunur. Kumaşır Gölü hem pikniğe hem de balık avlamaya oldukça elverişlidir. Yeşil bir doğa ve benzersiz bir manzara eşliğinde Kumaşır Gölü’nü ziyaret edebilirsiniz.

Maraş gezinize Kapıçam Tabiat Parkı, Döngel Mağarası ve Kahramanmaraş Taş Medrese’yi de dahil edebilirsiniz.

Tekir Yeşilgöz Mesire Yeri

Tekir Yeşilgöz Mesire Yeri
Tekir Yeşilgöz Mesire Yeri

Tekir Yeşilgöz Mesire Yeri, Kahramanmaraş ilinin sınırları içerisinde olup Maraş-Göksun karayolunun 55. kilometresinde yer almaktadır.

Bölge, Döngel Mağarası’nın sarıp sarmaladığı çam ormanlarının içerisinde yer almaktadır. Mesire yerinde hem piknik yapabilir hem de yeni keşifler için kısa yolculuklar gerçekleştirebilirsiniz. Kapılı Mağara ve Tarhanakaya Mağarası çevrenin gezilecek noktaları arasındadır.

Tekir Yeşilgöz Mesire Yeri’nda alabalık üretim tesisleri de bulunuyor. Geziniz sırasında lezzetli alabalıkların tadına bakabilir ve çevreyi uzun uzun dolaşabilirsiniz.

Kazma Bağları

Kazma Bağları
Kazma Bağları

Kazma Bağları, Kahramanmaraş’ın oksijen deposu konumundadır. İl merkezinin 10 kilometre kuzeybatısında bulunan Kazma Bağları Ahirdağı eteklerinde yeni ziyaretçilerini bekliyor.

Bağların özellikle bahçeleri ve soğuk sularıyla keyifli saatler sunar. Kazma Bağları’na asfalt yoldan kolaylıkla ulaşılmaktadır. Belediye otobüsleri Kazma Bağları’dan geçmektedir. Bölgede su, elektrik, telefon gibi alt yapı hizmetleri bulunmakta.

 

Fırnız Mesire Yeri

Fırnız Mesire Yeri
Fırnız Mesire Yeri

Kahramanmaraş’ın doğasını gözler önüne seren Fırnız Mesire Yeri, çam ormanları arasında güzel vakitler geçirmenin keyfini yaşatıyor.

Fırnız Mesire Yeri, Göksun karayolu üzerinde bulunmakta olup, aynı ismi taşıdığı Fırnız Köyü’nde yer alır. Bölgedeki akarsu kenarında piknik ve yürüyüş yapabilir, bol bol dinlenecek vakit bulabilirsiniz. Fırnız Mesire Yeri’ne aracınızla yaklaşık 45 dakikada ulaşabilirsiniz.

 

 

Çokran Şelalesi

Çokran Şelalesi
Çokran Şelalesi

Kahramanmaraş’ın en çok ilgi gören noktalarından biridir Çokran Şelalesi. Merkez ilçeye bağlı olan ve aynı ismi taşıdığı Çokran Köyü’nde bulunur. Bu sebepten dolayı ulaşımda zorluk yaşanmaz.

Bu doğa harikası bölge, özellikle son yıllarda turistlerin ilgisini çekmiştir. Çokran Mavi Göl Şelalesi’ni en çok ziyaret edenler dağcılardan oluşuyor.

Dağ ve yayla turizminde önemli bir nokta olmaya her geçen gün yaklaşan Çokran Şelalesi’nin suları 15 metre yükseklikten dökülmektedir. Suların döküldüğü yerde doğal bir havuz oluşmuş durumda.

 

Kahramanmaraş Kapalı Çarşı

Kahramanmaraş Kapalı Çarşı
Kahramanmaraş Kapalı Çarşı

XI. yüzyılda inşa edilen Kahramanmaraş Kapalı Çarşı, il merkeznde bulunduğu için şehrin en çok ziyaret edilen noktalarından biridir.

Hem güzel bir gezi hem de eğlenceli bir alışveriş noktası olan Kahramanmaraş Kapalı Çarşı, içerisindeki dükkanlarla gün içerisinde yüzlerce insanı ağırlamaktadır. Çarşı Bedesten ile Bakırcılar Çarşısı arasında iki farklı bölümlerde oluşan çarşının yapımında moloz taş ve kesme taş kullanılmıştır.

Kahramanmaraş Kapalı Çarşı’nın en belirgin özelliği ise Osmanlı döneminin ilk çarşı örneklerinden biri olmasıdır. Kahramanmaraş gezinizde Kapalı Çarşı’da zaman geçirmenizi tavsiye ederiz.

 

Kapıçam Tabiat Parkı

Kapıçam Tabiat Parkı
Kapıçam Tabiat Parkı

179 hektarlık bir alana huzuru ve keyfi dağıtan Kapıçam Tabiat Parkı, 2010 yılında doğaseverlerin ziyaretine açılmıştır.

Kapıçam Tabiat Parkı, sahip olduğu doğasıyla yıl içerisinde birçok turist tarafından ziyaret edilmektedir.Kahramanmaraş il merkezine 13 kilometre uzaklıkta olan park, yöre halkı tarafından mesire yeri olarak kullanılıyor. Aynı zamanda çevre illerden de gelen ziyaretçilerinin sayısı oldukça fazla.

 

Başkonuş Yaylası

Başkonuş Yaylası
Başkonuş Yaylası

Kahramanmaraş-Andırı yolu üzerinin 55. kilometresinde bulunan Başkonuş Yaylası, tabiatın insana sunduğu en güzel armağanlarından biri.

Yeşillikleriyle doğanın huzurunu yansıtan Başkonuş Yaylası, Kahramanmaraş’a gelen turistlerin mutlaka uğraması gereken bir yerdir. Yaylaya asfalt yoldan ulaşılıyor ve eğer özel aracınız varsa, yol il merkezinden yaklaşık 45 dakika sürüyor. Bölgede piknik ve doğa yürüyüşleri de yapılabiliyor.

Eğer Başkonuş Yaylası’nın güzelliğine doyamadıysanız, bölgedeki konaklama tesislerinin birinde kendinize yer ayırabilirsiniz. Tertemiz bir hava, alabildiğine yeşil bir orman Bakonuş Yaylası’nda sizleri bekliyor.

 

Yavşan Yaylası Tabiat Parkı

Yavşan Yaylası Tabiat Parkı
Yavşan Yaylası Tabiat Parkı

Kahramanmaraş’ın zengin doğasının bir parçası olan Yavşan Yaylası Tabiat Parkı, il merkezine 36 kilometre uzaklıkta bulunmaktadır. Yaylaya kolay ulaşmanız için stabilize bir orman yolu var.

Yavşan Yaylası Tabiat Parkı, ülkemizin 39. Tabiat Parkı’dır aynı zamanda. Bu yeşil alanda piknik yapabilir ve keşif yürüyüşleri gerçekleştirebilirsiniz. Bölge, hayvan ve bitki türleri açısında da oldukça zengindir. 65 tane endemik bitkiye sahiptir. Yavşan Yaylası Tabiat Parkı, hiç kuşkusuz ki Kahramanmaraş’ın en keyifli yolculuğudur.

 

Ekinözü İçmeleri

Ekinözü İçmeleri
Ekinözü İçmeleri

3 kaynaktan oluşan Ekinözü İçmeleri, Kahramanmaraş il merkezine 150 kilometre uzaklıkta bulunuyor. İçmeler, yukarı, aşağı ve orta içmeler olarak üç bölümden oluşmakta…

Ekinözü İçmeleri’nde yapılan tetkikler sonucunda suların safra kesesi, idrar yolları, basur, sinir, karaciğer, mide, cilt, guatır ve damar hastalıklarına iyi geldiği tespit edilmiştir.

 

Büyük Kızılcık İçmesi

Büyük Kızılcık İçmesi
Büyük Kızılcık İçmesi

Büyük Kızılcık İçmesi, Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesinde bulunmaktadır.

İlçe merkezine 16 kilometre uzaklıkta bulunan içme, özellikle bölgedeki ve çevre illerdeki halkın yoğun ilgi görmektedir.

İçme, Büyük Kızılcık Köyü yakınlarında yer almaktadır. İçmenin suyunda analizler yapılmış olup, analiz sonuçlarında sindirim, böbrek ve idrar yolları rahatsızlığına iyi geldiği tespit edilmiştir.

 

Bulut Deliği Mağarası

Bulut Deliği Mağarası
Bulut Deliği Mağarası

Bulut Deliği Mağarası Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde bulunmaktadır. Çok fazla insan tarafından bilinmeyen Bulut Deliği Mağarası’nın sarkıtları, dikitleri ve sütunları kesinlikle görülmeye değer.

Mağara, ilçe merkezinin güneybatısında bulunuyor. Gelişimini tamamlamış fosil bir mağara özelliği taşımaktadır. Bulut Deliği Mağarası’nın genişliği 114 metre olup 80 metresi galeridir.

Mağarayı gezdikten sonra Döngel Mağarası, Hurman Kalesi ve Elbistan Ulu Cami’yi ziyaret edebilirsiniz.

 

Döngel Mağarası

Döngel Mağarası
Döngel Mağarası

Üç bölümden meydana gelen Döngel Mağarası,Kahramanmaraş’ın turizm bölgelerinden biridir. Çevresindeki benzersiz doğa, içerisindeki fantastik atmosfer keyifli ve heyecanlı bir geziye çıktığınızı fark ettirir.

Kahramanmaraş-Kayseri yolunun 50. kilometresinde yer alan Döngel Mağarası, kolay bir ulaşım yoluna sahiptir. Otobüs terminalinden her saat kalkan otobüslerle ulaşabilirsiniz. Mağaranın çevresi piknik yapmak için oldukça ideal. Mağarayı ziyaret etmek isteyenler mutlaka yanlarında piknik sepetini getiriyor. Çam ağaçları ile çevrelenen mağara en çok yaz aylarında ziyaret ediliyor.

 

Elbistan Ulu Cami

Elbistan Ulu Cami
Elbistan Ulu Cami

Elbistan Ulu Cami, Kahramanmaraş ilinin tarihi ibadet mekanlarından biridir. Elbistan ilçesine bağlı olan Güneşli Mahallesi’nde yer alması, ulaşımını kolaylaştırır.

Elbistan Ulu Cami’nin kitabesi günümüze kadar gelemediği için cami hakkında kesin bilgiler bulunmamaktadır. Fakat XVI. Yüzyılda Osmanlılar döneminde yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Camide yer alan kitabe vardır ama kitabeler başka bir yapıdan getirilmiştir. Elbistan Ulu Cami belli dönemlerde birkaç kez onarılmıştır.

Caminin yapımında kesme taş, mermer ve tuğla kullanılmıştır. İç mekanındaki duvarlada kalem işleri ve bitkisel motifler dikkat çeken detaylar arasında olup caminin mistik gücünü arttırmaktadır.

 

Kahramanmaraş Taş Medrese

Kahramanmaraş Taş Medrese
Taş Medrese

Dikdörtgen planlı bir mimariye sahip olan Taşa Medrese,Kahramanmaraş’taki Ulu Cami’ye oldukça yakındır. Merkezi bir konumda olması sebebiyle şehre gelen turistlerin gezi listesine mutlaka dahil ettiği yerlerden biridir aynı zamanda.

Kahramanmaraş Taş Medrese, XIV. yüzyıl başlarında Alaüddevle tarafından kızı adına yapıldığı tahmin edilmektedir.

Taş Medrese’nin yapımında kesme ve moloz taş kullanıldığı görülmektedir. Medresenin avlusunda sıralanmış odalar bulunmakla birlikte, her oda birer pencere ve kapıyla avluya bağlanmıştır.

Şehrin tarihine tanıklık etmiş olan Kahramanmaraş Taş Medrese, gezi listenize dahil etmenizi önerdiğimiz yerlerden sadece biridir.

 

Hurman Kalesi

Hurman Kalesi
Hurman Kalesi

Görkemli yapısıyla ve köklü tarihiyle şehre gelenlerin ilgisini gören Hurman Kalesi, Kahramanmaraş ilinde bulunmaktadır.

Kale, Afşin ilçesine bağlı olan Marabız Köyü sınırları içerisinde yer alır ve sarp bir kayalık üzerindedir. Hurman Kalesi’nin ne zaman ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmemekle birlikte hakkında çok bilgi yoktur. Fakat Bizans döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir. Hurman Kalesi’nin yapısı incelendiğinde kesme taş ve moloz taşlar görülebilmektedir.

Surlardan meydana gelen bu görkemli eser, günümüze harap bir halde gelmiş olsa da görülmeye değer mimarisiyle sürekli ziyaret edilmektedir.

 

Kahramanmaraş Kalesi

Kahramanmaraş Kalesi
Kahramanmaraş Kalesi

Kahramanmaraş Kalesi, Kahramanmaraş kent merkezindeki yığma tepenin üstündedir. Günümüze değin birçok onarım geçiren kalenin MÖ 1. yüzyıl – MS 2. yüzyıl arasında yapılmış olacağı düşünülmektedir.

150×75 metre boyutlarında dikdörtgene yakın planlıdır. Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü duvarların bir bölümünü ve üç burcu onartmıştır. Bunlardan biri kalenin eski giriş yapısıdır. Kahramanmaraş Kalesi’nden bakıldığında Ulu Camii ve Kıbrıs Meydanı çok güzel bir manzara oluşturmaktadır.

 

Direkli Mağara

Direkli Mağara
Direkli Mağara

Yüzyıllar boyu önemli bir ticaret hattı olarak kullanılanKahramanmaraş, tarihi ve doğal mekanlarıyla ziyaret edilesi şehirlerimizden biridir.

Kahramanmaraş’ta bulunan Direkli Mağara, gezi alanlarından birini oluşturmaktadır. Direkli Mağara, Merkez ilçeye bağlı olan Döngel Köyü içerisinde bulunur ve ulaşımı oldukça kolaydır. Mağara, 1959 yılında yapılan kazılar sonucunda ortaya çıkarılmıştır. Yapılan araştırmalar sonucunda buradaki ilk yerleşimin Yontma Taş Devri’nde başladığı bilgisine ulaşılmıştır.

Direkli Mağara, il merkezine 4 kilometre uzaklıkta olup, deniz seviyesinden 1130 metre yüksekliktedir. İsmi ise, içindeki dikitlerden dolayı halk tarafından verilmiştir. Kahramanmaraş tatilinizde Direkli Mağara’nın ardındanKahramanmaraş Müzesi’ni ziyaret edebilirsiniz.

 

Kahramanmaraş Müzesi

Kahramanmaraş Müzesi
Kahramanmaraş Müzesi

İlk olarak Taş Medrese olarak bilinen binada kurulan Kahramanmaraş Müzesi, Kahramanmaraş’taki ilk müze olma özelliği taşımaktadır.

1947 yılında kurulan bu müze, özellikle 1957 yılından sonra etnografik ve arkeolojik eserler açısından oldukça genişlemiştir. Taş Medresede ihtiyaçlara cevap veremeyen müze 1961 yılında il merkezine taşınmış ardından 1975 yılında yine merkezde yapılan yeni binasına taşınmıştır. Arkeoloji Salonu, Taş Eserler Salonu, Etnografya Salonu ve Bahçe-Revak Salonu olmka üzere dört teşhir bölümünden oluşmaktadır.

Pazarcık ilçesinden çıkartılan Domuztepe ören yeri kazısı eserleri, Gavur Gölü’nde bulunan iki fil iskeleti, Döngel Mağarası’nda yapılan kazıda çıkartılan eserler, Geç Hitit dönemi bronz taş eserler müzede sergilenirken bunu yanı sıra Helenistik, Urartu, Roma, Bizans dönemlerinden günümüze kadar gelen eserler de müzede mevcuttur. Özellikle bahçe ve revak bölümünde sergilenen sunaklar, mezar taşları, sütunlar, taş aslan heykeli fazlasıyla dikkatinizi çekecek. Önemli müzeler arasında yerini alan Kahramanmaraş Müzesi tüm değerleriyle ve eşsiz eserleriyle kapılarını ziyaretçilere daima açık bırakmaktadır.

Kaynak: http://www.gezilebilecekyerler.com/kahramanmarasta-gezilecek-yerler/

Maraş tarhanası

lezzetdamlasi

İncecik kıtırlar halinde dökülen tarhanaların Temmuz Ağustos aylarında kurutulmasından kelli bu kadar lezzetli olduğu söylenir. Maraş’ta tarhanasız bir sofra düşünülemez.

Maraş köfte

ustayemektarifleri

En altta kimyonlu köftesi, üzerine patates ve patlıcanı. Tek lokmalık olmasa da iki lokmalık müthiş bir lezzettir. Yanına bir de ayran açtınız mı, of of!

Maraş tava

instagram

Küçük küçük doğranan kuzu eti, patlıcan, biber ve soğan fırında iyice pişer, insanın ağzına düşmek ister. Tavaya ekmek banmamaksa imkansız.

Armut kurusu

kayisipazarim

Havasından mıdır, suyundan mıdır bilinmez Maraş’ta neredeyse tüm yiyeceklerin kurusu yapılır. Kurusuna da “hak” ya da “kak” denir. Armut kurusu da bunlardan en bilinenidir.

Eli böğründe

burcininevreni

Tava dörde bölünür, tıpkı içine konulacak malzemeler gibi. Biber, soğan ve domates. Bir de yanında kuzu kuşbası. Fırınlanır, lezzetleri birbirine sarılır. Afiyetle yenir.

Acem pilavı

iyiyemektarifleri

Maraş pilavı olarak da bilinen, neredeyse iç pilav kıvamına yakın bol baharlı, kuş üzümlü ve etli pilavdır. Kavrulmuş havuç ve bademle de süslenir.

Kallili köfte

benimmutfagim

İnce bulgur ve kıymayla hazırlanan sonra da tarhana içine bırakılan o leziz yemektir. Çorba sevmeyenlere çorbayı sevdirebilendir.

Maraş paçası

enuygun

Limon ve yumurtayla terbiyelenen, bol sarımsaklı sakatat çorbasıdır. Sumak ekşisinin de katıldığı bilinir.

Un sucuğu

marasmarket

Lokum sevenlerin damaklarına festival çeker bu tatlı. İncecik ipe ceviz ve unlu karışım hazırlanır, tatlı olarak soğuk kış günlerinde servis edilir.

Sömelek köfte

yemekzevki

Maraş mutfağının en bilinen lezzetlerinden bir tanesidir. İnce bulgurla hazırlanan bir tür köftedir. Üzerine yoğurt dökülür ve böyle servis edilir.

Ciğerli bulgur pilavı

gelarabul

Tavında pişirilen bir bulgur pilavı ve içindeki dana ciğeriyle hazırlanan yemektir. Farklı bölgelerde tavuk ciğeriyle de yapılabilir.

Yoğurtlu dövme çorbası

endyemek

Antep mutfağında da sıkça rastlanılan yoğurtlu dövme çorbası, Maraş’ta da akşam yemeklerinin gözdesidir. Yarmalar şişip kocaman olur, afiyetle içilir. Hatta yenir.

Maraş dondurması

youtube

Namı Türkiye’yi geçip dünyaya açılmış dondurmadır. Oldukça kıvamlı ve biriciktir. Kesme olarak da servis edilir. Tüm yemeklerden sonra yenilebilecek en güzel tatlılardandır.

Kaynak: https://yemek.com/maras-yemekleri/

Bir kentin adının yazılı olduğu dönem, kentin geçmiş kültürüne ait yapıt ve eşyaların bulunduğu müze, yazılı ve tarihi kaynaklarda kent hakkında verilen bilgilerin yazıldığı tarih gibi belirgin kaynaklar, o kentin geçmişe olan derinliği hakkında doğru bilgileri verecek olan belgelerdir. Bu ölçütler çerçevesinde bir değerlendirme yapıldığında; Maraş’ın, bugünkü ismi ile Kahramanmaraş’ın, çok eskiye dayanan tarihi, önemli bir kent olduğunun göstergesidir. Bu kentin en az 3 bin yıl öncesine kadar bilinen bir adı, 7 bin yıl öncesine kadar bilinen bir tarihi vardır.

    Maraş kentinin adı ile ilgili en eski, en önemi yazılı kaynaklar; M.Ö. 9. yüzyıldan başlayıp 8. yüzyılın sonlarına kadar takip edilebilen Asur metinleridir. M.Ö. 9. yüzyıl ortalarına rastlayan Asur Krallarından Tiglatplazer zamanından itibaren başlayıp, II. Sargon zamanına yani M.Ö. 8. yüzyıl sonlarına kadar hüküm süren kralların her yıl Anadolu’ya yaptıkları askeri seferlerden söz edilen yıllıklarda, GURGUM krallığı ve bu krallığın başkenti MARKAS veya MARKASİ’den söz edilmektedir.

    Maraş adının Hititlerden geldiğini doğrulayan Asur kaynaklarında da şehrin adı Markaji şeklinde ifade edilmektedir. Asur kralı Sargon zamanından kalan Boğazköy yazıtlarında Maraş’ın adı yer almaktadır. Geç Hitit Devleti’nin önemli merkezlerinden biri olan Maraş’ın adı bu dönemde Gurgum olarak belirtilmektedir. Milattan Sonra (İ.S.) I.yüzyılda Roma İmparatorluğu bölgeyi ele geçirince Maraş’ın adı Germanicia olarak değiştirilmiştir. Roma ve Bizans İmparatorluğu döneminde bu adla anılan şehir, Müslümanlar tarafından fethedilince ilk şekli olan Maraj ismi kullanılmaya başlanmıştır. Arap alfabesinde “j” harfi olmadığından şehrin adı Mer’aş şeklinde yazılmıştır. Bu görüşlerin yanı sıra Maraş adının Arapça “zelzele-titreme” anlamına gelen “Re’aşa” fiilinden türeyerek “Meraş” şeklinde yazıldığı da ifade edilmektedir. Osmanlılar döneminde, bölgede Dulkadiroğulları Beyliği’nin kurulmasından dolayı şehrin adı, Zülkadir şeklinde de yazılmıştır.

    Maraş adının nereden geldiği ve anlamının ne olduğuna dair birkaç görüş ileri sürülmektedir. Tarihçi Herodot, Maraş şehrini Hitit komutanlarından Maraj adlı bir askerin kurmasından dolayı şehre Maraj adı verildiğini belirtmektedir. Şehrin adı, Hititlerden kalan yazıtlarda Maraj ve Markasi şeklinde geçmektedir. Maraş kentinin eski ve köklü bir yerleşim yeri olduğunun en önemli göstergelerinden biri olan; bir kısmı Türkiye’nin değişik müzelerinde, bir kısmı da Kahramanmaraş müzesinde bulunan kültürel kalıntılardır.

    Halen İstanbul Eski Şark Eserleri Müzesi’nde sergilenen Maraş Aslan’ı nadide eserlerin başında gelir. Bazalt’tan yapılmış bu Aslan, kayıtlara göre Maraş Kalesi’nde bulunmuştur. Sanatsal özellikleri ile bu Aslan, tam bir Hitit eseridir. Bu heykelin en dikkat çekici tarafı ise; üzerinde yer alan Hitit hiyeroglifi ile yazılı uzunca bir metindir. Bu metin; Maraş tarihinin önemli bir bölümüne ışık tutmaktadır. M.Ö. 9 yüzyıl’da kenti yönetmiş olan Kral Halparunda’nın, bu yazıtta, kendi soyunun, babasının, dedelerinin ve geçmiş kralların adlarını yazarak kraliyet geçmişi hakkında bilgi vermektedir.

Maraş’ta bulunmuş olan en zengin arkeolojik malzemelerin mezar taşları olduğu görülmektedir. Maraş’ta bulunmuş olduğu halde dışarıdaki müzelerde sergilenen birkaç önemli eserden birisi, Paris Louvre Müze’sinde, birisi İstanbul Arkeoloji Müze’sinde sergilenmektedir.

    Heykel grubu içerisinde bulunan eserlerden; Maraş’ta yaşayan Hitit halkının güçlü bir aile yapısının olduğu, okuma yazmanın, ticaretin, bilgi edinmenin önemli bir yer tuttuğu anlaşılmaktadır. Günümüzde de Kahramanmaraş halkının okumaya meraklı olması, ilin eğitim seviyesinin yüksek olması ilginç bir durumdur.

    Kentin tarihi ile ilgili en geçerli kaynaklardan ve belgelerden birisi de yazılı belgelerdir. Yukarıda sözü edilen; gerek mezar taşları, gerekse Maraş Aslan’ı ve M.Ö. 1370-1335 yılları arasında hüküm süren Hitit Kralı I. Şuppililuma’nın Karkamış Kralı ile yaptığı anlaşma, bu yazılı belgeler arasındadır.Öteden beri kesintisiz bir yerleşim merkezi olan ve her dönemde önemini koruyan, Gurgum Krallığına başkentlik yapmış olan Maraş, bu önemini belki de coğrafi konumundan almakta idi. Sırtını bir yandan Toroslar’a veren, önünde, içerisinden nehirlerin, çayların aktığı mümbit alüvyon bir ovanın bulunması , doğudan batıdan, güneyden gelen yolların kavşağında yer alması Maraş’ı geçmişten bu yana devamlı önemli kılmıştır.

Kaynak: http://www.kmaraskutup.gov.tr/TR,103420/kahramanmarasin-tarihi.html

• Afşin
• Andırın
• Çağlıyancerit
• Ekinözü
• Elbistan
• Göksun
• Merkez
• Nurhak
• Pazarcık
• Türkoğlu

Kahramanmaraş ekonomisi tarıma ve tarıma dayalı imalât sanâyii ile ticârete dayanır. Faal nüfûsun % 80’i tarım, ormancılık, hayvancılık ve avcılıkla uğraşır. Gayri sâfi hâsılanın yarısı tarımdan elde edilir. 

Tarım: İl topraklarında çeşitli tarım ürünleri yetişir. Başlıca tarım ürünleri; buğday, arpa, pirinç çavdar, mahlut, nohut, fasülye, şekerpancarı ve pamuktur. 

Başta üzüm olmak üzere pekçok meyve yetişir. Üzümü meşhurdur. Yetişen diğer meyveler ise çilek, elma, kayısı, armut, zeytin, dut, antepfıstığı, fındık, yerfıstığı ve çamfıstığıdır. 

İlde sebzeler arasında en çok domates, biber, lahana, soğan, kabak ve hıyar yetiştirilir. Kahramanmaraş’ın kırmızı biberi meşhurdur. İlde modern tarım araçları, sulama ve gübreleme yaygınlaşmıştır. Türkiye’nin biber tarlası ve çeltik deposudur. 

Hayvancılık:Kahramanmaraş çayır, mer’a ve yayla bakımından zengindir. İl sınırları içinde koyun, sığır ve kıl keçisi beslenir.Kümes hayvancılığı gelişmektedir. 30 bin civârında arı kovanı bulunmaktadır. Menzelet, Kartalkaya, Sır Baraj göllerinde ve Tekirsuyu’nda alabalık, aynalı sazan, yayın ve kefal balıkları avlanır. 

Ormancılık: Kahramanmaraş orman bakımından zengin sayılır. 470 bin hektar orman ve 130 bin hektar fundalık olarak 600 bin hektar orman varlığı vardır.Senede yaklaşık 200 bin m3 sanâyi odunu ile 50 bin ster yakacak odun ve 500 ton reçine elde edilir. 

Mâdenleri: Kahramanmaraş mâden bakımından çok zengindir. Barit, Türkoğlu ilçesinde çıkarılmaktadır. Elbistan’ın Bıçakçılar, Murata ve Nargele köylerinde demir yatakları vardır. Afşin-Elbistan arasında 100 km2lik bir sahada düşük kalorili linyit yatakları mevcuttur. Çıkarılan linyit kömürü Türkiye’nin en büyük kamu yatırımlarından olan Afşin-Elbistan Termik Santralinin 1984’te devreye giren ünitelerinde kullanılmaktadır. Linyit rezervi 3,5 miyar tondur. Ülkenin en zengin linyit havzasıdır. Göksun ilçesinde zengin mermer yatakları bulunur. Türkiye’nin en zengin çimento toprağı bu bölgededir. 

Kahramanmaraş’ta ayrıca krom, mâden kömürü, çinko, bakır, mangenez, manyezit, talk, oniks, kurşun, grafit, amyant ve pirit mâdenleri de çıkarılır. 

Sanâyi: Kahramanmaraş sanâyii yeni yeni gelişmektedir. 1986’da kalkınmada öncelikli bölgeler içine dâhil edilmesiyle fabrikaların sayısı hızla arttı. Sanâyi tarıma dayalıdır. Afşin-Elbistan Termik Santralı ile ilde sanâyi gelişmektedir. 10 kişiden az işçi çalıştıran sanâyi iş yeri 1200 ve 10 kişiden fazla çalıştıran iş yeri 100’e yakındır. Başlıca sanâyi kuruluşlarıSümerbankPamuklu Dokuma Sanâyii, iplik fabrikaları, penye dokuma fabrikaları, çelik tencere ve çaydanlık fabrikaları, SEK’in peynir ve tereyağ fabrikası, kiremit-tuğla fabrikaları, un yem, yağ, dokuma, iplik, pres ve çırçır fabrikaları, alüminyum ve bakır, mermer, kırmızı biber, sunta, plâstik ve çimento fabrikalarıdır. 

Bir milyon m2lik bir sahaya 1973’te temeli atılan sanâyi sitesinde 600 iş yeri tamamlanmıştır. Afşin-Elbistan Termik Santralı tam kapasiteyle çalışmaya başladığında senede 8,1 milyar kwh elektrik üretecektir. 

Ulaşım: Kahramanmaraş karayolu ve demiryolu bakından önemli bir kavşak noktasıdır. Karayolu ile Antakya, Gaziantep, Urfa, Mersin, Adıyaman, Diyarbakır, Siirt, Malatya, Elazığ, Kayseri ve Ankara illerine bağlanmaktadır. 390 km’lik devlet ve 425 km’lik il yolu vardır. Andırın ve Çağlayancerit hâriç bütün ilçeler il merkezine asfalt yolla bağlıdır. 

Demiryolu: 1948’de Maraş Garı Köprüağzından ayrılan 28 km’lik bir hat ile Haydarpaşa-Kurtalan hattına bağlanır. İl sınırları içinde Narlı yakınlarından ikiye ayrılan demiryolunun bir kolu Gaziantep’e diğeri ise Malatya’ya uzanır.


Kaynak: http://www.cografya.gen.tr/tr/kahramanmaras/ekonomi.html

Kahramanmaraş`a Özgü Adet, Gelenek ve Görenekler


Nazarlıklar

 İnsanlar eskiden beri kötü gözlerin iyi nesnelere dokunup zarar vereceğine inanmış, korunmak için çareler aramışlardır. Türkler, en iyi koruyucu olarak mavi boncuğu seçmişlerdir. Bu kelime Türk lehçelerinde, (Boncuk, Moncuk, Moyucak, Monşak) şekillerinde söylenmiştir. Türkler arasında koruyucu boncuğun mavi boncuk olmasına, ayrıca önem verilmesine mavi gözlü Türklere pek az rastlanması ve mavi gözlerde kemlik özelliği bulunduğuna dair inanç sebep olsa gerek. Eski Türkler atlarının boynuna tılsımlar astıkları gibi sancaklarının tepesine de koruyucu tılsım olarak boncuk takmışlardır. 
 Nazarlıklarda, zamanla çok çeşitli cisimlerin kullanılması adet olmuştur. Nazara inanma işi bugün bile Kahramanmaraş il merkezi ve köylerinde yaygın bir şekilde görülmektedir. Güzele, engine, üstün kabiliyet ve maharetlere sahip olanlara, işi iyi bilenlere, beden yönünden güçlü kimselere nazar değeceğine inanılmaktadır. Bazı kişilerin, özellikle gök gözlülerin nazarından korku duyanlar çoktur. Bu konuda türlü söylentiler vardır. Halk arasında, koşan bir atı bile durdurup çatlatacak kadar nazar sahibi kişilerin olduğu söylenir. İşi iyi giden insanların, gürbüz ve güzel çocukların, görkemli hayvanların hastalık ya da ölümlerinin nazara bağlandığı çok olur. Bu inanış öyle geniştir ki, araba, öküz, inek, bağ – bahçe ve ekinlere bile nazar değer. Nazar değmemesi için türlü nazarlıklar kullanılır. Bunlardan gök boncuk başta gelir. Diğer nazarlıklardan bazıları şunlardır:
 İğde Çekirdeği, Göz Boncuğu, Şap, Yılan Kemiği, Küçük Kaplumbağa Kabuğu, Küçük Çakı, Makas, Karaçalı dalından muska şeklinde kesilmiş bir parça, Hayvan Boynuzu, Öküz, At, Karaca gibi hayvanların kafa tasları, At Nalı vs. Bunlardan taşınabilecek küçüklükte olanlar çocukların omuzlarına ve beşiklerine asılır. Hayvanlara ait kafa tası, boynuz ve nal gibi cisimler göz değeceğinden korkulan dükkân, ev ve benzerlerinin gözler görülebilecek uygun yerlerine asılır. Ayrıca araba ve görünüşü etkili olan binaların ön cephelerine “Maşallah” yazılır. Taksilerde, kamyonların şoföre yakın yerlerinde gök boncukla birlikte bir parça şap asılı olduğu çok görülmektedir. 
 Nazar değdiğine inanılan çocuk ve büyüklere, nazarın bozulması için şu işlemler yapılır:
 1- Bir hocaya okutturulur.
 2- Ateşe üzerlik atarak çıkan dumanın nazar değenin üstüne gelmesi sağlanır.
 3- Kömür sayılır.
 
 Düğün Adetleri 
 Ne acı… zaman maalesef bir çok eski ve güzel geleneklerimizi unutturmuştur. Ama yinede unutulmayan örf ve âdetlerimiz oldukça çoktur. Bunlardan biride Kahramanmaraş’taki “Düğün Âdetleri”dir. Toplumsal olaylardan biri olan düğünlere dünyanın çeşitli ülkelerinde çeşitli şekillerde rastlayabiliriz. Bunlardan çok garipleri olduğu gibi, âyin, şölen, oyun ve tören gibi harikûlâde olanları da vardır.
 Halk çoğunluğunu orta tabakanın teşkil ettiği Kahramanmaraş’ta yüzyıllardan beri süregelen düğün âdetlerini bugün de her mahallede, her evde ve her mevsimde görebiliriz. Yabancılar için gayet orijinal ve hoş, düğün sahipleri için gerekli ve çocuklar için bir eğlence olan bu güzel düğün âdetlerini, dolayısıyla mutlu bir yuvanın kurulabilmesi için gösterilen bu çabaları, kız görme, şerbet, nişan, kına, gelin getirme, düğün, nikâh, gerdek ve el öpmeler diye özetleyebiliriz. 
 
 Görücü (Kız Görme)
 Kahramanmaraş’ta evlenmelerin büyük bir kısmı görücülerin aracılığı ile olur. Aileler oğulları evlenme çağına gelince kız görmeye başlarlar. Aile bu işle uğraşmakta gecikirse oğulları bu arzuyu bazı hareketlerle ifade eder. Örneğin; askerden gelmişse nüfus kâğıdını, terhis tezkeresini ailesinin görebileceği yere koyar. Elbisesini suya ıslatıp yıkamadan asar. Burada şu yaygın fıkrayı anlatalım:
 Oğulları evlenme çağına gelmiş olan anne ve baba maddî yetersizlikten dolayı. Evdeki eşeği ve yaşlı öküzü satıp oğlanı evlendirmeye karar verirler. Konuşmaları kapı aralığından dinleyen genç sabırsızlıkla beklemeye başlar. Fakat günler geçtiği halde ailesinde bir hareket göremeyince sabırsızlanan genç bir gün konuşma arasında, “Hani hiç eşek, öküz lâfı etmiyorsunuz der”.
 Kız görmek için Pazartesi ve Perşembe günleri uğurlu sayılır. Görücüler, oğlanın babaannesi, teyzesi ve diğer yakın akrabaları bir Pazartesi veya Perşembe günü kız evine giderler. Görücülere kahveyi evin gelinlik kızı getirir ve kahveyi ikram ettikten sonra oda kapısının yanında, uygun bir yerde elindeki kahve tepsisini göğsünün hizasında tutarak bekler.
 Görücüler kızı beğenirlerse anne, babaya “Menendimizi bulduk” der. Baba da kızı bir araştırır. Pazartesi ve Perşembe günü görücüler tekrar kız evine giderler. Kızın annesi “Hoşgeldiniz, hangi rüzgar attı sizi buraya” der. Görücülerden en yaşlısı “Hoş bulduk” der. Oğlanın anası da , “Niçin geldik, sorsana” der. Kızın anası sorunca, “Allahın emri Peygamberin kavliyle kızınızı oğlumuza istemeye geldik” derler. Kızın anası da “Allah yazdıysa bizim ne söyleye hakkımız var” der. Görücüler giderken kız evi kesin cevap için üç gün izin ister. Görücüler de “Peki ama üç gün sonra kızı almadan gitmeyeceğiz” der. Bundan sonrada kız evi de oğlan hakkında soruşturmalarını yapar. Üç gün sonra kaynana birkaç kişiyle gelir, “Rast gele” der içeri girerler. Hoş beşten sonra kızı vermeyeceklerse “Kızımız daha küçük” diye baştan savarlar. Vereceklerse, kız evi naz evi olduğundan birkaç hafta nazlanırlar. Bir top inci, 20 – 25 tek ince bilezik, 10 – 11 çift burma bilezik, bir gerdanlık istenilir, yol parası ve kızın ağırlığı tespit edilir. Zenginlerse, kız evinin istediği şeyleri verirler ve şerbet günü tayin edilir. Kız evinin isteklerini veremeyenler geri çekilmek zorunda kalır.

Düğün Hamamı, Gelin Getirme, Kına,Dini Nikah

Şerbet
Şerbet günü, bir Pazartesi veya Perşembe günüdür. Her iki ailenin tuttuğu kadınlar tarafından hısım ve akrabalar şerbete davet edilirler. Konuklara oğlan evi tarafından gönderilen meyve, tatlı ve çerezler ikram edilir. Yine oğlan evinin gönderdiği şeker şerbet yapılır. Şerbet dağıtılırken kaynana kız yüzük takar. Hocalar dualar okur. 

Ağırlık 
Tespit edilen bir günde kızın ve oğlanın akrabaları, daha önceden kararlaştırılan eşyaları kız evine verirler. 

Düğün Hamamı 
Kız evi, oğlan evinin kiraladığı hamama yine akrabaları ile giderler. Gelini kız evi soyar. Yıkandıktan sonra iç çamaşırlarının üzerine sevaî (Yöresel bir nevi işlemeli önü açık, yakasız özel giysi) giydirilir. Saçları örülüp altın mahmudiyelerle süslendikten sonra başı bağlanır. Baş bağlayacak kadın iş bilir, elinden su içilir, maya çalınca tutacak, pekmez ebeleyecek (Mayalayacak) cinsten olmalıdır. Aksi halde gelinin çocuğu olmayacağına inanılır. Bundan sonra gelinin ön tarafına yeşil, arka tarafına kırmızı olmak üzere iki tane duvak bağlanır, ayağı sarı edik (Çizme vari ayakkabı) ile çorap giydirilir. Kollarında kırmızı kurdela bulunan sağdıçlar gelinin yanlarında; natırönde, arkasında da kız evinin gelin olacak çağa gelmiş kızları bulunur.

Kına
Çarşamba günü öğleden sonra oğlan evi, kız evine gider ve kaynanasının eli geline öptürüldükten sonra kaynana gelinin avucuna kına koyar. Burada kullanılan tahta kaşık oğlan evin gider. Herkes gittikten sonra gelin avucundaki kınayı evin duvarına çarpar. Bu davranışı gelinin o kına gibi tertemiz evi bırakmış olduğuna delalet eder.

Gelin Getirme 
Zamanımızdan 25 sene önceye kadar gelin atla getirilirdi. Bugün ise arabalarla götürülüyor. Araba geleneği de önemlidir. Araba ne kadar çok olursa düğün o kadar şerefli sayılır. Gelin arabasının önüne halktan ip geren olursa şoförün yanında oturan kayın peder, avuç dolusu bozuk para fırlatır. Gelin oğlan evinin kapısında kayın pederinin elini öper, kaynana gelinin ayağı önünde boş bir şişe kırar ve çocuklara para atar. Gelin merdivenden çıktıktan sonra kaynananın kolunun altından geçer. Kaynana geline bir nar verir, gelin bu narı duvara vurup parçalar. Kınanın karıştırıldığı kaşığı gerdek odasının ortasında kırıp yere atar.

Gelin
Perşembe günü sabahı gelinin eline ayağına kına yakılır. Saçı güzelce taranır ve elbiseleri giydirilir. Düğün türküsü ve oyunlarla geçirilir. Erkekler gazel söyler, halay çekerler. En büyük ödev abdal davuluna ve Belediye Bandosuna düşer. Oyun oynayan ne kadar çoksa düğünün namı o kadar büyük olur. O gün herkese izzet ikramla “Velime Yemeği” yedirilir, velime yemeği çok kere lâhmacun, patates sulusu, pirinç pilavı ve hoşaftır. Özel olarak çörekte ikram edilir.

Dini Nikah
Çoğunlukla öğleden sonra yapılır. Kız ve oğlan vekilleri, şahitleri, imam efendi ve oğlan ile kızın babaları bulunur. Kızın vekilliğini kendisine nikah düşmeyen bir kişi üzerine alır. Vekillik alırken bu adam şahitlerin huzurunda geline üç defa “Beni vekil kabul ettiniz mi?” diye sorar, kızda “Evet” der veya sükût ederse “Sükût ikrardandır” deyip vekilliğini alır. İmam efendi nikah kıyar. 

El Öpme 
Damat, gelin ve yakın akrabaları Pazar’a rastlayan bir günde kız evine el öpmeye giderler. Damat, kayın peder ve kaynanasının elini öper. Ölünceye kadar devam edecek mutluluk temeli bugün atılır.
Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine..
Seğmenler, Sin – Sin Oyunu, Yüzük Oyunu, Soğan Kapması


Kahramanmaraş Köylerinde Düğünlerde Sağmenler (Seymenler)

 Kahramanmaraş köylerindeki düğünlerde, oğlan evi tarafından davet edilerek çevre köylerden gelen topluluğa sağmen (Seymen) denilmektedir. Düğünün olduğu köyden davet edilenler sağmen olamazlar. Sağmenliği meydana getiren kişiler oğlan evi tarafından okuntu gönderilerek çağrılır. Okuntu gönderme düğüne davet etme demektir. Bunun için, çağrılan kişilere birkaç elma, bir miktar şeker, bir değirmi basma, havlu, mendil, çorap gibi şeyler gönderilir. Bunlara okuntu, okuntuyu götürenlere okuyucu denir. Okuyucu okuntu dağıttığı kişilere “Size …..ın selamı var, önümüzdeki hafta düğüne buyurmanızı söyledi” der. Okuyucular genellikle dili tatlı, bu işe uygun kişiler arasından seçilir.
 Köylerdeki düğünlerin çoğu Pazartesi ya da Salı günü kurulur. Sağmen alayı, düğünün başladığı gün gelir. Sağmen gelirken beraberinde keçi, koyun, inek ve öküz gibi hediyeler getirir. Bunlar düğün evine verilir.
 Sağmenler, düğün olan köye yaklaştıkları zaman silah sıkarlar. Bu davranış sağmenin gelmekte olduğunu duyurur. Sağmenin gelişini haber alan köylü, davulla birlikte karşılamaya çıkar. Belli bir yerde karşıladıktan sonra birlikte düğün evine dönerler. Köylü, bu gelen topluluğu üçer, beşer paylaşır. Bu davranış düğün sahibini müşkül durumdan kurtarmak içindir. Düğün sahibi kendisine getirilen canlı malı kestirerek sağmene yemek ikram eder.
 
 Sin – Sin Oyunu
 Sağmenler akşam yemeğini yedikten sonra halaylar başlar. Gece yapılan oyunların en ilginci sin – sin oyunudur. Bunun için köyün uygun bir yerine ateş yakarlar. Bu ateşe alanbaş denir. Davul ve zurna sin – sin havasını devamlı olarak çalar. Oyuncular teker teker ateşin çevresinde el ve ayak hareketleri ile durmadan dönerler. Ateşin başında oynayan kişi, topluluktan biri çıktığı zaman alanı terk eder.
 Bu terk etme işinde atik davranmazsa oyuna giren kişi oynayanın sırtına yumrukla vurarak çıkmasını sağlar.
 Gelin Perşembe günü sabahla öğle arasında ata bindirilerek her iki tarafın erkek sağdıçları yanında olmak üzere gelin alayı halinde götürülür. Bu gelin götürme törenine sağmenlerde katılırlar. Akşamdan sonra yatsı namazı ile birlikte gerdek’e verilir ve böylece düğün biter.
 Gelin geldikten sonra güreş yapılır. Bu güreşlere sağmenlerle birlikte komşu köylerden tanınmış pehlivanlar davet edilir. Galip çıkan pehlivanlara derecelerine göre ikramiye verilir. Ertesi sabah düğün bitmiş olur. Sağmenler ve diğer misafirler evlerine dağılırlar. 
 
 Yüzük Oyunu
 Kahramanmaraş köylerinin bir çoğunda, eskiden beri oynana oyunlardan biriside yüzük oyunudur. Bu oyun çeşitli yerlerde değişik biçimlere bürünmüştür. Bizim burada belirttiğimi oyun, bunların hemen hepsinin ortak yönünü kapsayacak şekildedir. Bu oyun düğünlerde ve kış geceleri oynanır.
 Düğün devam ettiği gecelerde gençler davul ve zurna ile halay çektikten sonra büyük bir ateş yakarak bu ateşin çevresinde sin – sin oyununa geçerler. Bu oyun bitince bir evde toplanarak yüzük oyunu oynamak üzere iki gruba ayrılırlar. Ortaya bir ekmek tahtası ile yüzük yakımı olarak bir tava, on bir zarf getirilir (Bu oyun bazı yörelerde fincan ve ceviz kabuğu ile de oynanmaktadır). Her iki tarafın bir baş oyuncusu bulunur. Oyuna geçilmeden önce baş oyuncular arasında taş tutulur. Dolu çıkan taraf yüzüğü saklar, diğer taraf aramaya başlar. Yüzük ilk çekilen zarf arasında olursa, o zaman tabak arayan tarafa geçer. Şayet ikinci zarfın içinde çıkarsa, dimyet olur, böylece yüzüğü saklayan taraf on deve (sayı) kazanmış olur. Yüzüğü saklama işi devam eder. Yine karşı taraf aramaya başlar. Birinci ikinci zarfları kaldırır, yüzük bulunmazsa dimyet geçer. Şayet yüzük sonraki zarfların birinin içinden çıkarsa kaldırılmayan zarflar deve sayılır. Eğer sondan iki zarf kalmışsa, bu iki zarftan birini arayan taraf “Bize” diye kaldırır. Bu kaldırma işinde yüzük zarfta çıkarsa arayan taraf saklar. Çıkmazsa diğeri iki deve kazanır. Oyun böylece devam eder, hangi tarafın deve sayısı otuz olursa diğer tarafa otuz çektirir. Devesi otuz olmayan taraf diz çöker, diğer taraftan biri hocalık yapar. Bir kişide elinde sopa ayakta bekler. Diz çökenler, başlarındaki kişi ile birlikte aşağıdaki sözleri söyleyerek yere yatıp kalkarlar. 
 
 Otuz of
 Beller büken otuz of
 Evler yıkan otuz of
 Kırk yaşında emekleten otuz of
 Çocukları yetim koyan otuz of
 Kara Meryem’e hizmetçi yapan otuz of.
 
 Bu bitince tabak otuz of çeken tarafa yeminle verilir. Bu yemin şöyledir: Enteşenin, menteşenin, kızılcıktaki kara eşenin, Cuma günü yatanın ve beni babalımı (Vebal) aldın kabul ettin mi? “Aldım” denilirse tabak verilir, yoksa verilmez. Oyuna devam edilir. Hangi taraf deve sayısını elli yaparsa partala (Karşı tarafı sinirlendirip üzecek şiir şeklinde söylenen ağır sözlerdir) söylerler. Partalayı söyleyecek kişinin elinde değnek (Sopa) vardır. Bu kişi iki taraf arasında durur. Partala syleyeceği tarafa dönüp şunları söyler:
 
 Haydin şunlara varalım,
 Halın hatırın soralım,
 Oy zalim nenni nenni,
 Ufacık terlerin silelim,
 Oy zalim nenni nenni,
 Demen (Değmeyin) beylere beylere,
 Zalimin göçü,
 Ark üstünden hatlatırım (Atlatırım),
 Oy zalim nenni nenni,
 Çayır çimen toplatırım,
 Demen beylere beylere,
 Alar (Ağalar) ho…..,
 Sen bir misafir adamısn,
 Oy zalim nenni nenni,
 Çayır çimen toplatırım,
 Demen beylere beylere,
 Alar ho…..,
 Dağdan vururlar hezeni,
 Gelir uzanı uzanı,
 Aptal Meyrem’in yol kazanı,
 Oy zalim nenni nenni,
 Demen beylere beylere,
 Alar ho…..,
 Bizim soba taplı olur,
 Oy zalim nenni nenni,
 Get kendini üşütte gel,
 Demen beylere beylere,
 Alar ho…..,
 Hocalar gelir firezden,
 Oy zalim nenni nenni,
 Seni götürürler birezden,
 Oy zalim nenni nenni,
 Demen beylere beylere,
 Alar ho…..,
 Bizden olsana,
 Yüzük bulsana,
 Çalıp alsana,
 Yüzük bilmen neden oynan,
 Oy zalim nenni nenni,
 Merkep gibi otlatırım,
 Demen beylere beylere,
 Alar ho…..,
 Sana biner hotlatırım,
 Oy zalim nenni nenni,
 Demen beylere beylere,
 Alar ho…..,
 Adana’dan aldım kutu,
 Oy zalim nenni nenni,
 Merkep gimi otlatırım,
 İçi dolu sıçan otu,
 Demen beylere beylere,
 Alar ho…..,
 Yük üstüne pala koydum,
 Bir ucunu dala koydum,
 Kaynanana ……..
 Yüzük bilmen neden oynan.
 
 Partala bittikten sonra, tabak partala çalınan tarafa yeminle verilir. Enteşenin, menteşenin, kızılcıktaki kara eşenin, Cuma günü yatanın ve beni babalımı (Vebal) aldın kabul ettin mi? “Aldım” denilirse tabak verilir, yoksa verilmez. Oyuna devam edilir. Hangi taraf deve sayısı yüz iki olursa o taraf utmuş (Yenmiş) olur. Utulan taraf, sıra halinde diz çöker, önce kendi şapkaları ile terleri silinir. Bundan sonra çeşitli oyunlar oynanır. 
 Bu oyunlar şunlardır: Soğan Kapması, Kül Yüzmesi, Duvar Örmesi, Daldala, Merkebe Ters Bindirme, Şildirşip Namazı, Bostanda Ayı Var, Bağa Tilki Girmiş, Mangır Satma, Üzümcü Köy Ağası, Kel Hüseyin’in Değirmeni, Okuma.
 
 Soğan Kapması
 Bir soğan iple tavana asılır. Utulan taraftaki kişilerin elleri arkadan bağlanır. Bunu ağızları ile yakalamak zorundadırlar. Soğan sallanır. Utulan taraftan bu soğanı kim kaparsa ya cezadan kurtulur, ya da diğer oyunlarda cezası azalır. Suçu artanlar ağır ceza görürler. Bundan sonra “Kül Yüzmesi” oyununa geçilir. Bir leğenin içine su konur. İçine kül atılıp karıştırılır. Suyun içine yüzük atılır. Utulan taraftaki kişiler yüzüğü bulmak için ağızlarını suya daldırarak teker teker ararlar. Ağzı ile yüzüğü bulup çıkaran imtihanı kazanarak cezadan kurtulur. Bulamayan imtihanı kaybederek ceza görür. İmtihanı kaybeden kişilere “Sağdan say” derler. Sağdan sayılır. Kalan tespit edilir. Kazanana mükafat olarak su dağıttırılır. Sonra duvar örme işine geçilir. Duvar ustası gelerek taşlara tek tek bakar. “Hepsi için bir balyoz, bir külünk, ikide amele lazım” der. Utulanların içinden balyozu, külüngü seçer. İçlerinden iki de uzun boylu amele ayırır. Utulanlar diz üstü oturtulur. Ameleler onları birbirinin üstüne koyup ölçüye getirerek teker teker örer. Böylece oyunlar bittikten sonra utulanlar eşşeklere ters bindirilip davul zurna ile evlerine kadar götürülürler.

Kahramanmaraş İlinde Doğum Üzerine İnanışlar, Kahramanmaraş`ta Ölüm İle İlgili Adetler, Ölüm Döşeğinde


Kahramanmaraş İlinde Doğum Üzerine İnanışlar

 İl merkezi, ilçe ve köylerimizde öteden beri yeni doğan çocuklara yapılan işlem türlü özellikler göstermektedir. Bunlardan yaygın olanları şöylece toplayabiliriz.
 Çocuk doğunca göbeği, beş parmak ya da bir süngüç (Baş parmak ile şahadet parmağı arasındaki uzunluk) yukarıdan makasla kesilir. Biraz daha yukarıdan kesilirse sesinin güzel olacağına inanılmaktadır. Çocuk oğlan olursa kesilen göbeği “Ahırcı olsun, malcı olsun, çiftçi olsun” diye ahıra gömülür. Kız olursa “Don (Çamaşır) yusun, çalışkan olsun, temiz olsun diye suya atılır.
 Ebe göbeği keserken çocuk kız ise, çoğunlukla Peygamber ya da uğurlu saydıkları kişilerden birinin adını göbek adı olarak koyar. Loğusa’ya üç güne kadar su verilmez. Önce yağ ile pekmez karışımı hafifçe kaynatılıp içirilir. Bu üç gün içinde yoğurt ve süt vermeyi de doğru bulmazlar. Çocuk doğunca ebe tarafından tuzlanır. Bu işi, ağzı ve bedeni kokmasın, çocuk sağlam ve pişkin olsun diye yaparlar. Yıkama işi doğumdan 5 – 10 dakika sonra yapılır. Çocuğu yıkarken ayaklarından tutup baş aşağı sallandırmak adettir. Bu iş yapılırken “Boynu ve kolları uzun olsun” denir. Sonra kundaklayarak beşiğe konur. Aradan üç gün geçince çocuğun altına toprak bırakılır.
 Çocuk yürümeye geçinceye kadar toprak koyma işi devam eder. Toprakta yatan çocuğun gürbüz olacağına inanılmaktadır. Üç ezan sesi duyulmadan çocuğa meme vermek doğru sayılmaz. Asıl adının da, yaşlı bir kişi tarafından çocuğun kulağına ezan okunarak verilmesi şarttır.
 Çocuk kırkını doldurmadan önce bulunduğu odaya su konmaz. Konursa çocuğun şeytanlar tarafından suda boğulacağına inanılır. Kırkı çıkmayan kadın ve çocuklar, diğer kırkı çıkmayan kadın ve çocukların yanlarına alınmaz. Alınırsa kırk basma durumundan korkulur. Kırk basan çocuğun hastalanıp öleceğine dair inançlar yaygındır. Komşu bulunan kırklı kadınların birbirlerine gelmeleri mutlaka gerekirse dikiş iğnesi verip öpüşürler. Yeni doğan bir çocuğun yanına çocuğu durmayan bir kadın sokulmaz. Şayet gelirse çok dikkat edilir. Çocuğu durmayan kadının öbür çocuğun üzerine silkelenmesinden korkulur. Bu davranış olursa çocuğun öleceğine ya da sakat kalacağına inanılır. Silkelenen kadın kendi çocuğundaki yaramazlığın öbür çocuğa geçeceğini sanır. Öbür tarafta bunu böyle düşünür. Bu silkinme olayına “Tıbıkası Geçti” denir. Çocuğun göbeği düşmeden komşulara evden hiçbir şey verilmez. Kırklı çocuğu evde yalnız bırakmazlar. Baş ucuna ya Kur’an-ı Kerim ya da bir süpürge koyarlar.
 Doğumdan kırk gün sonra çocuk ve ananın kırkı çıkarılır. Bunun için en az kırk delikli bir süzgeç yahut hamam kesesinden üç tas su geçirmek şarttır. Bu üç tas su ana ve çocuğun başından aşağı dökülür. Tastaki suyu dökmeden önce, bunu yapacak olan kadın, “Kırk, kırk, kırk, …” elini tastaki suya kırk defa çarpar. Hamam olan yerde, doğuran kadın hastalıklarını atmak için terletilmesi yoluna gidilir. Bundan başka, bir yumurtanın içine türlü baharat karıştırılarak bedenine sürülür. Bazı yerlerde doğumun yedinci ve yirminci günlerinde de kırk çıkarma işlemleri yapılmaktadır.
 
 Kahramanmaraş’ta Ölüm İle İlgili Adetler:
 Ölüm Döşeğinde:

 a) Helâlleşme : Hasta ölüm döşeğine düştüğü zaman yakınları tarafından “Başı beklenir”. Yani ölümüne intizar edilir. Başı beklenen, yani ölüm döşeğinde bulunan bir hastanın hısım, akraba, dost, arkadaş, tanıdık ve meslektaşları gibi yakınları helâlleşmek üzere ziyaretine gelirler. Ekseriye şu mealde konuşmalar yapılır.
 – Hasta ölmemişte başında bekleyen ölmüş… Allah imandan ayırmasın, hepimiz ölümlü dünyadayız; o yolun yolcusuyuz… gibi teselliyi müteakip,
 – Hakkını helâl et, bizden yana da helâ olsun, şeklinde helâlleşme ifa edilir.
 b) Vasiyyet : Ölüm döşeğindeki hastaya en yakın tarafından vasiyeti olup olmadığı sorulur. Esasen, ihtiyatlı Müslümanlar daha önceden vasiyetnamelerini yazarak hazırlarlar. Bu gibiler, vasiyetnamelerinin yerini soruya cevaben bildirirler. Gerek yazılı vasiyetname bırakanlar, gerekse şifaî vasiyette bulunanlar İslâm dinine göre en çok mallarının üçte birini vasiyet edebilirler. Bu hususa riayet edilerek yapılan vasiyetler, vereseleri tarafından aynen yerine getirilir. Vasiyet eden hasta alacaklarını ve vereceklerini beyan eder ve ayrıca hayır işi için harcamasını istediği meblağı bildirir. Bunu yaparken:
 – Ya Rabbi, sen beni kuluna borçlu, huzuruna suçlu çıkarma, der ve bunu hastalığı devamınca zaman zaman da tekrarlar.
 c) Haleti Nezi (Son Nefes) : Hastanın ahirete intikali esnasında İslâmın manevî huzurunu telkin ve uhrevi havayı teneffüs ettirmek gayesiyle hastanın “Başını beklemek” için toplanan yakınlarından bazıları Kur’an-ı Kerimden YÂSİN sûresini okurlar, bazıları da hastanın duyabileceği sesle “Şehadet Kelimesi” kelimesi getirirler ve hastanın da son nefeste Şehadet Kelimesi getirmesine yardımcı olurlar. (Hasta gözünü kapayınca Kur’an okumaya son verilir. Ta ki, yıkanıncaya “gasl”e kadar). Ölüm haberi mahalle cami ve birçok minarelerde müezzinler tarafından (Sela vermek suretiyle duyurulur. Selâ olarak yunus Emre’den “Yalan Dünya” ilâhisi veya şu ayet usulüne göre söylenir “Lailahe İllallah Vahdehu Laşerikeleh. Lehülmülkü ve lehülhamdü yuhyi ve yümit. Biyedihil hayr ve hüve alâ külli şey’in kadir. Ve İleyhilmasir, İnna Lillah ve İnna İleyhi Raciûn”. Üç defa tekrarlandıktan sonra ölenin kimliği açıklanarak duyurulur ve “Allah Rahmet Eylesin” denir). 
 
 Ölü Selâsına bir Örnek;
 Umulmaz bir vefâ senden
 Yalan dünya değil misin
 Erişmez hiçbiri gamden
 Viran dünya değil misin
 
 Niçin gafil yaşarız biz
 Bu dünya fâni bir dünya
 Hiçbir şeye güvenmeyiz
 Akıbeti ölüm zira.
 
 Bunu takiben ceset tabuta konulur. Vazifeli veya bir büyük tarafından umuma hitaben:
 – Hakkınız Helâl Edin, denir ve tabut, baş tarafı öne gelmek üzere evden çıkarılır. Bu anda kadınların feryadı ve ağlaşmaları son haddini bulur.
 Cenaze umumiyetle en yakın Cami’ye, Kahramanmaraş’ta çok defa Ulu Cami’ye getirilir. Namazı kılınır ve namazı müteakip cemaatten biri yüksek sesle:
 – Nice Bilirsiniz? Diye cemaate sorar.
 Cemaatte hep birden:
 – İyi Biliriz, Allah Rahmet Eylesin, derler.
 Yolda rastlayanlar son vazife olarak tabutu en az 7 ila 10 adım omuzlayarak taşırlar. Her taşıyan şunlardan birini söyler:
 – Allah Rahmet Eyleye.
 – Mekânı Cennet Ola.
 – Peygamber Efendimiz Şefaatçisi Ola.
 – Sûali Kolay Gele.
 – Allah Cennette Cem Eyleye.
 – Yattığı Yer Nur Ola.
 – İlk Gecesi Âsan Gele.
 – İmanı Kamil Ola vs.
 Böylece mezara kadar götürülür.
 
 d) Mezarlıkta : Mezarlığa girilince tabut hazırlanmış olan mezarın yanı başında toprağa konur. Cemaat bundan önce oturamaz. Mezarcı vazifesini yapar. Yakınları cenazeyi mezara indirir. Üç avuç toprak okunur ve mezara serpilir. Üç avuç toprağın okunması, ilki insanın topraktan yaratıldığı, ikincisi tekrar toprağa verildiği, üçüncüsü ba’sübadel mevt’i ifade eden dualarla olur. 
 Bundan sonra mezarın üzeri toprakla örtülür ve dinî merasim başlar. Vazifeli hoca dua okurken cemaat Amin” der. Dua sonunda Fatiha okunarak cemaat mezarlığı terk eder ve vazifeli hoca Dinî Telkin yapar. Bu telkin ölünün anasının adı söylenerek yapılır.
 Cemaat mezarlığı terk ederken tabutun üzerine örtülmüş olan ve daha çok âdet veçhile halı mahalle camiine sergi olarak verilir. Sıcak havalarda mezarlığa çağrılan meyan şerbetçileri, limonatacılar cemaate ölünün ruhu için bol bol şerbet e limonata dağıtırlar (Sebil).
 Mezarlıktaki merasimlerden sonra cenaze evine taziyeye gidilir. Taziyeler üç gün devam eder. Bu üç gün içinde ölünün yakınları, dostları ve komşuları tarafından ölü evine çeşitli yemekler gönderilir. Bu suretle kederli aile yemek pişirme külfetinden kurtarılmış olur. Aynı zamanda fazla gönderildiğinden yemekler ziyaretçilere, fakir – fukaraya da ikram edilir. Ölü evinde ölenin ruhu için Aşrı Şerifler okunur, tevhit yapılır. Ölüyü hayırla anmak için zaman zaman Mevlid-i Şerifler okutulur. 
 Yukarıdaki anlatılanlar il hudutları dahilinde ufak farklarla uygulanır.

EDEBİYAT

Kahramanmaraşlı Halk Şairlerinden ve Şiirlerinden Örnekler
 

Kahramanmaraş, halk şiiri ve aşıklık geleneğinin güçlü ve canlı bir şekilde yaşadığı bir şehirdir “Maraş’ta üç kapıdan ikisinden şair çıkar” 

Karacaoğlan

Türk Halk Edebiyatımızın en büyük şairi Karacaoğlan XVII. Y.Y da yaşadığı konusunda araştırmacıların büyük bir kısmı fikir birliğine varmışlardır. Karacaoğlan’ın yaşadığı devir kadar doğduğu yer üzerinde de çeşitli fikirler ileri sürülmektedir. Oysa Karacaoğlan bir çok şiirinde Maraşlı olduğunu dile getirmiştir:

“Maraş illerine giden kervancı
Selam söyle bizim ile, obaya”
“Vatanımız Adana, Maraş
Çukurova ilimiz vardır.”
“Turna niyetiniz Maraş mı ola?”
“Ahır dağından görün Maraş bağını
Engizek’te derler ilin çoğunu
Bayra’dan, Bertiz’den Konur Dağını
Göksun güzel derler, ilin var dağlar.”
 

Derdiçok

Asıl adı Lütfü olan Derdiçok,1874 yılında Elbistan’da doğdu. Derdiçok’un şiirlerinde yöre insanı tabii Türkçesi ile kendi zevkini ve sevgisini bulmuştur.Ondaki Karacaoğlan damarını, aşk şiirlerinin ritminde bulmak mümkündür.

SEMAİünüm
“Aman güzel yavaş yürü
Yollar incinir incinir
Güzelim diye nazlanma 
Eller incinir incinir”


Abdurrahim KARAKOÇ

1932 yılında Elbistan’ın Ekinözü ilçesinde doğdu. Abdurrahim KARAKOÇ, günümüz halk şiirinin önde gelen başarılı şairlerinden birisidir.

“Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışlar çözülmüyor Mihriban
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor Mihriban”


Hayati VASFİ

1931 yılında Maraş’ın Afşin ilçesine bağlı Tanır bucağında doğdu.
Zengin hitap gücüyle pek çok şarkının güftecisi olmuştur. Taner ŞENER,Güzide TARANOĞLU, Zekai TUNCA, Tekin KOÇUK, Tufan ŞENTÜRK ve daha adını sayamayacağımız bir çok besteci ve halk şairimizin şiirlerini seslendirmiştir.

“Yemeniye (kelik), yoğurda (katık)
Bulgur pilaına (aş) derler bizde
Genç horoza (celfin), pilice (ferik)
Kümese yollarken (kişş) derler bizde.” 


Aşık MAHSUNİ

1939 yılında Kahraman Maraş’ın Afşin ilçesine bağlı Berçenek köyünde doğdu.
Çağının bazı ozanlarını da etkileyen Mahzuni güçlü bir yergi ve taşlama ustasıdır. Bilimi rehber eylemiş, insana saygıyı her düşüncenin başlangıcı kabul etmiştir.

“Bayramlar iki küsküne
Sevgi hoştur canlısına, büstüne
Güzel çağda düşüncenin üstüne
Silah ile varmak çağre değildir.”


Hilmi ŞAHBALLI

1953 yılında Türkoğlu ilçesinin Sarılar köyünde doğdu. Şahballı çok yönlü bir saatçıdır. Sinema filminde oynadı 63 plak 26 kaset doldurmuştur. “Devlet Sanatçısı” ünvanını layık görülmüştür.

“Hilmi Şahballı’yım ne deyim size
Sözüm hatıradır milletimize
Bana ziya vermez süslü avize
Köyün gazlı lüküsünü özledim.”


Türküler 

Merik – Maraş Maraş Derlerde Bu Nasıl Maraş – Güzel ne Güzel Olmuşsun – Kara Çadır Düzdedir Eminem – Bilalımsın Bilalım – Çamdan Sakız Akıyor – Hem Okudum Hemde Yazdım – Gökte Uçan Huma Kuşu – Garbiyalı – Fadimem Körrüye Vardım – Havada Kar Sesi var.

Kaynak: http://www.kahramanmarasdefterdarligi.gov.tr/ilimiz/edebiyat.html