BOLU HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
Türkiye’nin Karadeniz Bölgesi’nde yer alan Bolu ilinin bilinen en eski tarihi milattan önce 1200’lü yıllara dayanmaktadır. Hititleri, Büyük İskenderi, Persleri, Osmanlı Devletini ağırlayan Bolu, yıllar içinde kendine özgü gelenek ve görenekleri ile de farklı bir kimliğe bürünmüştür.
Ülkedeki birçok büyükşehre yakın olan Bolu’ya, karayolu ve -civar kentlerin havalimanlarını kullanarak- havayolu ile ulaşabilirsiniz. Bolu’da havalimanı bulunmamaktadır ancak uzak illerden gelen turistler İstanbul, Kocaeli ve Ankara’daki havalimanlarına iniş yaparak karayolu ile Bolu’ya ulaşabilir.
Karayolu ile ulaşım:
İstanbul ve Ankara güzergahında bulunan Bolu’ya karayolu ile ulaşmak en rahat yoldur. Bolu Dağı Tüneli sayesinde kente ulaşım oldukça kolaylaşmıştır. Bolu’ya otobüs firmaları birçok şehirden direkt sefer düzenlemektedir. Otobüs dışında özel araçlarınızla da doğa içinde geçireceğiniz bir yolculukla kente ulaşabilirsiniz.
İstanbul-Bolu arası 262 kilometre ve 3 saat 45 dakika
Ankara-Bolu arası 191 kilometre ve 2 saat 45 dakika
İzmir-Bolu arası 595 kilometre ve 8 saat 30 dakika
Bursa-Bolu arası 273 kilometre ve 3 saat 55 dakika
Antalya-Bolu arası 690 kilometre ve 9 saat 50 dakika
Havayolu ile ulaşım:
Bolu’ya en yakın havaalanı 145 kilometrelik mesafe ile Kocaeli Cengiz Topel Havalimanı’dır. İstanbul Sabiha Gökçen ve Ankara Esenboğa Havalimanları ise kente 200 kilometrelik mesafede bulunmaktadır. Bu havalimanlarına iniş yaptıktan sonra araç kiralayarak veya otobüsler ile Bolu’ya ulaşabilirsiniz.
Bolu’a gidip gezilecek yerleri gezmeden dönerseniz yazık edersiniz. Oldukça fazla gezilecek ve görülecek yere sahip olan Bolu iline gidenler şimdiden listesini hazırlamalılar. Gitmeden önce nereleri gezip nereleri göreceğinin listesini yaparak Bolu’a gidince rahat eder. Bolu gerçekten güzel ülkemizin güzide şehirlerinden birisidir. Neredeyse yok yok. Kaplıcaları, türbeleri, camileri, gölleri, yaylaları ve daha neler neler var. İşte Bolu ve gezilip görülecek yerler;
Bolu Ören Yerleri
Akşemsettin Türbesi- Göynük
Bolu (Bithynıum – Claudiopolis): Arkeolojik verilere göre Bolu ovasındaki ilk yerleşim M.Ö. 3. bine kadar uzanmaktadır. Şehir merkezindeki tepelerde kurulmuş olan Bithynium -Claudiopolis şehrinin tarihi ise 1978 yılında Hisartepe kazısında ortaya çıkan bulgulara göre, M.Ö. 7. yüzyıla kadar gitmektedir.
Çeşitli yıllarda yapılan kazılarda Antinous Tapınağı ve tiyatroya ait olduğu sanılan parçalarla, çeşitli dönemlere ait sikkeler, kaplar, şişeler, heykeller ve mezar stelleri bulunmuştur. Bu eserler halen Bolu Müzesi’nde bulunmaktadır.
Bolu Evleri
Seben Kaya Evleri
( Eski Yerleşim Bölgesi ) Seben İlçesine bağlı ve birbirlerine çok yakın olan Çeltik Deresi, Hoçaş, Kaşbıyıklar ve Yuva köylerinde derin vadiler boyunca yükselen kaya kitlelerinin yüzeyinde bir kaç katlı kaya evlerine rastlanmaktadır.
Göynük Evleri
“Kentsel Sit Alanı” olarak ilan edilmiş bulunan Göynük, eski Türk Evleri bakımından zengindir. Burada bulunan evler 20. yüzyıl başlarına aittir. Bazı evlerin oturma odalarında çeşitli motiflerle süslenmiş tavanlar bulunmaktadır. Evlerin önünde genellikle “Hayat” adı verilen avlular da yer almaktadır.
Mudurnu Evleri
Kentsel Sit Alanı ilân edilen Mudurnu, eski Türk evleri bakımından önemli bir özelliğe sahiptir. Sivil mimari özellikleri açısından Göynük evlerine benzerlik gösteren, ilçenin tarihi ve kültürünü yansıtan bu evler korumaya alınmıştır.
Bolu Kaleleri
Gerede Asar Kalesi
Gerede’nin Örencik Köyü’nün güneydoğusundadır. Çevrede arazi üzerinde bol miktarda Bizans seramiği görülmekte, bu da kalenin Bizans dönemine ait olduğunu göstermektedir. Ayrıca kale üzerinde kuzeye bakan bir mağara da mevcuttur.
Bolu Camileri
Bolu’da bulunan Büyük Cami (Yıldırım Beyazıt Cami), Kadı Cami, Saraçhane Cami, İmaret Cami, Ilıca Cami, Ilıca Cami, Süleyman Paşa Cami, Yıldırım Cami, Kanunî Cami, Yukarı Tekke Cami, Eskiçağa Yıldırım Cami görülmeye değer eserledir.
Bolu Türbeleri
Tokad-i Hayreddin Türbesi, Akşemseddin Türbesi, Ömer Sekkin Türbesi, Aşağı Tekke Türbesi, Ümmi Kemal Türbesi, Kasım Dede Türbesi, Babahızır Türbesi başlıcalarıdır.
Bolu Han ve Hamamları
Yukarı Taşhan
Bolu merkez Büyük Cami mahallesinde bulunan Taşhan, 1804 yılında Abdullah Ağa tarafından yaptırılmıştır.
Orta Hamam
1389 yılında Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılmıştır. Çifte hamam tarzında yapılan hamamın iç mekanlarında zengin süslemelere yer verilmiştir. İl merkezindedir.
Tabaklar Hamamı
16. yüzyılda Tavil Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. İki bölüm olan hamamın iç mekanları mermerlerle kaplıdır.
Sultan Hamamı
16. yüzyılda Sokullu Mehmet Paşa tarafından çifte hamam tarzında yaptırılmıştır. İl merkezindedir
Süleyman Paşa Hamamı
Göynük İlçesinde bulunan hamam, 1335’li yıllarda Gazi Süleyman Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Yıldırım Beyazıt Hamamı
Mudurnu İlçesinde bulunan hamam, aynı adla anılan caminin yanındadır. Aynı devirde yapılan hamamların en güzellerindendir. 1382’de yaptırılmıştır. Erken dönem Osmanlı hamamlarının en orijinal örneklerinden biridir. Hamam taç kapısı ve kubbe geçişleriyle dikkat çekicidir.
Yıldırım Hamamı
İlimiz Yeniçağa İlçesine bağlı Eski Çağa Köyünde bulunmaktadır. 1388 yılında Yıldırım Beyazıt adına yapılan hamam, mimari bakımdan önemli bir eserdir.
Aşağı Hamam
Gerede İlçesi Kitirler mahallesinde yer alan hamam 14. yy. sonlarında moloz taştan yapılmıştır.
Bolu Koruma Alanları
- Yedigöller Milli Parkı
- Bolu Fındığı Tabiatı Koruma Alanı
- Bolu Akdoğan (Ebe Çamı)Tabiatı Koruma Alanı
- Bolu Kökez Tabiatı Koruma Alanı
- Bolu Sülüklügöl Tabiatı Koruma Alanı
- Abant Gölü Tabiat Parkı
Bolu Kaplıcaları
Bolu kaplıcaları Şehir merkezine 5 km. mesafede, Karacasu mevkiinde bulunan kaplıcalar çevresi ormanlarla kaplı nezih bir dinlenme yeridir. Termal Turizm merkezi olan bölgede termal otel ve büyük kaplıca, küçük kaplıca ve Sağlık Bakanlığı’na ait fizik tedavi ve rehabilitasyon hastanesi olmak üzere üç birim hizmet vermektedir. Doğal kaynaklı olan bu kaplıcalar, romatizma hastalıklarına, deri, dolaşım ve kalp, solunum yolu, kadın, sindirim sistemi, böbrek ve idrar yolları, kemik ve kireçlenme hastalıkları, metabolizma bozukluklarına iyi gelmektedir.
Karacasu Termal Turizm Merkezi
Babas kaplıcası
Mudurnu’ya 5 km. Mesafede bulunan kaplıca suları, travertenler arasından çıkmaktadır. 18 yataklı bir tesis bulunmaktadır. Kaplıca suyu metabolizma hastalıkları ile romatizma, kadın, sindirim ve böbrek rahatsızlıkları üzerinde olumlu sonuçlar vermektedir.
Sarot kaplıcası: Mudurnu’nun 30 km. kuzeybatısında Ilıca köyü hudutları içerisindedir. 66ºc sıcaklığındadır. 1500 yılı aşkın süredir kullanılmaktadır. Tarihî bir hamam vardır. Acı sular grubuna girmektedir. İçme kürü şeklinde kullanıldığında idrar yolu ve böbrek rahatsızlıklarına, banyo olarak kullanıldığında ise romatizma hastalıklara iyi gelmektedir. Kaplıca yanında küçük bir konaklama tesisi bulunmaktadır.
Bağlum (Kesenözü) Kaplıcası
Bağlum kaplıcaları, Seben ilçesinin 14 km. Güneyinde, Kesenözü köyünde bulunur. Kaplıca suyu banyo olarak yüzyıllardır kullanılmaktadır. Mide, safra kesesi, solunum ve dolaşım bozukluklarında olumlu etkileri olduğu bilinmektedir. Kaplıcada özel şahıslar tarafından işletilen pansiyonlar bulunmaktadır.
Çatak Kaplıcası
Göynük ilçesinin 30 km. güneydoğusunda dik yamaçlar arasında çok güzel bir vadide, Himmetoğlu Köyü yakınındadır. Kaplıcanın romatizma, siyatik gibi rahatsızlıklara iyi gelmektedir. Çevrede bulunan kalıntılardan Romalılardan beri kullanıldığı düşünülmektedir.
Bolu Gölleri
Bolu Abant Gölü
Abant Gölü, Bolu’nun 34 km. güneybatısında Abant Dağları üzerinde tabii bir göldür.Ankara–İstanbul D–100 karayolunun ve TEM otoyolunun 203. km’sinden ayrılan 22 km’lik yol ile ulaşılmaktadır. Bolu’ya 34 km., Ankara’ya 225 km., İstanbul’a 258 km. uzaklıktadır. 125 hektar genişliğinde bulunan gölün denizden yüksekliği 1325 m’dir. Yer altı suları ile beslenir. En derin yeri 45 m’dir. Tektonik menşeli Abant Gölü ve çevresinin bitki zenginliği, ayrıca büyük bir açık hava rekreasyon potansiyeline sahip bulunması nedeniyle yörenin 1150 hektarlık bölümü, 1988 yılında “tabiat parkı” olarak koruma altına alınmıştır. Göl çevresi zengin bir bitki örtüsüne sahiptir.
Sarı ve karaçam, kayın, meşe, kavak, dişbudak, gürgen, söğüt, ardıç ağaçları ve ormangülü, ılgın, fındık, muşmula, papazkülahı, alıç, çobanpüskülü, kuşburnu, eğrelti, böğürtlen, çilek, nane, ahududu, sarmaşık, ısırgan, atkuyruğu ve çayır otları başlıca ağaç ve ağaççıkları oluşturur. Göl kenarı ve su içi de çeşitli su bitkileriyle ve nilüferlerle doludur. Gölde bulunan ve endemik bir tür olan Abant alabalığı “Salmo trutta fario var abaticus” olarak literatüre geçmiştir. Balık meraklıları yılın belirli zamanlarında, ücret ödeyerek bu balığı avlayabilmektedir.
- Göl çevresindeki ormanlarda tavşan, tilki, çakal, kurt, ayı, domuz, geyik, karaca, sincap, gelincik;
- Su kuşlarından; yaban kazları, yaban ördekleri, balıkçıl, sakarmeke, karabatak, turna;
- Yırtıcılardan; şahin, doğan, atmaca, baykuş;
- Diğer kuşlardan; toygar, alakabak, karatavuk, bülbül, ispinoz ve saka görülmektedir.
Yöre ormanları geyikler için en uygun yaşam ortamına sahiptir. Bu bölgedeki geyik varlığının normal bir seviyeye ulaşmasını sağlamak amacı ile Abant’ın doğusunda etrafı çevrili bir sahada geyik üretme istasyonu tesis edilmiş olup, tabii üretim çalışmaları özenle sürdürülmektedir. Her yıl bir miktar geyik doğal yaşama bırakılmaktadır.
Çevresi 7 km. olan ve yılın her ayı ayrı güzelliklere sahip bulunan gölde; piknik, kamping, sportif olta balıkçılığı, yürüyüş, bisikletle, faytonla, atla gezinti vazgeçilmez aktivitelerdir. Park girişinde bulunan satış reyonlarında ise bölgede doğal olarak üretilen gıdalar ve hediyelik eşyalar satılmaktadır. Göl çevresinde bulunan Abant Palace Otel ve Büyük Abant Otel her türlü konfora ve aktiviteye sahip otellerdir. Ayrıca, özel idareye ait Göl Gazinosu ve kendin pişir kendin ye şeklinde hizmet sunan tesisler mevcuttur. Göle ulaşım, şehir merkezindeki terminalden her iki saatte bir kalkan dolmuşlarla mümkün olmaktadır.
Seben Gölü
İlçemiz Merkezine yaklaşık 20 km. ve Bolu Merkeze uzaklığı 32 km olan Seben Gölünün yapımına 2006 yılında başlanılmıştır. Çevre yolu ve derivasyon kanalı çalışmaları 2010-2011 yıllarında yapılmıştır.İl Özel İdaresi ve İlçemiz Köylere Hizmet Götürme Birliğinin göl projesi kapsamında gölün yapımı tamamlanmıştır.
Gölümüz; Doğal Güzellikler Cenneti olan İlimize, etrafındaki yeşilliklerle, göle yakın mesafede bulunan tarihi mağara ve kaya evleriyle farklı bir hava katmaktadır. Bolu İli Seben Yolu güzergahında yer alan gölümüz, Ülkemizin turizmi açısından önem taşıyan, Büyükşehirlerin kirliliğinden ve gürültüsünden kaçanlarla dolu Gölcük’ e de yalnızca 22 km’dir.
Gölköy Baraj Gölü
Bolu’nun 10 km. batısındadır. Bolu ovasını sulama amacıyla yapılmıştır. Çevresi ormanlarla kaplı olan sazan ve alabalık vardır. Şehir merkezine yakınlığı ve ulaşım kolaylığı nedeni ile piknik yapmak ve olta ile balık avlamak isteyenler tarafından çok elverişlidir.
Karamurat Gölü
Mudurnu’ya 35 km. mesafede olan göl, Akyazı’ya giden yolun kenarında ve Karamurat Köyü yakınındadır. Turna ve kadife balığı bulunmaktadır
Yeniçağa Gölü
Bolu – Ankara karayolu üzerinde, yeniçağa ilçe merkezinde bulunan göl, bir çanak gölüdür. Gölde olta ile balık avlanabilir
Gölcük
Bolu/Gölcük bir kere geldiğinizde bir daha hep gelmek isteyeceğiniz dünyadaki eşsiz yerlerden bir tanesidir. Gölcük bir vadinin içine gizlenmiş her mevsim farklı güzellikleriyle sizleri beklemektedir. Hafta sonlarınızı değerlendirebileceğiniz veya boluya geldiğinizde uğramadan gitmemeniz gereken nadide bir doğa harikasıdır. GÖLCÜK Boluya 15 dakika, İstanbul ve Anakaraya 2 saat uzaklıktadır.
Çubuk Gölü
Göynük’ün 11 km. Kuzeyindedir. Kıyısında çubuk köyü bulunan, etrafı güzel çam ormanları ile kaplı çubuk gölündeki sazan ve alabalıkları olta ile avlamak serbesttir.
Sülük Gölü
Mudurnu – Akyazı yoluna 9 km. mesafededir. Mudurnu ilçesine 50 km. uzaklıkta bulunan göl, Millî Parklar koruma alanı içindedir. Bozulmamış doğasıyla ve zengin florasıyla dikkat çekmektedir. Gölde Abant alası, gökkuşağı ve kırmızı benekli alabalık bulunmaktadır.
Sünnet Gölü
Göynük’ün 27 km. doğusundadır. Fevkalade güzelliğe sahip olan gölde çok lezzetli mercan ve alabalıklar mevcuttur. Olta balıkçılığı ile bu balıkların avlanması serbesttir. Sünnet gölünde konaklama ve yeme-içme hizmeti veren bir tesis bulunmaktadır. Göl etrafında; piknik, yürüyüş, koşu ve bisiklet sporu yapabilme imkanı vardır.
Karagöl
Kıbrısçık – Beypazarı yolu üzerinde bulunan Karagöl, oldukça derin bir göldür. Kıbrıscık’a 20 km.dir. Çevresi tamamen ormanlık olan gölde kamp yapılabilir. Yaban ördeklerinin var oluşu nedeniyle avcıların uğrak yeridir..
Akkaya Boğazı
Bolu’nun 10 km. güneyinde, Mudurnu yolu üzerinde bulunan travertenler, Bolu’nun Pamukkalesi olarak görülmeye değer bir güzelliğe sahiptir. Akkayalardan çıkan maden suyu değişik bir tatta ve 20ºc sıcaklığında olup, modern tesislerde şişelenerek tüketime sunulmaktadır.
Bolu Yaylaları
Aladağ Yaylaları
Bolu’nun 25 km. güneyindeki dağ yamaçları üzerinde, orman alanları arasında yer alırlar. Yemyeşil düzlükleri ile piknik için de ideal olan bu yaylalar çevresinde bulunan Orman İşletme Tesisleri, Aladağ İzcilik Kampı ve Göleti ile göz kamaştırıcı güzellikler sergilerler. Kamp imkanlarının da olduğu başlıca yaylalar, Değirmenözü, Sarıalan, Gölcük, Ardıçtepe ve Üstyaka Yaylalarıdır.
At Yaylası
Bolu’nun kuzey yakasındaki dağların arkasında yer alır. Kirazları ile ünlü olan bu yayla etrafında meyve bahçeleri vardır. Her yıl geleneksel kiraz bayramı şenlikleri yapılır.
Gerede Yaylaları
Gerede’nin güneyinde 1200 – 1500 m. yüksekliklerde bulunan bu yaylalar, Haşat, Zorpan ve doğu Köroğlu Dağları üzerinde bulunan Dörtdivan yaylalarıdır.
Kıbrısçık Yaylaları
Köroğlu Dağları’nın güney yamaçlarındaki düzlük alanlarda bulunurlar. Belen, Karaköy, Kökez, Bölücekkaya, Karadoğan ve 1825 m. yükseklikte bulunan Devevira en önemli yaylalardandır.
Mengen Yaylaları
Mengen İlçesi’nin doğusunda yer alan başlıca yaylalar; Sarıklı, Soğucak, Mile, Sepetçiler, Çelebioğlu ve Çiftçatak yaylalarıdır.
Mudurnu Yaylaları
İlçenin kuzeyi ve Abant Gölü güneyinde yer alırlar. Dedeler, Alpağut, Dodurga ve Dağyolu yaylaları en önemlileridir.
Göynük Yaylaları
1000-1500 m. arasında da bir şeritte sıralanan yaylaların en önemlileri Karabey ve Kaşıkçı yaylalarıdır.
Seben Yaylaları
Kiraz Dağı çevresinde toplanmış, ortalama 1400 m. yükseklikte olan bu yaylaların en önemlileri Gerenözü ve Kızık yaylalarıdır.
Kızık Yaylası
Kızık Yaylasının evleri, değişik mimarisiyle dikkati çeker. Bu evler hiç çivi kullanmadan, çam ağaçlarından çatkılı, kenetleme ve birbirine geçme şeklinde yapılmıştır. Yerden yüksekçe yapılmış merdivenler, geniş ocakları ve kendine has eşyaları ile bu evler oldukça değişik özellikler taşırlar.
Bolu Avlanma ve Balık Tutma
Avcılık Ve Olta Balıkçılığı
Bolu’nun dört yanını kuşatan orman tabakası ve zengin bitki örtüsü, beraberinde çok çeşitli av hayvanlarının bulunmasını sağlar. Ormanlık alanlarda, ayı, vaşak, yaban domuzu, geyik, karaca, kurt, sansar, tilki, porsuk, tavşan, kokarca, gelincik, kunduz ve sincap gibi kara hayvanları ile keklik, üveyik, bıldırcın, çil, toy, turna, çulluk, güvercin gibi av kuşları ve atmaca, şahin, kartal gibi yırtıcı kuşlar sıklıkla görülmektedir.
Ayrıca bir çok gölü bünyesinde barındıran Bolu, sportif olta balıkçılığı için ideal bir bölgedir. Abant Gölü, Gölcük, Gölköy Barajı, Yedigöller, Aladağ gölünde bulunan çok lezzetli alabalık, sazan, mercan ve gümüş balıkları olta ile avlanabilmektedir.
Kayak Merkezleri Esentepe
Gerede’nin kuzeyinde 1.300 m. yükseklikte kış sporları ve kayak imkanına sahip üç yıldızlı Esentepe Oteli’nin bulunduğu bir yerdir. Tüm ilçeye hakim mükemmel bir manzaraya sahip olan otelde çim kayağı da yapmak mümkündür. Asırlık çam ağaçlarının bulunduğu Esentepe’ye bu isim bölgenin sürekli esmesi nedeniyle Atatürk tarafından verilmiştir.
Kartalkaya Kayak Merkezi
Kartalkaya kayak merkezi Batı Karadeniz Bölgesi’nde, Bolu il merkezinin 38 km. güneydoğusunda, Köroğlu Dağı turizm alanı içerisinde yer almaktadır. Kayak alanı 1850–2200 m. yükseklik kuşağı üzerinde bulunmaktadır. Yöre, yarı ılıman bir iklime sahiptir. Kartalkaya Kayak Merkezi ve çevresi orman örtüleri ile kaplıdır.
Hakim rüzgâr yönü batı–kuzeybatıdır. Alp kayağı, kayaklı koşu (cross-country) ve tur kayağı için uygun koşullara sahiptir. Yılın 4 ayı (15 Aralık-15 Nisan) kayak yapmak mümkündür. Ortalama 250 cm. kar kalınlığı vardır. Kartalkaya’da, çeşitli aktiviteler sunan 3 adet otel mevcuttur. Kartalkaya’da toplam 28 adet pistin uzunluğu 30 km’yi bulmaktadır. Kartalkaya’daki 3 adet otelin toplam 1760 yatağı, 2 adeti telesiyej, 6 adeti teleski ve 3 adeti de baby-lift olmak üzere toplam 11 adet mekanik tesisi mevcut olup taşıma kapasitesi toplam 7000 kişi/saattir.
Yamaç Paraşütü
Yamaç paraşütü için Abant Dağları’nda çok uygun yerler mevcut olup, yaz aylarında büyük şehirlerden bu sporu yapmak isteyenler için Abant’a turlar düzenlenmektedir.
Bolu Milli Parkları
Batı Karadeniz Bölgesi’nde Bolu’nun 42 km. kuzeyinde Zonguldak’ın güneyinde yer alan Milli Parka Ankara–İstanbul karayolunun 152. km’sindeki Yeniçağa ve 190. km’sindeki Bolu’dan kuzeye ayrılan yollarla ulaşılır. Kışın Bolu–Yedigöller güzergâhı (karla) kapalı olduğundan ulaşım sadece Yeniçağa–Mengen–Yazıcık üzerinden yapılır. 2019 hektar büyüklüğündeki Yedigöller Havzası, 1965 yılında milli park olarak korumaya alınmıştır. Havza kayan kütlelerin vadilerin önlerini kapatması sonucu oluşan, yüzeysel ve yeraltı akışlarıyla birbirine bağlı, kuzeyden güneye 1500 m. mesafede sıralanmış 7 gölden oluşmuştur. Milli park içindeki “Köyyeri” mevkiinde yeni Bizans dönemine ait bulunan kalıntılardan, eski dönemlerde bölgenin bir yerleşim yeri olduğu anlaşılmaktadır.
Milli park bünyesinde Büyükgöl, Seringöl, Deringöl, Nazlıgöl, Küçükgöl, İncegöl ve Sazlıgöl olarak 7 göl vardır. Bu göller aralarında 100 m. yükselti farkı bulunan iki plato üzerindedir. Ortalama 780 m. yükseklikte olan platodaki göllerin en büyüğü Büyükgöl’dür. En derin yeri ise 15 m’dir. Büyükgöl’ün güneydoğusundaki Deringöl, 20 m. uzunluğundaki akan bölümü ile Büyükgöl’e bağlıdır. Büyükgöl, Yedigöller’de canlı alabalık yetiştirilmesi için damızlık amaçlı kullanılmaktadır. Ülkemizde ilk alabalık üretme istasyonu 1969 yılında burada kurulmuştur. Büyükgöl’ün kuzeyinde ise Seringöl bulunmaktadır. Diğer platodan 100 m. yükseklikteki platonun en geniş gölü Nazlıgöl’dür. Dibinden sızdırdığı bol miktardaki su, gölün kuzeydoğusunda yüzeye çıkarak bir şelalenin oluşmasına sebep olduğundan “Şelale Gölü” adı da verilir. Aynı platoda Sazlıgöl, İncegöl ve Küçükgöl bulunur. Kuzeyden güneye doğru alçalma gösteren bölgede, en yüksek yer 1488 m. ile Eğrikiriş Tepesi, en alçak yer ise 465 m. ile Kirazçatı’dır.
Yedigöller Milli Parkı bilimsel inceleme ve araştırmalar için de kuvvetli bir altyapıya sahiptir. Çok sayıda bitki türünü içeren milli park, yurdumuzun en güzel, karışık doğal ormanlarına sahiptir. Başlıca ağaç türleri olan kayın, gürgen, meşe, kızılağaç, akçaağaç, karaağaç, titrek kavak, sarı ve kara çam, köknar, fındık, ıhlamur ve dişbudak ağaçları yüksek boylu ve düzgün gövdelidir. Porsuk gibi nesli azalmakta olan bitki türleri de mevcuttur. Yaban hayvanlarından ayı, domuz, kurt, tilki, sansar, sincap, geyik, karaca ve tavşan ile kuşlardan yabani ördek, yabani güvercin ve keklik vardır. Milli Park sahasında 100’ün üzerinde kuş türü tespit edilmiştir. Bu özellikleriyle Yedigöller Milli Parkı tam bir doğa cenneti durumundadır. Her yıl mayıs-eylül dönemlerinde Büyükgöl ve Deringöl’de ücret karşılığı sportif olta balıkçılığı yapılabilmektedir.
Göllerde göl alası ve gökkuşağı alabalığı vardır. Yedigöller Milli Parkı içerisindeki “Kapankaya Manzara Seyir Yeri”ne çıkılarak gölleri ve eşsiz peyzaj güzelliklerini görmek mümkündür. Bu güzergâh üzerinde bir de anıt ağaç bulunmaktadır. Ayrıca, milli park içindeki geyik üretme istasyonu ziyaret edilebilir. Sessiz ve sakin bünyesi, güzel manzaraları, değişik arazi şekilleri, yürüyüş yolları, şelaleleri, çeşitli cinste bitki ve ağaçlarla süslü yamaçlarıyla piknik, dinlenme, fotoğraf çekme, spor yapma ve kamp kurma gibi rekreatif faaliyetler yapılırken konaklama ihtiyacı Orman Bakanlığı’na ait 40 yatak kapasiteli bungalov evlerde sağlanabilir. Ayrıca, 1 hektarlık alanda çadırla veya karavanla konaklama da yapılabilir. Deringöl yanında bulunan balık üretme istasyonundan ücret karşılığı canlı alabalık alınabilir. Ziyaretçilere yıllık ortalama 40.000 adet balık satışı yapılmaktadır. Parkın ziyarete en uygun zamanı nisan-kasım ayları arasıdır.
Abant Gölü ve Yedigöller gibi doğanın en güzel parçalarına ev sahipliği yapan, en büyük özlemlerimizden olan yeşilliklerin içinde efsanevi güzellikte bir şehir olan Bolu, doğal güzellikleri yetmezmiş gibi yemekleriyle de iddiasını konuşturuyor. Hatta öyle ki yemek konusunda okul okumuş bir şehir desek yanlış olmaz.
Mengen Aşçılık Okulu ve her yıl düzenlenen Uluslararası Mengen Aşçılık ve Turizm Festivali ile adını tüm dünyaya duyuran bu efsane şehrin yemekleri anlat anlat bitmez ama bir yerden başlamak lazım dedik, sizler için en bilinenleri sıraladık.
Bolu’da yaşayanların akşam menülerinde hazır edecekleri, Bolu’dan ayrı düşenlerin memleket kokusu duyacakları, hiç görmemiş olanların ise bir an önce gidip yemek isteyecekleri bu lezzetler, başka yerde denenmeyecek kadar özel.
Bolu’ya gitmeye karar verirseniz dönerken sevdiklerinize Bolu çikolatası, tereyağı ve saray helvası getirmeyi unutmayın.
Çorbalarla başlayalım: Ovmaç çorbası
Oğmaç olarak da bilinen bu çorba, Bolu’nun en nefislerinden. Soğan, kıyma, salça ile lezzetlendirilen ve üzerine avuç içinde ovulan un ile yumurta karışımının eklendiği çorba, tek başına ana yemeklerle kapışır güçte. Soğuk kış günlerinde misler gibi içilir.
Seveni çok: Yayla çorbası
Yayla çorbasını seviyorsunuz, biliyoruz. Peki, Bolu’da denemiş miydiniz? Yoğurdun şahaneliğine şahanelik katan pirinçlerle bir araya geldiği bu enfes çorba, nohutlarla da buluşunca Bolu’ya gitme sebebiniz olur.
Kebap cenneti: Abant kebabı
“Kebabın her türlüsünü severim, her türlüsünü denemek isterim.” diyenler Bolu’ya doğru yola koyulun. Bu şehirde çeşit çeşit kebap var. Mesela, közlenmiş bütün bir patlıcanın içine soğan, mantar, domates, biber ve kuzu eti doldurulmasıyla yapılan Abant kebabı. Üzerine rendelenmiş kaşar mı demiştiniz? O da var elbette.
Çok var demiştik: Kartalkaya kebabı
“Patlıcan sevmiyorum ki ben, Abant kebabı yiyemem.” deseniz de Bolu, sizi mide gurultularınızla baş başa bırakmaz. Yumuşacık kuzu etlerini soteler; havuç, kabak, arpacık soğan ve çeşniyle karıştırır. Servisini de volovan içinde yapar. Gittiğine bir kez daha sevinirsin.
Bitmedi: Yedigöller kebabı
Et yemeye doyamayanların da cenneti olan Bolu’da hem tavuk eti hem de kuzu etinin bir arada olduğu enfes bir kebaba ne dersiniz? Üstelik tavada kızartılan ve et suyuyla ıslatılan ekmek, süzme yoğurtla hazırlanan sos da var. Üzerine de ızgara domates ve biberler yerleştirilip tereyağı dökülünce değmeyin keyfimize.
Böyle pilav görülmedi: Mengen pilavı
Bütün bildiklerinizi unutun. Bu pilav, bambaşka bir pilav. İçinde ceviz var, kuzu eti var, mantar var, domates var, dereotu var. Daha ne olsun dediğinizi duyar gibiyiz ve biz de sizle aynı fikirdeyiz. Yanına mis gibi bir ayranla Mengen pilavı, tek başına damaklara ziyafet, midelere şölen yaşatır.
Köftesiz olmaz: Bolu köftesi
Neredeyse her şehrin kendine özgü bir köftesi var. Ama Bolu’nunki ona eşlik eden lezzetlerle daha bir zengin. Yassı köfteler yanlarında patates ve soğanla hazırlanan sote, domates ve biberle sofralara çıkıyor. Doyuruculukta diğer köfteleri geride bırakan bir lezzet oluyor.
Tatlı mı tatlı: Kabaklı gözleme
Bolu’da gözlemeler de sıradanlıktan çok uzak. Bal kabağı ve şeker ile hazırlanan ve sacda pişirilen gözlemeler, kaymakla buluşunca tadına doyum olmuyor. Hal böyle olunca bir tane yemek de yetmiyor. Bu lezzete doyan henüz görülmedi.
Tek atımda bitirirsin: Bolubeyi tatlısı
Ekler hamuruna benzer bir hamurla yapılan, ortası bol pasta kreması ve Mudurnu saray helvası ile doldurulan bu tatlı, üzerine çikolata gezdirildiğinde muhteşem bir tat oluyor. Bize de Bolu’ya gidip bol bol yemek düşüyor.
Sultanlara layık: Saray helvası
Bolu mutfağının zenginliklerinden biri de saray helvası. Artık her yerde bulabileceğiniz ama hiçbiri Bolu’da yapılan kadar nefis olmayacak bu helvayı üzerinde bolca Antep fıstığı ile yemek gibisi yok. Gitmişken sevdiklerinize paket paket getirirseniz sizden iyisi olmaz, bizden söylemesi.
Dolmanın sıra dışı hali: Kaldırık dolması
Herkes dolma sever ama Bolu’nun bu enfes dolmasını deneyen herkes sadece dolma sevmekle kalmaz, kaldırık dolmasına aşık olur. Kaldırık yapraklarının mısır unlu bir karışım ile doldurulmasıyla hazırlanan yemek, sarımsaklı yoğurtla yendiğinde lezzetini en az ikiye katlar.
Sütün sevdalısı: Keş
Süzülüp iyice katılaştırılan yoğurttan elde edilen, ardından kurutularak kullanılan bir katık olan keş, sert bir çökelek gibidir. Tuzlu nefis tadıyla size bildiğiniz tüm peynirleri unutturur. Rendelenerek çeşitli yemeklerle birlikte tüketilebilir.
Mengen’den armağan: Kedi batmaz
Menden mutfağından çıkan ve hepimizin evlerine girebilecek bir lezzet olan kedi batmaz için Bolu’ya gitmenize çok da gerek yok. Kaynar suya mısır unu koyup pişene kadar pekmedikten sonra bir kaşık yardımıyla lokmalar şekilde tabağa alıp üzerine tereyağı, ceviz, pekmez ve şeker ilave ederek afiyetle yiyebilirsiniz. Tuzlu sevenlerse tereyağının ardından ceviz ve keş kullanabilir. Kaşık kaşık yenir, nasıl bittiğine akıl sır erdirilemez. Öyle güzeldir.
Doyuruculukta son nokta: Paşa pilavı
Haşlanmış ve soyulmuş patatesler doğranır, üzerine haşlanmış yumurtalar ve soğan eklenir. Maydanoz, kırmızı pul biber, yağ, limon, karabiber konur. Afiyetle yenir. Bolu’ya bir kez daha içten bir teşekkür etmek şart olur.
Kaynak: https://yemek.com/bolu-yemekleri/
Bolu İli Tarihi
Bolu’da bilinen en eski uygarlık Hititler’dir. Bolu, Hititlerden sonra sırasıyla Frigler, Persler derken Makedonya kralı Büyük İskender topraklarına dahil oldu. Ardından Bitinya, Roma imparatorluğu ve ardından da Malazgirt zaferi sayesinde 1080’li yıllarda Türkmenler Bolu’ya yerleşmişlerdir. Sonraki zamanlarda Osmanlı Devleti hakimiyetine girmiştir.
M.Ö. 1200’lü yıllarda bütün Hitit toprakları gibi Bolu da Friglerin elindeydi. M.Ö. 6. asırda Persler bölgeye hakim oldular. M.Ö. 336’da Büyük İskender Persleri yenerek Anadolu’nun bir çok yeri gibi Bolu’yu da ele geçirdi. Büyük İskender’in ölümü üzerine Makedonya yıkılınca Bolu bölgesinde Bitinya Krallığı kuruldu. Yazılı belgeler, o dönemlerden kalan arkeolojik eserler ve tarih kaynaklarına göre, Trak göçleri sonunda Sakarya ve Filyos Nehrinin yayı içine yerleşen halk “Bithyn” ismi ile anılıyordu. Bu yüzden Bolu’nun da içinde bulunduğu Kuzeybatı Anadolu’ya “Bithynia” denilmiştir. Bithynler tarafından Salonia Campus denilen Bolu Ovası ve çevresinin adı Romalılar tarafından “Claudio Polis” olarak değiştirilmiştir.
Bolu isminin de “Polis”ten geldiği sanılmaktadır. Üç tepe üzerinde kurulmuş olan şehir içte ve dışta surlara sahipti. Şehrin kuzeyinde Halı Hisarı bölgesinde bu surların kalıntıları görülebilmektedir. 1071 Malazgirt zaferinden sonra batıya yayılan Türkmenler 3 yıl sonra Bolu’ya yerleştiler. Selçuklu Devleti’nin komutanları Artuk, Tutuk, Danişmend, Karateki ve Saltuk Beyler Süleyman Şah’ın emrinde İstanbul sınırına dayandılar. Bu akınlar sırasında Bolu, Horasanlı Aslahaddin tarafından fethedilmiştir.
Bolu Yöresine Osmanlı akını ilk kez Osman Gazi tarafından başlatılmıştır. Bolu yöresinin tümüyle fethedilmesi ise Orhan Gazi döneminin ilk yıllarına (1324 – 1326) rastlar. Bir başka rivayete göre Osmanlılar zamanında bölgede, bol olarak Uluğ – Alim olması nedeniyle önceleri “Bol Uluğ”, zamanla yöre “BOLU” olarak isimlendirilmiştir. Yıldırım Beyazid’in ölümü ile başlayan şehzadeler savaşına Bolu, birçok kez sahne oldu. Bolu, Ankara Savaşı sonrası Timur’un talan ettiği bölgelerin dışında kaldığı gibi, bu tehlike bitinceye kadar, Osmanlı Devleti’nin 2. kurucusu sayılan Çelebi Mehmet’i de Kızık Yaylasında barındıran belde olmuştur. Çelebi Mehmet’in Osmanlı Devleti’nin birliğini sağlamasından sonra ise Bolu, düzenli bir yönetime kavuştu.
1324 – 1692 yılları arasında Bolu, 36 kazası olan bir sancak beyliği idi. XVI. Yüzyılda Bolu, ikinci derece Şehzade sancaklarından biri oldu. 2. Bayezit döneminde Şehzade Süleyman (Kanuni) buraya atandı. 1683-1792 yılları arasında Bolu, Voyvodalıkla yönetildi. II. Mahmut zamanında ise Mutasarrıflığa dönüştürüldü. (1811) Tanzimat sonrası Bolu; Kastamonu eyaletine bağlandı (1864). 1909 yılında ise tekrar Mutasarrıflığa dönüştürüldü.
Mondros Mütarekesi’nin yürürlüğe girmesi ve İzmir’in işgal edilmesinin ardından Bolu yöresinde ilk Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Gerede’de örgütlendi. Bolu 1. Dünya Savaşı’nda ve sonrasında düşman işgaline uğramadı fakat maddi zarar gördü. Mustafa Kemal Paşa önderliğinde yapılan milli mücadele dönemlerinin sonunda Bolu, 10 Ekim 1923’de Mutasarrıflık devrini tamamladı ve vilayet haline getirildi.
Atatürk’ün Bolu’ya Gelişi
Atatürk’ün Bolu’ya geliş tarihi olan 17 Temmuz 1934 yılından beri her yıl aynı gün düzenlenmektedir. Atatürk’ün Bolu’ya gelişi, çeşitli sanatsal, kültürel ve sportif etkinliklerle kutlanmaktadır. Bolu – Mustafa Kemal Paşa ilişkileri, Erzurum Kongresi sırasında başladı. 23 Temmuz 1919’da Erzurum’da, 4 Eylül 1919’da Sivas’taki milli kongreler, bunlara ait metinler, telgraf yolu ile Bolu Mutasarrıflığı’na ulaştırıldı.
Hey’et-i Temsiliye Başkanı olarak, Sivas’tan bir çok talimat, Mutasarrıf Ali Haydar Bey’e, Müdafaa-ı Hukuk Cemiyeti’ne iletilmiştir. Damat Ferit Paşa Hükümeti ile bağlantının kesilmesi de M. Kemal Paşa’nın isteği üzerine gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, Dertli Gazetesi ve asayişle ilgili dilekler de Sivas’ta M. Kemal Paşa’ya duyurulmuştur. Bolu ile Adapazarı arasındaki Akyazı’da meydana gelen başkaldırma esnasında; İzmit, Adapazarı, Düzce ve Bolu yöneticilerinin sık sık dikkati çekilmiştir. Mutasarrıf Ali Haydar – M. Kemal Paşa görüşmeleri de, 1920 yılı içinde devam etmiştir. Sonraki Mutasarrıf Halil Bey de Bolu – Ankara ilişkilerini titizlikle ve zaman kaybetmeksizin devam ettirmiştir. 1921 – 1922 yılında, Bolu – M. Kemal teması yine tel görüşmeleri yolu ile sürdürülmüştür. Türkoğlu Gazetesi’nde yer alan bu haberler şöyledir:
“Gazilik ve mareşallik ünvan ve rutbelerinin tevcihi üzerine, Bolu Gençler Birliği Riyaseti tarafından Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine hitaben çekilen tebrik telgrafnamesine cevaben Müşarünileyh Hazretleri tarafından şeref-varit telgrafname sureti ber-vech-i zır derc-i sütun mefaharet olunur:
Bolu Gençler Birliği Riyasetine,
Tebriklerinize samimane teşekkür ederim.
28.09.1921
T.B.M.M. Reisi ve Başkumandan M. Kemal
Köroğlu Destanı
Destan Kahramanı ve halk ozanı. Asıl adı Ali Ruşen’dir. Çok çeşitli “rivayetleri” bulunmakla birlikte, yaşamı üstüne kesin bir bilgi yoktur. Ancak, 1579-1581 yıllarında Anadolu Beylerbeyi’ne, Köroğlu’nun yakalanması için hükümler yazılması ve aynı yıllarda Bolu Beyi’ne başkaldırması, destan kahramanının varlığı üstüne ipuçları vermektedir. Ozan Köroğlu’nun koçaklamaları, güzellemeleri halk şiirinde önemli bir yer tutar. Ünlü bir destana konu olmuş bir halk kahramanıdır. Bu isimde XVI. yüzyılda yaşamış bir halk şairi de vardır. Ama tarihî kişiliği bilinemeyen, asıl Köroğlu, XVII. yüzyılda Bolu havalisinde yaşamış, sonradan ünü bütün Anadolu’ya yayılmıştır. Babası da Bolu beyi tarafından gözlerine mil çektirilerek cezalandırıldığı için Köroğlu diye tanınmıştır. Zulme karşı ayaklanarak halkın hakkını koruması, onu destansı bir kahraman haline getirir.
XVII. yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu tarihinde merkeze bağlı olmayan teşkilâtın iyice meydana çıktığı, buna karşılık, saraya bağlı, sadrâzama bağlı beylerin, valilerin de yer yer başlarına buyruk olarak halka zulmedebildikleri bir devirdir.
İşte böyle bir devirde Bolu Beyi Süleyman Bey, kendisine bunca yıl hizmet etmiş seyislerinden birine fena halde kızarak gözlerine mil çekilmesini emretmişti. Bolu Bey’i son derece katı yürekli, zalim bir adamdı. Her ne kadar kendisini sevenler araya girdilerse de dediğinden dönmedi. Buyruğunu vaktinde yerine getirmemiş olan zavallı seyisin gözleri kör edildi ve sıska bir ata bindirilerek kaleden dışarı atıldı.
Yaralı seyis at sırtında yolda kalınca sesini çok iyi tanıyan atının kulağına eğildi ve:
– Dünya bana zindan oldu, beni köyüme götür… dedi.
Az gittiler, uz gittiler, dere tepe düz gittiler, sonunda seyisin köyüne vardılar. Uzaktan at sırtında yığılı babacığının geldiğini gören on beş yaşındaki oğlu, ermiş yetmiş bir insan gibi onun ıstırabını anladı, koşup attan indirdi, anasının yanına getirdi. Seyis olanları “Hal ve keyfiyet böyle böyle” diye bir bir anlattı, oğulcuğundan öcünün alınmasını vasiyet ederek oracıkta ruhunu teslim etti. Köroğlu, on beş yaşında ata bindi. Babasına verilen kır at canlandı, sıskalığı gitti, şahbaz bir hayvan oldu. Köroğlu, atına atladığı gibi dağlara çıktı. Kılıç kuşandı. Babasının intikamını almak üzere ant içti. Yolda rastladığı bir çobanın sazını alarak terkisine asmıştı. Kime rastlasa hayvanını durdurur, sazını eline alır, tıngırdatarak Bolu Beyinin zulmünü anlatırdı. Her yerde aradığı bu zâlim adama günün birinde rastlayacağını biliyordu. Giderek hayvanı rüzgâr kesildi. Nerede bir yolsuzluk olsa köylü Köroğlu’na haber salardı. O da gelir, ortalığı düzene kordu.
Bir gün Çamlıbel’de konaklamıştı. Bir kervancının, yolcularından bir genç adamı soyup döverek uçuruma attığını gördü. Bir kılıçta kervancının başını uçurdu. Öteki adamlar kendisine hayır dua ettiler. Uçurumdan çıkardığı genç yolcu ise:
“Hayatımı kurtardın, gayri ben senin kulun kölenim” dedi. Köroğlu onun adının Ayvaz olduğunu, kervanın da Bolu, Beyine yük götürdüğünü öğrenince Ayvaz’ı yanına aldı. Beraber yola çıktılar.
Bir Köroğlu, bir Ayvaz, etrafı kasıp kavuran, fakir köylüyü haraca kesen zâlim Bolu Bey’ini bulmaya çıktılar. Şehre yaklaştıkları sırada bir kale vardı. Sabahın bir vaktinde kale mazgallarından hazin bir şarkı duydular. Bu şarkıyla bir genç kız kendisinin Bolu Beyi’nin kızı olduğunu, babasının sırf kimseyi sevmesin diye kendisini oraya kapadığını göz yaşları içinde anlatıyordu. Köroğlu sazı eline aldı, kıza sabırlı olmasını, dönüşte kendisini kurtaracağını söyledi. Bolu’ya vardıklarında büyük bir alana halk toplanmıştı. Şenlikler yapılıyordu. Köroğlu elbise değiştirerek pehlivanlar arasına katıldı. Bir bir hepsini alt etti. Sonunda Bolu Bey’i huzuruna çağırttı onu ve:
– Bre pehlivan, sen kimsin? Seni muhafızlarıma bey yaptım…dedi. Köroğlu da: “İşte ben o gözlerini kör ettirdiğin seyisin oğluyum” diyerek kılıcını çaldığı gibi herkesin dehşet dolu bakışları önünde Bolu beyinin kellesini uçurdu ve halkı bir zâlimden kurtardı. Ondan sonra hemen Ayvaz’ı gönderip kaleden Beyin kızını getirdi. Allah’ın emri, Peygamber’in kavliyle kendine nikâhladı. O tarihten sonra Bolu Bey’i olarak halka adaletle muamele etti. Onun şu sözleri yüzyıllar boyu dilden dile dolaşmıştır:
Köroğlu Türküsü
Bizden selâm olsun Bolu Beyi’ne
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
Ok gıcırtısından, kalkan sesinden
Dağlar sada verip seslenmelidir
Düşman geldi tabur tabur dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı
Tüfek icat oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır.
Benden selam olsun Bolu Beyine
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
At kişnemesinden kargı sesinden
Dağlar seda verip seslenmelidir
Düşman geldi tabur tabur dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı
Tüfek icad oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır
Köroğlu düşer mi eski şanından
Ayırır çoğunu er meydanından
Kırat köpüğünden düşman kanından
Çevre dolup şalvar ıslanmalıdır
Bolu İlinin Adı Nereden Gelmiştir?
Önceleri Bithynion Romalılar döneminde ise Claudiopolis adı verildi. Türkler burayı alınca Claudiopolis sözcüğünü kısaltıp sadece polis dediler. Daha sonra bu da halk dilinde değişerek Bolu oldu.
• Dörtdivan
• Gerede
• Göynük
• Kıbrıscık
• Mengen
• Merkez
• Mudurnu
• Seben
• Yeniçağa
Bolu’nun ekonomisi tarım ve ormancılığa dayanır. Fakat son senelerde sanayi ve turizm sektörü de oldukça gelişmiştir. Toplam brüt gelirin % 40’ı tarımdan elde edilir. Faal nüfusun % 80’i tarımla iştigal eder. Gelirin % 10’u ormancılıktan elde edilir.
Tarım: Bolu bir tarım bölgesidir ve en mühim özelliği her çeşit ürünün yetişebilmesidir. Tahıl, tarım ürünlerinin başında gelir. Başlıca yetişen ürünler buğday, arpa, çavdar, fasülye, tütün, şekerpancarı, patates, pirinç ve fındıktır. Sebze ve meyve bakımından zengindir. Amasya tipi “starkink” elması, armut, kestane, üzüm (etli beyaz, kadın parmak, narince, çavuş) ve diğer meyveler bolca yetişir. Türkiye fındık üretiminde Bolu üçüncü sıradadır.
Hayvancılık: Çayır ve mer’aların çokluğu sebebiyle hayvancılık gelişmiştir. Koyun, sığır ve keçi beslenmektedir. Arıcılık da gelişmiştir. Balı ve arı sütü meşhurdur. Göllerde genelde sazan, alakbalık, karabalık, yayın ve turna balığı üretilir.
Ormancılık: Bolu ilinin yarısından biraz fazlası ormanla kaplıdır. Türkiye’nin orman varlığının % 3’ü Bolu’dadır. Bolu ormanları ağaç bakımından çeşitli olduğu gibi, verim ve kalite bakımından da çok üstündür. Senede 850 bin metreküp inşaat odunu, 10.000 m3 yonga odunu ve 400 bin ster yakacak odunu istihsal edilir. Bolu’da ve Düzce’de kereste ve mobilya fabrikaları vardır.
Madenler: Bolu ilinin yeraltı serveti de oldukça zengindir. Linyit, mermer, alçıtaşı, demir, manganez, antimon, amyant ve kurşun yatakları vardır. Bunlardan yalnız linyit ve mermer çıkarılmaktadır. Mengen, Seben, Düzce ve Göynük’ten senede 120.000 tona yakın linyit istihsal edilir. Bolu-Mengen yolu üzerindeki linyitin kalitesi yüksektir. Seben’in Hıdırlar köyü ile Göynük ve Mudurnu’da mermer ocakları vardır. Mudurnu civarında civaya ve Mercimek Dağı ile Karadere arasında altına rastlanmıştır. Fakat rezervleri henüz tespit edilememiştir.
Sanayi: Bolu’da sanayi son 15 sene içinde oldukça gelişmiştir. Bu hızla tırmanırsa yakın bir gelecekte bolu bir sanayi merkezi olmaya namzettir. Sanayi iş yerlerinin mühim kısmı orman ürünleri ile ilgilidir. Başlıcaları; Karacasu Devlet Orman Kereste Fabrikası, Düzce Sümerbank Sun’i Tahta Fabrikası, (Gentaş) Mengen Ahşap Yapı Malzemeleri ve çeşitli mobilya fabrikaları tarım araçları ile ilgili fabrikalar, Düzce Ambalaj Fabrikası, Çimento Fabrikası, Arçelik Termosifon Fabrikası, Ardem Ocak ve Fırın fabrikası, Gerede Çelik Konstrüksiyon Fabrikası, Kilit ve Yedek Parça Fabrikası, Çelik Pano ve Radyatör Fabrikası, dokuma, makina ve gıda işletmeleri dokuma atelyeleri ve orman ürünleri ile ilgili küçük işletmeler. Av tüfeği, deri işleme, karoseri atölyeleridir.
Ulaşım: Bolu’da havaalanı ve demiryolu yoktur. Karadeniz’de 33 kilometrelik bir kıyı şeridi olmasına rağmen büyük gemilerin yanaşmalarına müsait limanı yoktur. Fakat İstanbul’u Ankara’ya bağlayan E-5 karayolu Düzce-Bolu-Gerede üzerinden geçer ve E-5 karayolunun 120 kilometresi bu il sınırlarındadır. E-5 karayolu ile her tarafa bağlanır. Yolsuz köy hemen hemen yoktur. Hergün en az beş bin vasıta Bolu’dan transit geçmektedir.
Kaynak: http://www.cografya.gen.tr/tr/bolu/ekonomi.html
Bolu Kültür ve Dil
İlimizde konuşma ve yazı dili sade bir ifade tarzıyla Türkçe’dir.Ağız ve şive olarak belirgin şekliyle: niçun gelmeyan, napıyen,oluncası,gelincesi,nem ben,bilmeyonku gibi örneklendirilebilir.Gün,hafta ve ay adları resmi takvimimizde olduğu gibi kullanılmaktadır. Sadece pazar günü “kapalı pazar veya dernek” pazartesi “Bolu pazarı” günüdür.
Bolu Edebiyatı
Anadolu’da bir çok yerde makamı olduğu bilinen YUNUS EMRE’nin ilahileri ve şiirleri Bolu ve çevresinden derlenen çok sayıdaki cönklerde görülmektedir. Hatta Yunusun ilahileri ile düğün törenlerinde gelin ve damat yeni bir kumaş üzerinden birkaç kez yürütülür.Mengen ilçemizin Gökçesu nahiyesinde Yunuslar Köyü ve Yunus mezarı diye ziyaret edilen bir yer vardır. Kemal Ümmi XV. Yy.da yaşamış mutasavvıf şairdir.Her yıl ,ömrünün önemli bir bölümünü geçirmiş olduğu Bolu’nun Sazak bölgesindeki Tekke Köyünde adına geleneksel anma günü düzenlenmektedir. XVI.yy sonlarında yaşadığı bilinen destan kahramanımız Köroğlu Bolu deyince akla gelen isimlerden biridir. Ayrıca kılıç kalkan ile oynanan Köroğlu oyunu mevcuttur.İl merkezinde Belediye meydanında bulunan Köroğlu heykeli dikkat çekicidir. 1772 yılında Yeniçağ Şahnalar köyünde doğan asıl adı İbrahim olan Aşık Dertli 1845 yılında Ankara’da vefat etmiştir.Şair Dertli’nin anıt mezarı Bolu Gerede karayolu üzerinde Şahnalar köyünde bulunmaktadır. Her yıl anma günü düzenlenmektedir.Geredeli Figani,Mudurnulu Yağcı Emin çıraklarıdır.
Bolu Anlatmaları
Geredeli Aşık Figani Nasihat Destanı
Erenler pendini guşeyle cana
A akil doğru sözü arar demişler
“Men aref” bağını kıldınsa me’va
Senin içün her dem bahar demişler
Şu kahpe felekten murat alınmaz
Yalancı dünyada ebet kalınmaz
Malı olmıyanın dostu bulunmaz
Çaylar denizlere akar demişler
Çok zaman gün bulut içinde kalmaz.
Derler bunalıp da hiç adam olmaz
Altun yere düşmeyince pul olmaz
Er düştüğü yerden kalkar demişler
Figani pendimi yabana atma
Rey senin ister tut,istersen tutma
Eğer arif isen sözü uzatma
Südsüz inek durmaz malar demişler
Bilinen en yaygın Köroğlu efsanesi,destanı,türküsü,oyunudur.Ayrıca Akşemseddin Hz.’lerinin, Mudurnu’da mezarı bulunan Şeyh’ül İmran, Karaarslan,Ümmi Kemal gibi zatların kerametlerine dair anlatımlar da mevcuttur.
Bolu Manileri
İşte geldim büklüm büklüm
Sırtımdaki davul yüküm
İşte geldim hanenize
Selam verdim cümlenize
**************************************
İncirim var ezilecek
Tülbentlerde süzülecek
Çok bekletme benim ağam
Mahallem var gezilecek
**************************************
Çeşme önünde yarim
Boduçmu dolduruyon
Söz verdin de gelmedin
Çocuk mu kandırıyon
**************************************
Fındık toplayan gelin
Fındık dalda kalmasın
Eğil bir yol öpeyim
Ahdım yerde kalmasın
Bolu Kalıplaşmış Sözler
- Acıtma arsız edersin,acıktırma hırsız edersin
- Ağızdan burun yakın,kardaştan karın yakın
- Ağzı eğri olsa da,zengin karısı söylesin
- Allah dört gözden ayırmasın
- Allah kötüler bahtı versin
- Bolu’lunun taşınca ayranı,tanımaz bayramı
- Burası Bolu, öyne de olu, böyne de olu
- Çok endeleyen ya kele, ya köre
- Dilmi güzel, dilber mi güzel
- Ekmek elin, su gölün, odun abant’ın
- Engelsiz döngel yenmiyor
- Evin geniş olacağına elin geniş olsun
- Fukaranın döngeli köhnümez
- Kırk gün kıran olmuş, gene de eceli gelen ölmüş
- Sevip dostuna, boşanıp kocana varma
- Uşağın hoşafta hakkı olmaz
- Yük altındaki eşek anırmaz
- Allah göynünün muradını versin
Bolu Hayatın Dönüm Noktaları
Doğum gelenekleri denildiğinde ilk olarak hamile kadının yerine getirmesi gereken sorumlulukları göz önünde tutulmalıdır.Yöremizde bu inanışlar şöyle belirlenmiştir. Hamile kadın,sahibinin haberi olmadan başkasının malına el süremez,aksi halde doğacak çocuk haramzade olacaktır.Tüylü nesnelere bakılırsa çocuğun tüylü olacaktır.Ela gözlü evlat isteyen anne aya bakar.Hamile kadın manda kaymağı yemez,yerse vakitsiz doğar.Çocuğun adı doğduğu gün konur.Loğusa yatağı yedi gün bekletilir.Çocuk kırk günlük olunca annesi ve akrabaları ile hamama götürülür.Bebek kırklanırken annesine gösterilmez. Eğer görürse anneyi korku basar ve hastalanır.Bebek kırklanırken suyun içine güzel olması için altın atılır.çocuğun çabuk yürümesi için bir Cuma günü iki ayağı ip ile bağlanır ve camiye götürülür.Camiden ilk çıkan erkeğe bu ip kestirilir buna köstek kesme denilir.
Kız ve erkek çocuğun kundak giysileri doğumdan önce hazırlandığı için farklılık gözetilmez.Ancak kız çocukları için pembe,erkek çocuklar için mavi renkli giysiler tercih edilmektedir.Doğum yapan anneye bebek görmeye gidilmektedir.Akrabalar,komşular bebek görmeye hediyeleri ile birlikte giderler ve orada misafirlere loğusa şerbeti ikram edilir. Loğusa şerbeti “Nöbet şekeri” adı verilen kırmızı renkli şekerin suda eritilmesi ile yapılmaktadır.Halk arasında “Kırk basması,Al basması” denilen inanış gereği loğusa kırk gün odasında yalnız bırakılmaz .Çocuğun ilk çıkan dişini gören hediye alır. Bebek görmeye gidenin giysisinden bir parça iplik koparılır kundağa koyulur. Evlenme geleneklerinde eskilerin büyük ölçüde terk edildiği görülmektedir. Nadiren kaçarak evlenme,içgüveysi,başlık parası yerine süt hakkı,kına gecesi kız ağlatma,resmi nikah ve imam nikahı,sağdıç ve yenge,çeyiz serme,urba görme,nişan ve düğün günümüzde devam eden geleneklerdir. Sünnet ve ölüm gelenekleri dinsel törenlerle yerine getirilmektedir.Ancak sünnet ve düğünde bazı aileler davul dövdürür, köçek oynatır.
Bolu Bayramları, Törenleri ve Kutlamaları
Dini bayramımız olan Kurban bayramı dini vecibelere göre kutlanmaktadır.Ramazan bayramına üç ay kala her evde hareket başlar.Dileyen üç ay orucuna başlar veya üç gün oruç tutar.Şaban ayının on beşinden sonra temizlik başlar.Camlar silinir,çamaşırlar yıkanır.Ramazana hazırlanırken komşu bayanlar toplanıp yufka açarlar. Ramazanda Kuran okunur,mukabeleye gidilir, her evde öncelikle fakir ve dul olanlar iftar yemeğine alınır, muhtaçlara yardım edilir. Ramazanın simgesi haline gelmiş iftar topu, sahurda çalınan davul olduğu gibi birde Ramazan pidesi vardır.İftardan önce kahvaltılık çıkartılır,çorba,pilav,dolma,et yemeği,komposto, tatlı, salata yapılır.Çok eskilerde Ramazan ayında Karagöz oynatıldığı, dışarıdan gelen cambaz ve kuklaların çok rağbet gördüğü anlatılmaktadır.Kandillerde hamurdan lokma dağıtılır.Sahurda keşli cevizli makarna yenilmektedir.
Bolu İnanışlar
Cuma günü öküz koşulmaz, ev işi yapılmaz. Salı günü yeni bir elişine başlanılmaz,Salı sallanır. Ayın başında ekin ekilmez. Kadın hasta olduğunda sandığına açmaz, turşuya el değmez, turşu bozulur.Kırkı çıkmamış bebeği görmeye gitmez, bebek sarılık olur. İki bayram arası düğün olmaz. Güneş tutulurken namaz kılınır, ay tutulurken silah atılır. Kara kedi uğursuzluk sayılır. Köpek uluması hayra yorulmaz. Baykuşun bir evin bacasına konması ve ötmesi o evden ölü çıkacağına delalettir. Kazak başlarken lastik örgü yarım bırakılırsa iş üremez. Üzerine kuş pislemesi talihin açılacağına işarettir. Gece dışarıya çöp atılmaz, cin çarpar.Gece sakız çiğnenmez, ölü eti çiğnenir. Kapı eşiğine oturulmaz, iftiraya uğrarsın.Kız istemeye gidilirken hayırlı olması için Perşembe akşamı tercih edilir.Önce sağ ayakkabı giyilir.
Bolu El Sanatları Ve Hediyelik Eşya
Mudurnu ilçesinde iğne oymacılığı ve Kıbrısçık yöresinde kaval yapımı, Gerede’de bakırcılık ve dericilik, Göynük’te ağaç işlemeciliği el sanatlarının başında gelir.
Bolu Halk Oyunları
Yöre oyunlarını kadın ve erkekler ayrı mekanlarda oynamaktadırlar.Halk oyunlarımız en az iki kişi tarafından oynanıp,kadınlarda bu sayı altıdan fazla olmaz. Oyunlar karşılıklı ve yön değiştirerek daire ve çizgi formunda oynanır. Oyunlar bireysel olup son ve komut veren gibi özel kişiler yoktur. Çiftetelli gibi düz oyunlarda en ince özellik, kadın veya erkeklerin göbek atma ve omuz sallamasıdır. Kadın ve erkek oyunlarında sekme,sürtme,atlama(hoplama) ve yürüme ayakta yapılan temel hareketlerdir. Oyunların tümünde kollar dirsekten kırılarak yanlarda sabit veya önde belle omuz arasında aşağı ve yukarı hareket ettirilir.
Yörede türkü adları aynı zamanda oyun adları olmuştur. Kadın oyunlarının hemen hepsi türkü eşliğinde oynanır. Türküye genelde tef çalan kadın söyler. Günümüzde tefin yerini teyp kasetleri almıştır. Düğünlerde yaşlılar ve gençler aynı anda oyuna kalkamazlar. Özellikle Kıbrısçık ilçesi halk oyunları ve giysileri açısından zenginlik göstermektedir.
- Pıt pıt (Men men)
- Atlama (Gazel)
- Düz oyun (Çiftetelli)
- Ah Karadeniz
- Değirmen
- Ziller
- Yemenimin uçları
- Ada Yolu
- Halimem
- Estireyim mi
- Ördek
- Karaköy kaşık
Bolu’da köçek adı verilen oyuncular günümüzde de bu geleneği devam ettirmektedirler. Köçekler kadın elbisesi giyerek zilleriyle birlikte eğlencelerde oynarlar. Ördek oyunu ilimizin en çok dikkat çeken oyunlarındandır. Ördeğin uyuduğunu gösteren bölümde oyuncular bahşiş almadan oyuna devam etmezler. Yöremizde oynanan bazı oyunların öyküsü vardır.
Bunlardan Karaköy Sekmesi oyununun öyküsü şöyledir;
Karaköy’den bir çoban köyün hayvanlarını her sene Haymana yaylasına beslemeye götürmektedir. Süresi bitince tekrar köye geri döner ve bir kızı sever. Kızı ailesinden istetir,fakat başlık parası fazla gelir. Bunun üzerine köyün ağası çobanı yanına çağırarak başlık parasını vereceğini söyler, ancak çoban, ağanın koyunlarını bir yıl içinde Haymana’ya götürüp iyice besledikten sonra geri getirecektir. Çoban bu şartı kabul eder ve gider. Süre birmiş ancak çoban dönememiştir. Bunun üzerine çobanın nişanlısı bu türküyü yakar.
Bolu Seyirlik Oyunlar
Çok eskilerde özellikle Ramazan ayında iftardan sonra hayal perdeleri kurulup Karagöz,Kukla gösterilerinin yapıldığı söylenmektedir. Ancak İlimizde bu işi yapan ustalara rastlanılmamıştır. Gösteri için başka illerden gelmişlerdir. Kına gecelerinde ve düğünlerde köy seyirlik oyunları sergilenmektedir. Bu oyunlar arap oyunu,şimşelek gelin, ördek,deve oyunu yüzük saklama, kız kaçırma, damat kaçırmadır.
Bolu Nevruz Gelenekleri
21 Mart günü baharın gelişini kutlamak amacıyla halk gruplar halinde mesire yerlerine giderler. Bugün aynı zamanda türbeler ziyaret edilir,dilekler tutulur. Kırlarda çeşitli eğlenceler düzenlenir. Maniler söylenir,niyet çekilir, baharın ilk çiçekleri toplanır. Sabah erken kalkılır, nevruzun ilk suyu ile yıkanmak geleneği vardır ve bugün özenle giyinilir. Soğan kabuğu ile boyanmış yumurta pişirilip yenilerek bolluk ve bereket dileklerinde bulunulur. Yüksek bir tepeye ateş yakılarak baharın geldiği müjdelenir. Mudurnu ilçesinde nevruz “Hep cennet”,Göynük ilçesinde “Mart Dokuzu”, gibi isimlerle anılmaktadır.
Bolu Hıdrellez Gelenekleri
6 Mayıs Hıdrellez,Hızır ve İlyas Peygamberin yeryüzünde buluştuğu gündür. Bugün pikniğe gidilip salıncağa binilmektedir, böylece günahların atılacağına inanılmaktadır. Gece süt mayalanmadan bırakıldığında Hızır’ın geleceği ve süte dokunarak mayalanacağı düşünülmektedir.Eğer mayasız süt yoğurt olursa bir sene boyunca o yoğurttan yoğurt mayalanır.Süt yoğurt olursa bu yoğurttan birer parmak alınarak diğer yiyeceklere de sürülür.Kekik bitkisinin hıdrellezden sonraki günlerde toplanırsa şifalı olacağına inanılır. Genelde kutlamalar için suyun ve yeşilliğin bol olduğu bir yer tercih edilir.Bir gün önceki akşam herhangi bir gül ağacının dibine küp gömülmekte ve sabah manilerle açılmaktadır. O gün hiçbir tarla,bahçe işi yapılmaz. Ev isteyenler evlerinin bahçesine ev, bebek isteyenler bezden bebek yaparlar. Ateş yakılıp üstünden atlanır.
Bolunun orman içindeki yerleşimi, yüksek rakımı, rutubet oranı, bol oksijenli temiz havası sadece kendi halkına değil, bu imkanları kendi bölgelerinde bulamayan sporculara ve sporla turizmi birarada yaşamak isteyen turistlere de ideal bir ortam sunmaktadır. Bölge, coğrafik olarak, dağ sporları, doğa sporları, yamaç paraşütü, profesyonel takımların kamp merkezi, gençlik kampları merkezi ile kış ve yaz sporları için ideal bir ortama sahiptir.
Yukarıda anlatılan özellikleri ve mevcut spor tesisleri ile futbol turizminde önemli bir potansiyel teşkil etmektedir. Bu nedenle yerli ve yabancı spor kulüpleri için ideal bir kamp yeri konumundadır. Her yıl bir çok yerli ve yabancı spor kulübü ilimizde kamp yapmaktadır.
Yapılmakta Olan Spor Turizmi Aktiviteleri Ve Yerleri
Yamaç Paraşütü : Abant Bölgesi, Çele Tepesi.
Su Sporları : Aladağ Göleti, Yeniçağa Gölü.
Dağcılık : Kartalkaya, Köroğlu Dağları, Seben, Çele Tepesi.
Kış Sporları : Kartalkaya, Arkut Dağı.
Çim Kayağı : Esentepe.
Tekerlekli Kayak: Esentepe.
Ornitoloji (Kuş Gözetleme): Yedigöller, Abant, Sülüklü Göl, Yeniçağa Gölleri.
Sportif Balıkçılık: Abant, Gölcük, Yedigöller, Sünnet, Çubuk, Sülük, Karamurat, Karagöl, Yeniçağa Gölleri ile Gölköy, Aladağ, Saraycık, Çayköy Göletleri.